Balık
Yemekleri
Türkiye'deki ünlü restoranların usta aşçıları tarafından hazırlanan
Balık yemekleri, balık tarifleri, balık pişirme şekilleri,
balık seçmenin püf noktaları, hangi balığın hangi mevsimde
daha lezzetli olduğu, balık yakalama usüllerinin balığın lezzetine
etkisi gib bir çok detay sunuluyor.
Asma Yaprağında Sardalye Izgara, Papalina Tava
Ege Denizi Ayvalık, Çanakkale, Gelibolu’da çokca görünen
bu leziz balığın tam mevsimi Haziran ayı sonlarında başlayıp
Ağustos ayına dek sürüyor. Sardalya yavrusuna Ayvalık ve Cunda
Adası’nda Papalina deniyor, Edremit Körfezinde bulunuyor ve
unlanıp yağda kızartılan papalina tavaya Ege otlu sofraların
vazgeçilmezi olarak Temmuz ayında sıkça rastlanıyor. Gelibolu
başta olmak üzere Altınoluk, Altınova, Bozcaada, Çanakkale
sardalye balıklarını ya olduğu gibi denizden çıktığı gibi
odun ömürü üzerinde ızgara yapıyor, içini pullu derisini yerken
temizliyor, ya da içini temizleyip, pullarını sıyırıp, yıkayıp,
yağladıktan sonra ızgaraya koyup pişiriliyor.
Bir de sardalyenin asma yaprağına sarılarak pişirim şekli
var. Bu yöntemde sardalyenin yağlandığı, lezzetlendiği zamana
rastlayan aylarda asma yaprakları da gelişmiş oluyor. Sapını
kestiğimiz her bir yaprağa, temizlenmiş bir sardalyeyi dolma
sarar gibi sarıp, ızgaraya koyuyoruz. Burada balık direk ateşi
görmeden, yanmadan yavaş yavaş kendi yağı ile pişerken, asma
yaprağının kokusunu bünyesine transfer ediyor.
Pişen sardalyelerin asma yaprakları açılarak yeniyor.
Sardalye
Kuş
Sardalyelerin teker teker pulları sıyrılıyor, kafa ve orta
kılçık kuyrukla beraber çekip etten ayılarak çıkarılıyor.
Balıktan geriye sadece fileto et kalıyor, bunu yaprak şeklinde
açıp, içine küçük doğranmış domates, kıyılmış maydanoz, soğan,
rende kaşar, kekik, koyup diğer fileto balığı yine yaprak
olarak bu harcın üzerine kapatıyor, bu şekilde önlü arkalı
çevirerek ızgarada veya fırında, kapaklı sahan içinde ocak
üstünde pişiriyoruz. İki üç tanesi doyurucu olabiliyor. Zahmetsiz
yeme şekliyle, tadıyla beğeniliyor.
Kalkan Buğulama
Buğulama
pişirim şeklini her balığa uygulayabilirsiniz
Erkek kalkan balıkları dişi kalkan balıklarına göre daha etli
olur, örneğin 4 kiloluk erkek kalkandan 3 kilo net et çıkabilir.
Dişi kalkan balığında havyarlı bölüm olduğu için, bu boşluk
et miktarını azaltır ve 3 kilo balıkta, et 2 kilodur. Bu nedenle
balık seçiminde erkek kalkan tercih edilir. Buğulama yapılacak
balık 1,5 parmak kalınlığında kesilir, tepsiye dizilir. Kalkan
parçalarını örtecek kadar üzerine su konur. Yarım limon sıkılır,
iki çorba kaşığı zeytinyağı, 5-6 diş sarımsak, bir adet defneyaprağı
bütün olarak konulup bir bardak beyaz sofra şarabı ilave edilir.
Fırında veya üzeri kapatılarak ocakta pişirilir. Pişirme miktarı
su oranına göre ayarlanırsa da yaklaşık 25 dakika olabilir.
Balığın tadına varmak adına buğulamanın orijinal pişirim şekli
böyle, fakat arzu edilirse çeşitlendirme yapılabiliyor. Yarım
baş soğan doğranabilir. 1,5 kabuğu soyulmuş domates, iki tane
taze soğan doğranabilir, yarım havuç, dilimlenmiş patates,
tane karabiber, pul biber eklenebilir. Ocaktan almadan üç
dakika önce yeni kıyılmış maydanoz yaprakları serpilebilir.
Rengi kaçmadan servise sunulur.
Limonun veya şarap miktarının ölçüsü fazla kaçmış acımtırak
olmuş ise içine bir veya iki adet kesme şeker atılarak hafifçe
tatlandırılarak eski tadı bulunur. Arzuya göre bir kaşık tereyağı
ilavesi buğulama balığa lezzet kazandıracaktır.
Pişirim sonunda elde edilecek sarı renkli su, hem besleyici
hem de leziz olacaktır.
(Rahmi Karagöz’ün tarifi olan Kalkan Buğulamayı Kerpe Karagöz
Restoranda yiyebilirsiniz).
Beyaz
Buğulama
Levrek, kırlangıç, karagöz gibi balık çeşitlerinden sütlü,
limonlu, sebzeli salçasız olarak özel terbiye edilmiş sosla
hazırlanan malzeme beyaz buğulama adıyla servise
sunuluyor.
Balık buğulama yapmanın püf noktaları
Buğulama türü pişirilmiş balıklar hem vitamin ve besleyicilik
değerlerini kaybetmez, hem kızartma gibi mideyi yormaz.
Balık buğulamalarına defne yaprağı kullanılabileceği gibi
dövülmüş damla sakızı buğulamaya özel tat ve koku kazandıracaktır.
Dikkat edilmesi gereken miktarları ölçüyü kaçırmadan ayarlamalı
içine konan hiçbir baharat, yaprak, beyaz şarap, tatlandırıcı
yemeğe egemen olup diğer malzemenin tadının alınmasına mani
olmamalıdır.
İnce yapraklı, narin, pişerken rengini çabuk kaybeden aromalı
yapraklar en son pişirime dahil olmalıdır.
Özellikle bazı restoranlar elde kalan balıklar için konuklarına
buğulama tavsiye ederler.
Buğulamada bayat balığın kokusunu maydanoz, kereviz yaprakları
gibi baskın kokularla absorbe etmeye çalışabilirler.
Kılıç Şiş
Yılın
büyük bölümünde yenebilen gerçek kılıç balığının tadı kolay
kolay unutulmuyor. Izgarada, odun közünde pişen balıklarının
tadı için pişirim kuralları iyi tatbik edilirse tadına doyum
olmuyor. Izgara için hazırlan ateşi yakmak için asla yanmayı
kolaylaştıracak mazot, gaz benzeri maddeler kullanılmıyor.
Zira ateş ısındıkça çıkan kokular balığın bünyesine sineceği,
balığın gaz kokacağı unutulmamalıdır. Izgara yapılacak balık
için çam odunu yakılan fırınında ateşin şiddeti geçtikten
sonra şişlere dizilen defneyaprağı, domates, biber, kılıç
balığı parçaları köz üzerine konuyor.
Bu arada balıklara ağır ateşte pişirilirken üzerine yöreye
has, yemeklere özel bir lezzet kazandıran sızma zeytinyağı
sürülüyor. Kızgın ateş üzerine ara sıra damlayan yağdan çıkan
duman ve kokular balığın etine hafifçe siniyor, işte bu noktada
ızgara balığınız tarifi güç bir lezzet kazanıyor.
(Bodrum Mazı Taş Aile Pansiyon’da yiyebilirsiniz).
Kırlangıç Balığı Kılçıksız Şiş
Ayıklanan balıklar, hazırlanan sosa yatırılıyor, domates,
defneyaprağı, sarımsak, limon ile beraber şişlere dizilerek
pişiriliyor.
İskorpit Şiş
İskorpit çarpan balık türlerinden olup, tutması ve ayıklanması
hüner istiyor.
Kılçıksız iskorpit balığı parçaları sosta dinlendirilip, defneyaprağı,
sivri biber, domates limon ile şişe diziliyor.
Şişte balık yaparken kullanılan ya metal çubuk şişler ya da
ağaç çöp şişler oluyor. Ağaç çubuk şişlerin bir farkı sıcağı
görünce ısınan şişler içinden bir koku salıyor olmaları. Bu
koku nasıl çöp şiş yaparken saz çubuktan çıyorsa, sakız ağacı
çöpü kullanılırsa da balık veya karidese hoş bir koku sinmesini
sağlıyor.
Tuzda Balık
Her türlü balık için tuzda pişirim şekli uygulanabilir. Genellikle
büyük balık seçilmesi uygun olur, özellikle levrek, sinarit,
kefal, mercan, fangri gibi balıklar tercih edilir.
Tuzda balık pişirmek için sofrada kullanmadığımız iri taneli
tuz alınır ve su, yumurtanın akı ile karıştırılarak balığımızı
kaplayacağımız tuz hamuru hazırlanır. Burada kullanılan yumurtaların
akı, balığın lezzetine etkisi olmadığı gibi sadece suyla karıştırdığımız
tuzu bir arada tutması ve hamur haline gelmesi içindir. Hazırladığımız
bu hamuru balığı pişireceğimiz tepsimize seriyor, içi temizlenmiş,
yıkanmış balığı üzerine koyuyor, sonrada hiç hava almayacak
biçimde tuz hamurla kaplıyoruz. Artık balık fırına girmek
için hazırdır. Kızgın fırında balığın büyüklüğüne göre süre
değişmekle beraber, orta boy bir balık için yarım saat gibi
bir süre balığın pişmesi için yeterli olur. Fırından çıkarılan
balık üzerindeki tuz ısının etkisiyle sertleşmiştir. Çekiç
yardımıyla bu tuz kalıp kırılıp balık içinden çıkarılarak
servis yapılır. Tuzda pişmiş balık etrafındaki tuzdan etkilenmez,
gerekiyorsa balık tuz ekerek yenir.
(Cunda Adası balık restoranları başta olmak üzere deniz ürünü
üzerine çalışan restoranlarda yiyebilirsiniz).
Akkız
(Şevketi Bostan) Otlu Fener Balığı
Otun özelliği tatlı bir ot oluşu, kırsal alanda toplanıyor.
Beyaz etli balıklarlardan uygun olanı ile sote yapılıyor.
Arzuya göre krema ilave edilirken içine kapari ve mantar konuyor.
Fener balığını seçiyor, ayıklayıp, kuşbaşı parçalar halinde
doğruyoruz. Tencereye zeytinyağı, doğranmış soğan koyup kavuruyoruz.
Ayvalık bölgesinde akkız otu olarak bilinen şevketi bostan
otunun köklerinden ayrılmış kısmı yıkanıp, fener balığı ile
birlikte kavrulmuş soğanlı tencere içine konuluyor, üzerine
yarım bardak su, yarım bardak süt ilave ediliyor. Yaklaşık
30-40 dakika pişen yemeği ocaktan indirmeye yakın konserve
mantar, karabiber, tuz ilavesiyle sıcak servis ediliyor.
Akkız otu Ekim-Mayıs aylarında bulunabildiği için yemeği de
bu süre içinde yapmak mümkün oluyor.
(Süleyman Serpen ustanın spasilitesini Ayvalık Cunda Adası
Deniz Restoranda yiyebilirsiniz).
Dil Balığı Kavurma
Dil balığının kılçığı alınıyor derisi yüzülüyor. Kuşbaşı olarak
kesilen balıklar et sote gibi bölündükten sonra tavaya konuyor
ve üzerine bolca tereyağı, bir miktar tuz, karabiber, kırmızıbiber,
bir iki diş soyulmuş sarımsak ilave ediliyor ve balıklar kendi
suyu ile 10 dakikada pişiyor.
Bembeyaz etli dil balıkları, hafif, hazmı kolay oluşları ile
akşam yemeklerinde ilk tercihler arasında yer alıyor.
Aynı pişirim şekli ile dil balığı yerine fener balığı da iyi
sonuç veriyor.
