"YürüYORUM 2" başlıklı konumuzun güzergahı Gümüşsuyu Taksim'den başlayıp İstiklal caddesi, Beyoğlu üzerinden Tünel, Galipdede Yokuşu, Kuledibi, Yüksek Kaldırım, Karaköy, Galata ile son bulacak. Bu Pera fotoromanında geçmişten günümüze değişen cadde, meydan ve sokaklarını, zamanın ünlü mekanlarını, simalarını, markaları kısaca anılarımızın olduğu ortak paylaşım yerlerini yürüyerek hızlı değişime kurban edilmiş yerleri günümüzde ki durumlarıyla film şeridi gibi karşılaştıracağız...
	Saat 10.00 da Gümüşsuyu'ndan başladığım yürüyüş sırasında ilk çektiğim fotoğraf Rus Lokantası karşısında oldu. Bu binaya ve üzerinde ki büstlere, cepheye kazandırılmış harekete, mimariye hayran kaldım. Oysa görünüşte sadece eski bir apartman, adamlar adeta müze gibi yapmışlar. Fransız Art Nouveau tarzında inşa edilmiş, 120 yılı aşkın geçmişi olan binanın güzelliği karşısında ne demişler büyüklerimiz "bükemediğin eli öpeceksin". Taksim 'in ünlü binaları İnşaatı yıllarca süren Park Hotel sonunda bitti ve beton yığını bir bina olarak karşımıza çıktı. Eski Park Hotelin girişinde çiçek havuzu vardı, sağından solundan araçlar hafif meyili iner, çıkarken daire biçiminde çiçek havuzunun etrafını dolaşırlardı. Eeeee yeşili yok edersen böyle terasına saksı içinde ağaç diker, kendini kandırırsın. Dedik kaç kere, haber de yaptık. Bir gün bu çatısız bina çökerse, yanarsa etrafta ki turistik hoteller zarar görür, tedbir alın diye yine hep söylüyoruz. Hayatında bir gazeteci kadar yangın görmemiş olan Belediye Başkanları seyirci kalıyorlar, Seçildikleri için bir de ahşap binanın önüne teşekkür afişi asıyorlar... Taksim Meydanı 2019 yılının Mayıs ayı başında Taksim Meydanının AKM tarafından girişi böyle bol direkli, her yöne bakan bol kameralı. Sivil resmi güvenlik görevlileri kontrolünde. Her gün daha çok kişi tarafından anı fotoğrafı çektirilen yerlerin başında tarihi Beyoğlu tramvayı geliyor, Nurettin Sözen'in Belediye Başkanlığı yaptığı dönemde hizmete giren tramvay, İstanbul'un simgesel özelliğini geçmişten günümüze taşıyarak, koruyor. İstiklal'e doğru Taksim Meydanı'nı arkamızda bırakıp İstiklal caddesine girmeden bir not, en ufak olayın üzerine çullanan güvenlik görevlileri Taksim Atatürk Anıtının üzerine çıkıp oturan kişiye nedense bir şey demiyor!. Sağ tarafın fotoğrafında görünen ise yılların Taksim Maksim Gazinosu bir çok ünlüye ev sahipliği yapmış, tarihi değer taşıyan bir müzikhol iken, restorasyona girmiş, bitiminde sanatçıların isimlerinin yazdığı renkli neonlarını kaybetmiş garip bir cephe ile tahta perdelerin arkasından çıkıvermiş. Eski halini bilip yeni halini beğenen var mı, bence yok. Taksim Büfeleri Beyoğlu'na çıkanların, geçenlerin mutlak uğrak yerlerinden olan Taksim büfeleri hamburgerin eski şöhretine erişemeseler de hala devam ettiriyorlar, et, tavuk döner kesiliyor, tostlar, sandviçler yapılıyor da ıslak hamburgerin tadı bir başka oluyor. Bu amaçla uzak semtlerden gelip Kızılkayalar Büfesinin hamburgeri paket ettirilip götürülüyor. Sokak