|
Üsküdar, İstanbul’un köklü geçmişi olan, camileriyle ünlü,
Avrupa yakasının en güzel seyir sahiline sahip yoğun yerleşim
yerlerinden biri.
Boğaz hattı vapurlarının, Haliç bağlantısı ile Kabataş, Beşiktaş
yolcu motorlarının karşılıklı seferleriyle ve 2014 yılında
bunlara eklenen Marmaray tüp geçit hattı ile yolcuların bir
transfer noktası, bir tür basamak özelliği olan semt.
Şehir hatları gemilerinin, yolcu motorlarının biri kalkarken,
ikisi iskeleye yanaşıyor.yolcu trafiğine sahil boyunca balık
tutanlar, otobüs duraklarında bekleyenler, Semsi Paşa Camisinin
her iki yanında kafelkerde oturanlar da eklenince Üsküdar
tam bir panayır alanına dönüyor.
Üsküdar’ı sadece gezmek için gelen insan sayısı bir Sultanahmet,
bir Kadıköy, bir Beyoğlu veya Bakırköy, Beşiktaş gibi değil
ama, yine de bünyesinde barındırdığı muhteşem panoraması ile
Üsküdar, Salacak sahilleri ile emsalsiz güzelliklere sahip,
nefes borusu.
Aynı
zamanda eski nostaljik havası da kalmadı, hani bir zamanlar
Tekel Binası önünde duran çektirmeler yok, panoramaya zenginlik
katan buharlı gemiler görünmüyor, hele hele Üsküdar iskesinden
inen yolcuyu bekleyen strepenteli dolmuşlar da kalmadı. Hatta
Doğancılar'dan sonra Üsküdar Meydanında bir kaç yer dolaşan
ve en son deniz kenarına getirilen zarif kubbeli inzibat kulesinin
yerinde bile yeller esiyor. Günün balığını, uskumruları, istavritleri,
sarıkanat, çinekopları vapurdan inen telaşlı yolcuya taze
taze sunan balıkçılar adeta buhar olup yok oldular.
Bunlara rağmen Kızkulesi, Üsküdar camileri, çeşmeleri ile
görülmeye değer gezilecek birçok yeri de hala bulunuyor.
İsterseniz Çamlıca tepesine İstanbul’a tepeden bakmaya, isterseniz
Kuzguncuk, Beylerbeyi, Çengelköy Boğaz hattına uzanabiliyorsunuz.
Tercihinize göre Salacak, Harem arasında kuytuda kalmış güzellikleri
keşfe çıkarak, daracık sokaklarda dolaşıp mahalle havasını
teneffüs edebilirsiniz.
Semt zamana ayak uydurmaya çalışsa da son nefesini vermeye
yüz tutmuş tek tük kalan ahşap evler ve restore edilen şanslıları,
sokaklarda oynayan çocukların çığlıkları, mezarlıklar, çeşmeler,
çay bahçeleri sizi birhayli eskiye götürecek özellikler taşıyor.
Üsküdar’ın merkezinde yaptığımız sihirli turumuzda merkeze
yakın çevrede ne var ne yok, neler yapabilir, neler görebiliriz,
dar bir çapta ona bakmak üzere biraz dolaşıp, kısa molalar
vereceğiz.
Üsküdar’ın kalbi hiç şüphe yok ki İskele çevresinde atıyor,
zira burada çok yoğun bir yolcu trafiği var. Üsküdar’ı bağlantı
noktası olarak kullananlar için burası bir geçiş noktası buna
bir de Üsküdar’da oturup çarşı pazar alışverişe gelenler de
eklenince güneşin doğum saatlerinden, gecenin karanlığına
kadar süregelen bir kalabalık hep var oluyor.
İskele meydanında bir büyük meydan çeşmesi, iki büyük cami,
biri Mihrimah Sultan, diğeri Yeni Valide Camii, bir de koca
Sinan’ın eseri yalı camilerden olan Şemsi Paşa Cami üçgeni
arasında yaptığımız turda çarşılar da önemli yer tutuyor.
Bunların başında da Balıkçılar çarşısı geliyor.
Önü fiskiyeli süs havuzuyla Belediye Binası yanında ki Mimar
Sinan çarşısı, gelip geçenlerin uğrak yeri. Bir'de Balıkçılar
Çarşısı var. Çarşının balıkçıları, manavları tezgâhlarına
pek bir önem verip, sattıkları ürünleri kendilerine has dekoratif
usullerle sergiliyorlar.