Tereyağlı Dil Balığı
Dil balıklarını kızgın yağda kızarttıktan sonra üzerine, tereyağ
sürüyoruz, balığın sıcaklığı ile üzerinde eriyen tereyağını
balık eti bünyesine çekiyor ve tereyağının kokusu ve lezzet
ilavesiyle dil balığı bambaşka bir lezzzete bürünüyor.
Dil Balığı Sote
Dil balıkları ayıklanıp, kesiliyor, zeytinyağında kavruluyor.
Sarımsak, beyaz şarap ile birlikte pişerken balıklar bu sosu
emiyor, maydanoz ilavesiyle servis ediliyor.
Taze Kuşkonmaz Üzerinde Dil Balığı
The Marmara Bodrum'un usta aşçılarından özel tarifler. Taze
kuşkonmaz üzerinde dil balığı, avokado ve baby patates sotesi.
500 gramlık dil balığı fileto halinde getirilip dört parçaya
ayrılıyor. Parçalar kürdanla rulo şeklinde sarılıyor.
Taze baharatlar ve zeytinyağı ile marine edildikten sonra
başka bir yerde kızarmış küçük boyda taze patatesler soteleniyor.
Taze kuşkonmazlar haşlanıp tatlandırılıyor,
yumuşak bir avokado küp küp doğranıp kuru domates ve kişnişle
karıştırılıyor. Marine edilen dil balıkları teflon tavada
zeytinyağı ile kısık ateşte yavaş yavaş pişirildikten sonra,
tuz ve tane karabiberle çeşni katılıyor. Servis tabağı zeminine
kuşkonmaz üzerine dil balıkları diziliyor yanına patatesler,
avakadolar ilavesiyle servis ediliyor.
Dil
Balığı
Dil balığı genellikle ızgara, tava ve fileto şiş olarak
servis ediliyor. Bodrum Gümüşlük' yöresinden tedarik edilen
Dil Balıkları körpe sebzeli risotto, aromalı bitkiler ve puf
böreği gibi garnitürler ile İstanbul Gümüşsuyu'nda bulunan
Topaz’ın menüsündeki yerini alıyor.
Acılı
Izgara Balık
Çipura yavrusu (Lidaki) veya mırmır balığı seçiliyor. Tuz,
sarımsak, pul biber havanda birlikte dövülüp, ölçek olarak
her balık için bir kaşık has zeytinyağı ilave ediliyor. Bu
karışım içine temizlenen balıklar yatırılıp her tarafına bu
sos sürülüyor, bir saat bekletiliyor. Daha sonra kesinlikle
kömür ateşi ızgarada, hafif ateşte ağır ağır pişiriliyor.
Balıkların içinin iyice pişip etin bel kemiğinden kolayca
ayrılabilmesi için yavaş pişirim gerekiyor. Bunun içinde ateşin
yakma özelliğini azaltmak amacıyla kor üzerine biraz kum veya
kül serpiliyor. Balıklar temizlenirken etine tatlı su değmiyor,
lezzetinin kaçmaması renginin beyaza dönmemesi için deniz
suyunda yıkanması tercih ediliyor. (Eski Foça’da bulunan balık
restoranlarında yiyebilirsiniz).
Balık
Tava
Başta Amasra, Akçakoca olmak üzere Karadeniz kıyılarında ki
balık lokanta ve restoranlarında istavrit, hamsi, mezgit,
tekir, çinakop türü balıklar tavaya yan yana düzgün biçimde
diziliyor. Bir çok restoran ısıya dayanıklı fındık yağı kullanıyor.
Balık tavada pişerken kızartma yağı azalta azalta tavadan
alınıyor. Tabağı tavaya kapatıp, ters-yüz ediyor ve tekrar
yağ konuyor. Balıklar tavadan yüzercesine, börek gibi çıkıyor
ve üstüne bir tabak kapak misali kapatılıp, çift tabakla servis
ediliyor. Altın sarısı renginde ki balıklar kızartılırken
önce mısır ununa bulanıyor.
Yağın içinde unun tortu yapmaması ve yağın kararmaması için,
balıkların üstüne yapışan unun fazlası iyice silkeleniyor.
Balık tavaya yapışmasın diye, bir önceki tavanın kızaran yağından
bir miktarını tavanın yeni yağına katılıyor. Her balık kızartılmasında
yeni yağ kullanılması, lezzet, görüntü, sağlık açısından tavsiye
ediliyor.
Balık tava yaparken hiç bir çeşidinde tavanın üzeri kapatılmıyor.
Balık tava yapımında balığın dışı pişmiş, içi çiğ kalmaması
için ateşin ayarı önem taşıyor.
Kalkan
Tava
Hiç birimiz evde balık kızartırken derin tencere, derin tava
kullanmayız, üstelik bu kaba dört parmak yağ dökmeyiz, balıkları
kızarttığımız tava yağını bir sonraki kızartma için saklamayız.
Fakat balık lokantalarında süreklilik olduğu için derin yağda
5–6 kez balık kızartılabiliyor. Yağın bünyesine karışan beyaz
un, mısır unu, tuz karışımı nedeniyle yağın koyu sarı bir
renk almasına neden olurken, balığa lezzet de katıyor.
Balık eti hafif ateşte yağ emdiği için, kızartmalarda harlı
ateşe ve yüksek ısıya dayanıklı Yudum, Olin veya fındık yağı
gibi yağlar kullanılıyor. Kalın çeperli tencere, tava içinde
iyice ısınan yağda, adeta yüzercesine kızaran balıklar, patates
kızartır gibi çıtır çıtır ses çıkartıyor.
Üç dakika sonra yağ bir kere karıştırıyor. Bu şekilde unun
dibe oturması ve tencere dibinin tutması önleniyor.
Kızarmış balıklar, 7 dakikada sarımtırak renge bürününce servise
hazır hale geliyor. Kızartılmış kalkan balığının kafası da
üzerine kekik serpip servis ediliyor, lezzetine doyum olmuyor.
Palamut Tava
Ekim,
Kasım ayları palamut balığının en lezzetli mevsimi sayılıyor.
1 Eylül'de kalkan balık avlama yasağı sonrası bollaşan palamut
balığı, Eylül, Ekim aylarında tavası, Kasım ayında deniz suyunun
soğuması nedeniyle etinin yağlanması, palamut ızgarasını doyumsuz
kılıyor.
Palamut balığı etli, belkemiği dışında kılçıksız olması nedeniyle
tercih ediliyor. Palamut sadece ızgara, tava değil, domates,
soğan, biber beraberinde tepside hazırlanıp, fırında pişirim
şekliyle de tüketiliyor.
Göçmen bir balık türü olan palamut başka denizlerden torik olarak
geliyor, Karadeniz'in suyu ılıman, tuz oranı üremeye müsait
ve elverişli ortamına yumurtayı bırakınca palamut oluyor. 20
Nisan'da Karadeniz'e çıkıp Haziran ayında havyar döken palamut
Eylül, Ekim ayında aynı yoldan dönüşe geçiyor. Göç'e geç kalanlar
bir kere daha havyar döküyor, bu şekilde Eylül Ekim aylarında
20 cm lik ikinci nesil balıklar görülüyor. Aralık ayında göç
tamamlanıyor ve Karadeniz'de palamut kalmıyor. İçgüdüsel bir
davranışla doğduğu yere gitme özelliği olan palamut'un büyüme
süresi 4 ay olup bir kiloya erişiyor. Bu ona denizlerin en hızlı
büyüyen balığı unvanını kazandırıyor. Sıkıntıya gelemiyor, ağa
yakalanırsa hemen ölüyor, kendini imha ediyor. Bu yüzden çiftlik
balığı olamıyor, suni yemle yaşayamıyor.
Yavru palamutlar için balıkçılar, mevsim başında bir yağmur
yağsa da büyüse diye bekliyorlar, "Balık tatlı su içermiş" diye
ekliyorlar. Gerçekten de dikkatli gözler deniz suyu yüzeyinde
balıkların yağmur damlalarına karşı ağızları açık su içişini
görülebiliyor.
Palamut tava için 1,5 cm kalınlığında kesilen palamut dilimleri
kandan arınması için iyice yıkanıp, una bulandıktan sonra kızgın
yağda altın sarısı rengine dönünceye kadar iki yüzeyi de kızartılıyor.
Trabzon ve çevresinde palamut dilimleri beyaz un dışında galeta
ununa bulanarak da tavada börek gibi kızartılıyor.
Kırmızı soğan ve rokanın tabak arkadaşlığı eşliğinde zevkle
yeniyor.
Kasım ortası ile Aralık ayında ise yağlanmış toriklerden rakı
sofralarını taçlandıran mezesi, lakerda yapımı başlıyor.
Fırında Palamut (Beyoğlu Balıkadam Balıkçısı Hikmet
usta Tarifiyle)
Yıkanmış palamut dilimlerini veya torik balığının bol et bulunan
ense kısımlarını kullanarak nefis bir fırında palamut ızgara
yapıyoruz. Tepsiye dizilen palamut dilimleri üzerine dilimlenmiş,
halka haline getirilmiş soğan, yeşil biber, domates doğruyoruz.
Arzuya göre tane karabiber, pul biber, tuz ve birkaç adet defne
yaprağı, limon dilimi ilave ediyor, hepsinin üzerine bir çay
bardağına yakın miktarda sızma zeytinyağı dökerek fırına sürüyoruz.
Tepside fırın palamut üzerine fırından çıkarmaya yakın bir çorba
kaşığı tereyağı ve rengini kaybetmemesi için çıkarmaya yakın
bir tutam kıyılmış maydanoz yaprağı ilave edersek yemeğin nefasetine
büyük katkı sağlıyor.
Fırın palamudu pişirmek için odun fırını tercihi, elektrikli
fırına göre yemeğin lezzetin daha da artmasına neden oluyor.
Palamut balığının lezzeti kaybolmaması için birlikte pişirilen
hiç bir baharatın, aroma katan yaprağın, sebzenin yemeğe egemen
olmaması için miktarını ölçülü kullanmak gerekiyor.
Doğranacak yeşil biberlerin acı olabileceği ihtimaline karşı
önceden test etmek, telafisi imkansız bir hataya karşı tedbir
sayılıyor.
Pişerken domates su bırakacaktır bununla beraber arzuya göre
yarım bardak su veya salçalı su konabilir.
Fırında palamut’un İdeal mevsimi palamut balığının yağlandığı
Ekim, Kasım, Aralık aylarıdır.
Fırında Palamut Pilaki
Malzeme: Bir su bardağı zeytinyağ, iki palamut takoz kesilmiş,
Üç büyük soğan ince halka kesilmiş, Beş tane çarliston biber,
Dört adet iri domates, Bir tatlı kaşığı şeker,
Yarım demet nane, İki veya üç defne yaprağı, Çay kaşığı ucu
kadar tarçın, bir tutam kuş üzümü, Az miktar karabiber, iki
limon, ince dilimlenmiş kıyılmış maydanoz.
Yapılışı: *Tepsiye balıkları diziniz, beklesin *Bir tavada soğanları
karamelize ediniz, beklesin
*Tencerede zeytinyağını kızdırıp doğranmış biberleri atınız,
biraz karıştırınız.
*Domatesleri ekleyip karıştırmayı sürdürünüz.
*Domatesler yumuşayıp suyunu salınca önceden ıslattığınız kuş
üzümünü, ince kıyılmış naneyi, tuzu, şekeri, bir fiske tarçını,
defneyi ekleyiniz, iki dakika kadar daha karıştırınız. *Karışımı
tepsideki balıkların üstüne dökerken defneleri içinden çıkarınız.
*Karamelize soğanları üstüne yayınız. *Limon dilimlerini soğanların
üstüne seriniz.
*En üste karabiber ve kıyılmış maydanoz serpiniz.
*Pilakiyi pişirmek için fırın tepsisini önceden ısıtılmış fırına
sürünüz. Kurutmadan suluca olacak şekilde pişiriniz.
Pişen balık pilakinizi soğumaya bırakınız, ılık veya tamamen
soğuk olarak içedeğinizle yavaş yavaş yiyebilirsiniz.
