Şehir
arenasının bir ayağı Eminönü ise diğer ayağı da kuşkusuz Karaköy.
Gezimize başlamadan önce kısa bir tanımlama gerek.
Nasıl tahtacılar, sobacı, mangalcılar Tahtakale, kumaşçılar Sultanhamam,
kitapçılar Cağaloğlu'nda toplanmış iseler, bankalar, hırdavatçılar,
elektronikçiler de Karaköy'de toplanmış.
İstisnalar yok mu derseniz var tabii hem de başka yerde olmayanlar
bile burada.
Çok özel yerler olduğu gibi, çok da farklı güzellikleri bir arada
barındıran, geçmişi çok eskilere dayanan tarihi bir semt Karaköy.
Karaköy'den başlayıp Kabataş'a doğru uzanacağız, hem alış veriş yapacak,
hem kültürel, hem turistik, hem de lezzetli bir geziye çıkacağız.
Kahvaltılıklar, çikolatalar, baklavalar ve daha neler neler.
Karaköy Meydanına açılan Yüksek Kaldırım yokuşu, yanı başında, paralelinde,
hatta bankalarıyla ünlü Bankalar Caddesinde ilk basamakları bulunan
Kamondo
Merdivenleri sizi Galata Kulesine, dolaysıyla Beyoğlu'na taşıyor.
Beyoğlu'na bir çıkış da tarihi tünelle olur ki onun da bir ayağı Karaköy
de yer alıyor.
Tünelin yan sokağında sıkışıp kalmış, bir çoğumuzun telaştan mıdır
bilinmez, gözümüzden kaçan Bereketzade Medresesi ve Camisi bulunuyor.
Hanlar arasına sıkışıp kalmış medresenin bilhassa kapı tokmağı ve
cephesinde bulunan zarif kuş evi görmeye değer güzellikler taşıyor.
Gerek Ziraat Bankası terasında ki gerekse Yüksek Kaldırım Yokuşu başında
ki heykeller, görülesi güzellikte.
Çevre Unkapanı'na doğru alet edevat, hırdavat, banyo, mutfak aksesuarları
satanlarla dopdolu.
Dükkânlar, çarşılar, işporta tezgâhları, ilginç testereler, tornavida,
matkap uçları, çekiçler, klozetler, mutfak dolapları, kilit çeşitleriyle
dher tezgahta mutlaka ihtiyacınız olan bir şeyler bulunur.
Banyo küvetleri de vardır, iş eldiveni, tel kafesler, kürek sapları
da. Kısacası her eve lazım bir şey mutlaka vardır, çeşitler de yerlisi
yabancısı ile istemediğiniz kadar boldur. Hiçbir şey almasanız bile
mutlaka bir gün boya almak için de gidilir Karaköy'e, daha doğrusu
Perşembe pazarı adıyla bilinen Haliç'e paralel sokaklara.
|
|
Diyelim ki hırdavatla işiniz yok. Karaköy Meydanına açılan kapısıyla
Selanik Pasajı'na bir gün işiniz düşer, ya çok sevdiğiniz elektronik
aletinizin bir parçası için, ya da ne bileyim cızırtı yapan radyonuzun
düğmesine sıkmak, temizlemek için sprey almak üzere elektronikçilere,
Bankalar Caddesinde ki elektrikçilere bir uğrarsınız. Burada ki dükkânlar
aspiratör çeşitleri, lambaları, aplikleri, avizecileri ile gün boyu
uğrak yerleridir. Yukarda belirttiğim gibi Karaköy'de yok yoktur.
Büro malzemeleri, para kasaları, balık adam malzemeleri, şişme bot
satıcıları, oltacılar hepsi buradadır. Laf arasında belirtmiş olayım
İstanbul genelevi de burada hizmet vermektedir.
Galata
Köprüsü'nün Karaköy Ayağı
Şimdi
Karaköy Meydanı'ndan deniz tarafına doğru geliyoruz. Galata Köprüsü
bağlantı ayağı trafik akışı ve tramvay güzergâhı ile yeni ve hareketli
bir görünüme bürünmesi bir yana, toprak seviyesinin altında da bir
başka dünya yaşanır.
İstanbullu
Karaköy alt geçidini kullanır, yolun karşı tarafına, yani Perşembe
Pazarı ile Necatibey Caddesi tarafına bu geçit ile geçer durur.
Karaköy alt geçidi de Eminönü geçitleri geçişlerinde olduğu gibi
deniz seviyesinin altına inildiği ender yerlerden biridir.
