Clio
1.2 16v ile Ege turundan dönüp otoyu teslim etmiştim.
RENAULT'un girişi yeniden düzenlenen merkez binasından tam ayrılırken
göz göze geldik. İşte dedim kendime, renk bu. Bu özgürlüğün rengi
.Uçarım bununla ben. Aklımı çeldi, Symbol ile Mavi Yolculuk mu yapsam,
karadan kıyı kıyı mı dolaşsam, yoksa Akdeniz yollarında oto-test
mi diye düşünmüştüm.Aslında eski bir dost gibi göründü. Otohaber
dergisinde semboller ile Anadolu yazı dizisinde bir süre ön modelleri
ile birlikteliğimiz vardı. Konya, Taşkale, Ermenek, Ihlara, Amasra,
Sinop'tan Urfa, Hatay, Mardin'e uzanan uzun bir yolculuk yapmıştık.
2001'den kalma bir intiba ile "Türkiye şartlarına en uygun otomobili
yapmışlar demiştim" Şimdi yine diyorum, bundan uygunu olamaz, diye
ekliyorum. Nedenlerini bir bir yazacağım, zira bu otomobil beni
konuşmaya fazlasıyla mecbur ediyor.
RENK YELPAZESİ
Bazen avantajlar bazen de dezavantajlar ağır basar. Mesela otomobilde
siyah bir renk seçersiniz güneşi emer, toz belli olur, ne bu böyle
cenaze arabası gibi diyen çıkar. Beyaz alırsınız bu defa da ambulansa
benziyor diye takılırlar, güneş ,ışık yansır ama kirlenince belli
eder kendini. Kırmızı otomobil itfaiye aracını anımsatır, yeşil
türbe gibi görünür,
gri kibar renktir ağırbaşlıdır ciddidir, tozu belli etmez. Kurşuni
renkli asfaltta diğer renklere oranla daha az fark edilir, sarıyı
moru kahverengiyi saymıyorum.
Mavi güzel renktir, özgürlüğün simge rengidir, ama hangisi? Maviden
maviye fark var, mavinin tonları var. Yoksa tüp gaz arabası da mavi.
Ama değil işte.
Renklerin albenisi olmalı. Beni al demeli. Tıpkı Symbol'ün Gök Mavisi
gibi.
Renault da ihtiyaçlara göre ara renkler bulmuşlar. Dalyan Mavi,
Safir Mavi, Ihlamur Çiçeği, Yonca Yeşili, Kül Gri, Gümüş, Kiraz
Kırmızı gibi. O renkler, o modele özgü yerleşmiş, iç döşeme , koltuk
kumaşı ile bütünleşmiş.
İNSAN DOSTU SYMBOL
Oto test sürüşüne çıkmak üzere, Symbolü almak için Renaulta
giderken durakta dikkatimi çekti. İstanbul da resmi kayıtlara göre18
bin ticari plakalı , korsan çalışanlarla beraber 20 bin civarında
bir sayıya ulaşan standart model taksilerin, bunlara ilave olarak
minibüslerin, bir kısım otobüslerin egzozları hep sağ taraftaydı,
yani bu tip araçlar kaldırımda yürüyen , durakta bekleyenlerin üzerine
sağ taraftan egzoz dumanı püskürtüyorlar, egzozu sol tarafta olan
otolarda nispeten duman yol tarafına gidiyordu. Detay küçüktü belki
ama , Renault bu detayı düşünmüş insana, çevreye dost egzoz çıkışı
solda olan bir otomobil üretmişti, hem de standart taksilerde olmayan
ilave klimasıyla!...
Bu düşünceler ile symbolü teslim alıp sürücü koltuğuna yerleştim.
Gözlerim aynalarda dolaştı, kendimi iyi hissettim, veee kontak anahtarını
çevirdim... Ohhh beee... Symbolle Akdeniz turundan vazgeçtim.Sağlam,güven
veren , derin, yüksek,imajını vurgulayan bir şey yapmalıydım, bulutlarda
dolaşmalıyım ben, "Zirveye Yolculuk "gibi.
GÖL DERİN DAĞ YÜKSEK
İlk etapta Divlit yanardağı püskürükleri ile oluşmuş Kulanın ilginç
kayaları var. Sonra yine bir krater gölü olup 185 metre derinliğe
sahip Salda Gölü, akabinde 950 metre yükseklikte Ölemez Dağı, son
olarak ta 1965 metrede Babadağ bizi bekliyor etapların hepside zorlu.