"Sosunu pişirip çiğ balığa dökerseniz pilaki, tüm malzemeyi
çiğden koyup pişirirseniz balığınız buğulama oluyor"
Palamut Nasıl ayıklanır?
Keskin büyük bıçakla önce balığın her iki yanında bulunan yüzgeçleri
dibinden kesiyorsunuz. Sonra kuyruğa yakın karın altında ki
yüzgeci, en son da sırt yüzgeci kesiliyor. Bu şekilde balık
piştikten sonra ağza batacak hiçbir şey bırakmamış oluyorsunuz.
Derisi pulsuz olduğu için dışına hiç dokunmuyorsunuz.
İkinci aşama balığı karnı size bakacak şekilde tezgâha koyup
solungaçların bittiği yerden baş bölgesini gövdeden ayırıp atıyorsunuz.
Kafadan hiçbir şey olmuyor, yanak bölgesinde yenecek et bulunmuyor,
ama şu noktaya lütfen dikkat buyurunuz, kafanın ense kısmında
kuyrukta ki kadar yenebilecek lop et var, o bölümü balık ayıklıyanların
yaptığı gibi kafayla beraber çöpe atmamak gerekiyor.
Gövde kısmının başın ayrıldığı karın bölgesinde iç organların
dışarı sarkan kısmına bıçağın keskin tarafını bastırıp veya
parmağınızla tutup balığı sola doğru hafifçe çekiyorsunuz, bu
hareketle balığın iç organlarını bütün olarak çıkarmış oluyorsunuz.
Bundan sonra suya tutup taze balığın akan kanını yıkıyorsunuz.
Üçüncü aşama balığın pişirime uygun kesilmesi. Yine sırt üstü
yatırılan balık baştan kuyruğa sırasıyla, karın bölgesinden
sırta doğru tava, ızgara, tepside sebzeli fırın yapılacaksa
bir parmak kalınlığında dilimleniyor.
Son kalan parçaya gelince bu defa kuyruğu dikine tutup, balığın
bel kemiğine paralel fileto çıkarır gibi iki parçaya ayırıyorsunuz.
Dilimleme sırasında balığın bel kemiği dediğimiz orta kılçığa
rastlayınca hafif güçle sert kılçık da kesilmiş oluyor.
Dilimleri yıkıyor, tuzluyor sonrası malum balıklar hazır artık,
tavada kızartacaksanız normal una veya galeta ununa, arzu ederseniz
tarhana ununa bile bulayıp, silkeleyip bir parmak derinliğinde
konmuş yağlı tavada kızartıyorsunuz.
Son bir not:
Dilimlenmiş palamutları çeşme altında yıkarsanız balık gevşer,
lezzetini, formunu kaybeder.
Bu nedenle dilimleri içi su dolu bir kaba koyup kanın akmasını
bekleyiniz, bir kaç defa kabı ileri geri sallayarak dilimleri
kandan arındırmış olursunuz.
Uskumru
Besin değeri yüksek olan Uskumru, tezgâhlarda hamsi ve istavrit
balıklarından sonra İstanbul’da en bol bulunan balık çeşidi
iken 1970 yıllarından sonra hızla azalmaya başlamış 2000 li
yıllardan sonra ise hiç görünmez olmuştu. Balıkçı teknelerinin
Karadeniz ve Marmara Denizlerinde yakaladıkları ve evlerde sıkça
tavası yapılan ekonomik fiyatlı uskumru, günümüzde balık adamların
sadece Saroz Körfezinde dalışlarında nadiren rastlanıyor.
Ülkemize somon balıkları ile birlikte Norveç’den ithal edilen
uskumru balıkları restoranlarda ve Eminönü balık ekmek satıcılarında
ızgara olarak tüketiliyor. Nisan ayında yumurta döken kış balığı
uskumrunun Aralık, Ocak, Şubat, Mart ayları en ideal mevsimi
sayılıyor. Sırt kısmında baştan kuyruğa doğru gövde boyunca
uzanan alacalı, açıklı koyulu, yer yer parlayan ilginç ve pulsuz
deri yapısı, farklı et lezzeti ile diğer balıklardan hemen ayrılan
uskumrunun yağlı zamanında közde ızgarası, diğer dönemlerde
tavası, fırında, soğuk yenen pilakisi tavsiye ediliyor. Uskumruya
ustalık isteyen zahmetli hazırlanışı ve farklı pişirim şekli
ile uskumru dolması sevilen meze çeşidi olarak ayrıcalık kazandırıyor.
Uskumru Dolması (Beyoğlu Balık Pazarı Tunç
Balık’dan Tuncer Ergunsu tarifiyle)
25-30 cm boyunda ki taze uskumru balığı oklava gibi yuvarlanarak
ezilerek, balığın gırtlak kısmından iç et çıkartılıyor. Bu işlem
sırasında kılçık da çıkıyor. Balığın midesi kesilmiyor. Sadece
derisi tulum gibi kalıyor. Tuz, zeytinyağı, bol soğan yağda
kavrularak, öldürülüyor. Tarçın, yenibahar, çam fıstığı, kuş
üzümünden oluşan malzeme balık içinden çıkan parçalanmış balıketi
ile beş dakika kadar zeytinyağı ilavesiyle tavada pişiriliyor.
Ocaktan almadan önce dereotu ve maydanoz ekleniyor. Pişmiş olan
karışım, balıkların tulumlarına, etin çıktığı gırtlak yerinden
lokma lokma tekrar dolduruluyor. Önce una bulanıyor, yumurtadan
geçiriliyor, galeta ununda çevriliyor, kızgın yağda tava yapılıyor
ve soğumaya bırakılıyor. Uskumru dolması ılık veya soğuk olarak
yeniyor.
Uskumru dolmaları ertesi güne kalırsa daha da lezzet kazanıyor.
Osmanlı Mutfağının vazgeçilmezlerinden olan yemek türü eğer
taze uskumrudan yapılmazsa bayat uskumrunun eti çıkmaz, balık
patlar bu nedenle balığın karnı kesilip, malzeme doldurularak
dikme işlemi yapılır ki bu tercih edilmez.
Dereotlu Uskumru Çiroz Mezesi
Bir başka kullanımı ise kendi halinde kuyruklarından ipe dizilip
açık havada kurutulan uskumru balıklarının çiroz halini kazandıktan
sonra kuru balıklar, fırınlandıktan sonra dövülerek, yumuşatılıyor,
parçalara ayrılarak sirke, zeytinyağı sosuna yatırılıp, dereotu
ile birlikte sunulan çiroz mezesi oluyor.
Balıklı bamya
önce soğanı kavuruyor, domatesleri rendeliyor, bir parça limon,
beyaz etli bütün balıklarla beraber yapılabiliyor. Balıkların
kılçığını alırsak daha da iyi olacağını söylüyor. Taze bamyalarla
beraber tencerede yarım bardak zeytinyağı, bir bardak su ilavesiyle
yarım saat pişirip servis ediliyor.
Mezgit Goujon
Yemeye doyamayacağınız bir başka lezzet. Taze kekik otu, sarımsak,
zeytinyağı sosuyla önceden marine edilmiş mezgit parçaları un,
galeta, fırın ekmek kırıntısı karışımında pane yapılıp kızartılıyor.
Levrek balığından yapılan çöp şiş veya asma yaprağında levrek
bir başka tercih oluyor.
Lahos
Izgara
Derin su balıklarından olan Lahos Akdeniz'in en lezzetli balıklarından
biri olup ızgara, tava, buğulama olmak üzere her türlü pişirim
şekli makbul sayılıyor. Özellikle Gökova Körfezinde tutulan
Lahos balıkları etinin sıkı oluşuyla tercih ediliyor. Lahos
ızgara veya tava yapılmış balık yanında roka yaprağı, kırmızı
soğan, limon, zeytinyağı, sarımsak karışımı ile hazırlanmış
sos nefasetin artmasına yardımcı oluyor.
Barbunya
Izgara
Barbunya Izgara, Fırında Tekir Tava, Bütün balıklar aynı denizden
çıkıyor ama hepsi farklı farklı lezzetteler, bunlar arasında
kırmızı balıkların Mercan, Barbunya, Tekirin lezzeti bir başka
güzel oluyor.
Barbunya balığının yetişip beslendiği deniz altı meraları
lezzetinde etken oluyor, özelikle Foça bölgesi yerli kaya
barbunu makbul sayılıyor. Barbunyanın ızgarası, tekirin
tavası sevilenlerin başında gelirken, barbunyanın fırında
yapımının yanısıra değişik pişirim şekilleri de olabiliyor.
Tekir ise barbunyaya oranla biraz daha küçük ve ekonomik değerde
oluşuyla tava şekli tercih ediliyor.
Daha küçük olanları uyruklarından unla yapıştırılıp üç dört
tanesi bir arada kızartılıp meze gibi çıtır çıtır yenirken,
çöp şiş yapar gibi gibi şişe takılıp ızgarada ateşe gösterilen
şekli de yapılıyor. Yağlı kağıt içine domates, biber, maydanoz
beraberinde hava almayacak şekilde sarıp, yağlı kağıtın yanmaması
için fırın tepsisi içine az miktarda su koyup fırında pişiriyoruz.
Lezzetinin kaybolmaması için tüm pişirimlerde bilhassa tava
yaparken börek kızartır gibi yanmamasına dikkat ediyoruz.
Et kılçıktan yapışmadan ayrılıyorsa balık pişmiş demektir.
Izgara barbunya yaparken de ateşin sert olmamasına balıkların
ateşe yakın olmamasına dikkat ediyoruz böyle durumlarda balığın
dışı pişmiş gibi görünsede, içi çiğ kalabilir. Lidaki, levrek,
barbunya en az lüfer, çinekop kadar ızgarası leziz balık türleri
olarak seviliyor. Günümüzde bir çok restoranda tekir tava
siparişi en fazla verilen balık çeşidi olmakla beraber tekir
palamut dilimlerinin mısırunu ve galeta ununa bulanıp kızartılma
işlemine uygun olmuyor.
Tekir balığı, eti kızgın yağda çarçabuk kızardığı için kendine
has deniz kokusu ve lezzetini süratla kaybediyor.
Bunun
üzerine bir de galeta unu eklenince, balık adeta börek lezzetine
bürünüyor.
Mümkünse kızartma tavası fazla tekir balığı ile doldurulmadan,
balıklar birbirlerine yapışmadan kısa süre kızartılmalıdır.
Fırında Kaya Barbun
Barbunları şekli bozulmadan küçük bir bıcakla içini itinayla
temizliyor, dersini zedelemeden pullarını sıyırıyor, tuzlu
su dolu bir kap içine koyup, kabı ileri geri sallıyarak yıkıyor,
kanın etten arınmasını sağlıyoruz. Balık narin bir yapıda
olduğu için yıkarken karnına parmak sokmak, tazyikli su altında
yıkamak, etinin yumuşayıp dağılmasına, dinçliğinin kaybına
neden oluyor. Soğanları halka halka kesiyor, küp biçiminde
doğradığımız domates ve yeşil biberler beraberinde bir kaç
diş ayıklanmış sarımsakla birlikte tepsiye seriyoruz. Şayet
seviyorsak balığın lezzetini geri planda bırakmayacak, aroması
yemeğe egemen olmayacak miktarda birkaç defne yaprağı da ilave
edebiliriz.
Tepsimize dizdiğimiz bu malzemenin üzerine balıkları koyuyor,
limon dilimleri yerleştiriyor veya limon suyu ile zeytinyağı
döküyoruz. Fırında 20-25 dakika kalan balıkların pişme süresine
beş dakika kala, bir kadeh beyaz şarap, bir kaç tane karabiber
ilave etmek lezzetinde ve etrafa yayılan kokuda baş döndürücü
bir fark yaratacaktır.
Kağıtta Fırın Tekir
Bu yemeğin özelliği yarım kilo tekirle üç dört kişinin doyabileceği,
çok lezzetli, oldukça ekonomik, mideyi yormayan, balığın lezzetini
doyasıya alabileceğiniz bir pişirim şekli olması.
