GEZİYORUM
Domuz
Çukuru'nda
kendinizi unutursunuz...
Alışagelmişden
farklı olarak, dinlenme ve eğlenme modellerinin dışında
bir tatil önerisi!...
|
Datça'nın yanı başında her şeyden uzak bir koy. Karayolu
yok.
Elektrik jeneratörden, su kuyudan geliyor. Vericilerin yetersiz
olması nedeniyle radyo dinleyemez, televizyon seyredemezsiniz.
Gazeteler sipariş üzerine ulaşır.
Datçaya bağlı Domuz Çukurundayken medeniyetten bu kadar
uzaktasınız işte.!
Bütün bunlara karşılık berrak sularda yüzmenin, dalmanın,
çam ormanlarının ferahlık veren mis kokusunu soluyacak,
yabanıl doğanın huzur veren sessizliğinde kendinizi bulacak,
hayatınız boyunca unutamayacağınız konforlu, modern bir
Robinson hayatı yaşayacaksınız.
Adı gibi ilginç
Yüksek tepelerden başlayıp aşağılara kadar serpilmiş tarihi
kalıntılar, koyun eski bir Rum Köyü olduğu konusunda ip
uçları veriyor. Vadi sırtlarından denize kadar uzanan 70
dönümlük arazi çam ormanıyla kaplı. Nem oranı sıfır olan,
oksijeni bol, havası temiz bölgede dinç yatıp zinde uyanıyorsunuz.
Ağaçların bittiği yerden başlayan 600 metre uzunluğundaki
kumsalın gündüzü kadar gecesi de görülmeye değer özellikler
taşıyor.
İri taneli kumlara uzanıp, şehir akşamlarında göremediğiniz
kadar çok yıldızı, kıyıyı okşarcasına yalayan dalgaların
sesi eşliğinde izlemek, sıcak
yaz gecelerinde tadılan en güzel zevklerden biri sayılıyor.
Böylesine çarpıcı, etkileyici gök kubbenin görsel
şöleni andıran yıldızların bir çoğu kayarken çeşitli dilekler
tutmanız için imkanlar sunuyor!. Gecenin ıssızlığı, doğanın
sesini, kokusunu buram buram hissetmenizi sağlıyor.
Çevrede bulunan incir ağaçları dibine düşen incirleri yemeye
gelen yaban domuzları yıllar önce koyun bu isimle anılmasına
neden olmuKartal, atmaca, şahin sessizliği bozan çığlıkları
yoğun yerleşim alanından ne denli uzak olduğunuzu anımsatıyor.
Kışı bir dakika bile düşünmeden aynı melodiyi bıkmadan tekrarlayan
ağustos böcekleri, sık bitki örtüsü içinde hoş seda bırakan
bülbüller ve daha neler neler, tatilinizi farklı kılıyor.
Domuz Çukuruna tek ulaşım yolu denizden sağlanıyor.
Yüksek dağlar ve sık çam ormanı araç geçişine imkan vermemiş
yine de birkaç kilometre uzaklıktaki Datça'ya eşekle gitme
imkanı da bulunuyor.
Knidos'a veya Marmaris'e doğru Mavi Yolculuğa çıkan yatların
uğrak noktası olan Domuz Çukuru kalabalıktan gözlerden uzak
denize girmek isteyenlerin de uğrak noktası sayılıyor.
Hayıt Bükü, Palamut Bükü gibi koylar yerine Domuz Çukuru
koyunu tercih eden yatlar kıyıdan 10- 15 metre açıkta demirleyerek
geceleme yapıyorlar.
Koyun karşısında yer alan, Yunanlı komşularımızı ait Sömbeki
Adasının alabildiğine çorak görüntüsü yalnızlığı kuvvetlendiriyor.
Gün boyunca yapabilecekleriniz arasında denize girip güneşlenmek
dışında sportif faaliyetler, yürüyüşler yapılabiliyor.
Koyun mozaik benzeri renkli taşlardan oluşan ilginç kaya
yapısı ve sahilin devam eden kıyılarında çeşitli deniz mağaraları
yer alıyor.
Dilerseniz düzenlenen tekne gezilerine katılarak Mesudiye
bağlı Hayıt Bükü, Palamut Bükü ve tarihi ve ünlü Knidos
antik kentini de gezebiliyorsunuz.
Datça'nın
Berrak Sularında
Yörenin yerli halkına bakılırsa Datça da kulaç atıp güneşlenmekten
çok daha önemli ve keyifli bir iş daha var, o da deniz dibine
dalmak, zemini, sürü halinde dolaşan korkmasını öğrenmemiş,
adeta dans eden balıkları seyretmek.
Su öylesine net ve berrak ki denize atılan madeni para bile
dibe inene dek en az 25 metre görülebiliyor.
