|
Pencereler
fotoğraf sergisinin doğuşu
Tekirdağ’dan çıkıp ta Uçmakdere’ye giderken Hoşköy’den geçilir ya. İşte
o köyün girişinde çiçekli pencereyle karşılaştığım zaman durup kalmıştım.
Pencerede beliren teyzeye rica ettim, resmini çekeyim senin diye, kırmadı
“Uykudan yeni kalkmıştım, nasıl olur, bilmem ki “dedi.
Bir kare, bir kare daha, doyamadım, birçok kare daha fotoğraf çektim.
Bu pencerede neşe, sevinç, hayata bağlılık, yaşama zevki, renk, kanaatkârlık,
mütevazılık, şefkat, ruh, sevgi her şey vardı,
Sonraki yıllarda ki geçişlerimde, pencereye hep nasıl bulacağımı merak
ederek yaklaştım.
Bu yıl çiçekler nasıldı? Saksılar çoğalmış mıydı? Daha güzel fotoğraf
olacak mıydı?
2006 yılı baharı geçişimde ne saksı kalmıştı, ne de bir çiçek! Eyvah.
Yoksa. Acaba nidaları döküldü ağzımdan. Bir süre öylece kala kaldım. Biraz
ilerde gördüklerimden birine sordum. “Köyün girişinde ki evde bir teyze
vardı” dedim.”Çiçekli pencereli evde mi, ha o kadın emekli bir öğretmendi,
geçen yıl öldü” dediler. Eve ve pencereye bir kez daha baktım, teyzenin
çiçeklere baktığı günlerde, onları sevgiyle nasıl bir bir suladığını hayal
ettim, gözlerim doldu, bileklerimin içiyle göz pınarlarımda biriken gözyaşlarını
sildim.
Kadını tanımazdım, ama duygulandım işte. Bir ömür yaşanmış ve bitmişti.
Çiçekli pencereli ev artık çiçeksiz olarak satılıktı, perdeleri kapanmış,
cama da bir kâğıt yapıştırılmıştı.
Bana ise geriye sadece boş pencerenin fotoğrafını çekmek kalmıştı. Öyle
de yaptım.Pencereler
Hayatın büyük bölümü pencere yanında geçer. Dış Dünyaya açılan bir çeşit
göz kapakları gibidir. Güne pencereden gelen ışıkla uyanıp günaydın denir,
hava durumuna bakılır, ahkâm kesilir. Yağmurun, karın yağışında en güzel
seyir yeridir. Cama vuran her damlanın sesi dinlenirken dışarı bakışın
gündüzü başka, gecesi başka duygular uyandırır içimizde.
Pencereden bakmalar, sevilenlerin yolunu beklemeler, vedalaşıp ayrılmalar,
el sallayıp gözyaşı dökmeler hep pencere yanında yapılır. Çoğu zaman pencere
içine konan birkaç saksı veya bitmiş yoğurt kabı, salça konservesi, peynirin
teneke kutusu içinde gül, karanfil, ille de sardunya, belki de fesleğen,
kadife, kasımpatı süsler. Çiçekler sulanır, kuş kafesleri de asılır. Pencerede
kanarya, saka, muhabbet kuşlarının muhabbetleri bir artar ki sormayın.
Kuşlar gelir bu güzelliğe saksı dibine yumurta bırakan kumrular olur.
Yeni hayatlar başlar. Işık ordadır, güneş oraya gelir, miskinlik orada
yapılır. Gazete mecmua okunur, bulmaca orada çözülür. Dışarıya mesaj pencereden
verilir. Perdeler sıkı sıkıya özenle kapalıysa bu bir ölçüde evde yokum
manası taşır. Bir karış bir taraftan açık bırakıldıysa belli ki halıya
güneş gelmesin diye kapanmış, belki de evdeyim ama uyuyorum demek olabilir.
Pencerede yaşam tarzı, pencere yapım çeşitleri, pencere kullanım biçimleri,
kullanım yerleri farklı farklıdır. Pencereler dış dünyaya bir sınırdır.