Malumunuz kırmızı balıklar lezzetli olurlar barbunya tekir
de bunlar arasında, biz yarım kilo tekir alıyoruz, yaklaşık
10-12 balık geliyor. Balıkların içini küçük bıçakla balığı
parçalamadan
temizliyor veya balıkçımıza temizletiyoruz.
Yine balıkların derisini parçalamadan pullarını çıkarıyoruz
ve yıkayıp karnına tuz sürüyoruz. Balıkların eti bildiğiniz
gibi tuzu karnından, yağı derisinden emerler.
Bildiğimiz yağlı kâğıdı alıyoruz ebat yarım gazete kâğıdı
büyüklüğü olabilir. Kâğıdın ortasına üç veya dört tekir balığını
bir baş bir kuyruk sırasıyla bitişik yan yana diziyoruz. Üzerine
ince ince dilim kesilmiş soğanları halka halka çıkartıp koyuyoruz.
Yanlarına önceden tattığımız acı mı tatlı mı testini geçen
tatlı yeşil sivri biberleri ekliyoruz. Dilim domatesleri yarım
kesip diziyoruz, iki dilim limonu kesip yarım ay biçiminde
iki yan başa yerleştiriyoruz. Üzerine bir tatlı kaşığı tereyağı,
biraz tuz, biraz toz kırmızıbiber, bir iki kere değirmenden
karabiber ekip, iki tane defneyaprağını yıkayıp koyuyoruz.
Biraz sızma yağı gezdirdikten sonra paketi dikdörtgen biçiminde
sarıyoruz. Yanlarını kıvırıyoruz. Hava almayacak şekilde her
yüzde iki kat kâğıt olmuş oluyor.
Biz bu işlemleri yaparken mini fırın ısınmış ise, tepsisini
çıkarıp içine balık sardığımız kâğıt yanmaması için, bir çay
bardağı su koyuyor ve kâğıt bohçalarımızı bu sulu tepsinin
içine diziyoruz. Yaklaşık 15 dakika sonra tepsiyi fırından
çıkartıyor ve sıcak tabaklarımızın içine bu kâğıt paketlerimizi
koyuyor, paketi açıp önce derin bir nefes kokluyor, sonra
yemeye başlıyoruz.
Balık kılçıktan rahatça ayrılacak, mideniz tava balık yemiş
gibi yorulmayacak, balık yediğinizin tadına varacaksınız.
Balık yanında ki domates, biber, soğan porsiyon zenginliği,
göz doygunluğu yaratacak. Bir de yemek yanına kıvırcık marul
salatası mönüye renk ve yardımcı yemek olarak çeşit katacak.
Defneyaprağı şart değil ama balkonunuza bir saksı defne koyabilir
ihtiyaç halinde genç yaprakları kullanabilirsiniz, yolunuz
üzerinde parklarda defne ağaçları oluyor, balık aldığınız
günler o parktan geçerek kopartacağınız beş altı yaprak defne
işinizi yeterli olacaktır.
Balık buğulama veya kâğıtta pişirim şekillerinde hiçbir baharat,
defneyaprağı balığın tadını bastırmamalı, yemeğe egemen olmamalı,
çok yaprak koymak balığı daha güzel kılmaz, elinizin ayarı
bu bakımdan önem taşır.
Lüfer Izgara
Izgara balıkların en lezizlerinden biri de lüferdir.Yumurta
bırakmak üzere he yıl okyanus aşıp az tuzlu suya sahip Karadeniz
ve Tuna nehri ağzına gelen lüfer göçmen bir balık. Jilet gibi
keskin dişleri olan lüferlere ve kofanalara denizin canavarı
da deniyor, bu yüzden lüfer gelince palamut Karadeniz’i terk
ediyor. Eylül ayı sonuna doğru lüferler 28-30 cm büyüklüğe ulaşınca
ızgara için en ideal zamanı başlıyor. Balık denizin soğuması
ile birlikte bu dönemde kendini korumak için deri altına yağ
depoluyor. Lüfer ızgara için seçilen yağlı iri balıklar, karınları
kesilerek iç organları temizleniyor ve kanı iyice gidene kadar
mümkünse deniz suyu tercihen tuzlu su ile yıkanıyor, tüm balıklar
karnından tuzu çekeceği için hafifçe tuzlanır. Lüfer balığı
çipura gibi pullu bir balık olmadığı için derisini bıçakla zedelememeli,
pişirim sırasında yağı akmaması için çizik, kesik atılmamalıdır.
İçi iyi ve çabuk pişsin diye açılan kesikler, balığın dağılmasına
etinin kupkuru olmasına neden olur. Kesik ve çizikler daha ziyade
çok kılçıklı balıkların içinde bulunan ince kılçıkların kızgın
yağda yanarak erimesi için tava balıklara uygulanan bir usul
olduğu unutulmamalıdır, tatlı su balıkların tavasında daha sık
yapılır.
Lüfer ızgara için en ideal pişirim şekli küllenmiş kömür közünde
yavaş pişirim şeklidir. Bel kemiği dediğimiz orta kılçık etten
ayrılacak kıvama geldiği zaman balık pişmiş demektir ki, bu
da bir yüz için 10, diğer yüz için 10 olmak üzere pişirim süresi
18-20 dakikayı bulur. Lezzetini artıran faktörlerin başında
lüferlerin her iki yüzüne sürülen sızma yağ gelir. Izgara öncesinde
sürülen ve yarım saat bekletilen balık bu yağı derisinden etine
çeker. Isıtılmış ızgara demirine konan balıklardan kızgın odun
közüne damlayan yağ, ısı üzerinde yanarak dumanı ve kokusuyla
geri döner ve ızgara yapmakta olduğumuz balıklara ızgara kokusu
olarak siner, bu da lüferlere ayrı bir nefaset katar. Arzu ve
damak zevkine göre ızgaraya yaparken balıkların karnına bir
defneyaprağı konabilir. Izgara yapılacak balık tavada kızartma
şeklinde olduğu gibi unlanmaz, lüferin özel tadına egemen olacak
baharatlar katılmaz. Lüfer ızgara yanına en uyumlu garnitürler
kırmızı soğan, taze roka yaprakları, haşlanmış ve kabukları
soyulmuş patates olabilir.
Izgara Çipura
Balık avlanma yasağı nedeniyle yaz aylarında Eylül ayına dek
çiftlik balıkları daha fazla tüketiliyor.
Ege'nin kraliçesi olarak tanımlanan ve meralarda serbest olarak
dolaşan, doğal olarak beslenmiş vahşi deniz çipurasına oranla,
deniz havuzlarında suni yemle beslenmiş çiftlik balıkları o
denli lezzetli olmuyor.
Buna rağmen iyi hazırlanmış, kıvamında elverişli ortamda pişirilmiş
yağlı bir çiftlik çipurası zevkle yenebiliyor.
Izgara çiftlik çipurası özellikle tekne turlarında mangalda
kömür ateşinde pişirilip tura katılanlara sunulan bir balık.
Bunun için kömür ateşi iyice yakılıyor, siyahından kurtulup
köz haline gelmiş kömür üzerinde ki mangal demiri balıkların
yapışmaması için iyice yağlanıyor.
Tavada uygulandığı gibi çipuranın bel kemiğine kadar pişmesi
için iki yanına yarım santimetre çizik atılıyor.
Balıkların bir yüzü pişince diğer yüzü için maşayla tutup, balık
dağılmadan çevrilip ızgara bitiminde servis ediliyor. Arzuya
göre balık karnına veya çiklerin aralarına sarımsak, defne yaprağı
da konabiliyor.
Tekne mönüsünün ızgara balık yanında vazgeçilmezi soğanlı, maydanozlu
patates salatası, makarna oluyor.
Not: Fotoğraflarda görüldüğü gibi keskin bıçakla üzeri hafifçe
kesilerek çizilen balıklar, tavadaysa yağın, ızgaradaysa ısının
ete nüfuz etmesiyle içine kadar pişecek, ince kılçıklar kızgın
yağın veya ızgara ısısının etkisiyle pişerken yanarak sertliğini
kaybedip eriyecek, yerken ağıza batmayacaktır.
Balığın doğup büyüdüğü beslenme ortamı, deniz meraları, tuz
oranı etinin lezzetine büyük etki yapıyor.
Çipura, levrek yıl boyu bulunan balıklar, kimi zaman çiftlik
kimi zaman vahşi deniz çipurası olarak tezgahlardan soframıza
geliyor. Hemen her yerde kömür veya odun közünde ızgara yapılan
balıklar için iyi kömür seçilse, en kaliteli yağ ile yağlanıp
balığın en fazla yağlandığı mevsiminde, soslanıp ızgaraya konsa
da yine de istenilen lezzet, damak zevkine uygun hale kavuşmak
her zaman her balıkta mümkün olamıyor.
Balığın etinde ki lezzet, balığın beslenmesinde önemli rol oynadığı
için doğal ortamda, suni yemden uzak, tuz oranı, su ısısı, plankton
miktarı, minarel zenginliği içinde yetişmiş balık, çiftlik balığından,
hatta ve hatta meraların farklılığından bile etkilenebiliyor.
Ateşin şiddeti, mangal kömürünün, yanan odunun cinsi, pişirme
süresi, balığın ateşe yakınlığı, balığın karın kısmından tuzlanması,
iyi pişmesi için bel kemiğine dek balıkların üstünün çizilmesi,
ızgaranın tadını etkileyen diğer faktörler.
Dilek Yarımadası Söke tarafında bulunan Karine Gölü ana çipuraların
yumurta bırakmaya geldiği yer, balık burada doğup burada büyüyor,
burada ki dalyanda yakalanıyor, lezzeti de farklı oluyor, dahası
organik balık olarak anılıyor.
Çinakop ve Sarıkanat
Lüferin öncülerinden olan çinekop ve sarıkanat ızgarası ve tavası
yapılan, sevilen bir balık türüdür.
Çinakop ve Sarıkanat lüfer balığının henüz büyüyüp lüfer olmamış
hali olarak bilinirse de Çinakop büyüyünce lüfer olmaz. Balıkçılar
eğer çinekop büyüyünce lüfer olsaydı denizler lüfer dolardı
derler. Çinekop ömrünü tamamlayınca kırılır. Lüfer ayrı bir
tür balık olarak bilinir, palamut balığı da büyüğünce torik
olmaz onlarda ayrı balık türleridir.
Çinakopun tavası, sarıkanadın, tava ve ızgarası uygun pişirim
şekilleridir. Genellikle gerçek ızgara için ideali odun közü
olmasına rağmen kızgın saç üzerinde balıklar yağ sürülerek pişirilir
veya kiremit üzerinde ızgara yapılabilir.
Evlerde elektrikli ızgarada pişirim şekilleri de uygulanırsa
da gerçek ızgara lezzetine uzak kalır. Roka yaprakları, kıvırcık
marul, beyaz soğan veya kırmızı soğan dilimi beraberinde Eylül
- Mart arası zevkle yenir.
Yarım
Sinarit Izgara
Izgara balık, balık pişirme şekilleri içinde damakta tat bırakan
en güzel pişirim şekli.
Bu konuda balığın derisinin zedelenmemesi, kafasının, kuyruğunun
kesilmemesi, pişirme sırasında yağının ısı karşısında eriyip
ızgaraya ateşe damlayarak akması yerine, balığın içinde kalması,
balık etinin kurumaması, ete lezzet vermesi bakımından önem
taşır.
Buna rağmen turistik balık denilen ve turist gruplarına, mavi
yolculuk teknelerine satılan beş altı kiloluk Sinarit, akya
gibi büyük balıklar, müşterilerin ekonomik fiyatla alabilmesi
için yarım olarak da servis edilebiliyor.
Fotoğrafta görüldüğü gibi iri bir sinarit, boylu boyunca fileto
olarak kesilmiş, ızgarada pişirilmiş, konuk sayısına göre dilimlenmiş,
yarım sinarit ızgara olarak servis edilmiş.
