GEZİYORUM
Mimari yapısı, bol oksijenli serin ve esintili havası,
tarihi, sakinliği, sessizliği sevenlerin köyü
ADATEPE
Adatepe Ege Denizinin doğu kıyısında, Kaz Dağının Batı
yamaçlarında, Edremit Körfezinin kuzey ucunda bulunuyor.
Çanakkale İl Merkezine 105 km, İlçesi olan Ayvacık'a 35
km. uzaklıkta Edremit Körfezi Kazdağları yamacında olup,
köy sahilden karayolu ile 4 km. yukarıda, Zeus Altarı'nın
bulunduğu tepe'nin ardında çam ve zeytin ağaçları ile
çevrili bir çanakta yer alıyor.
Bu bölgedeki köyler de Ege ve Akdeniz’de olduğu gibi korsan
saldırılarından korunmak için tepelerde sahilden bakıldığında
görülmez mevkilere kurulmuşlar.
Korsan saldırı tehlikesi ortadan kalktıktan sonra sahilde
yerleşimler başlamış, Adatepe'nin liman ve gümrük yeri
olan Küçükkuyu gelişmiş, Adatepe’nin sahil kesimlerini
bünyesine katarak Belediyesi olan bir belde haline gelmiş.
Köyün Kuzeyde orman sınırındaki kesiminde de Yörükler
tarafından ayrı bir mahalle kurulmuş.
Adatepe girişinde anıt bir çınar ağacı altına konumlanmış,
kahveler, çay bahçeleri bulunuyor. Ağaçtan düşecek yapraklar
misafirleri rahatsız etmesin diye altına balık ağı serilmiş.
Meydanda çıkrıklı bir kuyu, bir fayton dekoru tamamlıyor,
köyün yolları araç kullanmaya müsait olmadığı için otomobiller
burada park ediliyor. Yöresel ürünleri satan bir kaç mağaza
da burada yer alıyor.
Sesizliğin sesinin hakim olduğu Arnavut kaldırımlı yollarda
yürürken doğrusu bu ya 1992 yılında Hürriyet Gazetesi
Pazar eki SHOW Dergisine yazdığım Adatepe'yi 2016 tı'ya
böylesine yozlaşmadan yaşanabilir güzellikte gelişerek
gelmiş olması beni de çok şaşırttı.
Her ev imrenilecek güzellikler barındırıyor, kimisinde
kuş yuvaları, kimisinde pancurlar, bacalar seyrederken
ağızları açık bırakacak kadar etkiliyortavuk, horoz seslerine
kuş cıvıltıları, bazende rüzgarın melodisi karışıyor.
Hele ki İstanbul gibi gökyüzüne uzanan kulelerin, plazaların,
üzerinize üzerinize gelen 2+1, 3+1 model mağara evlerin
bahçesiz, balkonsuz, camı bile doğru düzgün açılmayan
küçük pencereli beton binaların arasından çıkıp geldiyseniz
içiniz bir tuhaf oluyor.
Çanakkale ilinde arazisi en büyük olan köy olan Adatepe,
Türkiye'de eskiden kanalizasyon tertibatı olan ender köylerden
biri olarak biliniyor. Köyün iç yolları ile sahile inen
4 km. uzunluğundaki yol zamanında taş kaplama ile döşenmiş.
Eskiden bu kadar gelişmiş bir köyken, yol ancak 1999 senesinde
asfalt kaplanmış. Eskiden 500 hane olduğu söylenen köyde
hamam, fırın, kahvehane, meyhane, kunduracı, berber, zeytinyağı
fabrikaları gibi tüm esnafın bulunurmuş, köy SIT alanı
ilan edildikten sonra, büyükşehirlerde oturan entelektüel
kesim tarafından ilgi görmüş, eski binalar satın alınarak
orjinal hallerine sadık kalarak hızla restore edilmeye
başlanmış. Köyde çok güzel eski evler, iki anıt çınar
ağacı çeşme, daracık sokaklar bulunuyor, dekoratif tasarımlar,
eski bacalar, çiçekli bahçeler dikkat çekiyor.
