Ortaköy
sahiline geliyor, kafede bir kahve molası sonrası 11.45 'de kocaman
gemi gibi bir tekneyle kıyıya paralel hareket ediyorsunuz.
Teknede simit, çay, kahve, meşrubat, bira servisi yapılıyor. Konukları
genellikle yerli ve yabancı turistler ile semt sakinleri oluşturuyor.
Tur teknesi geniş, isterseniz kapalı salon bölümünde, isterseniz
açık arka gölgeli bölümde, isterseni üstü tamamen açık olan teras
da yolculuk yapabiliyorsunuz. Kişi başı 10.00 TL ücret ödeniyor.
Bir saat boyunca temiz boğaz havası alıyor, seyir zevkinizi tatmin
ediyorsunuz. Müzik yayını yok, tekne turunuz aynı amaç için bir
araya gelen insanların yolculuğu şeklinde gerçekleşiyor. Bebek,
Rumeli Hisarı geçiliyor, Fatih Köprüsü altından Anadolu yakası
paralelinde ilerleyip, Beylerbeyi önünden tekrar Ortaköy'e hareket
noktasına dönülüyor.
Ürkütücü cazibe başka isim bulamadım. Kıyı boyunca kafeler, gece
kulüpleri, yalılar imrendirici görünüyor, geri plan ise plazalar,
beton bloklar gelecek için Boğaz'ın arka planının akıbetini gözler
önüne seriyor.
Tur sırasında tekne yavaş seyrediyor, sarsıntı olmuyor, fotoğraf
makinenizle veya kameranızla bulunduğunuz yükseklik, yalıları
fotoğraflamak için yeterli, sabah ışığı Anadolu yakasından geliyor,
çekim yapacağınız sahil aydınlık. Boğaziçi köprüsü sonrası Kuruçeşme
arena önünden geçiyor, SAVARONA gemisini seferde değilse görüyor,
Galatasaray Kulübüne ait olan SUADA ya geliyorsunuz.
Boğaz bilhassa iki köprü arasında kalan bölümleri hafta sonu tekne
trafiğini yoğun olarak yaşıyor, her iki yakada yol alan teknelerin
kimini geçiyor, kimine geçiliyorsunuz. İDO'nun boğaz turu'den kalkan
Ortaköy uğraklı teknesi daha uzun gezi yapıyor, İstinye'den karşı
sahile geçiyor. O da kişi başı 10.00 TL ama bira içilmiyor. Eminönü
ve Kabataş, Üsküdar kalkışlı olanlar da var. Özel tur düzenleyen
grup tekneleri de var. Yabancı kimse olmuyor, rotayı siz belirliyorsunuz.
O da bir seçenek. Tankerler, yük gemileri geçişler yapıyor, yelken
yarışları veya tek başına gezenler görülüyor.
Boğazın Arnavutköy sahili tekneler yatlarla dolu, tabiri caiz
ise Marmaris gibi görünüyor. GS Suada'ya geçişi sırasında turistler
pek bir imreniyor, hayranlıkla bakıyor, biraz iç çekiyorlar, haksız
da değiller, denizin ortasında böyle bir güzellik her ülkeye nasip
olmaz güzellikler barındırıyor. Türkiye’nin ilk deniz suyu havuzu
yaklaşık 30 yıl önce burada uygulanmış.
Denizin ortasında havuza girmek, hem de deniz suyu içinde, taş,
yosun, denizkestanesi, balık olmadan denizin içinde, Boğazın ortasında
yüzmek farklı bir duygu olsa gerek. Galatasaray Adası veya yeni
ismiyle Suada çok cazip görünüyor. Sahil boyunca yalılar, cadde
trafiği, balık tutanlar az sayıda kalan ağaçlar fon oluşturuyor.
Arnavutköy Akıntı Burnunu dönünce karşınıza tüm güzelliği ile
Bebek çıkıveriyor. Koya demirlemiş yatlar, arasından Mısır Konsolosluğu,
Bebek Parkı, Bebek Camii, Bebek İskelesi, Bebek Oteli manzarası
geçilince bu defa yeşillikler arasında Aşiyan ve Rumelihisarı
beliriyor, sahil trafiğinde araçta olmadığınıza şükrediyorsunuz.
