anasayfagezisergiolaylarunlulernostaljifotosakasihirligazetebiyaografi

Abant
Acarlar Gölü
Adatepe
Adana
Adrasan
Afyon-Gazlıgöl
Ağva
Akçakoca
Akçay
Akyaka
Alaçatı
Alanya
Altınoluk
Altınova
Amasra
Amasya
Anadolu Feneri
Anadolu Kavağı
Anamur Bozyazı
Ankara
Antalya
Aphrodisias
Armutlu
Assos
Avşa Adası
Ayaş
Ayvalık
Babakale
Bafa Gölü
Bandırma
Bağırganlı
Balıkesir
Bayramoğlu K.C
Belek-Kurşunlu
Bergama
Beşkardeş
Beykoz
Beynam-Köprü
Beypazarı
Bilecik-Söğüt
Bodrum
Bolu-Gölcük
Bozburun
Bozcaada
Bördübet
Burgazada
Bursa
B.Kemikli Burnu
Büyükçekmece
Cumalıkızık
Cunda Patriça
Çanakkale
Çandarlı
Çamlıdere
Çıralı-Olimpos
Çiftlik-Bayır
Çiftlikköy
Çilingoz Yalıköy
Çomakdağ K.
Çorum
Çökertme
Dalaman
Dalyan İztuzu
Datça
Demre-Myra
Denizli
Devrek
Didim
Dikili
Dilek M.P Karine
Dim Çayı
Diyarbakır
Domuz Çukuru
Döşemealtı
Düzce
Eceabat
Edirne
Efes Antik Kenti
Eğirdir
Ekincik
Enez
Erdek-Kapıdağ
Erikli
Ermenek
Eskihisar
Eskişehir
Fethiye
Finike
Foça
Garipçe Köyü
Gazipaşa
Gebekum
Gedelek Köyü
Gelibolu
Gerede-E.tepe
Geyikli-Dalyan
Gideros Koyu
Göcek
Gömbe Yaylası
Gölcük-Birgi
Gölyaka Kardüz

Göynük
Gümüşlük
Gümüştepe
Gelibolu Güneyli
Güney Şelalesi
Güre
Hatay
Hayıt B. Knidos
Hisarönü
Hurma Sahili
Ihlara Vadisi
Ildırı - Erythrai
Ilıca-Şifne
İassos
İçel (Mersin)
İğneada
İnbükü Koyu
İstanbul
İzmir
İznik
Kalkan Kaputaş
Kalkım Kazdağı
Katrancı Koyu
Kapadokya
Kapuzbaşı
Karaburun
Karagöl Taşlıca
Karamaka
Kaş-Kekova
Kayaköy
Kaynaşlı Topuk
Kazdağı-A.Dere
Kefken-Cebeci
Kemaliye(Eğin)
Kemer-Olimpos
Kerpe
Kınalıada
Kırkpınar S.Gölü
Kıyıköy
Kilyos
Kızılcahamam
Kilyos
Koçarlı Cincin
Konya
Kömür Limanı
Köprüçay
Köyceğiz.G
Kula
Kumburun
Kumluca
Kuşadası-Çine
Kuşça Beldesi
Kütahya
Labranda
Maden Deresi
Mandalya Körfz.
Mardin
Marmara Ereğli
Marmaris
Maşukiye
Mazı
Meke Gölü
Milas Euromos
Mudanya
Mudurnu
Mürefte
Nallıhan
Nazarköy
Nemrut Dağı
Orhaniye
Ortahisar
Oylat-İnegöl
Oymapınar Brj.
Ölüdeniz
Ören
Patara-Kınık
Phaselis
Polonezköy
Poyrazlar Gölü
Prens Adaları
Rumeli Feneri
Safranbolu
Saitabat Şelale
Saklıkent
Salda Gölü
Samandere Ş.
Sandras Dağı
Saraylı Köyü
Sarıgerme
Sardes
Saros Körfezi
Selçuk-Efes
Selimiye
Sığacık
Side-Manavgat
Silifke-Y.Koyu
Silivri
Sinop-Gerze
Sivas Divriği
Soğanlı
Sokakağzı
Söğüt
Sultaniye
Suuçtu Şelalesi
Sünnet-Sülüklü
Spil Dağı M.P.
Stratonikaie
Şile
Şirince
Tahtakuşlar K.
Taraklı-Çubuk
Tarsus
Taşkale
Taşucu
Tekirdağ
Terkos Gölü
Tire
Tokat Zile
Trabzon
Trilye
Truva
Türkbükü
Turunç
Uçmakdere
Uluabat Gölü
Uludağ
Umurbey
Urfa-Harran
Urla Karaburun
Uşak
Uzunkum İbrice
Uzunya Dalia K.
Üçağız Kaleköy
Varda Köprüsü
Yalancı Boğaz
Yalıkavak
Yalova
Yalvaç
Yedigöller
Yeniköy Köyü
Yenipazar
Yenişehir
Yeşilyurt
Yörük Köyü
Zekeriyaköy



