|
|
|
Misss
Kokular
Parfümler, After Shave'ler, Losyonlar, Kolonyalar
|
|
|
Hazırlayan: Haluk Özözlü
|
|
|
Rivayet odur ki sarışın bomba lakaplı Marilin Monroo’ya sormuşlar
“geceleri yatakta ne giyersiniz” diye, ünlü aktris “Geceleri üzerimde
birkaç damla Chanel 5’den başka bir şey olmaz” diye cevap vermiş.
İşte Chanel 5’in bu kadar tanınıp meşhur olmasına bu sebep gösterilirse
de Balolar, galalar, tiyatro fuayelerinde en belirgin kokuların
başında hep Chanel 5 gelir. Olgun kadın kokusudur ama olgun kadınlar
sadece Chanel 5 sürmekle kalmaz Chanelin 17-19 noları gibi genç
kız kokularını da kullanırlar.
Ne kadar çok koku sürerse o kadar dayanılmaz olacağını sanır insan.
Oysa kalıcı kokular vardır, sürdükten 10 dakika sonra uçup giden
kokular. Birçoğu iş adamı aracının torpido gözünde, evrak çantasında
after shavesini yanında taşır. Kadınların parfümleri her daim
çantalarındadır zaten, buldukları ilk fırsatta bir fıs sıkıverirler.
Akşam yemeklerinde lavabo dönüşlerinde makyajları gibi parfümlerini
de tazelemişlerdir.
After shave almaya gidip reyon görevlisi makyaj uzmanına “Bana
öyle bir koku verin ki kızlar üzerime atlasın” diyene de tanık
oldum ben. Her koku beğenilebilir ama her koku her bedende her
tende güzel durmaz. Tenle kokunun uyumu sıcak ortamlarda daha
bir belli eder kendini.
Her yaşın kokusu
Her yaşın kokusu vardır, genç kızlar daha ziyade hafif, uçucu,
çiçek kokularını tercih ederler. Chanel 19, Fidji gibi kokular
18-28 yaşlarında hoş durur, cazip gelir. Yaş ilerledikçe çeşitler
artar, olgunlaştıkça kokular da olgunlaşır, hatta baş döndürücü
hale gelir, bazıları sirayet eder. Parfümlü bir elle tokalaşmak,
yanaktan bir öpüşme bile kokunun yüzünüze elinize yapışmasına
yeterli olabilir. Kokular vardır bellekte yer eder. Aynı kokuyu
nerede kimde duyarsanız duyun onun kokusu bu diyebilirsiniz. Bir
nefes koku, kimine çağrışım yapar, anılara dalıp gitmenize neden
olur.
Tek kokuyla yetinmeyip yeni kokular bulma uğruna kokuları karıştıranlarda
olur, eski kokunun üzerine başka koku süren de. Her durumda yerleşmiş
bir kural vardır, güzel kadın güzel kokmalıdır.
En kötüsü de ter kokusuna karışan parfüm veya deodorant kokusudur,
terle birleşen koku ekşi ekşi, sirke havasına döner, kişi güzel
koktuğunu sansa da bir başkası için itici olur.
Kadınlar kokuları özellikle de burnun yaklaştığı yerler başta
olmak üzere genellikle kulak memesi altına, boyun bölgesine, bileklerine
sürerler, buna rağmen omuzlarına, bacaklarına varıncaya kadar
parfüm süren, kokuyu havaya sıkıp altından geçen de olur, tabiri
caizse parfüm şişesini başından aşağı boca eden de. Oysa damlası
için büyük paralar ödenen parfümler idareli kullanılır çabuk bitmesin
diye, gerekmedikçe kıymetli parfüme dokunulmaz, hatta beklemekten
bozulmasın diye tüm parfümlerini buzdolabında saklayan kadınlar
bile vardır. Şişeler bittikten sonra bile içinde kokusu kalmıştır
diye yıllarca atmaya kıyılmaz, boş şişe öylece saklanır, özlendikçe
koklanır.
Bazı kokular seksidir, kışkırtıcıdır, yatağa davetiye çıkarır,
bazıları masumdur, hoştur, koklamaya doyulmaz.
Kadın kokuları, parfümler, kolonyalar
Chanel No: 5-17-19 serisi kokular, Fidji, Nina Ricci Air Du Temps,
Samsara, Amerige, Je Reviens, Ma grife, Yves Saint Laurent, Elegans,
Diorassimo, Christine Dior, Charlie markalarla devam eder.
Kadınların Erkek
kokularına olan ilgileri de inkâr edilemez, her kadın kokmasını
istediği erkeğine bir koku almışlığı vardır. Beğendiği beğenmediği
kokuları fütursuzca dile getirmekten asla kaçınmaz. Bazılarını
bazılarına benzetir, bazı kokuları kadın kokusunu andırdığını
belirtir.
