|
Rock
Müziği'nin Babası,
Erkin Koray ve Konserleri... |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Yazı
ve Fotoğraflar: Haluk Özözlü
|
Her
yerde siyah-beyaz afişler... Haftasonu konserlerinden
biri... Beyoğlu Fitaş Sineması, gençler konser havasında...
Kendilerinden geçip merdivenlere oturanlar, biraz
tuhaf biraz uçuk bakanlar var. 67-68'li yıllar...
Hippilik dönemi... Salon tıklım tıklım. Ön grup "BUNALIMLAR"
salonu ısıtıp gidiyorlar. Ve... sabırsızlık başlıyor...
Islıklar... alkışlar... Sunucu gelip son on dakika.
Tekrar
alkış, tekrar ıslık, tekrar anons, son beş dakika...
Hala yok... Sunucuya protestolar dinmiyor.
Ve nihayet... Perde açılıyor.
Bas gitarda iri yapılı uzun boylu bir Alman Basçı
Bernhard Weber, davulda Korkut Koray bir de gitar
+ vokal de Erkin Koray var. Konser giriş parçası "Moody
Blues'dan Questions".
Erkin (Baba) hafif sola, gitarın sapına dönük sahnede
donuk sabit duruyor.
Zıplamak, hoplamak, parantezler açmak yok. Tüm elektriği
sololardan ve ritmlerden alıyorsunuz.
Dans etmesine gerek de yok. Underground'un ilk yılları
ve ilk temsilcisi Erkin Koray, lakabı "Rock'ın Babası".
Büyük bir çoşkuyla parçasını tamamlıyor.
O yıllarda konser seyircisi, henüz ne yapacağını bilmiyor.
Sinema izler gibi koltuklarda oturuluyor. Parça bitince
de alkışlıyor. Sahne önüne gelmek, sahneye fırlamak,
sanatçıya dokunmak, ayağa kalkmak bile yok. Bazıları
gırtlağını yırtarcasına
arada bir canhıraş çığlıklar atıyor,
|
Erkin
Koray'ın Fitaş Konseri
4. sıra el çırpan Siluetler Grubu'nun gitaristi
Mesut Aytunca |
onlara
da dönüp bakılıyor.
Sinemanın salon fotoğrafçısı da var. İzleyenlerin
arasında coşup, dağıtanlar isterlerse, "konserdeydik"
fotoğrafı çektiriyorlar.
İkinci parça, "Rainbow'dan Balla Balla". Üç "Buchman-Baby".
Dört "Renegades "Brand New Cadillac"
takip ediyor.
Tansiyon her parçada biraz daha yükselirken kendinden
geçen koltuklara vuranlara önce Fitaş'ın tek güvenlik
amiri ikaz ediyor.
Daha sonra da Erkin Koray...
Artan taşkınlık karşısında, konseri bölüp, anons yapıyor.
Fitaş'ın balkonundan aşağı inen çift merdivenler dolmuş,
üzüm salkımı misali sahneye sarkmak üzere. Baba'dan
bir anons daha geliyor: "Koltukların vinylexlerini
lütfen parçalamayın. Bunların hesabı bana ödetilecek
hasılattan kesilecek" diyor. Sakinleştirmek için yavaş
parçalara dönüyor.
Yine
bir konser Cumartesi konser öncesi gençler, Beyoğlu
Atlantik Büfe'de, Çiçek Pasajı'nda biraladıkları kafaları
ile konsere gelmişler.
Herkes Underground'un sert ve çılgın müziğini bekliyor.
Ama bu defa Erkin Koray, tam manasıyla seyircisini
şok ediyor...
Sahnede, alışılagelmişin dışında bir müzik. Neredeyse
elektro bağlama. "Kaderimin oyunu" ağlamaklı söyleniyor.
Büyük şaşkınlık yaşanıyor. Sonra bir kucaklaşma...
Ve sahnede Erkin Koray'ın konuğu Orhan Gencebay!...
Tam rock müziği yerleşirken bu ani arabeske geçiş
Erkin Koray'la beraber seyirciyi de etkiliyor. Konser,
biz biraları boşuna mı içtik? dercesine birbirine
bakan gençlerin şaşkınlığıyla son buluyor.
Çeşitli parçalar ve Erkin Koray uzun bir süre konser
çalışmalarına ara veriyor. Avrupa'ya gidiyor, Kanada'ya
gidiyor, evleniyor, ayrılıyor ve bunların içinde bir
başka önemli nokta ise Beatles'ın beyni John Lennon'a
gitar çalıyor.
