YürüYORUM başlıklı bu konuda geçmişten günümüze değişen İstanbul cadde, meydan ve sokaklarını, zamanın ünlü mekanlarını, simalarını, markaları kısaca anılarımızın olduğu ortak paylaşım yerlerini dere tepe yürüyerek hızlı değişime kurban edilmiş yerleri günümüzde ki durumlarıyla karşılaştıracağız...
 
  boğaz turu

Birinci bölümde kent merkezi Taksim'den Gayrettepe'ye bir tür "plaza kanyonu" diyebileceğimiz güzergahta Elmadağ, Pangaltı, Harbiye, Osmanbey, Şişli, Mecidiyeköy hattı üzerinde arka sokaklara pek girmeden ne var ne yok günümüze ne kalmış ne değişmiş bakıyoruz.


boğaz turu
boğaz turu
Taksim Meydanı ve AKM
Taksim'e adım atıyoruz sağ tarafımızda bir büyük boşluk AKM yok ama yerinde tahta perdeler arkasında bir kaç makina çalışması başlamış. Sol tarafta Atatürk Anıtının arkasında beton kubbeli cami ve minareleri, ortada kocaman bir beton meydan, trafikten arındırılmış Şehir merkezi Taksim, yani kent meydanı. Beton, taş kaplı zeminde ilerliyor "Gezi" yoluna yöneliyorum etrafta çok sayıda yabancı Arap, İran, Suriyeli turist ilk dikkatimi çekenler oluyor...

boğaz turu
boğaz turu
Taksim ve Kazancı Yokuşu
Kazancı Yokuşu başı yani Pamuk Eczanesinin köşesi şöyle bir bakıyorum da. Tabi benim bakışım başka, kimselerin bakışına benzemez. Niye? Çünkü 1977 yılında 1 Mayıs'ta tam da burada 34 ölü fotoğrafı çekmiştim. Hepsi aynı karedeydi. O zamanın Pamuk Eczanesi şimdi Simit Sarayı olmuş, ölülerin yattığı basamaklara Mc Donald açılmış.

boğaz turu
boğaz turu
Kristal ve Talimhane
Taksim Meyd
anı'nın 1966 yılından itibaren herkesce tanınan ünlü marka olmuş ismi, Kristal Hamburgercisiydi.
Gece geç saatlerde diskolardan çıkanlar için ender açık yerlerden biri olan Kristal Hamburgercide hiç yemeyen siparişini üç ve fazlasıyla verir, yanında bol kremalı bol köpüklü ayrandan da bir kaç bardak içmeden ayrılmazdı.
Şimdi Kristal Osmanbey'de hizmetine devam ediyor ama o eski damaklarda iz bırakan acı domates soslu, buğusu üzerinde yumuşak hamburgerin lezzetinden eser yok.
Talimhane otomobil parçası satan dükkanların merkezi konumundaydı. Her marka aracın orijinal parçasını bulabilirdiniz. Dolapdere ise tüm ustaların kaporta tamircilerinin bir arada bulunduğu çekiç sesinden durulmaz bir yerde iş vardı, herkes çalışırdı.
Ne ihtiyacınız varsa kilitçi, cam, boya, fren balatası çakanlar, kaporta tamiri yan yanaydı.
Hepsi zaman içinde taşındı, yerlerine oteller doldu. Taksim, Talimane, Dolapdere oteller bölgesi oluverdi.
Fotoğrafın çekim yeri Taksim'e çıkan yoldan mecburi istikamet sağa dönünce Tepebaşına dönen yol.

