GEZİYORUM
Yeryüzü cenneti: Yalova
İstanbul'a
o kadar yakın ki, adeta dibinde. İster piknik yapmak için,
ister sakin bir restoranda yemek yemek için Yalova'yı seçebilirsiniz.
Ancak, romatizmadan karaciğer iltihabına, safra kesesi hastalığından
şişmanlık hastalığına kadar pek çok derde deva aramak istiyorsanız
Yalova Termal'e gitmeniz şart gibi görünüyor. Üstüne üstlük
Karaca Arboretumun büyüleyici güzelliğini görme imkanı bulunuyor.
Birbirinin taklidi klipler, konuşan adamlar garip sesli
çizgi filmler, sonu başından belli naftalin kokulu Türk
Filmleri, zoraki esprili yarışma programlarıyla dolu TV
kanallarını veya yabancı transferlerin attığı gollere sevindiğimiz
şifreli maç yayınlarını izleyemeyecekseniz eğer, haftasonu
eve kapanmayın!
İstanbul'un yanıbaşında ulaşım imkanı seçenekli, Yalova'dan
13 km uzaklıktaki Termal'de gezilip görülecek, şifa bulup
dinlenecek, piknik yapıp yemek yenecek bir çok yer var.
Termal tesisleri tam bir gezi alanı olarak düzenlenmiş orman
havası içinde yürüyüş parkurları ağaç dallarının mavi çamların
şemsiyesi altında keyifli oluyor.
Bölgede müze olarak görülebilen Atatürk Köşkü de var.
Termal yakınlarında orman içi Sudüşen Şelalesi, bozuk yoluna
rağmen ziyaret edilen gezi yerleri arasında. Kurtköy'de
bulunan dere içinde alabalık tesisleri ve piknik mekanları
gözde yerler. Hayrettin Karaca'ya ait "Karaca Arboretum"
u pazar günleri 13:00-19:00 saatleri arasında gezebilirsiniz.
Roma Döneminde
Kurşunlu banyosuyla ünlü Yalova Termal kaplıca bölgesi antik
çağda Pythia olarak anılıyordu. Kent, Roma döneminde gerçek
bir sağlık merkezi halini almış. Cumhuriyet döneminde ise,
ulu önder Atatürk'ün verdiği önemle bugünkü durumuna kavuşmuş.
1929'da kaplıcaya gelen Atatürk Avrupa'ya örnek olacak şekilde
bir su şehri olması için emir verir. 1936'da Termal otel
inşaatına başlanır, otel 1938 Ocak ayında hizmete açılır.
Yalova Termal'deki şifalı sular M.Ö.2000 yılındaki bir yer
sarsıntısı sonucu gün ışığıyla tanışma imkanı bulmuş.
Ender
bulunan mineral ve gazlarını bünyesinde barındıran radyoaktivitesi
yüksek kaplıca suları günümüzde de banyo yoluyla olduğu
kadar içme ve teneffüs yoluyla insan sağlığına katkıda bulunuyor.
Kaynak ısısı 66 derece olan kaplıca suyu kullanım sırasında
40 dereceye kadar indiriliyor.
İstanbul Üniversitesi, Tıbbi Ekoloji ve Hidro Klimatoloji
Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nurten Özer'in tıbbi değerlendirmesine
göre Yalova ana kaynak suyunun fiziksel ve kimyasal analiz
sonucu suyun sülfatlı sodyum ve kalsiyumlu hipertermal ve
hipoteknik bir maden suyu olduğu saptanmış.
İçme ve banyo kürü olarak yararları belirlenmiş. Karaciğer
iltihabı hastalıklarında kronik döneme geçişte yararlı olurken,
karaciğer akut iltihabı ve sirozun zor aşamasında, fibroz
doku gelişimi döneminde kürün uygulanmaması gerektiğine
dikkat çekiliyor.
Safra kesesi ve yollarının yetersizlikleri durumunda faydalı
olurken akut iltihabı dönemde ve taşla tıkanmış kolesistikde
de kesinlikle kür yapmaması gerekiyor.
Doktor kontrolünde yapılan kaplıca kürü sırasında kürün
metabolizmayı uyarıcı etkisi egzersizle kombine edilirse
şiman hastaları zayıflatıcı, insilüne bağımlı olmayan erişkin
diabetinde kan şekeri düşürücü etkisi görülmüş.