müzisyenleri Sokak müzisyenlerinin her türlü müzik yapanına Beyoğlunda rastlıyorsunuz, sokak performanslarını sergilemeye Fransız Konsolosluğu önünde başlayanlardan Tünel Meydanına kadar sık sık rastlanıyor. Bir bakıyorsunuz toplanan kalabalığı umursamadan yürüyüşlerine mola verip müzik eşliğinde dans eden turistler bir anda izleyenlerin telefon kameralarına konu olabiliyor. Beyoğlu'na çıkanların, İlk karşılaştıkları yapı Fransız Konsolosluğu ile karşısında yer alan bir zamanların Emgen gözlükcüsünün yer aldığı bina oluyor. Beyoğlu dükkanlarının bir çoğu kapısı açılır kapanır olmaktan ziyade uçak hangarı gibi açık olup müşterinin içeriye sokağı dolaşır gibi yürüyeceği şekilde tasarlanmış, öyle ki mağazaya girdiğinizi fark etmiyor pasajda dolaşıyor gibi oluyorsunuz. Fitaş, Dünya sinemalarının bulunduğu mevkii geçiyoruz. Beyoğlu'nda yürüyüş Yeni Moda bu, yolda yürürken, kafede otururken cep telefonunu çıkartıp canlı yayın yapmak, gödüğünü, yaşadığını internetten göstermek, amaç gazetecilik yapma arzunu yaşamak, yapılan yayınlarından yayıncılardan hiç bir eksiğinin olmadığı göstermek. Durum böyle olunca ufak tefek çarpışmalar, dalgınlıklar kaçınılmaz oluyor. Bakış doğrultusundan başlarını biraz yukarılara kaldıranlar, inanılmaz güzellikte cephe süslemeleriyle karşılaşıyorlar. Kiliseler, Okullar, Konsolosluklar Taksim'in mimari eserlerinden üç örnek, ilki Taksim'e Avrupai hava kazandıran Aya Triada/Hagia Trias Kilisesi, diğeri Sıraselviler ile İstiklal Caddesini bağlayan Meşelik Sokak üzerinde karşılıklı yer alan köklü okullardan Esayan ve Zapyon okulları ve Sıraselviler caddesinin köşesinde bulunan, mimari oyuncakları anımsatan cephesiyle Belçika Konsolosluğu. Küçükparmakkapı Beyoğlu adeta bir podyum gibidir, yeni bir kıyafet alınca Beyoğluna çıkılır, vitrinler di sergilenen kıyafetler her değişimde takip edilir. Hala öylemidir bilemiyorum, bu konuları konuşacak pek kimseler kalmadı gibi geliyor bana, geçmiş yıllarda Vakko vitrine ne koymuş diye sadece bunun için Beyoğlu'na çıkılırdı. Beyoğlu Küçük Parmakkapı'da bulunan Atatürk Erkek Lisesi. Lisenin iki yılını okuduğum okulda talebeler arasında müzisyen Mustafa İçli, Fenerbahçe'ye 200 bin liraya transfer olan gazetelere büyük puntolarla "200 binlik Yaşar" diye manşet atılan futbolcu olan Yaşar da vardı. Günümüzde Atatürk Anadolu Lisesi adıyla kız erkek karışık tedrisat yapıyor. Beyoğlu Çikolatası diye bir marka var, millet sıraya giriyor. Bildiğimiz çifte kavrulmuş fındıklı parmak çikolata. Fındığı bol, çikolatası az. Beyoğlu ile özdeşleşmiş olan çikolata Beyoğlu'na çıkanların mutlak uğrak yerlerinden biri. Ağa caminin tam karşısındayız hatırlarsınız köşede KAZOVA adlı bir kazak satan bir dükkan vardı, hah işte onun yan sokağı kafe olmuş. Zaten ana caddede yer kalmayınca Beyoğlu'na açılan ara sokaklar ya bistiro, ya kafe dolmuş. Giriş katları sürekli değişen dükkanların üst katları eski Beyoğlu'nu anımsatan güzellikler taşıyorlar. Cite Roumelie Cephe süslemeleri diyince Rumeli