Bir zamanlar Mithatpaşa, sonraları İnönü stadı olarak anılan bugün ki Dolmabahçe Beşiktaş stadında devre aralarında yabancı müzik çalardı. Mesela The Animals Grubunun "Don't let me be mis understood" isimli parçasını 35 bin kişi dinler, stad önündeki boyacı çocuklar bile, boya sandığında tempo tutup söylerlerdi.

Bir maçın devre arasında stada nereden girmişse girmiş bir kedi atletizim pistinde kendi halinde yürürken muzip bir seyircinin pisi pisi demesine kırk bin kişi daha eklenmiş tribünlerin kendisini çağıran ve seyircinin çıkardığı pissss seslerine aşırı duyarlı kedi yeni açık, gazhane tarafından kendini dört nal koşarak dışarı atmıştı.

Yine bir maçta Eskişehir spordan FB'ye transfer olan Şevki'nin hayalarına sert bir top gelmiş, kasıklarını tutarak yerde acı içinde kıvranan Şevki'ye dolu tribünler bu defa "hemen işe Şevki" diye tempo tutarak tavsiyede bulunmuşlardı! (Şevki sahanın içinde herkesin önünde nasıl çişini yapsın?)

FB bir sezon şampiyonluğu garantilemiş, kupa şeref tribünü önünde masa üstünde duruyor, maç bitiminde alacaklar. Trabzonspor ile oynuyorlar. Tüm foto muhabirleri Trabzon kalesi arkasındalar, inanılmaz kalabalık ben ters kalede FB'li kaleci İvanceviç' in arkasındayım maç 0-0 İvan sordu kaç dakika var. Beş dakika var demeye kalmadı, sonraları Galatasaray'a transfer olan çaycı lakaplı Ahmet, FB defansının ileri çıkmasından istifade edip, kalesini boşaltıp ceza yayı dışına çıkan İvan'ın yanından topu 30m yuvarladı kalenin önünde ve arkasında benden başka kimse yok. Gol nerede ise bana girdi. Çektim fotoğrafı, maç 0-1 bitti. Arbede yaşandı, FB' liler şampiyon olduklarına sevinemediler mağlubiyetin acısıyla kupayı bile alamadılar. Seyirci kızgın soyunma tüneline girerken Cemil'in kafasına transtörlü el radyosu atıldı. Tünelin ağzına birde tek ayakkabı düştü. Sahibi eve nasıl gitmiştir merak etmiştim .

Ünlü Alman Milli kaleci Toni Schumacher Fenerbahçe'de oynarken bir röportaj yapmıştık. Ne var ki Toni randevuyu Üsküdar'da bir arkadaşının derici dükkanında vermişti. Haliyle fotoğraf çekmek için konuya uygun fazla bir kompozisyon yoktu. Bende topları tuttuğu ellerini ön planda çekmek istemiştim. Schumacher ellerini arkasına sakladı ve kesinlikle bu resmi çektirmedi. Zira parmakları eğri büğrü inanılmaz çarpıklıktaydı. Bu defa bende sorumu sordum. "Gol yiyince ne hissediyorsun?" durdu! düşündü! ve BOMBOK oluyorum dedi.

İstanbul'un tranvaylı yılları. GS - FB ezeli rekabetinin o yıllarda da fanatikleri ve renkli simaları var. Bunlardan bir tanesi de hasta Galatasaraylı "Karınca Ezmez Şevki". Tranvay raylı parke taşlı İstanbul caddelerinde, dolmuş taksi türünden çalıştığı eski bir model arabası vardı. Ve en büyük özelliği 45 kilometre hızı geçmezdi. yani öyle yavaş gidiyordu ki, bu hızla karıncayı bile ezmiyeceğini anlatmak için ona "Karınca Ezmez Şevki" adı bu yüzden takılmıştı. Otomobilin jantları sarı-kırmızı boyalı anten çubuğunda sarı-kırmızı kordon, kordela, otomobilin içinde Galatasaray takım kadrosu resmi, Turgay Şeren, Metin Oktay fotoğrafları, takımın renklerini taşıyan aksesuarlar, krapon kağıtların süsler falan filan. Galatasaray maçından sonra daha keyifli boy gösteriyordu İstanbul caddelerinde. Onu yıllar sonra 1982 Haziran ayında, bu defa Cağaloğlu'nda yürürken görmüştüm. Hala Galatasaraylıydı, göğsünde GS amblemi, yakasında sarı-kırmızı karanfiller ve yine laf atanlara eskisi gibi aldırış etmiyor, gülümsemekle yetiniyordu.

