GEZİYORUM
Likya
ile Karya'nın sınırında...
Antik çağlarda Telmesos, Osmanlı İmparatorluğu
döneminde ise Makri ve Meğri adları ile anılan Fethiye,
adını
ilk şehit Türk pilotu Fethi beyden alıyor.
Dantel gibi koyları, sedir ağaçlarıyla bezeli ormanları
ve turkuvaz gerdanlığı Ölüdeniz'le, Kızlar koyu, Belcekız
plajı ile cazibesini koruyor.
Likya-Karya sınırında bir kıyı kenti olan Fethiye, antik
çağlarda Telmesos olarak anılmış. M.Ö. 4. Yüzyılda kurulduğu
bilinen kent aynı tarihte
Likya federe birliğine üye olmuş.
Telmesos Büyük İskender' in, Ptolemy Hanedanı'nın, Roma
İmparatorluğu, Bizans, Menteşoğulları ve 1424 yılında Osmanlı
İmparatorluğunun egemenliği altına girmiş.
Osmanlı döneminde Makri ve Meğri adaları ile anılmış olan
kent, 1934 yılında ilk şehit Türk pilotu Fethi bey anısına
Fethiye adını almış.
Bugünkü
Fethiye'de Likya dönemi kaya mezarları, Likya-Roma dönemi
lahit mezarlar ve Ortaçağ dönem izlerini taşıyan kale dikkat
çekiyor.
Fethiye sahilinde ayrıca, erken Roma döneminde inşa edilmiş
ve M.S. 2. Yüzyılda onarım geçiren 5 bin kişi kapasiteli
bir de tiyatro bulunuyor.
Bizans döneminde bir dönem arena olarak da kullanıldığı
tahmin edilen Telmesos antik tiyatrosu, günümüz de yapılan
restorasyon çalışmalarıyla 1500 kişinin kullanımına cevap
verecek hale getirilmiş.
Çalış
Fethiye sahilleri birbirinden güzel tatil merkezleriyle
dolu, bunların başında Çalış geliyor.
Motosiklet gruplarının uğrak yerlerinden olan Çalış kendine
yetecek tüm ihtiyaçlara merkezinde cevap veriyor.
Rock
barlar, cafe ve restoranlar, Meksika usulü yemek yenecek
yerler, hediyelik eşya tezgâhları, cam işi çalışmalar yapanlarla
hem alışveriş, hem seyirlik vakit geçirecek yerler arasında
görülüyorlar.
Çalış Otelleri, restoran ve barları eğlence merkezi gibi
konukları eğlendirmeyi biliyorlar.
İngiliz turistlerin yoğunlukta olduğu barlarda, dev ekranlarda
seyredilen maçlar oldukça rağbet görüyor.
Gecenin geç saatlerinde barlardan çıkanlar kendilerini minik
taşlı kumsalı geçip Çalış Plajının serin sularına bırakıyorlar.
Kendine gelmek isteyenlerin son durağı ise Çorbacı Sadık
oluyor. Sadık her masayı ziyaret edip, sohbet ediyor. Tereyağlı
işkembe çorbası ve tereyağlı, yoğurt, kırmızıbiberli dil
özel yemeği olarak beğeniliyor.
Fethiye Balık Pazarı
Fethiye Merkezinde bulunan Balık Pazarı en fazla ilgi gören
yer.
Bir avlu içinde ortada balık satan dükkânlar, çevresinde
yürüyüş alanı, en dış bölümde ise bu avluyu saran, omuz
omuza dizili sıralanmış balık lokantaları yer alıyor.
Tezgâhlarda sergilenen balıklardan gözünüzün beğendiğini
istediğiniz kadar alıyor, tercih ettiğiniz bir lokantaya
oturup balıklarınızı pişirilmek üzere teslim ediyorsunuz.
Lokantaya pişirme ücreti olarak kişi başına beş TL ödeniyor.
Temizlenip yıkanan balıklarınız istediğiniz gibi pişirip,
yanında mevsim salatası ile sofranıza sunuluyor.
Küçük rakı söylerseniz 35 TL, küçük bira içerseniz 6 TL
ödüyorsunuz. Balık yerine sadece Jumbo karides yemek isteyenlerin
karidesleri ayıklanıyor, sarımsaklı, domates ve kırmızı
pul biberle tereyağında tavada çevirilip servis ediliyor.
Fethiye yakınlarında bulunan ve terkedilmiş bir Yunan kenti
olan Kayaköy, Likya'nın diğer önemli antik kentlerinden
Tlos, Pınara, Letoon, Xantos ve Sidyma ilçe sınırları içinde
görülebilecek yerler arasında yer alıyor.