Palas'ta biraz durmak gerek önceki yıl, uzunca süren bir restorasyon çalışması geçiren tarihi yapının süsleri de temizlenmişti. Giriş katında yıllarca hizmet veren eczane günümüzde artık yok. Emek Han Emek Sineması nasıl unutulur öncelikle 16 hafta aralıksız vizyonda kalan "West Side Story" ilk akla gelen oluyor. Filmlere dalarsak eğer, resim altında asla çıkamayız. Bu sıra üzerinde bulunan İnci Pastahanesi Profitrolü, bilhassa metal tabağa bulaşan emsalsiz çikolata sosunu hala anımsıyor insan. Sinema yine üst katta var alt katlar bar, kafe, müze ama aması var işte. Eskiyi bileni tatmin etmiyor, yenilerde ileriye dönük iz bırakır mı bilinmiyor. Madame Tussauds Balmumu Müzesi'nin 66 ünlüsü Beyoğlu'nun yeni eğlence mekanı, ünlülerin balmumundan yapılmış heykelleri ile beraber selfie çekim merkezi. Kimler yok ki Dünyanın en tanınmış kişileri, Türk Büyükleri, spor, film, tiyatro, müzik, bilim insanlarının bire bir ölçülerde yapılmış, sanki hemen canlanacak gibi bakan heykelleri gezi amaçlı çıkanların eğlence kaynağı oluverdi. Yeni Melek Sokağı Burayı hatırladınız mı. Yeni Melek Sinemasının sokağı köşebaşında şekerci hacı Bekir vardı, vitrinin önünde fıstıklı, sade, kakaolu kos helvalar dururdu sokağa bakan kısımda yaldız kağıtlı misafir çikolataları renk renk tepsi tepsi dizilirdi. Sağ kanatta ayakkabıcının yanıbaşında Beatles Pantolon dükkanı vardı kapı yanında yukarıdan aşağı dört Beatle kafası resmi dururdu, Pasifik Büfe ve Yeni Melek Sineması. Şimdiki gibi daracık sokakta oturaklar yoktu..... Bu ne hızlı değişim, köşede ki dükkandan bir ceket almışlığım vardı, şimdi bakıyorum meyve suyu satan fast foodcu olmuş. Beyoğlu'na açılan ara sokakta Galatasaray'lı defans oyuncusu Yılmaz'ın plak satan küçük bir dükkanı vardı, bir palakçı da Vakko yanında bir han girişinde Karakedi plak eviydi. Ara sokak Galatasaray Hamamına giderdi, bir de yol ortasında Anapala Pasajı vardı ki hala var, gelgelelim geçmeyeli ne kadar oldu unuttuk. Sokakta görünen yeşil kamyon çöp kamyonu öğlen olmuş insanlar sokağa çıkmış, moda merkezi, Türkiyenin en ünlü caddesinde çöp topluyor!. Butikler Yürümeye başlayınca scener gibi etrafı tarar gözlerim, bir bakışta insanların yüzü gülüyor mu, mutlu mu, endişeli mi, borsa iniyor mu, dolar çıkıyor mu, piyasa hareketli mi, yürüyenlerin elinde yeni alınmış paket, poşet var mı, dükkanlar dolu mu hemen anlaşılır. Yalan söyleyecek değilim, dükkanlar boş, kalabalık var ama öylesine geziliyor. İki ünlü pasaj Tokatlıyan ve Atlas Atlas Sineması Pasajı içine epeydir girmedim, son yıllarda orta bölüm dükkan dolmuş, nereye baksam ambale oluyor insan, eskiden pasaja girişte solda Kulis Bar vardı, üstte Mücap Ofluoğlu Tiyatrosu, güzel bir dönemdi. Hatırası olmayanlar, hatırası olanların, hatıralarını yok etmek için çok çalıştılar!. İliya, ünlü bir kumaş mağazası olup en birinci kalite kumaşlar satılır, bir pantolonluk, bir takım elbiselik aldınız mı en iyi terziyi bulup diktirme telaşına düşerdiniz, terzi kumaşı görür görmez