|
|
|
|
Bab-üs
Selam
|
Bab-üs
Selam
|
Topkapı
Sarayı
|
Topkapı
Saray Mimarisi
Tüm
üniteleriyle günümüze dek iyi korunmuş tek Osmanlı Sarayı olan Topkapı
Sarayı’nın plan düzenlemesinde, serbest bir uygulama görünüyor.
Avlular etrafına dizili bölümler, Dış Saray, İç Saray, Harem olmak
üzere saray üç grupta toplanıyor. İç saray ve Harem hükümdarın özel
ve resmi hayatının geçtiği, yapının en önemli yerlerini oluşturuyor.
Tam olarak kanıtlanamamakla beraber Topkapı Sarayı ilk kuruluşu
kale şeklinde olduğu, zamanla iç kale haline geldiğini 16. yüzyılda
Matrakçı Nasuh’a ait bir minyatürde iç kale, kuleleri ve duvarları
görülüyor.
Büyük avlular, bunları çevreleyen revaklar ile hizmet binaları Topkapı
Sarayı’nın genel planının ana hatlarını teşkil ediyor. Hizmet binalarında
genellikle tek katlı olup, yapımında taş kullanıldığı, yüksek kubbeli
oluşları dikkat çekerken, koğuşlar içerden asma kat ilaveli yapılmış.
Konut olarak kullanılan taş ve ahşap malzemeyle yapılan yapılarda
çatılar, kubbeler kurşun kaplanmış, çok az kiremit kullanılmış.
Güneş ve yağmurun etkisinden korunma amaçlı olarak tercih edilen
sütunlu revaklar, geniş saçaklar yapılarda kurtarıcı olmuş. Sarayın
bahçeleri ve içi çeşmeler, kurnalar, fıskiyeli havuzlar, sebillerle
donatılmış, su şebekesi haricinde birçok sarnıç yapılmış. Çiçeklerle
süslü bahçelerde, taş yürüyüş yolları, geyik, ceylan, devekuşu,
tavuşkuşu gibi hayvanların dolaştığını, Arslanhane, Fil bahçesi
olduğunu belgelerde kayıtlara geçtiği ve minyatürlerde resmedildiğini
görülüyor.
Babüsselam Orta Kapı ve İkinci Avlu
Demir
kapısı üzerinde 1524 tarihi taşıyan, İki konik başlı kulenin yükseldiği
orta kapı, günümüzde müzenin giriş kapısı hüviyetinde bulunuyor.
Bu kapı ve kuleler içinde Kapıcıbaşılarına ayrılmış odalar ve bazı
vezirlerin, devlet büyüklerinin kapıdan çıkmadan tutuklanıp konulduğu
zindan benzeri, izbe odalar yer alıyor. Kapının II. Avluya bakan
kısmı geniş saçağında, 18. asır barok süslemeler görülüyor. Bizans
eserlerinin de bulunduğu II. Avlunun dört tarafında sütunlu revaklar
olup, sağ tarafta mutfak binaları, sol tarafta Zülüflü Baltacılar
Koğuşu, saray atları için yapılmış olan Saltanat Arabalarının sergilendiği
Has Ahırlar yer alıyor. Avlunun kuzey köşesi ise Harem kapısı bulunuyor.
Mutfaklar
II. Avludan mutfakların bölümüne Kileri Amire, Has Mutfak, Helvahane
isimli üç kapıyla geçiliyor. Eski kiler ve yağhane olarak kullanılan
Kileri Amire kapılı bölüm, günümüzde arşiv olarak kullanılıyor.
Taş döşeli avlunun çevresinde onarım atölyeleri yer alırken, eskiden
aşçı koğuşu olarak kullanılan bölüm günümüzde Gümüş ve Avrupa Porselen
seksiyonu olarak hizmet veriyor.
Her gün yaklaşık dört bin kişilik yemek yapılan silindirik bacalara
sahip Saray Mutfakları bölümünde, günümüzde Çin ve Japon porselenleri
sergileniyor.