Köyün
Tarihi
Yerleşim antik çağlarda başlamış, İliada destanında "Gargaros"olarak
adı geçen bölgede olmuş ve yerleşim günümüzde de sürmekte.
Köyün bulunduğu bölge Truva, Leleg, Midilli, Pers, Atina,
Roma, Selçuklu, Osmanlı hâkimiyetleri görmüş ve bunların
izlerini taşıyor. Yüzyılların birikiminin oluşturduğu
taş işçiliğinin örnekleri köyde, mevcut binalarda bu izleri
görmek mümkün oluyor.
Antik çağdan kalmış olup, köyün denize bakan tepesinde
bulunuyor. Köydeki tarihi eserler Çanakkale Müzesi tarafından
koruma altına alınmış olup, köy camii Selçuklu yapımı.
Köyün Türk yerleşiminin ilk olarak Selçuklu döneminde
Orta Anadolu’dan getirilenlerle başladığı, 19. yüzyıl
içinde Midilli Adasından hizmetli olarak getirilen Rumların,
zamanla yerleşmesi sonucu Rum nüfus arttığı ve Türklerle
Rumların beraber yaşadığı köyün yaşlılarınca söyleniyor.
|
|
|
Evler, mimari özelliklerden dolayı görsel olarak Türk
ve Rum Tipi olarak ayrılabiliyor. Kurtuluş Savaşından
sonra yapılan "Mübadele" sonucu Rumlar Yunanistan'a gitmiş,
boşalan yerlere de Midilli ve Girit'ten gelen Türkler
yerleştirilmiş. 1950 senesinden sonra parti kavgası nedeniyle
köyde boşalma başlamış ve köyün yarı nüfusu köyü terk
etmiş.
Sahil kesimlerinde yerleşimlerin artması, ticaretin sahile
kaymasına neden olmuş ve köydeki geçim kaynaklarının azalması
ile geri kalan nüfus da sahile ve büyük yerleşim yerlerine
göç etmiş. 1960 lardan sonra köyde çok az nüfus kalması
sonucu mevcut evler bakımsızlıktan yıkılmaya başlamış,
kalan yerler de genellikle ağıl ve ahır olarak kullanılmış.
Bu binalar sahipleri tarafından kendi imkânlarınca restore
edildikçe köyün maddi ve manevi değeri yıllar içinde gün
geçtikçe artmaya başlamış. 2000 yılı itibariyle yaklaşık
100 ev restore edilmiş.
Köyün su sorunu ise 2002 yılında halledilmiş.
Ayrıca Köy Hizmetleri tarafından civar köyleri tevzi edilen
grup suyundan Adatepe'ye de bağlantı yapılmış. Köydeki
faaliyetsiz ilkokul binası, valilikten kiralanarak, restore
edilmiş ve seminer, konferans, atölye çalışmaları yapılan
bir mekâna, ADATEPE TAŞ MEKTEP’E dönüştürülerek, Yaz aylarında
faaliyet gösterir duruma getirilmiş.
Adatepe Evlerinin Mimari Özellikleri
Çevrede betonlaşmanın başlaması nedeniyle köy 1989 yılında
SIT alanı ilan edilmiş. Bugün, önceden var olan evlerden
başka yeni ev izni verilmemiş, mevcut evler aslına uygun
restore edilerek orijinal mimari korunurken, yıkık durumda
olan evler ise için Anıtlar Kuruluna proje ile başvurulması
sonucu köydeki mimariye uygun yenilenmiş.
Köydeki binalar genelde iki katlı olup, alt katlar ağıl
olarak, üst katlar mekân olarak kullanılmak üzere inşa
edilmişler. Mutfak, helâ, banyo gibi üniteler, bahçe içinde
ayrı birimler olarak konumlanmış.
