GEZİYORUM
Sandras Dağı eteğinde
bir "Tabiat Mucizesi"
2294
metre yüksekliğindeki Sandras,
Muğla bölgesinin enyüksek dağı.
Dağın eteklerinde "saklı"
duran iki "cennet" var.
400 metre aralığı 300
metre derinliği bulunan Topgözü Kanyonu ile yazın narenciye
deposu ovayı sulayan Yuvarlak Çay, yemyeşil bitki örtüsü
ve tertemiz havasıyla insana sağlık ve zindelik aşılıyor.
Kayaların arasından çıkıp, gün ışığıyla tanışan kar suları
seyrine doyulmayan bir şelaleye dönüşüyor. Başka söze hacet
yok, burası ovası, yaylasıyla, kanyonu, şelalesiyle sanki
bir "Tabiat Mucizesi".
Köyceğiz sırtlarında yeralan ve 2294 metreyle Muğla bölgesinin
en yüksek dağı olan Sandras'ın eteklerinde bulunuyor.
Topgözü
Kanyonu
Kanyon aralığı 400 metre, sonrası ise 300 metre derinliğinde
bir uçurum.
Kayaların arasından gün ışığına çıkan kar suyu burada şelale
meydana getiriyor.
Nisan-Mayıs
aylarında, coşan sulara göğüs geren sert granit kayalar,
akarsuyun şiddetinden cilalı gibi pürüzsüz olmuşlar.
Çayhisar bölgesindeki taş dibinden çıkan sular Yuvarlak
Çay'ı oluşturup yazın narenciye deposu olan ovayı suluyor.
Çay, Beyobası Köyü ve Köyceğiz'in Yangı bölgesinin içme
suyunu sağlarken diğer bölümü Köyceğiz Gölü'ne dökülüyor.
İçimiyle kaba bir su olmasına karşılık, çok soğuk olması
çevredeki alabalıkların etine lezzet ve dirilik katıyor.
Yuvarlak Çay
Yuvarlak Çay üzerinde irili ufaklı 20'ye yakın restaurant
var.
Bölge yemyeşil bitki örtüsüne sahip, hava ise temizden öte.
Sandras ve Çiçek Baba Dağları üzerinde bulunan Karaçam ağaçları
özellik taşıyan ağaçlarımızdan. Yüzde sekseni birinci sınıf
ağaç sayılan karaçamlar budaksız yayla çamı olması sebebiyle
doğrama ve mobilyacılıkta aranan dayanıklı sağlam keresteye
sahip.
Muğla Valiliği tarafından Amerika'da yapılan Türk Evi'nin
kerestesi yine bu dağın ağaçlarından gönderilmiş.
Tertemiz bir dağ havası
İsterseniz bütün gece kalabileceğiniz restaurantlardan Pınar
ve Çınar, suyun üstüne kurulu ahşap teraslarda su sesiyle
yiyip içmek isteyenlerin mekanı. Oltayla doğadan alabalık
tutanlara da rastlanıyor. Restaurantlarda çiftlik balıkları
fırında odun ateşiyle kiremitte pişirilirken köyün has tereyağı
da kullanılıyor. El değmeyen sıcak kiremitte de sofranıza
geliyor. Aynı fırında közlenmiş patlıcanlarla çoban salata
mutlaka gönderiliyor.
Çevrede kalanların yemeğe geldikleri Yuvarlak Çay, akşamları
kazak gerektirirken gündüzleri akan suya girilebiliyor.
Yıl boyu açık tesisler, çay'a Tarzan gibi atlamak isteyenler
için ağaçların yüksek dallarına uzunca ip bağlamışlar.
Su soğukluluğu yaz-kış aynı, 10 derece. Çayın yanına ağaçaltı
hamaklar, uzak tenha köşelere oturma ünitelerinden oluşan
localar yapmışlar. Çevreniz, yaprakları çaya atılınca koku
veren mersin ağacı, nar, çınar, limon, ceviz ağaçlarıyla
dolu.
Kış aylarında bölgede yaban domuzu, ördek avı da yapılıyor.
Bıldırcın ve keklik gibi kuş türleri oldukça zengin. Çevrede
yürüyüş alanları, restaurantlara yakın park sahaları ve
kartlı telefon kulubesi bulunuyor.
Nereleri görülür?
Çevrede gezilp görülebilecek yerlerin başında Dalaman Çayı'da
var.
Bu bölgede 4 rafting acentası faaliyet gösterirken raft,
kano, kayaking yapmasanız bile, yapanları seyredebilirsiniz.
Narin yapılı tarihi Akköprü'nün baraj yapımı nedeniyle sular
altında kalacak kısmını son haliyle görebilirsiniz.