tanır, şuradan mı aldınız derdi. Şimdi ısmarlama ayakkabı, ısmarlama takım diktiren mi kaldı, ben hiç görmüyorum vardır belki. Kumaş Mağazası Tokatlıyan Han ile Nevizede arkası gibi bir yerde, kapısında bir kadın, kurutulmuş levanta satıyor, kokusu maziye götürüyor. Tarihi Çiçek Pasajı Beyoğlu Cite'de Pera yazan iki heykelli kapısı her delikanlının, her Beyoğlu'nu yaşamış olanın hoş zaman geçirdiği yerlerin başındaydı. Girişte cadde üzerinde Degustasyon sinitseli ile meşhurdu, müşterisi elit sanatçı tabakaydı, müdavimleri vardı, hep aynı yerde otururlardı. Pasaj içi ise salaştı, meşe ağacından yapılmış büyük ahşap bira fıçıları hem dekor, çokcası masa yerine Arjantin bira bardağını üzerine koymak için kullanılırdı. Hiç tanımadığız kişilerle omuz omuza dostane biranızı yudumlardınız, etrafı bira, karides salatası, patates tava, midye tava kokuları sarardı. Bir Çarşamba günü gecesi Çiçek Pasajın'da yangın çıktı, pasaj ağır hasar gördü, uzun süre kapalı kaldı, sonra restorasyon başladı, yenilendi salaş hava kayboldu, çatısı örtüldü, lokantalar, ayaküstü tek tekçi meyhaneler restoran oldu. Eskiden çiçek satılan pasaj'da son kalan bir iki çiçekci de yok oldu. Yenilenen belki güzel oluyor ama geçmişte ki tadı vermiyor. Gözler, gönüller geçmişi arıyor, anılar yenilenmiyor. Unutmadan fotoğrafta sol köşede ki kamerayı görünce aklıma geldi, Taksim'den Tünel'e kadar yürüyen bir kişinin 36 kameraya görüntüsü kaydediliyormuş diye duymuştum, belki o kamera sayısı şimdi daha da artmış olabilir. Taksim'e Çiçek Pasajı önündeyim, gözlerim sol köşede iki cepheye bakan dükkanı bulunan, ısmarlama gömlek diken Martino'yu arıyor, kapanmış yok, sağ köşede ayakkabıcı Dore vardı, o da yok... o yok, bu yok Vakko yok, Japon Oyuncak Mağazası da yok, Bonmarche yok, Sinemalar yok, yakın geçmişte ki Bacanak Birahanesi bile yok, arka sokak da Balık Pazarı, Avrupa Pasajı bir başka ismiyle Aynalı Pasaj dükkan teması değişse de hala var. Çok Güzel Olacak Bu fotoğrafın ismi "Çok Güzel Olacak" zira camda öyle yazıyor. Bu yürüyüşümde çektiğim en hoş fotoğrafım bu oldu diyebilirim, başında bahar çiçeklerinden taçı olan kız bir de güzel çalıdığı Napoliten den namelere doyulmuyordu. Galatasaray Lisesi 1868 yılında Abdülaziz’in emriyle ‘Batılılaşma ve Tanzimat’ uygulamalarının simgesi olarak, Mekteb-i Sultani adıyla yeniden eğitime başlamış. Galatasaray Lisesi Binası’na Abdülaziz tuğralı, iki demir kanatlı son derece süslü yeşil renkli özel günlerde kullanılan anıtsal bir kapıdan giriliyor. Barok, rokoko ile ampir stilinin bir arada kullanıldığı yapı tasarımını dönemin saray mimarı olan Sarkis Balyan tarafından yapılmış. Günümüzde korsan miting, toplanma olmasın diye sürekli polisin beklediği, ismini verdiği meydanda bulunuyor. Çölde rastlanan bir vaha gibi Asırlık ağaçları sıralandığı bahçesinde çeşmesi, Türk Büyüklerinin büstleri, kuş sesleri arasında kendinizi unutabilirsiniz. Bahçe okula dışardan gelen ziyaretçilere kapalı, üzülüyorsunuz ama gezemiyorsunuz. Galatasaray