GEZİYORUM
Portakalın merkezi,
tarihin beşiği, sivil mimarisi, bakir kumsalların en uzunu,
sıcak havası, temiz denizi, koyları, marinası, bir de
içme suyu. FİNİKE
Finike’de yaşanır mı derseniz, yaşanır hem de çok güzel
yaşanır.
Soba yakmadan, trafikte sıkışmadan, ciğerleri dumanla
boğmadan, turfanda sıkıntısı çekmeden,
denizi özlemeden, C vitamini eksikliği hissetmeden bal
gibi yaşanır. Hele söyle yüksek tepelerin birinin yamacında
bir de başınızı sokacak ev buldunuz mu? Portakal çiçeklerinin
baş döndürücü kokularını teneffüs ederek, değmeyin keyfime
gibisinden o hayata doyum olmaz.
Bir tarafınızda Kaş Kalkan, Demre bir tarafınızda Kemer,
Antalya Alanya.
Deniz derseniz mevsimi uzun yüz yüzebildiğin kadar yüz,
marina derseniz o da var. Sırası gelince bir tekne alıp
bağladınız mı? Tamam işte, sabahları balığa çıksanız,
yeter de artar bile en iyisi emekli olup, gelip buralara
yerleşmek.
Büyük şehirler bitirecek bizi diye düşünerek girdim Finike’ye.
Aklım yollarda gördüğüm irili ufaklı muhteşem koylarda
kaldı. Kimisinde yol üzeri deniz banyosu yapmanızı sağlayacak
küçük çaplı kabin, duş, kafeterya, şezlong, semsiye de
var. Kısa bir mola ver gir çık, yola devam et. Ne yorgunluk
kalır, ne stres. Çok pratik. Tüm şoför yorgunluğundan
kurtulursunuz.
Hayallere dalınca yolun nasıl geçtiğini anlamadan giriliyor
Finike’ye.
Güzel bir ilçeye yaklaştığınızı çok önceden hissetmeye
başlıyorsunuz. İlk karşılaştığınız Marina oluyor. Tesis
içinde oturmayı özendiren kafeler, restoranlara yukardan
bakıp ilçe merkezine geldiğiniz zaman hiç bilmeyen birinin
bile kolayca anlayabileceği Finike’nin en ünlü meyvesi
portakalın dikilmiş heykeli duruyor. Sağınızda alabildiğine
uzanan bakir bir kumsal var ama bu defa transit geçmiyor,
ara sokaklardan içeri giriyorum.
İyi ki de öyle yapmışım. Hiç tahmin edemeyeceğim eski
evler, bu evlerin şirin ve karakteristik bacaları fotoğraf
çekmeye doyamayacağım kompozisyonlar sergiliyor.
Bir sokak bir üst sokağa, bir başkası bir arka sokağa
çeken bir özelliği fark ediyorum.
Sakin ilçe, rahat bir gezi yapmanızı sağlıyor. Aynı sesleri
duymasam da çocukluk günlerinden anımsadığım portakal
satıcılarının sesleri yankılanıyor gibi oluyor kulaklarımda
“Portakaaaal Finike’nin bunlar”.
Evler, bacalar
Sivil
mimari evler, bacalar konusunda çeşitlilik gösteriyor.
Apartmanlar arasında özenle korunmuş olanların birçoğu
restore edilmiş, diğerlerinde eski halleriyle yaşam sürüyor.
Ev bacaları Muğla’nın ilçesi Ula ev bacalarını anımsatsa
da, burada amaç süsten ziyade yoğun sağanak alan yörede,
bacadan içeri yağmur girmemesi için kiremit çatılı yapılmış
olması.
Yeni yapılarda ise Akdeniz’e açılan kesintisiz manzarayı
görmek uğruna yamaçlarda çok katlı yapılanmanın arttığı
gözleniyor.
Dünya’da sayılı, Türkiye’nin en uzun kumsallarına sahip
olan Finike sahillerinin kıyılarında dalgaların sahili
yalamasıyla ilk metrede kahverengilik görülse de Akdeniz’in
temiz ve lacivert denizi her yerden denize girme imkânı
veriyor.
Ziyaretçiler upuzun uzanan deniz kokulu sahil boyunca,
iyot takviyesi yaparken, vücutta ki tüm elektrikten kurtuluyor,
bacak kaslarını, mide kaslarını çalıştırırken ayak tabanı
için son derece sağlıklı olan kum yürüyüşleri yapıyorlar.
İlçenin gerek marina silueti gün batımında, gerekse denizden
Finike’ye bakışta göz okşuyor.
Arykanda ve Limrya
Antalya’nın batısında yer alan turistik ilçe Finike yakınlarında,
iki tane antik kent bulunuyor. Belki de antik kentlerin
içinde Teke Yarımadasında ki konumu ile en güzel manzaraya
sahip olan kentler, yazın sıcak havalarında Toros Dağlarının
yeşil bir ki örtüsü içinde yüksekte bulunmanın serinliğini
yaşıyor, kolay ulaşımı nedeniyle sıkça ziyaret ediliyorlar.
Arykanda
M.Ö. III. Bin sonu II. Bin başından itibaren iskân edilmiş
bir kent. Finike'nin 33 km kuzeyinde Finike-Elmalı karayolu
üzerinde bulunan Arif köyünün kuzey doğusunda kalıntıları
bulunuyor.
Limrya
Limyra, Finike’nin 4 km. kuzey-doğusundaki Toçak Dağı’nın
güney eteğindeki ovada kurulmuş bir liman kenti olarak
kurulmuş.
Günümüzde bu liman bereketli bir ovaya dönüşmüş, Limyra
antik kenti de denizden 5 km. içeride kalmış.
Likya dilindeki adı Zemu(ri) olan Limyra'nın M.Ö. 5. yüzyıldan
beri var olduğu biliniyor. Asıl etkinliğini M.Ö. 6. yüzyılın
ilk yarısında gösteren kenti, Likya Birliği'ni kurmak
isteyen Perikles başkent olarak kullanmış.
Kâfi Baba Türbesi
Kentin doğu yakasında Abdal Musa Müritlerinden Kâfi Baba’nın
türbesi bulunuyor. 15. Yüzyılda türbenin bulunduğu yerde
Bektaşi Tekkesi ve bir derviş evi kurulmuş. Türbe ve çevresi
günümüzde ziyaret ve adak yeri olarak canlılığını koruyor.
Zincirli Gök Mağara (Suluin Mağarası)
80 Metrelik giriş ağzı ile Asya Kıtasının bilinen en derin
su altı mağarasına halk arasında İncirli mağarası da deniliyor.
Ölümle sonuçlanan dalış sonrası, 50 yılı aşkın süredir
girilemeyen gizemli mağaraya dalış yasağı getirilmiş bulunuyor.
|