İ s t a n b u l

a n a s a y f a
e m i n ö n ü
s u l t a n a h m e t
b e y a z ı t
h a l i ç
k a r a k ö y
b e ş i k t a ş
b e y o ğ l u
b o ğ a z k a d ı k ö y
ü s k ü d a r n i ş a n t a ş ı
y e ş i l k ö y
e - m a i l

 









Taksim’den Galatasaray’a
Beyoğlu gezimize Taksim ve çevresinden başlayıp İstiklal Caddesine paralel ve ona açılan yan sokaklara da bakarak önce Taksim-Galatasaray, Balık Pazarı, Çiçek Pasajı sonra Galatasaray - Tünel etabıyla Yüksek Kaldırım’a doğru kapsamlı bir tura çıkacağız.
Bu tur boyunca alış veriş merkezlerine, yemek yiyebileceğimiz, vakit geçirebileceğimiz mekânlara, bilhassa pasajlarda nerede ne var, ne satılıyor, nerede eğlenilir bakacağız.

Taksim Atatürk Anıtı çevresi, Taksim Meydanı yayalaştırma projesi adına yeniden düzenlenip dümdüz taş döşeli zemin oluşturuldu .Divan Kavşağına doğru uzanan geniş alan su fiskiyeleri havuzları aydınlatma üniteleri ile yeni bir görünüm oluşturuldu.
Atatürk Taksim Anıtı'nın dış çapı yürüyüş platformu, anıt çevresini turlayan tramvay rayları, çiçek satıcıları ve güvercinlerle çevrili.



Çapı daha da genişletirsek Taksim Gezisi boyunca Divan Kavşağına doğru sıralı otobüs durakları, PTT şubesi, ayaküstü yiyecek satan hamburger, pizza türü dükkânlar, lokantalar bir tarafta, çiçekçilerin kümelendiği bölüm yıkıldı ve yürüyüş ve çim alan olarak düzenlendi. Talimhane sokakları, yeni yapılan oteller, Taksim’e bakıyorlar.
Meydanın uzak noktasında Atatürk Kültür Merkezi, The Marmara Otelinin bulunduğu parselle çevrilmiş bölümü arkamıza alıp, Taksim tramvay durağı önünden yüzümüzü İstiklal Caddesine çevirip başlıyoruz yürümeye. Bu bölümde trafiğe kapatılıp, duraklar yer altına alınınca metrodan ve Kabataş Taksim fenüküler sistemin yolcuları Taksim kent merkezinde yeryüzüne bu noktada çıkıyorlar. Kentin en hareketli noktasını oluşturuyorlar. Taksim, tramvay durağı, Taksim Maksemi boyunca dizili çiçek satıcılarının tezgahları ile renkleniyor.


Taksim Meydanına bakan ve AKM yanında bulunan Gezi Pastanesi, The Marmara Oteli altında ki kafe, Kazancı yokuşu başında bulunan kafelerle sola doğru dönerek tatlıcı, lokanta, çeşitli kafelerle Büyük Maksim Gazinosunun bulunduğu sol kolda devam ederek Sıraselviler Caddesine dek uzanıyor. Mola yerlerinin salonları ve önlerinde ki yürüyüş platformu üzerine kurulmuş sokak masalarında oturup kahvenizi yudumlarken veya tatlınızı yerken tüm meydanı seyretme imkanı bulunuyor. Bir başka mola yeri ise 24 saat hizmet veren sıraselviler ve İstiklal Caddesini ayıran ortasında ki adanın etrafında yer alan fast food ve benzeri büfeler, lokantalar, dönerciler, ıslak hamburgercilerde oluyor.


