GEZİYORUM
Marmaris'in boğazı
"yalancı", su altı "gerçek"...
Marmaris; marinası, konaklama tesisleri,
eğlence hayatı, sahil yürüyüş bandı, restoran, bar ve kafeleriyle
dünyanın hemen her yerinden gelen turistleri yıl boyu ağırlayan
ünlü bir tatil kentimiz. Doğası, aktiviteleri ve animasyonu
bol olunca da haliyle hakkı yenmiş, adeta "beton kent" olmuş,
birçok ilden daha büyümüş ve kalabalıklaşmış.
|
Marmaris' in uzak bir köşesi var... Görünüşü boğazı andırıyor
ama, buranın boğaz olup olmadığını anlamak biraz güç. İşte
bu nedenle buraya "Yalancı Boğaz" deniyor.
Yapılaşma henüz yok, doğası bakir, daha sakin, daha esintili,
havası büyülü, gün batımı doyumsuz ve Marmaris' i tam karşıdan
seyrediyor. En uç noktada, Safranbolu evlerini anımsatan
görüntüsüyle müstakil villalardan kurulu Magic Life Oteli
yer alıyor. Bu çatı altında faaliyet gösteren " Türkiye
Sualtı Sporları"nda , can kurtarma, su kayağı ve paletli
yüzme federasyonuna bağlı rehber-balıkadamların kurdukları
"Cmas" adlı bir acenta yer alıyor.
Ekipte rehber-eğitmen ve balıkadam Ali Maosai, eşi Duygu
Sarmaşık Maosai ve rehber Şahap, su altında izinli bölgelere
geziler, dalışlar düzenleyip, balıkadam kursları veriyorlar.
Her
gün, saat 10.30' da tüm teçhizatla donatılmış dalış teknesi,
tura katılan sualtı gezginleriyle birlikte "Yalancı Boğaz"
dan yola çıkıyor.
Sol tarafta bulunan Cennet Adası ve karşı taraftaki Bedir
Adası geçildikten sonra, elbiseler giyiliyor.
BC yüzerlik dengeleyicisi ve regülatör elbisenin üzerine
monte ediliyor. Maske, gözlük, ağırlık kemeri takılıyor
ve dalışa hazır hale geliniyor.
Rehber-eğitmen Ali Mosai, dalış öncesi kısa bir bilgi veriyor
ve su altı haritasından kaç metrede nereye gidileceğini,
ne kadar kalınacağını ve neler görülebileceğini anlatıyor.
Bu arada "iyi misin?", "ters giden bir şeyler var", "havam
bitiyor", "aşağı inelim", "yukarı çıkalım", "yüz hava",
"elli hava" gibi el hareketleriyle yapılan su altı konuşma
dili, karada anlatılıyor.
10-12 litrelik tüplerin içinde, 200 atmosfer basınçla filtre
edilecek su buharı alınıp, tüplere doldurulmuş bildiğimiz
hava var.
Elbiseler, "pozitif yüzerlilikte" olduğu için, kurşun ağırlıklar
takılarak dalış sağlanıyor. Elbise ile vücut arasına çok
az miktarda su giriyor.
Bu su vücut ısısını dengeliyor.
Eğer astım, kulak-burun-boğaz, ciğer, tansiyon, kalp, şeker
gibi problemleriniz yoksa ve yeterince soğukkanlıysanız,
yanınızda gözlerinizi, hareketlerinizi, solunumunuzu kontrol
edecek rehberinizle, artık dalmaya hazırsınız!..
Balıkadam
Ali, dalış için tüm ekibi tekrar tekrar kontrol ediyor ve
suya atlayanlar, yeleklerindeki havayı boşaltıp, dibe doğru
uzanan gizemli yolculuğa başlıyorlar.
Bu arada her 1-1,5 metrede bir, burnunuzu sıkıp, kulaklarınıza
genzinizden basınç gönderme işlemini tekrarlıyorsunuz.
3-4 kiloluk eşkinalar, dik inen bir kayadan dönüşte karşınıza
çıkan Karagöz sürüsü veya sizi görünce hızla kaçan akya,
orfoz, lağos gibi balıkları görünce, su içinde bile gözleriniz
parıldıyor.