Milli Takım İzlanda'ya 2-0 mağlup olup yurda dönmüş. Tarih 10 Eylül 1981. Ülkede büyük üzüntü var. İzlanda gibi zayıf bir rakibe nasıl olupta yenildiğimizi kimse kabul edemiyordu. Takımın gelişini Atatürk Hava Limanı'nda Gazateye haber için karşıladım. Milli Takımı Fethi Demircan çalıştırıyor. Kaleciler Şenol ve Yaşar, Onur, Sedat III, Halil İbrahim, Ceyhun, Engin, Bahtiyar, İlyas, Rıza, Mustafa, Zafer ve Fatih Terim var. Fatih'e sordum: "Nasıl oldu da bu zayıf takıma yenildiniz" dedim. Şöyle cevap verdi: "İzlanda'yı Türkiye'de herhangi bir ikinci lig takımı bile rahatlıkla yenerdi"... "Peki o halde siz neden yenemediniz?" dedim. Önce ellerini iki yana açtı sonra takımı toplıyıp kapanıp söz verdiler, alandan çıkana kadar kimse tek kelime konuşmadı.

Ünlü Alman çalıştırıcı Jupp Derwall Galatasaray'ın başında, yardımcılığını da Mustafa Denizli yapıyor.
Cevat Prekazi'yi az önce oyundan almışlar, İnönü Stadı'ndaki kulubeden oyunu dikkatle izliyorlar.

Milli Takımın değişmez oyuncuları Fatih Terim, Bursaspor'lu Sedat 3, Altay'lı Zaferdi. Milli Takıma Almanya'nın Shalke 04 takımında top oynayan İlyas Tüfekçi'de çağırılırdı. Türkiye liglerinin hırçın futbolcusu nerdeyse her maçta kart gören Fenerbahçeli Bahtiyar da forvette yer alırdı.

Dünya Kupası maçlarında Kempes, Sokrates gibi yıldızı parlayan ünlü oyunculardan biriside ARDİLES'ti. İngiltere'nin Totenham takımına transfer olan ünlü futbolcu, İngiltere'nin Arjantin ile olan Fakland Adaları tartışması yüzünden Arjantin'li olması nedeniyle tribünlerden tepki alırdı. Totenham bu futbolcuyla Türkiye'ye de gelmiş, Trabzonspor ve Fenerbahçe ile maç yapmıştı. Fenerbahçe maçı sonrası o yıllarda faal olan ve Bebek Parkı içinde yer alan Bebek Belediye Gazinosunda yemekli eğlence düzenlenmiş, rakı, şiş kebap keyfi ile futbolcular eğlenmişlerdi. Bir ara ısrarlar üzerine Ardiles'te sahneye çıkıp dans etmiş ve büyük alkış almıştı. Fotoğrafta Ardiles, Fasıl heyeti ve Sağda Özözlü görünüyor.

Bugün, Ortaköy Çırağan Otel'in bulunduğu yerde Beşiktaş'ın antreman sahası (Şeref Stadı) yer alırdı ve haftasonları 2. ligin Beykoz - Karagümrük gibi çekişmeli maçlarına sahne olurdu. Biz Spor Foto muhabirleri İnönü Stadından kalma bir alışkanlığa sahiptik. Her maçı bir foto muhabiri takip eder ve spor yazı işleri bizlerden hep gol fotoğrafı isterdi. Bu nedenle şayet karşı kaleye penaltı verilmişse diğer kaleden penaltı kalesine koşar, kalecinin arkasında yerimizi alırdık. Hakem de bizi beklerdi. Ve bu sayede gol fotoğrafı hepimizde olurdu. Şeref Stadında da bir gün maç takip ederken herkez penaltı diye ayağa kalktı. Sahaya girenler oldu. Bende fırladım saha içinden diğer kaleye doğru koşmaya, fakat hakem penaltıyı vermedi. Santraya kadar gelmişim maç oynanıyor. Taç çizgisinden çıkmaya karar verdim. Ne varki sağıma bir top sürdüler. Topun peşinden, hızlı soluk alıp vermeler, itişmeler, enerjinin resmen açığa çıktığı bir ortamda koşuşan futbolcular var. Top önümde, ceza çizgisine doğru kaçıyorum. Herkez ÇIK ÇIK diye bağırıyor. Ortalasam kesin gol. Kendimi saha dışına zor attım ve top avuta çıktı. Futbolcular da ne bana nede topa yetişemediler. Hatırladıkça soğuk terler döktüğüm hoş bir anı olarak kaldı.