Bir manav tezgâhı tablo gibi düzenlenmiş bir renk cümbüşü
olurken, tezgâhlarda balıklar adeta kitap gibi dizilmiş halleriyle
kendilerini seyrettiriyor.
Bir bakıyorsunuz bir köşede “Kanatçı Pala” tavuk ürünlerini
öyle bir şişe dizip çeviriyor ki, manzara karşısında daha
ne olsun dedirtiyor. Bir başka köşe ya kafe, ya büfe, terası,
salonu, balkonu, bahçesiyle illaki oturup mola vermeye neden
olacak bir açı, bir manzara sunuyor. Hiç yoktan yere acaba
beşinci katta ki bir teras kafeden Üsküdar Meydanı nasıl görünüyor
diye defalarca merakınıza yeniliyorsunuz.
Üsküdar'da tarihi “Kanaat Lokantası” da yer alıyor. Temiz,
ferah salonu ve 1933 tarihine uzanan geçmişiyle beğeni kazanan
halk lokantası, etli, zeytinyağlı yemekleri tatlılarıyla yerli
ve yabancı konukların uğrak noktalarından sayılıyor. Sabah
11.30’dan itibaren mutfaktan henüz çıkmış ve tezgâhlarda sergilenen
yemekler galeri gezer gibi seyrediliyor, seçim yapmakta kararsız
kalmanıza neden oluyor.
İskele meydanı gişeler, büfeler, çiçekçiler, otobüs ve taksi
durakları, satıcılar, yolcular, balık tutanlar, çay bahçeleri,
nikah salonu ile her daim kıpır kıpır, capcanlı.
Boğaz’a Karadeniz’e doğru giriş yapan gemileri ilk Üsküdar
karşılıyor, Marmara Denizine çıkış yapanları son Üsküdar uğurluyor.
Yatay geçiş yapanlarla dikine geçen tekneler, şehir hatları
vapurları, yolcu ve balıkçı motorları, feribotlar, deniz otobüsleri
hiç eksik olmuyor.
Üsküdar’ın gerilere doğru uzanan sokaklarında oturanlar, bir
nefes almak için başta iskele ve Harem’e uzanan sahil şeridine
gelerek en az para harcamayla muhteşem bir manzaraya karşı
yorgunluk atabiliyorlar.
Burada ki bilhassa Şemsipaşa Camii çevresinde ki sahil boyu
dizili çay bahçelerinde ekmek arası balık tava da satılıyor,
et, tavuk ızgara da yenebiliyor. Fakat asıl keyifli yer İstanbul'un
en keyifli, en güzel panoramasına sahip Kızkulesi karşısına
denk düşen Filizler Köfte'nin yeri oluyor.
İsterseniz iç kısımların birinde isterseniz açık bölümlerde
tarihi yarımada ve Kızkuleli boğaz girişine karşı köftelerinizi
yerken oturduğunuz yerinizden kalkmak istemiyorsunuz .
Yoo hayır ben köfte yemeyeceğim, çay kahve içmek bana yeter
diyenlerdenseniz genellikle gençlerin rağbet ettiği yine aynı
manzaraya karşı basamaklı kafelerin birine yerleşiyorsunuz.
Yol boyu oto park olarak kullanılan yürüme platformunun üzerinde
ki banklar da bir seçenek. Birasını beraberinde getirenler
banklarda soluklanıyorlar.
Falcılar, sevgiliye vermek için gençlere gül satanlar, çekirdek,
pamuk helva, kağıt helva, dondurma satıcılarının hepsi Salacak
Üsküdar arasında gezi yapanların ağızlarını tatlandırmak için
aralıksız hizmet veriyorlar.
Sabah aynı kulvarda yürüyüş, koşu yapan hanımlar beyler, bir
kafede çayını yudumlayıp vakit geçirenler, köpeğini gezdirenler,
denize karşı konumlanmış banklara oturup dinlenenler, aracını
yol boyunca park eden veya bisikletle dolaşanlarla hep birlikte
oluyorlar. Sirkeci’den kalkıp Harem’e yanaşan feribot iskelesine
kadar, göz okşayan birçok yer bulunuyor. Bunlardan biri de
Kızkulesi karşısında yer alan önceki yıllarda yani 60’lı yılları
kastediyorum denize sıfır kumsalı olan, dalgaların kumsalı
okşadığı yıllarda iskele olarak kullanılan Salacak Eminönü
seferi yapan vapurların yanaştığı Salacak Vapur İskelesi.