Kozalak gibi şişesi olan Pino için çam ağacı gibi kokar der, nefretle
anılan da vardır ki bunların başında Brüt gelir, bayıltıyor, diye
nitelendirenler, Brut sürünce kendini dayanılmaz erkek olduğunu
söyleyenler, kızların bile sınıflarda Brut sürdüğünü hatırlayanlar
çıkar. Erkeğe yakışan kokunun Rebul olduğunu, asil koku benzetmesine
vardıranlar bile olur. Zevkler, renkler tartışılmadığı gibi kokularda
tartışma götürmez Bvlgari, Hugo Deep Blue sevenlerde olur, Tabac
favori kokumdur, Eau Sauvage’yi hala severim, üstüne tanımam diyen
kadınlar vardır. Bir de kokusunu değiştiren erkek başka bir parfüm
kokması halinde kendini kısa sürede ele verir, acabaların oluşmasına
neden olur, zihinlerde soru işaretleri yaratır. Giyeceği çamaşırlarını
yıkadıktan sonra after shave’nden sıkan erkekler de vardır, ayakkabısının
içine koku sıkan erkekler de vardır.
Erkek kokuları, losyonları, after shaveleri,
kolonyaları
Yardley, Pino, Avon, Tabak, Drakkar, Aramis, Dunhill, Brut
33, Engish Leadher, Aquadi Selva, Polo, Paco Rabenna, Old Spice,
Eau Sauvage zihinlere yerleşmiş markalardır.
Eau Sauvage hem erkeklerin favori kokusudur hem kadınların erkekte
en iyi duran koku diye nitelendirdiklerindendir. Yağmurlu bir
günde tras sonrası yüzünüze boynunuza sürdüğünüz Eau Sauvage havanın
nemi, vücut ısısı ile birleşip limon küfü kokusuna bambaşka bir
hal katar. Balıkçı kazak modasının alıp başını yürüdüğü 60 lı
yıllarda Beyoğlu biraz da bundan kokardı.
Okyanus kokulu beyaz cam şişeli Old Spice, karabiber kokulu mat
siyah şişeli Drakkar, limon küfü kokulu Eau De Sauvage bir yana,
sadece Aramis sürdüğü için erkek arkadaşıyla çıkan kızlarda beğenilerini
başka türlü belli ederlerdi.
Kolonyalar
Limon kolonyası deyince ilk akla gelen isim Pe Re Ja limon
kolonyasıydı. İzmir’in, Altın Damla ve Gizli Çiçek kolonyası neredeyse
kadınların parfümü muamelesi görürdü. Kolonyalar arasında zamanla
Boğaziçi, Selin, Eyüp Sabri Tuncer, Rebul gibi isimler yer aldı.
Alman kolonyası 4711 fanatikleri olan bir kolonya markasıydı.
Ününü ve hayranlarını yıllarca peşinden sürüklemeyi bildi ve başarısını
sürdürüyor. Rebul lavanta kolonyasıyla hala aranılan bir marka
olmaya devam ediyor. Yakın geçmişe şöyle bir dönüp bakarsak Düzce’nin
Tütün Kolonyası, Bolu’nun çam kolonyası, Balıkesir’in Eşmen kolonyaları
yöresel hediyeliklerin en güzeli olma unvanlarını yakalamışlardı.
Tam olarak ne koktuğu belli olmasa da su karıştırılmış
Berber kolonyaları da unutulmazlar arasına girenlerdendir. Tras
sonrası bir tür sterilize eder yüzünüzü. Tek ustura kullanan berberlerin,
takımları dejenfektesinde de önemli rol oynardı kolonya.
Gelenek olmuştu kolonya sürme alışkanlığı ,sadece tras sonrası
değil, ev ziyaretlerinde dışarıdan gelen konuklara ellerin dezenfekte
edilmesinde bir nevi görgü kuralıydı. Restoran çıkışlarında kapıdan
müşteri uğurlanırken ellere kolonya serpe âdetini şimdilerde hesapla
beraber gelen kolonyalı mendiller alsa da, umumi tuvaletlerde,
tuvalet sonrası ücret ödenirken birkaç damla kolonya ikramı vardı.
After shavelerin, kokuların setleri içinde sabunu, pudrası, kremi,
deodorantı da losyonla birlikte olurdu.
Bir gün Tekirdağ Kumbağ'da röportaj için bir yerde görüştüğüm
aile meğer PE RE JA kolonyalarının sahibiymiş, formülü de bir
yerlerde, sandıktaymış. Ne çok alırdık o kolonyayı geçmiş olsuna
hasta ziyaretlerine gidişlerde filan, kolonya kutusu üzerinde
küçük küçük manzara resimleri olurdu.
