GEZİYORUM
Cunda
Adası
ve Patriça Koyu
Adalar
ve rüzgarlar ülkesi Ayvalığın şirin adası Cunda'ya (Ali
Bey) gidiyor, ünü sadece deniz ürünü restoranlarıyla sınırlı
kalmayan adanın arka yüzüne Patrica'ya uzanıyoruz. Ege'nin
sofra kültüründe önemli yenilikleri, ağız tatlarının farklı
lezzetlerle tanıştığı, buluştuğu Cunda Adasının birbirine
tezat üç yüzüne ve son durumuna bakıyoruz.
Rumlardan
kalma taş evlerinin yer aldığı Cunda Adası bir zamanlar
Ayvalığa yakın bir ada iken yapılan kara yolu bağlantıları
ile ada olma özelliğini bir ölçüde kaybetmiş.
Karayolu bağlantısı daha da genişletilip bir güzel asfaltlanmış,
başı ve sonuna iki gösterişli
tabela asılmış, adı da "Gönül Yolu" olarak kırmızı harflerleyazılmış.
Diğer bağlantı ise köprüyle yapılmış. Köprünün de tabelası
var, üzerinde
"Bu köprü Türkiye'nin ilk boğaz köprüsüdür" diye
belirtilmiş.
Köprüyü geçip yel değirmeni ile karşılaştığınız kavşaktan
sola dönünce 16 balık restoranın bulunduğu restoranlar caddesine
geliyorsunuz.
Siz bakmayın restoranlar caddesi denildiğine, sahilin Ayvalık
ve adalar manzaralı kıyı şeridi boyunca renkli, ahenkli
bir hayat yaşanıyor.
Ayvalık bağlantısının tekneler ile de yapıldığı iskeleler
ve balıkçı motorları, pastane, kafe kompozisyonunu, bir
türlü doymak bilmeyen balık bekleyen kediler tamamlıyor.
Son yıllarda artan talep nedeniyle Cunda da tam anlamıyla
bir eğlence adasına dönüşmüş.
Taverna'da var, disko, bar da var.
Cunda Adasında en iyi mevsim ise mevsim sonu Ekim Kasım!
Restoranlar arasında kalan bölüm ise hem piyasa caddesi
(Bir çeşit podyum da denebilir) hem de çeşitli ağız tatlarının
bulunabileceği satış noktaları ile devam ediyor.
Bunlar arasında özellikle (Ayvalık Tostu olarak ünlenen)
Cunda'nın ünlü peynirli tost yapanları, lokmacıları, sakızlı
dondurmacıları, pamuk helva, kağıt helva, buzlu badem satıcıları
yer alıyor.
|
|
|
Gezici gül sunan kızlar, üstüne üstlük masa masa gezen müzik
grupları ilgi çekerken, havalarda uçuşan Ege müzik kültürünün
tanınmış ezgilerini harman edip atmosfer hakimiyetini ele
geçiren kesif anason ve deniz kokusu buram buram hissediliyor.
Masanıza piyangocu da uğruyor, yaşlı bir kemancı çalıyor,
masadakiler eşlik ediyor, dijital kameralı fotoğrafçı da
geliyor, bu anları ölümsüzleşririyor, akabinde normal gül
ve rüzgar gülü bile satan uğruyor.
En çok duyulan ses ise garsonların mutfağa verdikleri yüksek
sesli siparislerden biri olan "35 lik yaş üzüm"
rakısı oluyor.
Taş Kahve
Bir de yıllara meydan okuyan, kahve olma özelliğini inatla
sürdüren, doğal film platosu gibi estetik mimarisi, müdavimleri,
karakter portreleri ile
"Taş
Kahve" bulunuyor.
Bir aralar plastik sandalyalar kullanılan Taş Kahvede yine
ojirinal haliyle tahta iskemlelere dönüldü. Üstüne üstlük
içerde güm güm dibek kahvesi dövülüyor. Kahveciyle anı için
selfi çektiren çektirene.
İçinde kırlangıçlar uçan, tarihi aynaların duvarları,
renkli camların
kapıları süslediği yüksek tavanları ile ferahlık veren,
bayan erkek beraberce oturulan kahve, sahili daha ilgi çekici,
cazip hale getiriyor. Durum böyle olunca geç saatlere dek
kimse oturduğu yerinden kalmak istemiyor tabi.
Oysa Cunda'nın mimari dokusu içinde gizlenmiş birbirinden
ilginç yapılar bir o kadar da akılları çelen güzellikteki
görülesi güzellikte evler ve bu evlerin bahçelerinde kafeler
barlar, yeni açılmış sahil kahveleri, çay bahçeleri de bulunuyor.