Gut, böbrek hastalarından kronit nefrit, kronik sistik ve
prostatiste ve böbrek taşlarında olumlu gelişmelere ilave
olarak, dejenaratif eklem romatizmaları da kürden oldukça
etkilenmektedir.
Sonuç olarak kaplıca suyu içme ve banyo olarak kullanıldığında
Doç.Dr.Zeki Karagülle'nin belirttiğine göre romatizmal hastalıklar,
sindirim sistemi, karaciğer, safra kesesi, metabolizmal
hastalıklardan gut, şişmanlık böbrek ve idrar yolları, deri
hastalıkları, ortopedik operasyonlar sonrası tüm nekehat
dönemleri kadın hastalıklarına iyi geliyor.
Tüm akut iltihabı hastalıkları kanamalı ve kalp hastaları,
akciğer tüberkilozu ve kanser olgularında ise kesinlikle
kaplıca tedavisi zararlı oluyor.
Kurşunlu Banyo:
16 asır evvel Bizans döneminde Justinyen tarafından yapılan
bir hamam. 1900 yılında Osmanlı Padişahı Abdülhamit emriyle
3 yılda tamir ettirilmiş. Üstü kurşunlarla kaplı olduğu
için bu isimle anılıyor. Banyo saat 08:00-22:00 arası her
gün açık.
Bay-bayan karışık yüzülen açık havuzda su sıcaklığı 36-37
derece.
Şu sıralar mermer görünümlü Rus kadınları ve çelik gibi
Türk gençleri banyonun müdavimleri arasında çoğunluktalar.
Kür amacıyla gelenlerin yanı sıra havuzu banyo ve yüzme
havuzu amacıyla kullananlarada rastlanıyor.
"Çınar Banyo" 8 adet küvetli özel aile kabinleri,
"Sultan Banyo" 26 kabinli
"Sıra Banyo" 10 kabinli
"Valide Banyo" ve "Termal Sauna" diğer üniteler.
Ağaç Müzesi'nde bir pazar
İstanbul'un yanıbaşında, ulaşım kolaylığı olan Yalova'daki
Karaca Arboretum binbir çeşit bitkisiyle ünlü.
Konaklama tesisleri ve şifalı suları ile hem dinlendirici
hem de haftasonunuzu renklendirici bir ortama sahip.
Her mevsim ayrı bir güzellik sergileyen Arboretum'un 135
dönümlük arazisi üzerinde yer alan ağaçlar sonbaharın şaşırtıcı
renklerine bürünürken, kışın dallarından ayrılan yapraklarla
soyunan çıplak gövdelerini inceleme imkanı bulabilirsiniz.
Türkiye'nin ve dünyanın ender yerlerinde yetişen bitkileri
bir arada görme olanağı sağlayan Arboretum'u gezmek isteyenler,
pazar günleri 13:00-19:00 saatleri arasında zaman ayırmalılar.
Tema Vakfı yararına ücretle girilen Arboretum'un eşşiz güzelliğini
7000 otsu ve soğansı bitkiyle 7000 odunsu bitki oluşturuyor.
İlkbaharda Arboretum'da çiçek mevsiminin en güzel görüntüleri
olmasına karşılık, sonbaharda da doğanın şaşırtıcı yaprak
renkleriyle en gizemli zamanını oluşturuyor.
Aralık
ve Ocak ayları ise daha seçici ziyaretçilere çıplak gövdeleri
ile ilham kaynağı olup, inceleme imkanı veriyor. Yine yılın
son ayları kardelen, çiğdem gibi soğansı bitkilerin sarı
ve beyaz renkleriyle güzelleşiyor.
Arboretum'a gelen ziyaretçiler ağaç diplerine biriken birbirinden
ilginç şekildeki ve renkteki kuru yaprakları dekor, aksesuar
ve tablo yapımında kullanmak üzere topluyorlar.
Bu güzellikleri beraberinde taşımak isteyen sanat ve doğa
tutkunları ise resim yaparak, fotoğraf çekerek bu amaçlarına
ulaşmaya çalışıyorlar.
Karaca Arboretum ziyaretçilerinden özellikle çimenlerin
üzerinde yürümeleri rica edilirken, sigara içilmesine de
kesinlikle izin verilmiyor.