Açıkçası ben Symbole kimsenin yapmayacağı 4X4 muamelesi yapacağım...!
İstanbul çıkışıyla Bandırmaya kadar feribota aracı yükleyip yola
buradan başlamak vardı ama ben Bursa, Yalova rampasını tercih ettiğim
için Eskihisar-Topçular arasını feribotla geçerken Symbolü inceden
inceye süzme ,inceleme fırsatı buldum. Gaz,fren debriyaj pedalları
pamuk kadar yumuşak. Debriyaj problemi yaşanmıyor.
Sinyal kolu devreye girdiği anda su damlaması gibi bir ses duyuyorsunuz,
tıp..tıp..tıp.. sakinleştirici terapi gibi.(Açık mı bıraksam?) Direksiyon
altında volüm açma kısma yada pause, istasyon değiştirme kumanda
imkanı var hepsi elinizin altında hızlı da gitseniz direksiyonu
bırakmadan kumanda edebiliyorsunuz. Bir çeşit enstrüman çalar gibi.
Bir yandan direksiyonu tutuyor yola hitap ediyorsunuz, diğer yandan
parmaklarınızla kulağınıza en uygun hitap seklini ayarlıyorsunuz.
Ben ilk şoku feribotta yaşadım. Özenle seçtiğim yol kasetlerimi
çalmak üzere torpido gözünden çıkarırken Symbolde teyp yerine güçlü
radyo/CD çalar olduğunu fark ettim, kasetler elimde kaldı!!!...
Bir zamanlar neler çekmişiz meğer cam açma kolu çevirerek! Kapı
üzerine monte edilmiş cam aç tuşuna dokunuyorsunuz tek dokunuşta
cam iniyor. Siz elinizi çekin, kapatacaksınız tekrar dokunun tek
harekette görev tamamlanıyor. Kumanda düğmeleri 45 derece açıyla
yerleştirilmiş. Üstteki solu, alttaki sağ camı açıyor.
Arka camlar çevirme kollu. Bunların altında geniş yayılımlı güçlü
hoparlörler gizlenmiş bas sesler gümbür gümbür geliyor. Kapı içlerinde
modern çizgiler taşıyan derin uzun gözler bulunuyor. Yuvarlak bombelerle
kapı yanağı değerlendirilmiş. Kağıt peçete paketi, kolonya, kalem,
toz bezi, tüm elinizin altında bulunmasını istediğiniz ihtiyaçları
koyasınız diye. Koltuk önleri güneşlikli sağ taraftaki aynalı.
Kilometre saati, devir saati ve tüm kadranlar, ısı göstergesi, benzin
rezervi hepsinde beyaz ekran kullanılmış gece lambalar yanınca,
kırmızı ışıl ışıl. Kırmızı zarif ibreler beyaz fonda daha belirgin,net
görünüyor.
Ayarlanabilir direksiyon seviyesi çapına paralel genişliğinde, geri
fonda şekillenen kadranların bulunduğu panelle bütünleşiyor. Bunun
yanında içerlek görünümü ile dijital göstergeli saat ve radyonun
paneli bulunuyor.
Sırasıyla aşağı doğru bakarsak havalandırma klima yönlerini ayarlayabileceğiniz
pancurlar, altında müzik seti, klima hız kumanda düğmeleri ile aşağı
iniyor. Bitiminde kül tablası, çakmak, 5 ileri bir geri vites tablosunu
gösteren vites topuzlu
bir karış boylu sportif vites kolu, flaşör, el freni ile iki koltuk
arasına geliyorsunuz.
Kılıcınızı çeker gibi sağ elinizle soldan kavradığınız emniyet kemerinizin
tokasını sağda bekleyen yuvasına press ediyorsunuz. Elinizi koltuğun
yanına yapıştırırsanız koltuğun sırt bölümü açısını ayarlayabilen
büyük dişli makara avuç içine geliyor. Makarayı sonuna dek çevirirseniz
koltuk sırtı dümdüz yatıyor. Koltuğu ileri geri yapacaksanız bu
defa koltuk altındaki uzun çubuğu yukarı doğru çekiyorsunuz. Arka
koltuktakiler için de emniyet kemeri bulunuyor.
Hava yastıklarının biri direksiyon içinde diğeri torpido gözü üzerinde
bulunuyor. Ben açılmış halini görmedim Tanrı kimseyi de gösterecek
duruma getirmesin.
