Yazı
ve Fotoğraflar: Haluk Özözlü
|
Dünyanın
en rizikolu su yollarından birisi olan İstanbul
boğazı tehlike sinyalleri vermeye devam ediyor!...
|
Zaman
zaman arap saçına dönen ve deniz trafiği yoğunluğu
nedeniyle adeta otoban yol a benzeyen İstanbul
Boğazı geçiş kanalında "Kaza Geliyorum Diyor"...
|
|
|
Birbiri arkasına giriş yapan çeşitli tonajdaki
gemiler farklı hızlarda seyredince çoğu
kez birikimlere neden olup,birbirlerini
geçmek zorunda kalırken, bu trafiğe eklenen
olumsuz hava şartları, iç hat seferi yapan
vapur ve yolcu motorları boğazdaki rizikoyu
daha da artırıyor.
Boğazda yaşanan son olaylardan bir yenisi
de 11 Nisan 2002 de meydana geldi.
|
Malta
bandıralı "Alexandra Polues" adlı
kuru yük gemisi Marmara dan Karadeniz
e geçmek üzere Boğaz Köprüsüne yaklaşırken
makine arızası yüzünden stop etmişti.
Önceleri sürüklenip Kuzguncuk önlerinde
demir atarak durabilen gemi daha sonra
Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma İşletmelerine
bağlı Kız kulesi , Poyraz, Söndüren
II adlı römorkörler yedeğinde geri
geri bırakılarak Kız Kulesi açığına
kontrollü çekilip, geçiş trafiği durdurulan
boğazın geniş bölümünde baştan ve
kıçtan bağlı römorkörlerin başarılı
manevrası ile Kumkapı açıklarına yönlendirilmişti.
Rizikolu geçişlerden bir yenisi ise
22. Nisan. 2002 günü sessizce, basına
bile yansımadan, deniz trafiğinin
en hareketli olduğu sabah saatlerinde
yaşandı.
|
|
|
|
|
|
|
Malta
bandıralı "Alexandra Polues" adlı kuru
yük gemisi Marmara dan Karadeniz e geçmek
üzere Boğaz Köprüsüne yaklaşırken makine
arızası yüzünden stop etmişti. Önceleri
sürüklenip Kuzguncuk önlerinde demir atarak
durabilen gemi daha sonra Kıyı Emniyeti
ve Gemi Kurtarma İşletmelerine bağlı Kız
kulesi , Poyraz, Söndüren II adlı römorkörler
yedeğinde geri geri bırakılarak Kız Kulesi
açığına kontrollü çekilip, geçiş trafiği
durdurulan boğazın geniş bölümünde baştan
ve kıçtan bağlı römorkörlerin başarılı
manevrası ile Kumkapı açıklarına yönlendirilmişti.
Rizikolu geçişlerden bir yenisi ise 22.
Nisan. 2002 günü sessizce, basına bile
yansımadan, deniz trafiğinin en hareketli
olduğu sabah saatlerinde yaşandı.
Sabah 10.30 sularında birbiri arkasına
aralıksız Boğaza giriş izni alan gemiler
Üsküdar önlerinde yoğunluk kazanırken
aynı yerde,aynı hat üzerinde, kısa aralıklarla
dizili gemi sayısı fotoğraf karesine sığmayanlarla
beraber 10 u geçti! Dümen kilitlenmesi,
makine arızası, çarpışma, yangın, denize
atlama, terör, gibi akla gelen gelmeyen
bir çok olasılık düşünülürse Boğazın en
işlek, en stratejik noktasında tehlikenin
boyutları açıkça görülebiliyor.
Boğaz
Yasakları
Çeşitli
burunlarda değişik akıntılara sahne olan
İstanbul Boğazı gemi geçişi sis, lodos
gibi hava şartlarında daha fazla riziko
taşırken Boğazda geminin gemiyi geçmesi,
balıkçıların su yolunda ağ atmaları, kanalda
balık tutmak, deniz sporları yapmak, yelken
açmak bile yasak.
