Fotoğrafların
bu denli beğenilmesi üzerine Nişantaşı Rumeli Caddesi Akbank Sanat
Galerisin’nde açtığım “Gazetecinin Dünyasından” adlı fotoğraf
sergimde üç fotoğrafını da sergilemiştim, davetiye göndermiş olmama
rağmen 15 gün boyunca gelememişti. Görmesini isterdim, üzgündüm.
Sergiyi toplama günü gelip çatmıştı, hatta serginin bir duvarındaki
fotoğraflarımı indirmeye başlamışken, galerinin ikinci kata çıkan
basamaklarında duyduğum ayak sesiyle geriye döndüğümde Suna Yıldızoğlu,
ikinci kocası olan Çetin Alp’in kızı ile sergiye gelmişti. Fotoğraflarına
baktı, sergi özel defterini imzaladı, fotoğraf çektirdi, teşekkür
edip sergiden ayrıldı.
Gazetede
istihbarat, spor, magazin gibi bölümlerde ayrı elemanlar çalıştığı
için başka muhabirlerin sahalarına diğerleri pek girmezdi, bu
nedenle magazin konuları bana uzaktı, 80 öncesi terör en önde
gelen haber konusuydu, yoğundu dolaysıyla her konuyu bastırıyordu,
polis muhabirliği yapıyordum. Suna Yıldızoğlu’nu çalışmalarını,
yaptıklarını o ve ondan sonraki dönemlerde basından, takip ettim,
TV de seyrettim. Filmler, diziler, TV programları, sahne çalışmaları,
danslar derken hangi işe girdiyse hepsinde başarılı oldu, herkesin
beğenisini kazandı. Evlilikler yaşadı, zor günler geçirdi, fakat
yılmadı. Yıldızoğlu iken, tek başına aranan bir yıldız oldu.
Bir gün tekrar telefonlaşma vesilesi sonunda son bir çekim yaptık,
yine aynı mekânda Yıldız Parkında. O ilk çekim yaptığımız yerde,
aynı çınar ağacı önünde. Ağaç aynı ağaçtı, yıllar geçmişti, 21
yaşındayken fotoğraflarını çektiğim Suna Yıldızoğlu, 35 yaşına
gelmişti. Yılların yarattığı yorgunluk izleri olsa da, Suna Yıldızoğlu
hala güzeldi, hala heyecan vericiydi.
Suna Yıldızoğlu ile yaşanmış anıların hepsi hepsi sadece bu kadardı.
|