Evin sesleri ile sokak sesleri burada ayrılır. İçerde başka dışarıda başka
bir atmosfer yaşanırken iki farklı dünyayı ayıran sadece 4–5 milimlik
saydam bir duvardır. Çift camlı olanlarda vardır hiç şüphesiz. Hatta çerçeveler
sünger çekilir, camlar bir daha bir daha macunlanır ki ses geçmesin, soğuk
girmesin.
Elden ayaktan düşünce takat azalınca yaşlıların mekânı olur. Yansıması
karşısında oturulur, hep bir şeyler beklenir. Belki bir yolcu, belki postacı,
belki aile bireyleri, ne bileyim biri kapıyı çalacak, önce pencereden
bakılacak, gerekirse sarkılacak, kim o denecek, sonra açılacak. Pencereden
pencereye
Her kapalı mekânın bir penceresi bulunur uçak, tren, gemi, otomobil, otobüs,
kamyon.
Açılan pencereler, açılmayan dışardan silinen gökdelen, plaza pencerelerinden
tutun da çift kanatlı ispanyoletli, giyotin, sürgülü, lomboz gibi dairesel,
yarım açılı olanlara dek çeşitleri çoktur. İçini göstermeyen camları aynalı
olanlar, ışığı kıran füme renkli camlı ya da renkli vitraylılar. Ahşap
doğrama, plastik, alüminyumdan yapılma çeşit çeşittir. Pencereler arasında
asıl ruhu olanlar, ev pencereleridir. Kim bilir nelere tanıktır, neler
duymuş, görmüş, geçirmiştir.
Pencereden bakarken veya pencereye bakarken ne aşklar doğmuştur. Pencerede
görme ümidiyle aynı sokaktan kaç kez geçilmiş, kaç zaman beklenmiş. Pencereden
çıkacak ışık seyredilmiştir. Hafta sekiz ay on dokuz camlar silinir, parlatılır.
Çok geçmez bir daha bir daha içten dıştan ayrı silinir. Bu uğurda pencere
tek elle tutulup yarı beden dışarıda, pervazında cambazlık yapıldığı da
vakidir. Çocuklar yağmur yağdığı zaman Arap kızının camdan baktığını,
biraz daha minikler, mini mini bir kuşun pencereye konduğunu söyler neşe
içinde. Yaş ilerleyince biri çıkar “Pencerenin perdesini aç bana göster
yüzünü der, bir diğeri cama vuran her damla beni harap ediyor diyerek
duygularını notalara, namelere döker.
Biberler asılır pencereye kurutulur, yalnız biber mi, sarımsak ta asılır,
nane, sucuk bile kurutulur. At nalı, geyik boynuzu, göz boncuğu nazarlıklar
da pencere aksesuarları olur.
İpler serilir boydan boya, bazen karşıdan karşıya. Çamaşırlar yıkanır
pencere önüne mandallanır.
Bazen açı bir kahve içilir pencere yanında, fal kapatılmışsa ışığa biraz
daha yaklaşılıp fincanı döndüre döndüre geleceğe dair tahminler yürütülür
telvenin şekline bakılarak.
Yün örülür, oya işlenir, kanaviçe yapılır, sökük dikilir. Bazen sepet
uzatılır camdan, cumbadan aşağı. Öteberi için inilmez kapı önüne, pencere
gündelik kıyafetle sokağa, kapı önüne çıkmadan kapı görevini görür. Pencere
TV, sinema gibidir, dışardan haber alınır, gelip geçene bakılır, arkasından
dedikodu yapılır. Eş beklenir, çocuklar, varsa torunlar beklenir, misafir
beklenir, beklenir de beklenir.
Demirli güvenli kafesli pencereler, panjurlu olanlar, el işi perdeli olanlar,
tül perdeliler, istorlu, jalûzili, kadife güneşlikli perdeli olanlar.
Bazılarında kiralık, bazılarında satılık ilanlar görünür. Cami pencereleri,
asansör pencereleri, havalandırma, ışıklandırma, acil çıkış pencereleri
hepsi de bir ölçüde hayata açılan nefes boruları, can damarlarıdır. İçimiz
daralınca, afakan basınca “aç şu camı” denir veya ilk çıkılan yer pencere
olur. Özellikle yolculuklarda, kapalı salonlu restoranlarda pencere kenarı
pek bir makbuldür, talibi çoktur.
