Vestanbul
Lokumcusu
Şimdi geldik üç yolun kesişme noktasına, sol köşede duvarlarına,
tavanlarına özene bözene tarihi ve sanatsal resimlerle
süslenen ve restore edilerek sanat galerisine bürünen
binaya.
Önceleri Vesta Restoran olarak konuk ağırlayan dört katlı
bina, Ekim 2013 itibariyle tür değiştirdi.
Vestanbul
ismiyle yeniden
hizmete giren iş yeri, lokumlar, şekerlemeler, baharatlar,
bitki çayları
başta olmak üzere tüm çeşitler bulunuyor. Hatta Balık
Pazarının en renkli en zengin çeşit barındıran dükkanlarından
biri.
Çevrenin turistik olması nedeniyle istanbul'a ve özellikle
Beyoğlu
Balık
Pazarına, gelen turistlerin ihtiyaçları doğrultusunda
ürünler yer alıyor. Yasemin, kakule, nar, yeşil elma,
kuşburnu, ekinezya, tarçın, bergamutlu yeşil çay gibi
çeşitler kokuları ile adeta baş döndürüyor, bazıları ferahlatıyor,
bazılarını koklarken uzak doğuya gidip geliyorsunuz.
Et, çorba, balık, patates, tavuk, suşi, köfte için baharatlar
ve belirli ölçülerde karıştırılarak hazırlanmış karışım
baharatlar tat, koku ve görünümleri ile merak uyandırıyor.
Et çeşitleri için Urfa Ve Maraştan getirtilen çekirdekleri
ayıklanmış yağlı ve yağsız acı pul ve toz biberler,çok
acı sevenler için Meksikadan getirtilen acı kırmızı biberler
meraklıları tarafından rağbet görüyor.
Vestanbul'un diğer katlarda yöresel özellikli hediyelik
eşyalar, sergileniyor.
Vestanbul Lokumcusu Tel no: 0(212) 252 10 73
Havanın
kararmasıyla çarşı havasından çıkıp restoranlar bahçesine
dönen sokaklardan biri olan bu Sahne Sokağı'nın diğer
köşesinde belki de Türkiye’nin en renkli, en zengin çeşit
bulunduran, hatta aşerenlerin aklına gelebilecek, canı
çekebilecek mevsimli, mevsimsiz sebze ve meyveleri bulabileceğiniz
Titiz Manavı görülüyor.
Titiz Manavı
Her sabah halden alınan ve bahçelerden toplanıp getirilen
körpe otlar, sebze, meyveler özenle ve de renk armonisine
dikkat edilerek sergi açarmışçasına
tezgâhlara
dekoratif biçimde diziliyor. Aklınıza ne gelirse burada
bulabiliyorsunuz. Reyhan otu, fesleğen, radika, tere,
roka, hindiba, turp otu, ısırgan otu, sarmalık yapraktan
tutun, marul çeşitleri Çin maruluna kadar uzanıyor. Taze
soğan, taze sarımsak, taze zencefil, deniz börülcesi,
kereviz, enginar, karnabahar, yer elması, brokoli aklınıza
ne geliyorsa, mevsim ne olursa olsun bulunabiliyor. Kavun,
karpuz, çilek, üzüm, avokado, mango, elma armut,
nar,
mandalina, portakal, üzüm, muşmula, yerli muz, hurma,
ceviz, kestane, taze fasulye, taze bakla, kar yağarken
bile karşınızda.
Aşarenler için buzdolabından can erikte var, Şubat ayının
ortasında seçilip saklanmış Napolyon kirazı da. Titiz
Manav Tel no: 0(212) 292 28 60
Titiz Manavı’ndan yüzümüzü İngiltere Başkonsolosluğuna
doğru çevirip Dudu Odaları Sokak boyunca yürürsek solda
yeni açılmış bir balık dükkanı görüyorsunuz.
Beyoğlu
Şarküteri
Sol
kolda No:
5'de bulunan
Bayraktar Fırının yeri, bitişiğinde ki Beyoğlu Şarküteri
ile birleşmiş, genişlemiş. Tüm şarküteri çeşitleri,
çeşitli yörelere ait peynirler, tuzlu balıklar, konserveler,
salamura sardalye, yumurta, yağ tüm kahvaltılıklar sıralanıyor.
Beyoğlu
Şarküteri Tel
No: (212) 243 98 19
Balık Pazarının yenileri arasına katılan iki tane daha
konsept dışı mağaza faaliyet gösteriyor.
Bunlardan bir tanesi hediyelik eşya, diğeri antika müzayede
üzerine çalışıyor.
Ottoman
Art Bazaar
Manavlar, balıkçılar, şarküteri dükkanları arasında
no 19'da bulunan hediyelik eşya dükkanında daha ziyade
ilk göze çarpanlar, çini eşyalar oluyor.
Vazolar, renk ahenk tabaklar, nargileden, çukur kaselere,
çerezliklere, varan çeşitler arasında bastonlar,
biblolar, İstanbul simgeli bardakaltı, şallar, fularlar,
kumaş dokumalar, takılar yer alıyor.
Ottoman art Bazaar
Tel
no: 0(212) 245
69 06
Antika
satışı yapılan, müzayedeler düzenlenen Pera Mezat'ın
bulunduğu yere 2015 yılı Temmuz ayı itibariyle Migros
açıldı.