Islak hamburgerden bahsetmişken merak edenler için kısaca söz edeyim. Hamburger köftesi yassı halde tost makinesinde pişiriliyor, yuvarlak hamburger ekmeği içine konuyor, acı biber, domates sosu, muhtemelen şeker ve bazı baharatların karışımıyla hazırlanmış özel sos
dökülüyor, buharda bekletilerek sıcak halde camekan içinde satışa sunuluyor.
Islak hamburgeciler Beyoğlu gezisine çıkanların, bar, sinema, konser çıkışlarında gençlerin mutlak uğrak noktalarının başında yer alıyor.
Hatta öylesine seviliyor ki, kentin çeşitli yerlerinden ıslak hamburger yemeye Taksim'e geliyorlar.
Geçmiş yıllarda Taksim Gezisi tarafında Kristal Hamburger vardı ünlenen ve günün gecenin her saatinde ilk uğrak noktalarından sayılan.
Konser, sinema, bar, disko çıkışı ya da öncesi ya oracıkta ayaküstü
birkaç tane yeniyor soğumadan, ya da hamburgerler sarılıp eve gidiyordu.
Günümüzde de değişen pek fazla bir şey olmadığı gibi fast food büfeler, Ayvalık Tostcusu, gözlemeci, köfteci, Kasap Dönercisi, tantunicisi gibi çeşitlenerek yoğunlaşıyor.
Cadde boyunca meşrubat içenler, dondurma, mısır, kestane yiyenler, Beyoğlu'nda yürürken gözünü cep telefonundan hiç ayırmayanlar dahil, her tür aktiviteyle karşılaşabiliyorsunuz.


İstiklal Caddesi, Beyoğlu her zaman mahşeri bir kalabalık tarafından gece gündüz turlanan bir cadde özelliği taşıyor ve bu caddede kaldırım platformu üzerinde herhangi bir kent mobilyası olmadan dümdüz caddenin sonuna dek Tünel mevkiine dek uzanıyor.
Tramvay yavaş seyir hızıyla bu kalabalığı yarıyor, çok geçmeden kalabalık yine yolu dolduruyor, hafta sonu adeta adım atacak yer kalmıyor.
Trafiğe kapalı yolda her türlü motorlu taşıta, tekerlekli elektrikli araca rastlıyabiliyorsunuz!


Sağımızda Taksim Maskemi ve cephesinde iki kuş sarayı ile mihenk taşı misali ünlü caddenin başlangıcı sayılıyor. Bitişiğinde Fransız Kültür Merkezi boylu boyunca uzanıyor, bittiği kör noktada bir kafe müşteri ağırlıyor. Konsolosluğun karşı yakası İstanbul’un moda merkezine çıktığınızı müjdeler gibi daha renkli ve hareketli bir yaşantıya sahne oluyor.

Randevu verip bekliyenler, iştah açıcı sandviçlerin süslediği vitrinler, birbirine bitişik kahve salonları, Espresso Cappuccino, Neskafe, filtre ve aromalı kahve içimlik mola yerleri. Cam kenarına yakın oturanlar, akvaryumda balık misali gelip geçenin görüş açısında kalsalar da siz önünüzden geçenlere, onlar size, arada bir tramvaya bakarak kahvenizi bir güzel yudumluyorsunuz.



Aynı kolda sıralanan dükkân ve mağazalar, butikler, eczane, döviz büfesi, kitapçı, banka şubesiyle devam ediyor. Meşelik Sokak köşesinde İş Bankası, Emgen Han, Mim Han sonrasında geliyoruz keyifli uğrak noktalarından birine. Burası “Megavizyon” isimli içi derin, iki katlı bir galeri. Geniş girişten birkaç basamakla çıkıyoruz, sağlı sollu dizili dergiler arasından geçerek CD ler, yeni çıkan kitaplar, DVD ler, yerli yabancı kasetler,
filmlerin bulunduğu stantlar, indirimli CD havuzları arasından ilerleyip galerinin kitap bölümünün yer aldığı üst katına dek gezebiliyoruz. Kitap, dergi, CD, DVD ve kasa yanında satılan hediyelik eşyalara da bakmak istersek Megavizyon’a epey bir zaman ayırmak gerekiyor. (Ne yazık ki bu satırlar Ekim 2008 itibariyle mazide kaldı. Ekonomik kriz nedeniyle Megavizyon da diğer Beyoğlu kitapçıları gibi küçüldü)!

