GEZİYORUM
Anadolu
Feneri
- Poyraz
|
Music:
Deep Purple - Soldier of Fortune
|
İstanbul
Boğazının Anadolu yakası Karadeniz girişinde yer alan
Anadolu Fenerine gidiyoruz ama önce Poyraz köye uğrayacağız.
Beykoz'dan
dönüp Yuşa Tepesini geçerek Anadolu Kavağına gidiliyor,
bunun yanı sıra yola devam ederek Yoros Kalesi yanından
geçip Poyraz ve
Anadolu Fenerine ulaşmak mümkün.
Bir başka alternatif olan Beykoz'dan direk olarak Akbaba
Köyü yoluyla Anadolu Fenerine gidilebiliyor.
Her iki yol ile ulaşılan bu iki nefes borusu İstanbul
boğazına hâkim manzarasıyla yüksek tepelerde yer alıyor.
Poyraz yaz boyunca teknelerin, yatların sığındıkları
korunaklı bir koyda bulunuyor. Sahil kum plaj olunca
denizden gördüğü rağbete karadan gelenler de ekleniyor.
Kıyı bandı üzerinde omuz omuza vermiş, hepsi deniz manzaralı
balık restoranları açık ve kapalı bölümleri ile köyün
cazibesini artırıyorlar.
Araçla sahile kadar inilebilen, dalgakıran çevresinde
dolaşılabilen Poyraz da, araçla veya merdivenle çıkılabilen
yüksekçe bir tepede seyir ve piknik alanı bulunuyor.
Her
iki yönde farklı bakış açılarına sahip manzaraya karşı
ağaç gölgesinde çay yudumlamak, oksijeni bol, deniz
kokulu püfür püfür esen rüzgâra teslim olmak, serinlikler
yaşamanıza, tüm zihin yorgunluğundan kısa sürede kurtulmanıza
yardımcı oluyor. Poyraz'ın hemen her yerinde araç park
imkânı var.
Köye bir köprü ile bağlanan ve Poyraz cami yanında bulunan
uç burundan Anadolu Fenerini görebiliyor, hiç kimseye
bir kuruş ödemeden muhteşem manzaraya karşı kalabildiğiniz
kadar kalıyor, piknik yapabiliyorsunuz. Fakat daha cazip
bir başka mekân Poyraz Gözetleme kulesi ve Kalesinin
yer aldığı kule dibinde bulunuyor.
Şimdi oraya gidiyoruz.
Poyraz Kalesi Caminin arkasında ki köprüden geçip köşedeki
çeşmeyi sola doğru dönünce kale karşınızda beliriyor.
Yeşillikler içinde ilerliyor ve kalenin içine girebiliyorsunuz.
Poyraz köyünün kuzeydoğusunda, boğaz girişine hâkim
bir yerde,
bugün kısmen ayakta kalabilmiş gözetleme kulesine sahip
kale dairesel bir plana sahip.
Batı giriş kısmı düz, 20 metre çapında olan kalenin
duvar kalınlığı 160 cm olup, üzerinde 12'si dar, 12'si
geniş mazgal bulunuyor.
Kale girişinin sağ ve solunda personelin kaldığı mahzen
girişleri görülebiliyor. Kalenin kuruluş tarihi kesin
olarak bilinmemekle beraber 1778 savaşı sonrası Kaptan-ı
derya Cezayirli Hasan Paşa tarafından Fransız mimarı
Baron de Tott'a yaptırıldığı sanılıyor.
Karşı yakada yer alan Garipçe Kalesi ile aynı devre
ait olduğu, aynı amaçla yapılıp kullanıldığı biliniyor.
Kalenin
etrafı ise bahar aylarında çıtı pıtı, renk ahenk çiçek
yapıyor.
|
Kalede
piknik
Kaleyi arkamıza alıp güvenle ilerliyor tepeye kurulmuş
piknik bahçeli özel kamelyalı kır lokantasına konuk
oluyoruz.
Kır lokantasını Hayati Aktaş işletiyor. Balık, et, tavuk
bulunduruyor. Piknik yapacağımız masaya yakın bir yere
aracı çekiyor masaya yerleşiyoruz. Beraberimizde getirdiklerimiz
varsa getirdiklerimizi, yoksa lokantaya vereceğimiz
siparişlerle piknik yapıyoruz.
Lokantadan hiçbir şey yemezseniz kamelya kirası 20 TL
ödüyorsunuz.
Yemek yiyenler sadece yediklerini ödüyor, kira vermiyorlar.
Lokanta personeli arzu edenlere kömürü yakılarak ateşi
hazır mangal getiriyor.
Çim
kaplı tepede toprağa basarak, dolaşarak yemek yerken
çevreden gelen diğer mangal dumanı kokuları kendin pişir,
kendin ye zevkinizi körüklemeye yetiyor. Tam karşınızda
Garipçe Köyü, Rumeli Feneri, boğazı bitirip Karadeniz'e
kavuşan veya İstanbul'a giriş yapan gemiler, şilepler,
arada yatlar, yelkenliler ve de tankerler sizi oyalıyor.
Aileler, motosiklet grupları yemek yiyip, içeceklerini
yudumlarken sahilde bulunan içi mağara gibi oyuk "Plefkaya"
isimli ilginç konik kayaya da bakıyorlar.
