Hazırlayan: Haluk Özözlü
  Bu defa konumuz otomobil ve doğa sporları, yol testine Ford Focus serisi Sport Trend ile başlıyor, Ford Focus Station Vagon ile bitiriyorum. Dalış, rafting, mağaracılık, at binme, dağcılık, tırmanma, kayak, sörf, kono, su kayağı deniyor ve gereğinde yürüyoruz.

Ford Focus Sport Trend’le yolculuk
İnsan görünüşte gençleşmek için bir dizi estetik ameliyat olabilir. Ama önemli olan ruh yapısının gençleşmesi. Bıçak altına yatmadan gençleşmenin bir yolu da sporla ilgilenip Ford Focus Sport Trend kullanmak olmalı. Nedenlerini yazının akışı içinde bir bir sıralayacağım.

Çeşitli marka ve model otomobillerle senelerdir dolaşır akaryakıt istasyonlarından yakıt alırım. Yollar aynı yollar, ben aynı ben. “Hoş geldiniz efendim. Çay söyledik size. Buyurun gazeteniz. Otomobiliniz de güzelmiş. Diyenler, pompaya yaklaşırken kapımı açıp elimi sıkarak karşılayan istasyon görevlileri. Nasrettin Hoca misali kürküme rağbet. Bu ilgi bu itibar bana değil, Ford Focus Sport Trend’e. Ama olsun yine de hoşuna gidiyor insanın.

Yaydan fırlamaya hazır ok gibi gergin, çıkınca da namludan çıkan mermi gibi fırlıyor. Yani kısacası etkiye tepki, anında görüntü. Ne verirseniz onu alıyorsunuz, saniyesi saniyesine.
Çok çok hızlı İstanbul’da 50 yaşında bindiğim Ford Focus Sport Trend’e Silifke’de 18 yaşımda hissederek indim!
Dalış için Silifke’ye 35 km uzakta yer alan Yeşilovacık koyuna gittim. Tüm dalış malzemesini Focus Sport Trend’in geniş bagajına yükleyip denizin kumla birleştiği sıfır noktasına dek geldim. Bundan sonrasında ben yüzdüm, Focus bekledi.

Sport Trend farkı
Soranlara yeni tanıştığım Ford Focus’un özelliklerini sayarken “Üstelik üstü açılıyor” dedim. Limalı otomobilde üstünün açılmasına ne gerek var dediler?
Şayet şehirden ayrılıp doğanın içine girerseniz, eğer kalorifer dumanı, egzoz gazından kaçıp, mis gibi taze havayı buram buram genzinizi yakan çam ormanı kokusunu, botanik kokusunu ciğerlerinize çekmeyi özlerseniz, doğada ki börtü böcek, kuş seslerini duymak isterseniz, camları açar yolun, havanın tadını çıkarırsınız.
Ben Ford Focus’un tavanının ışık geçirmez kapağını, saklanacağı yuvasına ittim. Gökyüzü ile aramda koyu filtre tek bir cam kaldı. En sevdiğim yollardan biri olan Köprüçay Kanyonu orman yolunda ilerliyorum. Uzun boylu ağaçların zirvelerini, bulutsuz gökyüzünü görebiliyorum. Helikopterin dönen pervanesini tarif eder gibi tavan penceresi kolunu çevirdim, cam açıldı, iki parmak yükseldi, Sport Trend’in içinde çok keyifli bir hava dolaşımı başladı. Hızımı alamadım, camı kapatıp kolu tekrar çevirdim, bu defa tavan penceresinin tamamı açıldı. Aracın içine daha bol temiz hava, aydınlık ve ferahlık doldu. Tüm seyahat boyunca bunu tekrar tekrar denedim. Keyifli olmasa yapmazdım. Dedim ya Ford Focus bir nevi gençlik aşısı. Aralık ayında bile cam açtırıyor.

Sport Trend ile yol keyfi
Akdeniz sahili Gazipaşa Alanya arasında yol alıyorum. Sport Trend’in hızı, yol tutuşu iyi. Yola uyumu, intibakı daha da iyi. İstanbul’dan çıkarken ya şundadır, ya bunda misali seçtiğim müziklerden birini sürdüm müzik setine. Bu ritmi sabit, melodisi akıcı, karakteristik güçlü sesiyle The Animals grubundan tanıdığımız Eric Burdon sesiyle “Tabacco Road” isimli bir yol parçasıydı. Tütünle hiç işim olmaz. İnsanı gevşetir, reflekslerini zayıflatır. Hem de direksiyon başında, hem de Ford Focus gibi anında tepki veren refleksli bir otomobilde hiç hoş olmuyor.
Tavanı açtım güneşin battığı yöne doğru yol alıyorum. Sol elimin başparmağını kıvırıp direksiyona yasladım. İşaret parmağımın hemen altına selektör kolu rastladı. Ona komşu olan parmağa volüm düğmesi, yanındakine istasyon değiştirme modu, serçe parmak altına da volümü kısma düğmesi denk düştü. Ya da öyle olacak şekilde tasarlamışlar. Bu tutuş şekli bana biraz da gitar sapında la majör akor basmak gibi geldi. Piyanonun sol ayak pedalı uzayan notaları ani keser, sağ pedal da yumuşatır, uzatır. Yani Focus’un gaz pedalının akışkanlığı, gaz yemesi gibi. Kendimi bir ara Ford Focus Sport Trend enstrümanı çalıyormuş gibi hissettim. Deneyin bakın hak vereceksiniz.

