GEZİYORUM
Huzurlu bir tatil
cenneti; İğneada
Karadeniz
kıyısında 20 km uzaklıkta geniş bir kumsala sahip olan İğneada
koruma altındaki yedi gölü, zengin doğası oksijen çadırından
farksız havası ve bünyesinde sakladığı sürprizlerle yatırımcılar
için çok cazip bir belde.
|
Denizle ormanın kucaklaştığı Batı Karadeniz incisi İğneada
sınırları içinde yer alan gölleri, oksijen çadırından farksız
havası, leziz balıkları ve kolay ulaşımı ile doğaseverlerin
gözbebeği.
20 km. uzunlukta geniş bir kumsala sahip olan İğneada koruma
altındaki yedi gölü, zengin doğası ve bünyesinde sakladığı
sürprizlerle yatırımcıları kendisine çekiyor.
Şimdi Karadeniz'e, yemyeşil orman denizini geçip sahile
yaklaşıyoruz.
Evliya Çelebi ünlü Seyahatname'sinin 501. sayfasında Fatih'in
akıncılarından İne Atlı Gazi'nin fethettiği bir belde harap,
yıkılmış kalesi içinde odunculukla geçinen Rumlar yaşarmış
diye yazmış. Bulgaristan sınırına 12 km. uzaklıktaki Kırklareli'ne
bağlı İğneada dünden bugüne hem doğasını korumuş hem de
villalarla, kooperatiflere kucak açmış. Yedigöller Milli
Parkı ile rekabet edecek güzellikteki bölgede Erikli-Mert-Hamam-Pedina-Saka-Sülüklü
ve Ramana isimleriyle anılan yedi göl bulunuyor.
Sazan,
kızılkanat, kefal, levrek, ilerya gibi balık çeşitlerinin
yaşadığı göller koruma altında.
20 km. uzunluğundaki kumsalda yürüyüş yapmak, sezonda denize
girmek ise bir başka keyif sayılıyor. MTA tarafından yapılan
araştırmada içinde altın zerrecikleri bulunan kumsalda,
ekonomik olmadığı gerekçesiyle üretimden vazgeçilmiş.
Denizle orman havasını teneffüs ederek yürüyüşe çıkanlar
stres atarken aynı kumsalda dalgaların taşıdığı deniz kabuklarını
da topluyorlar. Haziran-Eylül ayları arasında çok sayıda
ziyaretçinin yaz tatilini geçirdiği İğneada, kış aylarında
da haftasonu kentten kaçanların huzur sığınağı olarak kabul
ediliyor.
Belediye
sahilde 35 dönüm araziyi ağaçlandırıp çevre düzenlemesi
yapmış. Pis sular oldukça gelişmiş bir kanalizasyon sistemiyle
ormanın iç kesimlerine akıtılınca deniz içme suyu kadar
temiz kalmış. Tipik Karadeniz sahillerinin aksine yaz aylarında
sakin ve dalgasız deniz doğal liman olarak kuzey rüzgarlarına
kapalı 150 metre sığ denizin yanısıra 3. ve 4. zamanın başlarında
çevredeki dağlardan nehirler aracılığıyla gelen alüvyonların
Rapana sırtı arası ile Limanköy Platosu'nun önündeki körfez
doldurmasıyla bölge bu şekilde göller cennetine dönüşmüş.
Yabani hayvanlar ve kuşlar için doğal barınak olan göllerin
bir bölümü sazlıklarla kaplı. Özellikle Hamam ve Pedine
gölleri Bulgaristan, Rusya, Tuna Nehri deltasından gelen
kuğu, yabanördeği gibi göçmen kuşlara evsahipliği yapıyor.
Bulgaristan
tarafından gelen tekneleri ilk karşılayan deniz feneri,
Liman Baba Türbesi'ni görebilirsiniz.
Bulgar hududunu oluşturan üç metre enindeki Rezve Deresi
kıyısına kurulu Beğendik Köyü, Atatürk Örnek Köyü olarak
yapılmış. İğneada'ya 13 km. uzaklıktaki köyü gezebiliyorsunuz.
Sarpdere'nin buzdolabı, "Dupnisa Mağarası"
Bogaziçi Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü üyelerince
mağaracılara tanıtılan Dupnisa Mağarası, içinden nehir geçen,
3 km den fazla galerisiyle görülmeye değer güzellikte el
değmemiş sarkıt ve dikitleriyle turizme hizmet veriyor.
Kırklareli'ne bağlı Demirköy-İğneada ilçesi yolu üzerinden
ayrılarak Sarpdere Köyü'nden ulaşılan Dupnisa Mağarası Yıldız
Dağları Istranca Ormanları arasında yer alıyor.
Yaz
mevsimi ile kış arasında büyük sıcaklık farkı olan bölge,
dışa açılmamış kendi
güzelliğini koruyabilmiş bakir kalan ender yörelerden biri.