"O
yıllarda Milliyet gazetesinden Arda Uskan,
Cannes'ten geçtiği haberinde aynen şöyle
yazıyor: " Erkin Koray hayatının en mutlu
gününü yaşıyordu. Dünyanın en ünlü topluluğu
Beatles'ın en ünlü elemanı John Lennon
ile karşılıklı oturmak, onun rüyalarını
süsleyen bir olaydı. Lennon, karşısında
oturan saçları omuzlarına kadar dökük
gencin bir Türk müzisyen olduğunu öğrenince
adamakıllı şaşırmıştı. John Lennon ile
Erkin Koray, Cannes'e 30 km uzaklıktaki
nefis bir otelin nefis terasında konuşuyorlardı.
Jagger'ın Nikahı Cannes'e gelmemizin iki
nedeni var dedi John Lennon... Birincisi
en yakın arkadaşımın Mick Jagger'ın nikahı.
İkincisi ise Cannes Film Festivali'nde
kendi filmlerimin olması. Sahi gördünüz
mü onları? Gördüm dedi Erkin Koray. Pek
çok kimse anlamadı. Daha doğrusu sevmedi
filmleri. Sen bu konuda ne düşünüyorsun.
Erkin soluksuz verdi cevabını. Anlamam
ya da sevmem hiç önemli değil. Filmleri
hissettiğimi söylemem yeterli sanırım.
Türkiye'de geçerli olan müzik Daha sonra
konu müziğe döndü. Erkin Koray John Lennon'a
Beatles tutkusunu anlattı. Artık soru
sormak sırası Lennon'daydı.
"Türkiye'de şu günlerde geçerli olan müzik
nedir?"
-Erkin Koray şöyle bir göğsünü kabartaraktan:
"Her ülkede olduğu gibi bizde de kendi
dilimizde söylenen şarkılar çok tutuluyor.
Bunun yanısıra, İngilizce sözlü şarkılar
da gözde.
-Sen plaklarında hangi türü tercih ediyorsun
-Her iki türde de plak yapıyorum. Son
aylarda ise Underground'u Türk müziği
kalıpları içinde çalmayı deniyorum. Bu
son cümlenin altını çizdi John Lennon.
Erkin'den kendisi için bu tür bir parça
çalmasını rica etti ve başucunda olan
gitarını ona uzattı...
Erkin Koray gitar çaldı...
Erkin Koray için unutulmaz dakikalar başlıyordu
artık. Kendi bestelerini John Lennon'un
gitarıyla John Lennon'a çalacaktı. Şu
dünyayı titreten dört Beatle'den birine.
Gitarı eline aldı, tellerine şöyle bir
dokundu ve "Mesafeler" adlı yeni bestesini
çalmaya
başladı.
Parçayı sonuna kadar sessizce dinledi
ünlü Beatle... Erkin
son notaları
da bitirince, kısa bir sessizlik oldu.
Sonra Lennon: "Nefis" dedi. "Harika bir
doğu ezgisi var parçada, İngilizce sözler
yazıp, şansını Avrupa'da denemelisin."
Erkin Koray çok mutluydu. Hayatında
unutamayacağı iki saat geçirmişti.
Birbirleriyle tokalaşırken, Lennon, bir
Türk şarkıcısına Londra'daki evinin kapısının
her zaman açık olduğunu söylüyordu." |
|
Daha sonra gazeteler Erkin Koray'ın telefonuna varıncaya
kadar her şeyini satıp şansını denemek üzere tekrar
yurt dışına gittiğini yazdı. John Lennon, Erkin'e
yardım etti mi? Yoksa unutup gitti mi? Bu bölüm hiç
bir zaman aydınlığa kavuşmadı. Erkin Koray'da bu sorulara
cevap vermedi...
Yıllar sonra 80 öncesi Türkiye'deki anarşik ve politik
durum biraz yatışıyor. Duvar yazıları temizleniyor.
Müzik yeniden itibar görüyor. Konserlere ara veren
Erkin Koray, bu defa Taksim Elmadağ'da bulunup sonrada
bir yangında kül olan Şan Tiyatrosu'nda (sinemasında)
sahne alıyor.
Seyirci
enteresan
Rock dinleyicisiyle arabesk sevenlerin karışımı.
Her şeye rağmen özleyenler çoğunlukta. Boş koltuk
yok. Erkin yine eski Erkin... Tıpkı Fitaş konserlerinde
olduğu gibi sahneye laf atanlara, mikrofondan cevabı
hazır. Koltuğa mıhlıyor adeta.