Yolun karşı yakasında Aksanat Binası, yanında zamanın ünlü sineması Fitaş Dünya sinemalarının yenilenmiş, yürüyen merdivenli girişi bulunuyor.
Vakıf Han, Zanni Apartmanı, Ragıppaşa Rumeli Pasajı ile Ayakkabı, butik, elektronik eşya dükkânlarını, "Rebul Lime" kolonyası ile ünlü “Rebul Eczanesi” ile Beyoğlu’nun tek camisi olan köşe başında ki parselde ki 1597 tarihli Ağa Camine geliyoruz.

Tarihi Cami, şadırvanı, bahçesi, kapısı, aplikleri ile görülmeye değer birçok obje barındırıyor 2014 de yeniden onarım gören caminin etrafında bulunan bir çok bina ya yıkılıp yeniden yapılıyor, ya da restorasyon geçiriyor. Dolaysıyla kısa süre Beyoğlu'na çıkmayanlar bir sonraki çıkışlarında gördükleri hızlı değişimi şaşkınlıkla karşılıyorlar. Bir çok uğrak noktasını ya tahta perdelerle çevrildiği için göremiyorlar ya aceleyle yıkıldığı için bulamıyorlar.


Demirören AVM
Beyoğlu'nda bir zamanlar Saray Sineması ve Saray Muhallebicisi’nin bulunduğu bina yıkılıp, yeniden yapılarak 2011 yılı bahar aylarında tamamlanıp Demirören AVM, alışveriş merkezi olarak açıldı. Dokuz bin metrekare üzerinde toplamda 25 bin metre karede yer kaplayan beş katlı AVM’nin bodrum katları tekno-market olarak hizmet verirken, zeminden başlamak üzere üst katlar beyaz eşyalar, mutfak araç ve gereçleri, moda markalı butikler, ayakkabıcılar, kozmetik ürünleri, kitap, CD satıcıları, fast food salonları, sinema bulunuyor.
Beyoğlu içinde bir başka Beyoğlu gibi görünen, göze sığmayan dev binanın katları, kafeler, yürüyen merdivenlerle gezen gençlerle renkleniyor.
Soğuk ve yağışlı havalarda diğer pasajlarda olduğu gibi bir tür barınak olarak hizmet veriyor. Ünlü markalar arasında Sephora, By Saatci, Brandroom, Guess, Atasagun, GNC Live Well, Mothercare, Vakko, Tabacco, Gap, Flormar, Katon, Divarese, Nosta, Gap, Hummel, Twist, Soft One, Tchibo, Virgin, 4G, İnci, Deichmann, Cinemation, Denizbank, Laura Baresse Lingeria yer alıyor.



Demirören AVM yan sokağında ise kısaca Ağa Camii yanında yıllara meydan okuyan tarihi
Hacı Abdullah lokantası
yer alıyor.
1888 yılından bu yana önce Karaköy, 1915 yılından sonra Beyoğlu Rumelihan’a, oradan yeni adıyla Sadri Alışık sokağına ve en son olarak da 1958 yılında bugünkü yeri olan Sakızağacı Caddesine taşınıp hizmet veriyor. Her gün 150 çeşit yemek yapılan ünlü lokanta, vitrine koyduğu mevsim sebzeleri, turşu, komposto kavanozlarından oluşan dekoru, beğenilen yemeklerinden beğendili kebap, elbasan tava, kuzu incik patlıcanlı, çömlek kebabı, kuzu,
tavuk fırın, karnıyarık, zeytinyağlı enginar, aşure gibi çeşitleri ile mutlak uğrak noktalarından biri sayılıyor.
Tekrar ana caddede ilerliyor ve karşı yakaya yani Küçük Parmakkapı, Büyük Parmakkapı tarafına geçiyoruz.

Kitapseverlerin, CD koleksiyonerlerin, DVD arayanların uğrak noktası Mephısto uzun galerisiyle birbirinden cazip objeler sunuyor. Alınacak o kadar çok şey buluyorsunuz ki, sergilenenler arasında zamanı unutuyor, hatta kaybolup gidiyorsunuz.
Galerinin girişinde sağlı sollu yerli ve yabancı CD ler sıralanıyor, Türk Pop, yabancı rock, caz, metal alfabetik sırada yer alıyor. Kırtasiye çeşitlerinin yanısıra, orta bölümde yine piyasaya en yeni çıkanlar dikkat çekiyor.
Kasanın önünden bir kaç basamakla çıkalan asma katta kitaplar galerinin derinliklerine doğru uzanırken, alt katta DVD'ler, filmler, long playler yer alıyor. Aradıklarınızı görevlilere söylediğiniz anda bilgisayardan bakıp kısa sürede isteğiniz cevaplanıyor, veya yoksa bile kısa sürede getirtiliyor.