Üç Yıldız Şekerleme
İstanbul'un
tarihi çarşısında tarihi bir şekerci Üç Yıldız
Şekerleme.
Balık Pazarının eski dükkanlarından olan şekerci 1926
yılından bu yana aynı yerde,
aynı dekorda, değişmeyen tatlarıyla aynı sahiplerince
hizmet veriyor. Baba mesleğini
devam ettiren Feridun Dörtler, kendilerine has lezzetlerin
başında kendi imalatları olan çilek, vişne, gül, ayva,
portakal, ağaç çileği, yabani incir ve elmacık reçellieri
olduğunu belirtiyor.
Bilhassa elmacık reçeli için elma bahçelerinin ortasına
dikilen ve normal elma ağaçlarının oluşmasını sağlayan
damızlık elma ağacının,
Napolyon Kirazı büyüklüğünde olan elmalardan yapıldığını,
bilhassa çekirdeğinin de yendiği zaman tam bir elma
lezzeti alındığını vurguluyor.
Dükkan kap getirenlere 87 yılldır aynı yerde duran reçel
kaplarından açık reçel satışı da yapıyor.
Yüzde 65 badem, yüzde 35 şeker ile yapılan Badem Ezmesi,
Fıstık Ezmesinin katkısız saf oluşu, lokum çelitlerinin,
çifte kavrulmuş fındıklısı, sakızlısı, güllüsü ile Üç
Yıldız mamüllerinin çok beğenildiğini ekliyor.
Akide şekerleri çeşitleri içinde seçim yapmakta zorlanan
müşteriler, alaturka tatlılardan yassı kadayıf, tel
kadayıfı, ekmek kadayıfı, yufka da alıyorlar.
Şekerlemeler, İnembolu'dan getirtilen marmelatlar, çocukluğumuzun
çikolatalarından muz çikolata, şemsiye çikolata, drajelere
varıncaya kadar her tür şeker, çikolata çeşidi bulunan
şekerci, Pazar günleri de açık, on-line siparisler Aras
Kargo ile adreslere teslim ediliyor.
Üç Yıldız Şekerleme Duduodaları Sokak No 7 Tel no: 0(212)
293 81 706
Tarihi
Beyoğlu Ekmek Fırını
Yıllarca aynı dalda faaliyet göstermenin sonucu mu bilinmez
Galatasaray Balık Pazarı fırını ekmeği sanki daha bir
lezzetli, daha iştah açıcı kokuyor.
Beyaz, francala, kepek, tahıllı, yulaflı, çekirdekli,
çavdar ekmek çeşitlerinin yanısıra yufka, galete, kurabiye
de bulunuyor. Sürekli fırından yeni çıkmış mis gibi
kokan ekmaklar arasında baton veya hamburger ekmeklerinden
büyük keyifle seçebiliyorsunuz.
Restoranlar müşterilerine bu fırınlardan aldıkları sıcacık
ekmekleri sunuyorlar. Öğlen saat 13.00 gibi küçük francalalar
çıkıyor tezgâhın üstüne, buğularına bakarken, sepetlere
dizilen ekmekler “Bir tane al, güzel bir sandviç yap,
ye beni” diyor adeta.
Dayanamayıp sormuştum nedir senin ekmeğinin lezzetinde
ki sır diye. Hamurun kıvamı, unun suyla karıştırması,
pişirmesi diye cevaplamıştı. Yeri değil belki ama anlatmadan
geçemeyeceğim. Bir gün ekmek alıp bir taksiye bindim.
Bir müddet yol aldıktan sonra, aracın içini ekmek kokusu
sardı, şoför ekmeği nereden aldığımı sordu, söyledim.
Laf lafı açtı meğersem taksi şoförünün ilgi alanıymış,
İstanbul’da iş icabı dolaşırken tüm fırınlardan ekmek
alır, hepsini dener, en iyisini ararmış. Dedim tam adamını
buldun, ben de Türkiye’yi dolaşır gördüğüm bütün pınarlardan
su içer, ekmekleri yer en iyilerinin nerede olduğunu
yazarım, dediydim.
Tarihi
Beyoğlu Ekmek Fırını. Tel no: 0(212) 293 39 69
Hediyelik eşya satıcısı, kuyumcu, manav tezgâhları,
cep telefonu satıcısı derken işte az bulunur bir dükkân
lakerdacı.
Tunç Balık Lakerdacı
Bu kadar meyhane, restoran, lokanta olurda, bu meyhane
kültüründe lakerdacı olmaz mı? Havyarlar, çirozlar,
lakerdalar kuyumcu vitrini gibi dizilmiş olduğunu görünce
rakı sofrasını, rakı kadehini, dereotu dökülmüş sirkeli
çiroz salatasının hayalini daha alış veriş sırasında
kurmaya başlıyorsunuz. Sadece bu kadar mı? Taze balık,
canlı ıstakoz, siyah havyar hepsini yazacağım.
Lakerdacı, somon fümeci Tuncer Ergunsü Eski İstanbullu
Modalı, 1959
dan beri Beyoğlu Balık Pazarı Dudu Odalar sokak no 22
de ki dükkanında hizmet veriyor müşterilerinin çoğu
yaşını başını almış, doymak için değil de damak zevki
için yemek yemesini seven İstanbul hanımefendileri,
beyefendileri, restoran sahipleri.