İlk gelen pencere yanını seçer, içerden çok dışarısı ile meşgul olur,
oyalanır.
Pencerelerin dili
Yüzde
yüz değildir belki ama üç aşağı, beş yukarı evin sakinleri hakkında bir
fikir edinebilirsiniz pencerelerden. Yaşantısından, zevkinden, gelenek
göreneklerinden, hatta yöresinden ipuçları bulabilirsiniz. Çiçekli pencereler,
ev sahibinin ince zevkini, çiçek sevgisini anlatır. Bazısı bayrak asar,
vatan, millet, cumhuriyet sevgisini, bağlılığını gösterir. Pencerede tuttuğu
takımın flamasını görürseniz o evde gençler, fanatikler, çocuklar yaşıyorlardır,
renklerini de böyle belli ederler. Bazısı sürekli bir şeyler silkeler,
çamaşır, toz bezi, masa, sehpa, yatak örtüsü, kazak. Bunlara temizlik
hastası, pir pir, temizlik manyağı da denir. Kilim, halı silkeleyenler,
sonrada güneşlendirenler olur. Halıların, kilimlerin motif ve desenlerinden
ev sakinlerinin nereli olduklarını bir ölçüye kadar anlarsınız. Döşemealtı
halısından Antalya, Milas halısından Muğla, Yağcıbedir halısından Balıkesir,
göbekli halılardan Kayseri çevresinden olmaları kuvvetle muhtemeldir.
Ya kendisi dokumuştur, ya memleketinden satın almıştır, ya hediye gelmiştir.
Çamaşır asmanın da bir usulü, bir adabı vardır. İç çamaşırlar pencereye
iç tarafına yakına, ikinci, üçüncü ipe gömlekler asılır, iç çamaşırlar
bu yöntemle maskelenir.
Çocuklar, bebeklerini cama dayar, pencereye oturtur, kediler pencere kenarında
vakit geçirir.
Pencerenin yokluğuna tahammül edilmez. Penceresiz bir odada kalmak, uyumak
boğar insanı, bir yerlerden ışık, bir hava girsin istenir.
Boş arsalara, sokaklara, meydanlara bakan evlerin zemin kat pencereleri
risklidir. Top oynayan çocukların topu çarpar, cam kırılır, akabinde cama
çıkılır, suçlu aranır, bulunmasa küfredilir, tekrarlanmaması için topu
patlatmakla tehdit edilir, nasihat çekilir, tembih edilir.
Soğuk havalarda ev sıcaksa camda buğu yapar, buğulu camlara çocuklar yazılar
yazar, kolay şekiller çizer, kuş, surat, kalp yapılır. Bazen soğuk olmasa
da cama yaklaşıp hohlanır, yine kalp çizilir, üzerine ok saplanır, isimlerin
baş harfleri yazılır!
Gençler birbirleri için yanıp tutuşmaya başlamışlarsa, yaşadıkları çevre
muhafazakârsa, aile bireylerinden çekiniliyorsa aralarında şifreleşme
icat ederler. Delikanlı kıza der ki “Bugün buluşacaksak pencereye beyaz
gömlek as”. Kız renkli bir şey asarsa, babam evde çıkamıyorum anlamına
gelir. Delikanlı bakar pencereye, yakar bir sigara efkârlanır, çoğu zaman
içerde de bir sigara yanar. Birisinin aniden gelme ihtimaline karşı tedbir
olarak, açık veya aralık pencere kenarında içilir. Anında izmarit aşağı
atılır, iz yok edilir, camlar açılır, oda havalandırılır.
Hepsi tür bir penceredir görünüşte fakat uçuş kulesi penceresinden uçaklara
bakmakla, uçak penceresinden, pilot kabin penceresinden dışarı bakmak,
kaptan köşkünden denize bakmakla, evden, sahilden vapurlara bakmak farklı
duygular uyandırır, hepsinde başka başka heyecanlar yaşanır. Zaman geçer,
ömürler biter, perdelerin, pencerelerin biri açılır, biri kapanır.
|
|