|
|
|
Sebze
Meyve Hali
Yıl 1976 İstanbul’un nüfusu o yıllarda dört
milyonu biraz aşıyor.
|
|
|
Hazırlayan: Haluk Özözlü
|
|
|
Bu
kadar insanın ihtiyacı olan sebze ve meyveler başta Adana, İçel,
İzmit, Tekirdağ, Bursa olmak üzere her gün 1500 ton sebze meyve
geliyor, 100 bin sandık yükü 400 kamyon taşıyor. Şehir içi trafiği
allak bullak oluyor, Galata Köprüsü üstü kamyon doluyor.
Halin önüne yanaşan kamyonların yükü sırt hamalları gücüyle önce
halin içindeki dükkânlara yerleştiriliyor, boşaltma işi akşam
22.00 de başlayıp sabah 07.30 da bitiyor. Öğlen 11.30’a dek mallar
satılıyor, saat 15.00 civarında hal boşalıyor, kimsecikler kalmıyor,
kapanıyor.
Sebze Meyve hali Eminönü Haliç kıyısı Ragıp Gümüşpala Caddesi
üzerinde olunca İstanbul’un kalbinin attığı Eminönü’nde trafik
her daim tıkanıyor. Buna bir de Cağaloğlu Yokuşuna çıkarken sola
ayrılan Ebusuud Caddesinde faaliyet gösteren ve Anadolu’ya mal
sevkiyatı yapan nakliye ambarları ile Baba-âli yokuşunda bulunan
gazetelere kâğıt bobinlerini getiren kamyonların varlığı eklenince
trafik içinden çıkılmaz, Eminönü çekilmez hale geliyor.
En ucuz sebze meyve Eminönü Mısır Çarşısı yanında ki pazarda satılınca
bölgeye gelenler, işinden çıkıp çarşıya uğrayanlar hayli fazla
oluyor. Sebebi ürünlerin nakliye bedelinin en az olması, etiketlere
yansıyor, bu da çarşının cazibesini artırıyor. Taze ve çeşit bolluğu
ve ucuzluk yaşanan çarşının manavları, özel günlerde bayramlarda
meyve kasalarından çarşı girişine abideler yapıyor, bayraklarla
süslüyorlar.
|
|
T.C. İstanbul Belediyesi Haller Müdürlüğü
Sarı boyalı hal binası üzerinde “T.C. İstanbul Belediyesi Haller
Müdürlüğü tabelası” yer alırken, bu tabelanın her iki yanında
“Ne Mutlu türküm Diyene” yazılı iki tabela daha asılıydı.
Yüksek tavanlı hangar gibi hal binasının ortası boştu. Kenarlarda
ve ortada mağazalar vardı ve ofis katlarına demir basamaklı merdivenlerle
çıkılırdı. Sebze meyve komisyonculuğu yapanların kırmızı boyalı
tabelaları hal binasının tavanına yakın yerlere asılmıştı. Tabelada
mesela “İsmail Özdil hal no: 191” yazardı.
|
|
Sırt Hamalları
Hal’in karşı tarafında Unkapanı İMÇ çarşısına dek yer alan Küçükpazar
semti halde çalışanların, hal ile ilgili olanların konaklama yerlerinin
başında geliyor.
Hal taşımacılığında sırt hamalları genellikle aynı şehirden oluyor.
Onlar sırtlarında kasalarla sahil yolunda karşıdan karşıya geçerken
trafik adeta donuyor. Onlar trafiği değil, sırtlarında kasa kasa
yükle yola adımlarını attıkları anda trafik onları bekliyor, korna
çalınmıyor, yan gözle bakılmıyor, hamallar arasında ki dayanışma
nedeniyle onlarla kavgaya, münakaşaya hiç gelmiyor.
Hal’e gelen malı kamyonlardan indirip dükkânlara yerleştiren sırt
hamalları, mallar satıldıkça bu defa manavların kamyonlarına,
at arabalarına, triportörlerine (Üç tekerlekli küçük kasalı motosiklet)
veya sahile yanaşan karşının Anadolu Yakası teknelerine yine iki
büklüm halde taşıdıkları sırtlarında yapıyorlar.
|
|
|
Yedi, sekiz kasayı üst üste koyup altına giren sırt hamalları
ağır adımlarla ilerliyor.
Bazen halin kıyılarında denizin üstünde yüzen patlıcan, dolmalık
biberlerle kaplanıyor!
Etrafta işportacı köfteciler, işporta ciğerciler, su satıcıları
sıkça görünüyor.
Günlerden bir gün dönemin aktif belediye başkanı Bedreddin Dalan
yeni hal’e taşınma imkânı sağlıyor, kepçeler tarihi hal binasını
belediye zabıtaları gözetiminde yıkmaya başlıyorlar. Hal susuyor,
etrafta koşuşturan, mal indirip bindiren kalmıyor. Kabzımallar
dükkânlarını bir bir boşaltıp Esenler’de ki yeni yerlerine taşınıyorlar.