Denizbank, Ankara Han, Ali Muhittin Hacı Bekir, Karakedi Plak, kapanan Vakko’nun, D&R nin olduğu koldayız. Bunların arasına bir de diğer kaldırımdan taşınan Saray Muhallebicisi var. Bir yandan keşkül, kazandibi, muhallebi, tavukgöğsü yenirken, bir yandan döner pişirilen muhallebici de arabesk bir uygulama olarak değerlendirilebilecek tarzda, vanilya kokusu, et kokusuna karışıyor.
Oysa eskiden Beyoğlu muhallebicilerinde muhallebi, lokanta ve büfelerde döner, pilav ve benzeri şeyler yenirdi. Yani si muhallebici döner, dönerci muhallebi satmazdı! Yakında kokoreç, tantuni, kebap satmaya başlarlarsa şaşırmam, hatta Saray Muhallebicisinden bunu beklerim de!

İstiklal Caddesi’nden Sıraselviler bağlantısı ara sokaklardan her biri, yeraltı birahaneleri, rock barlar, kahvaltı büfeleri ile dolu. Sokaklara taşan oturaklarda ucuz yollu bir çay içip vakit geçirenler, kışın kahveleri, iyi havalarda Gazeteci Erol Dernek sokağında bulunan mola yerlerini tercih ediyorlar. Günün ilerleyen saatlerinde gece yeterince lacivertleşince sokakların masum, sakin havası rock gençliğinin gelişiyle hareketleniyor. Canlı müzik yapılan rock barlardan biri olan, “Hayal Kahvesi” ve “Mojo” gibi yerler gençliğin ilk tercihleri arasında yer alıyor. Bol miktarda insan buharlı, notaların havalarda uçuştuğu, kimi yol üstü, kimi underground rock barların havasını değiştirmek için durmaksızın çalışan aspiratör seslerine karışan sohbetler sabaha dek devam ediyor.



