Kapalıçarşı (Grand Bazaar)
40 bin metre kare alan üzerine kurulmuş olan 65 sokaklı, 14 hanlı, 3300 üstü dükkânda çalışanıyla
dünyanın en büyük çarşısı olan Kapalıçarşı, 550 yıllık tarihiyle bir yaşam biçimi.



Kapalıçarşı Kapı Armaları
Kapalıçarşı’nın Nur-u Osmaniye ve Beyazıt giriş kapı üstlerinde birer Osmanlı arması yer alıyor.
Osmanlı arması üzerinde yer alan 37 sembolde görünenler şöyle sıralanıyor.
Bunlardan asa Hazreti Musa’nın sihirli bastonu. Terazide yer alan iki kitaptan biri Fatih’in kanunname’si, ikinci si Kanun-i Esasidir. Bereket Boynuzu, pagan döneminden başlayarak, Roma döneminde de kullanılan meyve ve başaklarla dolu kıvrılmış bir keçiboynuzudur. Çift taraflı Teber, veya iki taraflı balta, antik gelenektendir. Osmanlıda da bir üstünlük sembolüdür. Ağızdan dolma top, İstanbul’un fethinde kullanılmıştır. Kılıç, Türk mitolojisinde beş kutsal öğeden biridir. Ayıldızlı bayrakta ki beş köşeli yıldız 1844 yılında, kırmızı zemin renk ise 1793 den sonra kullanılmıştır. Yeşil bayrak ise hilafet bayrağıdır. Çapa, 16 yy’ dan sonra Osmanlı donanmasının geleneğidir.


Kapalıçarşı‘nın Özellikleri
Sekiz ana kapısıyla 40 bin metre kare alan üzerine kurulmuş olan 65 sokaklı, 14 hanı, 3300 üstü dükkânda çalışanıyla dünyanın en büyük çarşısı olan Kapalıçarşı bünyesinde bir cami, iki mescit, bir şadırvan, bir kıraathane, çeşitli lokanta ve kafeteryalar, çeşmeler barındırıyor. Toplamda 16 kapılı olan çarşının kapıları da Örücüler, tacirler, Mercan, Mahmutpaşa, Kılıççılar, Sandal Bedesteni ve Kürkçüler, Kürkçüler, Çarşıkapı, Merdivenlikapı, Beyazıt, Hacı Hüsnü, Fesçiler, Yorgancılar ve Lütfullah Kapıları olarak sıralanıyor.

büyütmek için tıklayın
büyütmek için tıklayın
büyütmek için tıklayın
büyütmek için tıklayın

Çarşı gezisine başlamadan önce çarşının diğer özelliklerine bakmak gerekirse birçok farklılıklarla karşılaşıyoruz. Görünüşte Kapalıçarşı üstü kapalı çarşıdır, köklü tarihi, şaşırtıcı mimarisi, renkli atmosferi aynı zamanda çok süslü ve çok canlı, esrarengiz bir o kadar da gizemlidir. Otantik, oryantal, fantastik kelimelerini çarşı için rahatlıkla kullanabilirsiniz çünkü öyledir. Kapalıçarşı uluslar arası kalabalıktır, modadır, ticarettir, ekonomidir, kısacası paradır. Ayaklı borsa da buradadır.
Kapalıçarşı, çarşıdan öteye bir yaşam şekli, kültürün beşiği, alışveriş merkezidir. Gizli bir çekim gücü vardır, ziyaretçileri mıknatıs gibi kendine çeker, alışkanlık yapar, merak edilir, özlenir...

Sonu görünmeyen tünel benzeri sokaklardan birine girdiğiniz zaman, o an zaman adeta durur. Dünyada neler olup bittiği aklınıza bile gelmez. Çarşının atmosferine kaptırırsınız kendinizi zamanda kaybolabilirsiniz.
İlk kez gelen veya çarşıyı iyi bilmeyen biri için Kapalıçarşı bir labirent gibidir. Sokakların, geçitlerin nereden gelip nereye çıktığı hiç bilinmez, birbirine benzeyen sokaklar, aynı malı satan aynı dekora sahip dükkânları mimlemek, birbirinden ayıt etmek zordur. Bir geçtiğiniz sokaktan bilmeden defalarca geçmeniz içten bile değildir. Dükkânlar sabit kalabalık değişkendir ama bir süre sonra kalabalık ta aynı gibi gelir insana. Çarşı umulmadık yerlerinde dükkânlar, atölyelerle doludur, umulmadık yerlerde hayalinizde bile olmayan cazip ürünlerle, keyifli mekânlarla, sürprizlerle karşılaşabilirsiniz. İstanbul’a gelip de Kapalıçarşı’ya gitmeyen yabancı devlet adamı ve ailesi, sanatçı, modacı yok gibidir. Bir dükkânda mesela Fransız şarkıcı Mirell Matheu’yu diğerinde Scorpions metal grup üyelerini ya da başka ünlüleri görmek olasıdır.