Tuncer Bey, lakerda bir kültürdür, bir görgüdür diye
başlıyor söze. İstanbul’da Ermenilerin, Rumların, Musevilerin
yoğun yaşadığı yıllarda vazgeçilmez uğrak noktalarından
biriymiş lakerda satan dükkânlar. Camekânlarda müşterilerin
beğenisine sunulan lakerdalar titizlikle seçilirmiş.
Şimdilerde lakerda alanlarda lakerdadan anlayanlar da
azalmış. Gelenlerle nostaljik sohbetlere kulak misafiri
olabiliyorsunuz. Bir bakıyorsunuz kürklü, şapkalı bir
hanımefendi, bir bakıyorsunuz seksen tane perhize rağmen
birazcık ta olsa lakerdayı alıp yola koyulan kravatlı
veya papyonlu iş adamları.
Lakerda tuzlanmış, salamura yapılmış, kırmızı soğanla
yenilen, bir torik balığı ürünü.
Tuncer Ergunsü “Her torikten lakerda olmaz, lakerda
yapma zamanı 11. ayda Marmara, Karadeniz’de tutulan
toriklerden olur” diyor. Bu aylarda hava deniz soğuduğu
için balık kendini korumak için yağlanıyor, yağlı balıktan
yapılan lakerda bu nedenle lezzetli oluyor.
11. ayda ihtiyaç kadar alınan mevsim balığı torikler
buzhanede – 67 C derecede stok ediliyor. Eldeki lakerda
bittikçe lakerda yapılıp satılıyor. Toriğin
yapım süresi 15 gün, 7 gün tuzda, 7 gün salamura da
kalıyor. Kilosu 40 TL den satılıyor. (2008 itibariyle)
Lakerda kırmızı soğanla yerken yanında içilen rakıyla
bütünlük sağlıyor. Önce bir rakı yudumu alanlar, sonra
lakerda lokması yiyerek tadına varıyorlar.
Bir başka sofra süsü meze çeşidi somon balığı. Son zamanlarda
Norveç’ten ithal edilen taze somon balığı Tunç Balık’ta
işlenerek somon füme yapılıyor. Füme balıklar sade olarak
yeniyor, palamut, torik, uskumru, yılan balığı, Alabalık,
Kefal (Likorinoz) türlerinden yapılıyor. Somon ince
fileto çıkartılıyor, yeşil göbek salata dilimi üzerine
konuyor, üzerine birkaç tane kapari serpiliyor, halka
halka kırmızı soğanla beraber yeniyor.
Çok miktarda Omega–3 ihtiva eden somon kolesterol oranını
düşürüyor.
Çiroz salatası. Ateşte közlenerek parçalara ayrılan
kurutulmuş çiroz balıkları sirkede bekletiliyor. Yeneceği
zaman yenecek miktar tabağa konuyor, üzerine hakiki
zeytinyağı gezdirilip doğranmış dereotu serperek yeniyor.
Tunç Balık’ta balık yumurtası da bulunuyor. Kızarmış
ekmek üzerine tereyağı sürülüyor, mumlanmış ambalajı
içinden çıkarılan kefal balığı yumurtası konulup yeniyor.
Tarama ise bir başka seçenek olarak akşamcıları mutlu
ediyor. Tuncer Ergunsu ve ona yardım eden torunu Murat
sattıkları ürünlerin yapılışları hakkında da tavsiyelerde
bulunuyorlar. Tuncer Beyden sihirlitur okurları için
şimdide gerçek bir "Uskumru Dolması" tarifi
naklediyorum.
Taze
uskumru balığı oklova gibi yuvarlanarak ezilerek, balığın
gırtlak kısmından iç et çıkartılıyor. Bu işlem sırasında
kılçık da çıkıyor. balığın midesi kesilmiyor. Sadece
derisi tulum gibi kalıyor. tuz, zeytinyağı, bol sovan
yağda kavrularak,
öldürülüyor.
Tarçın, yeni bahar, çam fıstığı, kuş üzümüden oluşan
malzeme balık içinden çıkan parçalanmış balık eti ile
beş dakika kadar zeytinyağı ilavesiyle tavada pişiriliyor.
Ocaktan almadan önce dereotu ve maydanoz ekleniyor.
Pişmiş olan karışım, balıkların tulumlarına, etin çıktığı
gırtlak
yerinden
lokma lokma tekrar doldurulur. Önce una bulanıyor, yumurtadan
geçiriliyor, galete ununda çevriliyor, kızgın yağda
tava yapılyor ve soğumaya bırakılıyor.
Uskumru dolması ılık veya soğuk olarak yeniyor.
Uskumru dolmaları ertesi güne kalırsa daha da lezzet
kazanıyor.
Osmanlı Mutfağının vazgeçilmezlerinden olan yemek türü
eğer taze uskumrudan yapılmazsa bayat uskumrunun eti
çıkmaz, balık patlar bu nedenle balığın karnı kesilip,
malzeme doldurularak dikme işlemi yapılır ki bu tercih
edilmiyor.