Mayonezli Balık
Her balıktan yapılabilir ama yağlı bir balık olması nedeniyle
levrek, kefal gibi türler ilk tercih olmalıdır. Balıkları ayıklanıyor
ve tuzlu suda iyice yıkanıyor. (Balık satanların yaptığı gibi
balık yıkamalarında suyun içinde eritilen kalın tuzla tuzlu
su elde edebilirsiniz. Tatlı suyla yıkanan balıklarda bekleme
sonrası eti beyazlaşır, lezzetinde kayıp başlar). Dört parçaya
bölünen balıklar haşlanmak üzere çeşme suyu yerine nitelikli
su dolu bir kaba konur, aynı kaba büyük doğranmış soğan, doğranmış
havuç, kereviz yaprağı, tane karabiber, birkaç adet defneyaprağı
tuz ilave ederek haşlanıp soğumaya bırakılır. Burada kullanılan
kereviz yaprağı balığın ağır kokusunu yok edecek, tane karabiber
tercihi ise balığın rengini karartmadan lezzetinin haşlama suyuna,
dolaysıyla balığa geçmesi sağlanacaktır. Haşlama suyunda soğuyan
balıklar düzgün biçimde servis tabağına dizilip, üzerine yumurta,
zeytinyağı, limon karışımını tahta kaşıkla sürekli ve yedirerek
hazırlanan veya hazır satılan mayonezle karıştırılıp, kaplanır.
Bundan sonra yapılacak şey sunum için uygun malzemeyle süslemek
olacaktır. Mayonezli balığı uzun, hatta balık tasarımlı bir
tabakta yine balık şeklinde şekillendirilip, sunmak yerinde
olur. Mayonez üzerine kaşık ucu yardımıyla balık pulunu andıran
dalgalandırmalar yapılabilir. Dilimlenmiş havuç, kornişon salatalık
turşusu, siyah zeytin, tabak kenarlarına ince kıyılmış kıvırcık
marul, maydanoz yaprakları, limon dilimleri, haşlanmış yumurta
gibi malzemelerden arzu edilenler konularak deniz ürünü kompozisyonu
tamamlanabilir.
Ege’nin Prensi Trança
Ege’nin prensi Trança balığı belki etinin lezzetine olan rağbetten
belki de kontrolsüz avlanmadan dolayı neslinin azalmasıyla sık
sık balıkçı tezgâhlarında görülen bir balık değil. Ağustos ve
Eylül aylarında bilhassa Ege, Akdeniz’de Bodrum Datça arasında
bulunan dip balığı, turistik balıklarımızdan biri sayılıyor.
Tek tük yakalanabilen trança balığını balıkçılar, yakaladıkları
anda öncelikle mavi yolculuğa çıkan kalabalık tekne yolcularına
sunuyorlar.
Denizin birkaç mil açığından, uzakta bulunan bir balık haline
balığı getirmek için geçen süre, balığı bozulmadan saklamak
için gereken buz tedariki ve mezatı bekleme, tüketim yerine
ulaştırma, balıkçının av yerine gidiş geliş için harcadığı yakıt
masrafı göz önüne alındığında taze taze yerinde yatlara satış
haliyle daha ekonomik oluyor.
Halk arasında mercan balığının büyüğü olarak bilinen ve benzer
balık fangri ailesinden olan trança, en fazla 75-90 cm’ye kadar
büyüyebilen, ağırlığı sekiz ila 10 kiloya kadar erişebilen gösterişli
kırmızı ve pullu bir balık.
Beyaz etli balığın lezzetli olmasına belki de en fazla etkisi
olan faktörlerin başında trançanın taşlık ve yosunlu, deniz
bitkileriyle kaplı geniş meralarda, kendi başına dolaşıp doğal
beslenmesi, kuvvetli çene ve dişleriyle başta karides olmak
üzere diğer kabuklu deniz canlılarını yiyebilmesi gösteriliyor.
Trançanın Izgarası, parçalara ayrılarak şiş usulü odun közünde
defne yapraklı pişirimi, domates, biber, balık baharatları ilaveli
fırında buğulaması, soğuk olarak da yenebilen pilakisi yapılıyor.
Tavası, haşlaması, tuzda fırında, mayonezli gibi her türlü hazırlanışı
da trançanın lezzetine ve diğer balıklara göre lezzet farkına
varmanızı sağlıyor.
BALIK KONUSUNDA ÖNEMLİ BİLGİLER
Levrek,
Çipura, Karagöz, Mercan, Lahos, Kefal, Lüfer, Palamut,
Barbunya, Tekir, Trança, Akya, Mırmır
Balık alırken dikkat edilmesi gerekenler desem, derisinin parlaklığı,
rengi, balığın gözü, solungaçlarının kırmızısı dersiniz ama
bunlar yeterli değil, kimse de bu yazacaklarımdan söz etmez.
Balık nerede beslenmiş ve nasıl yakalanmıştır?
Bir tezgâhta çinakop 16, diğerinde 12 bakarsınız ikisi de taze
görünüyor eee peki fark nerede diye düşünebilirsiniz, ekonomik
olana gider eliniz. Oysa balık dinamit balığı olabilir, ölen
balığın ödü kopmuş, etine sinmiş, su yüzeyine çıkınca toplanmıştır,
yersiniz ama eti bir tuhaf acı gelir. Deniz çipurası, deniz
levreği, deniz trançası, lâhosu veya çiftlikte suni yemle beslenmişi,
ithal edilmiş olanı fark edilir.
Balığın yaşadığı denizin tuzluluk oranı, doğal yemle beslendiği
deniz meraları, meraların taş ya da toprak zemini, deniz suyunun
ısısı, mevsimi balık etinin lezzetine etki eden faktörlerdir.
Balıkçılar akşamdan ağı atmışlardır balığın geçiş yollarına
balık gece takılır ağa, bütün gece ağda çırpınır, ölür, ahtapot
gelir payını alır, palamut, lüfer gelir yarısını yer, balıkçı
da deniz uygunsa gider, ağları toplar. Toplanan o balık ta ölü
balıktır.
Balığın en makbul olanı sonardan tespit edilip, etrafını aniden
çevirip, yukarı canlı canlı saat 05-06 sularında çekilendir.
Niye derseniz o saate yakalanan balık, süratle balık haline
getirilir, satılır. O, günün balığıdır.
Mezat 07-08 gibi bittikten sonra tutulan balık, yarına kalır,
üzerini kırık buzla hava almayacak şekilde kapatıp, buzhaneye
koyarlar, onun ismi dünkü balık olur. Balıkçı balığı alır, o
gün
sattı sattı, satamadı bir sonra ki güne kalır, üç günlük olur.
Satamadığı kalan balığa yeni aldığı balığı karıştırır, tepsilere
dizer, yarım kilo tekir alırsınız beş tane taze, beş tane üç
günlük karışık gelir.
Balıkçı balığı yine satamaz ise bu defa meyhanelere verir, orada
güzel kafayla ortaya gelen istavrit, gümüş, tekir, papalina
tavaya kimse itiraz etmez.
Meyhane, balığı aldığı balıkçıya “Bak seni balığını çöpe atmaktan
kurtardım, parasını da altı ay vadeli çekle öderim” der. Balıkçı
çaresiz vadeyi kabul eder.
Hepsi böyledir demiyorum ama bazı restoranlarda, müşteri vitrinde
teşhir edilen balıklardan seçer, buna rağmen balık mutfakta
değiştirilip buz balığı servis edilir.
Restoran yıl boyu balık alır, turistik sezonda müşteri çoktur,
sattığını satar, satamadığını buzlukta bekletir.
Kötü değildir, yine de denizden yeni çıkmış, deniz suyu ile
yıkanmış, etine tatlı su değmemiş balık gibi olmaz.
Çiftlik balıkları ihtiyaç kadar çıkarılıp piyasaya sunulur,
genellikle tazedir, vahşi deniz çipurası, deniz levreği ile
suni yemle beslenmiş çiftlik çipurası, çiftlik levrek tadını
hassas damaklar hemen anlar.
İyisi mi siz pahalı balık alıp, evde temiz yağla kendiniz yapınız,
ya da denenmiş, güvenilir, bilindik yerleri seçiniz.
Lodos Balığı Yenir mi?
En çok merak edilen sorulardan birisi de Lodos Balığı Yenir
mi sorusu veya lodos balığı lezzetsiz olur kanaatidir.
İlkel şartlarda denize açılan donanımsız tekneler tarafından
tutulan balıklar, denizden çıkarıldığı gibi ağlar güverteye
boşaltılır ve denizde fazla kalmadan sahile dönmek zorunda olduklarından
lodosun ılık rüzgarı altında balığın teslim edileceği balık
haline gelene dek geçen sürede balık sıcak havanın etkisiyle
gevşer, kendini bırakır, dinçliği kaybolurdu.
Oysa günümüzde gelişmiş teknelerle denize açılan balıkçılar
balık tutulduğu gibi teknenin içinde soğuk hava depolarına indirilerek
istenilen soğuklukta, rüzgarla, ılık havayla temas etmeden balık
haline teslim edilebiliyor, hatta duruma göre denizde kalıp,
avlanmaya devam edebiliyorlar.
Olta balıkçılığında bile balıkçılar olumsuz koşullardan etkilenmemek
için buz kalıpları almadan denize açılmıyorlar.
Balık satanlar da kırık buzla örtülmüş kapaklı strafor kasalarda
aldıkları, balıkları alttan soğutmalı mermer veya çelik tezgahlarda,
buza gömülü şekilde satışa sunuyorlar. Bu nedenle balıkçılara
"lodos balığı yenir mi" diye soranlara balıkçılar
"O eskiden di, gönül rahatlığı ile yiyebilirsiniz"
diye cevap veriyorlar.
Şoklanmış Buz Balığı Lezzetini Kaybeder mi?
Merak edilen bir başka konu ise şoklanmış buz balığı lezzetsiz
olur kanaatidir. Mutlaka denizden yeni çıkmış taze balık gibi
olmaz ama her şoklanan, derin dondurucuda bekleyen balık lezzetini
kaybeder tezi de yanlıştır.
Eğer balık tezgahta açık havada üç dört gün bekleyip satılmamışsa,
daha fazla bekleyecek durumu kalmamışsa, bozulup atılmaması
için dondurulmuşsa, o balık zaten makbul balık olmaktan çıkmıştır,
buzdan çözüldüğünde de yiyene zevk vermez. Uygun şartlarda tutulup,
vakit geçirmeden şoklanan balıklar makul süre sonra aynı nefasetle
yenebilir.
Burada uygun şartlarda tutuluş biçimi önem kazanır, ödü patlamış,
etine acılık sizmiş bir mercan balığını tutulduğu anda da şoklasanız
da etin acılığı aynen muhafaza edilmiş olur.
Büyük otellerin satın alma bölümleri balığın en bol, en ekonomik
fiyatlı, mevsimsel akın dönemlerinde aldıkları, örneğin lüfer
gibi balıkları şoklayıp mevsimi geçip, balık avlama yasağı başladığında
bile yıl boyu konuklarına sunabilirler...
Hamsi Balığı İle Yapılan Yemek Çeşitleri
En
sevilen balıklardan olan hamsinin evlerde, restoranlarda
bir çok çeşidi yapıldığı gibi Karadenizli balıkçıların kendine
has usullerle pişirimleri de damakta tat bırakıyor. tavası,
ızgarası, buğulaması, hamsili ekmeği, hamsili pilavı derken
turşusu, sarması, salamurası, hamsi kuşu da unutulmamalı. Hatta
hamsileri temizleyip, kara lahana yaprağına melodi otu ile birlikte
sarıp baharatlarla tatlandırdıktan sonra kiremitte pişirilerek
yenişi var ki, bu balığın tadına tat katıyor.
Hamsili
Pilav
Hamsili
pilav için hamsiler başları ve içi ayıklanıp yıkanıyor. Önce
fırına koyacağımız kabın altına, sonra kenarlarından dışa taşacak
şekilde yan yana dizilmiş hamsiler ve içinde bol soğan, fıstık,
üzüm ve birçok baharat ile çok az pişip demlenmemiş pilavı koyuyoruz.