Meydanına yakın olan Saint Antuan Kilisesi rstorasyona girmiş, yanı ve karşısında ki binalar görülmeyi hak edecek güzellikte. Vaktiniz varsa Olivia çıkmazı'nda Manda Batmaz kahvesinin yeni mekanına uğrayıp sert bir Türk kahvesi içilebilir. Odakule Tramvay Durağı İstanbul havası öyle bir tuhaf ki kimi şortla, kimi montla dolaşıyor, bunun nedeni çok değişik ülkelerden gelen turistlerin yol kıyafetleri, gençliğin ateşi etken oluyor. Satıcılar arasında adım başı simitçi, kestaneci, yersen.! İstiklal Caddesinin paraleli Pera Palas Hoteli, lobisi, pastahanesi, barı sizi başka tarihlere taşıyacak dekora sahip.! Tepebaşı'ndan aşağı Kasımpaşa'ya bakış Bu hengamenin içine gel Kasımpaşa stadını yap, nasıl bir şehircilik anlayışıdır, burada bir arbede çıksa, bu takımın ya da rakip takımın taraftarı nasıl gelir gider, otobüsler nasıl döner, kent içi trafiği ne hale gelir biz mi düşüneceğiz. Keşke buraya stat yerine tanzim satış, pazar yeri, depremde toplanma alanı, eskisi gibi luna park filan yapsalardı. Tepebaşı'n dan aşağı bu düşüncelerle baktım. Tepebaşı Binaları Odakule çevresi bir başka alem, Pera Müzesi var, uğrak noktalarından biri, İtalyan Konsolosluğu var, Londra Hoteli var ki konaklamasanız da bir girip oturmalı, çay, kahve bahanesiyle, birada olur, yemek, kahvaltı da içerde ki sobalar çok nadide parçalardan oluşuyor. Binaların süslerine de bakmak ayrı bir kültürü geliştiriyor. Telefon bağımlılığı artarken, Kükçcüler tarih oldu Bir telefon çılgınlığıdır gidiyor, yemekte telefonla mı konuşulur, üstelik arkadaşın varken karşında, herkes başı önünde ne varsa bu telefonda gözlerini ayıramıyorlar, biraz da etrafa baksalar da nerede olduklarının farkına varsalar, eşe, dosta, arkadaşlara anlatacak bir şeyleri olsa, diye düşünürken Suriye Pasajı içinde ki kükçü dükkanını görünce hatırladım, önceki yıllarda Beyoğlu'nda ne çok kürkçü dükkanı vardı, mesela Mink Kürk bunlardan biriydi. Retro, ünyanın en büyük kostüm galerisi Belki biliyorsunuzdur Suriye Pasajı'nın zemin katında bir galeri var RETRO. Dünyanın en büyük kostüm ve 2. el giyim mağazası kira ve satış yapılıyor, başınız döner, inanılmaz eski kokuyor, yazmakla olacak gibi değil, mutlaka görmeli. Tatlıcılar revaçta Geliyoruz Tünel Meydanına, turist profili Avrupa'dan Arap turistlere kaydığından bu yana Beyoğlu'nda hatırı sayılır sayıda lokumcu, şekerci, baklavacı, helvacı türünden pastahaneler hızla açıldı. Fotoğrafta görünenlerin ismi mantar çikolataymış kilosu 85 TL şekli güzel ama şekerin her türlünün fazlası zararlı. Narmanlı Han 1831 inşa tarihli ilginç yapı Rus Büyük elçiliği ve Rus hapishanesi olarak hizmet verdikten sonra Narmanlı ailesi tarafından satın alınarak mülk ev, iş yeri olarak kullanılmıştı. Aliye Berger, Ahmet Hamdi Tanpınar, Bedri Rahmi Eyüpoğlu gibi birçok Türk yazarın içinde çalışıp, yaşadığı “Koplan İstanbul’da” filminin sonunda han kapısının mekân olarak yer aldığı hanın iç avlusunda en son 2010 yılına dek Beyoğlu 2. Noteri hizmet vermişti. Restorasyonu