Kapalıçarşı Gezisi
Kapalıçarşı’ya daha gelmeden çarşı çevresini kuşatan dükkânlardan bambaşka bir dev çarşıya yaklaşmakta olduğunuz izlenimine kapılırsınız. Girişi Nur-u Osmaniye Camii yanından geçip, aynı isimle anılan kapıdan yapıyorsanız, çarşı sizi kapı üstünde görkemli armasıyla karşılıyor. Önünüzde oldukça yüksek ve bombeli sonu görünmeyen, hafif sağa kavisli, tatlı meyilli ışıl ışıl olan Kalpakçılar caddesi uzanıyor. Bu cadde daha ilk girişte bir zenginliğin içinde olduğunuzun müjdecisi gibi sağlı sollu kuyumcularla başlıyor öyle devam ediyor. Vitrinlerde sergilenen altın, pırlanta birlikteliğindeki takılar göz kamaştırır, miktarlar karşısında zenginliğin böylesi az bulunur dersiniz. Usta sanatkârların ellerinde sanatsal değer kazanmış tasarımlar, bir birinden farklı takılar kuvvetli ışık saçan spotlarla vitrinleri ve altınları, pırlantaları ışıl ışıl yapıyor. Burada bir tüyo vereyim size, eğer mevsim yaz ise ve bayanlar üzerlerine ince, beyaz tonlarında hafif kıyafetler giyinmişse, vitrin önünde bu spotlar onların içini bile gösterebiliyor.

büyütmek için tıklayın
büyütmek için tıklayın
büyütmek için tıklayın
büyütmek için tıklayın

Ana caddenin sağına ve soluna ayrılan sokaklar, kapılar yeni sokaklara, çarşının derinliklerine açılsa da ilk sapak bizi sandal Bedestene, sonraki İç Bedestene ve Old Bazaar’a götürüyor.
Old Bazaar gümüş işçiliğin, gümüş takıların kalbi durumunda. Burç kolyeler, hayvan figürlü altın, gümüş küpeler tasarımların üst seviyede buluştuğu sanat merkezini de andırıyor. Daracık geçitlere sıralanmış dükkânlar arasında dolaşırken antika silah koleksiyoncuları da burada şömine üstüne koymayı tasarladıkları uzun namlulu antika tabancaları, tüfekleri, kılıçları bulabilirler. Bakır kapların akla hayale gelmedik çeşitleri, Anadolu’nun çeşitli yerlerinden toplanmış antika mutfak kapları yine burada çokça görülebiliyor. Old Bazaar’ın çevresi çinicilerin kuşatması altında olup, mermer objeler, çini tabak, vazo, aşurelik, fayans, yumurtalık, fincan, çerezlik türünden çeşitlerle yetinmeyip Rusların ünlü iç içe giren bebekleri Matruşka’ları bile bulunduruyorlar.
büyütmek için tıklayın
büyütmek için tıklayın
büyütmek için tıklayın
büyütmek için tıklayın
Ana caddeyi devam ederek Beyazıt Kapısına doğru ilerlerken yabancı turistler kadar yerli turistlerden oluşan kalabalığın içinde, birçok kez annesinin koluna girip bilezik bakmaya veya beşibiryerde almaya, çeyiz düzmeye gelen geç kızlar da görülür. Altın takılara meraklı yatırımcı hanımlar sık sık dükkânlara girerek fiyatları yakın takibe almışlardır.