Tunç Balık Tel no: 0(212)249 35 20
Petek Turşucusu
Renk renk turşu kavanozları duvarlar boyunca tavana
dek sırasıyla dizilmiş. Görüp de ağız sulanmaması imkânsız
gibi. Paket yaptırıp taşımak istemezseniz bir kulplu
bardağa hemencecik hazırlıyorlar, ister acılı suyunu
için, ister içine çeşitlerden doğratıp koydurun. Turşu
yazarken bile
bir tuhaf oluyor insan.
Çeşitlere bakalım.1979 dan bu yana balık pazarında kendi
imali turşuları satan turşucu Halil Arı başlıyor saymaya.
Biberleri Çanakkale’den, pancarlar, Afyon’dan, salatalık
Bursa Yenişehir’den, Bamya Bursa Selimiye’den alıyorum
diyor. Yumurta, döngel (muşmula) kabak, mandalina, enginar,
ayva, elma, portakal, üzüm, kiraz, mantar ve klasikler
saydıkça sayıyor, gösteriyor, bir de turşu salatamız
var diye ekliyor.
Satırla doğranmış ince kıyım karışık, o kapalı kavanozda
satılıyor. Merakıma yenilip soruyorum, yani bu saydığın
ilginç çeşitleri gelip isteyen oluyor mu diye. Evet
diye beklemeden ekliyor, mesela mantar alıp tek başına
yiyen veya müşterilerine çeşit sunan otel restoranları
bile benim müşterimdir. Diyor. Bana İnanmasanız dükkâna
girince bakın sol üst rafa. Kavanoz içinde duruyorlar,
çam ağacı kozalağından turşu kurmuş. Belki yenmiyor
ama işte bozulmadan duruyor demek için belki de! Petek
Turşucusu Tel No: 0(212) 249 13 24
Biraz önce bahsettiğim üç yol ağzına geri dönüyor, bu
defa hafif meyilli yoldan Tarlabaşı yönüne, Sahne Sokağın
devamında yürüyoruz, sağımızda Coşkun Kasap var.
Coşkun Kasap
Dükkâna girince duvarla tavanın birleşme sınırında koca
bir panoramik fotoğraf.
Dağların tepesinden çekilmiş Fırat Nehri geçiyor. Coşkun
Kasap çalışanları ilçelerini çok seviyor ve Erzincan
Kemaliyeliler, tıpkı balıkçılar gibi. Enteresan gelebilir
Erzincan’da deniz yok ama balıkçıların da çoğu Erzincanlı.
Dile kolay Coşkun Kasap 1905’den beri Beyoğlu balık
pazarında hizmet veriyor.
Önce İsmail Ersoy ile konuştum sihirlitur.com okuyucuları
için sordum da sordum.
Sattığınız etleri nereden alıyorsunuz, yani nerenin
koyunları, kuzuları bunlar diye.
Balıkesir Kepsüt ilçesinin, Gönen
ve Susurluk’tan dedi ve akabinde ekledi hepsi kıvırcıktır,
dana etleri ile beraber “A kalitedir”. Şu, şu, şu hepsi
bizim müşteridir, eti devamlı bizden alırlar, sanatçılar,
tiyatrocular, modacılar, yazarlar. Alış veriş yapmakta
olan bir ikisini daha o an gösterdi tamam dedim.
En
çok sizden ne alırlar diye sormama kalmadı bizim kasap
köftemiz çok tutulur, çok istenir diyiverdi. Peki, ne
özelliği var demez miyim? Ağzından laf alacağım, dedim
tabii. Bir yandan et kesiyor, bir yandan anlatıyor,
Allah yaşasın, başladı formülü vermeye. Dana ve koyun
kıyması belirli oranda karışıyor, bu karışımın içinde
ekmek içi var, maydanoz var, kasap sırrı var, birlikte
çekilip porsiyonlanıp hazır olarak veriliyor.
Tamam, da kasap sırrı ne? Onu söylemiyor, bende üstelemiyorum.
Laf karışıyor, dana pirzolamız, kuzu şiş çok satılır,
Mayıs ayına kadar süt kuzu mevsimi zaten derken etin
hem kaliteli, hem kilosu 18 TL olduğunu belirtiyor.
Biraz da İbrahim Ersoy la konuşuyorum, o da Coşkun Kasap’tan
Kemaliyeli, ilçesini ve işini seviyor, Kemaliye’yi sevenleri
de seviyor, sürekli çalışıyor. Coşkun Kasap Sahne Sokak
No: 32 Tel No: 0(212) 244 29 62
Adapazarı
Tavukcusu
Bir
de tavukçu var, eskilerden kalan. Eskilerden dediysem
66 yılından bu yana Şükrü Aslan tavukculuk yapıyor.
Sadece tavuk
değil tabi hindi, ördek, bıldırcın, yumurta ve canlı
kümes hayvanı da bulabiliyorsunuz. Bazen bir bakıyorsunuz
salına salına Beyoğlu Balık Pazarı sokaklarında başıboş
bir kaz dolaşıyor.
İşte o kaz tavukçunun kazı, arada bir dolaşıp dükkâna
dönüyor.
Köy tavuğu, köy ördeği, köy hindisi, köy kazı, köy yumurtası
yani doğal yemle beslenmiş, açık havada dolaşmış olanlar.