bitti. Enstrumanin adı "Hang drum" Narmanlı Han karşısında yere oturmuş, mor renk saçlı hanım kız özgün müziğini icra ediyordu, son derece kulağa hoş gelen, dinlendirici bir türde çalıyor, kendisi de konsantre olmuştu. Keşke bir video çekseydim diye yazarken aklım başıma geldi. Hediyeli Eşya Dükkanları O kadar çok çeşit resim var ki resimler hediyeliklerin başında yer alıyor, marketten plak seçer gibi dizilmiş alıcısını bekliyor. Motiflerle bezeli deprem topları, seramik, çini objeler, vitray abajurlar arasında turist gibi oluyorsunuz. Galipdede Yokuşu Gözlerimi dolaştırıyorum sanki bir çekim platformundayım, kız arkasını birden dönüyor, arkadaşı onun bu dönüşünü saçları havada uçuşurken yakalıyor bir daha bir daha deneniyor. Niye burada yapılıyor diye merak ediyorsunuz, bakıyorsunuz mutluluk gözlerinden belli oluyor, o zaman mekanın önemi azalıyor. Pullara meraklıysanız günümüze ulaşan iki pul dükkanı burada yer alıyor. Çay, kahve içmek için seçenek çok, nargile içenler için de seyrengah mekanlardan değişik aromalar dağılıyor etrafa, müdavimler, alışageldik sandalayelerine kuruluyor, hayatın tadını çıkarmayı koyuluyorlar. Hediyelik eşyalardan almak kadar onları teker teker inceleyip bakarak seçim yapmak da ayrı bir zevk, pahada ucuz olsa da küçük bir takı, bir magnet için dükkan dükkan dolaşanlar oluyor. Galipdede Yokuşu doğal vitamin durakları Yüksek Kaldırım, Galipdede Yokuşu Tünel'den itibaren cazip vitrinler sunan taze meyve suyu satıcıları ile dolu. Galata Kulesi ve çevresi Şu fotoğrafı yurt dışında görsem ah keşke ben de oraya gidebilsem derim. Neyse ki ülkemizde İstanbul'da Beyoğlu'nda bizlere bir armağan gibi burnumuzun dibinde duruyor. Turizm Bakanlığı buraları niye görmez anlamak mümkün değil, işte sana ülke tanıtımı için mis gibi yer. Gir kameranla insanların içine üç dakika video yap yeter işte. Dünyanın her yerinden gelen insanların renk, ırk, din, kültür ayrılığı gözetmeksizin bir arada ittifak içinde olup, birbirlerinin fotoğraflarını çekip, omuz omuza yemek yeyip, içki içebildikleri mutlu yerlerden biri gibi göründü bana... Kuledibi Eski köhne yapılar, evlerin bir tarafında ki pencerelerden diğer tarafına yıkanmış çamaşırların asıldığı daracık sokaklar günümüzün en havalı ikametkah adresi oldular. Galata'da, Kuledibinde kiralar artıkça arttı. Kuledibi'ne yakın yaşayıp tavanları yüksek binalarda oturmak, Kuledibi kahvesinde zaman öldürmek, sıraya girip Galata Kulesine çıkıp İstanbul'un Tarihi Yarımada'sını, Haliç ve Boğaz'a uzanan yönlerinde gözleri dolaştırmak, imrenilecek aktivitilerin başında yer almaya başladı. Yüksek Kaldırım Çeşme Kafe İsmi üzerinde sanat galerisi gibi kafe zaten sanat galerisi bir mekan. Azizim mola vereceksen böyle yerde vereceksin. Manzara olmasa da hayat var, renk var, hava var, resim var, çiçek var, kuş sesi var, İstanbul kokusu var, kültür var, sanat var, her bir köşesi fotoğraf, burada her gelen ortama giren, dekora karışan kapak fotoğrafı olacak kadar güzel görünüyor. Hiç