Kapalıçarşı ile bütünleşen tarihi değere sahip Çuhacı ve Zincirli Hanlar imal etikleri takılar, kuyum eserlerle oldukları kadar atölyelerin yer aldığı mimari yapıları ile de dikkat çekiyorlar. Her iki han’da kemerler, sütunlarla çevrili yapıların ortası avlu şeklinde olup, bu avlu Zincirli Han’da çeşme ve çiçek havuzu ile değerlendirilmiş. Zemin ve taş basamaklarla çıkılan ikinci katlar avlu etrafına sıralanmış, kapı ve pencereleri bir örnek kuyum atölyelinden oluşuyor.
Çuhacı Han’da ise farklı renkte taşlarla örülmüş duvar köşelerinde kuş evleri bulunuyor. Her iki handa da Kapalıçarşı’nın çılgın kalabalığına tezat sakinlik hüküm sürüyor.

büyütmek için tıklayın
büyütmek için tıklayın
büyütmek için tıklayın
büyütmek için tıklayın

Çarşıkapı hizasına geldiğiniz zaman sağa dönenleri önce Sipahi Caddesi, Feraceciler devamında Yağlıkçılar Sokağı üzerinde Çakırağa Camii ve yakınında Şark Kahvesi karşılar. Şark Kahvesi Kapalıçarşı’nın tek kıraathanesi olup gelene geçene bakarak kahve içmenin, şöyle bir soluklanmanın tarifsiz güzelliğini yaşatır konuklarına. Çarşıda birçok lokanta, kafeterya daha vardır. Bunların hiçbirinin penceresinden manzara veya terasından gökyüzünü görme şansınız yoktur ama Kapalıçarşı’da bir otel restoranından da farklı olarak, sanki evde veya salonunuzda oturuyor hissi doğar. Tek fark bu kapalı salonda siz bir şeyler yiyip içerken, yanınızdan çeşitli milletin insanları, boş boş dolaşıp vitrin bakanlar, gezici satıcılar, saçları jöleli satış görevlileri, rehberler, hanutçuların geçmesidir. Hepsi ile bir arada olursunuz ve onlar her zaman bu çarşının müdavimleridir. Örücüler Kapısına doğru yöneldiğiniz de yol üzerinde sıralanan dükkânlarda bulunan kumaşlar, yöresel dokumalar insanın aklını başından alacak çeşitte ve güzelliktedir. Şile bezi, Buldan dokumaları, Denizli bezleri, ipekliler, basmalar, el işi oyalar, danteller, dokumalara, iç dekorasyona, dikişe meraklı olanların tüm hayallerine cevap verecek türdendir. Günümüzün ilerleyen teknolojisine inat, hala saten kumaş kaplı puf gibi kabarık pamuk yorganlar, ahşap çeyiz sandıklardan da bulabilirsiniz. Çarşının sadece anayolları böylesine doluyken bir de içeri açılan sokaklar, avlular, hanlar vardır ki bunların hepsini gezmeye ne zaman, ne de güç, derman yetmez.

büyütmek için tıklayın
büyütmek için tıklayın
büyütmek için tıklayın
büyütmek için tıklayın

Kapalıçarşı mimarisi kemerli sokaklar üzerinde yer alan kubbeler, geçitlerle birbirine bağlanmış olup bu daracık geçitler sizi bazen sık ve küçük basamaklarla çıkılan avlulu hanlara ulaştırır. Hanların çoğu iki üç katlı olup, han avlusuna bakan içe dönük yapılardır. Bu hanların küçücük odalarında, atölyelerinde pencereden sızan ışıkta birçok şaheser yaratılır. Ustaların ve genç çırakların ellerinde hayat bulan pırlanta yüzüklerin en iyisini, en güzelini, en ekonomik değerde olanını bulmak için bu hanları arşınlayanlar, yorulmak nedir bilmezler. Kapalıçarşı’nın üstü kiremit kaplı olsa da yazın dükkânlarda klimasız nefes almak bile zordur. Dükkânlar konumlarına göre kimisi kare, dikdörtgen kimisi köşe başındaysa üçgen zeminlidir.
Güneş ışıklarının yandan geldiği saatlerde pencerelerden içeri süzülen ışık huzmeleri, fotoğrafa görüş vermiş sanatçıları ziyadesiyle memnun eder. Sokaklar aralıksız dükkânlarla, dükkânlar tavana kadar ürünlerle doludur, kimi sokakta dericiler, kimi sokakta lokantalar kokuyu egemen kılar. Kapalıçarşı’da bayanlarda çoktur buna rağmen gözle görünen erkek egemenliğidir. Kapalıçarşı’da yarım saat hiç bir şey almadan dolaşsanız bile öyle çok obje, ürün, kalabalık görürsünüz ki, kısa süre sonra renk sarhoşluğu çöker içinize.