boğaz turu
boğaz turu
Taksim "Gezi"
Beyoğlu Belediyesi çevreyi güzelleştirmek için hiç bir fedakarlıktan kaçmamış! Özellikle Gezi dükkanları, PTT, THY , Sanat Galerisi yıkıldıktan sonra etrafını paravanla çevirdiği tezgahlı küçük dükkanların bulunduğu alana galvanizli çelik saçtan dikdörtgen havuzlar yapmış. Çelik saçla suyun inanılmaz uyumu içinde beton alana son derece estetik görünümlü ruhu okşadığı sanılan su fıskiyeleri, süs havuzları kazandırılmış
!!!.
Cami tarafına sahne kurulmuş, davul takımı yerleştirilmiş, hoparlörler müzik yayını yapıyor.
T
aksim Meydanı çevresi oteller bölgesi büyük değişim geçirmiş. Paris'in Pigal'i veya Londra'nın Soho'su gibi olmuş. Hatırlarsınız Taksim Hotelleri Habitat toplantısına ev sahipliği yaptığı yıllarda kongreye gelen konuklar toplantı sonrası eğlenecek toplu bir merkez aramışlar bulamayınca da eksikliği dile getirmişlerdi. O istek emir gibi sür'atle yerine getirilmiş. Trafiğe kapatılan alanda, elektrik kabloları düzenlenmiş, kaldırımlar dahil her yer kafeler restoranlarla, barlarla donatılmış, tabelalar asılmış, öyle ki dolaşırken hangi ülkede olduğumu ben bile unuttum.

boğaz turu
boğaz turu
Talimhane Oteller Bölgesi
Yeni Moda bu, kaldırımlara, yaya yollarına yapılan taşmaların etrafı naylonla veya açılır, kapanır, pencereler, akordiyon camla kapatılıp restoran, kebapçı, bar açıyorsunuz, hiç arsanız yokken kente ve kendinize yeni mekanlar kazandırıyorsunuz. Trafiğe kapanan yolların akabinde bu tarz sıkça görülüyor, İşte Talimhanede yeni trend. Bu arada Taksim Gezisi adıyla Divan kavşağına dek uzanan eski bulvarın üstü otobüs parkı olarak kullanılmaya başlamış, turist grupları buradan otellerine gelip yine buradan bavullarını otobüslerine binerek hareket ediyorlar.


boğaz turu
boğaz turu

Belki facebook sayfalarda dolaşırken 1955 sonrası yıllarından kalma Taksim Petrol ofisi akaryakıt İstasyonunda reklam amaçlı çekilmiş bir fotoğrafa rastlamışsınızdır. Chavrolet marka bir otomobil trafik yönünün tersine durur, uzun etekli çağdaş bir bir hanım aracın önünde poz vermiştir, işte o benzincinin durduğu Talimane girişine bir bakıyorum da hani bilmesem, tanımasam, yakıt almamış olsam asla ve asla burası orası demez insan. 1980'li yıllara kadar Divan Hoteli tarafından gelip aracınızla Talimane yönüne girerdiniz. İstasyon merkezi yerdeydi.
Sonraları kent içinde yerleşim yerleri altında olan istasyonlar kaldırılınca o da faaliyetine son verdi.
İstanbul Radrosu Harbiye Orduevi karşısında yürümeye devam ediyorum solum sanki Çin seddi. Ağaçlı bulvarın bir sırasında bir şerit otopark, kalan diğer iki şeritte araçlar genelde bekliyor bazen de sel gibi akıyorlar.


boğaz turu
boğaz turu
Divan Kavşağı, Şan Tiyatrosu, Surp Agop Hastahanesi
Geri geri giden ayaklarımla Taksim'den Divan Kavşağı'na geldim. Her şey değişik geliyor gözüme. Eskilerden bir şeyler hatırlamaya çalışıyorum arada bir acaba Anadolu'da bir başka kenttemiyim derken ahaaa işte eskilerden tanıdık bir köşe, arkada Surp Agop Ermeni Hastanesi vardı, tam da Divan Hotelin karşısındayım. Çakıldım kaldım, kırmızı trafik ışığı yeşile döndü, hala aynı yerdeyim yeniden kırmızı oldu herkes koşar adım geçti yolu, ben hala duruyor, bir noktaya bakıyorum, belki arada sarı da yandığı olmuştur, kafam başka yerde.
Seyrettiğim filmler, Müzikaller, Hisseli Harikalar Kumpanyası, Egemen Bostancı, Asım Can Gündüz Konseri, Şan Tiyatrosu sahnesi, locaları ve kapıdan girince indiğim basamaklar vızır vızır geçti gözümün önünden silkindim, yeniden başladım yürümeye ama yürüyen sanki ben değilim, yürüdüğüm yer de o bildiğim yer değil.