Telefon, butik, parfüm, bahçe malzemesi, müzik seti, televizyon,
anten, TV kumanda elektonik eşya, elektrikli traş makinası ve her
bişey satıcıları ile doludur.
Karaköy
sahilinin en güzel taraflarından biri kıyıdan şöyle karşıya doğru
tadına vararak seyretmek olabilir.
İsteyenler bu seyire balık+ekmek 10 TL vererek lokantada oturup
ekmek arası balıklarını yerken görsel lezzete damak zevki de katabilir.
Mesela
neler gördüğümüze bir bakalım.
Galata Köprüsünün üstü balık tutanlarla cıvıl cıvıl dır.
Geri fonda Yeni Cami siluetiyle beraber iyi fotoğraf verir, ara
sıra Eminönü'ne yanaşan şehir hatları gemileri ile renklenir, İstanbul'a
gelen turistlerin mutlaka fotoğrafladıkları yerlerin başında gelen
bir mekandır.
Öğle saatlerine kadar ters ışık alır.
Köprü altından aniden çıkan bir römorkör sizi eski yıllara götürürken,
Kadıköy'e çalışan dolmuş motorları da geçer, Haliç'e giriş çıkış
yapan diğer teknelerde.
Haliç'e giren büyük gemiler de olur ama onlar belirli günlerde köprünün
gece açılış saatlerini beklerler, biz pek o saatleri görmeyiz.
Köprünün
Karaköy ayağında oturacak çeşitli meyhane, restoran, fast food türü
büfeler, nargileciler de vardır.
İsteyene restoran, isteyene salaş balık lokantaları doludur, haliyle
Galata Köprüsü'nün Karaköy ayağı motor iskelesi arkasında Karaköy
Balıkçılar Çarşısı balık alacak ve balık yenecek bir seçenek olarak
ziyaretcileri ağırlar.
Üst satırlarda hazır Kadıköy demişken, Kadıköy Karaköy arasında
sefer yapan gemiler iki kıtayı birbirine bağlarken, gece gündüz
milyonlarca yolcu taşınır.
Seferlerden bazıları Haydarpaşa uğraklıdır. Haydarpaşa garı tadilat
sırasında kaynak nedeniyle çıkan bir yangınla 2018'e gelindiğinde
tamiratı devam ediyor ama Karaköy Haydarpaşa seferlerin çoğu tren
yolcusu taşırdı.
Haydarpaşa
Garı devre dışı kalmadan önce vapurla gelen tren yolcularına trene
binince, belki Kars'a kadar İstanbul Karaköy anıları refakat ederdi...
Yıllar önce "İstanbul'un Kömürlü Gemileri" konulu bir fotoğraf sergisi
açmıştım Karaköy yüzer vapur İskelesi sanat galerisinde. Galerinin
açılışının ilk sergisiydi.
Gemiler yüzer iskeleye yanaşınca iskeleyle beraber duvarlarda asılı
duran benim gemi fotoğraflarım da sallanırdı! Serginin bir de şeref
defteri vardı, sayfaları trene binenlerle, trenden inenlerin duygu
yüklü anıları süslüyordu.
Her iskelede olduğu gibi bir sonraki sefere kalmamak için telaş
edenler, yorgun, asık suratla inip binenler, okul talebeleri, aşağı
yukarı hep aynı yolcuları,
aynı sefer saatlerinde taşır durur.
Buraya kadar her iskelede buna benzer şeyler yaşanır yaşanmasına
da, farklı olan iskelenin arkasında Topkapı Sarayı, Ayasofya Müzesi
silueti bir tarafta, Yeni Cami, Süleymaniye Cami, Beyazıt Kulesi,
Yavuz Selim Camii silueti diğer bir tarafta olmasıdır.
Sefere çıkacak olan geminin kıç tarafına bir görevli gelir, kaptana
arkanın müsait olup olmadığını gösterir şekilde tabela tutar, vapur
tornistana kalkar, iskeleden geri geri çıkar, deniz köpürür, martılar
çığlık çığlığa dalış yapar sulara, karışan köpüklere.
Manevra tamamlanır, vapur burnunu rotasına çevirir, sefer başlar.
Vaktiniz varsa, sakin sakin bu tabloyu seyretmeyi farklı kılan ayrı
bir zevki vardır.
|
|
Camiler
Karaköy'ün Perşembe Pazarı tarafında İstanbul'un
en eski camisi olan, diğer kubbeli camilerden farklı mimarisiyle,
ahşap döşemeleri ile dikkat çeken, kare planlı yükselen minaresiyle
Arap Camii yer alıyor.