Yine de sahil restoranları, Taş kahve'nin önlerinde ki çatı
gibi tenteler mimari dokunun görünüşünü engelliyor.
Bahçe
içinde, basit ama albenisi olan evler, yeni sahiplerinin
elinde şirinlik yarışına girmişlercesine temiz boyalı kapı
pencereleri, kapı tokmakları, cephe süsleri, dökme demir
balkon korkulukları fotoğraf severlere olduğu kadar Cunda'da
yürüyüşe çıkanlara da zamanın unutturup içine çekiyor.
Kilise sayısı oldukça fazla olan adanın çeşitli yüksek tepeleri,
sunduğu panorama karşısında seyredenlerin resim yapma gibi
arzularını da harekete geçiriyor.
Cunda sahilinin sağ tarafı ise teknelerin konaklama ve bakımına
ayrılmış. Bu bölümde yaşanan renk cümbüşü, betona yenik
düşmüş kent dokusu içinde duyguları körelmiş olanlara, farklı
bir atmosfer yaşatıyor.
Yolun sonunda Cunda Adasını karşınıza alıp doyurucu manzarasını
seyredebileceğiniz upuzun dalgakıran bulunuyor.
|
|
|
Cunda Adasını ziyaret edenlerin en fazla beğenip, fotoğraf
çektirdikleri yerlerin başında ise bir tarafında kurabiyeleri
ile ünlü Karadeniz Pastahanesi, diğer tarafında Vino Şarap
evinin bulunduğu sokak ile girişte yer alan dallarında nazar
boncukları asılı ağaç altı kahve geliyor. Kırmızı yeşil,
mavi iskemleli, ekose örtüler serili masalı, kafelerde oturanlar
adeta yerlerinden kalkmak istemiyor.
Değirmenli Kitaplık
Cunda adasına 23.03.2007 de kazandırılmış yeni yapılardan
biri de her açıdan rahatlıkla görülebilen bir tepenin zirvesinde
bulunan küçük bir ayazmanın restorasyonu ile yapılmış.
Yıllarca bakımsız, harabe durumda görünen ve keçilerin otladığı
tepede, dört duvarı kalmış yapı, Rahmi M. Koç himayesinde
tamamlanıp, Necdet H. Kent kitaplığı olarak isimlendirilmiş.
Yapının çevre düzenlemesi sırasında bulunan değirmen temeli
nedeniyle, eskiden var olduğu sayılarak kitaplık yanına
bir de değirmen inşa edilmiş.
|
|
|
Cunda’nın Simgesi Yel değirmeni
Cunda girişinde bulunan ve yıllardır metruk halde bekleyen
bir başka yel değirmeni de nihayet restore edilerek Cunda
adasına gelenleri güleryüzle karşılıyor olmuş. 2013 yılının
modası renk ahenk renklere boyanan, Türkiye’nin ilk boğaz
köprüsünü olarak ünlenen köprüden geçerek adaya gelenler,
adayla özdeşleşmiş yel değirmeni önünde durarak mutlaka
Cunda Adası Anı Fotoğrafı çektirmeden geçmiyorlar.
Öte yandan 2013 yılı Kasım ayı itibariyle restorasyon çalışmaları
bitirilip ziyarete açılan Cunda Adası Taksiryadis Kilisesi,
boyanmış pırıl pırıl görünen haliyle, ziyaretçilere adaya
yeniden geliş nedenlerinden biri olma yolunda hızla ilerliyor.
Taksiryadis
Kilisesi
Cunda
Adasının en önemli yapısı olan ve Rum Ortodoks cemaati tarafından
eski temeller üzerine 1873 yılında metropol kilisesi olarak
Neo klasik mimari üslubuyla inşa edilen Taksiyadis Kilisesi,
bulunduğu harap halden kurtarılarak restore edilmiş ve 31
Mayıs 2014 tarihinde Ayvalık Rahmi M.Koç Müzesi olarak ziyarete
açılmış.
Koleksiyon, Rahmi Koç Müzesi İstanbul ve Ankara Müzeleri'nin
bir benzeri gibi oluşturulmuş.
Sergilemede teneke oyuncaklardan buharlı modellere, bebek
arabalarından zaman ölçüm aletlerine kadar geniş bir yelpazeye
yer verilmiş.
Ziyaretinizde denizcilik objeleriyle dekore edilmiş kafede
dinlenebilir, Cunda nostaljisi yaşayıp, müzeden tasarlanmış
hediyelik eşyalardan satın alabilirsiniz.