Doğayı çok seviyorsanız ve ağaçlara özel ilginiz varsa,
Köyceğiz'den "Ağla" yaylasına çıkıp hayret uyandıran anıt
çınarlar bölgesini inceleyebilirsiniz.
Dalyan'da motor turu yapabilirsiniz.
Köyceğiz göl çevresinde dolaşan yorgun gezginler, Ölemez
Dağları'nın suya vuran yansımasında oluşan pastel renkleri
seyrederek ilaçsız tedavi olabilirler.
Zirvede
Safari
Muğla'nın
en yüksek tepesi olan Sandras, bir yandan eteklerindeki
turistik cennetleri serinletirken, bir yandan da meraklılarına
zirvede safari keyfi yaşatıyor.
Zirveye çıkarken mola verilen Ağla Köyü ise anıt ağaçları,
tipik köy evleri, pınarları ve gölleriyle hem safari öncesinde
hem de sonrasında turistlerin soluklanacağı bir açık hava
müzesi özelliği taşıyor.
Kartal Gölü, anıt ağaçları
ve Ağla Yaylası'yla Muğla'nın en yüksek dağı olan Sandras,
bünyesinde daha bir çok sürpriz saklıyor.
Bu defa Sandras Dağları'nın zirvesine çıkıyor ve 2294 metre
yüksekliğiyle Muğla bölgesinin en yüksek tepesine, bir başka
deyişle çatısına belgesel bir tür safari yapıyoruz.
Anıt ağaçların açık hava müzesi
Yolumuz üzerinde Ağla Köyü'nde anıt ağaçlar müzesi, zirvede
de öyle göller var ki, anlatılması zor güzellikte. Köyceğiz
çevre yolunun Ağla sapağından ayrılan dar, düz ve 3 kilometresi
asfalt köy yolu, ağaçlar arasından yükselerek devam ediyor.
Birçok pınarı olan köy, her yerinden akan ve gözyaşlarını
anımsatan sular nedeniyle, "Ağla" adını almış.
Ana yoldan 12 kilometre uzaklıkta kurulu bu orman köyü,
serin ve temiz havasıyla olduğu kadar yaylaları ve ağaçlarıyla
da insanı hemen etkisi altına alıyor.
Ağla Acılık mevkiinde mesire yerleri bulunuyor. Bu yörenin
en önemli özelliği, ilginç gövde yapılarıyla şaşırtıcı ağaçlardan
oluşan bir çeşit ağaç müzesi görünümü vermesi.
En genci 300 yaşında olan çınar ağaçları, üç-dört kişinin
rahatlıkla girebileceği büyüklükteki gövdeleri, önce birbirinden
ayrılan ve yıllar sonra tekrar birleşerek yollarına tek
vücut olarak devam eden dalları, heykeli anımsatan budakları
ve topraktan yeryüzüne fışkıran kökleriyle, Hollywood imzalı
bir gerilim filminin setini anımsatıyor.
Ağla'nın
ağız tadı
Tipik orman evlerinin yer aldığı köyün; salkım söğütler,
çınarlar ve güllerin süslediği meydanında Köyceğiz ve Marmaris'ten
gelen ailelerin yemek yediği, bahçe içinde mütevazı bir
kır lokantası bulunuyor. Kır lokantası sahibesi Şengül Hanım,
yöreye has yemek çeşitlerinin yanı sıra konuklarına "özel"
yemeklerinden de ikram ediyor. Bu yemekleren biri "Borana".
Biber ve patlıcan kızartıldıktan sonra üzerine sarımsaklı
köy yoğurdu dökülüp pul biber serpiliyor ve köye özgü eritilmiş
tereyağı ilave ediliyor. Ebegümeci, gelincik otu, semiz
otunun da haşlanarak veya kavrulduktan sonra katıldığı Borana'nın
yanına garnitür olarak soğan, biber ve baharat veriliyor.
Sarımsakla haşlanıp kızartılan "tavuk ekşili" ve konuk sayısına
göre çeşitli büyüklükteki özel sac kaplarda pişirilen "sac
kavurma" yanına salata servisi yapılıyor. Yemek üzerine
içebileceğiniz yöresel bir içecek de bitki çayları. Çiçek
açma mevsiminde toplanıp kurutulan keki otu dalları, kaynatılmış
pınar suyu dolu bardaklara daldırılıyor. Kokusu ve suya
bıraktığı altın sarısı rengiyle bu çay, damağa ferahlık
veriyor.
Ağla Yayla Restoran (Ayhan Güçlü)
Tel : (0-252) 262 44 94
Pınarlar, göller, ağaçlar
Ağla Köyü çıkışında "Akçarsak" adlı bir su bulunuyor. 8
sertlik derecesine sahip bu kaynak suyu, içimi kolay ve
dolum yapılabilecek nitelikte. Sandras Dağları'ndaki pınarlar,
kırmızı topraklı bölgelerden çıkıyorsa "Kızlan suyu" olarak
adlandırılıyor.
