GEZİYORUM
Deniziyle,
Gölüyle, Tarih, Doğa, Kültür, Tatil Merkezi Büyükçekmece
İstanbul'un en şanslı ilçelerinin
başında Büyükçekmece geliyor. Bir tarafı göl diğer tarafı
deniz olan ilçenin ortasından hem Mimar Sinan'ın şaheser
köprüsü hem de Avrupa karayolu geçiyor. Batısında Tekirdağ,
Edirne, yakın tarafında İstanbul olunca kentlerin yoğun
ortamından uzak, hem kış hem yaz oturulabilen, sahilinden
denize girilebilen, parklarla donatılmış ilçenin cazibesi
de artıyor.
Nereden başlasam nereyi anlatsam diye uzun uzun
düşünmek yerine Büyükçekmece Göl tarafından başlamak
gezi rotamıza göre en uygunu olacak gibi görünüyor.
İstanbul'dan özel aracıyla sabah yola çıkanlar için
trafik oldukça akıcı oluyor. Beylikdüzü sonrası TV kulesini
hizaladığınız zaman rampa aşağı iniyor, sağa ayrılan
sapaktan Kültür Park istikametinde yol alarak park girişinde
aracınızı otoparka bırakıyorsunuz.
Büyükçekmece'nin semt pazarı Salı günleri kurulduğu
için buraya Salı öğlen gelenler, pazar saatlerini, alışverişe
gelenlerin kalabalığını göz önünde bulundurması gerekiyor.
Görülecek
yerler
Sağ tarafımızda varlığını 1567 yılından bu yana sürdüren
Büyükçekmece Mimar Sinan Köprüsü 636 metre uzunluk,
7,17 metre genişliği ile gerdanlık gibi uzanıyor. Köprünün
kitabesi ve gövdesi üzerine yapılmış olan kuş yuvaları
ile ne kadar emsalsiz bir mühendislik harikası olduğu
gözler önüne seriliyor, köprü Kültür Parka bağlanıyor.
Araç trafiğine kapalı alanın göl tarafında anfi tiyatro,
ortada bir büyük fıskiyeli havuz, etrafta çok sayıda
Türk Büyüklerinin heykelleri de var.
Kervansaray (Kurşunlu Han)
1567 Mimar Sinan eseri olan Kervansarayın üstü kurşun
kaplı olduğu için Kurşunlu Han da deniyormuş. Kesme
taştan yapılan kervansaray 48 metre uzunluğunda 22.30
m genişliğinde ahşap oyma kapısı ise çok güzel görünüyor.
Otel
olmadığı yıllarda kervancıların konaklama yerleri hala
duruyor. Kervansarayın içi anneannelerin ıhlamur sandıkları
gibi kokuyor. Kervansaray günümüzde sergiler gibi sanatsal
etkinliklere ev sahipliği yapıyor.
Kanuni Sultan Süleyman Çeşmesi
Çiçeklerle bezenmiş parkın sol tarafında, Kervansarayın
yanı başında ise 1566 yapım tarihli Kanuni Sultan Süleyman
Çeşmesi bulunuyor.
Çeşme beyaz mermerden yapılma üç kanatlı olup, musluklarından
suyu akan, faal durumunu günümüzde koruyor.
Sokullu Mehmet Paşa Camii
Mimar Sinan tarafından yapılan camii, 1567 inşa tarihini
taşıyor, çeşme ile kervansaray arasında çok zarif görünüyor.
Çeşmenin arkasında yer alan Sokullu Mehmet Paşa Camii,
şerefesiyle bülbülyuvası gibi estetik, zarif çizgilere
sahip. En önemli özelliği ise dünyada benzeri sadece
iki tane bulunuyor olması. Diğeri Mısır'da olan camii
minaresi, yekpare taştan oyularak yapılmış...
Kervansarayın diğer yanında ise açık hava camisi görülüyor.
Kültür
Parkı Heykelleri
Parkın içinde çeşitli yerlere konumlanmış heykeller
arasında Kanuni Sultan Süleyman, Mimar Sinan, Mevlana,
Yunus Emre, Karacaoğlan, Köroğlu, Yörük Ali Efe heykelleri
bulunuyor.