Ziyaret gün ve saatler: 1 Ekim-31 Mart arası 10.00-17.00
1 Nisan-30 Eylül 10.00-19.00 arası gezilebiliyor. Kapalı
günü Pazartesi.
Şaşırtan
görüntü (Fotoğraf 15 Haziran 2014'de, girişteki Eylül 2015'de
çekilmiştir).
Cunda Adası her gittiğinizde farklı yenilikler bulacağınız
bir hal aldı. Özellikle yeni düzenlemeyle sahilde oturup
denizin yanı başında teknelere bakarak yemek yiğip, içme
zevki kalmadı.
Zira restoranları sahil üniteleri kaldırıldı, her restoran
sadece kendi dükkanı önüne masa kurabiliyor, sahil yürüyüş
alanı olarak yayalara bırakıldı.
Görünüşte ufuk hattı açılmış gibi olsada restoranlarda sıkışık,
yakın masa düzeni, yazın sıcak günlerinde daraltıcı olabiliyor.
Amaç illaki sahilde yürümek ise restoranda oturanların önünde
yürümek yerine, yayalara uzun sahil bandında yeni yürüyüş
alanları yaratılabilir! Sahil bandının aşırı güneş almasıyla
sıcağı emmesi ve yansıtmasının yanısıra tentelerin binalardan
beş metre açıkta kurulması şart koşuldu. Yapılacaklar arasında
sarımsak taşı ile zemin kaplanması bulunuyor.
Cunda kıyı bandı yürüyüş yolu olarak ayrılması, restoranların
geri çekilmesi sonucu, adanın arka sokakları da restoranlarla
dolmaya başlamış. Gerçi manzaraları yok ama sıcak, samimi
atmosferde renkli sokak masaları ve sandalyelerle döşenmiş
dekoratif ve yöresel özellik taşıyan yerler, turistlerce
dolup taşıyor. Sohbetler ediliyor, Cunda yemek ve mezeleri
geç saatlere kadar ada havası solunarak yeniyor.
CUNDA‘da
turist olmak
Tur
acentelerinin vazgeçilmez duraklarından biri olan Ayvalık
Cunda Adasına karadan otobüsler veya denizden gezi tekneleriyle
taşınan turistler, iskele çevresinde sahil yürüyüşü sonrası
Cunda Adasına yeni yapılan çok dükkânlı pazara dalıyor ve
bilhassa Ayvalık simgesi, amblemi taşıyan yöresel kıyafetler,
bluzlara, hediyelik eşyalara, resimlere, biblolara bakıyorlar.
Bunlar arasında deniz ürünleri bulunan kupalar, balık, değirmen,
tekne, bebek bibloları, buzdolabı süsleri, illa ki boncuk,
kolye, küpe, bileklik, yüzük konusunda farklı tasarımlar
kadınların aklını çeliyor, ön sırada yer alıyor.
Cunda Adasında taş evlerin sıralandığı daracık taş kaplı
sokaklarda tur rehberinin verdiği bilgileri dinleyen turistlere,
adada bulunan Bizans mimarisi stilindeki Taksiyarhis Kilisesi,
Panaya Kilisesi ve diğerleri gezdiriliyor.
|
|
|
Cunda adasının yeniliklerinden birisi de yolun kenarında
ayrılmış olan bisiklet yolu. Bu yol ile adanın tamamını
turlayabiliyorsunuz.
Bir başka yenilik ise Cunda sahiline konulmuş olan kucağında
çocuğu ile denize bakan kadın heykeli.
Heykelin altında da denize açılıp geri dönmeyen deniz emekçilerinin
anısına ibaresi yer alıyor.
Heykel 1.Temmuz 2015
tarihini taşıyor.
Bazısı
pansiyon, bazısı yazlık olarak kullanılan eski Rum evlerinin
kapı tokmakları, duvar süsleri,
pencereleri
ve pencerelerinden dışarı çıkan müzik sesleri, değişik bir
atmosferde olduğunuzu hissettiriyor.
Bir sonraki güne balığa çıkacak balıkçıların gölgeli duvar
diplerinde paraketeleri hazırlamaları, bahçe duvarlarında
miskin kedilerin oluşturduğu kompozisyonlar karşısında,
fotoğraf makineleri, kameraları, cep telefonlarıyla bir
tür foto safari yaşayan turistler, sınırlı program içinde
ayaküstü zamanı değerlendirip, domatesli, peynirli Ayvalık
tostu, sakızlı dondurma, lokma yemeyi, Taş kahvede çay içmeyi
de ihmal etmiyorlar.
Çarşı boyunca şık şişelerde satılan hediyelik has zeytinyağı
alanlarda oluyor.
