GEZİYORUM
Efsaneleri
ile ünlü Kazdağı
İlk
güzellik yarışması burada yapılmış. İlk Güzellik kraliçesi
Afrodit burada seçilmiş.
Efsanevi Kazdağı'nın dili olsa da konuşsa. Kim bilir kaç
savaş yapıldı eteklerinde. Nice medeniyetler yaşadı. Yerlilerin
anlata anlata bitiremedikleri hikayeleri ile Evciler Köyü,
tadına zor rastlanır meyveler, yöresel tatlar ve de alabalıklar.
Yalnız burada yetişen "Kazdağı Köknarı".
Tarih, doğa ve lezzet içerikli bu geziyi uzun süre unutamayacaksınız.
Zirvesi karlarla kaplı Bin Pınarlı Kazdağı (İda Dağı). Efsaneye
göre dünyanın ilk güzellik yarışmasının yapıldığı ve ilahi
güzelliğin sembolü Afrodit'in seçildiği yer. Kazılardan
elde edilen bilgilere göre bir çok Truva savaşına mekan
olmuş. Topraklarının altında gün ışığına çıkmamış neler,
ne sırlar gizli. Dağın eteklerine kurulu Evciler Köyünün
sıcakkanlı, konuşkan yerlileri size civarın özelliklerini
bir bir anlatıyorlar.
Onlara sorarsanız Çanakkale, Balıkesir yolu üzerinden ulaşılan
Kazdağı'nın eteklerinde gördüğünüz tüysüz şeftali, üzüm,
kiraz, elma ve kestanenin tadını başka hiç bir yerde bulamazsınız.
Doğa'nın farklı güzelliği, hava ve suyun ürünlere etkisi
olduğu muhakkak. Yörede yetiştirilen hayvanların sütleriyle
yapılan, Ezine'nin keserken dağılmayan, tam yağlı beyaz
peynirleri de başta İstanbul olmak üzere piyasanın aranılan
lezzetleri arasında yer alıyor.
Yörede 20 den fazla mandıra bulunuyor.
Tüysüz şeftali üretimi ile ünlenen Evciler Köyü hakkında
bir dip not daha düşmek gerekirse Bayramiç ilçesine bağlı
olan köy, Türkiye'nin en çok içki tüketilen yerleri arasında
geliyor!
Truva'ya geçmeden önce suların coşarak aktığı Kazdağı Milli
Parkına yol alıyoruz. Burası fauna ve florasıyla bir doğa
cenneti. Ziyaretçiler yoğun kuş ve su sesi ile doğayı, cenneti
doyasıya yaşıyorlar.
Cennet
gibi
Milli Park, gökyüzünü göremeyeceğiniz kadar sık ağaçlar
arasında zirveden eriyerek akan kar sularıyla delicesine
coşan şelalenin kenarında.
Gerçek bir cennet dedirten güzellikteki doğa sığınağının
bir bölümü taraçalar üzerinde, diğer bölüm ise kanyon oluşturan
kayaların müsaade ettiği boşluklarına kurulan piknik masaları
üzerinde yaşanıyor.
Günübirlik piknik yapılabilen, çam, çınar kestane ve Türkiye'de
sadece bu yörede yetişen Kazdağı Köknarlarının arasında
ki yolda ilerleyenler bir süre sonra çağıl çağıl akan bir
dere ile karşılaşıyorlar.
Dere üzerindeki köprüyü geçince solunuzda alabalık tesisleri,
sağınızda alabalık restoranı bulunuyor.
Yoğunlaşarak duyulmaya başlayan su sesi sizi masa seçmekte
kararsız bırakacak kadar etkileyici mesire yerine çekiyor.
Manzarayı
yukarıdan, suyun akış yönünde başlangıcını görmek için girişin
sağındaki mağara yolunu takip etmek gerekiyor.
Önceki yıllarda kuraklık nedeniyle 4 yıl kadar süre suyun
gelmediğini belirten yöre sakinleri suyun bollaşması nedeniyle
tekrar eski günlerdeki su debisine kavuşmuşlar.
Dört gözlü mağaranın bir ucunun Edremit'e kadar ulaştığı
yine anlatılanlar arasında.