Kubbealtı
400 yıl boyunca devlet işlerinin yönetilip önemli kararlar alındığı
yapı, 16. Yy da inşa edilmiş olup birçok kez tamirat görmüş. Yapının
bitişiğinde Adalet Kulesi adını taşıyan ve üst katı 19. yy da yapılmış
kulede padişahların katılmadığı toplantılarda kafes arkası “Sultanın
dinleme yeri” de yer alıyor.
Akağalar
Kapısı
Sarayın III. Avlusuna açılan bu kapı, Babü’sa-ade ve Arz Odasının
karşısında olması nedeniyle Arz Kapısı olarak anılıyor. Bugünkü
şeklini 18. yy da alan kapının üzerinde bir ayet, II. Mahmut’un
tuğrası ve iki tarafta tuğra biçiminde yazılar bulunuyor. Padişahların
tahta çıkışı, cenaze törenleri, yeniçeri ve halkın şikâyetlerinin
dinlendiği, merasimlerin yapıldığı, bayram günlerinde sabahın erken
saatlerinde meşalelerle aydınlatılarak sadrazamın bayramının kutlandığı
yer alarak biliniyor.
Arz Odası
Akağalar Kapısından geçince tam karşımıza gelen Arz Odası, 22 sütun
üzerinde geniş saçaklı, cephesinde çeşme, cini ve mermer korkuluklarla
süslenmiş, sarayın önemli bir merasim yeri.
İçinde padişahın oturduğu bir taht bulunan Arz Odasında sadrazam
ve yüksek seviyeli devlet adamları kabul edilmiş. Taht arkasında
yer alan dolapta ise padişahın kavukları bulundururmuş.
Yapının etrafında gezinti yerleri ile III. Ahmet kütüphanesi tarafına
inen merdivenler bulunuyor.
III. Ahmet Kütüphanesi
Sultan III. Ahmet (1703-30) tarafından 1719 yaptırılan kütüphanede,
saray olarak kullanılan zamanda Türkçe, Arapça, Farsça olmak üzere
3515 yazma eser bulundurulmuş.
Kitapların nemden korunması düşünülerek kütüphane zemin kat üzerine
inşa edilmiş, merdivenle çıkılan dar bir revak ve önünde güzel bir
çeşme ilave edilmiş. Okumak için gerekli olan aydınlığa kavuşması
amacıyla yapının bol pencereli olması sağlanmış.
|
|
|
Akağalar
Kapısı
|
Arz
Odası
|
III.
Ahmet Kütüphanesi
|
Hazine
Binası
Bizans kalıntısı üzerine Fatih Sultan Mehmet tarafından inşa ettirilen
köşk sonraları Hazine Dairesi amaçlı kullanılmış.
Fatih Sultan Mehmet’in Köşkü olarak da bilinen bu yapı büyük ihtimalle
sarayda padişah için yapılmış ve ikametgâh olarak kullanılan ilk
yapılardan biri olduğu biliniyor.
Hırka-i Saadet Dairesi
Topkapı Sarayında mukaddes emanetlerin saklandığı binaya itina gösterilmiş,
iç ve dış süslemelerle dönemin özellikleri yansıtılmaya çalışılmış.
Giriş kapısı olarak kullanılan ve şadırvanlı sofaya açılan kapı
kitabesinde Sultan III. Ahmet’in imzasıyla bir besmele, iki yanında
bulunan pano hainde çiniler, tuğra biçiminde yazılar çevreliyor.
Hırka-i Saadet Dairesi, şadırvanlı sofa, destimal odası, arzhane
ve ona bağlı has oda ile silahlar hazinesinden oluşuyor. Bina yanında
Has Odalar koğuşu, günümüzde minyatür kitaplarının ve yazma eserlerin
toplandığı müze kütüphanesi olan Ağalar Cami yer alıyor. Hırka-i
Saadet girişi önündeki bahçede ise bir güneş saati bulunuyor.
Dördüncü
Yer
Üçüncü avludan, biri kapalı üç geçitle dördüncü avluya geçiliyor.