İki kat arasında boydan boya konulan ve iki ucu da taş
duvara giren ortadirek, üst katın bütün yükünü taşıma
amaçlı kullanılmış. Bu direğin altına konan payanda direkleri
ile destek verilmesi sağlanmış.
Orta direğin üstüne, bulunduğu istikametin dikine olarak
20 cm. enindeki kalaslar ile döşeme yapılırken uçları
da duvara binerek desteklenmiş.
Köy evlerinin alt katlarda bir veya iki adet küçük ebatta
havalandırma penceresi ile kapı bulunurken, alt kat ağıl
olarak kullanıldığında üst kata bağlantı için merdiven
yapılmamış. Ancak alt katın da ikamet olarak kullanıldığı
evlerde içten ahşap merdivenle yukarı çıkış yapılmış.
Oda arası duvarlar "Bağdadi”den ilen tarzda yapılmış.
Çapraz tahta araları tuğla veya küçük taşlarla doldurulmuş.
Dış duvarlardaki pencere ve kapı üstlerine ebatlarını
geçecek şekilde tahtalar koyulmasıyla binanın esnemesini
sağlanmış.
Kuzey yönündeki pencerelerin kasaları blok taştan, diğer
yöndekiler ahşap kasadan yapılmış. Pencere boşlukları
da duvar eninde 60-80 cm olup ahşap kaplanmış veya sıvanmış.
Pencereleri ahşap kepenkler evlerin odalarında ısınma
için evden eve değişen sayılarda şömine dediğimiz ocaklarla
sağlanmış. Tek odada şömine bulunan evler olduğu gibi
bütün odalarında bulunan evler de, inşa edilmiş.
Yatak odalarında bulunan boydan boya ahşap dolaplar, alttaki
orta direğin üstüne gelecek şekilde karşılıklı iki odada
direğin çapraz taraflarında konumlandırılmışlar. Bu şekilde
çapraz denge sağlanmış. Binaların dışa açılan kapıları
da taş kasalı ve iki kanatlı olup, arkadan çengelli demir
dayamaları yapılmış.
Oda duvar sıvamasında kullanılan malzemede kirece yün
karıştırıldığı görülürken, ahşap çatı arasında yalıtım
için kum, çatılarda ise eski tip oluklu kiremit kullanılmış.
Zeus
Altarı
Küçükkuyu’yu tepeden seyreden üç km uzağındaki Zeus Altarı
anlam olarak sunak eski Yunan kültürüne göre tanrılara
kurban sunulan yer olarak biliniyor. Savaşlarda kazanmak,
kuraklık, felaketlerden korunmak için sunaklarda kurban
verme âdeti yerleşmiş. Homeros’un İlyada adlı eserinde
yazılanlara göre Tanrı Zeus Troia ile Akhalar arasında
geçen savası bu sunaktan izlemiş.
Zeus Altarı altında su toplama sarnıcı olarak kullanılan
bir odası üzerinde koca bir kaya kütlesi olan yer. Bu
sarnıca Zeus sarnıcı ismi takılmış. Kayanın yan tarafında
kaya oygu basamaklar, kayanın altında küçük bir oyuk yer
alırken kaya üzerinde rüzgârın anafor etkisiyle çok miktarda
delik bulunuyor.
Böylesi geniş panoramaya, tarihi değerlere sahip tepeden
ümit bekleyen dileklerinin yerine geleceğine inananlar
orada bulunan bir ağacı dilek ağacına çevirmişler, etrafta
bulunanları ve beraberlerinde getirdikleri bez, torba,
ip, poşet ne varsa ağacın dallarına bağlayarak dilekte
bulunuyorlar. Nefes alamaz duruma gelen ağacın dalları
zaman zaman görevlilerce temizleniyor.