boğaz turu
boğaz turu
Divan Hoteli
Kafamı ve avuç içi kameramı sağa çevirdim. Divan Hotel karşımda. Pastahanesinde üç beş kez Heykeltraş Prof. Kenan Yontunç'la oturmuşluğum vardı ama ben Pup ve Divan Barın müdavimiydim. Buzlukta soğutulmuş Parfe bardağında içine kürdana batırılmış yeşil zeytin olursa martini oil, onion soğan turşusu olursa Martini onion, tranş limon kabuğu olursa Martini lemon, üzerine kabuğun ispirtosu da yüzeye sıkılıp içine atılacak tabii.
Martini 1970'lerin hatta 80'lerin gözde içeceği idi, barın müdavimleri her akşam oradaydı, barmen kimin ne içtiğini nasıl içtiğini, kaç tane içeceğini bile bilir konuk gelir gelmez dönemin moda içeceklerinden cin tonik, cin fizz, visky on the rock tek buzlu, soda veya su ilaveli rakı, havuç ve salatalık dilimi, çerezi bar deskine, masaya konurd
u.
Divan yenilenme safhaları geçirdi, daha iyi hizmet verebilmek için dekoru pastahanesi değişti ama, aması var işte.
Anılar neredeyse makbul olan orası oluyor. Yenilenen belki güzel oluyor ama geçmişte ki tadı vermiyor.
Divan hotelin barında akşam toplanan ünlü müdavimler, saç kestirmeye Divan Kuaförüne gelenlerin bir çoğu şimdi aramızda değiller. Gözler, gönüller geçmişi arıyor, anılar yenilenmiyor.

boğaz turu
boğaz turu
Hydromel, Viski A Go Go, Pariziyen
Hilton Hoteli sırasında ki binalarda hep yönetici aileler, Shell genel müdürü gibi iş adamları otururdu, Divan otel ile İstanbul Radyosu arası çok farklıydı siz de bilirsiniz zaten. Ön taraf cadde, arka taraf yeşil alan ve Boğaz, özel lokal bir havası vardı hala öyle. Burası fevkalade müstesna bir yer olup bilenler bilir yetmişlerde en iyi kumaşları bulabileceğiniz Altınyıldız kumaş mağazası filan da vardı, köşede kahvaltı yapabilecek lüks bir salon bulunurdu.

boğaz turu
boğaz turu
boğaz turu
Eğlence Mekanları Kervansaray Müzik Holü
Divan Hoteli arkamızda bırakıyor ilerliyoruz sağ kolda ünlü apartmanların girişleri ve bu girişlerde yer alan marka mekanlar yer alıyordu, bunlardan biri Hydromel 60'lı yıllardan 70'li yıllara geçişte en tanınmış ilk beş diskotekten biri olan Hydromel'di. Cumartesi Pazar günleri gece sokağa çıkamayan gençlik için haftasonu matineleri yapılırdı çok rağbet gördüğünü kapıda bekleşen gençlerden içeri girmeden bile anlardınız.
Hydromel tabelasını görünce bir ara gençliğe gider gibi oldum, kapı girişinde vestiyer, yüksek volüm müzik, matineler canlanır gibi olduysa da tabelada ki arap alfabesi yazı beni daldığım maziden geri çıkardı. O zamanlar tabelada böyle yazılar yoktu. İstanbul'da Modül Clup, Hamti Tamdi, Babadilla, Klup 33 gibi isimler vardı.
Aynı mevkiide bir başka ünlü kulüp Playboy'du Erkut Taçkın çıkardı, Durul Gence 5 ile, Viski a go go, Üstün Poyraz Set grubu da bu mekanda müzik yapardı, isimleri kafamda adeta tepiniyor, olacak gibi değil, hiç biri yok,
fakat Pariziyen var, kentin en ünlü stirptiz kulübü hala duruyor. Pariziyen Night Club/Crazy Horse Show 70-73 yıllarında hatta 80'lerde bile yabancı show kızlarının arasında sadece bir tane Türk kadın vardı adı Seher Şeniz'di, sahnede yastıkla yaptığı danslı, showu çok konuşulurdu. Gece showu devamlıydı her giden saat kaç olursa olsun sekiz on show girl seyredebilirdi. Gülizar Bar (park/Hilton tarafi) ve Pariziyen Snack Bar (Cumhuriyet Caddesi tarafi).