Pilavın üstüne diğer hamsileri dizdikten sonra kapatıp kabımızı
fırına sokuyoruz pişirme sonrası ortaya börek görünümü pirinç
taneleri karamelize bir renkli, hamsili pilav çıkıyor.
Hamsili Ekmek
Hamsileri ayıklıyor, yıkıyor, süzüyor, ince ince kıyıyoruz.
Derin bir kap içine koyduğumuz balığın üzerine mısır unu, un,
yumurta, süt toz şeker, tuz katıp malzemeyi karıştırıyoruz.
Yağlanmış bir tepsi içine döküp, ısıtılmış 180 derecede ki fırında
yüzeyi kızarana kadar pişiriyoruz. Dilimledikten sonra hamsili
ekmek yemeye hazır demektir.
Hamsi
Izgara
Kasım ayının ikinci yarısından itibaren havanın soğumasıyla
birlikte balık yağlanmaya ve büyümeye başlıyor.
Izgara hamsinin en lezzetli olacağı bu dönemde, ayıklanan hamsiler
balıkların tele yapışmaması için kızgın ızgara teline diziliyor.
Ateşe fazla yakın olmamak şartıyla ön ve diğer yüzü pişirilen
hamsilere dağ kekiği serpiliyor, ızgaradan alınıp servis ediliyor.
Bu pişirim şeklinde balığın tadını kaybedip, kurumaması için
hamsilerin ateşte fazla kalmaması gerekiyor.
Hamsi Kuşu
Hamsileri ayıklarken orta kılçıklarını çıkarıyor yaprak olarak
açıyor ve yıkıyor, süzüyoruz.
Piyaz doğranmış soğan, kıyılmış maydanoz, tuz, pul biber, karabiber
ve arzu edilirse kekik ilavesiyle karıştırıp bu karışımı yaprak
halinde açtığımız bir hamsinin üstüne koyuyoruz diğer bir yaprak
hamsiyi kapak olarak kapatıyoruz. Hafifçe avuç içinde bastırdığımız
hamsi kuşlarını ızgarada pişirip sıcak
olarak servis ediyoruz.
Hamsi Tava
Hamsileri ayıklıyoruz, yıkıyor ve süzüyoruz.
Mısır unu içine tuz ilave ediyor ve suyu iyice süzülen hamsileri
kuruluyor ve geniş bir kapta, unun içinde iyice karıştırıyoruz.
Yağlı tava içine hamsileri kuyrukları yan yana gelecek şekilde
diziyoruz. Alt yüzeyi kızardıktan sonra tava içinde ki yağı
bir başka kaba boşaltıp tava içine hamsiler üzerine bir kapak
kapatıp hamsileri kalıp halinde diğer yüzeyinin pişmesi için
ters yüz ediyor geri aldığımız yağı tekrar tava içine döküyoruz.
Pişen balıkları dairesel biçimde tabağa alıp servis ediyoruz.
Eğer balık yağını değiştirip balık kızartmaya devam edeceksek
kullanmış olduğumuz bir önceki yağdan bir miktar alıp, tavaya
koyduğumuz yeni yağ içine dökersek balıklar
tavaya yapışmayacaktır.
Tüm
balıklarda olduğu gibi hamsi tavanın da yanına yakışan garnilerin
başında ince dilinmiş kırmızı soğan, haşlanmış bir patates ve
roka olmalıdır.
Lüks oteller veya restoranların sunumlarında farklılık yaratmak,
misafirlerin görsellik katarak sunmak amacıyla hamsileri çubuk
şişlere geçirip bu şekilde de yağlı tavada pişirdikleri gözleniyor.
Dikkat edilmesi gereken ve narin bir balık türü olan hamsinin
özel lezzetini kaybetmemesi için kararında yakmadan pişirmek.
Bir başka husus ise hamsi kızartılmış tavanın aynı yağında bir
başka balık türü kızartmamak. Zira balığın kokusu yağa sinecek
haliyle kızartılacak diğer balığı etkileyecektir.
Hamsi
Buğulama
Kılçıkları, kafaları ile beraber ayıklanmış hamsiler yıkanıyor.
Doğranmış soğan ve iki üç diş sarımsağı hafif yağda kavuruyor,
daha sonra küçük doğranmış domatesleri, tuz ve karabiberi ilave
ediyor, karıştırarak kavurmaya devam ediyoruz. Genellikle tuz
konunca domatesler su bırakacaktır, eğer
domatesler sulu değilse yarım bardak kadar su ilave edilebilir.
Hazırladığımız
buğulama sosundan bir miktarını balıkları koymadan önce kabın
zeminine serip, üzerine hamsileri diziyoruz. Balıkların üzerine
kalan sos malzemesini, soğan dilimlerinden elde ettiğimiz halkaları,
domates ve dilim limon koyuyor, maydanoz yaprakları ile süslüyoruz.
Limon
suyu ve bir miktar zeytinyağı gezdiriyor, 15-20 dakika kadar
pişirince hamsi buğulama hazır olacaktır.
Hamsi Fırında
Balıkların içinde en sevilen balık olan hamsinin fırında pişirim
şekli de oldukça pratik ve lezzetli olması nedeniyle tercih
ediliyor. İçleri temizlenip kafaları ayrılan hamsiler yağlı
tepsi içine sırayla diziliyor. Üzerine bir kaç dilim domates,
yine istekler doğrultusunda, maydanoz, dilim limon dizilip sıcak
fırına sürülüyor. Hassas ve narin bir balık olan hamsiler fazla
kurumadan, tadı kaçmadan fırından çıkartılıp servis ediliyor.
Bu tür pişirimi ev de ki mini fırında veya odun ateşi köy fırınlarında
yapmanın tadı haliyle farklı oluyor. Sade hamsiye özgü balık
lezzetini tam olarak alabileceğiniz hali olmakla beraber, sevilen
baharatlar, soğan ilavesi, defne fırın hamsi ye artı lezzetler
katabilir.
İstavrit Tava
Yılın hemen hemen her mevsimi bulunan istavritin en makbul zamanı
yılsonu deniz suyunun soğuması ile beraber balığın deri ile
eti arasına yağ depolamaya başladığı Kasım-Aralık aylarında
oluyor. Gerek ekonomik fiyatlı oluşu, gerekse zahmetsiz bir
balık çeşidi olan istavrit balığı meyhanelerin, evlerin sevilen
balıklarından. İstavritin en uygun pişirim şekli, ateşe dayanıklı
mısırözü yağında kızartılarak istavrit tava olarak yapılıyor.
Özellikle akıntılı az tuzlu, serin denizin lezzetli balığı boğazın
Karadeniz girişinden itibaren çapari oltası ile veya ağ çevirerek
yakalanıyor. Lezzetine varmak için taze taze günlük tüketmek
gerekiyor. İstavrit bıçak, çakı olmadan elle ayıklanan bir balık,
avuç içine alınan balığın solungaçlarına diğer elin iki parmağı
takılarak kuyruğa doğru çekiliyor. Bu çekiş ile balığın iç organları
ile balığın kafa ile karın arasında kalan iki yüzgeci, beraberinde
bir lokma et ile beraber çıkartılıp atılıyor. (İstavrit iri
ise ayıklanan yüzgeç bölümü iç organlardan ayrılıp ayrıca çıtır
çıtır kızartılabilir, çok lezzetli olur).
İstavrit pulsuz bir balık olduğu için yıkandıktan sonra süzülüp
kızgın yağda kızartmaya hazırdır. Balıkların tümünü tuzlu suda
yıkamak her zaman tavsiye edilen bir usuldür. Balık derisinden
yağı, karnından tuzu emdiği için kızartmadan yarım saat önce
karnına hafifçe tuz sürülebilir. Unda çevrilir, yağın kararmaması
için fazla un silkelenir ve balıkların tavaya yapışmaması için
tavaya bolca kızartmalık sıvı yağ konur. Balıklar yağ yeterince
ısındıktan sonra balık maşası ile tutularak yavaşça tavaya yatırılır.
Balıklar yağın ısısını düşüreceği için tavaya çok sayıda balık
yerine birbirlerine yapışmayacak miktarda konulup, kızartmaya
aynı ısı etkisinde devam edilmelidir. Hafif ateşte balık çok
yağ emer, ağır ve yumuşak olur, lezzeti kaçar. Çok sert ısıda
balığın dışı yanar, içi çiğ kalır, balıketinin kendine has lezzeti
kaçmaması için yağ ve balığın yanmamasına dikkat edilmelidir.
Balıkların diğer tarafını da kızarttıktan sonra süzülerek çıkartılır,
sıcak servis edilir. Kıraça dediğimiz küçük istavritler olduğu
gibi yenebilir, iri istavritlerin derisi, kafası, orta kılçık
ve kuyruğu çıkartılır. Soğan kıvırcık salata beraberinde soğuk
rakı ve soğuk bira ile uyumludur.
Akya
Şiş
Oldukça büyük bir balık olan akya, turistik balıklar sınıfına
girdiği için sürümü olan restoranların, otellerin satın alıp
konuklarına sunduğu bir balık türü.
Akya'nın da yağlı ve lezzetli zamanında alınıp, ayıklanıp temizlendikten
sonra şokta bekletilmesi, yazın veya mevsim dışı yenilmesi uygun
sayılıyor.
Kuzu eti gibi lop etli olan balığın en leziz haline kavuşmak
için has sızma yağ sürülüp, ateşin kızgın zamanı geçmiş, küllü
odun gözünde pişirmek nefasetini artırıyor.
Balık lokmalarının şişe defne yağrağı, yeşil biber, domates
ile birlikte dizilmesi, balığın yanında çok yakışan beyaz soğanın
ise, ayrı şişte ızgara yapılması balığın gerçek tadına varmanızı
sağlıyor.
Hakiki bir akya şişi Bodrum Aşağı Mazı Köyü Taş Aile Restoranda
yiyebilirsiniz.
Izgarada yanan odunun cinsi, balık şiş üzerine sürülüp, köze
damlayan yağın kalitesi, balık etinin şişe uygun bölümü ve marine
edilişi lezzetini etkileyen faktörlerin başında geliyor.
Güveçte Kırlangıç Kavurma
Kırlangıç
balığı Ege, Akdeniz, Marmara denizlerinde her mevsim bulunabilen
etli az kılçıklı leziz bir balık türü.
En güzel pişirim şekli buğulama olur. Bununla beraber fileto
çıkarıldıktan
sonra geriye kalan bir miktar eti, iri kafası, yüzgeçleri, belkemiği
ve ile yapılan kırlangıç çorbası olabilir. (Genelikle balık
çorbası için ekonomik değeri yüksek olmayan balıklar değerlendirilir).
Kırlangıç balığı kırmızı tonlarındaki renkleri, pervane misali
açılan yüzgeçleri ile parlak, gösterişli bir balık olup, bayatlaması
durumunda kırmızı rengi ağarmışçasına beyaza döner. Tazeliğini
yitirmiş kırlangıç balığını bu rengiyle hemen fark edebilirsiniz.
Güveçte Kırlangıç Kavurma pişirimini günümüzde çeşitli restoranlar
kendilerine has formüllerle yeni balık sunumlarıyla yapıyorlar,
bunlardan biri de İstanbul Etiler Nispetiye Caddesinde hizmet
veren "Balıkev".
Marmara Denizi’nden çıkan en özel yerli balıklardan kırlangıç
balığına yepyeni bir bakış getiren bu lezzet, güveç içerisinde
servis ediliyor.
Yapılış tarzı ve içindeki malzemelerle fajita'yı andıran kırlangıç
kavurma, garnitür miktarda sebzeler, baharatlarla birlikte pişiriliyor.
Servise
toprak kap ile sunulması sayesinde balık geç soğuyor, yavaş
yeme imkanı yaratıyor.
