İ s t a n b u l

a n a s a y f a
e m i n ö n ü
s u l t a n a h m e t
b e y a z ı t
h a l i ç
k a r a k ö y
b e ş i k t a ş
b e y o ğ l u
b o ğ a z k a d ı k ö y
ü s k ü d a r n i ş a n t a ş ı
y e ş i l k ö y
e - m a i l







 

Eminönü, Sirkeci gezimiz sonrası kitapçılar, kırtasiye dükkanları, büfelerle dolu Cağaloğlu Yokuşunu çıkmaya başlıyoruz. Solumuzda Mamaray hattı Sirkeci istasyonu bulunuyor, hemen arkasında 2014 yılında kırmızı beyaz iki renk olarak yeniden tasarlanan deniz feneri benzeri cami ve Vilayet binası yer alıyor.

İran Konsolosluğu, Türkiye Gazeteciler Çemiyeti binasını geçerek Cağaloğlu Meydanına ulaşıyoruz. Sağımızda Kapalıçarşı Nuruosmaniye kapısına giden yol, solumuzda Yerebatan Sarayı, Sultanahmet yer alıyor. Turistik gezimize Ayasofya, Burmalı Sütun, Dikilitaş, Alman Çeşmesi, Sultanahmet Camisinin, İbrahimpaşa Sarayı'nın bulunduğu Hipodrom'dan yani at meydanından başlıyoruz.

Sultanahmet Camii
Önce tarih hazinesinin tam ortasında bulunan, altı
minaresiyle ünlü Sultanahmet camii. En güzel ışıklandırmaya sahip camii kompleksi etrafındaki değerle yerli-yabancı turistler tarafından en çok ziyaret edilen eserlerin başında geliyor. Sultan I. Ahmet tarafından Sedefkar Mehmet Ağa' ya yaptırılan Sultanahmet cami, yedi yılda bitirilerek 1617' de ibadete açılmış.
Büyük kubbesi dört fil ayağı üzerindeki dört kemere oturtulmuş kareye yakın planlı yapının revaklarla çevrili iç avlusu ortasında şadırvan yer alıyor.
Dış avludan iç avluya, ön cephe ve
yanlardaki kapılardan giriliyor.
Caminin köşelerindeki
minarelerden dördü üçer şerefeli, iç avlu köşelerinde bulunan iki minare ikişer şerefeli. Sultanahmet camindeki 16 şerefe, Sultan Ahmet'in 16. ıncı padişah olduğunu belirtiyor.
Alabildiğine süslü pencerelerinden giren ışıkla aydınlık bir cami olan
Sultanahmet' in iç duvarları çinici Hasan Usta tarafından İznik'te yapılmış çinilerle kaplı. Çiçek desenlerin hakim olduğu çinilerde ağırlık mavi üzerine olduğu için caminin bir ismi de "Mavi Cami" olarak geçiyor.
Sultanahmet camisi mimarisi, çevre düzenlemesi, medrese, türbe, sebil, arasta ve diğer üniteleriyle hayranlık uyandırıyor.


Sultanahmet günden güne daha renkli bir havaya bürünüyor, büyüyor, genişliyor.

Ara sokaklarda bulunan eski evler bile restore edilip boyanıyor, yeni yapılanlarda eski mimari tarzı korumaya gayret ediliyor. Ummadığınız yerlerde, daracık sokaklarda butik pansiyonlara, soak masalı restoranlara raslıyorsunuz. bir de yıllardır değişmeyenler var tabii. Bunlardan biri de Sultanahmet Meydanında bulunan Pudding Shop.
Turistlerin Hippy'lerin 60'lı yılların hayli tanınmış gözde fast food restoranı, ününü günümüzde de devam ettiriyor. Kimi geçmişi anıyor, kimi yeniden keşfediyor.


Sultanahmet gezimize devam ediyoruz. birbirine çok yakın olan tarihi değerlere kısa yürüyüşlerle ulaşıyoruz. Bu arada Türkiyenin bir özetini bulabileceğimiz hediyelik eşya dükkanları, çarşıları sık sık karşımıza çıkıyor.
Sultanahmet Camisinin deniz tarafında yer alan Arasta Çarşısı turistik eşya dükkanları, bakımından en zengin yer. ayrıca çarşı içinde Mozaik müzesi, yakınında ise halı müzesi, ile ziyaretçi çekiyor. Tarihi At Meydanı, Dikilitaşlar, Burmalı Sütun, Alman Çeşmesi, İbrahim Paşa Sarayındaki İslam eserleri müzesinde sergilenen eserler ile ilgi topluyor. Kısacası burası hem tam bir tarih hazinesi, hem hediyelik eşya cenneti.


Türk ve İslam eserleri müzesi:
Restore edilerek 1983'te açılan, Türk ve İslam sanatının en seçkin örneklerinin sergilendiği 40000'i aşan koleksiyonla dünyanın sayılı müzeleri arasında gösteriliyor.