Kandıra, Adapazarı köylerinden, Babaeski çevresinden
getirilen kazların yahnisi, fırın dolması, haşlanıp
kızartılması bilhassa lezzetli oluyormuş. Haşlanan kazın
suyuna da pilav yapılırmış. Bir kilo kaz 20 TL, bir
kaz 3-4 kilo gelirmiş. Bıldırcınlar ise üretme çiftliklerinden
alınıyormuş. Yeni yıl gelince temizlenip hazırlanmış
tavuklar, hindiler boyunları renkli kâğıtlarla sarılıp,
süslenip tavana asılıyor.
Dalyan Balıkçısı
Kırmızı boyalı ahşap, dairesel balık tepsilerine serilen
yapraklar üzerine balık dizilen tezgâhlardan ilk kurtulan
balıkçı, alttan soğutmalı, mermer balık tezgâhlarına
geçmiş. Özenle yerleştirdiği balıkları sadece satın
almakla kalmayan müşteriler, fotoğraflarını
da çekmeyi ihmal etmiyorlar. Dalyan Balıkçısı Türkiye’nin
en iyi on balıkçısının birincisi seçilmiş. Beyoğlu’nda,
Haliçte ünlü restoranlar, Boğazda ki balık lokantaları,
Nevizade Sokağında ki meyhaneler, restoranlar balıkları
Dalyan Balıkçısı’ndan alıyorlar. Özellikle Nevizade
Sokağı deniz ürünü üzerine çalışanlar dolaplarında balık
bekletmiyorlar. Müşteri restorana gelip masaya oturunca,
mesela çipura siparişi verirse, garson bir koşu balıkçıya
gelip çipurayı temizletip alıp götürüyor, pişirip servis
ediyor. Bu nedenle balıkçı gece 24.00 e dek açık kalıyor,
istenen balıkları hazırlıyor. Bazen bir bakıyorsunuz
koca bir kılıç, bazen akya, bazen somon tüm haşmetiyle
tezgâhta kuzu gibi yatıyor. Sirkülâsyon çok olunca taze
balık bulmak mümkün oluyor. Müşterinin yarım kilo çinakop,
altı yüz gram tekir, iki lüfer veya bir palamut, kalkan,
kalamar gibi siparişleri temizlenip, tuzlu suda yıkanıp
veriliyor.
Niye tuzlu su diye sormuyorum.
Tatlı su balığın etine değerse et beyazlaşır, gevşer,
tadı kaçar onun için Ege de, Akdeniz’de balıkları deniz
kenarında ayıklayıp deniz suyu ile yıkadıkları aklıma
geliyor. Dalyan Balıkçısı'nda Selahattin Akçay her sabah
saat 00.03 de balık halinde balık seçiyor. İstanbul’da
bazı semtler birinci kalite balık alıyor.
Bu balıkların tutulma şekli ve zamanı farklı olduğu
için biraz fiyat farkı oluyor. İkinci türe girenler
çarşı pazar balığı olarak adlandırılıyor. Günün her
saatinde denizde balık teknesi var öğleden sonra, akşamüstü
yakaladıkları balıkları alan balıkçılar doğru balık
haline geliyorlar. Bu balıklara akşam balığı deniyor.
Bir de makbul olan yani sabah saat 00.03–00.05 arası
yakalanıp, vakit geçirmeden balık alıcılarının balık
haline geldiği zaman getirilen balıklar var. Onlara
da gündüz balığı deniyor. Dükkâna getirilen balıklar
tasnif ediyor, en güzel görünecek şekilde diziyor.
Dalyan Balıkçısı Balık Pazarı no 31. Tel no: 0(212)
293 77 42
Sokak, sayıları son yıllarda hızla artan restoranlar,
meyhaneler, şarküteri, aktar, ciğerci manav, hediyelik
eşya dükkanları ve
onların önünde uzanan tezgâhlarla devam ediyor.
Et, balık, tavuk derken bunları mangalda yapmak isteyenler
için kömür satışı yapılan tek yer ise Cumhuriyet Meyhanesi
yanında yer alan Nevizade market.
Nevizade Sokağı
Öyle bir sokak düşünün ki önceki yıllarda yani 90 lı
yıllarda sayıları sekiz on tane iken, 2000 yıllarına
gelindiğinde
daracık geçitlere, ara sokaklara kadar her yer omuz
omuza vermiş restoran
meyhane, bar dolmuş durumda.
Eski
meyhane kültüründe emekliler, eski dostlar, birbirini
uzun zaman görmeyen, hanımın dırdırından uzak birkaç
kadeh içip çakır keyif evinin yolunu tutanlar baş müşterileriydi.
Şimdilerde okulların mezuniyet balolarına varıncaya
kadar, iş yerinde çalışanların, öğretmenlerin
öğrencileriyle
geldiği, yol parasını bile biraya yatıranların mekânı
oldu.
Yeni, Kulüp, Altınbaş markalı rakılar zamanıyla, bugünkü
Efe, Efe Yaş Üzüm, Efe Organik, Kara Efe, Mercan Rakı,
Beylerbeyi Rakı, Burgaz Rakı, İzmir Rakı, Anadolu Rakı,
Beyoğlu Rakı, Çilingir Rakı, Sarı Zeybek, 1907 Rakısı,
Tekirdağ, rakı türleri dönemi arasında epey bir fark
oluştu. Yemek çeşitleri, meze türleri
bile arttı. İmroz, Boncuk gibi meyhane kültürüyle birlikte
anılan isimlerden bahsedersek Uskumru dolmasına değinmeden
olmaz.