Mutlaka bir yerlerde Born to be wild, Smoke on the water, Whole lotta love gibi klasik rock parçaları DJ den dinleyen veya bu parçaları canlı çalan gruplarla, heyecanlı bir gençlikle karşılaşıyorsunuz. Ya bar tezgâhına takılıyor, ya masalara geçiliyor, biralar eşliğinde önce DJ’nin seçtikleri dinleniyor, daha sonra grup müziğe başlayınca grupla coşan gençler, okulun, maçların, iş hayatının yarattığı stresi bir ölçüde bu tür barlarda atıyorlar.
Genellikle barların müdavimleri, hatta oturdukları yerler bile aynı, bir de bar bar dolaşanlar olmuyor değil hani.
Ana caddede ilerliyoruz garanti Bankası yanında Yanından içeri giriyoruz Ayhan Işık
Sokağındayız köşe başında iki yıldır hizmet vermeye başlayan bir pilavcı ününü gün be gün artırıyor.
Karadeniz Kalkanoğlu Pilav Trabzon’da tanınan ve dede mesleğini kuşaktan kuşağa devam ettiren pilavcı, sade et suyuna terme pirincinden leziz pilavı, kuru fasulyeli, kavurmalı pilav seçenekleri ile büyük beğeni topluyor.
Beyoğlu’nun yeni ve vazgeçilmez tatlarından esmer pilavıyla beğeni topluyor.
Öğlen başlayan servis ikinci pilav tenceresi tükenince 20.00'de kapanıyor.
Yeni Melek gösteri merkezini, ara sokak kafelerini arkamızda bırakıp bir zamanlar Atlas Sineması ile de ünlü Atlas Pasajı’na geliyoruz.
Atlas Pasajı
1870 tarihli, 207 no lu binadan içeri giriyoruz
ilk bakılan sinema afişleri oluyor, bilet gişesi yine duruyor ama solumuzda perdeli vitriniyle pek dikkat çekmese de ünlü bir yer olan Kulis Bar artık yok.
2000'li yıllardan itibaren Kulis Barın yerinde saat, takı üzerine bir başka sektör hizmet veriyor. 80'li yıllarda Kulis Bar'ın müdavimleri belli kişilerdi, sanatçılar. Hepsi iş yerine gelir gibi yıllardır birbirlerini tanırlar, biri biraz gecikse diğerleri merak ediyorlardı, sevgi dostlukları bu dereceydi yani.
Burada bir küçük anım var anlatmadan geçemeyeceğim. Gazeteci Necmi Onur ile beraber tiyatrocu Erol Günaydınla röportajımız vardı.
Randevu yeri Kulis Bar. Sabah saat 11.00. Orta yaş üstü birkaç emekli veya işinden kaytaran iş adamı, kahvaltı sonrası sohbete gelmeyi iş edinmişler, birer ikişer gelmişler havadan sudan konuşuyorlar. Biri diğerine anlatıyor, azizim diyor bilgiç bilgiç “beyaz peynirin üzerine ev yapımı vişne reçeli döküp yiyorum, pek bir hoş oluyor”. Diğeri atılıyor “mirim, ben senin yaptığını şeftali reçeliyle yaptım iyi olmadı”. “Yok, üstat sen beni dinle, benim gibi vişne reçeliyle yap” diyor.
Bu konuşmalarla ilk içkiler içilmeye başlanıyor. Garsonlar, barmen zaten kimin ne içtiğini ne kadar içebildiğini biliyorlar. Sipariş isme hitap veriliyor “Benimkinden yap bir tane” şeklinde oluyor. Anıları geride bırakıp hayali Kulis Bar’dan çıkıyoruz.
Yine pasajın girişindeyiz, tam karşıda “Sefahathane” var orası da ünlü açıkça görünen bir bar, yemek, içki, müzikli ve de gençlerin gözdesi.
Birkaç basamakla pasaja inerek giriyoruz, sağda solda gezi koridorları, ortada bu gezi koridorlarına bakan çift cepheli dükkânların oluşturduğu pasaj, genelde butiklerin, kendine tarz yaratmak için aksesuar, kıyafet bulunduran 50 den fazla dükkânın hâkimiyetinde. Uzak doğudan gelenlerle buradakilerin buluştuğu hediyelik eşyalar, tütsü, ikinci el CD, plak, poster, süs eşyası, takı, kiralık kostüm kısacası ne ararsanız var.
Mesela girişte bulunan biblo, maket, dekoratif objeler satan galeriden bir kaplumbağa Voswos veya VW minibüs biblosu, şık bir çakmak, saat, abajur, gümüş bir cep konyak kabı bulabiliyorsunuz.
Biraz ilerde öyle bir tişört alayım ki üzerinde ki resim ruhumu, beni yansıtsın diyorsanız o da var. İşte bu yüzden modada kendi çizgisini ucuz yollu yaratmak isteyen gençler, kot, kemer, ayakkabı, aksesuar ve giyim ihtiyaçlarını genellikle buradan karşılıyorlar.