Kapalıçarşı'da Neler Var
?
Kapalıçarşı’da ne var ne yok gibi bir başlık atıp altını doldurmak gibi bir çılgınlığa girmek istemiyorum. İşin içinden çıkmak gerçekten imkânsızdır. Buna rağmen kıyısından köşesinden şöyle birazcık bakacak olursak eğer, bakınız nelerle karşılaşıyoruz. Bakırın ustaca işlendiği dekoratif özellikli altın gibi parıldayan kaolle parlatılmış dev mangallar, semaverler, boyacı sandıkları, çinilerin envai çeşidi, ucu ponponlu saray işi sırmalı terlikler.

büyütmek için tıklayın
büyütmek için tıklayın
büyütmek için tıklayın
büyütmek için tıklayın

Türkiye’nin her yerinde dokunan seçme halıların, antika halıların buluşma noktasıdır. Çarşının önemli bir kesimini ihracatçı halıcılar oluşturur. El yapımı milli kıyafetli bebekler, Ayyıldızlı, İstanbul motifleri, çizgileri taşıyan tişörtler, nargileler, cam işleri, boncuklarla süslü abajurlar, renk efektleriyle zihninize kazınacak objelerden bazıları olacak. Değerli madenlerle yapılmış takılar, lületaşı, Oltu taşı ürünler, tespihler, deri montlar hayallerinizi süsleyecek diğer objeler. Ahşap ev eşyaları, çeyizlikler, yöresel bezler, kumaşlar, Türk sazları, dansöz kostümleri, folklorik elbiseler, Karagöz-Hacivatlar derken bunlar arasında boğulmaya başladığınızı hissettiğinizde, başınız dönmeye başlamış demektir. Yani akşam olup başınızı yastığa koyduğunuzda, gördüğünüz çeşitler bir bir gözünüzün önünden geçecek, uykunuzun gelişi bu nedenle bir süre gecikecektir. Burası Kapalıçarşı’dır ve bir bakıma Türkiye el sanatlarının bir arada toplandığı merkezi de denilebilir.
Bir köşede halı tamir eden bir ustayı, bir köşede tavla oynayan esnafı, koşuşturanlara, hiç tahmin etmediğiniz çocuk yaştakilerin, turistlerle yedi sekiz lisanı su gibi konuşarak iletişim kurduğuna, akabinde ürün sattığına tanık olabilirsiniz.
Kapalıçarşı geleneği gereği ustalığı sürdürürken bir yandan üretir, diğer taraftan bozulanı, eskiyeni, onarır. Antika, kuyumcu, yün, halı tamircileri sabırla hünerlerini göstermeye devam ederler.

büyütmek için tıklayın
büyütmek için tıklayın
büyütmek için tıklayın
büyütmek için tıklayın

Galata limanına bir turist gemisi yanaşmışsa eğer, içinden çıkan yolcuların doğruca geldiği yer olan Kapalıçarşı’da birden gözle görülür bir telaş başlar. Turistlerin zamana karşı gezileri, heyecanlı alışverişleri çarşıya yansır, hatta sürdükleri parfümlerle çarşının kokusu bile değişir, anı fotoğrafları için flaşlar birbiri ardına patlar, kameralar bu anıları sabitler.


Kapalıçarşı'da Nostalji
Yıllar yıllar önce Kapalıçarşı esnafı sabah bir müşteriye satış yapmışsa kendisine ikinci gelen müşteriyi yanında ki hiç alışveriş yapmamış olan esnafa gönderip onun da siftah yapmasını sağlarmış. Şimdi biz nostalji derken o kadar eskilere değil 30-40 yıl yakın geçmişe gidiyoruz. 1968-70 li yıllar arasında çiçek çocukları hippiliğin moda olduğu yıllarda Sultanahmet Meydanı, Avrupalı hippilerin merkezi, buluşma noktasıydı. Öyle ki Sultanahmet Meydanı’ndan Nepal’a, Katmandu’ya otobüs kalkar, günün her saatinde çevrede barınan hippiler görürdünüz. Yerebatan Sarayı’nın üstünde zemin katında küçük bir lokantası olan Yener Baba hippilerin babası olarak anılır, parası olmayan hippilere bedava yemek verirdi. Hippilerin üzerinde ki kıyafet ise koyun postundan yapılma, ağır kokan, etek boyu dizlere kadar olan ve üzerleri çiçek motifleri işlemeli post kabanlardı. Bu postlar Kapalıçarşı’da satılır, haliyle hippiler bunlardan edinmek için Kapalıçarşı ile Sultanahmet arasında gide gele adeta mekik dokurlardı. Hippilerin bir başka uğrak yeri de çarşı içindeki “Old Bazaar”dı. Burada ki dükkânda satılan bilhassa haç figürü olan gümüş kolyeler, meryemana bibloları, küpeler, yüzükler, bilezikler çokça bulunurdu.