Birbirine bağlı 7 bölümden oluşan müzede halı, el yazmaları, hat sanatı, ahşap eserler, taş sanatı, seramik ve cam, maden sanatı, etnografik eserler görülebiliyor.
İbrahim Paşa
sarayının yanında bir başka görkemli bina da Tapu ve Kadastro Müdürlüğü olarak hizmet veriyor!!!

Dikilitaş:
At Meydanı ortasında bulunan Dikilitaş üzerindeki kabartmalar, dikkat çeki
p, yazılarıyla merak uyandırıyor. Taşa kazınarak 3. Tutmes hakkında hiyeroglif yazı ile “Mısır’ın yegâne sahibi olup saltanatının 30. yılında Ammon tanrısına adağını sunduğu, Akdeniz ve Mezopotamya’da askerlerin önünde savaşlar yaptığı, devletin sınırlarını Mezopotamya’ya kadar genişletmeye azmettiği, anıtı Ammon-Ra (Güneş Tanrısı) adına dualar yaparak diktiği anlatılıyor. . .
At Meydanında Dikilitaş'ın yanıbaşında yer alan Alman Çeşmesi mimarisi ve iç tavan kubbe mozaikleri ile beğeni kazanıyor.
Tramvay yolunun karşısına geçenleri İstanbul'dan çevreye uzaklıklarını tespit etmek için kullanılan Mil Taşı karşılarken taşın arkasında İstanbul'un en eski su kaynaklarından olup Doğu Roma İmparatorluğu ve
Bizans'ın en büyük su deposu olarak kullandığı Yerebatan Sarnıcı bulunuyor.
Doğu Roma İmparatorluğunun en parlak devri olan 6. yy da imparator Jüstinyanus tarafından yaptırılan sarnıç 1985 yılında başlatılan restorasyonla temizlenip turistlerin hizmetine sunuldu. Temizlik sırasında 50 bin ton çamur çıkarılan sarnıçta kolon kaidesi olarak kullanılmış Romalılardan kalma iki adet Meduza başı ortaya çıkarıldı. Sarnıçta 9 metre yükseklikte 336 mermer sütun bulunuyor.
Prefabrik gezi yolları sayesinde sarnıcın her tarafını su üzerinde yürüyerek gezebiliyorsunuz.
Tavandan damlayan su damlaları kubbelerde yankılanan sesleri, müzik yayınını değişen ışık efektleri arasında izlenirken kendinizi bambaşka bir alemde hissediyorsunuz.
Yazın oldukça serin olan sarnıcın kafesinde oturabilir, çıkışta turistik eşyalardan satın alabilirsiniz.


Şimdi bir yemek molası veriyor ve adını tarihi mekandan
alan ünlü Sultanahmet Köftecisine giriyoruz(0-212 513 14 38).Tramvay yolu üzerinde bulunan köfteci gördüğü rağbet üzerine dükkanı dekore edip genişletti servis sabah 11:30 da başlıyor, akşam 22:30 a kadar sürüyor masaya oturduktan hemen sonra sipariş alınıyor pişmekte olan köfteler kısa sürede servis ediliyor. Kışın yanında kehribar sarısı biber turşusu da veriliyor, arzu edenler piyaz yada salata söylüyor. Köftenin herkes tarafından beğenilmesinin nedenini kıymayı köfte haline getirdikten sonra bir gün bekletip dinlendirmelerinden olduğunu dile getiriyorlar.


Ayasofya
Bu defa müze camimiz Ayasofya'ya gidiyoruz. Geçirdiği
depremlerle bir hayli tahrip olan Ayasofya'da şu sıralar 2003 yılında bitirilmesi planlanan bir restorasyon var iskeleler görüntüyü bozsa da dünyanın gözbebeği Ayasofya'nın ziyaretçisi yaz-kış eksik olmuyor.
Ayasofya girişinde soldan çıkılan yokuşla ulaşılan 2.kat kubbenin ihtişamını gözler önüne daha çarpıcı sergilerken duvar mozaikleri nefes kesici güzellikler sunuyor. 1935 yılından bu yana müze olan Ayasofya hakkında çeşitli kitaplar var, ben ise sizlere Ayasofya'nın dilek taşından söz etmek istiyorum.
"Terler Direk" olarak ta anılan bu ünlü direk önünde sıraya giren turist kafilesinden hemen göze çarpıyor.
Girişte sol tarafta bulunan sütunun boy hizasında parmak girecek büyüklükte bir delik bulunuyor. Özellikle yurdumuzu ziyaret eden devlet başkanlarının mutlaka gelip dilekte bulunduğu bu politik müzedeki deliğe baş parmak sokulup saat ibresi yönünde tam bir tur çevrilmekte ve bu arada dilek tutuluyor. Ziyaretçilerin dilek için sıraya girdikleri sütun deliğinde parmak ucu nemlenirse dileğin tutacağı rivayet olunuyor.
Ayasofya yapılırken bir türlü yapılan sıva tutmamış ne var ki bu dilden dile yayılarak Hz Muhammet peygambere kadar ulaşmış. Hz Muhammet'te tükürüğünü göndermiş ve bu harca karıştırılmış ve sıva tutmuş. Rivayete göre parmağı nemlendiren nem buradan kaynaklanıyor nemi hissedenler dileklerinin tutacağına inanıyorlar. Turist gruplarının rehberleri gruba nasıl yapacaklarını gösteriyor, anlatıyorlar ama parmağını sokup dairesel harekete aşağıdan başlayanların bileği, bir türlü turu tamamlayamıyor. (sihirlitur.com "Müzeler" bölümün Ayasofya Müzesi sayfasında yer alan klipte, terler direkte dilek tutan turistleri izleyebilirsiniz).