Kış boyunca üzerinden dalgalar geçen, duvarları döven
dalgalara karşı koyan kaya kütlesi, doğal anıt olarak
seyrediliyor. Kaya çevresi temiz denizi, manzarası ile
yatların, küçük teknelerin uğrak yeri oluyor, isteyenler
deniz banyosu alabiliyor, çevrede dolaşabiliyor, rüzgârlı
tepede uçurtma uçurabiliyor, kalede anı fotoğrafları
çekebiliyor.
Kule dibi piknik alanından ayrılıyor ve Anadolu Fenerine
yöneliyoruz.
Anadolu Feneri
Gerek Poyraz, gerekse Anadolu Fenerine yaptığınız gezi
boyunca içinizi bir huzur kaplıyor. Birincisi iyot ve
yosun kokulu denizin kokusunu taşıyan filtre edilmişçesine
temiz ve hafif rüzgârın bünyenizde yarattığı sakinleştirici
etkisi.
İkincisi kent yaşamı içinde beton, asfalt, metal zeminlerde
dolaşıp üzerinizde biriken elektrikten toprağa basarak
bünyenizi kurtarmış olmanız.
Üçüncüsü ise her iki köye yaptığınız gezilerde hem İstanbul'dan
uzakta çok farklı bir mekânda bulunduğunuzu hissediyor,
görüyor, yaşıyor, hem de Levent, Maslak semtlerinden
göğe yükselen gökdelenlerin oluşturduğu yeni İstanbul
siluetini görerek, kentten pek de uzakta olmadığınızı
fark ediyorsunuz.
Hiç İstanbul'da değilmiş gibi bir izlenim içinde ilerlediğiniz
yolun yemyeşil ağaçlarlar, bodur bitkiler, çiçekler,
ormanlarla kaplı olması, hala betonlaşan kentte hayat
olduğunu anımsatması, mutluluğunuzu artırmaya yetiyor.
Özlediğiniz nefes borusunun bu denli yakın ve bakir
kalabilmesi, tekrar tekrar gelme arzusu uyandırıyor.
Bu izlenimle 10 dakika gibi kısa sürede sağlı sollu
piknik bahçeleri arasından geçerek geldiğiniz Anadolu
Feneri son nokta oluyor, burada kontak kapıyorsunuz.
Fenere gelirken ilk karşılaştığınız restoran "Ay Işığı"
oluyor. Tel no: 0(532) 788 20 03. Rampada ki restoran
önünden geçen yokuş sizi sahile balıkçı teknelerinin
çekek yerine getiriyor. Daha ilk dakikadan itibaren
balıkçı köyünde olduğunuz hafızanıza kazınıyor.
Manzara ve ortamın tadını iyice çıkarmak, bu zevki uzun
süre yaşamak için araçlarında şezlong, portatif masa,
katlanabilir sandalye, şemsiye getirmeyi tasarlayıp
gerçekleştirenler, doğanın bonkör davrandığı yerlere
imrendirici masalarını kuruyorlar.
Hafta sonlarının klasik kokusu, ızgara dumanları ne
kadar yemek yerseniz yiyin iştahınızı sürekli uyandırıp
acıkmanıza neden oluyor.
Sahile inen yokuşu kullanmayıp da düz devam ederek fenere
ulaşanlar, fenere komşu olan caminin balkonundan çevreyi
seyretme imkânı buluyorlar.
Bu noktada ki seyir terasından boğaz, İstanbul gökdelenler
silueti, çekek yerine bakılıyor, fotoğraflar çekiliyor,
çektiriliyor.
Kuruluşu diğer kale ve kulelerle aynı tarihi taşıyan,
aynı ölçülere sahip Anadolu Feneri Gözetleme kulesi,
bugünkü deniz fenerinin bulunduğu yerde ki dış duvar
kalıntıları da görüldükten sonra, arzu edenler caminin
arkasında bulunan dik merdivenden inerek yamaca kurulu
kuş yuvası misali mütevazı balık lokantasında mola veriyorlar.
Taraçalar
halinde çeşitli kademelere konulmuş masalara kurulup
deniz fenerinin altında, denize karşı taze balık yemenin
zevkine doyum olmuyor.
"Kaptanın Yeri" isimli lokantayı Ahmet Faruk Başaran
işletiyor.
Tel No: 0(216) 536 02 36.
Çinekop, tekir, dilim palamut, deniz levreği, hamsi,
istavrit gibi yöre balıkları, balık köftesi, balık böreği,
mevsim salatası türünden yemek yeniyor, üzerine kahveleri,
sodaları içerek dönüşe başladığınız anda aklınız Anadolu
Fenerinde, Poyrazlarda kalıyor.
Olayı çok önceden fark edip bölgede yapılmış villalar
aklınızı çeliyor. İsterseniz İstanbul'a direk dönüyor,
isterseniz ekmek arası midye tava yeme bahanesiyle Anadolu
Kavağına uğrayabiliyor veyahut Yuşa Tepesini ziyaret
ediyorsunuz.
Özel bir durum, aşırı trafik yoğunluğu yoksa güzel anlar
yaşanmış bir günün akşamında, Anadolu Fenerinden hareketle
bir saat sonra kentin merkezinde olabiliyorsunuz.
Tarihin sessiz tanıklarından olan Anadolu yakasında
Anadolu Feneri, Rumeli yakasında Rumeli Feneri boğazın
Karadeniz girişinde gece gündüz gemilere yol gösterip
birbirlerine göz kırpmaya devam ediyorlar.
|