Karaköy'den Tophane tarafına doğru da önce iskelenin arkasında Yeraltı
Cami, devamında Tophane'de Kılıçali Paşa Cami, mimarı Krikor Balyan
olan ve halk arasında Tophane Camii'de denilen 19 yy da yapılmış Nüsretiye
Camii, Fındıklı'da Mimar Sinan eseri Molla Çelebi Cami, Dolmabahçe'de
tasarımı Garabet Amira Balyan'a ait olan bir başka yalı cami Bezm-i
Alem Valide Sultan Dolmabahçe Camii bulunuyor.
Meydanın Damak Tatları Güllüoğlu, Namlı, Mabel.
Karaköy meydanı'ndan gördüğünüz gibi ayrılamıyoruz. Niye mi? Çünkü
öyle tatlar öyle lezzetler var ki onlara uğramadan olmuyor.
Mesela Karaköy Kat Otoparkı altında satış dükkânı bulunan Güllüoğlu
Baklavacısı vardır ki fıstıklı, cevizli baklavaları, nuriye, şöbiyet,
su böreği, kaymağı harikadır. İsterseniz üzeri lüle kaymaklı bir porsiyon
baklavayı ayaküstü kemali afiyetle yersiniz. İsterseniz hediyelik
paket yaptırırsınız.
Güllüoğlu
sahasında iddialı olup, Cuma namazında dükkânı kapatır.
Bayramlarda müşteri sırası tatlı almak uğruna dışarıya taşar, uzar
da uzar.
İstanbul'a gelen yabancı transatlantiklerin yanaştığı Galata Limanı
sahilinde bulunması nedeniyle gemi yolcuları şerbeti ayrı kutuda verilen
kuru baklavalarından alıp, çok uzaklara götürürler.
Kat kat baklavalarda ustalık, hamuru ince açmakta saklı olsa gerek.
1947 den bu yana Karaköy'de olan Güllüoğlu baklavacısı, fabrikasında
günde bir ton baklava imal edip satıyor, başka yerde şubesi bulunmuyor.
Güllüoğlu Tel: 0 (212) 293 09 10
Baklavadan geçiyoruz bir başka tatlı yiyeceğe, çikolatalar. Karaköy
Meydanı ile Necatibey Caddesi bağlantı yerinde yılların çikolatacısı
Mabel bulunuyor.
|
|
Mabel
Çikolataya hayır diyemeyenlerdenseniz, mesela 250 gram portakallı
veya kestaneli, belki de çilekli, krokanlı, likörlü, ne bileyim ben,
çeşit çok, mutlaka aklınızın birinde kalacağı çıkacaktır.
Upuzun cam vitrinde sergilenen çeşitler arasında neler yok ki. Madlenler,
spesiyal fındıklı, fıstıklılar, şekilleri değişik el ürünü baton çikolatalar,
likörlü, vişneli, viskili, bademli, fındıklı, üzümlü, portakallı drajeler,
renkli drajeler, çakıl taşı görünümlü olanlar.
Bitti mi derseniz, tabiî ki hayır. 1947 den bu yana süregelen özel
yapım kakao, Mabel gofret, şemsiye çikolata, Mabel çiklet nostaljiye
meraklı olanlara, bir başka deyişle çocukluğunun çikolatalarını anımsamak
isteyenlere “ye beni” der gibi duruyorlar.
Şık şekilli cam kavanozların, süslü tepsilerin içinde sunulan çeşitlerden
diğerleri, çikolatalı lokum, kahveli, badem ezmeli, framboisesli olarak
sıralanıyor.
Sipariş
verirken dikkat edilmesi veya belirtilmesi gereken hususlar da var,
mesela kız çocuk doğmuş ise hazırlanacak çikolata kutu ambalaj pembe
yapılıyor, erkekse mavi.
Nişan çikolatası ambalajı farklı, teşekkür mahiyetinde götürülecek
olanlar daha farklı. Uzun lafın kısası Mabel, uğramaya değer lezzetlerle
tanışacağınız bir mekân, tek kötü tarafı alışınca bırakamıyorsunuz,
ya da aklınız orada kalıyor.