Köşkleri, bahçeleri ile dinlenme mahallini andıran bu bölümde, Lale
Devrinin önemli eğlenceleri gerçekleştirilmiş. Birbirlerinden setlerle
ayrılan köşkler, alanlar arasına yerleştirilmiş fıskiyeli havuzlar
göz okşayan sanatsal değerler arasında görülüyor.
Revan Köşkü
Sekizgen planlı olup, 17. Yüzyıl mimari süslemeleri, renkli camlarla
süslü pencereleri, sedef kakmalı kapı ve dolap kapakları, çinileri
sanat değeri taşıyor.
|
|
|
Hazine
Binası
|
Hırka-i
Saadet Dairesi
|
Revan
Köşkü
|
Bağdat Köşkü
Topkapı Sarayının en zarif köşkü olarak nitelendirilen sekizgen
planlı yapı, IV Murat tarafından Bağdat seferini anıtlaştırmak için
1639 da yaptırılmış. Köşk geniş saçaklı olup kuzey bölümü sütunlar
üzerine oturtulmuş. Duvarlarında zarif ve çok değerli çiniler, çini
üzerine yazılı ayetler, ahşap üzerinde sedef kakma örnekleri burada
da görülüyor.
|
|
|
Bağdat
Köşkü
|
Bağdat
Köşkü
|
Bağdat
Köşkü
|
Sünnet
Köşkü
Sünnet Odası olarak anılan bu bölüm Bağdat ve Revan Köşklerine nazire
yaparcasına I.İbrahim tarafından yaptırıldığı belirtiliyor. Yapının
iç ve dış duvarları nadide çinilerle kaplanmış.
Özellikle dış çinilerde bitki ve hayvan motifli mavi çini panolar
ilginç desenlerler sergiliyor.
Köklerin çevrelediği setten merdivenle inildiğinde solda ahşap yapısıyla
iki bölümlü Mustafa Paşa Köşküne ulaşılıyor. Hekimbaşı Odası, hekimbaşı
tarafından eczane ve çalışma yeri olarak kullanılmış.
Marmara’ya bakan Mecidiye Köşkü 19. Yüzyıl etkisinin görüldüğü taş
duvarları dikkat çekerken yanında Sofa Cami yer alıyor.
Harem
Dairesi
Girilmesi
yasak olan yer anlamına gelen Topkapı Sarayı Harem Dairesi, 16.
Yüzyılda kurulmuş ve giderek genişlemiş. Harem kısmı tümüyle Haliç
kıyılarına bakan, boğaz rüzgârlarına korunaklı bir konuma sahip
aynı zamanda önünde Haliç’e dek uzanan, saray kadınlarının gezinmeleri
için bahçeler bulunan bölüm olarak tasarlanmış. Harem, Karaağalar
Bölümü, Kadınlar Bölümü, Padişah Bölümü olmak üzere üç bölümden
oluşup, bu bölümde yaşayanlar için 400 oda, hamamlar, helâlar, cariyeler
için bir hastane ve mutfaklar inşa ettirilmiş. Saray içinden Harem
Dairesine, arabalar, kuşhane, olmak üzere üç kapıdan giriş sağlanmış,
etrafı, odalar, revaklarla, taşlıklar çevrilmiş.
Sarayın kontrol kulesi ve padişahın divan toplantılarını izlediği
odanın karşısında ki kule kapısı, taşlığın sol tarafında olup, sağ
tarafta üç katlı Harem Ağaları Koğuşu bulunuyor.
Haremde kadınların yaşadığı bölümler Valide Sultan Taşlığı, Cariyeler
Taşlığı, Gözde ve İkballer Taşlığı adıyla üç taşlık etrafında kümelenmiş.
