GEZİYORUM
Anadolu’nun
kalbinde biçimlenen doğası ile Taşlıca, Balcılar,
Karagöl’e yolculuk
Anadolu
isminin çıkış yeri, ilginç ve bir o kadar da sanatsal
görsellik taşıyan kayaları ve yolun sonunda zümrüt
ten yüzük taşı gibi bir de güzel gölle taçlanan
yeşil sihirli turumuzu bu defa Kızılcahamam çevresine
yapıyoruz. Yeşil doğa gezimizde deniz yok, antik
kent kalıntıları da yok, lüks yok, konfor yok
buna karşın olağan üstü hikâyeler, doğa şekilleri,
şiirsel güzellikte bir göl olan Karagöl bulunuyor.
Kızılcahamam'ın
Şaşırtıcı Doğası
Yakın illerde oturanlar için günübirlik bile gidip
gelinebilecek gezimiz için İstanbul, Bolu gibi
illeri arkamızda bırakıp Kızılcahamam’a gidiyor
ve ilçeyi geçer geçmez deniz seviyesinden 1135
rakımlı Kargasekmez rampasını tırmanıyoruz. Rampa
bitiminde gizemli olduğu kadar kıyıda köşede kalmış
birçok değerin varlığına tanık edeceğimiz yolculuğumuz
daha ilk kilometrelerde sıraya diziliyor. Ankara
geliş yönünden karşıya çapraz geçerek içinden
geçtiğimiz Akdoğan sonrası ilk uğrak yerimiz Taşlıca
oluyor. Köy girişinde ziyaretçileri “Taşlıca’ya
Hoş geldiniz” tabelası karşılıyor amma esas karşılamayı
gülümseten “Kaplumbağa Kardeşler” yapıyor.
|
|
Kaplumbağa
Kardeşler
Yolun sağ tarafında yaklaşık 50 metre içerde bulunan
kaya şekillerine yazılı tabelanın bulunduğu yerden
baktığınız zaman inanması güç ama kafa ve kabuk
yapısı ile belirgin ve gerçek kaya şekillerinin
üst üste duran iki dev kaplumbağa olduğu görür
görmez bu anı fotoğraflamak kaçınılmaz hisler
uyandırıyor. Uzaktan terk edilmiş gibi görünen
Taşlıca Köyü üzgünüm ama yakından da terk edilmiş
görünüyor.
Sola kıvrılan yolun sağından döndüğünüz an ikinci
ziyaret yeri Oruç Gazi Türbesi karşınızda beliriyor.
Üç müridi ile beraber dört sandukanın bulunduğu
Oruç Gazi Türbe ziyaretini yapanlar, bahçe içinden
çıkıp bu defa yön tabelaları ile belirtilmiş olan
Gelin Kayası tepesine yöneliyorlar.
Gelin Kayası
Uzaktan bakıldığı zaman at üstüne binmiş gelinlikli
bir kızı andıran kayalar ve bu nedenle Gelin Kayası
olarak anılan kaya silsilesi, tepenin girişinde
konumlanmış tabelalarda gelin kayasının öyküsü
ve gelinin düğün konvoyu, çeyiz eşyaları yazı
ve krokilerle bir bir anlatılıyor.
Gelin Kayası çevresi dikenli tellerle çevrilmiş
bir alan içinde bulunuyor.
Güneş enerjisi ile çalışan aydınlatma direkleri
ile köyün gelin kayasını geceleyin de seyredebileceği
bir düzenek de kurulmuş.
Gel gelgelelim aküler bilinmeyen kişiler tarafından
çalındığı için aydınlatma sağlanamamış. Buna rağmen
gündüz gözü ile Gelin Kayası tepesini gezenler,
yoğun aromalı kekik otları arasında gelin kayasını,
düğün konvoyunu, taş kesilmiş davulcuyu ve davulunu,
çeyiz eşyalarını hayretler içinde seyredebiliyorlar.
Ayran Taşı
Birbirine yakın olan ziyaret yerlerinin bir başkası
olan Ayran Taşı, köyün yukarı mezarlığı mevkiinde
bulunuyor. Taşın bulunduğu bölüm tel kafes içine
alınarak korunması amaçlanırken, yanına da Ayran
Taşı’nın hikâyesi anlatılan bir tabela dikilmiş.
Selçuklu Hükümdarı Alâeddin Keykubat’ın Başköy
Kalesi fethinden ordusuyla dönüşü sırasında buradan
geçeceğini haber alan Kırmızı Ebe bir bakraç ayranı
buradaki küçük havuza dökmüş tüm ordu burada su
ihtiyacını karşılamış, mataralarını bu ayranla
doldurmuş ne var ki ayran hiç bitmemiş.
Kırmızı Ebenin doldurun gazilerim, doldurun yiğitlerim
sözleri askerlerin ana dolu nidalarına karışmış
ve bu bölge o günlerden sonra ANADOLU olarak anılmaya
başlamış.