Ve konser başlıyor.
Davulda Korkut Koray var yine. Piyonada bir genç.
Heyecanlı mı heyecanlı. Haklı da... Hem Erkin Koray'a
çalacak, hem de ilk konseri.
|
Konserin
repertuar listesinde Stephenwolf'un "Born
to be wild" parçası da yer alıyor... |
Baba
döktürüyor...
Konser fotoğrafı çekmek başka birşey. Sahne sanatçınındır.
Seyirci orada bir başkasını görmek istemez. Hele ortalarda
dolaşan foto muhabirlerini hiç sevmez, tahammül edemez.
Oysa sizin de göreviniz vardır.
En iyi enstantaneyi yakalayıp haberinizi bu fotoğrafla
süsleyerek haberinizi yansıtmak istersiniz.
İşte öyle bire andı. Fırladım sahneye.
Erkin
Baba, bana dönüp nokta koyarcasına ritmi attığı anda
bende üzerine flaşı patlattım. Bu zamanlama ve senkronizasyon
seyircinin bile hoşuna gitti, alkış koptu. Konser
bitti...
Erkin kulise bende arkasından. Kulis boştu.
Baba tebrikler dedim. Beni görünce nasıldı? dedi.
Baba ne diyorsun, muhteşemdin dedim.
Seyirci
beğendi mi? diye yeniledi. Duymuyormusun alkışları
salon yıkılıyor, bayıldılar dedim. Sakindi, konserlere
uzun bir ara vermişti.
Yıllardır kafama takılan soruyu yakalamışken soruverdim.
Baba biz seni underground müzik türüyle tanıdık, sevdik.
Bu da iyi ama niye arabesk, bunu niye yaptın? "Arabeski
bir de ben kendim yorumlayayım istedim" dedi!...
Kaç grup kurdu dağıttı. Nerelerde konserler verdi.
Klüplerde çaldı. Kaç Parça yaptı, besteledi sayılmaz.
60'lı yıllarda bir tek o vardı Beyoğlu'nda. Uzun şaçları
ve topuklu çizmeleri ile gitar sapını aşağıya doğru
tutup koltuk altında kimseyi rahatsız etmeden
Beyoğlu'nda çıplak gitarıyla yürüyen bir o vardı.
Sabahın erken saatlerinde gençler okula giderken o
çalıştığı klüpten çıkıp, eve dönerdi...
Son yıllarda bir gün Cağaloğlu'nda karşılaştık kızına
kitap alırken. Çantasından son yaptığı kaseti çıkartıp
üzerine "Haluk'a benden" yazdı imzalayıp
verdi.
O kaset "Hay Yam Yam" dı.
Sanatçıların kıymeti sonradan anlaşılıyor.
Adına
Haftalar düzenleniyor, her yerde onun parçaları çalınıyor.
Bu Zeki Müren'de de, Cem Karaca'da, Barış Manço'da
da öyle oldu. Yıllarını müziğe vermiş olan yeri dolmaz
sanatçı, Erkin Koray'ın hayatta iken kıymetini bilmek,
onu çok sevmek, onun parçalarını dinlemek, müzik adına
kendisine geç kalmadan iyi bir jest olacaktır.
Çünkü Erkin Baba bunu fazlasıyla hakediyor...
|
Erkin
Koray'ın Unutulmayan kaset ve parçalarından birkaçı
|
|
|
|
|
Öyle
Bir Geçer - Çöpçüler - Tamam artık - Kızları
da Alın Askere - Sandalcı - Tek Başına - Seni
Her Gördüğümde - Aşk Oyunu - Sen Yoksun Diye
- Gönül Salıncağı - Allah Aşkına - Yalnız
Sen Varsın - Gün Ola Harman ola - Gaddar -
İlla ki - Mesafeler - Krallar - Şaşkın - Cümbür
Cemaat - Estarabim - Fesüphanallah - Eyvah
- Hay Yam Yam - Hayat Katarı - Tutturamazsın
- Akrebin Gözleri - Arap Şaçı - Memurum Ben
- Züleyha - Devlerin Nefesi -
|
|
|
|
|
|
|
Fotoğraflar:
Haluk Özözlü
|
|
|
Erkin
Koray Nisan 2004 Babylon Konseri |
2004
Nisan ayı Erkin Baba’nın Babylon da kısa süre önce
verdiği konserin bir yenisi. Nisan ayı içinde ise
Kemancı konseri sonrası aynı ayda ikinci konseri.
