GEZİYORUM Çayağzı
Köyü
Kapıdağ Yarımadasının şirin bir köyü olan Çayağzı, Marmaralıların
elini uzatsa neredeyse dokunabileceği mesafede.
Güney sahillerimize rakip olacak koyları, eski Rum evleri,
misafirperver köy halkı, bereketli toprağı ile henüz bakirliğini
koruyor.
Deniz den ya da karadan 4 saatlik uzaklıkta yer alan köyün
eski adı Şahinburgaz…
Konum olarak havasıyla doğasıyla Marmara bölgesinde gizli
kalmış cennetlerden biri olan Çayağzı Köy sakinlerinin büyük
bölümü mübadelede gelen göçmen yurttaşlarımızdan oluşuyor.
Balıkesir iline bağlı Kapıdağ Yarımadasının Marmara’ya bakan
köyü, kırmızı soğanı, havası, balıkçıları, zeytinleri ile
ünlü olmasına rağmen uzun süre Erdek’in gölgesinde kalmaktan
sesini varlığını yeterince duyuramamış. Yarımada da olmanın
verdiği avantajla köy, nemli rüzgârın, sulak toprağın verimli
oluşu sayesinde meyveleri, sebzeleri, süt ürünleri lezzetli.
İl olmayı çoktan hak etmiş Bandırma gibi kocaman bir ilçeye,
Erdek gibi turizmin ilklerinden biri olan tatil merkezine
yakın köyün, turizm bakımından yerinde saymasına karşın,
tarım, hayvancılık, ipek böcekçiliği, balıkçılık gibi uğraşlarda
bir adım öne çıkmasını sağlamış.
Yıllar öncesinin yerli manav halkıyla Rumların kol kola
dans ettiği yiyip, içip, eğlendikleri, ağladıkları köyde
bugün Selanik’ten getirilen muhacirler var. Çalışkan köy
sakinleri toprağı arı gibi çalışıp işliyor.
Çayağzı birçok hizmeti ise son yıllarda edinmiş. Yıllarca
toprak yolu kullanan köylüler 2000 li yılların başında kullanılabilir
yola, sonra baraja kavuşmuşlar. 2005 lere imkânları genişleyerek
giren Çayağzı köylülerine aynı yıllarda bir de balıkçı barınağı
yapılınca balıkçılarda sığınacak yer bulmuşlar.
Şimdilerde
Balıkçı barınağı Marmara Denizine çıkan Kapıdağ Yarımadasında
Marmara mavi yolculuğu yapan veya Egeye açılan yerli yabancı
teknelere de marina hizmeti veriyor.
Barınakta geceleme yapan tekne sahipleri doğal bir köyde
bulunmanın, köy ürünlerini yerinde bulmanın mutluluğunu
yaşıyorlar.
Çayağzı köyünde doğal kum plajlar tüm bakirliği ile kıyı
boyunca birbirini takip ederek yarımadayı çevrelerken izleyenleri
şaşırtarak, nerede olduklarını unutturuyor.
Akdeniz koylarına nazire yaparcasına kumsallar, geri planda
yer alan makilikler, bilhassa ilkbaharda, katırtırnağı türünden
yabani bitkilerin baş döndürücü kokularına karışıyor.
Bölgede ki eski yerleşimlerden kalan, izler çevre gezilerinde
kendini daha da belirgin şekilde hissettirirken, doğa zenginliği
birçok aktivite yapılabilirliğine olanak tanıyor.
Koylar ve köyler
Köy girişinizde koca bir çınar ağacı yolun sağında yer alıyor.
Serçe sürülerinin uğrak yeri çınarın uzaklara uzanan dalları
geniş alanda gölgelik alan oluşturuyor. Sağlı sollu sokaklara
dizilen evler arasında pek az sayıda kalmış ahşap evlerin
yanı sıra iki beton katlı evler arasından çeşmenin bulunduğu
köy meydanını geçip sahile ulaşılıyor.
Balıkçı barınağı ve devamında köyü tepeden görebileceğiniz
yokuşlar her iki öne gidişleri kolaylaştırıp seyir zevki
yaşatıyor.
Yüzünüzü Erdek tarafına çevirdiğinizde köy halkının denize
girdiği küçük plajın arkasından devam eden yol Draça, Küçük
Kakıskala, Büyük Kakıskala, Kalemlik, Palalık, Burkiki koylarına
gidiliyor.
Güzergâhın üzerinde Kalem mevkiinde Rahibeler Deresinin
denizle buluştuğu noktanın kara tarafı piknik amaçlı kullanılıyor,
çakıllı sahil veya kayalıklar bölgesinde denize girilip,
gün boyu vakit geçiriliyor.
Bu koylara denizden tekne ile gelenler, açığa demirleyip
koyun sahilinden yararlanıyorlar.
Sahil boyunca devam edenler, köye iki km uzaklıkta ki Palalık
Mevkii geliyorlar. İstanbul’un Yeşilköy-Silivri kıyıları
ile karşı karşıya duran 21 tapulu Palalık Mevki, iki yamaç
arasında, içinden su çıkan, tatil köyü olmaya son derece
müsait korunaklı haliyle, işletmeci yatırımcılara hayal
kurduruyor.
Hayal bu ya, Bakırköy sahilinden deniz otobüsü kaldırıp,
Palalık’a iskele yapıp yanaştırsanız, hafta sonu temiz havada
köy hayatı yaşayıp, zindelik kazanmak, kondisyon depolamak
isteyenlere yüzüp, balık yedirip tatil yaptırsanız, gidenler
Pazartesi sabahı köyden deniz otobüsü ile ayrılıp İstanbul’da
işbaşı yapsalar, kimbilir ne çok meraklı bu aktivite için
sıraya girer….!