Köy gençleri suyun gelmediği yıllarda yaktıkları çıra ile
mağaradan içeri doğru 80 metre kadar gittiklerini daha sonra
çıranın havasızlık nedeniyle söndüğü için geri döndüklerini
belirtiyorlar. Çevrede gezip, fotoğraf çekecek manzaralar
küçük patika yollar bulunuyor.
Özellikle elma ve kiraz mevsimi olan Haziran ayının yöreyi
daha da güzelleştirdiği gözleniyor.
Her tarafta görülen uzun boylu dolgun gövdeli ağaçlar tarihe
"At Hilesi" olarak geçen tahta atın yapımında
kullanılan ağaçlar olarak anılıyor.
Güzellik Yarışması
Şimdi tarihin derinliklerine uzanıyor ve ilk güzellik yarışmasına
bakıyoruz.
Paris daha çocukken İda Dağına kaderiyle baş başa bırakılarak
terk edilir.
Dişi
bir ayı tarafından emzirilen ve daha sonraları İda dağında
çobanlık yapan Agelaos çocuğu bularak eve getirir. Çobanlık
yapan Paris dağın tertemiz havasını teneffüs edip, soğuk
sularını içerek gelişir.
Paris İda dağındaki mutlu yaşamını sürdürürken Olimpos'da
da bütün tanrılar şölen yapmaktadırlar.
Kavga Tanrısı Eris üzerine "En Güzele" yazılı
elmayı masanın ortasına atar. Zeus'un karısı Hera "En
güzeliniz benim" diyerek altın elmayı almak ister.
Afrodit itiraz ederek "Benden güzel kimse olamaz"
derken, Akıl ve zeka tanrıçası Athena da işe karışır ve
Zeus'tan hakemlik yapmasını ister.
En güzeli seçmekte zorlananZeus ise seçimi İda Dağında çobanlık
yapmakta olan Parisi'in yapacağını belirterek gönderir.
Ağaç
altında otururken üç güzelin yanına gelip niyetlerini açıklamasıyla
önceleri şaşıran Paris, Hera'nın Asya Kralı olma, Athena'nın
akıl ve başarı verme vaadine aldırmayarak, Afrodit'in kendini
güzel seçtiği takdirde dünyanın en güzel kadınının kendisinin
olacağını söylemesi üzerine Paris altın elmayı Afrodit'e
uzatır.
Böylece bütün tanrılar altın elmaya sahip olan Afrodit'i
en güzel tanrıça kabul ederler.
Bu şekilde efsaneye göre dünyanın ilk güzellik yarışması
İda dağında yapılmış olur.
Arkeolog İlhan Akşit'in "Batı Anadolu Uygarlığı"
kitabında böyle dile getirdiği yarışma alanından ayrılıyor
ve Çanakkale yolu üzerinden saparak kısa sürede ulaştığımız
Truva antik kentine geliyoruz.
Truva
antik kenti ören yeri
Truva Savaşının kazanılmasında büyük rol oynayan Tahta At'ın
simgesel yapılmış dev bir maketi ören yeri girişinde yer
alıyor.
Turistler at önünde fotoğraf çektiriyor grup rehberlerinin
verdiği bilgileri dinliyorlar.
Çocuklar ve meraklılar atın gövdesine çıkan basamaklarla
karın boşluğunda ki oturma gruplarında dinleniyor pencerelerinden
aşağıya bakıp kameralara poz veriyorlar.
At maketi yanında Truva'yı gösteren kent maketi ve panoda
yer alan fotoğrafları izleyip 90 metre uzunlukta, 6 metre
yükseklik, 5 metre eni olan IV Troya kent surları arasından
geçerek ören yerini gezmeye başlıyorlar.
Poligonal tarzda yapılmış olan surlardan dönünce dört köşe
planlı bir kule kalıntısı görülüyor.
Sur
duvarlarının arasında kalan kapıdan geçip merdivenleri çıkarak
sola dönünce ulaşılan noktada VII Truva evleri ile karşılaşılıyor.
Basamaklarla inilen kuyu, Athena Mabet yeri, II. Truva'nın
meşhur rampalı kapısı, dini alan, kurban kesme yeri, Hellenistik
devirden kalma sunak yeri, Roma hamam kalıntısı, taş köprü,
sunak yeri, at nalı biçimli tiyatro, mermer kitabeler, sütunlar,
mimari parçalar gibi bir çok kalıntıyı gören turistler geziye
başladıkları at maketi yanına gelerek buradaki çeşmede serinlemeyi
de ihmal etmiyorlar.