70'li 80'li yıllarda statda ağlayanlara daha sık rastlanırdı. Mağlup takımın seyircisi ağlar, oyuncu ağlar, teknik direktör bile ağlardı.
Kaleci Adem bir maçta penaltıya sebep olmuş, golü yiyince hüngür hüngür ağlamış, gazetelerde de bu fotoğraf yer almıştı. Ağlayanlarlardan biri de Özkan Sümerdi... Trabzonspor'u çalıştırdığı yıllarda İnönü Stadında takımı aleyhine maç sonuna doğru bir penaltı verilmişti. Kulübeden fırlayıp hakeme doğru koşarak uyduruk penaltıya o da itiraz etmiş, sonra da ağlamaklı geri dönmüştü...

Futbolculuk bol paralı, reklamı, şöhreti olan bir işti de, kimse sürekli antremanlardan vücudun ne hale geldiğini görmezdi. Şortlar uzundu dize kadar iner, dizliklerle kavuşurdu. Oysa ceza çizgisi içinde hava topuna çıkmak tüm engellemelere rağmen top sürebilmek için oyuncular ağırlık çalışmaları, kumda koşmak, yaylarla adale güçlendirmek yapılanlar arasındaydı. Beşiktaş'ın ilah olmuş "Kibar" lakaplı oyuncusu Feyyaz Uçar, "Sarı Fırtına" Metin Tekin ve Büyük Ali defansların korkulu rüyasıydı. Rıza Çalımbay sağdan iner, muz biçimli kavisli ortalarından birini yapar, ortayı bu üçlüden biri gole çevirirdi. Taktik basitti ama Gordon Mille tutturmuştu.
Feyyaz'ın da bacak adalelerini yakından gördüğüm zaman vücut kaslarının ne hale geldiğine tanık oldum.
Bir antreman sonrası yaptığım röportajda Feyyaz'a sordum:
- Biz bir saat top oynasak parmaklarımız şişiyor, tırnaklarımız su topluyor. Sizde birşey olmaz mı? dedim...
"Hiç olmaz olurmu! Ben her sene sezon başı mutlaka bir tırnak atarım. Allahtan fabrika (vücut) yenisini yapıyor." dedi...
Feyyaz takımın en yaşlısıydı ve her sene yeni yaşına girişinde soranlara hep "27'ye girdim" derdi...

Röportajın bitiminde:
- Feyyaz, Sen gol atınca ben atmışım gibi seviniyorum dedim. Gülümsedi "Bu hafta atacağım gol senin" dedi.

Vedalaşıp ayrıldık.

İki sahil kenti takımının maçı. Trabzonspor Lİverpool'u konuk ediyor. Gazetelerde iki takımın ünlü futbolcusu karşılaştırılıyor, Keegen mı, Ali Kemal mi diye başlıklar atılıyor. İkiside dönemin en ünlü futbolcuları. Maç Trabon'un 1-0. Daha sonra Ali Kemal FB'ye büyük rakamlarla transfer oluyorsa da Trabzonspor'daki başarıyı bulamıyor. Gazeteciler nedenini soruyorlar. Ali Kemal'in cevabı ise: Trabzon'dan İstanbul'a intibak uyumsuzluğu olarak gösteriyor ve ilginç bir misal veriyor. "Mesela Trabzon'da nerden balık alırsam alıyım kimse benden para almazdı. Oysa İstanbul'da durum hiçte böyle olmuyor" diyor...

Büyütmek için tıklayınız......
Ya-Ya-Ya, Şa-Şa-Şa Fener Fener çok yaşa... Fener, Fener dünyayı yener, G.Saray'a gelince fısss diye söner, Döner döner onu da yener, sloganlarının tribünleri çınlattığı yıllarda F.Bahçe'de takımın hamalı Şeref Has, forvetin unutulmaz ismi Ogün Altıparmak, orta sahanın beyni Ziya Şengül, kaleciler Hazım ve Ali'li kadrosu, Mithatpaşa Stadı, deniz tarafında çekilmiş nostaljik kadrosu...