Ne
var ki seyir trafiği ilgilileri ile konuşan
gemi kaptanları "yukardan gelen var mı
"? Sorusuna "yok" cevabı alınca, gemiler
uygun durumda birbirlerini geçiyorlar.
Bunlardan birisi de geçmiş yıllarda Beylerbeyi
açıklarında yaşanmış iki büyük gemi Boğaz
köprüsü altında tehlike anlamına gelen
beş kesik düdük çalarak birbirlerini geçmişlerdi.
Alınan tüm önlemler ve yasaklara rağmen,yaşanan
olaylar, yalılara çarpan veya yanan gemiler
sonucun acımasızlığını gözler önüne seriyor,
ya faciadan kılpayı dönülüyor, ya İstanbul
ucuz atlatıyor!
Gemi
Kılavuzlarının en çok korktukları gemi
olan "Havrim" adeta sıkıştırılmış LPG
yüklü dev bir sanayi tüpü görünümünde.
Kılavuzlar, geçişi sırasında endişe ve
tedirginlik duydukları bu gemi için "Havrim
geçerken nefeslerimizi tutarız"diyorlar!...
Karadeniz'den Boğaz sularına giren gemiler,
bu su yolunu kullanırken isterlerse Kavak
Kılavuzluktan kılavuz alıyorlar. Kılavuz,
Boğaz geçişi süresince tüm sorumluluğu
kaptana ait olan geminin daha kolay geçiş
yapabilmesi için - "Şu hızda gitsen, burunu
açıktan alsan, bu bölge akıntısı gemiyi
içeri atar" gibi deneyimleriyle kaptana
tavsiyelerde bulunuyor.
Alınan kılavuz asla gemi kaptanının görevini
üstlenmiyor , dümene geçmiyor, işine karışmıyor.
LPG yüklü bir tanker geçişinde ben de
röportaj için bulunmuştum.
Gemiye dalgalı denizde çıkması daha da
zorlaşan ip merdiven ile Kavak Kılavuzluk
açıklarında özel izinle tırmanmış, kaptan
köşküne kılavuzla beraber misafir edilmiştik.
"Groznyy"
adlı tanker kanala girip yalıları yalarcasına
geçerken fotoğrafı çekmek için çok geniş
açılı balık gözü objektife bile sığdırmakta
güçlük çektiğim, altımda balina gibi uzanan
gövdesinin bitiminde görünen Fatih ve
Boğaz Köprülerine yaklaşmıştık.
Sorumu Fatih Köprüsü'nün tam altından
geçerken soruverdim. "Kaptan, şimdi şu
anda, bu hızla, bu cins yükle, bu boy
bir gemi ile aniden durmaya karar versen,
tüm olanakları kullansan, tüm gücünle
tornistan falan yapsan, nerede durursun?"...
Dedim.... Kaptan köşkünde derin bir sessizlik
oldu, bana ikram edilen yüksük kadar küçük
Simirnof votka kadehinden bir yudum aldım,
daha sonra da bu sürede bazı hesaplar
yapmış olan kaptandan nihayet cevap geldi.
"Diğer
Boğaz köprüsü altında bile duramam!!!!
Kamyon değil ki bu frene basınca durasın
"!!!! Demişti!...
Geminin
ambarlara aldığı yükün dağılım dengesi,
Süper Kargo'nun yükü gemiye yerleştirmedeki
ustalığı, boğaz akıntıları, rüzgarlar,
dönemeçler, burunlar, hız, karşınızdan
gelenler, yanınızdan geçenler, geminin
boyu, taşıdığı yükün cinsi...
Ve önümüzde Topkapı Sarayı, Sultanahmet
Cami, Ayasofya Müzeli Sarayburnu silueti
sırıtarak belirirken kesik düdük sesleri
ile irkildim!...
Kaptan
Köşkündekilerin gözlerini kırpmadan baktıkları,
önlerine çıkan her şeyin göründüğü arpa
radar ekranı, rota üzerinde bir kayık
tespit etmişti!