Sport Trend’le Toroslar’da
Sport Trend’in ABS fren sistemi çok yumuşak. Olanca hızı bir dokunuşta nasıl eritiyor yol boyunca anlamadım. Üstelik bu yavaşlamada araç ne alnına kapanıyor, ne de sağa sola sapıyor. Zemin toprak, asfalt ya da olsa da bu hızda bu tür bir zeminde durur mu endişesi yaratmıyor. Güven veriyor. Direksiyon başında huzurlu olunca da Toros Dağları tepesinden aşağı doğru kuşlar kadar özgür, huzurlu devam ediyorum.
Eğer gri renkli bir Focus alırsanız bu renk tozu, kiri belli etmiyor ve araç sürekli temiz görünüyor. Bir de kolejli talebeler gibi gri pantolon, siyah veya lacivert ceket giyip kullanırsanız araç sürmenin keyfine doyum olmuyor. Focus SW yüzeysel ölçüde ön kaput büyüklüğünde vitrin gibi ön camından geniş bir görüş alanı sağlıyor. Ceylan gözlü hanımları anımsatan farları, geceleri karanlık yolları iyi aydınlatıyor.
Ortaklar Kavşağında ki çöp kebabı satanları unutup daldım Aydın otobanında ilerliyorum. Ürkütücü kavisli, sonu kolay kolay gelmeyen bir tünel var ki ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Sonrası ip gibi düz, hani uçak inebilecek türden. Yol bizi biz yolu adeta kucakladık. Focus Sport Trend kadranı 220 km ben birden 200 km/s hıza ulaştığımı fark ettim. Gaz pedalının altında daha basacak gaz vardı, planör gibiydim. Ne bir ses, ne bir nefes, vızıltı, uğultu, ıslık, rüzgâr sesi yoktu, uçuyordum. Sevdiklerim aklıma geldi, çektim gaz pedalından ayağımı. Hız testini de başarıyla atlatmış İstanbul’a doğru yaklaşmıştım Feribota Topçulardan bindikten hemen sonra işi bitirmenin keyfiyle yol boyunca çok merak ettiğim koltuk altındaki çarkı sonuna kadar çevirdim. Koltuğum boylu boyunca ortopedik bir yatak oluverdi. Sol kulağıma tam isabet arka hoparlörden notalar. Sport Trend ile sanki bir rüya görmüş gibiydim ve bitti…