Günümüzde önce sahil doldurulup beton atılması ve yol geçmesiyle
gerilerde biraz da yarı beline dek çukurda kalmış. “Lokal
Salacak” adıyla kahve olarak hizmet veriyor.
Kapalı ve açık kısımları, ağaç altı çınar gölgeli oturaklarına
oturanlar, bir yandan çaylarını yudumlarken diğer yandan boğaz
havasını soluyarak geçmişe dalıp gidiyorlar. Vapur yanaşmasa
da, yolcular karşılanıp uğurlanmasa da gündüz balıkçılar,
yaşlı emekliler, semtin gediklileri birbirlerine takılıp sohbet
ediyor, akşamları ailelerin gelişiyle daha bir kahve kalabalıklaşıyor.
Sahil boyu dalgalara dayanıklı yolu tutabilecek, üzerinde
yürünebilecek, oturabilecek düzgün kayalarla dolu. Zaten fotoğraf
çekmek veya seyir için biraz yaklaşınca, yenip bırakılmış
çekirdek kabuklarından buraya gelenlerin saatlerce vakit geçirdiğini
anlayabiliyorsunuz.
Birkaç adım ilerde küçük bir balıkçı barınağı var. İçinde
renk bolluğuna sahip tekneler ve dışında Kızkulesi görünen
sanki duvar tablosu, her köşesi ayrı bakılası güzellikler
taşıyor.
Gözlerinizi ufuk hattına doğru gezdirirseniz sol başta Ahırkapı
feneriyle başlayan panorama, Sultanahmet Camii, Ayasofya,
Topkapı Sarayı, Galata Kulesi, Galata Limanına yanaşmış gemilerle
devam ediyor, efsanesiyle ünlü Bizans eseri olan Kızkulesi’ni
içine alıp sizi boğazın içine sokuyor. Artık bundan sonra
Beşiktaş, Levent istikameti bakış açınızda ki kadraja giriyor
ve gökdelenlerin kim daha yüksekten bakacak rekabetine tanık
oluyor, bu işin sonu nereye varacak diye endişe duyuyorsunuz.
Yolun devamında Kıyı Kurtarma istasyonu taşınmasına karar
verilen Harem otobüs terminali ve feribot iskelesi, serbest
bölge, Haydarpaşa yer alırken Üsküdar’dan başladığımız yürüyüşümüze
geri dönüyoruz.
Yolun kara kısmında nasıl kalmışsa kalmış yeşil alan sahil
yolunda Salacak-Harem semtlerine doğru yükseliyor. Eteklerinde
sırayla tek katlı kafeler boylu boyunca sıralanmış bir kaç
tarihi ahşap köşk ve yeni beton konaklar eşliğinde Salacak
semtinin içine derinliklerine ilerliyoruz. Köklü semtin anıt
ağaçları, ahşap köşkleri, tarihi çeşmeleri arasında yükselen
yeni yapılar göze çarpıyor. Konuşulanlara kulak misafiri olursanız
daire fiyatlarının bir buçuk iki trilyon liralarla teleffuz
edildiğine tanık oluyorsunuz.
İç kısımlara da bir göz atalım derseniz önce İmrahor’da Ayazma
Cami var ki diğer camilerden farkı görülmeye değer. Caminin
çevresinde yapacağınız tam turda dış kapılarında ve caminin
her cephesinde birkaç kuş sarayı barındıran yapısıyla, çeşmesiyle
geçmişin izlerini günümüzde yaşayacaksınız. Kuş sarayına bir
başka benzer örneği ise Haydarpaşa Selimiye Kışlası arkasında
bulunan Selimiye Camisinde görülebiliyor.
(Kuş
Sarayları fotoğrafları geniş biçimde sihirlitur.com Belgesel
bölümünde görülebilir).
Kuşlardan bahsetmişken Doğancılar Parkı akla geliyor ama
önce Üsküdar meydanından ilerliyoruz, yolun dönemecinde kavşaktan
içeri doğru Cuma günleri aşırı bir kalabalıklar yaşanan ve
yoğun trafik akışına sahne olan Üsküdar Pazarı göze çarpıyor.
Yokuşu Doğancılar'a doğru yaklaşık 200 metre çıkınca yine
köşe başında bir park alanıyla karşılaşıyoruz. Doğancılar
Parkının ortasında bir süs havuzu su fıskiyesiyle yanı başında
ise bir kaplan bir de aslan heykeli yer alıyor.
Park, çeşmesi, bankları, yeşil dokusu, jimlastik, spor aletleri
ile çevrenin gözdesi.