Futbol'un Profesörü
Yazıyı okumak için tıklayın
Yazı için tıklayınız

Lefter'in futbol oynadığı yıllarda penaltıları kendisi atar,Altay'ın ünlü kalecisi Varol Ürkmez, Galatasaray'ın çok iyi yer tutan kalecisi Turgay Şeren dahil hiçbir kaleci Lefter'in ters köşe penaltılarını tutamazlardı. Top bir tarafa, kaleci diğer bir tarafa toptan kaçarcasına uzanırlar, gazetelerin spor sayfalarında da bu tür ters köşe gol fotoğrafları yer alırdı. Yıllar sonra öğrendiğim kadarıyla Lefter topa direk gelir, topuğunun içiyle topa vurarak kaleciyi ters köşeye yatırırmış. 90'lı yıllarda bir gün Hürriyet Gazetesi yazarlarından rahmetli Necmi Onur'la görev takibi için Büyükada'ya gitmiştim. Dönüşte iskele meydanında Necmi Onur, arkadaşı olan Lefter'i görmüş ve sohbete başlamışlardı. Çocukluğumdan beri ters köşe olayına olan merakım nedeniyle sohbet sırasında Lefter'in Tokyo sandalet giymiş çıplak ayaklarına bakmaya başlamıştım. Durumu fark eden Lefter, "Evladım ayağıma ne bakıyorsun" diye sorunca, aynen yukarıda yazdıklarımı anlattım. Nasıl oluyor da kaleci bir tarafa top bir tarafa gidiyor, bu nasıl eğri bir ayak mıdır? diye ekledim. Lefter elini omzuma koydu, Necmi Onur'un yüzüne bakarak kahkahayı patlattı... Lefter yıllar sonra Fenerbahçeli Cemil Turan'ın jübile maçı öncesinde şöhretler karmasında Varol Ürkmez'e deniz tarafındaki kaleye yine penaltıdan gol atarak ilerlemiş yaşına rağmen, ustalığından hiç bir şey kaybetmediğini beni de şahit etmişti.
Yıl 2006 aylardan Eylül Büyükada iskele meydanında yürürken karşımdaki kafede baktım Lefter, fırsat bu fırsat bir portesini çekmek için izin istedim, çektim de. Sonra yanına oturup başladım konuşmaya, aslında gazetecilerle röportaj yapmadığını, buna doktoru da izin vermediğini belirtti. Ben de o halde bir anısını anlatmasını rica ettim. Başladı anlatmaya… Bir maç oynuyoruz Mithatpaşa Stadyumu’nda, saha su içinde, orta yuvarlak adeta göl olmuş, top derseniz şimdiki gibi plastik değil ki, kösele, meşin, suyu emdikçe ağırlaşmış, gülle gibi olmuş. Soldan bir orta geldi çaktım kafayı. Tribünler coştu. Yanıma Mikro Mustafa koştu geldi “Ağabey tebrikler, harika bir gol oldu” dedi. Beynim dönmüş, gözlerim kararmış, ayakta zor duruyorum. “Bırak şimdi golü oğlum, bizim kale ne tarafta sen onu söyle bana” dedim.

Transferin Gözdeleri
Her kulübün renklerine bağlamak için peşinde olduğu en önemli futbolcuları dönemin transfer gözdesi olur, bir süre onlardan transfer bombası olarak söz edilerek, kaçırılır kulübe yakın bir iş adamının ya da kulüp başkanının yüzme havuzlu villasında konuk edilerek saklanırdı. Transfer tarihi başlayıp futbolcuya imza attırana dek kimselere gösterilmez, basınla asla konuşturulmazdı. Kontrat bitince ortaya çıkarılan oyuncunun fotoğrafları çekilir, imza atan futbolcu o kulübün malı olurdu. Futbolcular çevirdiği filmlerle tribün seyircisini sinema salonlarına çekmeyi başarırlardı. Metin Oktay, Gönül Yazar ile yaptığı "Taçsız Kral" ve Şenol Birol, Fatma Girik, Birol Pekel'in birlikte çevirdikleri "Şenol Birol Gol" sloganıyla tribünlerde kıyametler koparan aynı isimli filmi unutulmazlardandı. Hırsız Simai isimli iş adamı Şenol Birol'u kaçırıp Fenerbahçeli yaptığı için bu lakapla hırsız Simai olarak anılırdı.