Krependeki
İmroz Restoran
Beyoğlu Balık Pazarı Nevizade Sokakta hizmet veren İmroz
Restoran meyhane havasını yaşatan meze kültürüyle ünlü.
Kendine has meze çeşitleri olan ve kendi özel yapım şekillerini
uygulayan restoran konuklarına her gün 40 çeşit meze sunuyor.
Usta aşçılar birçok mezede iddialı olduklarını belirtiyorlar.
Yorgi Okumuş ve Mustafa Yıldırım’ın işletmesi İmroz Restoranın
tarihi 1941 yılına dek uzanıyor.
Öğlen saatlerinde müşteri kabulüne başlayan İmroz Restoran
01.00’e dek konuk ağırlıyor. Yılların müdavimleri genellikle
kendi evleri gibi benimsedikleri salonda çoğu zaman aynı
masalara oturuyor, bilhassa iş çıkışı toplanıp dost sohbetlerine
neşe içinde devam ediyorlar. Yerli konuklar kadar yabancı
turistlerin de ilgi gösterdiği uğrak noktalarının başında
yine İmroz Restoran geliyor.
Restoranın birçok meze çeşidi İmroz ile adeta bütünleşmiş,
sadece buraya has olmuş, terkibi, lezzeti, kıvamıyla damakta
yer etmiş.
Ahtapot salatası, palamut lakerda, torik salatası, sardalye
pilaki bunlardan bir kaçı.
Balık pastırma, tarama, karides, kabak borani, zeytinyağlı
enginar, fava, bakla, pilaki, börülce, pazı, pancar turşusu,
haydari, köz biber, patlıcan salatası, humus, acılı ezme,
kırmızıbiber dolma, çalı fasulyesi, kavun en fazla tercih
edilen tadımlık mezeler.
Kaşar pane, midye tava, kalamar tava, ciğer tava, sigara
böreği gibi ara sıcakları istavrit, deniz çipurası, levreği,
kalkan, fener gibi balık çeşitleri ile ızgara et ve tavuk
seçenekleri takip ediyor.
Yemek sonunda ise her gün mönüye dâhil edilen incir tatlısı,
kaymaklı kabak tatlısı, ayva tatlısı, Kemal paşa tatlısı
bulunuyor. Tarihi Galatasaray fırınından henüz çıkmış
buğusu üzerinde çıtır çıtır francala eşliğinde turfanda
çeşitlerle beraber, yeni yapılmış mezelerden bir kez tadanlar
İmroz’un müdavimi oluyorlar.
Krependeki İmroz Restaurant Tel no: 0(212) 249 90 73
Nevizade
sokakta pazarın dışı da en az Çiçek Pasajı, Nevizade Sokağı
gibi hareketli.
Burada da Tarihi Cumhuriyet Meyhanesi, Pano Şarap Evi
gibi uğrak yerleri, müdavimleri ağırlıyor. Eczane, pideci,
lokanta, börekçi, tatlıcı, bar, galeta fırını, otopark
bakkal, fırın, bıçakçı, nalbur dükkânlarının sıralandığı
sokak, birahanelerle Tarlabaşı caddeye
doğru
uzanıyor.
AVRUPA
PASAJI (Aynalı Çarşı)
Dükkânlar
arasına konulan aynalar nedeniyle bir ismi de Aynalı Pasaj
olan Avrupa Pasajı, 1874 yılında Ohing ailesi tarafından
yapılmış.
Rönesans dönemini yansıtan pasajın iç cephesinde Malta
taşı, çatısında cam ve ferforje kullanılmış.
Yangın geçiren ve 2003 yılında İngiltere Konsolosluğu
önünde ki patlamadan hasar görüp kapı üstünde bulunan
renkli vitrayları kırılan Avrupa Pasajı'nın üst kat pencere
aralarında değişik meslekleri simgeleyen kadın heykelleri,
pasajı sanat galerisi gibi görünümüyle ayrıcalıklı kılıyor.
1989 yılında restorasyona girip 1995 yılında tekrar hizmete
giren pasaj antikacıları, hediyelik, turistik eşya dükkânları
ile ilgi görüyor.
Bir
kapısı Balık Pazarına açılan ve bir tür geçit olan, diğer
kapısı Galatasaray Meydanına bakan
Avrupa Pasajı, önceki yıllarda düğmeci, kemerci, makyaj
malzemeleri satan dükkânları ile tanınırdı.
Bu çarşıda bayanlar terzilerine ısmarlama diktirdikleri
tayyör, döpiyes, bluzlarına, mantolarına gözlerinin beğendiği
türden uygun düğmeler
alır, elbiselerinin kumaşlarından götürür kemer yaptırırlardı.
Makyaj malzemesi satan dükkânlar, ithal malı eğri uçlu
manikür makasları, berber makasları, ithal cımbızlar,
kirpikleri yukarı doğru kıvırmak için kullanılan kirpik
makasları bulundururlardı.
Bir de ucu püsküllü, pompalı (fısfıslı) parfüm şişeleri
satılırdı.