İskele karşısında bulunan galeride, farklı tasarımlarıyla
sergilenen takılar da hanımlar tarafından büyük ilgi görüyor.
|
|
|
Kiminin aklı yediği mezelerin tariflerinde kalıyor, kiminin
damağında sakızlı dondurma
konmuş
ada lokmalarında, sepet
peynirinde.
Her sokakta her yapıda aklınızı çelen bir dekor, bir detay
çıkıyor, nostalji yaşarken, birden absürt bir şeyle karşılaşıyorsunuz.
İçi toprak dolu bir pantalon saksı olmuş veya yıllara meydan
okuyan bir VW gelin gibi süslenmiş ya da saksılardan yaratılmış
bebekler, fıçılar, boyalı sandalyeler hem sempatinizi kazanıyor,
hem dikkatinizi çekiyor.
|
|
|
Cunda’nın arka yüzü
Adaya gelişte köprüyü geçtikten sonra yükselen asfalt
rampa yolu takip edenler, Cunda’ya ve Ayvalık sahil siluetini
yüksekten seyreden tepeden geçerek adanın oldukça sakin,
doğal görünüme sahip kamp alanlarının ve gözü rahatsız
etmeyen bazı konaklama tesislerinin bulunduğu bölüme geliyorlar.
Zeytin
ağaçları
arasında yer yer turistik tesislerin bulunduğu bu bölümde,
tek katlı ahşap ağırlıklı bungalov tipi evlerde, karavanlarda,
kamp alanlarında konaklanabiliyor. Konuklar için ağaç
gölgeli çardaklar, restoranlar, sahil bahçeleri, çevrenin
oksijeni bol esintili havasıyla bunalmadan, yoğun Ağustos
böceği sesleri arasında tatil imkânı sağlıyor.
Otomobil, motokaravan veya motosikletle gelenler tatilleri
boyunca güneşten, kum plajlı denizden, su sporlarından,
tesisin ünitelerinden ve internet hizmetinden yararlanıyorlar.
Şimdi adanın bu renkli cafcaflı görüntüsünden ayrılıyor,
adaya girişte karşılaştığımız metruk değirmenin sağında
uzanan, sitelerin önünden geçerek önceleri asfalt sonraları
toprak yola devam ediyoruz.
Patriça
Burası Patriça Koyu olarak anılıyor adanın ön yüzüne oranla
in cin top oynuyormuş gibi görünüyor.
Patriça Koyuna bir başka deyişle buraya huzur koyu da
diyebiliriz. Yapılaşmaya izin verilmiyor, zamanında ne
yapılmışsa onlar kalmış, şimdi çivi çakmak yasak türünden
koruma alanı içinde bulunuyor.
Yunanca da koltuk değneği anlamına gelen Patriça gündüzü
başka, akşamı başka yaşanan ender kalmış huzur sığınaklarından
biri.
Ne var diye sorarsanız aslında pek fazla bir şey yok.
Temiz, sığ bir deniz,
yaşayan deniz canlılarının bile doğallığı korunmuş, etraftan
koya atık yok.
Zamanında zeytin toplamak için gelenlerin konakladığı
Birinci ve İkinci Köy olarak anılan 25 - 30 evden oluşan
yerleşimler dışında, yazlıklar, siteler yok.
Şekil itibari ile koltuk değneğine benzediği için bu isimle
anılan Patriça da 1922 yılında Giritliler yaz kış oturup
tarım ve zeytincilik yaparken sonraki yıllarda kimse kalmamış.
Giritlilerin hepsi Ayvalığa bakan Cunda'nın ön yüzüne
taşınmışlar.
Patriça'nın zeytinleri ise günümüzde Balıkesir'den gelen
işçiler tarafından zeytin toplama mevsiminde yapılıyor
olmuş.
Metruk evlerin bazıları ise Türkiye'nin önde gelen, ileri
görüşlü en zengin kuruluşları tarafından satın alınmış.
Zeytin ve çınar ağaçlarının gölgesi ise, yaz aylarında
kampçıların gözde mekanlarını oluşturuyor. Piknikçilerin
uğrak noktalarından olan bu bölge, lüks otellerden bıkıp
biraz da yabanıl hayatın özlemi içinde olan turistlerin,
karavancı, kampçıların gözdesi. Aracını sahile park edip,
hatta kabin gibi kullananlar, gün boyunca ücretsiz denize
girebiliyorlar.
|
Pazar günleri Birinci Köyden sonraki alanlarda piknik izni
verilmiyor.