büyütmek için tıklayın
büyütmek için tıklayın
büyütmek için tıklayın
büyütmek için tıklayın

Mekik dokuyan sadece hippiler değil, yabancı turistlerin yanı sıra, yerli hippiler, öğrenciler, deri montçular, yabancı blucin meraklıları bu kalabalığa dâhil olurlardı.
Cem Karaca’nın “Parka” şarkısı moda olmuştu, 68 gençliği haki renkli parka, postal giymeye, askeri renk ve dizaynda çantalar taşımaya başladığı bu yıllarda, bu kıyafetleri en çok Kapalıçarşı’dan alırlardı. Öğrenciler odalarında yerlere yaydıkları battaniyeler üzerinde oturmayı severlerdi, birçoğu sadece Siirt battaniyesi satın almaya yine çarşıya gelirlerdi. Çarşıda dolaşan gençlerin bir kısmı ise duvar halılarına merak salmıştı. Bu halılar arasında Marilyn Monroe, John Wayne, Elvis Presley, The Beatles grup üyelerinin halıları en çok satanlardı.
O yıllarda Şark Kahvesi önemli bir uğrak noktasıydı, tüm alış verişler, geziler sonrası bir çay içmeye Şark Kahvesinde mola vermek büyük keyifti. Ya da okul çıkışında eve gitmeden önce Şark Kahvesinde oturmak günlük görevlerden biri olmuştu. Buna İstanbul Üniversitesine yakınlığı da büyük etkendi. Kapalıçarşı’nın Beyazıt kapışından giriş çıkış yapanların diğer bir uğrak yeri Sahaflar Çarşısıydı. Kullanılmış okul kitaplarının yanı sıra dergiler, mecmuaların sayfaları hızlı hızlı çevrilir, işe yararsa pazarlık yapılır, satın alınırdı. “Burda” moda mecmuası, “National Geografi”, “Amator Photografi”, “Stern”, bazen “Playboy”, bazen “Penthouse” da bulunurdu.


Kapalıçarşı Nişan, evlilik arifesinde olanların da şimdiki olduğu gibi geçmiş yıllarda da kaçınılmaz geliş sebeplerinden biriydi. Yüzükleri alanlar daha sonraları şişmanlayan parmaklarına dar gelen bu yüzükleri genişletmek için tekrar giderler, bu defa kuyumcu tamircileri çeşitli çaplarda olan şablonlara yerleştirdikleri yüzükleri darbelerle esneterek iç çaplarını genişletmeye gayret ederlerdi. Kapalıçarşı bedesteninde mezada çıkacak mallar arasında pikaplar, gümüş tepsiler, fincan takımları, daktilo, takım elbiseye varıncaya kadar birçok çeşit, yanına iliştirilmiş bilgi etiketleriyle vitrine konur, camekânlı bölümlerde bu ürünleri gelip görenler, günü saati gelince bedesten sıralarını doldurur, pey vererek mezada katılırlardı.


70'lerden 80'li Yıllara Kapalıçarşı
1970 ler in sonundan itibaren 1980 ler de Kapalıçarşı havasını kaybetti. Hippilik bitmeye yüz tutmuş, parka giymenin modası kalmamış, 80 darbesi yaşanmıştı.
Bu arada Kapalıçarşı’ya uzanan Nur-u Osmaniye tarafına o kadar çok ve çok katlı halı Showroom, bijuteri, hediyelik eşya galerisi açılmıştı ki yurt dışından gelen turistler hanutçular, rehberler tarafından burada ağırlanıyor, uçan halı gösterileri yapılarak halı satılıyordu. Kapalıçarşı’ya turistler artık girmez olmuştu. Yeni açılan galerilerle başa çıkamayan Kapalıçarşı esnafı, durumu zamanın en yetkilisi Kenan Evren’e iletmişti.

