GEZİYORUM
Bir zamanlar kaplanların
yaşadığı antik kent, Labranda
Adını, Zeus'un sembolü, amazonların savaş aracı olan çift
yönlü balta "Labrys"den alan Labranda, yumuşak içimli
kaynak suyu, antik kenti, kaplan diyarı olmasıyla tanınıyor.
Maden açısından da hayli zengin olan Labranda'da, tapınaklar,
rahip evleri, surlar ve mezarlar da görülmesi gereken
yerler arasında bulunuyor.
Labranda
antik kenti, Milas'ın 14 km. kuzeyinde Kocayayla adıyla
bilinen yaylada kurulu. Deniz seviyesinden 700 metre yükseklikte
çam ve çınar ağaçları arasında eşsiz bir manzarası var.
Adını çift yönlü balta anlamında olan "Labrys" sözcüğü
kökeninden almış. Ayrıca bu balta Zeus tanrısının da sembolü
ve amazonların da savaş aracı olmuş.
Kaplanlar ve Ayılar
Sıcak, kayalık, sık bitki örtüsü arasında 1950'li yıllarda
yaşayan kaplanları yöredeki yaşlılar anlata anlata bitiremiyorlar.
1947 yılında Kayadibi Dağı eteklerinde kedi gibi hırlama
kükreme duyan köylüler dikkat kesilmiş. İnekleri gütmeyip
dağa bırakanlar sürünün akşam olunca eksik dönmeleri üzerine
silahlanıp sürek avına başlamışlar.
90'lı yıllarda Ören yerinde bekçilik yapan Osman Gürsoy'un
anıları ise hayli ilginç:
1950 yılında Labranda'nın arka taşlık tepesinde akan çay'ın
ortasına kaplan iki yavru yapmış. Bekçi devam ediyor.
"9-10 yaşlarındaydım, o zamanlar çobandım. Ana
kaplanın olmadığı bir anda yavruları görünce elimdeki
tara ile kestim.
Çocuktum bilemedim, kurt yavrusu sandım.
Ertesi gün yine sürüyü götürürken deliye dönen ana kaplan
sürüye daldı. Keçilerden birini gözümün önünde yedi. Daha
sonraları bir çok çobanın keçisini hep yedi. 1951'de yine
birgün sürüyle giderken keçiler kaplanı görünce çil yavrusu
gibi dağıldılar, bu defa kaplan kaçtı.
Gelip anlattım, köylüler kaplan ve ayıları vurmak için
av partileri düzenlediler.
Kurnaz
hayvandı, kendi barındığı yerde değil, dışarıda avlanır,
antik kentin yakınlarına gelip gizlenirdi.
Sürüye dalınca hayvanın ciğerine saldırır, ilk önce ciğerini
yerdi. Yiyemediği kısımlarını ağaca asar, acıkınca yine
geri dönerdi.
Dağda taştan yapılma kaplan kapanları hala durur. Eskiden
sürülere rahat vermeyen kaplanı yakalamak için kapana
ciğer koyardık.
Ayılar ise bal dolu kovanlara dadanmışlardı. Ayılar
için ayı kovanlığı yani kayalar üzerine duvarlar örülür
içeri girmesi engellenirdi.
Çoğu ayı vuruldu ve beslenme yetersizliği ve çeşitli nedenler
yüzünden şimdi ne kaplan ne de ayı kaldı" diyor...
Akdeniz'in son kaplanlarının (Akdeniz Parsı) içi doldurulmuş
olan örneklerini İzmir Bornova'daki Ege Üniversitesi Tabiat
Tarihi Müzesi'nde görebilirsiniz.
Labranda antik kenti kalıntıları
Antik
kentte sürdürülen kazı çalışmalarına geçtiğimiz yıllarda
ara verilmiş. Kazılardaki en eski buluntu M.Ö. 6000 yılına
kadar uzanıyor. Antik kent bugüne kadar emsalleri arasında
iyi korunmuş durumda.
Ören yerinde 25 yıldır bekçilik yapan Osman Gürsoy, İngilizce-Almanca
hizmetini de ücretsiz veriyor.
Ören yerinde Zeus Labrandos Tapınağı, Andronlar, Rahip
Evleri, Proplea'lar, Dorik Evi, Doğu Hamamı, Stadium,
Dinsel Yıkanma Salonu, surlar, mezarlar, kutsal yol Labranda
antik kentinde görülecek yerler arasında bulunuyor.
Üstelik bu kadar yeri, tatlı esen rüzgar sayesinde de
terlemeden gezmeniz mümkün.
Eğer
bu antik kentin tamamını görmek istiyorsanız, heybetli
"Gözetleme Taşı" üzerine basamaklarla çıkmalısınız.
Zirveden görünüm dilinizi bile tutacak türden.
Mezar odası ise hayli ilginç...
Kral, iki hanımı ve iki çocuğunun yattığı mezar odası
Karia dönemine ait... Helenistik çağın örneği olan yapının
kapısı 6 tonluk granit blok taştan yapılmış. Taşlarda
birbirine kurşunla bağlı...
Mika ve alibit madeni bakımından hayli zengin olan bölgede,
1950'li yıllarda yaşayan kaplan ve ayılar da yöre halkının
dilinden hala düşmüyor.
Labranda kaynak suyuyla da ünlü
Burada bahsetmeden geçemeyeceğim bir diğer özellik de
Milas'ta içtiğim suyun lezzeti olacak.
Özellikle suya hasret İstanbullular'ın tadını unutamayacağı
kireçsiz, içimi çok kolay, hafif ve hazmettirici, yudum
rahatlığı olan kaynak suyu, böbrekta taş ya da kum yapmayan
özelliğe sahip.
Labranda'nın en üst tepelerinden fışkıran kaynakların
kollarını 1948'de bir depoda toplayarak boruyla Milas'a
indirilmiş. Milas'ta şişelenen bu güzel Labranda Suyu'nun
satışı da bulunuyor.
Suya meraklı olanlar için Türkiye genelinde Labranda Suyunu
diğer sularla mukayesesini yapmam gerekirse, Trabzon Şehitler
Tepesi'nde ki yol üstü pınarı, Akçakoca Rampası'nda ki
otobüslerin mecburi su molası verdiği Yedi Çeşme, Finike
yakınlarında yine bir antik kentten doğan eski İsmi Çağlar
Su olan emsalsiz su, Pozantı Adana yolu üzeri Şeker Pınar
Hayat Su diye bildiğimiz memba suları gibi ilk ona girecek
kalitede bir su diyebilirim.
|