Mezgit Tava
Marmara Denizinin balık çeşitlerinde olan mezgit saf bir balık
olması nedeniyle oltayla bile çabuk ve kolay yakalanabilir.
Özellikle kılçığı az, yumuşak ve lop etli bir balık çeşidi olması
nedeniyle küçük çocuklara mezgit yedirmek problemsiz olur. Tavası
lezzetli, içkiyle refakati zevkli, kokusuz, hazmı kolay, hafif
bir balık olarak tanınır. Meraklısına itinala ayıklanmış, bel
kemiği ayrılmış ve fileto olarak lop et çıkarılmış, hafifçe
unlanıp fazla unu silkelendikten sonra sıfır yağda tavada kızartılmış
bir mezgit tavanın beyaz şarap refakatinde tadına doyum olmaz.
Balık Tava Yaparken!
Bu kadar çeşit balık tava konusundan bahsetmişken balık tava
yapacaklara bir kaç not eklemek isterim.
BGenellikle küçük balıkları seçiyoruz, uskumru, palamut dilim,
istavrit, tekir, mezgit olabilir, zira büyük balıklar için ızgara,
buğulama, tuzda pişirim şekilleri tercih edilir.
Balık tava yaparken yıkandıktan sonra suyu iyice süzülmüş balıklar,
kâğıt peçete ile kurulanıp una bulanır, derin tavada ki kızgın
yağın içine atmadan önce unun fazlası adamakıllı silkelenir,
bu şekilde unlanacak yağın yanarak kararması, fazla unun tavanın
dibinde birikerek yağda bulanık tortu yapması mümkün mertebe
önlenir.
Başta Karadeniz olmak üzere un yerine galeta unu da kullanılan
pişirim usulleri yaygındır.
Son yıllarda bunlara bir yenisinin eklendiği, balıkların un
veya galeta unu yerine "tarhana unu"na bulayıp kızartılması,
bu usulde etrafa yayılan kızartma kokusunun azaldığı, balığın
artı lezzet kazandığı dile getirilmeye başlandı.
(Bu arada tarhanayı havanda dövüp un haline getirmeyi ihmal
etmemeli, aksi takdirde balığın derisine yapışan tarhana, top
top kızarır, yerken kıtır kıtır ağıza gelir, bu da yemek zevkinizi
kaçırabilir).
İzmarit Tava
İzmarit balığı Marmara Denizinin en lezzetli balık türlerinden
olup, sert ve çok kılçıklı, derisi kalın, pullu bir balık türüdür.
Derisi yüzülmeyecekse unlanmadan önce bıçağın tersiyle derisini
zedelemeden pulların aksi yönünde deri üzerinde ki pullarından
arındırılmalıdır.
Eski bolluğu kalmayan izmarit balığının oltayla yakalanması
balıkçıya balık tutma zevki yaşatır.
Yassı bir balık olan izmaritler oltanın çekilmesiyle beraber
denizden çıkışı sırasında olta da ağırlığını, hareketini avcıya
fazlasıyla hissettirir.
Genellikle rakı severlerin vazgeçilmez meze balıklarından olan
İzmaritler genellikle tulum çıkartılarak unlanıp tavaya atılarak
yağda kızartılır. Yağlı zamanda makbul olan lezzeti, tulum çıkarılması
halinde tadını biraz kaybeder. Balığın derisi ile eti arasında
kalan yağ, bu tulum çıkarma sırasında kaybolur. Tava dışında
başka tür pişirimi tercih edilmez. İzmaritler, İstanbul boğazı,
Marmara sahillerinde deniz meralarında doğal yemle beslenen
sığ deniz balığı olması sebebiyle çiftlik balıklarından çok
daha lezzetlidir.
Balıkla yapılan yemek çeşitleri arasında etinin dağılmaması
nedeniyle en uygun olan balıkların başında levrek geliyor. Levrekle
yapılan çeşitlerde ise tuzda levrek, fırında levrek, balık köftesi,
sütte levrek, ızgara levrek başı çekiyor.
Özellikle beş yıldızlı otellerde ve balık üzerine isim yapmış
restoranlarda serviste kullanılan balık temasına uygun takımlar
beğeni kazanıyor Deniz ürünleri normlarında yapılmış tabaklar,
tuzluk, biberlik, peçetelik gözü okşuyor.
Ispanak Kökü ve Cintar Mantar Kavurması Üstünde Izgara
Levrek Fileto
Her mevsim çiftlik levreği bulmak mümkün ama doğal yemle
beslenmiş deniz levreğinin tadı kendini hemen belli ediyor.
The Marmara Bodrum’dan özel tariflerden biri olan yemeğimiz
için gerekli malzemeler in başında deniz levreği 1 kg, 1 adet,
Ispanak kökü 250 gr, Kuru kayısı 100 gr, Cintar mantarı 100
gr, Fesleğen 2 yaprak, Taze zencefil 25 gr, İstiridye sos 1
çay kaşığı, Zeytinyağı, Tuz, Beyaz toz biber gerekiyor.
Yapımı için Levrek fileto edilip kılçıkları ayıklanıyor.
Suyu sıkılmış taze zencefil zeytinyağı fesleğen ile marine ediliyor.
Ispanak kökleri tavada sotelendikten sonra, ayıklanmış cintar
mantarı (Çam ağaçları dibinde yetişen bir mantar türü, özellikle
Kozak Yaylasından tedarik ediliyor.) eklenir. Doğranmış kayısı
ve istiridye sosu ilave edilip ocakta çok az süre suyu çektirilir.
Daha önce marine edilmiş balık filetoları ikiye bölünür, ızgarada
her iki tarafı pişiriliyor. Ispanak köklü karışım tabağın ortasına
konur ve üzerine ızgara balıkları dizililerek servis ediliyor.
Deniz
Levreği Izgara
Izgara türü balıklara en uygun balıklardan biri olan levrek
balığınını önce pullarından iyice arındırıyoruz.
Balığın karnını açarak iç organlarını çıkartıyor, belkemiğinde
ki kanın da temizlenmesini sağlamak için iyice yıkıyoruz.
ızgara balığın içinin iyice pişmesi için karın bölgesinden
sırtına doğru kesiyor, kelebek kanadı gibi iki yana açıyor,
tuzlayıp ızgaraya koyuyoruz. Balığın yağlı zamanında köz üstüne
damlayan yağların yanarken çıkardığı duman ile ızgara kokusuna
kavuşan levrek, naturel lezzetiyle damaklarda tat bırakıyor.
Erdemli Ayaş Çakıl Balık Restoran tarifi ve uygulamasıyla
buza, şoka girmemiş deniz balıklarının diğer pişirim şekilleriyle
de tercih edebilirsiniz.
Izgara balık pişiriminde dikkat edilmesi gereken bir önemli
husus da balık ızgaradayken ızgaranın bir başka köşesinde
balığın yanında et, sucuk, tavuk gibi bir başka ızgara yapılmamasıdır.
Son derece hassas olan balık eti, pişmekte olan sucuğun, tavuğun,
etin kokusunu, dumanını mıknatıs gibi bünyesine çekecek balığın
gerçek tadı kaçacaktır.
Gümüş Tava
İşte kendine has tadıyla bilhassa rakı sofralarının vazgeçilmez
tadı gümüş tava. Marmara sularında görünen ve hamsi kadar
boyu olan bu balık türü Şubat Mart aylarında balıkçı tezgahlarında
kendini gösteriyor.
Gümüş balığı denizden çıktığı gibi tavada yağ içinde kızartılmasıyla
tüketiliyor, başka tür pişirim şekli uygulanmıyor. Zaten gümüş
eti az ve küçük oluşu nedeniyle doyumluk değil tadımlık bir
balık. Kılçıksız oluşuyla da rağbet gören gümüşler, meyhanelerde
ortaya söylenen tadımlık balıklardan. Gümüş tava adıyla anılan
gümüşler, temizlenmeden kızartılıyor. Mide boşluğu ve balığın
tamamı küçük olduğu için gerekiyorsa kızartıldıktan sonra
yerken ayıklanıyor. Yine de balıkçıdan evde yapmak üzere gümüş
balığı alırken, balıkların içi temizletiliyor.
Şubat ayında balıklar genellikle havyarlı oluyor ve havyarlar
balık temizlenirken bilhassa içinde bırakılıyor, bu da balığa
lezzet katıp, besin değerini artırıyor. Kıyı balıkçılığında
gümüş avı için sahile kepçe tutup, diğer yönden balığı ürküterek
kepçenin içine girmesi sağlayıp avlayanlar oluyor.
Somon Rulosunda Jumbo Karides
Alışılagelmiş tatlardan sıkılanlar için öne çıkan lezzetlerin
başında “Somona Sarılı Karides” yer alıyor.
Fileto somon parçaları içerisine yerleştirilen jumbo karidesler,
suyunu kaybetmeyecek şekilde fırında pişiriliyor.
Sırası ile tabağın altına yerleştirilen ev yapımı milföy hamuru
ile kaplanan chardday sosun üzeri kızarmış patlıcan ile süsleniyor.
En üst katmanda yer alan somona sarılı karidesler ise balzamik
çektirme ile tatlandırılarak sunuma hazır hale getiriliyor.
Her mevsim bulunan somona sarılı karides deniz ürünlerinden
vazgeçemeyenler için farklı bir alternatif oluyor. Somon rulosunda
jumbo karides, Next Level Alışveriş Merkezi Podyum’da bulunan
Harvey Nichols MAG Lounge'da yenebilir.
Izgara Somon Balığı
Hassas ve yumuşak bir ete sahip olan Somon balığının kendine
has lezzetini kaybetmeden ızgara edilmiş somon balığı dilimleri
yanında yine ızgara domates dilimi, ıspanaklı patates püresi,
sote edilmiş mantar, hardal taneleri ile lezzetlendiriliyor.
Limon ilaveli hem göze hem damağa hitap edecek şekilde hazırlanan
bu hafif ve uyumlu somon ızgara Holiday Inn İstanbul City içerisinde
yer alan Naar Restoran yenilebilir.
Somon Balığı Füme ve Yapılışı
Somon omega değerleri oldukça yüksek ülkemize Norveç'ten ithal
edilen bir balık türü. Somon balığının bilhassa ızgarası, buğulaması,
fırında pişirim şekilleri terçih ediliyor. Yağlı oluşu nedeniyle
tavası pişirime uygun olmayan somon, bilhassa diyette olan tansiyon
hastalarının da ilk tercihlerinden sayılıyor. Haşlanmış patates
yumruları ile makarna garnitürü veya salata beraberinde olduğu
gibi sandöviç malzemesi olarak da tüketiliyor.
Son yıllarda oldukça ilgi gören somon balıklarının bir başka
tüketim alanı ise füme yapıldıktan sonra oluyor.
İçi temizlenmiş kafa ve kuyruk bırakılmış olarak ithal edilen
balığın bel kemiği alınarak iki fileto çıkarılıyor.
Karın zarı ve yüzgeçlerinden arındırılan lop etin kılçıklarını
özel pensle bir bir çekerek ayıkladıktan sonra filetolar, tuza
bulanıp bir süre soğuk hava deposunda bekletiliyor.
Bekleme süresini tamamlayan somonlar bu defa tuzu alınmak için
yıkanıp, füme işlemi tamamlanıyor.
Ne kadar ince kesilirse o kadar makbul sayılan somon dilimleri,
rakı sofralarının en az lakerda kadar aranan mezesi haline geliyor.
Somonların üzerine bir kaç kapari, kırmızı soğan dilimleri ve
kornişon salatalık parçaları ile sunuluyor.
Lakerda Nasıl Yapılır
Ekim, Kasım, Aralık deniz suyunun soğuması ile başlayan balıkların
yağ depolama ayları, dolaysıyla balığın etinin lezzetli olmasını
kılan yağlanma zamanı torik lakerda yapımı için en ideal dönemi
oluşturuyor, yerli torikleri ülkemizde bu aylarda tutuluyor.
Makbul olanı tutulan torikleri hemen lakerda yapmak olsa da,
özellikle bu aylarda tutulmuş olan toriklerden yılın her ayında
lakerda yapılabiliyor.