Mabel'in son çıkardığı çeşitler arasında geçmiş yılların özlenen tadı,
kurutulmuş hakiki muzdan yapılan Muz Çikolata, içindeki çikolata bitince
ambalajı kumbara olarak da kullanılabilen Bebekli Kumbara Çikolatası,
kahve çeşitleri yanında sunulabilen kaşık biçimli Kaşık Çikolatası,
az şekerli ve gerçek %70 yoğun kakaolu sütlü bitter bulunuyor.
Mabel Tel: (0212) 249 71 63 - 244 34 62
Namlı Gurme
Hafta sonu güzel mükellef bir kahvaltı, veya hafta içi bir öğlen yemeği,
canınız ne çekerse memleket hasretiyle özlediğiniz ne kadar çeşni
varsa Karaköy Namlı’da bulabiliyorsunuz.
Kat otoparkı altında çift cepheli restoran ve şarküteri bölümleriyle
hizmet veren Namlı'nın karşısında Tarihi Yarımada, Galata Rıhtımı
yer alırken, Namlı denize 50 adımlık mesafede bir başka lezzet denizinde
ağırlıyor konukları.
Peynirler,
zeytinler, soğuk et mamulleri, turşular, mezeler, sıcak soğuk çeşitler
ballar, reçeller göz dolduruyor. Kahvaltılık almaya geldiyseniz siparişleriniz
özel ambalajlarda hazırlanıyor, peyniriniz yiyip bitene kadar buzdolabında
kuruyup suyu tadı kaçmasın diye bölünüp ayrı ayrı vakumlanıyor, zeytinler
kutulanıyor.
Yemek veya kahvaltı için geldiyseniz çeşit bolluğu yaşanan zengin
büfeden beğendiklerinizi tabağınıza koydurup, gramajlandırıp kasada
ödüyor, masanıza kurulup yemeğe başlıyorsunuz.
Alış veriş de yemek de keyifli oluyor. Nezih ortamda yediklerinizin
tadına varıyorsunuz. Karaköy çevresinde çalışan tüm iş adamları, bankacılar,
demir tüccarları, avukatlar, deniz şirketlerinde çalışan armatörler,
Levantenler, Karaköy'deler. Haliyle iş yerinden çıkanlar, evlerine
giderken kahvaltılıkları buradan alıyor. Üstelik öğlen yemek yerine
az ama öz leziz bir sandviçle geçirenlere, francalaya çok lezzetli
sandviçler yapılıyor.
Rejimdeki hanımlar ise salata çeşitleriyle kilo alma sorunlarına çareler
üretiyorlar.
Namlı Gurme Tel: 0(212) 293 68 80 - 83
Namlı Gurme Videosu için TIKLAYINIZ
Karaköy Balıkçılar Çarşısı, Beyoğlu Galatasaray Balık Pazarı eski
hareketliliğini kaybedince yıldızı parlamaya başlayanlardan biri.
Çevredeki iş yerlerinin çokluğu ile çabuk, zahmetsiz taze balık yemek
isteyenler için alternatif olma özelliği ön plana çıkmaya başladı.
Çarşı içinde ki balık lokantası manzaralı değil fakat yukarıda panaroma
içinde saydığımız tarihi eseri bol silueti yemek yerken görmek isterseniz
Haliç kıyısına paralel uzanan şerit üzerine konumlanmaya başlayan
çok sayıda salaş balık lokantası bu isteğinizi en ekonomik biçimde
karşılıyor.
|
|
Karaköy'de,
deniz kenarında, köprü altı restoranlarında, kat otoparkı çevresinde,
Galata'da çok sayıda yemek yenecek mekan, konaklama yapacak otel,
ayaküstü bir şeyler içilebilecek bar, kafe, pastahane gibi mola verecek
yer bulunuyor, hizmet verenlere her ay yenileri de ekleniyor. Bunlardan
bir tanesi de Karaköy Meydanında çok eskiden Baylan Pastahanesinin
bulunduğu, tramvay durağı karşısında restore edilip yeniden hizmete
giren tarihi bir yapı Nordstern Han binası, pastahane ve kafesi.
Tüterler
Hediyelik, Dekoratif Eşya Galerisi
Galataport bölümüne girmeden önce iyi ki görmüşüm uğramışım diyebileceğiniz,
ihtiyaç halinde ilk ziyaret yerlerinden biri olabilecek dekoratif
hediyelik galerisi var.
Mabel Çikolataları ile Karaköy kat otoparkı arasında ki Gümrük Sokak
Tüterler galerisinde yıl içinde yaşanan tüm anma günleri bir yana,
evinizin dekoratif düzenlemelerinde bıkmadan bakacağınız, sizi, ruhunuzu,
mesleğinizi yansıtan çok çeşitli objeler bulabilirsiniz.