Tekne sahile oldukça yakın geçerken gördüğünüz sahil boyunca yan
yana dizili kahvaltı, restoran ve kafe mekânları, balık tutanlar,
iç içe girmiş evler, köşkler, camii, çeşme, kırmızı tuğlalı ilginç
mimarisiyle Perili Köşk ve üzerlerinden geçen Fatih Köprüsü gözünüzü
tam manasıyla dolduruyor. Rumeli Hisarı İskelesi ve çevrede uçuşan
martıların çığlıkları arasında Rumeli Hisarı önlerinden Fatih
Köprüsüne yaklaşırken, köprü hizasında teknenizin burnu Anadoluhisarı’na
dönüyor, karşı yakaya geçip dönüşe başlıyorsunuz.
Anadolu Hisarı, yalıları, Göksu Deresinin derinliklerini, köprüsünü,
devamında Küçüksu Çeşmesini, Kasrı’nı yakın mesafeden görüyorsunuz.
Vaniköy önünden geçişinizde Kıbrıslılar yalısını geçtikten hemen
sonra Kuleli Askeri Lisesi binası mimarisiyle karşınızda sahil
panoramasını şekillendiriyor. Boğaz'ın en güzel yalı camilerinden
biri olan Kuleli, Kaymak, Mustafa Paşa Camisi devamında sahil
yine çok zevkli mekânlarla bize gel dercesine davetkâr bakıyor.
Kandilli Yalıları seyri sonrasında görünen, Çengelköy sahilinde
ki çay bahçesi kalabalık ve güzel ama denize kanalizasyon akıyor,
burada Belediye Başkanının kulaklarını çınlatıyorsunuz.
Çengelköy koyunda ki Sadullah Paşa Yalısı ve devamında sıralanmış
apartman yalıları geçip bir başka yalı cami olan Beylerbeyi Cami
önünden oturmaya sonderece elverişli restoran, sahil kahveleri
olan iskele civarını bitirip Beylerbeyi Sarayı önüne geliyorsunuz.
Saray içinde harika bir bahçe var, keyifli bahçenin konukları
manolya ağaçları altında sarayın eteğinde Boğaz’ın temaşa zevkine
varıyorlar. Manolyalar açmış beyaz beyaz görünüyorlar, ön sırada
yaklaşık dört beş devasda ağaç var, kokular sabah ve akşam saatlerinde
etrafa parfüm şişesi kırılmış gibi yayılıyor.
Boğaz gezi tekneniz bir kez daha dümen kırıyor, Asya kıtası Anadolu
yakasından Avrupa Kıtası Avrupa sahiline Ortaköy İskelesine dikine
yol alıyor. Kıtalar arası yapılan yolculuk sona erdiğinde tekrarlamak
ümidiyle iskelede beklemekte olan yeni seferin yolcuları arasından
tekneden ayrılıyorsunuz. Tur bitiminde Ortaköy bar veya kahvelerinde,
çay bahçelerinde, parkında oturabilir, takıcılara bakabilir, tezgâhları
dükkanları dolaşabilirsiniz belki iskeleye inen sokakta lüfer,
kedi, Ortaköy resimleri yapan bir sokak ressamı ilginizi çekebilir,
belki bir Beyoğlu tramvay maketi satan bir hediyelik eşya dükkanı…
(Tramvay Maketleri üç boy ve tanesi 35-45-55 TL. Sevdikleriniz
veya sizin için güzel bir anı hediyesi veya salon süsü olabilir).
Ortaköy Camii çevresi el sanatı ile uğraşanlarla dolu.
Tur sırasında haliyle yanınızda ki yolcuların konuşmalarına da
kulak misafiri oluyorsunuz. En çok konuşulan yalılara bakıp "Şu
yalı benim olsun yeter, başka bir şey istemem." Gösterilen yalılar
ise trilyonluk şeyler.
Biz belki de İstanbul'un bu halini seviyoruz. Köprü var, cami
var, çeşme var, iskele var, evler iç içe, cadde daracık, egzoz
gazında branç yapılırken, yolun diğer tarafında denize girenler,
balık tutanlar, yürüyüş yapanlar, aletli jimnastik yapanlar, park
etmiş arabalar, hani ne ararsan var o misal.
Farkında olmadan tekne turu boyunca yüzünüzün açıkta kalan kısmı,
kollarınız siz fark etmeden pembeleşip yanıyorlar, koruyucu krem
ile rüzgarda uçuşan saçları toplamak için bir şapkayı yanınıza
almanızda fayda var.