Antik
kentleri, mağaraları, kervansarayları, mesire alanı,
yöresel halısı, narı ile ünlü DÖŞEMEALTI
Akdeniz’in
turizm kalesi Antalya hızla büyüyüp gelişirken beş merkez
ilçesinden biri konumuna gelen Döşemealtı’da antik kentleri,
mağaraları, Yörük kültürü, narı ile merak uyandırıp
kendinden söz ettiriyor.
Sihirlitur’un Döşemealtı bölümünde ilçe merkezinden
ziyade ağırlıkla turistik ve folklorik değerlerini kapsayan
bir tura çıkıyoruz.
İsmini
antik dönemde döşenen yolundan alan günümüz ilçesi,
sınırları içinde Termessos ve Ariassos antik kentleri
bulunuyor. 500 bin yıllık tarihiyle Karain Mağarası
ve en büyük mağaralarımızdan birisi olan Kocain Mağarası
yine Döşemealtı’nın sahip olduğu tarihi ve turistik
değerlerden.
Kırgözhan, Evdirhan Kervansarayları, Kırgöz Gölü su
kaynakları, endemik bitki örtüsü bir yana, dünyaca ünlü
yöreye özgü Döşemealtı halıları ilçenin tanıtımında
büyük rol oynuyor.
Günümüzde eski özelliklerini kaybetse de yaylalara çıkış
ve Yörük yaşamı da Döşemealtı’nı farklı kılıyor.
Burdur
veya Isparta üzerinden Antalya’ya doğru rampaları bitirip
deniz seviyesinden 300 metre yüksekliğe inince Döşemealtı’na
ulaşıyorsunuz.
Geniş yol üzerinde kervansaraylara, Karain Mağarasına,
Antik Kentlere uzanan yolların yön levhaları ziyaret
noktalarını kolayca ulaşılıyor.
Karain
Mağarası
Karain Mağarasını görmek için biraz zahmet çekmek, kısacası
oldukça yüksek tepedeki mağaraya ulaşmak için merdivenleri
sabırla tırmanmak gerekiyor.
500 bin yıl önce insanları barındıran mağara olarak biliniyor.
Bulunan kemiklerden Anadolu’da soyu tükenmiş bazı hayvanların
izlerine rastlanıyor. Buluntuların bazıları da Antalya
Müzesinde sergileniyor.
Kocain Mağarası ise Türkiye’nin en geniş ve yüksek galerisine
sahip mağaralardan olup 35 metreye varan sarkıt dikitleri
ile görenlerin hayranlığını kazanıyor.
800 yıllık geçmişe sahip Kırgözhan, 1219 tarihli Evdirhan,
kenti yüksekten ve 15 km uzaktan seyreden Düzlerçamı mesire
yeri, Güver Kanyonu Döşemealtı gezinizde görebilecekleriniz
arasında.
Ariassos
Antalya yoluna çok yakın olan antik kentte, yoldan bir
kilometre içerde yer alan Ariassos’un abidevi şehir kapısı
yoldan görüldüğü için kısa sürede gezilebilme imkânı bulunuyor.
Psidya kentlerinden biri olup, Roma döneminde geçirmiş
olduğu deprem sonucu büyük tahribat yaşamış.
Ariassos’un en iyi durumda ki yapısı, günümüze ulaşan
dört temel ayak üzerine inşa edilmiş üç kemerli kapısı.
Antik alan içinde kitabeli, yazıları silinmiş bazı taş
blokları, heykel kaideleri, kenti çevreleyen surlardan
bazı bölümler, mozole tipi lahit mezarlar dışında pek
bir kalıntı görülemiyor.
Termessos
Antalya’nın kuzey batısında Korkuteli yolu üzerinde Güllük
Dağı eteklerinde kurulmuş olan Termessos Antik kenti,
günümüze iyi şekilde ulaşabilmiş birçok kalıntısı ile
Antalya’ya gelen turistlerin rotası üzerinde yer alıyor.
Faunası, florası ile zengin Milli Park sınırları içinde
ki antik kentte, tiyatro, agora, mezar yapıları, dükkânların
bulunduğu sütunlu yol, agora, meclis binası, sarnıçlar,
tapınak ve lahit mezarlar görülebiliyor.
Aşağı şehir surları ve su kaynağının bulunduğu alandan
güneye doğru uzanan bölümde ilk katı ayakta kalmış Gymnasium'a
ulaşılıyor.
Çeşitli odalardan oluşan yapının arkasında dükkânların
bulunduğu sütunlu cadde görülebiliyor. Kanalizasyon şebekesinin
mükemmelliğini gösteren kanallar dikkat çekiyor.
Termessos kazısı lahit ve buluntular Antalya Müzesinde
sergileniyor.
Döşemealtı
Halısı
Dünyaca üne sahip Döşemealtı Halısı kök boyalar kullanarak
günümüzde sayıları hayli azalan el tezgâhlarında dokunmaya
devam ediyor.