Geniş torpido gözü kapağında iki adet çukurca meşrubat koyma yuvası
bulunuyor. Derin gözün kapağını seyir halinde sehpa amaçlı kullanabiliyorsunuz
meşrubatlarda dökülmüyor.
Sürücü tarafı hariç ön sağ ve arka koltuklarda oturanlar için asılma
kolları tavan kapı birleşim yerlerine monte edilmiş pulman koltuk
,başınızın ani beklenmedik durumlarda geri gitmesini önleyen başlıklar,
enselikler konulmuş Arzuya göre ayarlayabiliyorsunuz.
Bu konfor içinde seyrederken Symbol ün akışkan olduğu kadar ekonomik
gaz yiyiş şekli dikkatinizi çekiyor, yol tutuşu, viraja olan hakimiyeti,
rampalardaki çekişi, düz yolda nasıl gidiyorsa aynı çekişi, performansı
yokuşta gösterebilmesi hayranlık uyandırıyor. Araç, fren de hiçbir
zaman yola yığılıp kalmıyor. Ara hızlanmaları belirgin, güçlü en
düşük devirlerde bile toleranslı, sürüş zevki, dinamik görüntüsünün
tatbikattaki başarısı, Noryl malzemeden yapılan esneme kabiliyetli,
dirençli ön çamurlukları, düşük yakıt tüketimi gibi bir sürü neden
Symbolü cazip kılan etkenlerin başında gelmesini sağlıyor.
Yazın yapılan yolculuklarda eskiden sol cam tarafına gelen sürücünün
kolu güneşten yanar, bronzlaşır giysi altında kalan kısımlar ile
renk farkı yaratırdı, halk arasında "amele yanığı" olarak ta adlandırılan
bu durum Symbol'de camların ışınları filtre edercesine kırması nedeniyle
bu tür ten rengi değişikliklere rastlanmasına neden olmuyor.
YOLCULUK
BAŞLIYOR:
İpek yolu, Kral Yolu, Baharat Yolu, tarihte isimlerinden söz ettiren
güzergahlardır. Günümüzde ise yollar talepler doğrultusunda değişime
uğramışlar. Symbol ile çıktığımız yolda Yalova güzergahı yol genişletme
çalışmalarına sahne olurken aynı çalışmalara Bursa girişinde de
tanık olunuyor. Bursa dan Karacabey Kavşağına kadar yol tek yön.
Ah birde bu şekilde Balıkesir e bağlasalar diye düşünmeden edemiyor
insan.
Balıkesir'e 88 km kalana kadar böyle devam ediyor acilen Susurlukta
genişletilmesi gereken geçitler sollamaya elverişli olmayan bölümler
hala yer alıyor. Karacabey güzergahına "Soğan Yolu" da diyebiliriz
bu bölüm çuval çuval soğanlar eşliğinde geçiliyor. Balıkesir-Akşehir
arasında ağır tonajlı kamyonlar geçe geçe yolun oturmasına avuç
içi gibi şerit çukurlar oluşmasına neden olmuş, bu yüzden sollamalarda
sorunlu oluyor, dalgalı denizde gider gibi. Susurluğa yaklaşırken
ayran evleri başlıyor bu mevki "ayran yolu" olarak adlandırılabilir.
Ayran yolu bitiyor hemen Yağcıbedir halılarının dokunup yol üzerindeki
tezgahlarda sergilendiği "halı yolu" başlıyor.. Kırkağaç civarına
yaklaşırken kavuncular sıralanıyor. "Kavun yolu" bitip de Akhisar
dan sonra Göl Marmara ya yönelirseniz, bu kestirme yolda yazın kurutulup
Avrupa özellikle ABD ye ihraç edilen domatesçiler görülüyor, burası
"domates yolu". Sırada Salihli Kula var. Burada dikkati çeken adım
başında odun közünde pişirilen köfteler olunca haliyle bu yolu da
"köfte yolu" ile tanımlayarak Kula kayalarına gelmiş bulunuyorum.
Egzotik Kayalara daha öncede 3-4 kez gelip çeşitli fotoğraflar çekmiş
başarılı sonuçlar almıştım. Bu defada uygun mekan ararken peri bacaları
benzeri ilginç oluşumlar arasında ustalıkla oyulmuş mermer sütun
başlarına rastladım.
Acaba bu sütunların varlığından Kuladaki yetkililerin haberleri
var mı dır diye düşünerek Denizliye yöneldim.