Sandras Dağları eteklerindeki sarıçam ağaçları bitince,
karaçam ağaçları başlıyor.
Türkiye'nin
en nitelikli kerestesi olan Ağla kerestesi, bu bölgeden
elde ediliyor. Geçtiğimiz yıl Amerika'da yapılan Türk evi
için yine bu kerestelerden faydalanılmış.
Öte yandan yöre halkını söylediğine göre, çam ağaçlarını
üzerinde yaşayan bir çeşit parazit olan "Gevildek" adlı
yosun türü, koyun ve keçilere üç ay boyunca yedirilirse,
türünün en lezzetli etine kavuşuyor ve bu bitki ile beslenen
hayvanlar adeta "geyik eti" lezzeti kazanıyor.
Sandras'ın zirvesine doğru tırmanırken, Gökçeova mevkii
pınarlarının bulunduğu Dikenli Oluk civarında, "Altın Sivri"
tepesi eteğinde yer alan kaynayan sulardan oluşan ve akış
yönü kapatılarak oluşan yapay bir gölle karşılaşıyorsunuz.
Zümrüt bir yüzük taşı gibi görünen gölde, doğal alabalık
üretilmiş. Görevlilerin beklediği göl, aynı zamanda orman
yangını suyu olarak korunuyor.
Etrafı tel örgülü, piknik ve avcılığın yasak olduğu seyirlik
gölde, sadece transit geçiş yapabiliyorsunuz.
Güzergah boyunca görebilecekleriniz arasında bazı küçük
orman hayvanları, katran elde edilen çıra ile boya ağaçları
ve ne yazık ki, gelir getirsin diyerek kesilen geniş gövdeli
anıt ağaçların dip kısımları yer alıyor.
Kartal Gölü
Erişilmesi zor, yüksek yerleri seven, zirvelerde yuva yapan
kartallardan esinlenerek isimlendirilen 2 bin metredeki
Kartal Gölü, vahşi bir güzellik sergiliyor. Yaz-kış karlı
olan bölgede, kaşık görünümlü göl çevresi yabani sümbül,
sarı papatya ve hem güneşe hem de gece ayazına dayanıklı
çeşitli dağ çiçekleriyle kaplı. Bu bölgedeki ağaçlar ise;
yapraksız, rüzgar etkisiyle tepeleri gelişmiş ve taşıdığı
karların ağırlığı ile eğik...
Kartal
Gölü'nün zirvedeki cazibesine karşılık, zemininde de bir
başka güzellik yaşanıyor.
Yukarıda sözünü ettiğimiz seyirlik gölün aksine Kartal Gölü
çevresinde piknik ve kamp yapılabiliyor. Yükseklik nedeniyle
bünyesel hafiflik hissediliyor, tertemiz havada hiçbir solunum
problemi yaşanmıyor.
Yerdeki karın üstünü sıyırarak altından çıkardığımız temiz
bir bölümü, içeceklerinizde buz olarak rahatlıkla kullanabilirsiniz.
Aynı kar, Köyceğiz pazarında pekmezle karıştırılmış olarak
kiloyla satılıyor.
Kar sularıyla beslenen Kartal Gölü'nün ısınma şansı hiç
yok.
Buz gibi sularda vahşi alabalık ve kurbağa dışında canlı
türüne pek rastlanmıyor.
Düşen yıldırımların iz bırakıp yiv çizdiği vahşi görünüşlü
yanık ağaçlar, bir başka gezegende olduğunuz hissine kapılmanıza
neden oluyor.
Mahya Şenlikleri
Zeminin iklim şartlarına uygun olarak yetişen kısa boylu,
koyu nefti renkli, narin yapılı, halı sahayı andıran çimleri,
her yıl Ağustos ayının 3. Perşembe'si bir çeşit dinsel tören
olan ve 1500-2000 kişinin katıldığı "Mahya Şenlikleri"ne
ev sahipliği yapıyor.
Törene katılanlar arasında durumu müsait olanlar tarafından
kesilip ağaçlara asılan koyun ve oğlaklardan şenliğe katılanlar
istedikleri parçaları keserek alıyor, yakılan ocaklarda
pişirip yiyorlar.
Geleneğe göre ne etin sahibi eti kimin aldığını yediğini
biliyor, ne de eti alıp yiyen etin sahibinin kim olduğunu
bilmiyor, yediği et için kimseye minnet duymak zorunda kalmıyor.
Şenlik, çeşitli folklorik danslar, sohbetler ve etkinliklerle
kutlanıyor.
|