Bu
leziz mezenin yapımını Beyoğlu Balık Pazarı Balıkadam Balıkçısı
Hikmet Usta'dan alıyoruz.
Lakerda yapımında lezzetine ve görünüşüne etki eden faktörlerin
başında balığın içinde ki kanın etten tamamen arındırılmasını
sağlamak, yapım süresine uygun davranmak sayılıyor. Bu işlemler
sonucunda lakerdanın renginde kararma ve etinde koku kalmıyor.
Hatta mümkünse torikler yakalanınca kanı donmadan akıtılmalı
ve lakerda yapımına hemen geçilmesi tavsiye ediliyor. Lakerda
özellikle iri torik ve palamut balıklarından yapılıyor.
Büyüklüğüne göre torik balığı kafa ve kuyruk kısmı ayrıldıktan
sonra iki, üç balık büyükse üç, dört parçaya dört parmak eninde
parçalara ayrılır, dik olarak dizilip kanın süzülmesi sağlanıyor.
Tuzlu suyla yıkanan balık parçaları daha sonra buzlu suda bekletilerek
kanın çıkmasına imkân sağlanıyor.
Balıketi yağlı ise beyaz olur tezinden hareketle suda beklemiş
balık parçaları bu defa kuru bir bezle kurulanıp, tuzluk tuzundan
kalın, kaya tuzundan ince toz şeker görünüşlü tuz içinde yuvarlanır,
balık parçalarının alabildiği miktarda tuzlanıp kasalara yine
dik olarak dizilip soğuk hava depolarına veya büyük buzdolaplarında
beklemeye alınıyor.
Bir hafta on gün süre bu halde bekleyen tuzda pişen torik parçaları,
yeniden tuzlu suda bekletilip, süzüldükten sonra tuzlanarak
salamura yapılır bir hafta salamurada kalıyor. Torik artık lakerda
olmuş, yenecek hale gelmiş sayılıyor.
Lakerda nasıl kesilir, nasıl yenir
Lakerda haline gelmiş olan torik parçalarının kesilmesi de ustalık
istiyor, özellikle balığın karın kısmı ince ve keskin bıçakla
yüzülerek ince kılçıklardan ayrılıyor. Balık bölümünün belkemiği,
derisi ve etin kılçığa yakın olan siyah kısmı çıkartılıyor,
(etin siyah kısmı yenebilir ama lakerda sevenlerin çoğu kişi
bu bölümü yemez), geriye kalan lop et çatala takılacak, bir
lokma bir seferde yenebilecek büyüklükte dilimleniyor. İki ve
üç kişilik özenli bir meze sofrası için yaklaşık 200, 225 gram
lakerda 25 TL fiyatla satın alınabiliyor.
Vazgeçilmez meze çeşidi lakerda, damakta bıraktığı tadı, hafifliği
ile tercih edilen fiyatı yüksek sayılabilecek bir meze türü
olup, özellikle sadece rakı ile uyumlu, yanında kırmızı halka
kesilmiş soğan beraberinde yenebilen deniz ürünü mezesidir.
Rakılı meze sofralarının asil, itibarlı, yapımı zahmet, incelik,
ustalık isteyen lakerda, sofra kültürüne önem verenlerin, damak
zevki olanların, rakı yudumunun ağızda bıraktığı acılığı yumuşatan
tadımlık tercihidir.
Orkinos Ton Balığından Kekikli Tava
Bir zamanlar İstanbul balık haline sık sık çok miktarda
gelen Orkinos balığı eskisi gibi tezgahlarda her zaman bulunan
bir balık değil, buna rağmen Kadıköy Çarşısı balıkçılarında
satılan balık kilo kilo kısa sürede tükeniyor.
Genellikle Çanakkale Saroz körfezi, Assos çevresi, Akdeniz Kıbrıs
açıkları'nda tutuluyor.
Büyük ve etli bir balık olması nedeniyle kılçıksız eti dana
biftek muamelesi görüyor.
Balıkçılar, genellikle teflon tava içine konulmuş az miktarda
zeytinyağında kekik ile beraber pişirilmesini tavsiye ediyorlar.
Bunun
yanında firesiz lop et olan orkinos dilimleri belkemiğinden
ayrılmış fileto haline getirilip, çeşitli baharatlarla tatlandırılıp
marine edilerek yağda kızartılabiliyor veya yemek olarak fırınlanıyor.
Diğer balıklara nazaran eti çok daha lezzetli değil. Özellikle
orkinos balık çiftliklerinde hasat zamanına yakın orkinosların
etinin lezzetlenmesi için bir tür yabani kalamar olan sübye,
çelik havuzlara bırakılıyor.
Hasat zamanına dek sübyeleri yiyip, eti tıpkı kekik otlayıp
eti lezzetlenen koyunlar gibi yedikleri yemle lezzet kazanan
çiftlik orkinoslar Japon balıkçılar tarafından topluca satın
alınıp, işlenerek suçhi olarak tüketiliyor.
Dilimlenmiş orkinos etinin hangi balığa ait olduğu, büyüklüğü
hakkında alıcıya fikir verebilmesi bakımından balığın tezgahlanması
sırasında kuyruğu, kafası ile birlikte sunuluyor.
Deniz Balıkçılık Market. Kemal Çakır'a ait 0535 896 50 51'den
orkinosun hangi gün satışta olduğunu öğrenebilirsiniz.
Balık Çorbası
Balık çorbası yapmak için ekonomik değeri fazla yüksek olmayan
balıklar seçiliyor ve her balıktan balık çorbası yapılabiliyor,
tercihen kırlangıç balığının iri kafası çorba yapımı için en
ideal balıklardan birisi sayılıyor.
Yarım kilo Kırlangıç balığı suda kaynatılıp pişirildikten sonra
kılçıklardan temizleniyor.
Bir kap içine iki yumurta sarısı iki limonun suyuyla çırpılıyor.
Diğer tarafta bir çorba kaşığı un, iki çorba kaşığı zeytinyağı
ile tava içinde ayva sarısı olana kadar un, yağ ateşte karıştırılıyor.
Haşlanmış balığın suyuna ağır ağır ilave edilen karışıma çırpılmış
limon ve yumurtayı da katıp temizlenmiş balıkla beraber kaynatırken
içine bir demet maydanoz kıyılıp 3 dakika daha karıştırılıyor,
sonra ateşten indiriliyor.
Arzu edenler için kaynarken içine doğranmış patates ve havuç
hatta balık havyarı da konulabiliyor.
TATLISU BALIKLARINDAN YAPILAN YEMEKLER
Tatlı
Su Balıklarının Baş Tacı Odun Ateşi Fırında Kiremitte Alabalık
Arzu edilen türü doğada kendi halinde yaşıyan alabalıklar.
Bunların lezzet ve besin değeri çiflikte yetiştirilenlere
göre çok daha fazla olduğu biliniyor. Bir tür şifa kaynağı
olan alabalık pişiriminde çok fazla seçenek yok. Alabalık
ya tereyağı ilavesiyle fırında kiremitte pişiriliyor ya da
tereyağında tavada kızartılıyor.
Tavada Alabalık (4 kişilik)
50 gr tereyağı veya margarini tavada eritiniz. Mısır veya
buğday ununa bulanmış balıkları tavaya diziniz. Balıkların
üzerini bir kapakla kapayıp orta ateşte 8-10 dakika kızartınız.
Daha sonra alt üst edip kapağı bir daha kapayınız ve 5 dakika
kızartınız. Yanına sirkeli salata tavsiye ediliyor. (Maşukiye
Alabalık Vadisi ve Sapanca Gölü kıyısı restoranlarında yiyebilirsiniz).
Alabalıklar sırt kısmından iki yana yaprak gibi açılarak daha
çabuk pişmesi sağlanırken, tereyağının, fırında yanan odun
kokusunun balığın etine siniyor, balıklar tabakta veya kiremitte
estetik ve dekoratif görünüm kazanıyor.
Kiremitte tereyağı ilavesiyle fırında pişirilen alabalıkların
bir avantajı da iyice ısınan kiremit geç soğuduğu için, balıkları
yavaş yavaş soğumadan ve tereyağının donmadan yeme imkanı
veriyor olması.
Alabalık Tava
Alabalık tava yaparken çiçek yağı tereyağı karışımında hafif
ateşte 15 dakika her iki tarafı çevrilerek kızartılıyor, kızartma
sırasında tavanın üzerine kapak kapatılıyor. Ağla veya kaşıkla
yakalanan kızılkanat balıklarının pulunu sıyırıyor, tava içinde
çevirirken bozulmaması için kafasını kesmeden içini temizliyor,
kızgın yağda küçük kılçıklar yanıp erisin diye derisine bıçakla
birkaç çizik atıyor, kızılkanat balığının sadece tava yapılması
tavsiye ediliyor.
Göl balıklarından tava yaparken kızartma yağının içine bir çorba
kaşığı sirke konulması, balığın hem çabuk pişmesini sağlıyor,
lezzet kazandırıyor, hem de etrafa yayılan kızartma kokusunu
önlemesi, işin püf noktası olarak sayılıyor. Turna balığı ise
buğulamaya iyi gelen bir balık oluyor. Sıcak suda bir süre haşlanan
balığın kılçığı alınıyor. Patates, havuç küp doğrandıktan sonra
kıvama gelene dek yağda çevriliyor, domates ilave edilip kabın
zeminine yarısı seriliyor. Haşlanmış balık sebze üzerine konup
artan sebzeler yeniden üzerine seriliyor ve tepsi yağ, su ilavesiyle
fırına sürülüyor. Buğulama için sazan balığı da kullanılabiliyor,
yayın balığı çorbası da beğenilenler arasına giriyor.
Alabalığın Püf Noktaları
· Alabalığın pişiriminin hiçbir çeşidinde limon kullanılmaz.
· Kılçığının azlığı ve karın boşluğunun küçüklüğü sebebi
ile eti boldur.
· En lezzetli tatlı su balığı olup derisi pulsuzdur.
· Temizlenmesi sırasında derinin kazınmamasına, kafasının
koparılmamasına ve şeklinin bozulmamasına özen gösterilmelidir.
· Alabalık temizleme ve pişirme sırasında koku yapmaz
ve koku bırakmaz.
· B-D vitaminleri ile iyot ve fosfor bakımından zengindir.
· Halk arasında doğadaki haliyle vahşi alabalık, göz
ülseri, kırık çıkık, siyatik ve kemik ağrılarına faydalı olduğu
bilinmektedir.
Sudak
(Levrek)Tava
Göl balıkları içinde en yaygın olanlardan bir tanesi de Sudak
bir başka deyişle uzun levrek balığı sayılıyor.
Genellikle göl ve baraj göllerinde sıkça tutulan balık Kesik
Köprü Kapulukaya baraj gölünde, Eğirdir Gölünde restoranların
mönülerinde ilk sırada yer alıyor. Sudak balığının eti deniz
balıkları gibi sıkı değil mezgit gibi gevşek eti belkemiği dışında
kılçıksız, hazmı kolay, hafif, hiç kokusu olmayan beyaz etli
bir balık türü.
Tavası yapılıyor, kızgın yağ içinde kızartma sırasında etrafa
hiç koku yayılmıyor, kullanılan mutfak takımlara balık kokusu
sinmiyor. Bu nedenle restoranların dışında işçi çalıştıran ofis,
fabrika gibi iş yerlerinin mutfaklarında bile pişirilen sudak
tava personele verilebiliyor.
Ankara Bala yönünde yol alırken Kesik Köprü güzergahında sudak
tava yenebilecek lokantalar hizmet verirken,
Porsuk baraj gölü kıyısında görüldüğü gibi yol üzerinde baraj
gölünden tutulan balıklar günlük olarak satılıyor.
Eğirdir Gölü çevresinde de mola vermek için duran turist gruplarına
da sudak (levrek) tava sunuluyor.
Balık yemek çeşitleri devam edecek...
Hazırlayan:
Haluk Özözlü
|