Sırada Salda Gölü var. Dünyanın en derin ikinci gölü olma özelliğine
sahip olan Salda Gölü çevresi sit alanı ilan edilmiş. Göl suyu sodalı,
kıyılar soda tepeleri ile kaplı. Sürücüye
büyük keyif veren bu bombeli bembeyaz tepeler arasında araç kullanırken
tarifi imkansız bir haz duyuluyor. Göl rengi ise yine tarifsiz güzellikte
mavi symbol ün rengine benziyor. Dağların, gökyüzünün göl yüzeyine
vuran yansıması sizi bulutların üzerine çıkarıyor. Burada dikkatimi
çeken nokta 4 tekerleğin farklı yüksekliklerde bulunmasına rağmen
symbol ün zemine olan uyum düzgünlüğü oldu.
Bulutlardan bahsetmişken kendimi Gökova da buluverdim 640 metredeki
Sakar Geçidinden aşağı inip bir müddet sahile paralel devam ederek
Köyceğize yaklaşırken Döğüşbelen kavşağını kullanarak dünya güzeli
tatlı meyilli bir yolla, göle paralel birbirinden güzel manzaralı
virajları büyük zevkle aşıp Ekincik sahiline geldiğimde yörenin
ismi kadar ilginç olan dağına tırmanmaya karar verdim.
Yol orman içinde yangın için açılmış sık kullanılmayan toprak bir
güzergah tan oluşuyor, üstelik sık ve keskin virajlı tam symbole
göre, rampalarla çıkacağım, aşağısı uçurum, zirvede tek bir yangın
kulesi var. Deniz seviyesinden yükseklik 950 metre hava net ise
Marmaris İçmeler, Dalyan , Fethiye, Göcek, dahası Rodos adası görülebiliyor.
Symbol problemsiz çıktığı zirveden aynı ustalık ve başarıyla indi.Bu
ne ki dedirtti...Köyceğizden ayrılıp Dalamana dolaysıyla rafting
yapılan Dalaman Çayına gitmek istedim ve tarihi Akköprüye kadar
da geldim, ne var ki hızla süren baraj inşaatı nedeniyle yakında
su toplama havzası altında kalacak olan köprüyü belki de son kez
fotoğrafladım.
Son etap geldi çattı, ver elini Fethiye, Ölüdeniz, hatta Babadağ
zirvesi!
HAYAL DEĞİL GERÇEK
Ölüdeniz
in çatısı dünyada eşi benzerine az rastlanır klimatik ortamıyla
deniz seviyesinden 1965 metre yüksekliğinde zirvesinde yangın gözetleme
kulesi bulunan yörenin en yüksek çevreye hakim bir noktasında yer
alıyor. Kayaköye giden yol ayırımının yakınındaki Hisarönü mevkiinden
asfalt yolda ayrılıyor, sonra sadece yamaç paraşütü yapmak için
tırmanan 4X4 in kullandığı, açılıp bırakılmış ham toprak, korkuluk,
bariyer, yol işareti gibi hiçbir uyarıcı levhanın bulunmadığı bir
dağ yolu.
Güzergah boyunca bir yanınız sürekli uçurum. (Bakmamak daha iyi)
İki kritik nokta var, birincisi bir süre tek araç geçecek darlıktaki
1900 metrelerde ki bölüm, yolun her iki yanı da boş, uçurum!
Diğer tehlike arz eden taşlı dik rampa ise yolun altınızda kaydığını
hissettiğiniz 70 derece meyilli bir yanı boş zirveye yakın bölüm.
4X4 ler çıkabiliyorlar, tekerlek ebatları büyük, lastik dişleri
iri, vitesler güçlü, takviyeli arazi vitesleri de var, yüksek araçlar,
sürücüler yolu tanıyor.
Kararı daha İstanbul da vermiştim Symbol bu dağı çıkacaktı... Bu
noktaya gelene kadar debriyaj problemi yaşamadığıma göre, araç hiç
stop etmediğine, bozulup yolda bırakmadığına , istem dışı bir yöne
gitmediğine göre zirveye çıkar tepeden yamaç paraşütü bile yapabilirdik!!!.
Yolu şöyle bir yoklayıp yavaş seyir hızıyla bir ve ikinci vitesleri
kullanarak ilk 1000 metreyi aşıp 1900 metreye yamaç paraşütü yapılan
ilk uçuş terasına geldik. Symbol ün kapılarını açıp fotoğraflarken
kanatlarını açmış uçmayı bekler gibiydi. Motor zorlanmamış, hararet
yapmamıştı.