Ayasofya'da ABD Başkanı Bush, Fransız Cumhurbaşkanı Miterand, Portekiz Kralı Carlos, Şah İsmail, Yakovas, Micotakis, Turgut Özal da dilekte bulunmuştu (Kral Carlos dilek taşına parmağını sokmadan önce ıslatarak bir çeşit hile yapmıştı). Ayasofya'dan çıkınca karşınıza bir başka restore edilen biblo kadar güzellikler sergileyen III. Ahmet Çeşmesi çıkıyor.

Çeşmenin sağından inenler otele dönüştürülen evlerin sokakların bulunduğu konaklama tesislerinin çokça yer aldığı Cankurtaran'a ve sahile doğru iniyorlar. Çelik Gürsoy'un çabaları sonucu hiç apartmanı olmayan bir sokak olan ve estetik evlerin Topkapı Sarayı duvarlarına yaslandığı estetik görünümlü Soğukçeşme Sokağı'na girip bu sokakta bulunan cafe, restoran, camekanlı seralarda yorgunluk atabilirler.
Sola ve sağa sapmayıp düz karşıya devam edenlerin önüne önce dış avlusuyla Topkapı Sarayı çıkıyor. Yol üzerinde Ayairini Kilisesi, eski Darphane ve sola ayrılan yolda ödüllü müzelerimizden olan İstanbul Arkeoloji müzeleri bulunuyor.
Topkapı Sarayı gezisi için ise, görkemli kuleleri arasındaki dev kapıdan girip, güvenlik aramasından geçerek Akağalar Kapısına doğru saray gezinize başlayabilirsiniz.


Topkapı Sarayı
S
aray anlatımı sayfalara sığacak gibi görünmese de, Ming sülalesi çinileri, Hazine dairesi, Harem, Bağdat köşkü ve cariyelerin serinlediği havuz geze geze bitmiyor.
Depreme karşı bazı eserlerin teşhirden çekilip daha güvenli yerlerde saklamaya muhafaza altına alınmasına rağmen Sarayın ihtişamına doyulmuyor.
Şayet tam gün
saray gezisine ayırdıysanız, Topkapı Sarayı'nda Konyalı Restoranda Boğazın Marmara'ya açılan muhteşem görüntüsü karşısında unutulmaz bir yemek yiyebilirsiniz. Kömürde pişirilmiş döner kebap burada da tercihiniz olabilir.
Saraydan çıkıyor ve
tekrar Ayasofya önünden Yerebatan Sarnıcı önünden geçen yola geliyoruz.
Ayasofya'nın yanı başında bir zamanlar İl Özel İdare Binası bulunuyordu. Bina Yerebatan sarnıcı üzerinde olduğu ve ağırlığının sarnıcın üzerinde olumsuz etkisi olduğu için yıkılarak yeşil alan olarak ayrıldı.
yıkım sonrası Ayasofya silueti de bu açıdan bakışta daha görünür oldu.
Turistik merkezde bir
başka işlev gören Devlet arşivlerinin yer aldığı büyük bina var.
Bu bölgedeki
manzaranın değerini daha iyi anlamak isterseniz Yerebatan Sarnıcı karşısında bulunan Ant Otelin restoranının bulunduğu teras katına çıkmalısınız.
Galata rıhtımından başlayan panorama Haliç, Boğaziçi Köprüsü, Boğaz, Ayairini, Ayasofya, Sultanahmet Cami ile gözler önüne serilirken, fotoğraf çekimi için ideal noktayı buluyorsunuz.


Sultanahmet gezimizin son durağı ise tarihi ve turistik değer taşıyan Çağaloğlu Hamamı. Turist gruplarına göbek taşında göbek dansözlerinin show yaptığı hamamda berberden, restorana kadar Türk hamamı tanıtımı yapılıyor.
Turistlerin banyo ve kese yapıldıktan sonra çıkışta "Doğduğumdan beri hiç bu kadar temiz olmamıştım" dediklerini duyabilirsiniz.
Çağaloğlu Hamamı'nda Halep kiliyle iyice keselenip, göbek taşında vücudun yumuşamasını sağlayan masajlar yapılıyor, daha sonra hurma kökünden yapılan life Edirne sabunu sürülerek vücut ovuluyor kan dolaşımı hızlanırken vücuttan zararlı toksinlerde bu şekilde atılıyor, bol suyla durulandıktan sonra vücutlar yorgunluktan arınmış hem beden, hem de ruh sağlığına kavuşmuş oluyorlar. İsteyenler hamam içinde bulunan dükkandan sabun, kese, peştemal, hamam tası gibi hamam kullanım araçlarından satın alabiliyor.

 
 

Kamera Haluk Özözlü