Alaaddin Keykubat, Kırmızı Ebe ve oğlu Oruç Gaziye
bölge topraklarının tapusunu vermiş. Ne yazıktır
ki ne köyde ne de çevrede günümüzde bir bardak,
bir bakraç, bir kutu ayran içilecek yer, satan
bulunmuyor ve bu efsane turizm adına değerlendirilemiyor.
Geçiyoruz Taşlıca’da ki son ziyaret noktamız olan
Kırmızı Ebe Türbesine. Kırmızı Ebe Türbesi
Anma adına yapılmış olan türbe solun sağında tek
katlı iki göz odadan ibaret bir türbe olarak yapılmış.
Girişte bir bayrak direği, Anadolu isminin isim
annesi olduğunu vurgulayan ve hikâyesini anlatan
tabelalar, bir dinlenme bankı, iki parça eski
halı dışında başkada bir şey görülmüyor. Yolumuzun
üzerinde yukarı önce Balcılar tabelası heyecan
uyandırıyor. Zira köyün içinde ve mezarlığı karşısında
muhteşem bazalt kayalar bulunuyor.
Doğa Burada Çıldırmış Olmalı!
Balcılar Bazalt Kayaları Nefes kesen ürkütücü
güzellik, olağan üstü görsel şölen, muhteşem heykelleri
kıskandıran sanatsal eserler. Balcılar bazalt
kayaları, 18-25 milyon yıl önce magmadan gelen
sıcak lavların, alttan üsten farklı şekilde ve
sürede soğuması nedeniyle hacım kaybedip büzülerek
çatlayarak prizmatik şekiller oluşması sonucu
ortaya bu dehşet verici görüntüler çıkmış.
Balcılar Karagöl yoluyla köye girdikten 100 metre
sonra sap tarafınızda yükselen yamaçta eşi benzeri
olmayan bir doğa yapısıyla karşılaşıyorsunuz.
Görenlere yaşattığı şaşkınlıkla ağızları açık
bırakacak şekilde şekillenen bu kayalar için öncelikle
koyun sürüleri tarafından gübrelenmiş bir yoldan
ilerlemek yine gübreler arasında yürümek zorunda
kalabilirsiniz. Kızılcahamam Belediyesi’nin herhangi
hizmet götürdüğü görülmeyen köyde bu turistik
değerin varlığını fark etmeleri, köy meydanının
düzenlenip, kayaların etrafının sahipsiz olmadığını
vurgulamaları, yön ve bilgilendirici tabelalar
asmaları dilekleriyle fotoğrafladığım kayaların
yanından uzun süre ayrılmak istemediğimi belirtmek
isterim.
Nihayetinde Balcılar Karagöl yolu üzerinde köy
mezarlığı karşısında 100 metre içerde tarla içinden
geçerek yola paralel akan cılız akan derenin kıyısına
gelince başka bir tür bazaltlardan oluşan pano
benzeri bir dağ ile karşılaşıyorsunuz.
Bu defa prizmatik biçimde ama aynı doğrultuda
uzantılar halinde yükselen bazalt kayalardan oluşan
yamaçta, krem, kahverengi turuncu, sarı renkli
kayalar, doyumsuz güzellikte pastoral zenginlik
sergiliyor.
Karagöl Mesire Yeri
Karagöl Yemyeşil tepeler, yoğun botanik kokusu,
bir o kadar da kuş cıvıltılı tepeler arasında
çeşitli yüksekliklere bir iniyor bir çıkıyor,
ağaçlar arasından geçiyor, köylere yüksekten bakıyor,
yolun sonunda Kızılcahamam’a 35 kilometre uzaklıkta
ki Karagöl’e ulaşıyorsunuz.
85 metre boyunda 35 metre eninde ki göl 1600 rakımda
heyelan çukurunda oluşmuş. Gölün derinliği iki
metre ve içilebilir yer altı tatlı su kaynakları
ile besleniyor, sülüklerin bulunduğu gölde balık
yaşamıyor, buna rağmen suyun varlığı tamamen orman
örtüsü ile kaplı bölge, orman canlı türleri için
de cazip sayılıyor.
İsmi Kara, kendi yeşil olanKaragöl’de ilk dikkat
çeken zümrüt yeşili renk hâkimiyeti, durgun su
yüzeyi, sürekli kurbağa ve kuş sesleri, çam kokulu
oksijen oranı yüksek tertemiz hava oluyor.
Haziran 2016 tarihi itibariyle sıralamada dikkat
çeken diğer konu ise göl çevresinde sürmekte olan
hummalı inşaat faaliyetleri yer alıyor.
Çevre Koruma bölgesinde otel, restoran, tuvalet
üniteleri ve alt yapı kanalizasyon döşeme çalışmaları
hızla sürdürülüyor.
Gölün kıyısında güvenlik birimleri geçici yasak
olarak göle piknik için gelenleri ahşap piknik
masalarının bulunduğu alana sokmuyor, geri çeviriyor.
Karagöl’ün fotoğrafının çekilmesine de Ankara’da
ki üst makamlarına telefonla sorup, çekim izni
ve göl çevresinde dolaşıma inşaat süresince müsaade
etmiyorlar!
|
|