boğaz turu
boğaz turu
Hilton Hoteli
1970 yılında Hilton Hoteli girişte sağda yer alan az sayıda ki dükkanların ya ikincisi ya üçüncüsü Hilton Hoteli Pastahanesiydi. İçeride oturacak yer yoktu pastanızı çikolatanızı alır ayrılırdınız. O yıllarda zaten düğün pastası ve maglen yapan en ünlü yer Hilton'du belki bir de Park Hotel, Divan, belki Baylan ve Teşvikiye pastahanesi dışında ünlü başka pastahane yoktu. Pera Palas vardı, beş yıldızlı Sharaton gibi Hotel de yoktu. Taksim İntercontinental 1974'den sonra açılmıştı. Bir de Karaköy Mabel vardı unutmadan onu da yazayım. Hilton Girişi Pan am'da 80 öncesi gece bomba patlamıştı, havayolu şirketi ofisi tarumar olmuştu. Girişte ki dükkanlardan biri Turizm ofisi ve sonunda da küçük İş bank vardı. Sağında da sırasıyla Libya, THY, PIA, Haşet kitabevi ve Semiramis butik yer alırdı.

boğaz turu
boğaz turu
Hilton Hoteli ve Hilton Havuzu
Hilton Hoteli 1955 de hizmete girmişti. Otelin havuzunun şekli için Churchill'in ayakkabısı şeklinde olduğu söylenirdi. İstanbul'un en lüks en sosyetik yeriydi. Gündüz üye olanlar ve otel müşterileri havuzdan istifade ederler, havuzun yanında ki tenis kortları ise yine kortlara üye olanların tenis oynadıkları en havalı yerdi. Mevsim yaz ise gece olunca muhteşem havuz başı baloları, düğünler yapılır, kentin kalbur üstü tanınmış simaları bir araya gelirdi.
Havuzun maitre d'hoteli Ohannes Beydi, herkesi tanırdı, 1970'li yılların sosyete yazarı ise Ümit Deniz'de mutlaka balolara davet edilirdi. Ümit Deniz mendil cebinde kırmızı karanfili, beyaz çeketi, kır sakalı bıyığı, elinde purosu ile masasında oturur, şık hanımlar baloyu yazarken kendilerinden de bahsetsin diye mutlaka saygın sosyete yazarı ile selamlaşır, sohbet ederler, masasında olurlardı.
Havuz başı baloları rüya gibiydi, havuzun içinde kuğu gibi dolaşan çiçeklerle süslü mankenli kayık gezdirilir, göze hitap eden bir show yapılırdı. Düğün pastaları 10 kattan aşağı olmazdı. Garsonlar alevli kılıçları dikine tutarlar Lalezar barın meşhur süslü merdiveninden inen gelin damat havuza inerken kılıçların arasından geçerek gelirken davetliler tarafından alkış kıyamet kopardı.
Hilton Balo Salonunun daimi orkestrası Orhan Şevki ve Asu Maralman ile Önder Bali idi, Zafer Dilek grupta elektro gitar çalardı. Lalezar Bar da ise akşamları İhsan Kayral tek başına piyano eşliğinde müzik yapardı. Lalezar Barın sevilen
maitre d'hoteli güleryüzlü bilgili Vefa Zat Beydi. Hilton lobisi çay saati ile, Bosphorous Terası fast food ve clup sandviçli kahvaltısı apple pie sı ile Roof restoran rezervasyonlu akşam yemekleriyle ünlüydü.

boğaz turu
boğaz turu
Elmadağ
İstanbul Radyo Evi binasına gelmeden Hilton Hoteli girişi yanında Kervansaray Müzik Holü vardı, halada var.
Kervansaray markaydı marka. Selçuk Alagöz orkestrası yıllarca burada show yaptı, bakmayınız böyle boş görünüşüne, akşam yemeği için cruisslardan inen Avrupalı, Amerikalı turistler otobüslerle gelirler, sırayla otobüsler yolun paraleline dizilirdi.
Turistler hangi ülkeden gelmişlerse masalarında kendi ülke bayrakları olur, sahne sanatçıları o ülkenin tanınmış parçalarını kendi dillerinde söylerlerdi. Yemek, folklor, dansöz, Türk eğlenceleri ile turistler eğlenceye doyarlardı.