Karaköy Tophane arasında oturulup mola verilebilecek birçok kafe,
bar, restoran bulunuyor. unutulmaması gereken ve oldukça rağbet gören
yerlerden birisi de Galata Simitcisi.
Galata
Simitcisi
Mumhane
Caddesi no: 47/A de hizmet veren simitçi fırınının ünü İstanbul'un
dışına taşmış, 48 yıllık simitçi günde dört kez simit çıkarıyor, gün
içinde herkes sıcak simit alabiliyor. Taş fırında odun ateşinde pişirilen
simitlerin hamuru, susamı kaliteli olunca pişirme süresi ve ustanın
emeği ile özlenen sokak simidi tadı ortaya çıkıyor.
Mehmet Özdemir açma, çatal, çörek, kurabiye ile özellikle kandil simitlerinde
de iddialı olduğunu belirterek bir kere tadan tiryakisi olur diyor.
Pazar günü haricinde her sabah 04.00 de açılan simit fırını 05.00'de
başlayıp 20.00'ye dek simit yapıyor, satıyor.
İstanbul dışından gelip çok sayıda simit alanlar derin dondurucuda
bekletip fırında ısıtıp yiyebiliyor, bir çok müdavim ise simit çay,
simitli sandviçlerle kahvaltısını veya öğle yemeğini yiyor. Karaköy
Galata Simitcisi. Tel: 0(212) 244 77 75 - gsm: 0532 477 59 27
Renk
cümbüşü sokaklar
Galata Sokakları kendine has dekoratif görünümlere sahip kimi yer
semsiyeli kimi yerde duvarlara, garaj kapılarına, kafelere yapılan
sokak resimleri ile adeta açık hava resim sergisi gibi geziliyor.
Özellikle kedili resimler önünde mutlaka selfie çekilenler de sık
sık rastlanıyor.
Galataport'un arka sokakları öyle mistik, dingin, yalın bir havaya
sahip ki, manzara olmasa bile, sararmış yapraklar altında bir köşede,
daracık kaldırımda bir sandalye, masaya ilişip kahve kupasının, çay
bardağının sıcaklığına sarılan, sohbet edenlerin tercihi oluveriyor.
|
|
|
Açık
Hava Resim Galerisi Gibi
Özellikle
Galata Limanı sokakları olmak üzere, binaların, birinci katları, garaj
kapıları, dükkânların kapalı kepenkleri, depo girişlerinde graffiti
sanatçılarının çalışmalarına sıkça rastlanıyor. Duvarlar, bazen sevimli
hayvan figürleri, çizgi roman kahramanlarından örnekler, bazen de
çarpıcı canlı bol renklerden oluşan portreler, pop art tarzı karakteristik
yazı türleriyle renkleniyor. Grafiti sanatçıları önce taslak çizip
sonra boyayarak yaptıkları resimlerle süslü duvar resimlerinden önünde
oturmak, yemek yenecek, soluklanıp mola verebilecek birçok mekân Galata'ya
özgü özellik taşıyor, fotoğraf meraklılarına fon teşkil ediyor. (Duvar
Resimleri)
Galataport
sokakları Bodrum sokaklarını aratmıyor
Bodrum Türkiye genelinde özellikle yaz aylarında en yüksek doluluk
oranını yakalarken Galataport yaz kış aynı ilgiyi genellikle İstanbullu
müdavimleriyle yakalıyor. İlk yıllarında sayılı duvar resimleriyle
kendinden söz ettiren güzergah, günümüzde daha da renkli bir hal almış,
kafeler barlar binaların giriş katlarından üst katlarına yayılmış,
talep arttıkça seçenek sayısı katlanmış, genişlemiş. Bu atmosferi
yaşamak isteyen gençler, özellikle duvar boyu resimlerin önünde stüdyo
fotoğrafları çekiyor anında internetten arkadaşlarıyla paylaşarak
tanıtıma katkı sağlarken görmeyenler arasında ilgi, heves ve merak
uyandırıyorlar.