Yukarda ki satırlarda sevgili sihirlitur.com okurlarına artık Beyoğlu’nda kapanan Vakko yok demiştim. Peki, ne var derseniz. İGS, Kip, Kığılı, Mavicin, Hatemoğlu, Halil, İKM, Lacoste, Oxxo, Mink Kürk, Benetton, Polo, FBI, Nike, Adidas türünde dükkânlar, banka şubeleri önünden geçerek Galatasaray Meydanına yaklaşıyoruz.
Tabii uğrak noktalarından bir başkası olan Luka Zgoridis’e ait “İnci Pastanesi” yine çikolata soslu profiterolü ile aranıyor.
Emek Sineması yıkıldığı için İnci, eski yerini terketmek zorunda kaldı ve konuklarını yeni yerinde ağırlıyor. İnci Pastanesi eski yerinden Taksim'e doğru 200 metre geride bulunan Mis Sokak içinde 18/A nolu dükkana taşınarak yeni yerinde hizmet veriyor. İnci Pastanesi önünde dışarıda oturma imkanı da var.
Salon içeri doğru uzuyor, her şey eskisi gibi olsa da masalar sandalyeler yeniden yapılmış eski dükkandan gelen yazar kasa dışında maziden günümüze kalan tek kalan şey, terazi tezgahın üzerinde adeta müşteri karşılıyor.
Ağzımızın tadı mı değişti, kalite mi bilemiyorum ama profitrol yiyenlerin çoğu eskiden çikolata sosunun
daha yoğun kıvamlı, daha tatlı olduğunu söylüyorlar. Yine de yeni İnci müdavimlerinin buluşma, sohbet etme, eski tatları anma yeri olarak rağbet görüyor.

Beyoğlu ayaküstü bir şeyler atıştırarak yürünen bir yer. Kimi yazın dondurmasını alıp yürüyor, kimi kışın fındıklı Beyoğlu Çikolatasını, kestane kebabını, simidini, sandöviçini!
Beyoğlu Çikolatası satan üç dört büfe var, hepsi de sessiz reklamsız Beyoğlu Çikolatasını vitrinlere boş yer kalmayacak şekilde dizip, yıllardır bu çikolatayı bu isimle satmaya devam ediyorlar. Adeta nostaljik bir tat olan Elit Beyoğlu çikolatası 90 yıldır varlığını sürdürüyor. Fındıklı, şam fıstıklı, bademli, sütlü, bitter çikolataların kimisi yaldızlı kimi açık parmak çikolata şeklinde meraklısınla buluşuyor. Küçük bir paket alıp yiyerek Beyoğlu gezisine devam edenleri sıkça görebiliyorsunuz.

Galatasaray Meydanı Balık Pazarına paralel uzanan
yan sokağa dalıyoruz, burada da tarih olmuş ünlü bir kumaş mağazası İliya bulunuyor.
Beyoğlu'nun en eski kumaş mağazalarından biri olan İliya bilhassa ısmarlama takım elbise, pantolon, ceket, palto, pardösü diktirenlerin uğrak yerlerinden biri.
En kaliteli en zor bulunan ve modayı yakından takip eden kumaşların tamamını ithal eden iliya, usta ve özel terzilerin hünerleri marifetiyle en zor beğenenleri bile kumaş seçimi ve model türü konusunda bilgilendiriyor.
Girişinde CD, gümüşçü, kitap, satan bir mağaza, içerde üzerine baskı yapılan tişörtçü, takılar, hediyelik dekoratif eşya, şal, eşarp, poster satıcılarının bulunduğu 1885 yılından kalma “Halep Pasajını” ve 1897 tarihli Tokatlıyan’ı geride bırakıp, Galatasaray’a geliyoruz.

Galatasaray Meydanı
Burası aslında küçük bir meydan, insanın pek meydan diyesi gelmiyor. Bununla beraber gerek Taksim, gerekse Tünel duraklarından kalkan tramvaylar tek yönlü geliyor, burada ki tramvay durağında raylar çiftleşiyor, kısa süre bekleyip birbirlerini sollayarak makas değiştiriyorlar, seyirlik bir gösteri gibi, bu makas değişimi fotoğraf çekilen ve çektirilen yerlerin başında geliyor.

Sağ tarafta 1876 yapım yılıyla Çiçek Pasajı, Balık Pazarı girişi, İngiliz Konsolosluğu yol ayrımı, sol tarafta Galatasaray Lisesinin abidevi kapısı ve okulun bulunduğu alan ve karşı köşede Yapı Kredi Bankası, ATM gişeleri, kültür yayınlarının satıldığı
kitap galerisi, sergi salonunun bulunduğu bina yer alıyor.
Yapı Kredi Yayınevi iki cepheye bakan vitrinlerine yeni çıkan kitapları diziyor ama içerdeki raflarda aradığınız kitaplardan daha fazlasını buluyorsunuz.
(Kitapevi binasında 2019 yılı itibariyle yeni yerinde devam ediyor)

Kitap evinin önü her daim kalabalık, sürekli hareketli zira tüm gösterilerin, yürüyüşlerin, basın bildiri okumaların, etkinliklerin başlangıç yeri Galatasaray Meydanı. Durum böyle olunca sivil ve resmi polisler, Tomalar'da çoğu zaman bu merkezde konuşlanıyor.