Tahta At hilesi
Troyalılar ile Akhalar yeniden savaşa girdiler iki ordu
harp nizamına girerek ovadaki yerlerini aldılar, insan,
hayvan ve demir sesleri birbirine karıştı.
Umutsuzluk içinde geçen günlerin ardından Tanrıça Athena
Odysseusa bir fikir öne sürdü. Bu fikir kocaman bir at yapımıydı.
Bu atın içine askerler girecek sonra da savaşı bırakıyorlarmış
gibi geri çekilecekler Troyalılara savaş hediyesi olarak
atı bırakacaklar, onlar bu atı şehirlerine aldıkları zaman
içine saklananlar inip şehrin kapılarını açacaklardı.
Fikir kabul edildi ertesi gün şafakta İda dağının yolunu
tuttular, tahta at için en uygun, en uzun çam ağaçlarını
kesip getirdiler.
Epeos adındaki usta dağ gibi kocaman, gemi gibi sağlam bir
at yaptı. Atın yapımına ayaklardan başlayan usta karın içine
saklanacak savaşçıların yerlerini yaparken hava
almaları için atın ağzını da açık bıraktı. Savaşçılar atın
içine girdi portatif merdiven toplandı, kapı içerden kapatıldı.
Ve atın yanına Sinon isimli biri bağlandı.
Diğer Akhalar çadırlarını toplayarak denize açıldılar. Bozcaada
(Tenedos) arkasında beklemeye başladılar.
Surlardan çıkan Troyalılar Akhaların karargah kurduğu boş
alanı gezerken tahta at'a rastladılar ve yanına bağlı Sinon'u
görünce sorguya çektiler, söylediklerine kanıp ve bu atı
şehre almazlarsa uğursuzluk olacağına inanan Troyalılar
kent surlarının bir kısmını yıkarak atı içeri aldılar ve
savaşın bitişini bütün gece içerek şenliklerle kutladılar.
İçkinin etkisiyle kendinden geçen Troyalı savaşçıların en
zayıf zamanında atın karnından inen Akhalar, açık denizde
bekleyenlere ateşle işaret verdiler, az sayıdaki nöbetçiyi
etkisiz hale getirip, kapıları açtılar.
Akhalar gecenin karanlığında gelmişler, yavaşça şehre girmişlerdi.
Binlerce yıllık kutsal şehir çıra gibi yanmaya başlamış,
evlerinden feryatla çıkanlar kılıçlarla öldürülüyordu...
Troya'nın yıkılışı tarih kitaplarında böylesine sürüp giden
bir vahşetin öyküsü olarak yer alıyor.
Günümüzde ise konuyla ilgili çevrilen filmler ise gişe hasılatı
kırıyor, Truva ören yeri meraklı turistlerin odak noktası
oluyor.
Truva
atının hayali şekli
Truva savaşlarının geçtiği dönemde heykel ve resim sanatının
bilinmemesi ve Truva atı ile ilgili geçmişten
günümüze gelen herhangi bir belge bulunamaması nedeniyle
gerek Truva'da gerekse filmde kullanılan atın hayal gücü
ile üretildiği belirtiliyor.
Savaşlardan 500 yıl sonra oyma ve resim döneminde yapılan
çanak, çömlekler ve surlar üzerindeki araştırmaların sonuçlarına,
hayal gücünün ilavesiyle ortaya çıkarılan at için Kültür
Bakanlığı bir proje hazırlamış.
Yüksekliği
12,5 metre olan Truva surları baz alınarak inşa
edilen atın, içine savaşçıların saklandığı sanılan gövde
kısmı oda haline getirilerek bu odaya çıkmak üzere bacaklardan
bir merdivenle karın bölgesine çıkış sağlanmış.
Kaz dağlarından getirilen çam ağacı kerestesi kullanılan
at maketi 1975 yılında ziyarete açılmış.
Dip Not: İç oda duvarları ziyaretçilerin anı yazıları ile
dolu olan tahta atın, içinde yangına karşı sigara içilmesi
de önemle yasaklanmış!
|