Bu cam pompalı şişelerin içindeki parfüm, kolonya, losyon
gibi çeşitli kokuları boyunları altına yaklaştıran hanımlar,
baş ve işaret parmakları arasına aldıkları küresel pompayı
sıkarlar fıs fıs sesi ile kokulu sıvı atomizer halde teni
kaplardı.
Nostaljik
anıları bir tarafa bırakıp günümüzün Avrupa Pasajına
bakacak olursak
restore edildikten sonra hızlı bir değişim gösteren çarşıda,
hediyelik eşya dükkânlarının sayısında artış gözleniyor.
Bilhassa kadınlara yönelik butiklerde değişik kombinler
yaratabileceğiniz aksesuarlar, şallar, şapkalar, buluzlar,
fular, hafif yazlık ayakkabılar beğeni kazanıyor.
Bunların yanında kolye, yüzük, küpe setleri, çeşitli takılar,
çantalar, gözlükler, çini objeler, kilimler, desenli,
resimli yastık yüzleri, resim, gravür, antikalar, çini
soba bile bulmanız mümkün olabiliyor.
Kuyumcu,
cep telefon satıcısının yanı sıra eski plaklar, kitaplar,
yine çok eskiden kullanılan masa üstü eşyaları, sakız,
pudra, çikolata kutuları geçmiş dönemin konser posterlerini,
film afişlerini bulabiliyorsunuz.
Bir bakıyorsunuz The Beatles’ın Please Please LP albümü
1967–1968 den size bakıyor, bir bakıyorsunuz, Led Zeppelin
veya Doors’un konser afişi heyecan duymanıza sebep oluyor,
yoktan yere afişin üzerinde konser tarihini, konser yerini
arıyorsunuz.
Hediyelik eşya dükkânlarına girince veya daha girmeden
ne alacağınızı şaşırıyorsunuz.
Kilim desenli çantalar, heybeler, şallar, fularlar, etekler,
bluzlar, renk ahenk çiniler, seramik kaplar, cam biblolar,
daha neler neler…
Avrupa Pasajının orta bir yerinden üst katına çıkılıyor.
Orada da iş yerleri, ofisler var.
Bir de manzara var, ön planda yaklaşık bir metre boyunda
her pencere önüne karşılıklı sırayla dizili bu sanat eseri
heykeller, pasaja heykel galerisi gibi seyirlik sanatsal
bir hava veriyor.
Alara
Gümüş
Çarşının
Meşrutiyet Caddesine bakan köşesinde Alara Gümüş isimli
hediyelik eşya dükkanı yer alıyor.
Az görülen tasarımlardan oluşan takılar, hanımların aklını
çelecek kadar estetik küpeler, kolyeler, bilezikler sergilenirken
en müşkülpesent ve hediyelik almakta kararsız kalan müşterilerin
bile beğeneceği türden biblolar büyük beğeni kazanıyor.
Cam ve seramikten yapılmış, horoz, tavuk, flemingo, eşek,
at, tavşan, kedi, köpek, kuş gibi hayvan figürlerini çeşitli
büyüklükteki bibloları bulunuyor.
Alara Gümüş Tel: 0(212) 244 68 68
Can
Shop
Eski ismiyle Aynalı yeni adıyla Avrupa Pasajı girişinde
solda sıralı ilk dükkânlardan biri No: 16 tı da hizmet
veriyor. Hanifi, Nasen Can kardeşlerin işletmesi içinde
zamana yolculuk yapma imkânı var.
Osmanlı Cumhuriyet Dönemi madeni ve kâğıt paralar, madalya,
ferman, hisse senetleri, eski kartpostallar, eski sigara,
çikolata, çiklet kutuları, rozetler, gramofon iğneleri,
bebekler, gravürler, eski zaman oyuncakları nümismatik
malzeme bulabiliyorsunuz.
Can Shop Tel No: 0(212) 249 32 80
Hisar
Kitapevi
Galatasaray Aslıhan Pasajı no 28/47 nolu dükkanda hizmet
veren Hisar Kitabevi'nde okul kitapları haricinde tüm
konulara ait kitapları bulabilirsiniz.
Ayrıca Hisar Kitabevi'nde çeşitli dönemlere ait zengin
film afişleri de bulunabiliyor.
Tel: 0(212)249 01 60
Pasajın her iki katında eski dönemlere ait kartpostallar,
mecmualar, gazeteler, çizgi roman kahramanlarının dergileri,
fotoramanları, plakları da satan çok sayıda sahaf yer
alıyor.
ÇİÇEK
PASAJI ve Meyhane Kültürü
Çiçek Pasajı anlatımı öncesi meyhaneler hakkında kısa
bilgi vermek gerekli gibi… Meyhanecilik liman kültürünün
bir parçası olarak günümüze dek süregelmiş.
Gemiciler yanaştıkları limanda bekâr oldukları için içerek
geçirecekleri zaman ve nakit olunca meyhaneler aranır
olmuşlar.
Türkler İstanbul’u ve Galata’yı aldıkları zaman zaten
liman şehrinin meyhaneleri dünya standartlarındaymış.
16. yy yazarlarından Kastamonulu Latifi “Tarifname-i İstanbul
adlı eserinde İstanbul meyhanelerinin özellikle Tahtakale’de
toplandığını, Galata’nın ise “serapa meyhane” olduğunu
kaydediyor.