Beyoğlu
Asmalı Mescit de bulunan Babylon müzik holü
kapısı hafta içi yine bir konser heyecanı yaşıyor.
İstanbul’un Nisan yağmurlarıyla baharı karşıladığı
bir Çarşamba gecesi. Beyoğlu kokusunun hissedildiği
daracık sokaklardan Babylon’a gelen gençler ve Erkin
Koray ile büyüyüp kendini hala genç zannedenler, dip
koçanlı giriş biletleri kesilip güvenlik araması sonrası
içeri alınıyorlar.
Saatler 21.30 konser başlama saatini cafe-barlarda
bekleyerek son dakika da gelenlerle salon doluyor,
saat 22.00 konser başlıyor.
Dönen spotlarla renk efektleri sahneyi boyarken Erkin
Koray, gençlerin Erkin Baba tezahüratları arasında
sahne alıyor.
Sağ paçası yıldızlarla süslü beyaz pantolonu üstüne
giydiği parlak motifler işli koyu renk gömleğiyle
mikrofona geçiyor. Uzakları görmek için alnına siper
ettiği elleriyle seyirciye bakıp ağzından çıkan ilk
kelime kalabalıktan memnunluk ifadesi olan “Öfff “
oluyor. “Ekip yine bomba gibi” ile başlayan kısa bir
konuşma ve hem İstanbullulara hem de kendisi için
bir değişiklik olacağını belirterek Anadolu konserlerine
başlayacağı müjdesi veriyor.
Yılların
tecrübesi ile elleri Korg’un klavyesine yerleşiyor
ve “Sen yoksun diye” ile konsere başlıyor. Canlı performans
“Hare Krıshna”, “Silinmeyen Hatıralar” ile devam ediyor.
Erkin Koray klasiklerinden biri olan “Kızları da alın
askere” salonu dolduranlarca hep bir ağızdan söyleniyor.
“Çal gitarcı” nın hemen arkasından eski konserleri
anımsatan ve salonu hop oturup hop kaldıran parçası
“Sana bir şeyler olmuş (Na na song)” da gençler coştukça
coşuyor.
Nefes almadan başlayan parçada ise klavyeden ayrılıp
gitara geçen Erkin Koray fuzz box çatlattığı distorsiyonlu
sesler eşliğinde gaddarca “Gaddar”’ı yapıyor. Bir
başka klasikle devam eden konserin sırası gelen parçası
“Çöpçüler”’i bir kez daha dinlemekten mutlu seyirci
kah dans edip romantik anlar yaşıyor, kah zıp zıp
zıplıyor.
İyi bilinen bir başkasına geçiliyor bunun adı “Arap
saçı”, bir başkası “ Tek başına” oluyor. Yılların
gitaristi 60’lı yılları anımsatan parçasıyla “İlahi
morluk” yenileşen gitar solosuyla seyirci üzerinde
yarattığı etkisi de farklı oluyor.
Olgunluk döneminde artan performansı ile konsere devam
eden sanatçı “Deli kadın” isimli parçasında seyirciyle
düet vokal yaptırıp bütünleşmeyi sürdürüyor. Konserin
sürpriz parçalarından biri olan “Senede bir gün” ü
dile getirirken herkesin gönlüne hitap etmeyi ustaca
beceriyor.
Akabinde “İllaki” ye başlayan Erkin Koray bu parçasında
herkesi dans ettiriyor, dahası onu rock gitaristi
olarak tanıyanları bile şaşırtarak halay çektiriyor,
üstüne üstlük bir de göbek havası çalıyor.!.
Ne
başlayacak diye merak edilirken bambaşka bir girişle
“Mesafeler” üstün gitar solosu, esrarengiz ses efektleri
ile dinleyenleri uçurup kendinden geçiriyor. Konserin
ikinci bölümüne de, ilk başladığı performansı irtifa
kaybetmeden sürdüren sanatçı “Yalnızlar Rıhtımı”,
“Fesupanallah” ve “Çöpçüler” ile finali yapıp sahneden
ayrılıyor.
Erkin Babanın gitarından ve klavyesinden çıkan notalarla
kulakları dolup çınlayanlar, bir Erkin Koray konseri
dinlemenin mutluluğu ile Beyoğlu’nun ara sokaklarından
ana caddesine doğru ağır ağır yayılırken, yarınlara
anlatacak çok şeylerinin var olduğunu düşünerek, yeni
günün ilk saatinde konser parçalarından birini mırıldanarak
gecenin koyu karanlığında yola devam ediyorlar.
|
|
|