Güneşin suyu delercesine girip üzerinde ışık oyunları yaptığı
zemin kayaları, dip akıntıların etkisiyle sağa sola, nazlı
nazlı yatan renk ahenk deniz bitkileri, her yanı saran cam
göbeği mavi tonlarındaki suyun hava kabarcıkları sesine
karışan uğultusu, denizin deniz tadı, ziyaretçilere sadece
dertlerini değil kendilerini bile unutturuyor.
Su yüzeyine sihirli dünyadan çıkıp taze havayla ciğerler
doldurulunca bölgenin farkı daha fazla anlaşılıyor.
Ne Var Ne Yok?
Ege Akdeniz kıyılarının ortak özelliği olan kıyı bandı yol
ve geri plana yerleşmiş restoran, bar ve oteller. Klasik
sistemde tüm belediyeler aynı statüyü uyguluyorlar, sonuçta
tüm tatil gezi sahilleri birbirine benziyor, bunlara yeni
parlamaya, moda olmaya başlayanlarda eklenince tatil yörelerinin
birbirinden farkı kalmıyor.
Kuşadası, Bodrum, Marmaris, Göcek, Fethiye, Alanya gibi
bir çok örnekte görülebileceği gibi. Deniz, kumsal, sahil
yolu, binalar sıralamasından usandıysanız Domuz Çukuru bunlardan
farklı konumda.
Kara yolu olmadığı için trafik, araç, korna sesi, motor
gürültüsü, patinaj, fren sesi yok.
Datça'da kontak kapatıp gelenler mecburi bir dinlenme içine
giriyorlar. Bulunduğunuz yerde kişi sayısı belli, tanınmamak
istiyorsanız veya yoğun iş temposunda kısa süreli bir kaçamak
yapıyorsanız, baskına uğrama, tanınma, rahatsız edilme ihtimali
yok. Olur olmaz zamanlarda çalan cep telefonları yok, çalar
saat, kapı zili yok.
Kalabalık yok. Denize gitmek için sizi sahile taşıyacak
araç beklemek yok.
Görüntü kirlilikleri hiç yok, hava atan yok. Diskotek şamatası
yok, aslında ciyak ciyak ağlayan çocuklarda yok.
Biraz izole bir yer yani, Domuz Çukurunda ilk gün, ilk saatlerde
yabancılık çekilse de, ayrılırken ve takip eden günlerde
çok farklı bir tatil yapıldığı bilincine varılıyor, hafızalarda
hayat boyunca en unutulamayan tatil şekli olarak iz bırakıyor,
tekrar gitme planları yapılıyor, tekrar kent yaşantısına
dönünce, çok belirgin biçimde mukayese imkanı görülüyor.
Yoklar bunlarla sınırlı değil, sabah erken kalkıp kumsalda
sezlonk kapma, üzerine havlu bırakma yarışı yok, yüzme havuzu
yok, alıştığımız sentetik tatlar, hormonlu sebzeler yiyecekler
de yok.
Kalıplaşmış dinlenme, eğlenme, yemek saati yok.
Telaş, panik, stres yok, bir şeyleri kaçırır mıyım endişesi
yok, kısacası programa uyma, zemberek gibi kurulma yok.
O
yok bu yok. Peki ya ne var?
Orman içi iki kişilik bungalovlarda tertemiz çarşaflarda
güzellik uykuları, yıldızların aydınlattığı seyirlik bir
gökyüzü var. (Etrafta ışık olmadığı için gökyüzü, yıldızlar
her yerden daha ışıklı ve aydınlık görülüyor, hatta yıldızların
aydınlattığı ortamı bile seçebiliyorsunuz).
Herkese yetecek kadar sezlonk, bir o kadar da hamak var.
Turkuvaz renkli deniz, herkesin istediği kadar yalnız kalabileceği
uzunlukta kumsal, yeterince gölge ve güneş var.
Meraklı vejeteryanları bile mutlu edecek yöresel tatlardan,
hormonsuz bahçe ürünlerinden oluşan özel bir mutfak var.
Çalıştığı kentte dinlenemeyenler için yeteri kadar boş zaman
var. İsteyene Yogo, meditasyon, masaj var.
Organik tarım, doğal hayat, meteor yağmuru altında tekne
sefası, odun ateşinde pişirilmiş köpüklü kahve keyfi, hamakta
gündüz düşleri, tembellik var.
Beyaz veya kırmızı şarap, soğuk bira eşliğinde yakamoz seyri,
sükunet, botanik kokusu, başucu kütüphanesi, meraklısına
kültür filmleri arşivi, bol bol mavi yolculuk, çevre köylerde
balık ziyafetleri, antik kentlere komşu ziyaretleri, resim,
fotoğraf, sinema serüvenleri için bir ölçüde ihtiyacı karşılayacak
kadar atölyeler var.
Yine de siz okumak için istediğiniz kitapları, film kasetlerini,
dinlemek için sevdiğiniz müziklerinizi beraberinizde getirebilirsiniz.
|