Çevrede
Gezilecek Yerler
Çanakkale, Babakale, Assos, Bayramiç-Evciler Köyü Ayazma
mesire yeri, Truva antik Kenti, Aleksandra Troyas, Yeşilyurt
Köyü, Küçükkuyu, Çanakkale il sınırları içinde kalan gezi
yerleri. Balıkesir ile il sınırını teşkil eden Mıhlıçay
tarafında ise Baş değirmen, Mıhlıçay, Küçükçetmi, Altınoluk,
bulunuyor. Kaz Dağları, eteklerinde yer alan Antandros
antik kenti, Sutüven Şelalesi, Ayı dere, Şahindere Kanyonu,
Pınarbaşı Mesire Yeri, Tahtakuşlar Köyü, Kavurmacılar
Köyü, Etnografya Galerisi, Güre, Hasan Boğuldu, Sarı Kız
tepesi, Zeytinli, Edremit, Hanlar Tepesi, Akçay gün içersinde
gidip dönebileceğiniz yakın gezi yerleri arasında sayılıyor.
Zeytinyağ
Müzesi
Türkiye'de türünün ilk örneği olarak Zeytinyağı "Fabrika
- Müzesi" 2001 den beri yerli yabancı onbinlerce ziyaretçi
ağırlıyor. Zeytin ve zeytinyağının kültürü o kadar derinlere
iniyor ki, yazılmış tüm kutsal kitaplarda çeşitli şekillerde
ifadesini buluyor.
Ülkemizde bu kadar eski ve köklü bir kültürü olmasına
karşın, bu ürüne ilişkin yazılı ve görsel malzemelerin
yok denecek kadar az olması, Adatepe Zeytinyağı Müzesi'nin
doğuşuna gerekçe olmuş.
Küçükkuyu'da ki tarihi sabunhane binası restore edilerek,
bir yandan kuru baskı tarzında zeytinyağı üretimine devam
edilirken, öte yandan civar köylerden toplanmış zeytin,
zeytinyağı ve sabun üretimine ilişkin çeşitli araç -gereç
ve aksesuarlar fabrika binasında sergilenmeye başlamış.
Müzede eski zeytinyağı presleri, zeytin toplama aletleri,
taşıma ve saklama kapları, çeşitli folklorik objeler görülebilir.
Aynı zamanda geleneksel usulde zeytinyağı sabun yapım
tekniği de açıklamalı olarak sergilenmekte.
Zeytinyağının üretim aşamaları, saklanması, aktarılması,
filtre edilmesi vb. gibi zeytinin dalından soframıza geliş
öyküsünü görüp, dinlemek tabii ki taze köy ekmeği ile
tadımını yapmak yerli ve yabancı ziyaretçiler için hem
eğitici hem de keyifli olacak. Çanakkale-İzmir karayolu
üzerinde Küçükkuyu kasabasının girişinde yer alan Adatepe
Zeytinyağı Müzesinde, modern müzecilik anlayışı gereği
olarak düzenlenmiş.
Müze
Satış Reyonu
Müze Dükkânından şık ambalajlarda sunulan taze zeytin,
zeytinyağı, doğal sabun ve özgün olarak tasarlanmış çeşitli
mutfak aksesuarları ve kitaplar, hediyelikler satın alınabiliyor.
Adatepe
Mutfak'ta, çay ve kahve çeşitleri, soğuk ve taze meyve
suları ile tümü doğal malzemelerle hazırlanan yerel zeytinyağlı
yemekleri tadabilirsiniz (Gruplar için önceden rezervasyon
yapılması gerekiyor).
Adatepe Zeytinyağı Müzesi, Türkiye'nin gelişen kültür
turizmi için özgün bir örnek teşkil ediyor. Müzede sergilenen
objeler için Türkçe ve İngilizce açıklama metinleri bulunmakla
birlikte, daha meraklı ziyaretçilerin arzu etmesi halinde
personel tarafından daha ayrıntılı bilgiler veriliyor.
Müze haftanın yedi günü 08.30-18.30 saatleri arasında
açık olup, ziyaretçilerden giriş ücreti alınmıyor.
Adatepe Zeytinyağ Müzesi
Adres: Eski Sabunhane Binası, İlkokul yanı. Küçükkuyu-Çanakkale
Tel: (0-286) 752 13 03 - 752 13 30 |