Fethiye
deyince...
Fethiye'de görülecek yerler arasında ilk akla gelen, Ölüdeniz.
Yıllardır
tanıtım
afişlerinde boy gösteren doğa harikasına, son yıllarda bir
de Saklıkent kanyonu eklendi. Fethiye
içinden minibüs ve özel araçlarla Fethiye-Kaş karayolundan
ayrılarak ulaşılan Saklıkent kanyonunda, yüksek duvarları
andıran kaya aralığına nehir üstündeki asma yaya yolundan
giriliyor. Diz boyu suları geçenler kanyonun derinliklerine
doğru çeşitli kademeleri ve kaya basamaklarını aşarken,
oldukça zevkli aynı zamanda da tabanının daraldığı bölümlerde
zorlaşan bir çeşit trekking yapıyorlar.
9 Km'lik kanyon aralığının bir bölümünü yürüyenler gökyüzünün
görülmez, gölcüklerin ve setlerin aşılmaz olduğu bölümlerden
geri dönerken, şifalı olduğu söylenen çamurları da yüzlerine
sürmeyi ihmal etmiyorlar.
Saklıkent
kanyonundan ayrılanların uğrak yerlerinden biride kaplıca
yöresi.
Fakat yörede bulunan görkemli Tlos antik kentiyle, ulu çınarların
gölgesinde ve şelalelerin serin sularının arasında yemek
yiyen ziyaretçilerine keyifli anlar yaşatan Yakapark, çevre
gezilerine katılan turistleri memnun ediyor.
Şimdi sırada Ölüdeniz ve yamaç paraşütünün yapıldığı Babadağ
var.
Gün boyu ziyaretçi akınına uğrayan Ölüdeniz'deki Belcekız
plajında, yılın 12 ayı denize girilebiliyor. Kumburnu sahillerinde
denizin tadını çıkaranların bir bölümü, sahilden kalkan
ve 5 Km uzaklıkta bulunan Kelebek Vadisi'ne düzenlenen tekne
turlarına katılıyorlar Ölüdeniz yakınlarında bulunan kilise
kalıntılarının görüldüğü Ayanikola adası ve Gemile koyu
da en az diğer gezi yerleri kadar ilgi görüyor.
Fethiye de ise durum daha farklı. Kent içinde kalıp günübirlik
tekne turlarına katılarak tatil yapanlar, sahil boyunca
dizili çay bahçelerinde oturup kıyı bandında dolaşırken,
kamp alanını tercih ediyorlar.
Fethiye yakınlarında yer aln biri Kızlar koyu olmak üzere,
iki koydan oluşan Katrancı'ya tekne turlarıyla da ulaşmak
mümkün.
|
1900 metreden sıfıra. Yamaç paraşütü
Ölüdeniz sahilinde yamaç paraşütü hizmeti veren 7 acente
var. Rezervasyon yapıp çıkış saati bekleniyor. 50.000 Euro
teminatlı sigortalı yolcular, pilotlarla beraber 4x4'lere
biniyor üste de paraşütler yükleniyor. Ölüdeniz çıkışından
1965 metre yükseklikteki Babadağ'a 1978 yılında yangın kulesi
için açılmış olan 25 Km'lik orman yolu ile tırmanılıyor.
Yol toz, toprak ve engebeli. Yolculuk 4x4'lerle, yaklaşık
50 dakika sürüyor. Arada bir yerde, orman işletmesi görevlileri
yamaç paraşütü yapacak olanlardan kişi başı ücret alıyorlar.
1200 metrelerde ağaç cinsleri de değişim gösteriyor ve anıtsal
gövdeli, 200-300 yıllık nadir türlerden Sedir ormanlarına
rastlanıyor.
1700 metrede uçuş pistine ulaşanları her ihtimale karşı
bir ambulans hazır bekliyor. Eğer rüzgar uçuş için uygun
değilse, daha elverişli olan 1900 metreye çıkılıyor.
Acente
tarafından kendilerine verilen tulum ve kasklarını giyenler,
önce paraşütleri yere açıp rüzgara bırakıyorlar.
Şişince de koşmaya başlıyorlar ve kendilerini dik yamacın
bir yerinden gökyüzünün boşluğuna bırakıyorlar.
Keyiften mi, heyecandan mı, yoksa adrenalin salgısından
mı bilinmez önceleri çığlıklar duyuluyor. Sonra uzaklaşıyorlar
ve sırasıyla Ölüdeniz'in, Ayanikola Adası'nın, Gemile Koyu'nun,
Kum Burnu'nun doyumsuz manzarasını seyrederek boşlukta çok
da düzgün olmayan daireler çiziyor, kah inip kah yükselerek
Belcekız Plajı gerisinde ki iniş pistine konuyorlar.