büyütmek için tıklayın
büyütmek için tıklayın
büyütmek için tıklayın
büyütmek için tıklayın

Rehberlerin gerekçeleri hazırdı. Turist otobüsleri çarşıya giremiyor, Nur-u Osmaniye yolu üzerinde galerilerin önüne yanaşabiliyordu. Bir otobüs yolcusu 50 kişilik kafileyi yürütmeden, esnafın ısrarlı davetlerinden uzak, topluca dükkâna sokabiliyor, güvenli biçimde ikram ve halı Show’u yapabiliyorlardı, oysa Kapalıçarşı’da dükkânlar küçüktü. Turistlere “işte Kapalıçarşı” diye lanse edilen yeni açılan çok katlı galeriler Kapalıçarşı’nın kapalı saatlerinde de hizmet verebiliyordu.
Yerinde yapılan incelemeler sonunda çarşının güzel bir elden geçirilmesi tavanlarının boyanıp görülmeye değer cazip hale getirilmesine karar verildi ve uygulama başladı.
büyütmek için tıklayın
büyütmek için tıklayın
büyütmek için tıklayın
büyütmek için tıklayın

Kapalıçarşı’da yer kazanmak amacıyla bazı dükkânların zeminlerini kazmalarına mani olundu. Kapalıçarşı sokaklarına bölüm bölüm iskeleler kuruldu, akan, kabaran sıvalar onarılıp kırmızı, lacivert renklerde bir güzel boyandı. Kapalıçarşı’nın onarımı, boyanması sırasında alışverişin kesintiye uğramaması için asma kat yapar gibi tavana yakın ahşap platformlar kuruldu, işçiler burada çalıştı, çarşı gelin gibi süslendi kendine geldi, albenisi, temaşa zevki arttı, pek güzel oldu.

Yazının başında Kapalıçarşı bir yaşam biçimidir demiştik, yıllardır süregelen bu alışkanlıklar esnafın kanına öylesine girmiştir ki, birçok dükkân sahibi kuyumcu, halıcı, hediye eşya dükkânı sahibi İstanbul’da ya da diğer büyük şehirlerin alış veriş merkezlerinde, Ege’de, Akdeniz’de turistik çarşılarda, beş yıldızlı otellerde, tatil köylerinde şubelerini açsa da Kapalıçarşı’dan asla vazgeçmezler. Asla Kapalıçarşı’da ki dükkânlarından taşınmayı düşünmezler, dükkânı olanında olmayanın da birçoğunun hayalinde Kapalıçarşı’da yine dükkân sahibi olmak yatar.

büyütmek için tıklayın
büyütmek için tıklayın
büyütmek için tıklayın
büyütmek için tıklayın

Bayram ve özel günlerde duvardan duvara Türk bayraklarıyla süslenir çarşı, bir de takım şampiyonluklarında çarşaf büyüklüğünde, hatta yol halısı gibi sokak boyunda, şampiyon takımın renkleri ile donatılır, tavanlar, kubbeler görünmez olur. Flamalar çarşıya sığmaz, Kapalıçarşı'yı çevreleyen dış sokaklar da donanır.

Akşam olup el ayak çekilince veya çarşının kapalı gün ve saatlerinde içinde kimsecikler olmaz, derin bir sessizlik çöker. Kapalıçarşı’da gün boyunca birbirine karışan, yerlisi yabancısı, köylüsü şehirlisiyle o çap canlı halinden eser kalmamıştır. Kepenkler kapanmış, tezgâhlar, sergiler toplanmıştır. Kapalıçarşı’nın bu haline inanamazsınız. Görevli bekçiler gözetiminde su tanklı araçlar girer içeri, deterjanlı, tazyikli sularla çarşı bir güzel süpürülür, yıkanır, sokaklar tozlardan arınır, tertemiz haliyle yeni güne hazır olur.

büyütmek için tıklayın
büyütmek için tıklayın
büyütmek için tıklayın
büyütmek için tıklayın

büyütmek için tıklayın
   
 
© Sihirlitur'daki tüm yazılar ve fotoğraflar
Haluk Özözlü'ye aittir, alıntı yapılamaz, izinsiz kullanılamaz.

 
Fotoğraf Galerisine gitmek için TIKLAYIN