boğaz turu
Elmadağ ve Varol Otel
Elmadağ deyince erkeklerin kalbi bir başka türlü çarpardı, burada çok meşhur bir otel faaliyet gösterirdi.
Otelin bir başka binası da sokağın içindeydi Otel Varol deyince herkes bilirdi, fazla detaya girmeyeceğim.
İlerlediğimiz zaman yine ünlü bir modacının mağazası cadde üzerindeydi ismi İlhan Şerifti.
Harbiye'ye kadar yolun bu yakası turizm seyahat acentelerının merkezi durumundaydı. Yurt içi ve yurt dışına tur düzenleyen en tanınmış tur şirketleri buradaydı.
Harbiye Ordu evi karşısında bulunan bir binanın zemin katında futbolcularının bazılarını görebileceğiniz ünlü gece kulübü Günay kulübün eski yeri bulunuyordu, uzun koridorlu Avni Pub ile Konak Sineması bu mevkiinin gözdeleriydi.

boğaz turu
Harbiye
Geliyoruz Harbiye'ye, sağımızda Ordu evini solumuzda Başak Sigorta, Ziraat Bankasını bırakıyoruz, hani şu araçların Taksim İstikametine "U" dönüş yaptıkları yerdeyiz. Tam karşımızda
yol ikiye ayrılıyor, şimdilerde Uğur Mumcu Heykeli var, eskisi gibi dolmuş durağı yine burada, tek farkla strapenteli eski model dolmuşların yerini yeni minibüsler almış.
Sağa Vali Konağı caddesine doğru gidersek 100 metre sonra solumuzda AS Sineması olurdu. O da kayıplara karışmış, yerinde yok artık.


boğaz turu
boğaz turu
Mıstık Kundura
Sol tarafta Halaskargazi caddesinde ilerliyoruz sola caddenin karşı tarafına bakıyorum Kenter Tiyatrosu'nu görüyorum. Burada mı seyretmiştim acaba tam hatırlayamadım, Ali Poyrazoğlu'nun İsmet Ay, Bülent kayabaş ile sahneye koyduğu "Çılgınlar Kulübü" oyununu.

Yol ayrımının ilk dükkanı olarak eskiden burada bizi karşılayan mağaza Mıstık Kunduraydı,
iz arıyorum hiç bir şey bulamıyorum, kunduracıda kocaman bir tabela Alesta yazıyor.

boğaz turu
Gençler
Biraz ilerleyince koskocaman Gençler Mağazası vardı, zengin mağazaydı, kat kattı, aradığınız tüm kıyafetleri bulabilirdiniz Gençler'in bulunduğu sıra bütünüyle yıkılıp yerine duvar gibi kale gibi sur misali Çin seddi yapılmış.
Aynı sırada
dar bir geçitten girilen İnci Sineması yer alırdı, cadde üstü bir de 1928 yılından bu yana kuşaklardır aynı işi devam ettiren Pangaltı Lostra salonu vardı, dar içeriye uzun bir küçük dükkandı, İstanbul'un az sayıda Beyoğlu 1950 Havai Lostra salonundan gibi üç dört lostra salonundan biriydi. Ayakkabınız boyanırken yanınızdan traleybüsler geçerdi. Lostra salonu yine var fakat eski yeri yıkılınca bu defa 50 metre aşağıya taşındığı yeni yerinde hizmet veriyor. Tam karşınızda içeri dönen çift yönlü Pangaltı yolunda


boğaz turu
boğaz turu
Pangaltı
Gözlerimi dolaştırıyorum sanki bir başka kente gelmiş gibiyim, beyaz saçlı bir adama burada GENÇLER diye bir yer vardı diye soruyorum, inşaatı gösteriyor, o bana ben ona bakıyorum, peki ya İNCİ Sineması da vardı diyorum, o da aynı akıbete uğradı yıkıldı diyor...

boğaz turu
boğaz turu

Soluma bakıyorum Kurtuluş'a dönen yol bir kaç eski yapı, karşısında OR KO vardı şimdi yok.
OR KO ordu yardımlaşma mağazasıydı, subay aileleri buradan ekonomik alışveriş yaparlardı, Migros gibi bir yerdi. Yeni yeni dükkanlar mesela Şişli Balıkcısı açılmış beş kat balıkçı, istersen balık satın alıyor, istersen katların birinde oturup caddeye bakarak balık yiyorsunuz.