HAKEMLER
Hürriyet Gazetesi'nin ikinci sayfasına 7 gün süren hakemler yazı dizisi için önce Sapanca Otelinde hakemler seminerine, sonrada yaşadıkları şehirlere gidip aileleri ve işleri'nin başında fotoğraflarını çekmiş, konuşmuştum.
Maç bitince top hakeme teslim ediliyor ya topun top un akibetini hep merak ederdim. Bu merakımı hakem Özcan Oal'ın evine gidince giderdim. Özcan Oal önemli maçların toplarıyla evinin bir köşesini müze haline getirmiş saklıyor. Her topun bir bir hangi maçta oynandığını anıları ile anlatmıştı.
Erman Toroğlu Ankara bölgesi hakemlerimizdendi. O da Özcan Oal gibi halde kabzımallık yapıyordu. Röportaj sonrası tüm çalışanlarla o gün Ankara halinde Erman Toroğlu ile makarna ve üzüm yemiştik. Eski bir futbolcu olan Erman Toroğlu'na sordum;
Hocam bir düdük çalıyorsun karara itiraz edenler çevreni sarıp sana horozlanıyorlar. Ben dışarıdan duymuyorum ama yaptıkları el kol hareketleri ile sana kızıyorlar mı?
- Yok yaa, sen bakma o hareketlere, aslında yalvarıyorlar vallah billah yapmadım hocam, ne olur küme düşüyoruz bile diyorlar.
Bu arada itiş kakış olduğunu belirten hoca hemen ekliyor;
- Böyle durumlarda bir ayağın ileride olacak, yere sağlam basacaksın biri iter sırt üstü yere düşer stada rezil olursun diyor.
Peki Hocam bu karambolde sen onlara ne diyorsun diye sorumu yeniliyorum. Erman hoca bu defa " Şayet sarı kart gösterdiysem, bak sarardın bir defa daha yaparsan kızarırsın diye uyarıyorum" diyor. Hakem Toroğlu Milli futbolcuları daha bir kollarmış sakatlanmasınlar diye faulleri hemen verirmiş, mesela Rıdvan Dilmen çok hızlıydı, ona durdurmak için çok tekme atarlardı. Tekmelik takmayı sevmez tekmelikle koşamadığını söyler çıkarıp atardı onu hep uyarırdım taktırırım demişti.
İnşaat Mühendisi hakemimiz Oğuz Sarvan için İzmir'e gitmiştim. Karşı yakadaki evinde flama kolleksiyonu vardı.
Bayan hakemimiz Lale Orta'yı İstanbul Fındıkzade de parfüm ve kozmetik dükkanında, Çoşkun Kutay'ı Ankara Basın Yayın Enformasyon Müdürlüğündeki ofisinde, Yusuf Namoğlu 'nu Gayrettepe Mimarlık Bürosun da fotoğraflamıştım. Birde Sadık Deda vardı Burdur bölgesi hakemlerimizdendi.
Sapancadaki seminerde randevulaşırken ev adresini istemiştim cevap şuydu " Burdur'a gel kime sorsan gösterir" Allah allah inat bu ya Burdur'a geldim ve kente girişte bir at arabasını durdurup sordum dizginleri çekti aynen tarif etti, tesadüf deyip bu defa zemin katta dükkanı olan bir demirciye sordum oda bildi inat işte önüme gelene sordum hepsi bildi tereddütsüz tarif ettiler. Burdur Belediye Başkanının evini bilmiyorlar ama, Hakem Sadık Dedanın nerede oturduğunu bilmeyen yok, adrese geldim. Burdur Şehir Stadının karşısı köşe başı bir apartman 4. Kat. Hocam haklıymışsın 10 kişiye sordum hepsi senin adresi biliyorlar. Deda, gülümsedi Burdur da sağlık memuru olarak ta görev yaptığını söyledi. Röportajın sonunda samimi ve toleranslı ifadesinden cesaret alarak soruverdim. Bütün seyirci bir kararla çileden çıkınca sana "ibne Sadık yeter artık" diye bağırıyorlar etkilenmiyormusun?... oda bana "hakkında beste yapılan başka hakem yok" dedi. Nedir o beste dedim " ormandan kestim çamı, beri gel hakem beri gel" türküsü bana uyarlanmadır dedi...
Vedalaşıp ayrılmıştık. Hakemlik zor iş...