Anıt ağaçlarla kaplı dpyumsuz güzellikteki orman içindeki
Dupnisa Mağarası, mağara turizmine olduğu kadar av turizmine
de açık bir bölgede bulunuyor.
Palamut, kayın, meşe, kızılağaç, gürgen,düştübak, yabangülü,
kame çiçeği, menekşe, papatya, gül ve savan çiçeği ile kaplı
bölge Mayıs ve Haziran aylarında en iyi mevsimini yaşarken
tavşan, sincap, tilki, porsuk, karaca, yaban keçisi, kurt,
uçan kaçan hayvanları
canlı zenginliğini oluşturuyor.
Domuz
avının yıl boyu serbest olduğu yörede Istıranca Ormanları
arasından süzülüp gelen
Mutlu Dere Bulgaristan sınırına devam ederek Karadeniz'e
dökülüyor.
Derenin Alabalık, Sazan, Bıyıklı, Sarıka balıklarını lezzetini
keşfedenler serpme, olta ve kestirme gibi usullerle avlanıyorlar.
Bol oksijenli ormanda süzülmüş tertemiz havada yapılan yürüyüş
ise hem iyi bir spor oluyor, hem de zindelik kazandırıyor.
Yöre halkının deyimiyle Sarpdere'nin "Buzdolabı" olarak
anılan mağara, bu özelliği nedeniyle yazın sıcaktan kaçanların
gözde piknik alanlarının başında geliyor.
Yosunlu Vadi Piknik Alanı ve Dupnisa Mağarası
Çevredeki ağaçların gövdeleri, dalları ve kayaların çevresi
zümrüt yeşili yosunlarla kaplı su, kuş ve ormanın ürpertici
rüzgar uğultusu eşliğinde mağaranın bulunduğu tepeye yaklaşanlar
nehir yatağına paralel ilerlerken görkemli bir kaya köprü
ile karşılıyorlar. Mağara ağzındaki kemerli köprü Roma Çağı
köprülerinin mimarisini anımsatsa da bu insan eli değmeden
oluşan, doğanın yöreye
bir armağanı.
Mağara
içinden gelen dere kışın ılık,
yazın çok soğuk olmasına karşın paçaları sıvayıp tünelin
ağzından karşı kıyıya geçince Dupnisa'daki ürpertici ve
gizemli yolculuk başlıyor. Sulu mağara diye de anılan Dupnisa'nın
basık yatay açık ağzından başlayan yolculukta, kısa sürede
galeri genişleyerek tavanı yükseliyor.
Mağara girişinde, soldaki kahverengi tonlarının hakimiyetindeki
kaya oluşumları ve sarkıt dikitler günümüze dek eldeğmemişliği
korumuşlar.
Geniş galeri 3.5 km devam eden tünelle zifiri karanlığa
doğru uzanırken çeşitli koridor ve odacıklar, oyuklar dikkat
çekiyor.
Mağara içi akan derenin su sesine tavandan damlayan su sesleri
karışırken araştırmacı olmayanlar ürperdikleri yerlerde
geri dönüyorlar. Bakir, sulak arazi yapısı nedeniyle mağara
canlılarının olabileceği ihtimalini de düşünerek çizme,
baret gibi tedbirler almak faydalı olabilir.
Kuru Mağara
Dehşet verici görüntülerle dolu Dupnisa Mağarası'ndan çıkıp
bu heyecanı bu defa Kuru Mağara'da yaşamak isterseniz mağara
ağzından yukarıya gürgen ve palamut ağaçları ile kaplı yamaçta
tırmanarak yaklaşık 15 dakikalık bir yürüyüşle Kuru Mağara'ya
geliniyor.
Sığınak olarak kulanılabilirliliği incelenmiş mağara ağzından
çıkan ağaçların yanına 40*50 basamaklı ahşap merdivenden
galeniye iniyorsunuz.
Bu
mağarada su yok ama karşı konulmaz
güzellikler sergileyen sarkıt ve dikitler beyaz ve gri tondaki
renkleri ile Pamukkale'yi anımsatıyor.
Birbiri ardına dizili güzellikleri, merakınıza yenilip sizi
içeri çekmeye yetiyor.
Kısa yürüyüşünüz sırasında mağara ağzında Tahtalı (Güvercin)
mağara içinde tavana asılı duran ve zaman zaman kuşa benzer
tiz çığlıklar atan yarasa kolonisinin varlığı amatör meraklıların
tedirginliğine neden oluyor. Oysa mağara derinlikleri sulu
mağaraya dek uzanıyor.
Yöre halkı, misafirperverliği, güleryüzü ve yardımseverliği
ile dikkat çekerken ziyaretçilere de rehberlik yapıyor.
|