Bronz heykellerin arasında Karagöz Hacivat ile Charlie
Chaplin heykelini de görmek mümkün olabiliyor.
Kültür parkın çevresi ise çeşitli yörelerin mutfak lezzetlerini,
gelenek ve folklorik özelliklerini yansıtan kafe hizmeti
veren bahçeli evlerle çevreleniyor. Park içi banklar
peysaj düzenlemeleri göz okşarken, heykelleri fotoğraflamak
isteyenler için ters ışığa karşı heykel ön yüzlerin
öğle sonrası ışık aldığını belirtmek gerekiyor. Köprü
ve kıyı bandına bağlı renk ahenk tekneler güzel kompozisyonlar
oluşturuyor.
Deniz Tarafı
Şimdi Kültür Park'tan ayrılarak "Sahil" yazılı tabela
istikametinde devam ediyor, D-100 yolu altındaki geçitten
deniz tarafına geçiyoruz.
Çevrede görünen mimari dokuda omuz omuza, bitişik nizam
yerine genellikle 2-3-4 katlı, bir çoğu içi ağaç dolu
özel bahçeli yapılardan oluştuğu için yazlık bir mesire
yerinde olduğunuz, biraz da içinizde sanki Marmaris'teymişsiniz
hissi uyanıyor.
Sahil bandı araç trafiğine kapalı olduğu için kıyıya
paralel uzanıp denize inen sokaklarla devam eden cadde
boyunca ilerliyor, Büyükçekmece'nin kıyı bandının uzak
ucundan geriye doğru gezmeye başlıyoruz.
Bulunduğumuz
uzak uç nokta Albatros Parkı ismiyle anılıyor ve burada
çok sayıda mermer yontu özgün çalışmalar, heykeller
sergileniyor.
Heykel sanatına gönül vermiş, eserlere sahip çıkan Büyükçekmeliler
ve Beylikdüzü gibi yakın çevresinden gelenler, bu noktadan
itibaren kendilerine ayrılmış parkurda temiz hava kondisyon
yürüyüşleri yapabiliyor. Genç yaşlı herkes kumsalda
dolaşabiliyor, bisiklet yolunda bisiklete biniyor, martılarla
arkadaş oluyor, sayısız kafe, gözleme salonu, çay bahçesi,
restoran gibi seçeneklerde mola verebiliyor, gazetesini
okuyup, kahvesini içiyor, yazın yüzüyor.
Denize uzanmış iki köprü bandı üzerinde bulunan bir
restoran denizin içinde yemek yeme lüksü konforu sağlarken,
diğer köprü ucunda ki balıkçı heykeli, balıkçı kasabası
imajı yaratıp, sıcak yaz günlerinde klimatik bir nokta
oluşturuyor.
Denize sıfır kumsal
Büyükçekmece'yi diğer yerlerden farklı kılan özelliklerin
bir tanesi de plajı. Rumeli Yakasına boydan boya şöyle
bir bakacak olursak Sarıyer'den itibaren tüm kıyı bandı
denizle beton setle buluşmuş olduğunu görüyoruz.
Teknelere ait çekek yerleri ile yalılar zaten gezginlerin
pek adımlayamadığı yerler olduğu düşünülürse Boğaz'ın
kıyıları, Beşiktaş, Kabataş, Sarayburnu, Zeytinburnu,
Bakırköy, Yeşilköy'e kadar sınırlanmış yüksek beton,
adeta denize temasınızı engellediği görülebiliyor.
Oysa Büyükçekmece sahilinde tıpkı Yeşilköy'de olduğu
gibi kıyı bandı denize sıfır kumsalıyla plaj olarak
bırakılmış, denize yürüyerek girilebilir nitelik taşıyor.
Kıyı bandı yürüme platformu üzerine serpiştirilmiş çeşitli
heykellere rastlıyoruz. Bunlar arasında iki tane küçük
uçak, özgün çalışılmış metal ve mermer yontu heykeller,
Nasrettin Hoca, Surfçü, Ellerine kuş konmuş genç kız
heykelleri bulunuyor. Kıyı bandında yakın yolcu taşımacılığı
ise şirin, mini lokomotifin çektiği açık vagonlarla
yapılıyor.