Valide Sultan Dairesini, padişaha ait dairelerden ayıran ve haremin
en büyük mekânı olan bu salon Hünkâr Sofrası adıyla anılıyor. Konser
ve gösterilerin yapıldığı bu salonda içinde padişaha ait taht, Valide
Sultan, Kadın Efendi, Gözdeler için sedirler yer alıyor. Batı tarafında
ziyarete kapalı olan III. Selim ve I. Abdülhamit odaları bulunuyor.
Sultan III. Murat tarafından yaptırılan Padişah Dairesi, köşk mahiyetinde
olup, çeşmesi, şöminesi, baldakinleri, çinileri ve tavan süslemeleri
ile 16. yüzyıl özellikleri taşıyor. III. Ahmet’in ilave ettirdiği
yemek odası, duvarlarında bulunan meyve tasvirleri nedeniyle Yemiş
Odası olarak anılıyor. 17. yüzyılda değişikler yapılarak kuzey kısmına
veliaht dairesi eklenmiş, birbirinden geçişi olan bu iki mekânda
çiniler, alçı pencereler, sedef dolap kapakları, şömineler, pencere
içi çeşmeler görülüyor.
Veliaht dairesinden çıktıktan sonra, sol tarafta gözdeler ve ikballere
ayrılan daireler, Kuzeyde Sultan Abdülhamid’in Mabeyn dairesi bulunuyor.
Haremi bir uçtan diğer uca geçen dar geçit ise, Karaağalar Taşlığı
ile Kutsal Emanetler dairesinin terasını birbirine bağlıyor. Bayramlarda
padişahın buradan geçerken cariyelere altın serptiği ve bu yolun
Altın Yol olarak anıldığı iddia ediliyor.
Cellâtlar Çeşmesi
Topkapı
Sarayı Babüsselam kapısına giden iki yanı ağaçlı yolda, bilet gişelerine
gelmeden önce yolun çimenlik ve çiçeklerle kaplı sağ tarafında yaklaşık
25-30 metrelik bir kule yükseliyor. Bu taş örme kulenin altında
bulunan çeşme Cellâtlar Çeşmesi olarak biliniyor. Çeşmenin tüyler
ürpertici bu ismi almasının nedeni ise bulunduğu duvarın hemen arkasında
Topkapı Sarayı ön bahçesinde saray görevlisi cellâtların konakladığı
yerlerin olması ve infaz edilecek suçluların bu çeşme önünde infaz
edilmeleri. Genellikle sağır ve dilsizlerden seçilen cellâtlar sarayda
verilen ölüm cezalarının infazı sonrasında kanlanan ellerini ve
infazda kullandıkları balta gibi araç gereçleri bu çeşmede yıkamışlar.
Çeşmenin sağı ve solunda kesik başların teşhir edildiği kelle taşları
yer almış duvarların içine yapılan bu kelle taşlarına ibret taşları
da denilmiş.
1924 yılının Mart ayında müze olarak ziyarete açılan Topkapı Sarayı,
yapı itibari ile modern müzecilik uygulamasına elverişli görünmemekte.
Yüksek kubbeleri, çinilerle kaplı yüksek duvarları, dar kapıları
ile geçitler sağlanan müze sarayın, birbirini takip eden bağlantı
galerileri olmadığı için her bölüm sonrası önce bahçeye çıkılıp,
müstakil yeni salonlara kendi kapılardan tekrar giriliyor.
Herşeye rağmen Topkapı Sarayı için Türk mimari tarihi müzesi de
denilebilir. Türk mimarisinin her dalda en belirgin özelliklerini
belirli tarih dilimleri içinde barındıran, eğitici yönü yüksek olan
saray, İznik ve Kütahya çini kaplamaları, ahşap üstü kalem işleri,
işlemeleri, alçı pencereleri, taş işçiliği, geleneksel mimarisi,
iç ve dış dekorasyonlarıyla hayranlık uyandıran özelliklere sahip
bulunuyor. >> Harem Dairesi Fotoğraf
Galerisi
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
©
, Sihirlitur'daki tüm yazılar ve fotoğraflar
Haluk
Özözlü'ye
aittir, alıntı yapılamaz, izinsiz kullanılamaz.
|
|
|
|