boğaz turu
Rumeli Caddesi
Teşvikiye, Nişantaş'ı Osmanbey'e bağlayan Rumeli Caddesi, İstanbul'un köklü bir o kadar da moda merkezi sayılan ünlü butiklerle dolu caddesinde eski markalara yenileri eklenmiş, pasajlar, AVM ler açılmış dar kaldırımlar insan seli.


boğaz turu
boğaz turu
boğaz turu
Osmanbey
Başımı yukarı kaldırmaya korkar oldum, eskiden gördüklerimi bulamıyorum ya da ben tanıyamıyorum.
Bir bina görünce dört elle sarılıyorum. Mesela köşe başında Neyir Triko Mağazası vardı, ince trikoları kumaş gibi, dokuma kazakları, bluzları ile tekti. Hanımlar arkadaşları, komşuları arasında her ay kabul günü düzenlerler genellikle Neyir trikoları, dokuma etekleri buradan alır giyerlerdi.
Oysa şimdi o bina Hotel olmuş hem de beş yıldızlısından, neyse ki aynı sırada bir kaç bina bana nerede olduğumu hatırlatıyor.
Bazı binalar ise eskiyi anımsatmak için ön cepheleri tiyatro dekoru gibi bırakılmış, arkasına çok katlı yeni plazalar yükselmiş, santim yer bırakılmamış, eskiden burası böyleydi dercesine. Böyle binalardan birine
Şişli Belediyesi karşısında rastlayabiliyorsunuz. Azıcık da olsa geçmişten iz kalmış.
Önceki aylarda bu caddeden geçtiğimde ünlü Kristal hamburgercisinin dıştan sadece kapısını çekmiştim, bu defa hamburgeri çekmek istedim.
Hayalimde yumuşacık hamburger ekmeği arasında hamburgerler sıcak buharda kümelenmiş bekliyorlar hali canlanmaya başlamıştı tıpkı 2lli sene önceki gibi, hatta, acı domates sosunu bile hissetmeye başlamıştım hiç bir anı olmayan bambaşka bir dükkana giriyor, eskiyi boşuna arıyorsursunuz, hamburger dedim "hazır yok dediler siparişi alınca hazırlayıp, pişiriyoruz" buyurdular, teşekkür edip çıktım dışarı, o derece mi değişti her şey diye sordum, ama kendime.


boğaz turu
boğaz turu
Site Sineması, Goya ve Pilavcı Pasajı
Şişli'ye geldik gelmesine, sanki bir başka gezegenden gelmiş gibiyim. Her şey, herkes yabancı, şu vitrininde yüzde yetmiş iskonto yaptığını yazan mağaza eskiden Goya adlı çok ünlü bir ayakkabıcıydı, öyle herkes oradan ayakkabı alamazdı, ayakta Goya ayakkabısı olduğunu belli ederdi. İyi de buralarda bir Pilavcı Pasajı vardı, Site Sineması'nın Pasajı'da vardı, kime sorduysam bilemedi, yerleşik dükkanlara da girdim, sordum "yanlış bilgilendirmeyelim bilmiyoruz" dediler, sorduğum on kişiden hiç biri duymamıştı bu isimleri, zaman tünelinden kaçmış gibiydim. Kent Sinemasının Pasajına doğru baktım, aklıma mukayyet olmalıydım zira tam da Lape Fransız Hastahanesi önünden geçiyordum.

boğaz turu
boğaz turu
boğaz turu
Şişli Atatürk Müze Evi, Şişli Camii
Taksim'den başladığım yürüyüşüme içim daralarak devam ediyorum, binalar üstüme üstüme geliyor, etrafımı çeviriyorlar, her biri dikine uzadıkça uzuyor, ben de Şişli Camisi gibi gökdelenlerin dibinde cüce kalıyorum, kimbilir üst katlardan bakanlar aşağıyı nasıl küçük görüyorlardır. Sahiden Şişli Camisi arkasında Şişli Adliyesi vardı bir zamanlar!


boğaz turu
Kent Sineması ve Pasajı
Eskiden olduğu gibi günümüzde de Şişli'nin en hareketli kavşağı belki de burasıdır diyebiliriz, sebebi Şişli Etfal Hastanesi girişi olması, çoğu zaman sirenleri çalan ambulansların hızla hasta, yaralı yetiştirdikleri yer, Cadde ise pek fazla değişiklik göstermiyor, pasajıyla anılan Kent Sineması yok tabii.