İstanbul'da rüzgâr sörfünün en iyi yapılabildiği bölge
olan Büyükçekmece, doğası, konumu rüzgarların en iyi
estiği bölgelerden birisi olup, İstanbul'da ki bir çok
rüzgâr sörfçüsü en iyi rüzgar Mimarsinan'da olduğu için
buraya gelmesinin en büyük nedeni sayılıyor.
Uçak pistini andıran yürüyüş parkuru sonunda ise iki
pervaneli yolcu uçağı gelenleri karşılıyor. Sahilden
yürüdük deniz havası aldık, yanaklarımız oksijenin etkisiyle
elma yanak oldu, dönüşü de kıyıya paralel uzanan arka
yoldan yapalım derseniz, yine parklar, heykeller görebilirsiniz.
Türk Hava Kuvvetlerine ait eski model iki jet uçağı
ve yanı başında bulunan Mehmetçik anıtı bunlardan ilki.
Yola devam edersek bu defa sapsarı dev bir kuleli bina
Büyükçekmece Belediyesi mimari tarzı ile ilgi çekiyor.
Kulesinde saat bulunan yapının yakınında ise Şampiyonluk
Anıtıi yer alıyor.
Anıt 1999-2000 yılında UEFA ve Süper Kupa Şampiyonluğunu
kazanan ilk Türk Takımı Galatasararay'ın anısına dikilmiş.
Büyük bölümü organize edilmiş, temizliği ile dikkat
çeken sokak ve caddeler yorulmadan rahatça gezilebiliyor,
yunuslu havuzun yanından sahile yöneliyoruz...
Göze batmayan mimarinin arasında birkaç tane de yüksek
yatak kapasiteli büyük otel yer alıyor. Yol üzerinde
et, balık, kebap, meyhane bistro, bar türü lokantalar,
restoran, kafeler seçim yapmanız için buyur ediyor,
seçenek sunuyorlar.
İsterseniz
mükellef bir restoranda İskender kebap, döner, ızgara
balık, pizza yiyebiliyor, isterseniz bahçe içi veya
deniz manzaralı salaş balıkçıda balık ekmek yiyebiliyorsunuz.
Gözlemeciler derseniz plaj üstü kumsala atıkları masalarda
buyur ettikleri konuklarına gözleme demli çay sunuyorlar.
Sahil denize sıfır olunca, deniz dip dalgalarla zeminden
kopardığı erişte türü şerit yosunları yüzey dalgalarıyla
taşıyıp, kıyıda biriktirmişse bu yosunları bir de güneş
ışınları kurutmaya başlamışsa, etrafa yayılan deniz
kokusu eşliğinde ve de dalgaların kıyıya vurup denize
geri dönüşlerinde çıkardıkları çakıl seslerini, martıların
mutlu çığlıkları arasında dinliyorsanız. İşte o zaman
Büyükçekmece sahilinde gözleme+çayın tam zevkine varıyorsunuz.
Yemekleri
yedik, üzerine canımız bir de hafif tatlı çektiyse bu
defa kıyı bandı üzerinde mavi beyaz hâkimiyetinde olan
Alaçatı Muhallebicisi bulunuyor.
Eğer önceki gezilerinizde İzmir Çeşme Yarımadası Alaçatı'da
bulunmuş iseniz anlatmaya çalıştığım duygularıma ortak
olacaksınız.
Hani bazı yerler vardır, kokusuyla, sesiyle, tadıyla
hafızada iz bırakır, benzerine bir başka yerde, bir
başka zaman rastladığınız zaman o ilk gördüğünüz yeri
çağrıştırır.
İşte Alaçatı Muhallebicisinde de Büyükçekmece'de olmanıza
rağmen eğer sakızlı muhallebi siparişi vermiş iseniz
daha ilk kaşıkta damağınızda kokusuyla, tadıyla Alaçatı'yı
hissedebiliyorsunuz...
Gezdik, gördük, kültürümüze katkı yaptık, temiz deniz
havası aldık, biraz da bir şeyler yedik, içtik, gözümüzü,
ruhumuzu dinlendirdik.
İstanbul'a dönüş için akşam trafiğine kalmadan yola
çıkma zamanıdır diyerek Büyükçekmece'den tekrar gelmek
arzusuyla ayrılıyoruz.
|