Patriça'nın tam karşısında ki Güvercinlik isimli küçük adada
yer alan Agios Yorgis Manastırı yıkık duvarları, kulesiyle
hala ayakta durmaya çalışıyor. Ada ise martıların yuva yaptığı,
keçilerin bırakıldığı ölçüde sakin.
Patriça'nın arka tarafında bulunan bir başka dini yapı ise
"Ay Işığı Manastırı" olarak anılıyor.
Ayvalıktan kalkan günübirlik motor turlarının da deniz banyosu
molası verdikleri duraklar' dan biri olan sahil manastırı,
Rumlar zamanında, evlenmek isteyen kızların dilek kapısı
olarak ün salmış.
Ne var ki, bugün bakıma muhtaç yıkık ve harap durumda.
Dev Midyeler Pinalar
Sedef
kakma işlerinde kullanılan sedefler bilindiği gibi dev midyelerden
elde ediliyor. Bu tür midyelere ise "Pina" adı veriliyor.
Patrica'nın denizden 100 metre açıkta bulunan adası "Bırmıcalar"
çevresinde bolca bulunan dev midye pinalar, deniz dibinde
toprağa sıkıca tutunarak yaşamlarını üreyerek devam ettiriyorlar.
İstiridye kabukları, deniz minareleri, renkli canlılar,
yosun türleri ilginizi çekiyorsa deniz gözlüğü ve şnorkelle
bunları derinlere dalmadan görebilme
imkanı bulunuyor.
Dev midyeler ve deniz canlılarından bahsetmişken, bunların
vücudunuzun herhangi bir yerine teması veya çizmesi durumunda
derinin kabarmasına karşı ilk tedavi olarak amonyak sürmek
gerekiyor. Amonyak hem acıyı azaltacak, hem de yaralı bölgenin
iyileşmesini hızlandıracaktır.
Sığ koyun bir özelliği de balıkların yumurta bırakmaya gelmesi,
çipura, karagöz, levrek, melanur, barbunya, akşamdan bırakılan
ağlara veya oltaya gelen balıklar arasında yer alıyor. Günübirlik
Patriça'ya gelip Taş ev de vakit geçirenlere bahçeden koparılan
börülce, bamya, patlıcan, domates, biberlerden fırında güveç
veya köy yumurtasıyla sahanda yumurta yapılıyor.
Kendi ürünleri olan süt, yumurta, satın alınabildiği gibi
balık üretme, midye arıtma çiftliğinden alınan Ayvalığa
has ender rastlanan özellikli küçük, etli midyelerden tava
yaptırabilirsiniz. Beraberinde balığını, etini getirenleri
yemeklerini pişirtme imkanı da bulunuyor.
Bıyıklının Çiftliği Taş Evin bahçesinde bulunan iki su kuyusu
ise buz dolabı soğukluğunu aratmıyor. Taş Ev, tel no: 0
(543) 511 76 61
Farklı
Bir Koro
Sahilinde birkaç şezlong, güneşlik ve küçücük bir tahta
iskelesi olan Patriça plajından denize girmenin keyfine
doyum olmuyor. Kıyıya çarpan küçük dalga seslerine karışan
ağustos böcekleri sesi eşliğinde melodik uyum gösteren doğa,
konfordan kalabalıktan uzak huzur arayanların tercihi oluyor.
Gün,
akşam saatlerinde doğayla kucaklaşmış olan Patriça'da mor,
mavi, turuncu, pembe tonlarına bürünerek veda ediyor, denizin
turkuvaz rengiyle birleşip romantizmi doruklara çıkarıyor.
Patriça'nın yegane kır lokantası olan ve bir zamanlar "Bıyıklının
Çiftliği" olarak bilinirken daha sonra "Taş Ev" olarak isimlenen
çardaklı bahçe.
Yörenin elektriği olmadığı ve konuklarında bu durumdan memnun
olduğu görülürcesine yağ kandilleri, gaz lambaları, şamdanlar
yakılıyor. Gecenin sessizliği, gökyüzünün lacivert mavisi,
mum ışığında Cunda'ya iki km mesafede daha farklı biçimde
yaşanıyor.
Cunda Adası ve Ayvalık sokakları konularını işleyen ve sayısız
resim sergisi açan Emine Alışık'ın yaptığı yağlı boya tablolar
ise Cunda adasından ayrılırken Deniz Restorandan satın alabileceğiniz
sanatsal değerler arasında yer alıyor. Cunda adasın açılan
yeni mekanlardan birisi de Moshos Taverna. Canlı Rum müziği,
girit mutfağı, dekoruyla ilgi görüyor. (Videosu Nerede kalınır
sayfasında).
|