Çevre onur ödüllü Tema Vakfı Başkanı ve 1980 yılında faaliyete
geçen Karaca Arboretum'un kurucusu Hayrettin Karaca konuya
ilgi duyanlarla ayrı ayrı ilgilenip toplantılar yaparak
ziyaretçileri bilgilendiriyor.
Gelecek için toprak ve Anadolu insanına güvendiğini belirten
doğa aşığı bilim adamı Karaca, dünyanın hızlı biçimde doğal
hayata döndüğünü de vurguluyor.
Arboretum'da neler var?
"Hus" veya "Betula" beyaz gövdeli yaprağını erken döken
ağaç türü. Bu ağaç Orta Asya'da bazı toplumlarca kutsal
sayıldığından, odunu totem yapımında kullanılıyor.
Ağacın gövdesinden elde edilen bazı maddeler tıpta ilaç
yapımında yararlı oluyor. Arboretum'da bulunan "Nebro" Ağacı
dünyada nesli tüskenmekte olan ve koruma altındaki ağaçlardan.
İtalya'da doğal ortamda yetişen bu göknar türü son 18 ağaçtan
birisi olarak görülmeye değer.
En renkli yapraklara sahip Japon Akça ağacı, sonbaharda
kırmızının en güzel tonlarıyla ziyaretçileri büyülüyor.
Japon kirazı ve elmaları ile ilkbaharda iyice renklenen
Arboretum ateş dikeni gibi bitkilerle, aynı mevsim beyaz
pembe mineli çiçeklerle coşuyor.
Karaca
Arboretum'daki nadide bitkilerin üretimi ve bakımından ziraat
mühendisleri sorumlu.
Ziraat Mühendisi Gül Keçeci, soğanlı bitkilerin ve belirli
bölgelerde yetişen endemik bitkilerin bakımıyla ilgilendiğini,
kişinin sevgiyle çiçekler ve her çeşit bitkiyle kendi arasında
iletişim kurabileceğini inandığını belirtiyor.
Arboretum'da bahçe peyzaj konusunda arzu edenlere yardımcı
olduklarını vurgulayan Gül Keçeci, Karadeniz, Akdeniz, Ortadoğu,
Malatya İnönü Üniversiteleri, Dikili Atatürk Arboretum'u
ve Askeri birimlerdeki Arboretumlar'a fidan yardımı yaptıklarını,
uluslararası benzer kuruluşlarla da tohum alışverişinde
bulunduklarını söylüyor.
Karaca Arboretum
Bu fidanlıkta ağaç çalı formunda nadir park, bahçe fidanları, dekoratif süs bitkileri
arasında sedir, Yalancı Selvi, Ardıç türleri, Akçaağaç çeşitleri satılıyor. Sarmaşık,
kartopu, berberis, ortanca gibi çeşitleri de bulunuyor. Tema Vakfı amblemli Arboretum'da
çay fincanları, beyaz çanta, şapka, havlu, konuyla ilgili kitaplar, kartpostallar
alınabilecekler arasında.
Tel: (0-226) 833 77 67
Fax: (0-226) 833 72 82 |
|
İç ve Dış Mekan Süs Bitkilerinde Moda
Evlerimizin adeta bireyleri haline gelen, tavana kadar uzayabilen
kauçuk, devetabanı veya aslanpençesi gibi salon bitkileri
düzenli bir şekilde bakım isterler. Her hafta özenle yaprak
üzerindeki tozların silinmesi gerekir. Parlak görünmeleri
için ise yaprağın yüzeyine zeytinyağı sürülür. Burada dikkat
edilmesi gereken yaprağın nefes alabilmesidir.
TV
dizisi Dallas Türkiye'de gösterime girdikten sonra orada
görünen Yukka, Chikas gibi salon bitkileri ülkemizde büyük
ilgi görmüş. Aşırı talep üzerine bu tür bitkiler ithal edilmeye
başlanmış. Kauçuk türü salon bitkileri itibarlarını kaybederken,
Ficus, Diffenbachier, Arokonya (Salon Çamı) da salon ve
bürolarda baş köşeyi almışlar.
Karaca Arboretum'da daha ziyade dış mekan bitkilerinin satışı
yapılıyor. Buradan her gün süs bitkisi ve fidan satın alınabildiği
gibi suni ve kimyasal maddeler içermeyen gübreyle yetiştirilmiş
fidanlarında istenilen büyüklükte saksı içinde dikimi yapılarak
satışı yapılıyor.