Tek başına ceviz kabuğu gibi inip çıkan
küçücük kayıktaki amatör balıkçı istavrit
tuttuğu çapari oltasını bir koluyla aşağı
yukarı çekiyor, diğer kolu ile de burada
balık tutuyorum siz açıktan geçin der
gibi, eliyle, koluyla rotayı açığa almamızı
işaret ediyordu!!!
Harem önlerinde gemiden ayrılıp kılavuzluk
botuyla karaya çıktığımda dönüp bakarken
anladım!
İstanbul'dan gemi, gemiden İstanbul başka
türlü görünüyordu...
Günümüzde ise inşaatın ve çivi çakmanın
yasak olduğu Boğaz kıyılarına yeni yapılan
beton kulelerden gemilerin nasıl göründüğünü
en iyi seyir trafik sorumluları biliyordu.
Kanchen
Junga İstanbul Boğaz Geçişi
Dünyanın en büyük tankerlerinden
biri olan Hindistan Bandıralı Kanchen
Junga 1990 yılı, 01 Ocak ayı sabah saatlerinde
İstanbul Boğazı’ndan 265 bin ton ham petrol
ile geçerken deniz trafiği ve transit
geçişler iki yönlü durdurulmuş, adeta
nefesler tutulmuştu...
Çanakkale
Boğazı’ndan giriş yapan 333 metre
boyunda, 52 metre eninde, draft
21,6 metre olan yüklü tankerin geliş haberini
aldıktan sonra İstanbul Boğazı’ndan geçişini
fotoğraflamak için uygun noktaları planlamış,
beklemeye başlamıştım. Amacım Dünyanın
10 büyük gemisinden biri olan tankerin
büyüklüğünü, gözler önüne sererken hem
İstanbul simgelerini kullanmak hem de
geminin görkemini anlatabilmek için herkesin
bildiği bir obje ile mikyas mukayesesi
yapabilmek gereğiydi.
Bu nedenlerle şehir hatları gemileri,
cami, köprü gibi büyüklüğünü herkesin
bileceği, tahmin edebileceği, oranlayabileceği
büyüklüklerle beraber fotoğraflamak en
idealiydi.
Dolmabahçe'den
başladım ve önce TRT Ortaköy stüdyolarına
çıkan yokuştan, sonra Hisarüstü Fatih
Köprüsü altından geçerken, gerekirse bir
de Garipçe Köyü yoluna boğaz çıkışına
kadar geminin paralelinde takip edecektim.
Tanker Kılavuz kaptanların tabiriyle aşağıdan
gelip yukarı çıkacaktı.
Marmara Boğaz girişinden Karadeniz’e süren
bir saati aşkın sürede sağlı sollu iki
römorkörün yedeğinde yavaş seyrediyor,
Boğaz'ın da tam ortasını yani kanalın
en derin yerini kullanıyordu.
Birinci nokta olan Ortaköy sırtlarında
bordasında INDIA yazılı koca gövdeyi Boğaz
köprüsü altında fotoğraflamış, ikinci
nokta olan Fatih Köprüsü altından geçişini
de fotoğraflamak üzere hastaneye yaralı
yetiştiren ambulans hızında, zamana karşı
VW ile telaşla gidiyordum.
Aynı görevi
tek
elemanla, birkaç
noktada ve günümüz İstanbul trafiğinde
yapamazdınız.
Boğaziçi
Üniversitesi sırtlarına gemiden önce gelmiş,
göz takibine başlamıştım. Bulunduğum mevkiden
Boğazın iki yakası da net olarak görülebiliyordu,
üstelik kanalda deniz, nadir rastlanan
akıntı sakinliği ve göl gibi durgun olduğu
sularında 139820 gros tonluk gemi, gövdesinin
büyük kısmı (27 m) suyun altında kalmış
vaziyette kıpırdamadan mum gibi yol alıyordu.
Dehşet bir gemiydi, kelimeler azametini
anlatmakta yetersiz kalıyordu, deniz kenarında
durup bakanların gözüne sığmıyordu.