Karaköy'ün
dikkat çeken mimarisi
Karaköy ve çevresinde yapacağınız gezide Levantenlerin kaldığı, acentelerinin
bulunduğu ilginç mimariye sahip birçok süslü bina, Perşembe Pazarı'nın
daracık sokaklarından Dolmabahçe'ye uzanan hat üzerinde, Osmanlı izlerini
taşıyan meydan ve duvar çeşmelerine rastlayabilirsiniz. Galata Köprüsünün
Karaköy ayağı dibinde ki günümüzde Ziraat Bankası'nın bulunduğu bina,
Eski İstanbul kartpostallarından hatırlanacağı gibi 1911!de başlanıp
1913 tarihinde bitirilen ve Yüksek Kaldırım Yokuşu başında günümüzde
Sakıp Sabancı Üniversitesi olarak toplantılara hizmet veren melek
heykelli bina yine bir başkası, Galata Limanı çevresinde yer alan
çeşitli heykelli
yapılar, görmek isteyenlere bünyelerinde çeşitli güzellikler sergiliyor.
Karaköy'ün anıtsal yapılarından bir tanesi de meydana bakan cephesi
asırlık tarihi ile Karaköy Palas
|
|
Karaköy
Palas
İstanbul doğumlu mimar Levanten Guilio Mongeri'nin 1910'ların sonlarında
gerçekleştirdiği bir deneme olarak yakın mimarimizde yer alıyor. Başlangıçta
dört katlı olması tasarlanan daha sonra etkilenen cephe düzenlemesinde
alışılmamış asimetri kurgunun yansıması olarak karşımıza çıkıyor.
Ortada bulunan iş hanı girişinin sağ ve oldaki girişler bağımsız bölümler
yer alıyor. Sol giriş porfir panoların çerçevelediği yarım daire bir
kemerle vurgulanmış.
Benzer kemerler kapı ve pencerelerde de görülebiliyor. Girişin üzerinde
yay parçası biçiminde iki katlı "cumba-erker", üçüncü katta balkona
dönüşmüş. Tüm cephede dengeli bir kullanım sergilenen yoğun bitkisel
ve geometrik bezemelerle, klasik dönem Bizans yapı öğelerinin yorumunu
taşıyan yapının bitiminde mimar kendi işyerini de buraya taşımış.
Karaköy'de
ille de farklı restoran arayanlara, bir zamanlar Liman Restoran vardı.
Limana yanaşan turist gemisi varsa gemiye, yoksa Topkapı Sarayı'na,
Boğaz'a, Haliç girişine, bakarak yiyordunuz yemeklerinizi. Liman Restoranın
balkonlu salonu turist gemilerine öylesine yakındı ki sanki geminin
içinde ya da yurt dışında bir yerlerde yemek yiyormuş gibi olurdunuz.
2016 yılı itibariyle Galataport liman inşaatına başlandı, o güzelim
restoran da yolcu salonuyla beraber yıkıldı. Yanaşacak yer olmayınca
dev gemiler de İstanbul'a gelmez oldu, hatta tur rotalarından İstanbul'u
çıkartınca, haliyle sadece İstanbul değil İzmir, Kuşadası, Bodrum,
Marmaris, Antalya, Alanya'da turist yokluğunda fena halde etkilendi,
İstanbul'un Kapalıçarşısı da yeni yeni açılmaya başlayan, Galata mekanları
da. Günümüzde artık olmayan Galata Limanı sahilini arşivde kalan fotoğraflardan
birkaçıyla anmış olalım.
|
Karaköy'den ayrılmadan önce bir de müze gezmek isterseniz Liman Caddesi'nde,
Karaköy Kat Otoparkı karşısında, kısacası Denizcilik İşletmeleri Binasının
giriş katında bir müze vardı. T.D.İ.
Merkezi salonlarında gemilerde kullanılan eşyalar sergileniyordu.
Tablolar, gemi piyanosu, gemi modelleri, gemi parçaları değişik türden
bir müze de kapandı.
Karaköy'ün
tarihi ticaret binaları arasından, bavul ticareti yapan turistlerin
aradığı türden eşyalar satan dükkânların, Fransız Geçidi önünden geçiyor,
üşenmezsek içine de giriyoruz.
Geçit karakteristik mimarisi içinde ofisler ve bisturo türü lokanta,
kafe, barlarla şekilleniyor.
Kapı, balkonlarda görülen demir işçiliği ayrıca hayranlık uyandırıyor.
Küçük bir detay belki ama günümüzde mektupların dolaşımı yok denecek
kadar azalsa da burada çok eski bir posta kutusu da görebiliyoruz.
Limana paralel 1850 tarihli binalar arasından ilerliyor armalı kapı
alınlığı ile Voyvoda Karakolu, tarihi çok eskilere dayanan çeşitli
kiliseler, Kemeraltı derken tarihte topların döküldüğü Tophane'ye
geliyoruz.