Galatasaray Kulübü Müzesi
Galatasaray
Meydanında Galatasaray Lisesi karşısında eski Galatasaray Postahanesi'nin bulunduğu içi dışı süslü tavanları motiflerle bezeli binanın üç katında 2009 yılında taşındığı Galatasaray Kulübünün Müzesi bulunuyor.

Ücretsiz olarak gezilen müzede efsane futbolcu Metin Oktay'ın ve Ali Sami Yen'in heykelleri Galatasaray kulübünün kazandığı kupalar, Fenerbahçe ile kesilip paylaşılan yarım kupa, Drogba'nın ve takım oyuncularının imzalı forması, Mario Jardel'in kramponları, anısı olan maçların topları, tablolar, fotoğraflar, antika parçalar kulübe verilen hediyeler görülebiliyor.

Avrupa Pasajı burada, aynı sırada köşe başında Ayvalık Tostcusu ve karşısında sessiz
sedasız 2014 yılının başında açılan gençliğin yenilerinden olan Hard Rock Cafe bulunuyor. Butiğin içinde hem oturup yemek yiyebiliyor, bira içebiliyorsunuz, hem de günün modasından örneklerden satın alabiliyorsunuz.
Haliyle bunlar genellikle gençliğe hitap eden spor kıyafetlerden, ünlü grupların resimli tee-sortlar, gömleklerle, pantalonlarla çeşitleniyor.


Diğer yanda, GS lisesi ile Yapı Kredi Kültür Merkezi arasından Tophane semtine inen yolun başlangıcında “Ara Kafe”, “Galatasaray Postanesi”, “Can Kitapevi” ve diğerleri ile yol yokuş olup, inmeye başlıyor.
Burada da barlar, gençlerin uğrak yerleri adım başında devam ediyor.
Sokak müzisyenleri çoğu zaman GS meydanınından itibaren kaldırımlarda oturuyor, müzik yapıyorlar.
Özellikle hafta sonları bir yerden gitar sesleri geliyor diğer bir yerden kemançe ezgileri, kanun sesleri, akordion nameleri.
Eğer caddeye yabancıysanız demek Beyoğlu böyle bir yer diyorsunuz, seyrediyor, dinliyor, gönlünüzden kopan küçük bir bahşişi vererek yolunuza devam ediyorsunuz.
Yol sola dönerken sağda “Fransız Geçidi” başlıyor.
Nerede oturup nerede vakit geçireceğiniz konusunda kararsız kalacağınız miktarda seçenekle karşılaşıyorsunuz.


İsterseniz teras barlar, isterseniz bahçe içi belki de irili
ufaklı eşitli salonlar var, kapı önleri, merdiven sahanlıkları, ara sokaklar her yer masa her yer mekan olmuş çıkmış, geçitte ki mekanların manzarası yok ama sıcak samimi bir havası var.
Oturmayanlar bile bu daracık ve oldukça renkli geçidin havasını teneffüs etmek, biraz da fotoğraf çekmek için bu sokaktan geçiyorlar.
Bir başka geçiş nedeni de Fransız Geçitinin antikacıların bolca bulunduğu Çukurcuma semtine kestirme ulaşım sağlıyor olması.
Çukurcuma'yı ve antikacıları bir başka sayfada geniş irdelemek üzere biz dönüyoruz Galatasaray Meydanı'na, bir başka deyişle kendi atmosferine doğru insanı mıknatıs gibi çeken Balık Pazarı, Çiçek Pasajı, Nevizade Sokakları, Sahaflar Çarşısı, Avrupa Pasajına...



© Sihirlitur'daki tüm yazılar ve fotoğraflar Haluk Özözlü'ye aittir, alıntı yapılamaz, izinsiz kullanılamaz.