Üsküdar, camileri bol bir semt, bunun yanı sıra adım başında
karşınıza tarihi bir imaret, medrese, çeşme, türbe, mezarlık,
çok sayıda tekke çıkıyor.
Camiler arasında Eski Valide Camii ile Mihrimah Camii iskele
karşısında, Semsipaşa Camii sahilde, Valide-i Atik çarşı boyunca
Zeynep Kamil Hastanesine doğru yokuşu çıkarken solda ve bir
hayli içerde, aynı bölgede Çinili Camii, görülürken, Kaptanpaşa
Cami, Rumi Mehmet Paşa Camii, Üsküdar Salacak arasında biraz
içerde yer alıyor.
Mihrimah
Camisinin meydana bakan dış duvarında kapı çıkışına yakın
bir de güneş saati yer alıyor. Camii yanında bulunan çiçeklerle
bezeli küçük bir mezarlık, sadırvan görülebilir.
Mihrimah Sultan Camisinde kuş sarayı yok. Buna karşın Yeni
Valide Camii cephelerinde, çoğu yağışlardan yıpranmış, harap
vaziyette ve değişik formlarda kuş sarayı bulunuyor.
Fotoğraflarda
Ayazma Camii, Ayazma Camisi kuş sarayı, Yeni Valide Camii
dış ve iç, Mihrimah Sultan Camii içi, Kaptanpaşa camii içi
, Valide Atik Camii dış ve iç görünümleri sıralanıyor.
Bir not olarak ilave etmekte yarar var. Önceki yıllarda İstanbul’da
ki “Selatin Camileri” konulu çalışmam nedeniyle sultanların
yaptırdıkları camilerin içini dışını, detaylarıyla fotoğraflamıştım.
Birçok cami hırsızlık olabileceği kuşkusuyla camiler ezan
zamanı açılıyor, namaz bitiminde kapısı kilitleniyordu. Bu
nedenle Kaptanpaşa, Çinili Camii, Rumi Mehmet gibi camilerin
içini görmek isterseniz namaz saatlerini kollamalısınız. Cuma
günleri dışında çok kalabalık olmuyor.
Bu yazıyı hazırlamaya başladığım ilk tarih 24 Mayıs Cumartesi,
saat 12.00 civarıydı, tam da Marmaray Üsküdar istasyonunu
yazmaya başlıyordum, fotoğrafını çekerken bir hafta öncesinde
Soma’da yaşanan maden faciasından etkilenmiş olacağım ki istasyon
çıkışını soğuk bulmuş, istasyon girişini kendimce maden ocağı
girişine benzetmiştim.
İstanbul gibi her an deprem bekleyen bir kentte, yerin dibine
girmek, denizin altından tüple karşıya geçmek ne kadar güvenli
olabilir ki diye düşünmedim değil.
Saatler 12.26’tıyı gösterdiği anda ise oturduğum yerde dipten
gelen bir tekme yemiş gibi şiddetle sarsıldım. Gökçeada açıklarında
kimi ajanslara göre 7.2 Kandilli Rasathanesine göre göre 6.5
büyüklüğünde deprem olmuş, Ege, Çanakkale, İstanbul başta
olmak üzere geniş bir bölgede sert biçimde hissedilmişti.
Tavana astığım sarkaç, acı gerçeği ispatlarcasına bir o yana
bir bu yana gidip geliyordu. Kabataş’tan Üsküdar’a baktığımda
ise aklıma ilk gelen bu depremde deniz dibine döşenen Marmaray
olmuştu….
Böyle durumlarda insan ilk önce TV haber kanallarını tarıyor,
haber veren medya yayın organları gecikmişse bu defa internet
sitelerinden bir şeyler öğrenmeye başlıyor, gözler, cep telefonuna,
pantolon, kimlik, cüzdana kayıyor, sanki her şey bir anda
değerini yitiriyor, çok geçmeden heyecan geçiyor, hayat normale
dönüyor…
Üsküdar
Deniz Trafik Kulesi
|
Üsküdar
Önlerinde Yelken Yarışı
|
Üsküdar
Meydanı
|
Üsküdar
Belediyesi Karşısı
|
Valide
Sultan Ayşe Sinperver Çşm.
|
Mihrimah
ve Şemsipaşa Camileri
|
Salacaktan
Kızkulesi Seyri
|
Sokullu
Mehmet Paşa İlk Okulu
|
Üsküdar
İskele Çevresi
|
|
|
|
|