Yolun devamında Çayağzı köy sınırlarını geride bırakıp Kacaburgaz
ve diğer köyleri, doğal güzellikleri hayretler içinde kalarak
keşfediyorsunuz.
Neler yapılır nereleri görülür
Başta da belirttiğim gibi Erdek Çayağzı Köyünün yanı başında,
Erdek bağlantılı Ekinlik Adası, Paşa Limanı, Avşa, Marmara
Adası, Edincik, Bandırma, Kuş Cenneti Manyas Gölü hiç de
uzak olmayan diğer alternatifler. Fakat Erdek’e kadar daha
yakınlarda gidilecek, görülecek birçok yer var.
Bunların
başında Manastır diye anılan Aşağı Yapıcı Köyünden ulaşılan
yıkık dökük bir kilise kalıntısı bulunuyor.
Belki manastıra gidenler, pek fazla bir şey göremeseler
de doğanın içinde olduklarını, temiz hava ve yeşili doya
doya yaşayabilecekleri bir ortamda bulunacaklar.
Yol, gerek motor, gerekse oto krosçular için bulunmaz nimet
sayılabilecek güzellikte.
Hele at binme için kusursuz sayılabilecek özellikte.
Kâh orman, kâh inişli çıkışlı tepeler, ovalar, dönemeçler
safari için bundan güzeli olmaz dedirtiyor. Mekânlar safari
turları için olduğu kadar fotoğraf kamera tutkunları içinde
tatminkâr objeler sunuyor.
Çayağzı köy yolunun bir de sahil kesimi var ki nereye, ne
tarafa gideceğinize karar vermekte güçlük çekebilirsiniz…
Çayağzı köyü balıkçı barınağından kiralanan bir tekne ile
yola çıkanlar çok da fazla tuzlu olmayan Marmara Denizinin
leziz balıklarından tutma imkânı
bulabilirler.
Birbirinden güzel koylarda bir başına yüzme imkânı elde
edebilirler.
Kayalıklar, pavurya zamanı oldukça bereketli avlar sunarken,
kaya yapısı birçok kıyıda olduğu gibi burada da rüzgârın
ustalaşan esintisiyle sanatsal biçimlemelere kavuşmuş.
Aynı ve benzer güzellikte ki kayaları karadan da görmek
mümkün.
Yerine göre kalbur gibi delikli olanlar, bazen de tepsi
gibi düzleşip birbiri üzerine konanlar, doğanın sürprizleri
olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle bahar aylarında renk
ahenk çiçekler katır tırnakları endemik çiçeklerle bütünleşen
kayalar, görenlere pastoral ziyafet çekiyor.
Erdek’ten yola çıkarak Kapıdağ Yarımadasını turlayan, keşfetmeyi,
yeni yerler görmeyi seven gezginler olduğu gibi tura Çayağzı
Köyü'nden başlayanlara da rastlanıyor.
Köyde her noktadan gün batımını Marmara Denizi'nde seyretmek
şiirsel oluyor.
Gelenek ve alışkanlıklar
Yaz aylarında bile hava esintili olduğu için genellikle
denize öğleden sonra giriliyor.
Yemek sonrası balıkçı barınağının dalgakıranları üzerinde
bir aşağı bir yukarı hazım yürüyüşleri yapılıyor. Kimisi
dalgakıranda oturup, gökyüzünü sayısız ve fazla ışık olmadığı
için net, parlak biçimde görülen yıldızları seyrediyor,
belki de dilek tutuyor.
Saat 21.00 sularında balıkçı tekneleri, tek tek ağ bırakmak
üzere denize açılmaları izleniyor.
Bu bir bakıma yarın havanın nasıl olacağı şeklinde ön haber
veriyor. Tecrübeli balıkçılar yarın hava iyi olacaksa bir
gün önceden denize ağ bırakmaya çıkıyor.
Birçoğu aile bireylerinden oluşan balıkçıların pat pat motor
sesleri ile gidişleri izleniyor.
Çay ağzı köy düğünleri oldukça neşeli, danslı, müzikli,
alkol tüketimi fazla oluyor.
Köy gençleri kızlı erkekli bir grup oluşturup kapı kapı
dolaşarak “Sizi övmeye geldik” diyerek yüksek, sesle hep
bir ağızdan hoşa giden sözler söylüyor, tezaruhatlar, yapıyor,
ev sakinlerini alkışlıyor, sonrada verilen bahşişleri topluyorlar.
Her komşunun duyacağı şiddette kendileri için söylenen bu
övgü dolu sözlerle ev sakinleri de mutlu oluyorlar.
Gençler toplanan paraları aralarında bölüştürüyorlar.
Günlük yaşam içinde inekler sabahın
erken saatlerinde otlamak üzere köyden ayrılıyor, akşam
dolu memelerle dönüyorlar. Bahçelerde sütler sağılıyor,
Fırınlar yakılıyor, köy ekmekleri yapılıyor, civ civler,
ördek yavruları telaş içinde koşuşturup, tavuk, horoz sesleri
sürekli duyuluyor. Kamyonetler geliyor, sütleri, yumurtaları,
köy ürünlerini toplayıp işlemek üzere mandıralara götürüyor.
Kısacası tipik köy yaşantısı, şehir hayatında kavrulmuş,
yorulmuşsanız köyü, konuşma şiveleri, kokuları, sesleri,
lezzetleriyle farklı algılayabiliyorsunuz.
Kitaplık
>>
Atatürk Evleri Gezi
yazarı fotoğraf sanatçısı ve gazeteci Haluk Özözlü'nün
18.200 km. yol katederek fotoğrafladığı çok geniş
kapsamlı bir çalışma. Kitabı seçkin kitapçılarda bulabilirsiniz.