Akşamın ilerleyen saatlerinde rüzgar duruldu. Güneş ufuk hattına
yaklaşıp iyice yattı, saatler 20.00 civarında, günün son paraşütçüleri
böyle durumlarda son etabı da tırmanıyor dağın arka yüzünden rüzgar
yakalamaya çalışarak inişe geçiyorlar. Zirveye olan son metreleri
de tırmanıp Symbol'ü 1965 metreye, kendimi de kulenin üstüne 1969
metreye çıkardığımda symbole güvenmekte ne kadar haklı olduğumu
anladım. Yanımızdan geçerken el salladığım yamaç paraşütleri bir
bir Ölüdeniz kumsalına konarken, benimde symbolle inişim, en az
yamaç paraşütü kadar zevkli oldu. Ertesi gün katıldığım günü birlik
tekne turu ile Babadağ zirvesinden gördüğüm koyları gezerken bir
gün önce tırmandığımız Babadağ'a birde Ayanikola Adası'ndan, Gemiler
Koyu'ndan baktım. Bindiğim tekne denizde çayır sular gibi sahile
yaklaşıyordu. Dağ denizden daha da görkemli görünüyorsa da,sanki
Renault Symbol tarafından fethedilmenin duygusunu yaşıyor gibiydi...
| | | | |
Symbol
ile Kula kayalıkları | | Göl
Marmara'da gün batımı | | Dalaman
Çayı Akköprü | | | | | |
Burdur
Salda Gölü | | Salda
Gölü Soda Kayalıkları | | Salda
Gölü Soda Kayalıkları | | | | | |
Ekincik
Ölemez Dağı Zirvesi (950 m) | | Fethiye
Ölüdeniz Babadağ (1950 m) | | Fethiye
Ölüdeniz Babadağ (1950 m) | | | | | |
Fethiye
Ölüdeniz Babadağ (1950 m) | | Fethiye
Ölüdeniz Babadağ (1950 m) | | Babadağ'dan
Aya Nikola Adası'na bakış. | | | | | |
Symbol,
Babadağ 1965 metrede... | | Babadağ | | Elf
Akaryakıt İstasyonu (Aydın) | |
|
Teknik Bilgiler - Clio Symbol 16v
Noryl
malzemeden yapılmış olan ön çamurluklar motor kaputu ile ön tampon hattının uzantısında
bir bütünlük içinde yer almaktadır. 14" tekerlekler aracın dinamizmini ve
dengesini arttırmaktadır. Ön ve arka tamponlar gövde rengindedir. Ursa ve Pragma
tipi yeni jant kapakları ile Equation tipi yeni aluminyum alaşımlı jantlar dış
dizayn uyumunu tamamlamaktadır. Clio Symbol 510 lt'lik bagajıyla sınıfının en
geniş bagaj hacmine sahip modeli ünvanını muhafaza etmektedir. Elektrikli cam
kumandaları kapı panoları içine dahil edilmiş olup, bu panolarda 130 mm çaplı
hoparlör yuvaları bulunmaktadır. Yükseklik ayarlı direksiyon simidi ile arka yolcular
için yükseklik ayarlı 3 kafalık bulunan yeni Clio Symbol'ün güvenlik düzeyini
sağlamak amacıyla ABS, yolcu hava yastığı, ön emniyet yükseklik ayarı içermektedir.
1.6 16v 107 BG 1.6 16v
(K4M) motor tipi 5750 d7d'da 77 kW, (107 BG) güç ve 3750 d/d'da 148 Nm (15,7 mkg)
azami tork üretmektedir; azami torkun %90'ı 2500-5500 d/d aralığında kullanabilmektedir.
Bu 16 siboplu motor, düşük ve orta devirlerde son derece doğrusal ve kesintisiz,
canlı ve hoş bir kullanım özelliği sunmaktadır. Bu yüksek seviyesiyle yeni Clio
Symbol, tamamiyle kontrol altındaki yakıt tüketimi ile, özellikle sportif kullanım
ve uzun yolculuklara dönük karakterini gözler önüne sermektedir. Yeni Clio Symbol
sınıfının en ekonomik modelleri arasında uzaktan kumandalı merkezi kilit
hareket halinde kapıların otomatik olarak kilitlenmesi, direksiyondan kumandalı
radyo-teyp, arka koltuk 1/1 yatma fonksiyonu, yolcu hava yastığı, sürücü tarafı
tek dokunuş kumandalı elektrikli ön camlar, klima,
ABS gibi bir çok özelliğe sahiptir.
| | | |
|