GEZİYORUM
Üzüm
Cenneti "Mürefte"
Trakya'nın Marmara kıyılarını dolaşarak Tekirdağ'dan
giriyor, Yeniköy, Uçmakdere, Hoşköy üzerinden Mürefte'ye
geliyor Şarköy'den çıkarak Keşan Tekirdağ yoluna bağlanıyoruz.
Tekirdağ çıkışı sola dönerek başladığımız yolculuğumuzda
yazlıklar ve halk plajları ile kaplı Barbaros, Kumbağ
gibi sahil kentlerini arkamızda bırakıp sık ve farklı
yeşil tonlara sahip orman dokusu içindeki asfalt orman
yolundan hep solu takip ederek ilerliyor ve ilk köy olan
Yeniköy'e geliyorsunuz.
Oldukça
tenha köy çarçabuk bitiyor karşınıza Marmara adası ve
komşu adaların silueti çıkıyor.
Bulunduğunuz nokta adalara yüksekten bakma zevki verirken
Ganos Dağlarının dikkat gerektiren geçişi başlıyor.
Zemin tozlu toprak, hava rüzgârlı alabildiğince temiz,
manzara muhteşem, ufuk açık.
30-40 km sini bile çok önceden görerek gidebiliyorsunuz.
Yavaş seyir daha güvenli yolculuk yapmanızı sağlıyor.
Bitirdiğiniz yola dönüp baktığınızda onca yolu nasıl geldiğinizi
nerelerden geçtiğinize siz de şaşırıyorsunuz. Mevsim baharsa
bir de hava net ise kokulu katırtırnakları, sarı gelincikler,
papatyalar, kırmızı, mor pembe çiçekler, kuş cıvıltıları,
alabildiğine yalnızlık, bir o kadar da özgürlük… Uçmakdere
görünüyor uzaklarda.
Vadi arasına kurulu köy girişinde tüm heybeti ile ulu
bir çınar yanından geçiyor, köyün içine giriyorsunuz.
Köyün plajlı, kamp sahalı sahili püfür püfür eserken,
yerliler Marmara'nın en temiz denizi buradadır. Nedeni
ise fazla yerleşim yoktur buralarda 60 kadar yazlık var
hepsi fosseptik çukurlu denize atık olmaz, denizimiz derindir,
dibi karışmaz suyu berraktır diye ilave ediyorlar. Biraz
da soğuk dağlardan gelen tatlı su kaynakları karışıyor
dipten.
Bakınca siz de hak veriyorsunuz.
Küçük çaplı balıkçılık yapılıyor, levrek ve yavrusu ispenda,
işkine, karagöz, kefal, çıkıyor.
Köy içinde küçük bir meydan yanı başı kahve, ahşap köy
evleri bir köy bakkalı içinde kırlangıç kuşları uçuyor
abajura konuyor. Onlara çatalkuyruk da deniyor. Her yıl
yavru yapmaya Uçmakdere'ye geliyor Haziran başında gidiyorlar.
Köy
halkı tütün, üzüm işi ile uğraşıyor, son yıllarda enginar
da ekmeye başlamışlar. Üzüme kalite veren toprak, güneş,
rüzgâr sebzeleri de leziz kılıyor. Köylüler "Albenisi
yoktur, pazara götürsen beğenip almazlar, alan olursa
bir daha seni bırakmaz, biraz bakım olsa bizi kimse geçemez
lezzet yarışında" diyorlar.
Uçmakdere sahili şiir yazdıracak kadar ilham dolu, esin
kaynağı.
Bir büfe, bir duş wç li kamp alanı, mütevazı bir köfteci
hepsi hepsi bu.
Bol
ve dinlenmiş taze hava, köylülerin yetiştirdiği leziz
sebzeler, karpuzlar, koca bir şarap fabrikasını da unutmamak
gerek ama sahilde öyle bir çınar var ki altında oturulan,
saygı duymak geliyor içinizden. Platanus orientalis (Doğu
Çınarı) anıt niteliği Trakya Üniversitesi çakmış tabelayı
ağaca.
Köyde 10 anıt çınar daha var beşi tescilli.
Uçmakdere'nin yolu, kış gelir kapanır türden idi. Karayolları
çalışa çalışa yol açmış, açtığı yolu genişletmiş, dağın
son kalan 500 metrelik bölümünü ise matkapla deliyor içine
dinamit koyup indirecek aşağı.
Yukardan taş düşer mi endişesi kalmayacak. Geliyoruz Hoşköy'e
Hoşköy
Çok uzaklardan göz kırpar, selamlar gibi, yanına gidince
daha da çok seviyor insan, martı gibi beyaz narin
gövdesi ile denizcilerin, dostu Hoşköy Hora Feneri karşılıyor
sizi. 1876 Fransız yapımı fener 96 kristalden meydana
geliyor.
Kendi ekseni etrafında 360 derece dönerek görev yapıyor.
Bölgenin ikinci büyük feneri olma özelliğine sahip etrafı
da çok güzel çiçek yapıyor.
Yanına çıkan patikadan geçerek gelince, ufuk hattına bakarken
kendinizi bir nebze olsun kaptan sanabiliyorsunuz.