Esanslar
Esancılar
Cami
girişlerini mesken tutan esancılar,
namaza gelenlere, askerden teskere alıp memleketlerine güzel kokularla
gitsinler diye otobüs terminallerinde görünürlerdi.
Kokuları şırınga iğnesi ile şişeden çeker, müşterinin bileğine
sürerler veya üzerlerine püskürtürler, sonrada küçücük esans şişelerine
doldururlar. İki kapaklı etrafı camlı esans
kutusu bir dükkan, aynı zamanda mistik bir esans dünyasıdır. Amber
esansı en etkileyici olanıdır, nüfuzu altına alır, büyüler, peşinden
sürükler.
Çiçekler, kokulu yapraklar
Köy Kadınları, Köy adamları kulak arkasına boyun ve saç bölgelerine
güzel kokan yapraklar, çiçekler takarlar yürüdükçe, çalıştıkça
etrafa yayılan ıtır, fesleğen kokuları onların parfümü olmuştur.
Anılarda kalan kokular
Olgun hanımlar Chanel No: 5 genç kızlar No 19 kullanırlardı,
şimdi hala öyle mi bilemiyorum. En güzeli çiçek kokulu ferahlık
veren Fidji idi. Anais Anais markası da sevilenler arasındaydı.
Parfümler bitse bile şişeleri atmaya kıyılmayacak kadar ilginç,
dekoratif tasarlanırdı. Atomizer sprey tipi olmadığı yıllarda
pompalı ucu püsküllü parfüm şişeleri dururdu makyaj masalarında
boynunuza kulak arkasına iki puf puf yeterdi. Sonraları yani 70-80
lerde CHARLIE çıktı tüm kadınlar bunu kullanmaya başladı neyse
ki modası çabuk geçti ağır kalıcı bir kokuydu.
-
Bülent Ersoy sahne öncesi öyle çok parfüm sürerdi ki biz foto
muhabirleri sahnede fotoğrafını çekmeye gittiğimizde 100 metreden
fark ederdik. Salonun en arka sırasından bile koku yoğun olarak
duyulurdu, aramızda şöyle derdik Bülent Ersoy parfüm sürmemiş,
şişeyi üstünde kırmış!
- Her halde Bülent Ersoy Estee Lauder kullanırdı. Genelde Estee´nin
kokuları diğerlerine göre ağır olurdu.
- Bir hanıma parfümünüz çok güzel kokuyor, markası ne denmez di
ayıp sayılırdı, ismini bilmediğimiz birçok parfümün koku tünelinde
kaldığımız çok olmuştur. Brut için kadınların birçoğu dudak bükse
de, şişenin üzerinde zincirli Brut yazan metal plakayı kolye yapan
çok kız olmuştur.
- Bir gün görev icabı bir baloya katılmış paltoyu da otelin vestiyerine
bırakmıştım davet sonu geri almak için gittiğimde vestiyer üzerine
astığı bir hanımın kürkünü çıkarıp paltomu bana verdi ama üç saat
boyunca paltoma nasıl parfüm sindiğini anlatamam. Giy bi türlü
giyme bir türlü. o kokuyu sadece pastırma çemeni bastırabilirdi
derlerdi.
Gençliğini 70'li yıllarda yaşayan
kadınların "parfüm sohbetleri"
-
70'li yıllarda benim favorim Je Reviens'di. Bilmem hala var mı?
- Babam 13 uncu yas günümde bana çiçek gönderdi ve bir ufak sise
DIORISSIMO verdi..
- Amarıge... Vazgeçmediğim, devamlı kullandığım parfümüm.
- YSL o yılların vazgeçilmeziydi, bir maaş kadar fiyatı da olsa
alınırdı.
- Çok güzel olmasına ve iyice olgunlaşmış olmama karşın, yine
de ağır geliyor bana Chanel No: 5, ama tartışılmaz bir "tek" olma
özelliği de var.
- Bütün sırrı orada sanki Chanel 5 in. ne kadar sürüleceğini tutturmakta.
- Harika bir koku ama fazlası felaket.
- Ben şimdi filmlerdeki gibi eau de toilettei havaya püskürtüp
altından geçiyorum, benimkiler gülmekten ölüyorlar halime bakıp.
- Ben de yapıyorum. Ama ıııhhh!!! Olmuyor, föşşşşş diye üstüme
başıma sıkmazsam...
- Kesinlikle Diorassimo.
-
Eau de Rochas severdim.
- Kolonya'nın en güzeli Jean Marie Farina'ydı, birden yok oldu
ama sanırım Roger Gallet pazarlıyor yine, aynı mislikte mi bilemem,
ancak peşine
düşeceğim. Tabii 4711'i de unutmamak gerek, hiç eksik etmem, şişelerini
bile atamıyorum. Anlayacağınız üzere Patrick Süskind'in Koku romanına
malzeme olabilirim.