Acenteye dönenler, çekilen video görüntülerini izliyor ve
bir çoğu tekrar deniyor. Yamaç paraşütünde havada kalış
süresi 30 ila 45 dakika. Ancak pilotlar isterlerse, bir
saat de havada kalabiliyorlar.
Exterme Tandem Paragliding, Muzaffer, Yavuz ve Can adındaki
üniversiteli genç pilotlardan kurulu. Dünyanın en elverişli
üç noktasından biri olan Babadağ'ın 1900 metresinden, sıfır
deniz seviyesine iniş yapıyorlar. Pilot Muzaffer Bal, polyester
paraşütlerin sağlı sollu kolları ve fren sistemi olduğunu,
ayrıca 220 kg taşıdığını söylüyor. 43 metrekare alanı olan
paraşütlerde, tehlike anında açılabilecek yedek paraşüt
bulunuyor.
İsteyenlere
20-25 dakikalık video kaydı çektiklerini belirtiyor.
Yamaç paraşütünde atlayış için 50 pound karşılığı 130 Milyon,
çekim için ise ayrı fark alınıyor.
Acente, yüzme havuzlu Tonoz'da, Perşembe günleri 23.00'te
başlayıp sabaha dek süren eğlenceli dans partileri de düzenliyor.
Focus
Tel:(0-252) 617 04 01
Exterme Tandem Paragliding
Tel:(0-252) 617 01 20 - 617 00 18
Easy Rider
Tel:(0-252) 617 01 14
Fethiye'nin doyumsuz tatil üçgeni;
Saklıkent, Tlos ve Yakapark
Siz hiç içki içerken bardağınızı koyduğunuz taş barın içindeki
kanalda dolaşıp, kadehinizin yanına gelince kendini başından
kuyruğuna dek sevdiren alabalık gördünüz mü?.. Öpülecek
şirinlikteki bu balıklar, Fethiye Saklıkent Kanyonu ve Tlos
Antik Kenti yakınında bulunan "Yakapark Restoran"ın barının
tezgahında yaşıyorlar.
Gezimiz bu sevimli alabalıkların küçük ülkesine, Saklıkent
Kanyonu'na...
Eşen çayı, Saklıkent Kanyonu içinden çıkıp gün ışığı ile
kucaklaşarak ovaya yayılırken, çayın kenarlarındaki dinlenme
terasları, köşk, çarşı ve barlar ziyaretçilerle dolup taşıyor.
Esas serüven ise, ücret karşılığında girilen hınca hınç
dolu kanyonun ağzında başlıyor.
Dışarıya taşarcasına çıkan sular, bu bölümde geçit vermezken,
daha 80'li yıllarda kanyon içine kurduğu restoranda turizm
yapmayı kafasına koyan Ekrem Uçar'ın kayaları delerek açtığı
yol ile sular üzerinden geçiş sağlanıyor.
Yolun bundan sonrasında Eşen Çayı kıyısına gelince, dizinize
kadar yükselen buz gibi soğuk suları yürüyerek aşmanız gerekiyor.
İşte tam bu noktadan sonra, her 10 metrede değişik bir yapı
sergileyen gizemli kanyonun derinliklerine doğru yol alıyorsunuz.
Bazen çatlak iyice
daralıyor, hatta gökyüzü görünmez oluyor. Zeminde çamur
rengi sular, yer yer odacıklar ve kademeli yükseklikler,
18 kilometre boyunca sürüyor.
Kayaları aşarken, el verip sizi yukarı çeken centilmen köy
gençlerinin yardımıyla yol alıyorsunuz. Bu yolculuk sırasında
güzellik uğruna koyu renkli çamurları kol ve bacaklarına
süren ziyaretçiler, bir yandan da son derece dikkatli adım
atıp, kayalara çarpmamaya ve düşmemeye çalışıyorlar.
Fotoğraf çekenler, çamura buladıkları parmaklarıyla duvara
yazı yazanlar, kameralarıyla belgesel hazırlamaya çabalayanlar,
bir süre sonra artan nem ve yorgunlukla halsiz düşüp geri
dönmeye başlıyorlar.
Köpürerek çıkan sularda serinleyip çayın karşı yakasına
gecenler ise, doğayla ettikleri bu mücadelede zafer kazanmanın
sarhoşluğu içinde, su üzerine veya yanına kurulu ahşap masalara
yerleşiveriyorlar.
Sadece su sesinin duyulduğu restoranda, alabalık ve ızgara
çeşitleri yenirken, içki de içilebiliyor.