Sahil boyunca yolun kara tarafı iki katlı yazlıklar sıralanıyor.
Yürüyüşe çıkanlar, balık tutanlar, çiçekli bakımlı bahçeler,
nostaljik bir hava veren klip çekmeye müsait karikatür
gibi görünüşe sahip balık dalyanları arasından Mürefte
görünüyor.
Mürefte
Kuruluşu M.Ö.2000 yıllarına dayanan Mürefte adını "Binbir
çiçek" anlamına gelen Miryefton'dan almış. Toprağın bereketi
beldeye bu ismi vermiş.
Bölgede
Doluca Tepesi denilen yerde bulunan volkanik dağdan çıkan
lavlar toprak kalitesini artırmış tamamıyla humus olan
toprak sayesinde üzüm bağlarını Dünya standartlarına çıkarmış.
Şarköy'e 13 km mesafede yer alan şirin belde denizi, beyaz
şarabı, üzümü, balığı, karidesi ve Rumlardan kalan kalıntıları
ile ünlenmiş.
Şenliklerle kutlanan şarap festivallerde çeşitli etkinlikler
bölgeye olan cazibeyi de artırıyor. Kehribar renkli üzüm
taneleri ve bu üzümlerden yapılan şaraplar etrafa mutluluk
saçıyor.
Yapıncak, Cinsaut, (Şenso), Semillon, Gamay, Karalahana,
Alphonse, Kardinal, Çavuş, Mucat, Hafızali her biri ayrı
tadıyla Mürefte bağlarında yetiştiriliyor.
Mürefte sahili kafe ve restoranlar, çay bahçeleri eski
ve ünlü şarap imalathanelerinin yeni açılan şarap tadım
bahçeleri, terasları, mahzenleri ile devam ediyor.
"Kutman" ve "Sevilen" Şarapçılık, gibi birçok firma orijinallerine
sadık kalarak ön cephesi ve içi yenilenmiş tertemiz şarap
imalathanelerinde en kaliteli şaraplar konuklar tarafından
tadılırken, imalatın yapıldığı tanklar, dekoratif ahşap
fıçılar, üretim safhaları da görülebiliyor.
Misafirler tadım sırasında satış elemanları tarafından
şarap anlatımları ve broşürlerle bilgilendiriliyor.
Şarap tadını damak zevkine yakın bulanlar, Sevilen Şarapçılığın
çeşitlerinden olan Gabernet Sauvignon, Gabernet Sauvignon
& Merlot, Boğazkere & Öküzgözü, Kalecik Karası, Merlot,
Ghardonnay, Turkuaz, Majestik, Kara Salkım Gamay, Kara
Salkım Cinsault, Kara Salkım Papazkarası, Şehrazat, Altıntepe,
Sevilen Tatlı, Rose, Pırlanta, Tokay gibi şarapları bulabiliyorlar.
Demir Kayan Tel no: 0(282)528 71 81 - 528 70
03
Mürefte, 9 Ağustos 1912 yılında yaşamış olduğu deprem
nedeniyle çok katlı binalar yerine genelde iki katlı olmak
üzere az katlı binalar yapılmış, eski binalarda koruma
altına alınmış.
Yerleşim alanında ferahlık hissediliyor, üzerinize üzerinize
gelen, insanın içini daraltan, yanında karınca gibi kalınan,
güneşi, rüzgarı kesen yükseklikler hiç yok!
Mürefte çıkışında yer alan Eriklilice Mevkii, piknik yapmaya,
deniz üzerinde taş zıplatmaya müsait, yosun kokulu, esintili
sahilinde dalyanıyla dikkat çekiyor. Tekirdağ Keşan yoluna
yakınlığı nedeniyle daha fazla rağbet gören gelişip kalabalıklaşan
son durağımız ise Şarköy.
Şarköy
1354 yılında Gazi Süleyman Paşa tarafından fethedilen
ve "Şehirköy" olarak adlandırılan Şarköy,
yazlıkçıların, emeklilerin ve gençlerin sahil kafelerinde,
çay bahçelerinde oturup dinlendikleri, bisiklet turlarına
katılıp liman çevresinde koyu sohbetlere daldıkları birbirlerini
tanıyan yerleşik nüfusuyla balığın, temiz havanın, denizin
tadına doyasıya varılan bir başka tatil beldesi.
Sürücüsüne zevk veren pastoral manzaralı, yumuşak dönemeçlerle
süslü yolu, motor sürücüleri için de uygun bir güzergâh
olarak dikkat çekiyor.
Tekirdağ yoluna çıktıktan sonra İstanbul'a 180 km yolunuz
kalıyor.
Trafikte kente giriş için beklemez iseniz iki saatte anakent'tesiniz.
Ondan daha az sürede Çanakkale veya Edirne'desiniz.
Şarköy'de solunuz Marmara Denizi, sağınız Saroz Denizi.
Karpuz, rakı Tekirdağ'dan, beyaz peynir Edirne, sardalye
balıkları Gelibolu, şaraplar Mürefte'den kısacası temiz,
hava bol gıda.
İnsan daha ne ister ki?
|