Bir spor anısı da Fenerbahçe Trabzonspor maçından

BU GOL BİR TEK BENDE VAR
Tarih 29. Mayıs. 1978, yer İstanbul İnönü Stadı Fenerbahçe 30 maçlık lig maratonu sonrasında Trabzonspor’un bir puan önünde lig şampiyonu olmuştu. Maç öncesi taraftarlar 52 bin kapasiteli stadı tıklım tıklım doldurmuştu. Şampiyonluk sloganları atılıyor, şampiyonluk piyangosuna konan 10 otomobil, forma giymiş mankenler stat turu atıyor, muhteşem tören büyük coşku ile devam ediyordu. Hürriyet Yazarı Eşfak Aykaç Hürriyet Kupasını maç öncesi vermiş, futbolcular kupayı öperek bu kupayla stadı turlamışlardı. Tam bir gövde gösterisi olan kutlamanın galibiyetle sonlanması bekleniyordu. Maç başladı Fenerbahçe takımı ilk yarıda beklenen oyunu ortaya koyamamış, üç gol pozisyonunu Fener defansı çizgiden çıkarmıştı. Seyircinin neşesi kaçmıştı. Bu nedenle ikinci yarı sabırsız ve sinirli seyircinin gergin tezarühatları ile başladı gol bekliyorlardı. Tüm spor foto muhabirleri şampiyonun atacağı golü fotoğraflamak üzere Şenol Güneş’in koruduğu yani gazhane tarafındaki kale arkasına üzüm salkımı misali tek vücut yığılmışlardı.
Böylesi maçlarda foto muhabirlerinin büyük bölümü şampiyon takımın atacağı gölün sayfada 10 sütün yer alacağını bildiği için, en iyi gol resmini çekme çabası içinde olduğu kadar, rakip arkadaşının çekmesine de bir o kadar engel olma telaşı içindeydiler. Yaklaşık 30 foto muhabiri her akında birbirlerine "çök, otur, önüme geçme, kolunu, başını çek" diyerek itişiyor, akın geçince sakinleşiyorlardı.
Ben de Fenerbahçe’nin atacağı gölü çekmek istiyordum, maçı fotoğraf makinemin içinden dikkatle takip ediyordum. Gazetede o yıllarda 18.00-24.00 tek çalıştığım için gündüz maçlarına zevk için gidiyordum.
Bu arada aynı gazetede çalıştığım foto muhabiri arkadaşlarım benim orada bulunmamdan tedirgin olduklarından, benim karşı kaleye yani ev sahibi takımın Fenerbahçe kalesi arkasına ısrarla gitmemi istediler. Bu çok zordu, statta en az 45 bin Fenerbahçe seyircisi vardı ve hiçbir fenerli yenilecek golün fotoğrafını gazetede görmek istemezdi. Çünkü bu gol ertesi gün kahvede, okulda, iş yerinde, ofiste, evde gazetede karşılarına çıkacaktı.
Ağır adımlarla deniz tarafına bakan kaleye omzumda çantamla zoraki, tedirgin, çekinerek gittim.
Fener kalesinde bir kaleci İvançeviç vardı, bir de arkasında ben. Makinemi çıkarıp fotoğraf çekmeye başlasam tribününün "İ… Foto" diye bağıracağını tahmin ettiğim için hareketsiz duruyordum 60. dakika sıfır sıfır geçilmişti.

GOL SANKİ BANA GİRDİ

İlk yarı üç mutlak gol kurtaran Fenerbahçe defansı ve kalecisi İvançeviç heyecanlanmaya başlamıştı, "kaç dakka vaaar" diye soruyordu. Fenerbahçe rakibe yüklendikçe yükleniyor, neredeyse oyuncuların tamamı yarı sahayı geçmişti. İşte tam böyle bir anda, daha sonraları Galatasaray takımına transfer olan “Çaycı Ahmet” lakaplı Trabzonsporlu Ahmet, bir top kaptı, Fenerli Onur'u, Cem’i peşine takıp hızla kaleye gelmeye başladı kimse yok, İvançeviç kalesini terk edip ileri çıkmaya başlamıştı ki yanından yuvarladı, 52 bin çift göz 18 içine odaklanmıştı, golün gelişi görünüyordu, ağların arkasında olsam da kelenin, neredeyse kale içinde bir ben vardım, makinemi çantamdan çıkardım, bir kare çektim hemen çantama koydum. Golü sanki ben yemiştim.
Top geldi, bir metre önümde balık gibi ağda kaldı. Stat buz kesti, çıt çıkmıyordu, öfke diz boyu, seyirci faturayı kesecek suçlu adam arıyor, tam anlamıyla şok yaşanıyordu. Kale arkasında daha fazla durmanın hiçbir anlamı, mümkünatı yoktu. Seyircide ki şaşkınlık geçmeden saniyeler içinde hemen kale arkasından uzaklaştım, korner köşesini hızla dönüp stat dan koşarak ayrıldım.
Aracıma atladığım gibi Dolmabahçe’den Cağaloğlu Hürriyet Gazete binasına gidip filmi yıkatıp, karta bastırdım. Maç 0-1 skorla bitip, arkadaşlar geldiğinde, maçın tek gol fotoğrafı sadece bende ve benim fotoğrafta spor servisi şefi Rıdvan Yelekçi’nin elinde spor sayfasında ki yerini almıştı.
Hilmi Ok’un bitiş düdüğü ile maçta olaylar çıkmış, polis Tuna ve Cem’i coplamış, takım federasyonun şampiyonluk kupasını alamadan soyunma odasına gitmiş, Başkan Faruk Ilgaz çok üzülmüş, polislerin koruduğu kupayı, Fenerbahçe 2. Başkanı Yüksel Günay almıştı.
Ertesi gün gazeteler Fener Mutsuz Şampiyon başlığı atmıştı.