Yıkıma terk edilen hal dükkânlarında son kalan irsaliye faturalarından
biri olan, yaş sebze meyve komisyoncusu Seyfettin Marangozoğnu’na
ait 11 kasa mandalina satış fişinin sayfaları, açık kapı pencerelerden
gelen rüzgârlarla uçuşuyor...
Ofis eşyalarından son kalanlar arasında dolaşan hurdacılar işe
yarar bir şeyler arıyor.
Kuru soğan, portakal kabukları, lahana yaprakları, tuğlalar, betonlar,
kumlardan oluşan hafriyata karışıp, kepçelerle kamyonlara yükleniyor,
halden eser kalmıyor.
|
|
Yağ
İskelesi
Hal’in bitişiğinde çoğu kuru gıda toptancısı olarak işlev gören
iki üç katlı binalar yer alıyordu. Deniz seviyesi ile aynı hizadaki
yapıların sahipleri önce yıkıma çok direnmişlerdi.
Bu binalar için Haliç kıyısı ile adeta iç içe, zemin yumuşak,
denize kayma riski taşıdığı söyleniyordu.
Yağ iskelesinde ki tuğla yapılar için tarihi değerlerden söz ediliyor,
kitabeler gösterilip, Kurtuluş Savaşı sırasında cepheye gönderilen
silah ve mühimmatın bu binalarda saklandığı anlatılıyor, itiraz
davaları açılıyor, mahkemeler sürüyor, kararlar alınıyor, kepçeler
dinlemiyor, meydan açılıyor.
Geriye kalan enkazdan çocuklar tahtaları, hurdacılar demirleri
topluyor.
Binalar arasında kalan küçük cami daha bir ortaya çıkıyor ki bu
Ahi Çelebi isimli camii restore edildikten sonra bile alçak zeminde
olduğu için her yağmurda zemini su doluyor, halıları ıslanıyor,
İSKİ görevlileri suyu boşaltıyor, kurulama çalışması yapılıyor.
Mahkemesi sürenlerin alnına ise tabela asılıp çevresi temizlenip,
araç parkı olarak tahsis edildi.
(Keşke yıkılmayıp onarılsaydı, keşke butik oteller, balık restoranları,
turistik eşya dükkânları olsaydı, renkli binaların yer aldığı
daracık sokaklarda Antalya Kaleiçi gibi turistik bir atmosfer
yaratılabilseydi).
Hayat sanki durmuştu
Saat beş olunca bölgede çalışan memurlar, bankacılar işlerinden
çıkınca alelacele boğaz hattına kalkan kömürlü gemilerine, ya
da Eyüp tarafına giden otobüslerine binmeden önce, yol üzerinde
karşılarına çıkan çek çek arabalarında satılan ucuz meyvelerden
birer ikişer kilo alır, koşar adım giderlerdi. Yıkımlar sonrası
hal kalmayınca üç tekerlekli çek çek arabalı işportacılar artık
Eminönü’nde görünmez oldular. Satışa devam edenlerin meyveleri
ise ucuz değildi.
|
|
Rüstempaşa Camii önünden gelen yol, o yıllarda Mısır Çarşısı girişi
yanında ki Migros önünden kıvrılır çiçekçilerle Yeni Camii arasında
ki yolu takip ederek Hacı Bekir şekercisi ile Milli Piyango İdaresi
arasından Sirkeciye ulaşırdı.
Bu yol iptal edilince meydan işportacılara kalmıştı. Bilhassa
bayramlarda meydana açılan tezgâhlardan iğne atsanız yere düşmez
denilen durumlar gözlenirdi, çocuğunu kapan bayram alışverişini
bu meydanda bitirirdi.
Bir de Eminönü ne zaman yağmur yağsa yollar su dolar, bir liraya
insanlar sırtta yolun karşı tarafına taşınırdı.
Hoş 2000 li yıllarda da değişen pek bir şey olmamış görünüyor.
Yine sağanak yağmurlarda yollar en az bir karış yükseklikte sularla
kaplanmaya devam ediyor.
Sırasıyla Yağ İskelesi, Azapkapı Balık Hali, nakliye ambarları,
gazete matbaaları Eminönü Cağaloğlu bölgesini terk edince Eminönü
kamyon trafiğinden arındı, bir süreliğine sessizliğe büründü.
Çarşı ekonomik fiyatlı cazibesini kaybetti.
İstanbul’da en belirgin değişiklik, Sebze Meyve Halinin bulunduğu
panoramada gözleniyor.
Kıyıda bulunan römorkör, şatlar, teknelerle, mavnalarla adeta
Hong Kong benzeri bir görünüme bürünen hal kıyıları günümüzde
yerlerini yeşile bürünmüş parklara, turistlere boğazı açık hava
müzesi gibi gezdirmek için sahile yanaşan gezi teknelerine bıraktılar.
Eminönü ve iç kısımlar ise 2011 yayalaştırma projesiyle hepten
trafiğe kapatıldı.
|
|
|
|
|
|
|