boğaz turu
Cevahir AVM
Şişli'yi Yeni Karamürsel Mağazasını, şimdi yerinde yeller esen rahmetli Çelik Gülersoy'un Turing Otomobil Kulübünü, Migros'u, bir zamanların ünlü Voswagen servisi, Otobüs Garajını geride bırakıp
Cevahir AVM'nin bulunduğu alana geliyoruz önümüzde duraklar, birbirini kesen yollar, trafik ışıkları, koşuşan insanların meydanı Mecidiyeköy var.


boğaz turu
Mecidiyeköy Likör fabrikası ve Ali Sami Yen Stadı
Soğuktan mı manzaradan mı tam bilemiyorum, gözlerim sulandı. Mecidiyeköy'e ulaştığımda Taksim'den bu yana yürüdüğüm yolun sonuna geldim. Cimrilik değil benim inadımdan birazcıkta domuzluğumdan. Ama keşke bir araca binseydim, bir tuhaf oldum gördüğüm manzara karşısında kulaklarımda 1998 19 Eylül'de burada konser veren Rolling Stones'in Stasfaction parçası çalıyor, gözlerimde Malcom Forbes'in İstanbul'da Kanuni Sultan Süleyman Balonunu şişirdiği yeri arıyorum. Takip ettiğim Ali Sami Yen stadında oynanan futbol maçları, 23 Nisan Bayramı gösterileri canlanıyor, boynum, ensem ağrıyor, gökyüzünü bile göremiyorum.

boğaz turu
Mecidiyeköy Stat Alanı
Biraz daha geniş bakıyorum, Mecidiyeköy Likör Fabrikasını arıyor gözlerim, cadde üzerinde satış ofisi vardı, Tekel ürünleri raflara dizili dururdu, Muz, Nane, Ahududu, Kahve, içinde altın varak parçalarının yüzdüğü Altın likörü, çilek, portakal, mandalina, vişne gibi likör çeşitlerini imalat yerinden alırdınız, yok yok yok hiç biri yok. İnanmazsınız belki ben buraların 50'li li yıllarda ki dutluk halini de bilen biriyim.
Zaten Likör Fabrikasının burada kuruluş amacı meyve yetişen yerlere yakın olmak içinmiş.
Stat ve Likör Fabrikasının yerinde gizemli beton kule kaleler yükselmiş bir metre boşluk alan kalmamış.
Yer altından metro tünellerinden, yürüyen merdivenlerler ile yeryüzüne çıkan insanlar, yukarıda trafik uğultusu arasında üst yolun altında akustikle yükselen korna sesleri arasındayım, evet evet eminim burası orası.


boğaz turu
Mecidiyeköy bitti, Büyükdere Caddesinde yola devam.
Olmuyor, yapamıyorum, beceremiyorum objektifime binaları sığdıramıyorum, üzerime geliyorlar, 20 km yol yürüdüm hiç toprak görmedim, toprağa, çimene, ota basmadım, iştahım kaçtı, ruhum daraldı, afakanlar bastı, kasvet sardı.


boğaz turu
boğaz turu
Gayrettepe, Maya Plaza, Nimet Abla Camii
Geldiğim yola bakmadan devam edeyim diyorum ama önümde ki yol da aynı, iyisi mi şu kareyi çekip yükselmekte olan vinçli gökdelenin oradan ben eve döneyim, beton ormanında boğuldum, Levent, Maslak'a doğru bu dikine mimari büyük iştahla beton kanyonda devam edip gidiyor, insanlar,
otomobiller karınca misali plazalar arasında kayboluyor, bu neymiş artık yaaa.


Taksim'den Galata'ya "yürüYORUM 2" sayfası için lütfen tıklayınız

Sihirlitur Anasayfa'ya geri dönmek için lütfen tıklayınız


© 2000-2019, Sihirlitur'daki tüm yazılar ve fotoğraflar
Haluk Özözlü
'ye aittir, alıntı
yapılamaz, izinsiz kullanılamaz.
sorularınız için: hozozlu@sihirlitur.com