İki taşı birbirine vursanız, yüzlerce balık toplanıyor renk
renk görünüşüyle melenurlar, "çatal kuyruk" da denilen meraklı
kaşif balıkları, sizden korkmuyorlar. Hele birde dişi deniz
kestanelerinden bir kaçını kırıp içindeki havyarı ikram
ederseniz, balıklar onları sevmenize ve okşamanıza izin
veriyorlar... Üstelik nereden haber alıyorlar bilinmez,
bu ziyafeti kesinlikle kaçırmıyorlar. Bir anda yüzlerce
balık çevrenizi sarıveriyor ve suyun derinliklerinde, karadan
bu kadar uzakta hiç yalnızlık çekmiyorsunuz.
Ancak her bölgenin yapısı, karakteri, canlı türleri farklı.
Daha vahşi bir doğa arıyanlar için, ahtapot, müren ve köpek
balığı yavrularının bulunduğu zararsız yerler de var.
Bu saydıklarımız, Marmaris' in açıklarında, günübirlik teknelerin
uğrak yeri olan fosforlu mağaranın ilerisinde "üçüncü küçük
cep" olarak adlandırılan bölgede bulunuyor. Eğer su üstündeki
kayaların görkemli bir güzellikte su altına da indiği bir
adres isterseniz, o ihtişamlı kayaların bulunduğu koyun
ucundaki yarım adayı biraz geçmeniz gerekiyor. Buradan dalarak,
yaklaşık 18 m derinlikteki mağaralara ağzından girdiğinizde,
bir koridorda yol alıyorsunuz. Yüksek tavanlı holü geçtikten
sonra, deniz dibi mağarasının 6 m dibindeki çıkış ağzına
geliyorsunuz.
Dalış ekibi bölgeye gelince, mağaraya önce Ali giriyor ve
çıkışta bekliyor. Eşi Duygu ise diğer girişte tüm ekibe
yol gösteriyor ve en son girişi kendisi yapıyor. Mağaradan
aydınlığa çıkış müthiş keyifli ve heyecan verici.
Ağızda
teker teker görünen balık adamların toplanması ile, dönüşe
geçiliyor. Dibe doğru ton ton koyulaşan masmavi sular içinde
rengarenk dalgıç elbiseleri, maske, palet, yelek, aksesuar
ve "can dostunuz" oksijen tüpleri, denize bambaşka bir ahenk
katıyorlar.
Siz, seviyenizi ayarlayıp ya ekipten yukarıda yandan bir
açıdan yüzerseniz, en az bu renk cümbüşü kadar dikkatinizi
çekecek bir başka manzara ile karşılaşıyorsunuz.
Tüplerden regulatöre gelip kullanılan ve sabırsızlıkla su
seviyesine çıkan hava kabarcıkları. İşte bunların üzerinde
yüzmek, daha önce hiç tatmadığınız duygulara kapılmanıza
neden oluyor.
Bu tıpkı jakuzi de olmaya yada aşağıda birinin patlattığı
mısırların size doğru uçtuğunu seyretmeye benziyor.
Onları yakalamak istiyorsanız, bir çoğunu yakalıyorsunuz
da... suyun hacmini avucunuzda hissediyorsunuz. Hava kabarcıklarını
bir çocuğun balonu sıktığı gibi avucunuzun içine hapsettiğinizde
patlayıp dağıldıklarını görmek kesinlikle çok eğlenceli.
Hele onları zaptedemediğinizi fark edip çabaladıkça aşağıda
zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyorsunuz bile...
O anda tüm sorunlarınızı unutuyorsunuz. Adeta beyniniz yıkanıyor
ve dinleniyorsunuz. Kademe kademe suyun üst seviyesine yaklaştıkça,
su altındaki gerçeklerden su üstündeki gerçeklere dönüyor,
kendinizi rüyadan uyanmış gibi hissediyorsunuz.
Suyun altında aynı şartları paylaştığınız kişilerle kurduğunuz
dostluk ise hiç unutulmuyor...
|