Bir
taraftan gazetenin çalışma şartları, temposu, stresi, diğer taraftan
Ağustos ayı sıcağında randevuya yetişme telaşı içinde Etiler’in yoğun
trafiğinden sıyrılıp, oldukça gergin bir ruh durumu içinde Sait Sökmen
stüdyosunda yapılacak röportaj ve çekime geldim.
Studyo yol kenarı, bahçe içi iki katlı pancurlu bir villa tipi bir
yerdi. “Arzum Onan Hanımla randevum var dedim görevliye, yol gösterdi,
girdim içeriye. Tonlarca yük dolu kamyonla duvara, kayaya, dağa bir
yere toslarsınız ya, hah işte aynen öyle oldu. Bir anda üzerimdeki
ağırlık, telaş, stres türünden her nevarsa hepsi sıfırlandı.
Ürkek, mahçup, gülümseyen bir yüz ifadesi ile, ne bir milim eksik,
ne bir gram fazla sadece duyabileceğim bir ses tonuyla hoşgeldiniz
diye karşıladı. Gördüğüm kompozisyon karşısında öylece kaldım. İçimden
melek dedikleri böyle bir şey olsa gerek diye düşünmüşlüğüm de oldu.
Hal hatır sorma dönemi hayranlık duygularının arasında kem kümle geçti.
Üzerimde ki bu etki geçmeden çekime geçelim dedim. Fotoğrafçılıkta
güzel bir şey çekerseniz fotoğraflarda ister istemez kaçınılmaz güzel
olur da benim bütün amacım konuşturup, güldürüp, düşündürüp farklı
bir estantene, mimik kapmaktı. Her kadın seksi olabilirdi Arzum Onan
şuh, vamp değil aksine masum, çocuksu, hatta incitmeye kırmaya imkan
bırakmayan davranışta biriydi. Ağızından çıkan kelimeler öylesine
az, öz, kulağınızı tırmalamamaya özen gösterir ses tonuyla satfediliyordu.
Duramadım, dayanamadım, biraz da bir an evvel söyleyip rahatlamak
için bana düşündürdüklerini sıralayıverdim.
“O kadar sakin, dinlendirici kulağı okşarcasına konuşuyorsunuz ki,
inşaat işcisi olsam, günlerce kazma kürek sallayıp, kan ter içinde
kalsam, şu konuşma tarzınızla tüm yorgunluğumu bir anda unutup kendimi
tüğ gibi hissedebilirim”. dedim. Utandı, gülümsedi inanayım mı, der
gibi merakla dalgınlaşarak baktı. Gözleri çizgi gibi kısıldı. Bu anlarda
fotoğrafları çekmeye devam ettim.
Denemişliğim vardır, birini rahatlatmak için onun üstünlüğünü, niteliklerini
baştan kabul ettiğinizi yüzüne baştan söyler veya hissettirirseniz,
zaten tarafların birbirlerine kendilerini kabul ettirmek söz geçirmek,
üstünlük sağlamak gibi caba, inat, itiraz gibi kavramları ön plana
çıkarmazlar, gerilmezler, uysal davranırlar.
Devam ettim ses tonunun yumuşaklığını, dinlendiriciliğini vurgulamaya.
Osesinin ince olduğunu belirtse de, ben müzik yapmak için ideal olduğunu
söyledim. Daha da ileri gittim, bu arada her cümlede değişen yüz ifadesini
fotoğraflamaya, film karelerine kaydetmeye devam ediyorum. Anlatmak
istediğim bu film kareleri, bu konuşmalarla çekilmişti. Öyle sesizce
durağan pozlar verip, beklemeye geçilmiş olanlardan değildi.
“Müzik yapmayı hiç düşündünüz mü” soruma gülerek hayır dedi, aklıma
bile gelmemişti diye de ekledi. “Bence denemelisin, senin zaten avaz
avaz şarkı söylemene gerek yok, geri planda bir piano hafif hafif
balat tarzında çalsın, siz de üzerine sadece konuşsanız bu yeter,
ortaya çıkacak kayıt, yorgun insanları dinleyerek dinlendirecektir.
Röportaj bitti zaman ayırdığı için saygılarımla teşekkür ettim, aynı
nezakatle uğurladı.
Ayrıldıktan sonra uçmakla yürümek arası biraz da karmaşık duygularla
mücadele ederek gazeteye döndüm. 20 yaşında, Avrupa Güzeli seçilmiş
bir güzelin gösterdiği tevazu, nezaket, saygı, saygı ve saygı takdire
şayandı. 18 yıl geçtikten sonra kaleme aldığım bu yazıda etkisini
devam ettirmişti.
Hürriyet Gazetesi Pazar eki Show dergisinde yayınlanan röportajda
burada yazdıklarımı
yayınlamadık tabii, onun yerine Arzum Onan’ın görüşleri, cevapları
yer aldı. Sırası gelmişken sayfada yer alan birkaç örnek şöyle sıralanıyor.
Avrupa Güzeli seçilen Arzum Onan “Kraliçe seçildikten sonra piştim,
eskiden çekingen, pısırık, içe dönüktüm” diyor.
Salaş etekleri, kot pantalonları, yeşilleri, kırmızıları, fresh kokuları,
hamur işlerini, sütlü tatlıları, beyaz şarabı, şeftali likörü Archiersi,
Avşa Adası’nı, Bodrum’u, Fenerbahçe Burnu, Bebek, Çamlıca, Arnavutköy’ü
sever, Uzakdoğu ülkelerini merak edermiş. Mücevher tutkusu yokmuş,
küpe bile takmak gelmezmiş içinden, çantaya değil ama, ayakkabıya
para harcarmış. Yarışmalar yüzünden yüzüne zift gibi sürdüğü fondötenden
hoşnut değilmiş. Bisiklete binerek spor yapar, kendisine kötü düşünme,
diye telkinde bulunarak karamsarlığı yenermiş. İdealinde ki erkeğin
mutlaka çekici olmalı, cılgın bir tarafı bulunmalı, ayrıca kahkahalarla
güldürebilmeli, eğitici olmalıymış.
Projeleri içinde mankenliğe devam etmek, sunuculuğu denemek, kazanırsa
güzellik salonu açmak, şık bir restoran işletmek, amatör pilotluk
eğitimi alıp planörkullanmak, dağcılık kamplarına katılmak varmış.
Ağustos 1993 de, söylediklerinden şu anda düşündüklerinin kaçını gerçekleştirdi
bilinmez ama, zerafeti, seçimleri, iş ve özel hayatıyla gönüllerde
taht kuran, başarılı, azimli, örnek bir kişi olarak halkın sevilen
sanatcısı olduğu kesin.
Galeri |
|