Tophane
Tophane Müzesi tarihte topların döküldüğü yer olarak biliniyor.
Hem müze, hem çeşitli sanat etkinliklerine ev sahipliği yapmasıyla
sık sık gündeme geliyor.
|
|
Kılıç
Ali Paşa Camii, Tophane Çeşmesi, Tophane Saat Kulesi
Deniz tarafında ise Tophane Çeşmesi bulunuyor.
Yenilenen, çeşmeyi seyretmeye de, fotoğraflamaya da doyamıyorsunuz.
Çeşmenin arkasında M.S.Ü misafirhanesi olarak kullanılan tarihi, süslü
bir bina görülüyor.
Çeşmenin
ve yukarda bahsetmiş olduğum Kılıç Ali Paşa ile Nüsretiye Camilerinin
bulunduğu alanda sırayla dizili, bir zamanların Amerikan Pazarı adıyla
tanınan, yabancı menşeli mallar satan butiklerden az sayıda kalanlar
bulunuyordu.
Dükkânların çoğu son zamanlarda nargileci olduğu için okulu kıran
öğrencilerden bir bölümü soluğu burada alıyorlardı! Hafta sonları
müşteri sayısında hayli artış oluyordu, Galataport projesi onları
da yerlerinden etti.
Dükkânların arkasında eskiden gümrüklü saha sınırları içindeyken Eczacıbaşı
girişimi ile farklı statüye alınan ve İstanbulluların pek fark edemediği
varlığı da pek belli olmayan Tophane Saat Kulesi bulunuyor.
Tophane, Kemeraltı, Salıpazarı sahil boyunca Galataport liman inşaatı
ile devam ederken 7. antrepo İstanbul Modern adıyla, sergi salonlarında
ziyaretçi ağırlıyor.
Perşembe günleri girişi ücretsiz olan sergi salonları, Pazartesi haricinde
hergün saat 10.00'dan itibaren gezilebiliyor. Resim sergileri, fotoğraf
sergileri film gösterimleri, basın toplantıları gibi etkinliklerle
program sürekli değişiyor.
İstanbul Modern'in sinema salonu, deniz manzaralı restoranı, barı,
hediyelik eşya reyonu da ilgi görüyor, üstelik otomobiliyle gelenlere
çok araç kapasiteli otoparkı da hizmet veriyor.
Avrupa Kıtası'nın bitiş sahilinde Fındıklı Parkı
Sahil gezimize buradan devam edersek Fındıklı Parkı'na kadar sürmekte
olan Galataport inşaatı ile Çin Setti benzeri diğer antrepo binaları
örten tahtaperdelerin gölgesinde denizi görmeden geliyoruz. (Ocak
2018)
Mimar
Sinan Üniversitesi bitişiğinde başlayan Fındıklı parkı karşı yakada
Asya kıtası sahillerini, Kızkulesini, bu yakada Tarihi Yarımadayı
ücretsiz seyredip deniz havası alabileceğiniz güzel bir park.
Ücretsiz banklar, çocuk oyun salıncakları, zaman zaman M.S.Ü öğrencilerinin
yapmış olduğu mermer heykeller sergileniyor. Kimi park, keyfi yaşıyor,
kimi köpeğini, gezdiriyor, kimi tramvayı, otobüsü bekleyene kadar
kafelerde oturup vakit geçiriyor, oksijen soluyor.
Fındıklı Parkı, yanında ki Molla Çelebi Camii, karşısında Osmanlı
sadrazamlarından Pargalı İbrahip Paşa'nın türbesi, deniz tarafında
Kabataş Hekimoğlu Alipaşa Çeşmesi ile sonlanıyor. Çeşmenin yanında,
yolun başında bir de türbe daha var. Fatih Sultan Mehmet'in çizmeci
başı'na ait olduğu türbe üzerinde yazıyor.
Fındıklı ve Kabataş Set Üstü kafeleri, restoran, pizzacı gibi yemek
yenecek yerleri ile Avrupa Kıtası kıyısında mola verebileceğiniz manzaralı
yerler.
Günümüzde Martı Projesi adı altında yeni iskele yapımı nedeniyle 2016'ya
dek yapılan Deniz otobüsleri ve adalara, Bostancı'ya bu noktadan geçici
süre için sefer yapılmıyor.
Bu yazıda biraz dünden, çokça bugünden bahsediyoruz. Şimdi bir anı
için dönüyorum eskilere.