Ford Focus SW ile
ST’yi bıraktım, SW’ yi aldım.Yeni bir araç, yeni bir tur, yeni bir test ve bir sürü bilinmezlik. O beni, ben onu tanıyacak, birbirimizi sınayacak, sonra herkes kendi yoluna gidecekti. İlk kez olmuyordu da böylesi daha önce olmamıştı. Daha önce de Station vagon araç kullanıştım. Mesela bir ay boyunca Belgrat Zagreb arasında trafik kazalarını takip etmiş, römorklu tırların arasında, daracık yollarda kartal marka bir araçla tabiri caiz ise her gün 500 km dans eder gibi görev yapmıştım!
Yola çıktığım bu araçta Station vagon tipte bir araçtı ama çok farklıydı.
Gri bir İstanbul sabahıydı Ford Focus SW ile çıktım yola. Upuzun bir salonda gibiyim, adeta tren vagonu gibi. Gülmeyin ama ben önde oturuyorum zaman zaman arkaya dönüyor aracın arkası da benimle birlikte geliyor mu diye bakıyorum. Çabuk alıştım yeni yol arkadaşıma Daha önce kullandığım hachback ve Sport trend ile aynı özelliklere sahip, fazlası var eksiği yoktu. Ona da (Size söylemem) önceki Focuslara taktığım isimle hitap ediyor, hem gidiyor, hem de konuşuyordum. “Ben senin diğer iki kardeşini de tanıyorum, güzel havada herkes çıkar yola, gezmeye. Var mısın, kara, buza, yağmura, çamura, dağlara tırmanıp gölleri turlamaya, göreceğiz bakalım” dedim. Çıt yoktu…
Payım var mı bilemiyorum yaptığım Focus test röportajları Otohaber dergisinde yayınlandıkça ilgi artıyor, yollar Ford Focus ile doluyordu.
Dedim ya gri bir sabahtı, Focus, asfalt, bulutlar, pantolonum hep griydi. Bu gri koleksiyonuna milyon km yaptığım yollarda ağaran platin grisi saçlarım da dâhildi. SW önden çekişliydi beni burnumdan tuttu, aldı götürdü. Yol boyunca birbirimizi denedik.
Formula yarışlarını seyrederim, tecrübe olsun, belki lazım olur diye. Afrika Kenya rallisine de gidip, takip etmişliğim vardır. Araçlar nasıl spin atıyor, Hangi durumlarda ne tarafa dönüyor, bileşke hızları, merkezkaç kuvveti, karlı sulu zeminde lastik hareketleri, tekerlek yönü, Lastik dişlerinin zemine hâkimiyeti hepsini incelerdim.
Ford Focus uzun mu uzundu, buna rağmen normal araçların kullanımından bir farkı yoktu, problem çıkarmadı.
Çisil çisil yağmur yağıyordu, cam silecekleri ihtiyaç duyulacak çalışma hızına göre ayarladım, on saniyede bir önden ve arka camdan siliyordu. İstanbul’dan çıkarken kurguladığım sevdiğim müziklerden birini yerleştirdim. Bu Jethro Tull grubundan “Locomotif Bread” isimli parçaydı. Parça bittiğinde Eğirdir Davras Dağı eteğine gelmiştim. 1600 metrede Davras Dağının başı dumanlı tepelerinde, ayak basılmamış, lastik izi olmayan rampalarına zincirsiz tırmandık. Açıkçası hem dağcılık, hem kayak yaptık onunla. Hata yapmadı, geniş bagajı tüm araç ve gereçleri kayakları, çadırı, tırmanış iplerini, SW farkıyla taşıdı. Sonra zirvelerden inip Kovado Gölünü turladı. Yeni bir spor için Antalya- Korkuteli’nden Fethiye.

SW ile Okus Pokus Focus
Şimdi yazının başından beri okuyanlar diyecekler ki Haluk kimin kayığına binerse onun küreğini çekiyor, Bu defa da Focus SW aracına methiye düzüyor. Evet, ama işin aslı hiç de öyle değil.
Bir yere taşınıyor gibi giden, çok çocuklu kalabalık aileleri düşünün. Portatif sandalye masa, yaygı, halı, piknik sepeti, çadır, salıncak ipleri, hatta mini fırın, mini buzdolabı, TV derken taşınan eşyaları doldurabildiğiniz kadar koyabiliyorsunuz. Ya da çiftçisiniz, sıra sıra yumurtalar, süt güğümleri, köyden kasabaya inenlerin taşıdıklarını gözünüzün önüne getirin. Bu servis çeken biri de olabilir. Dahası bagaja davul takımını, gitarları, klavyeyi, ses düzenini doldurup konsere giden bir grup elemanları da olabilir. Peki ya doğa sporlarına gönül vermiş olanlar, surf tahtasını, yelkenini, su kayaklarını, kanoyu, botu, bisikleti, jet skiyi, normal araçların bagajına sığdırabilirler mi? Buna ilave Focus konforunu yaşayarak seyahat edebilirler mi? Ya fay hattında oturuyorsa, gerektiğinde araçta yatması icap ediyorsa ne yapsın?
Sihirbaz işi. Direksiyonun sol üst tarafında ki düğmeye dokunup bagajın kilidini açıyor, sonra arkaya geçip ilk hareketi verip bagaj kapağını kendi haline bırakıyorsunuz. Bagaj amortisörleri kapağı siz tutmadan kendileri kaldırıyorlar. Koltuk üzerinde ki düğmelere basarsanız arka iki kanepe sırtı ayrı ayrı yatıyor. İşte size upuzun bir salon. İstediğinizi doldurun. Davras dağına dağcılık yapmak üzere çıkıp inerken tek araç Focus SW’ ye sekiz kişi binmiş yanımıza bir sürü de malzeme almıştık.

Üç Ford Focus’la 20 bin km
“Antik Kentler ve Otomobil” dizisinde Ford Focus Hachback modeli araçla, “Doğa Sporları ve Otomobil” konulu çalışmamda ise Sport Trend ve SW modelleri olmak üzere Ford Focus modellerinin üçü ile 20 bin kilometre üzerinde yol gittim. Yaz kış, gece gündüz, dağ tepe, toprak, kum, çamur demeden araç kullandım. İlginç mekânlarda detaylara önem verip Focusları denedim. Benim isteyip de Focus’la gidemediğim bir arazi, ulaşamadığım nokta olmadı.
Performansı yüksek Focus’ları almak istemesem de, satın alınabilir özellikler taşıyan bir araç olarak anılarımda yer aldı.


Ana Sayfaya dönmek için Tıklayınız

Otomobil konulu diğer sayfaları için tıklayınız...