Masa yerine yer sofralarını terci edenler arasında, ayaklarını
suya sarkıtanlara ve sırt üstü yatanlara da rastlanıyor.
Saklıkent Şelalesi
Kanyon gezisi sonrası yol üzerinde bir de Saklıkent Şelalesi
bulunuyor. Buraya kadar gelmişken bir de şelaleyi görmek
isterseniz.
Araç park sahasından itibaren ağaç evlerin yanından merdivenleri
iniyor sonra şelale yolundan 300 metre yürüyerek şelale
mevkiine ulaşılıyor. Burada da Saklıkent Kanyanunda olduğu
gibi ıslanabilir ayakkabı kiralanıyor.
Yeniden
basamakları çıkıp ağaçlara kurulu teraslarda hem yorgunluk
atıyor hem lezzetli bir yemek yiyebiliyor, gerçekten dinlendiğinizi
hissedebiliyorsunuz.
Arzu edenler şelale girişinde bol çeşitler sunan dekoratif
bir hediyelik eşya standından killi güzellik çamuru veya
hediyelik eşyalardan satın alabiliyorlar.
Hiç bir şey satın almasanız bile şelale bölgesinde çekilecek
imrendirici görüntülerle yola devam ediliyor.
Tlos Antik Kenti
Dışarıya oranla 15 derece daha serin olan kanyondan çıkanların
uğrak yeri, otopark çıkışında kurulu tezgahlar.
Bal,
kekik, nar ekşisi, meyve ve hediyeliklerle dolu çarşıdan
ve merkeze yaklaştıkça giderek sayıları artan kır lokantaları
arasından geçenler, 7 kilometre uzaklıktaki Tlos Antik Kenti'ne
varıyorlar.
Asfalt ve rampa yol üzerinde yemyeşil bir alan üzerinde
kurulu tiyatroyu gezmek ücretsiz.
Tepede bulunan kale, kaya mezarları, odalar ve lahitleri
gezmek içinse, müze girişine ücret ödeniyor. Zirveye yaklaşırken
kayalar oyularak yapılan taş basamaklar, arkadan iten rüzgarın
da etkisiyle rahatça çıkılabiliyor.
Tepede ise, anlatılamayacak kadar güzel bir manzara sizi
bekliyor. İnişte, hemen her adımda içilebilen kaynak suları,
ziyaretçilere mola olanağı sağlıyor. Müze girişinde satılan
kartpostal ve Tlos'u anlatan kitapçıklar, Tlos'u unutmamanızı
sağlıyor.
Ve Yakapark
Saklıkent ve Tlos üçgeninde son nokta ise, "Yaka Köyü".
Kaş, Antalya ve Fethiye çıkışlı jeep safaricilerin de mola
yerlerinden biri olan Yakapark'ta, anıt olmuş ağaçlar, kademeli
teraslar, havuz, su kanalları, hamaklar, yastık kaplı localar,
taş masalar ve köşkler, görebilecekleriniz arasında.
Kızgın
saçta gözleme yapan köy kadınları, masalar arasında dolaşarak
ötüşen horoz, civciv ve tavuklar da burada ilgi çeken unsurlar.
Kanallardan taşarak akan suyun ve hışırdayan yaprakların
sesleri arasında, bahçenin ortasında kurulu ızgarada pişen
etler, mısır ununa bulanmış alabalıklar, çöp şişler ve közlenmiş
patlıcanlarda güzelliğin cabası.
Burada mutlaka görülmesi gereken bir başka yer ise Balıklı
Bar... Restoran girişinde solda yer alan bar tezgahı taşdan
yapılma ve içinde, dağdan gelen buz gibi suyun geçtiği bir
kanalı var. Barda duranlar, kadehlerini su dolu kanala koyuyor,
bu su içinde yüzen evcilleşmiş alabalıklar ise artık suya
karışan rakı damlalarından mıdır, bilinmez konukların kendilerini
sevip okşamalarına izin veriyor, kesinlikle kaçmıyorlar.
Bar'da herkes yüzünde bir tebessümle hem balıkları okşuyor
hem de içeceklerini yudumluyor.
Çevrede gezilebilecek daha birçok yer bulunuyor. Kaplıcalar,
Kaunos, Pınara, Letoon, Xantos, Patara gibi antik kentler,
kaya mezarları, Fethiye tiyatrosu ve müzesi, Kayaköy, Ölüdeniz
Milli Parkı, Katrancı, Kızlar Koyu, Göçek ve Kaş gün içinde
gidip dönülebilecek uzaklıktaki turistlik merkezler. |