Ayasofya Mz.
Altınoluk

Bördübet
Cunda Adası
Cunda Adası Pazarı
Cunda'da Taverna

Alaçatı
Gökçeada
Kerpe
Pembe Kayalar
Rumeli Feneri
Garipçe Köyü
Vatozlar
Çayağzı Köyü
Suuçtu Şelalesi
Uluabat Gölü
Ortaköy
Sultanahmet Myd.
Kapalı Çarşı
Mısır Çarşısı
Çiçek Pazarı
Hayvanat Bahçesi
Pamukkale
Pamukkale Eğlence
Karaca Arboretum
Sarıyer Börekçisi
Turşucu Hacı Salih
Pulculuk
Filateli'de Sanat
Asım Can Gündüz
Tanker Yangını
Dondurma Show

 
Saat Kuleleri
Kuş Cennetleri
Antikalar
Fotoğrafçılık
Halılarla Türkiye

Yol Boyu lezzet

Kartpostallar
Köprüler
Deve Güreşi
Kuş Sarayları
Kaleler
Bacalar
Deniz Fenerleri
Zil Dünyası
Hediyelikler
Sembollerle Anadolu

 
Sağlık
Denizin Sırları
Mangal Kömürü
Patchwork
Yumurta Şapkası
Çerez Haritası
Turşu
A La Minute
Yel Değirmenleri
Bal
Dilimizdekiler
İstanbul Boğaz Geçişi
Kum Midyesi
Dekorlar
Yapılacak İşler
Hırka-i Şerif
Kutsal Emanetler
Sigortalı Hayat
Türk Hamamı
BlueJean Çanta
Cephe Kaplama
Kumaş Klasiği
Pat Pat
Sebastian Bach Konseri
Çarpıcı Resimler
Korkuluklar
Mavi Yolculuk

Kamp - Karavan
Damla Sakızı
Mısır Çarşısı
Pulculuk (Filateli)

 
çorba&zeytinyağlılar, sebzeli,etli,yumurtalılar hamur işleri&pilavlar, balıklar, tatlılar...
Mezeler&Salatalar
Balık Yemekleri
Köfteler&Köfteciler
Ekmekler&Fırınlar

 
Şarap, Likör Yapımı,
kokteyller
 

Kitaplık >>
Atatürk Evleri

büyütmek için TIKLAYINGezi yazarı fotoğraf sanatçısı ve gazeteci Haluk Özözlü'nün 18.200 km. yol katederek fotoğrafladığı çok geniş kapsamlı bir çalışma. Kitabı seçkin kitapçılarda bulabilirsiniz.

Anıtkabir Müzesi
Anadolu Med.Mz.
Topkapı Sarayı
Ayasofya Müzesi
Antalya Müzesi
Efes Müzesi
Side Müzes
i

Ihlamur Kasırları
Yerebatan Sarnıcı
Dolmabahçe Sarayı
Beylerbeyi Sarayı
İst. Arkeoloji Müzeleri

Mevlana Müzesi
Gelibolu Mevlevihanesi
Sağlık Müzesi
Kariye'nin Gizemi

Lokomotif Müzesi
Sadberk Hn. Mz.
Rahmi M.Koç Mz.
Pera Müzesi
T.D.İ. Merkezi
Barış Manço Mz.
Yesemek Açık Hv Mz.
İtfaiye Müzesi
Madame Tussaud Mz.
İş Bankası Müzesi
Beşiktaş JK Müzesi
Özdilek Balmumu Mz.

Gülse Birsel
Hülya Koçyiğit
Tülin Şahin
Vatan Şaşmaz
Çağla Şikel
Aysun Kayacı
Tan Sağtürk
Gülşen
Doğkan
Nil Karaibrahimgil

Bu sayfalarda günlük yaşamdan komik kesitler bulabilirsiniz.

anasayfaya dönmek için TIKLAYIN
,