olmazsa burada ve buna benzer yerlerde biraz olsun, bizleri esir alan, yakına keşiştirdiğimiz şela bakmaya mecbur eden gözlerimizi bozan, zamanımızı çalan, küçücük ekrana kilitleyen cep telefonunu bir kenara koyabilsek, çılgınca geçen zamanı unuturcasına gerilen kasları yukarıdan aşağı gevşetip, şöyle etrafa, tablolara, çiçeğe, böceğe bakarak kahvemizi yudumlayabilsek.... Cazip mekanlar Taksim Tünel ile Tünel Karaköy arası aynı doğrultuda bulunsa da birbirinden çok farklı karakterde. Özellikle gençler Yüksek Kaldırım Kuledibi bölgesini daha çok tercih ediyor, bu bölümde hayat daha farklı akıyor. Ne aramıştınız? Galata'ya Bankalar Caddesine, Haliç kıyılarına inen farklı yokuşları kullanırsanız değişik sürprizlerle karşılabilirsiniz mesela Ceneviz Kalesi de çıkar karşınıza, Komando Merdivenleri de. Yüksek Kaldırım 60'lı yıllarda müzik, plak ağırlıklı dükkanlarla doluydu, Papa George, Arak Müzik Evi şimdi yok, bir ara kontraplakçılar açıldı, şimdi her yer hediyelik eşya kahveci doldu, arada bisikletçi de var, dikkatli gözler binalar arasına sıkıştırılmış kiliseleri de görebiliyor. Niye burada bu kadar turist ağarlayan yerde sokak ressamlarımız yok? Gözlerim İtalya, Avusturya, Fransa'da olduğu gibi sokak ressamlarını arıyor, bir meydanda toplansalar, mesela Galata Kulesi etrafında arkalarında kule görünür şekilde turistler resim yaptırabilseler, İstanbul turizmine aktivite kazandırsalar, şart değil Kuledibi olması, etrafta öylesine uygun boş alan var ki tahsis edecek. Eksik olan tatbik edecek imkanı yaratacak kararı vermek, yeter ki ileriyi görebilmek, iyi niyetli olabilmek, genç, yaşlı her yaştan ressamlara imkan ve istihtam sağlayabilmek. Her geçen gün aleyhimize Yüksek kaldırım yokuşu paralelinde daha islah edilerek kazanılacak bir çok battal yapı, arsa var, güzel bir temizlik yaparak orijinal haliyle görünüm güzelleşebilir, durdukça, sudan sebeplerle vakit kaybediyoruz. Karaköy Meydanı Solda YKB binası Necatibey Caddesi, biraz ileride eskiden Tatlıcılar vardı, Geçit Kafeterya vardı şimdi yok, Mabel çikolatacısı var, Haşim İşçan döneminde yapılan Karaköy alt gecidi yine var. Tercih üstten geçme, iskele ve duraklar. Sağda Perşembe Pazarı, Hırdavatçılar Çarşısı, yeni mekanlar, Karaköy Postahanesi, Galata Köprüsü altı turistik nargileci ve restoranlar, üstü balık tutma platformu ve tabi araç ve yaya trafiği sonuçta Eminönü'ne köprü. Galataport günümüzün Tophane nargilecilerinin, Nevizade kafelerinin, barlarını yeni yerleşim yeri. Geldiğim yolun sonunda Galataporttayım etraf resimlerle dolu, yeni bir oluşum, kısa zamanda gözde mekanlarla doldu taştı, kentin en lezzetli taze gevrek simidini yiyebileceğiniz Galata Simitcisi ile gezimizi noktalıyoruz.

Sihirlitur Anasayfa'ya geri dönmek için lütfen tıklayınız Taksim'den Gayrettepe'ye "yürüYORUM 1" için lütfen tıklayınız © 2000-2019 Mayıs Sihirlitur'daki tüm yazılar ve fotoğraflar Haluk Özözlü'ye aittir, alıntı yapılamaz, izinsiz kullanılamaz. sorularınız için: hozozlu@sihirlitur.com