Eremya
Çelebi Kömürcüyan 17. yy da İstanbul Tarihi adlı kitabında
Kasımpaşa’yı anlatırken “İleride Yahudi evleri
ve onların iki tarafında “Oda”lar görülür. Bu evler sahildedir
ve altlarında dükkânlar vardır. Burada misafirler için
balık pişirilir ve turşu ve kurutulmuş mersin, morina
balıkları ikram edilir.
Yahudi kasapları ve Misket Arak’ının (Rakının) satıldığı
koltuklarda oradadır”. Bu ifadeden anlaşılıyor ki şimdinin
benzerleri olan boğaz lokantaları,
eski dönemde Haliç kıyısında yer alıyormuş.
17. yy da rakı misket üzümünden yapılma olarak bu evlerde
demcilere sunulurmuş.
Büyük
büyük dedeler aşağıda demini aldıktan sonra belki de yukarda
ki odalara çıkarlarmış.
Meyhanecilikte bilinmesi gerekli tabirler de varmış.
İş
güç sahibi kalburüstü insanların gittikleri meyhanelere
“Gedikli meyhaneler”, daha ziyade ayak takımı tabir edilenlerin
gittiği kaçak yerler “Koltuk meyhanesi” olarak anılır,
genellikle gizlice içki satan ara sokaklarda ki manav,
bakkallar olurmuş.
Koltuk
meyhanelerinin bir kısmı “Kibar koltukları” olup buralara
eve içki sokmayan memurlar, kâtipler gelirlermiş. Koltuk
Meyhanesi müdavimleri için bir de “Ayaklı meyhaneler”
varmış. Bunlar seyyar içki satanlarmış.
Bellerine doladıkları ucu musluklu koyun bağırsağı içine
rakı veya şarapla doldururlar, sırtlarında bir cübbe,
cebinde kadeh. İçkiyi yuvarlayan, elinin tersiyle ağzını
siler, bir tür “yumruk mezesi” yaparmış.
Direklerle tutturulmuş yüksek tavanlı meyhanelerde ortada
bulunan direğin altında, Malta ve Ege adalarından getirilmiş
sardalye fıçısı bulunurmuş. Rakılar önceleri kabaktan
yapılma kaplardan, sonraları ise metalden veya camdan
yapılma “Karnından İşeyen” ibriklerle sunulurmuş.
Müşteri meyhaneye geldiğinde masalar mezelerle, kadehlerle
donatılmış olur, masa mumu yanmaya başladıktan sonra demlenme
başlar, müşteri masaya oturduğu zaman masada bulunan mezelerden
para alınmazmış. Şimdi günümüze geliyor ve Çiçek Pasajı
meyhanelerine gidiyoruz.
Çiçek
Pasajı
İş arkadaşlarının, üniversite gençliğinin, kursiyerlerin,
bir vesile ile bir özel günü kutlayanların, maç çıkışı
kritik yapmaya gelenlerin üzüntüyü veya sevinci paylaşma
vesilesi ile bir araya geldikleri bir restoran, meyhane
topluluğu.
Ya önceden kaç kişi geleceğinizi söylüyor masanızı hazırlatıyorsunuz,
ya önceden gidip yerinizi buluyorsunuz. Şef garson masanıza
kabul eder etmez içki siparişinizi alıyor, genellikle
rakı oluyor ama şimdilerde rakı çeşidi bol hangisini isterseniz
bulup getiriyorlar.
Sonra garson komisiyle içi küçük tabaklara hazırlanmış
meze çeşitleriyle dolu koca bir tepsi getiriyor beğendiklerinizi
masaya bıraktırıyorsunuz.
Masalardan
uğultu halinde yükselen koyu sohbet eşliğinde mezeler
yavaş yavaş
yeniyor. Bu arada masaları dolaşanlar bazen çiçek sunuyor,
bazen buzlu badem bazen kuru yemiş, midye dolma, turfanda
bir meyve ile alıcılarını arıyorlar.
Mezeler bitince balık ızgara, ortaya gümüş, hamsi, kıraça
tava söyleniyor, balık kokuları, rakı kokularına karışıyor.
Vakit ilerledikçe çakır keyif olanlar masalarına seyyar
müzik ekiplerini çağırıyorlar, keman, klarnet, darbukalı
veya tek başına akordeonlu müzisyenler coşan masalara
neşe katıyorlar, notaymış, sözlermiş, alt perdeden veya
tavandan hiç önemli olmadan içten geldiği biçimde eşlik
ediliyor, içecekler yenileniyor, hesaplar kabarıyor, uykular
geliyor. Bir Çiçek Pasajı akşamı daha sonlanıyor.
Ertesi gün akşam pasajdaydık şu kadar kişi iki büyük,
ortaya şu geldi, bu geldi, üstüne bu geldi hesap da bu
geldi diye ballandıra ballandıra anlatılıyor.
Video içerik: Tunç Lakerda'cılıktan
Lakerdanın, çirozun incelikleri, Titiz Manav'dan otlu
mezeler, Çoşkun Kasap'tan çeşitler, Adapazarı Tavukçuluk'tan
av etleri, Dalyan Balıkçısın'dan deniz ürünleri, Şampiyon
Kokoreç'ten midye tava, midye dolma, kokoreç ızgara, Gaziantep
Baharatçısı'ndan şifalı bitki çayları, öksürüğe iyi gelen
formüller... |