180 derecelik panoramik fotoğraf makinesi
ile fotoğrafladığım Kanchen Junga’nin
boyunu hayalinizde canlandırmak için şöyle
bir benzetme yapayım.
Bir futbol sahası bir kaleden diğer kaleye
110 metre uzunluğunda, şimdi bu futbol
sahasından üç tanesini uç uca ekleyin,
bir de bu mesafeye üç metre daha ilave
edin, yan yana çift bacalı Kanchen Junga
adlı geminin boyu, tam tamına 333 metreydi!
Bir başka deyişle bu gemiden üç tanesini
uc uca ekleseniz, Boğaz Köprüsü'nün ayak
açıklığı olan 1076 metre mesafeyi, Ortaköy-Beylerbeyi
mevkinde yürüyerek Boğazı geçebilirdiniz.
Boğaz'ın en dar yeri olan 700 metrelik
Kandilli-Bebek arasına koyarsanız iki
tane bu gemiden yeterli olabilirdi!...
Dünyanın en geniş boru döşeme gemisi
477
metre boyunda ve 124 metre genişliğindeki
"Pioneering Spirit" İstanbul Boğazı'ndan
geçti. Dev gemi 02 Mayıs 2018 saat 05.30
sıralarında Karadeniz'den İstanbul Boğazı'na
girdi, beş römorkör refakatinde 13.30
sularında Kızkulesi açıklarından Marmara
Denizi'ne açıldı.
Boğazda yaşamış bazı
gemi kazaları
İstanbul
Boğaz'ı deniz trafiği seyir kulelerinin
henüz yapılmadığı, Boğaz deniz trafiğinin
çift yönlü olduğu yıllarda daha çok kazaya
maruz kalırdı. Bunlardan biri yoğun sisli
bir havada Arnavutköy-Bebek arasında ki
Akıntı Burnu mevkiinde meydana gelmişti.
Dev gemi kılavuz almamış, kötü hava koşullarının
etkisiyle akıntının en fazla olduğu buruna
olanca hızı ile girmişti. Betonu adeta
yutan gemi uzun süre yardım beklemiş,
daha sonra Ahırkapı açıklarına çekilmişti.
Deniz trafiğinin yoğun olduğu günlerde
özellikle Boğaz'ı geçmek için verilecek
izini bekleyen gemilerle, mürettebat değişimi
için Çatladıkapı-Yenikapı-Kumkapı açıklarında
gemi parkında demir atıp bekleme yapan
gemiler, lodos havalarda demir tarayıp
sahile sürüklendiği sık sık rastlanan
kazalardı.
Bunlar arasında bazıları kurtarılır, kurtarılamayanlar
yıllarca çevre ve görüntü kirliliği yaratarak
yerinde kesilip sökülerek hurdalar taşınırdı.
1976 yılından bu yana Eiphnhk, Selin 5,
Ay6pabhnk, San Ce Orge, İndependenta adlı
olanlar, karaya dek yanaşmışlar enkazları
aylarca çekilmeyi, kaldırılmayı beklemişti.
1976
Yenikapı sahili Eiphnhk
San
Ce Orge Çatladıkapı önleri
Ay6pabhn
Çatladıkapı önleri
Ahırkapı
açıklarında lodos nedeniyle alabora olan
yük gemisi
1978
yılı İstanbul'da kuvvetli lodosta palamarı
kopartan Limasol Limanına kayıtlı Vasoula
adlı gemi Harem Salacak arası kıyı kayalara
sürüklenmiş, uzun süre yatmıştı.
.
Kasım
1979 da Yunan Evriali ile Haydarpaşa açığında
kılavuz almak için beklerken çarpışan
Romen tanker İndependenta, 27 gün
boyunca yanmış, yıllarca kum zemine oturmuş,
gemi enkazı yerinde sökülüp kalan parçalar
Tuzla'ya taşınmıştı.
2005'de
Selin 5, Yenikapı'da karaya vurmuş,
yerinde sökülmüştü
|
Marmara
Denizi girişinden İstanbul Boğazı
|
|
|