Yandan Çarklı Karamürsel ile Kabataş Üsküdar
Rahmetli anneannemle Üsküdar'dan yandan çarklı Karamürsel araba
vapuruna binmişiz Kabataş'a geçiyoruz vapurun yanında ki çarkları
dönüyor ama pek yavaş gidiyoruz. Anneannem bir ara gemi görevlisine
sordu "Evladım ne zaman kalkacağız" diye "Adam yanaşmak üzereyiz hanım"
diye bir kızdı ki sormayın. Araba vapuruna atlı arabalar da binerdi.
At bazen binmekte inat ederdi, sahibi gözlerini bağlar, vapura öyle
çekerdi. Bir de Meclis-i Mebusan Caddesi'nden set üstüne çıkan merdivenin
yanında ki çimenlik alana, beyaz çakıl taşı döşeli zemin üzerine günün
tarihi yazardı. Bu tip bir uygulama İstanbul'da sadece Kabataş'ta
vardı. Park görevlisi taştan dökülme rakamları her gün değiştirirdi
mesela 28. 6. 1967 gibi, Mahallenin çocukları bazen muziplik olsun
diye 2 ile 8'in yerini değiştirir, 28'i 82 yapar bakanları şaşırtırlardı.
Park görevlisi deliye dönerdi. 60 lı yıllardan bahsediyorum. Vapurundan
inenler o yıllarda bu tarihe bakarlardı. O yıllarda dijital göstergeler
yok tabii.
Son
durak Kabataş
Artık Kabataş Vapur İskelesine geldik. Buradan düzenli kalkan yolcu
motorları
ile şimdilik sadece, Heybeliada, Büyükada'ya, turistik Boğaz hattına
gidilebiliyor.
Şimdilik diyorum çünkü Mudanya'ya yapılan deniz otobüsü seferleri,
Kadıköy hattı ile Kınalı, Burgaz, Heybeli, Büyükada seferi yapan şehir
hatları vapurları iskele inşaatının bitişi olan muhtemelen Ağustos
2018 tarihine dek çalışmıyor olacak.
Yeni yapılan tünelle Taksim'e çıkmak dakikalık iş. Eminönü'ne doğru
tramvay başlangıç durağı da burada. Hiç birine uğramayacaksanız, önümüzde
görülebilecek türden bir zamanlar İskele meydanındayken, sonra Dolmabahçe
sahiline doğru ötelenen Liman Kitabesi bulunuyor.
Sahil boyunca sebil ve Dolmabahçe Camii ile başlayıp Dolmabahçe Meydanı
ile devam eden, abidevi kapısıyla bizleri karşılayan, Dolmabahçe Sarayı
ile Beşiktaş'a bağlanıyoruz.
Sarayın ensesinde Mithatpaşa, İnönü olarak anılan ve sonunda Beşiktaş
Stadı olarak isimlendirilen nihayetinde 2016 Nisan ayında Beşiktaş
Vodafon Arena olarak hizmete yenilenerek giren yalı stat, futbol arenası
ve Beşiktaş Müzesi yer alıyor.
Dolmabahçe Saray Yolu
Sağımızda, deniz tarafında Dolmabahçe Camisi, meydanı, Dolmabahçe
Saat
Kulesini sarayın abidevi kapısını ve kendisini bırakıp asırlık çınar
ağaçları altından ve de Dolmabahçe Sarayını yoldan ayıran yüksek duvarların
dibinden yol alarak "Beş dakkada Beşiktaş" tayız.
Ortaköy'e bağlanmadan önce isterseniz yenilenerek hizmete giren Deniz
Müzesini gezebilir, Beşiktaş Meydanına kadar gelmişken Barbaros iskelesine,
uğrayıp bir çay içebilir, Barbaros Hayrettin Paşa Anıtını, türbesini
de görebilirsiniz.
Yolumuzun üzerinde deniz kenarında Çırağan Sarayı, solumuzda yolun
üst kısmında içinde Malta Köşkü, Yıldız Porselen fabrikasının bulunduğu
Yıldız Parkı var.
Karaköy'den Kabataş'a dedik amma, Dolmabahçe'yi de geçip Ortaköy'e
geldik bile. İyisimi fotoğraflar ve izlenimlerle İstanbul Bölümünün
Beşiktaş sayfasına bir göz atalım. Beşiktaş, Dolmabahçe'den başlayıp
Boğaz yönünde Aşiyan'a, Levent'e kadar uzanan saraylarla, eserlerle
dolu güzide ilçemiz!
|
|