12. yüzyıldan sonra Anadolu'ya gelip Antalya ve çevresine
yerleşen Teke Yörükleri, yöreye adını verdikleri gibi
kültürlerini de yaymışlar, Antalya'nın en önemli el sanatlarından
olan dokumacılık da Yörüklerin göçebe yaşayışının bir
parçası olarak günümüze dek ulaşmış.
Genellikle 80x120 cm boyutlu "çeyrek", 125x180 cm veya
220 cm boyutlu "seccade", 75x300 cm boyutlu "yolluk" olarak
isimlendirilen halılar dokunuyor.
Kırkılan yünler yıkandıktan sonra lif haline getirilip,
kirman yardımıyla eğirme işlemi sonunda bükülüp halıda
kullanılacak ip oluşturuluyor.
Halı ipleri, çeşitli ağaç ve bitki kökleri, yaprakları
ile kazanlarda ayrı renkler için kaynatılarak kök boya
ile boyanmış oluyor.
Yıllarca renklerini kaybetmeden dayanabilen boyalı ipler
Gördes tipi düğümlerle halı dokumasında atkı ve çözgü
olarak kullanılıyor.
Dokunmuş halılar daha sonraları solmaması ve güneşe serilip
renklerin gerçek kalıcı tonalitesine kavuşması için güneşlendiriliyor.
Döşemealtı halıları anlamlı motifler ve zemin kırmızı,
lacivert, bordo belirgin olmak üzere mavi, desenlerde
yeşil, siyah beyaz renkler taşıyor.
Halelli, Toplu, Kocasulu, Dallı, Dallı-Akrepli, Mihraplı
(Camili), Akrepli, Terazili-Toplu-Yastıklı, Bayraklı,
Dokuz Toplu (Yıldızlı), Kuleli Yıldızlı Toplu, Laleli
Mihraplı, Koyun Haplı Dallı, Heybe Toplu ve Ambarlı isimlerle
anılıyor.
Eski Döşemealtı halıları, kıl cadır, folklorik kıyafetler,
tarım aletleri ve çeşitli Yörük yaşamını anlatan eşyalar
ile kompozisyonlu biçimde Antalya Müzesi Etnografya bölümünde
sergileniyor.
Yaylada
yaşam
Bir zamanlar Döşemealtı’ndan yaylalara, develere yükledikleri
taşınabilir eşyalarla kervan halinde uzun süren yolculukla
yaya çıkan Yörükler, günümüzde artık yaylalara motorlu
araçlarlarla kolayca çıkıp iniyorlar.
Günümüzde sadece yolculuk şekli, süresi değil, kıyafetler,
uğraşlar da büyük değişim göstermiş. Kıl çadırların yerine
branda çadırlar, yöresel motifli kıyafetler yerine günümüzün
günlük pratik giysileri görülüyor.
Tahta sinilerde hamur açılıyor, dört duvardan müteşekkil
yayla camilerinde ezan okunup, namaz kılınıyor, tavuk,
küçük ve büyük baş hayvan yetiştiriliyor, süt sağılıp
peynir yapılıyor, halı dokunuyor.
Bir de kaybolan el sanatları var. Yörük geleneği olan
Fığla Bardağını yapan neredeyse hiç kalmamış. Bu geleneği
yaşatmak için sanat atölyeleri, kurslar açılarak gelecek
nesillere aktarma çabası sürüyor.
Fığla
Bardağı özellikleri ve yapımı
Fığla Bardağı Yörüklerin kullandığı, yapımında çömlek
toprağı ya da fırınlama, pres gibi ihtiyaçlar gerektirmeyen
her yaylada bulunabilen bir tür ağaçtan yapılma testi
ve su taşımakta, sürahi amaçlı kullanılıyor.
Suyu soğuk tutmasının yanı sıra suya, yapıldığı ağacın
kokusunu transfer ederek suyun bünyesine ağaç aroması
kazandırıyor.
Genellikle çam ve sedir ağacı kullanılan testi yapımında,
seçilen ağaç gövdesi testi boyunda kesildikten sonra keser,
delik delici, keski gibi bazı araç ve gereçlerle dış kabuklar
temizlenip, içi oyuluyor, şekillendiriliyor. Testi altına
açılan yuvarlak delikten suyun konulacağı gövde boşaltılıp
deliğe göre tıpa vazifesi gören suyu sızdırmayacak kapak
yapılıyor.
Suyun konulacağı hacmin oyulması sırasında testinin iç
çeperi ne ince ne de kalın olmaması ustanın maharetinin,
ustalığının başarısı sayılıyor. İnce çeperli oluşu çabuk
kırılma, suyu yeteri kadar soğuk tutamamaya neden olurken,
kalın çeperli testiler ağır ve az su alabilen küçük hacmi
nedeniyle makbul sayılmıyor.
Testinin bırakıldığı yerde dik durması için altına ayak
çıkıntıları, su içilebilmesi ve testi içine hava girebilmesi
için tahliye gözleri de oyularak açılınca, uzun ömürlü
testi, kullanıma hazır hale geliyor.
Günümüzde plastik, cam, metal kaplar kullanılırken bardak,
meraklılar tarafından nostaljik, dokoratif özellikli hediyelik
eşya olarak aranıyor.
|