Yalova'da ki Atatürk Müze Evleri
Yalova Baltacı Çiftliği
Yalova
Kaplıcalarının yolu üzerinde bulunan ve 19. yüzyıl ortalarında
yapılmış olan Baltacı Çiftliği köşkü, günümüzde Devlet Üretme
Çiftliği olarak hizmet veriyor. İki katlı, ahşap çatılı
yapı, Atatürk’ün ölümünden sonra Devlet Üretme Çiftliği
yönetim binası olmuşsa da Atatürk ilk Yalova gezilerinde
bu evde konakladığı için odası “Atatürk Odası” olarak o
günlerde ki gibi düzenlenerek ziyarete açılmış. Köşkte Atamızın
anılarını taşıyan bazı eşyaların yanı sıra dönemi yansıtan
birçok camlı, çerçeveli fotoğraf duvarlarda yer alıyor.
Atatürk Köşkü
Atatürk
Yalova’ya ilk kez Ertuğrul yatıyla geliyor. Kıyıda birikmiş
halkın “Gazipaşa Çok Yaşa” sesleri arasında karaya çıkıp
herkesi içtenlikle selamlarken “Yalova Benim Şehrimdir”
diyor.
1929 yılında Yalova’dan 12 km kadar güneyde bir çiftlik
yapılmasını istiyor.
Köşk deniz Yolları İdare’since Cumhurbaşkanlığı Köşkü olarak
gerçekleştiriliyor. Mimarı ressam Nurettin Niyazi Bey tarafından
iki ay gibi bir sürede gerçekleştirilmiş. Mustafa Kemal’de
artık Yaveran Köşkü’nden ayrılarak bu köşkte kalmaya başlamış.
Yapı, Atanın ihtiyaçlarına göre düzenlenmiş. Ata bu köşkte
kalırken özellikle şifalı kaplıca sularından yararlanıyor,
dinleniyormuş. Günümüzde müze olarak ziyaret edilen köşkte
Fransa’dan hediye gelmiş bir piyano, Japon hediyesi vazolar,
İran Şahı Rıza Pehlevi’nin halısı, A.B.D. den gelen lambalı
bataryalı bir radyo ve dönemin çeşitli eşyaları sergileniyor.
Yürüyen Köşk
Köşkün
asıl adı Millet Çiftliği Köşkü iken yaşanan bir olay sonrasında
adı “Yürüyen Köşk” olarak değişmiş. Atatürk, şifalı suları
sevmesinin yanında kumsalda dolaşmayı, denizi de seviyor.
Termal’de ki Atatürk Köşkündeyken deniz kıyısında küçük
bir köşk istiyor. 1929 yılında Millet Çiftliğinde ikinci
küçük köşkün yapımına başlanıyor. Ustalar ikinci atın penceresine
geldikleri zaman, evin duvarlarına yakın genç bir çınar
ağacının dalları pencerenin üzerine iniyor. Ustalar çareyi
dalları kesmekte buluyorlar.
Bunu duyan Atamız heyecanla gelip “Çınar Devlettir, Devletin
Kolu Kesilmez” diyerek dalların kesilmesine karşı çıkıyor.
“Çınarın dalını keseceğinize köşkü dört metre yürütün” talimatını
veriyor ve yapılması gerekenleri anlatıyor.
Köşkün temelleri kazılıyor, altına tramvay rayları döşeniyor
ve iki katlı köşk raylar üzerinde dört metre yan tarafa
yürütülüyor.
Bu uygulamayla ağaç yerinde kalıyor, evin yapımı bitiyor.
Dikdörtgen planlı köşkün mutfak bölümü bodrum katında olup,
birinci kat girişinde şeref salonu, toplantı ve yemek salonu,
öğle yemekleri için terasta hazırlanmış özel bir mekân,
bir de küçük çalışma odası bulunuyor.
Üst katta ise sahanlıktan koridora geçiliyor, bir yatak
odası, bir oturma odası ve banyo yer alıyor. İkinci katın
orta salonundan çinili balkona geçiliyor. Bu katta bir yatak
odası ve iki dinlenme odası bulunuyor. Yapının bütün pencereleri
kristal kullanılıyor.
Atanın en çok oturduğu, huzur bulduğu ev olarak nam salan
Yürüyen Köşk’ün bahçesinde ise, 100 yaşını devirmiş olan
çınar günümüzde de yaşamına devam ediyor.
|