- Roger Gallet çok üzgün 1972 yılında aldığım ve hiç kullanmadığım
ambalajında bir şişe Roger Galiet (kolonya) Losyonum var ve hala
saklıyorum. (Bordo renkli bir karton kutu içinde, cam şişe)
- İlk satın aldığım parfümüm Fidgi idi......ne keyifle kullanmıştım....
ve ben hala kullanıyorummm.
- Fidgi de kullandım ama markayı eskittikleri için ısrar etmedim.
O zamanlar çok severdim ama.
- Benim için dayanılmaz olan Eau de Lancome'du
- Bir dönemin sarışın bombası Marilyn Monroe'nun bir gazetecinin
"Yatakta üstünüze ne giyersiniz?" sorusuna verdiği, "Geceleri
üstümde hiçbir şey olmaz, birkaç damla Chanel No 5 dışında" cevabının
bu parfümün bu kadar ünlü olmasına sebep olduğu söylenir.
- 70li yillarda genc kiz olanlar, benim bildigim, tek bir eau
de toilette, Miss Dior, Diorella, Fidji, YSL Rive Gauche, Anais
Anais, L'air de Temps gibi çiçek esintili kokuları kullanırdı,
baloya, ozel bir yere gitme "parfumleri" de anne, teyzelerimizin
kuşagina ait bir koku kullanim biçimiydi.
-
Vurgunu olduğum parfüm 'Vivre' süremeyecek kadar ufaktım 70lerde.
80’de ki mezuniyetimde bir Universite talebesi harçlığı için hala
çoktu. Gelin olduğum o sene param çoktu ama kendimin değildi gene
alamadım 'Vivre'... Sonra araya yıllar girdi, çok çabuk geçen
uzun yıllar, bir gün Paris de aklıma geldi nasılsa kendi kazancımla
alabilirdim ve sevinçle sordum. Vivre no madam derken iç çeken
annem yaşlarında ki annem gibi zarif bayan artık Vivrenin üretiminin
yapılmadığını söyledi. İnanmayı hiç mi hiç istemedim. Dünyanın
neresine gitsem usulca ve hep aynı heyecanla sorarım Vivre kokusunu
hiç unutamadığım o Vivre acaba ona hiç sahip olamadığım için mi
bir daha bulamıyacağımı bildiğim ve hiç tenime süremiyeceğim için
mi kaldı aklımda bilemem. Bu kadar hasrete rağmen Vivre nehri
bulup verseler yavrularımın beni koklamaya alıştığı tiffanimin
damlasına değişmem Parfüm de aşk gibi, ama en güçlü his gibi değil.
-
Gündüz çiçek kokuları ama, akşama doğru daha yağlı, daha kalıcı
parfümler sürülürdü. Açık tenliler çiçek ağırlıklı kokular kullanırlardı.
Kenzo, Shiseido genelde hep çiçek ama Fransızlar daha kalıcı kokulara
ağırlık verirlerdi. - Armani'nin Gio kokusu da güzeldi, dediğim
gibi kokunun güzelliğinden ziyade tenle uyuşması önemlidir.
- Lauder'den Esteé güzeldi.
- Ralph Laureen kokuları da sportif ve hoştur.
- Tabiiii.. Ancak söylediginiz markalar 80 ve 90 larda üretime
başlayan markalar. Yani biz biraz genç kızlıktan çıkmış oluyoruz
o tarihlerde.
-
Ben bir memur çoçuğuyum, lisede harclik biriktirerek alabilirdim
ancak 6 ayda bir koku. Anne ve babaların parası dışında bir itirazı
olmazdı. Hediye, bir erkek arkadaştan anlamındaysa, gelmezdi (lise
yıllarında herkesin bütcesi yetersizdi) Üniversitede erkek arkadas,
alabilirdi tabii, o da genç bayanın ne kullandiğini bilirdi.
- Fidji hafif kokuydu, ben de 16 olmuştum, annem babam tepkili
yaklaşmadılar.
- Orta okula giderken, önlüğümün parfüm kokmasından hoşlanmaz
düğünemi gidiyorsun diye sorarlardı. Lisede vaz geçtiler.Yaşlandım
çocuklar sabah sıkma diye tutturdu. Anlaşılan sabah parfüm bizim
aile fertlerine ağır geliyor.
- Eski parfümlerin tıpaları olurdu, sabit değildi onları karıştırır,
ağır gelenleri limon kolonyası ile inceltir hafifleştirirdim,
beğenmedim kokuları eve sıkardım banyoda falan
- Sizde de parfüm baş ağrısı yapar mıydı? Migreni olanlarda yapardı,
aç karnına bulantı ile gelen baş ağrısı söz konusuydu.
"Sahte hayatlar ve plastik duyarlılıkara sentetik-fake parfümler
eşlik eder"
|
|
|
|