GEZİYORUM
Uyuyan prenses,
Amasra
M.Ö. 12 yüzyılda kurulduğu söylenen Amasra, adını Pers prensesi
Amastris'ten alıyor. Amastris'in kendi adına kurduğu bu
yeni şehir, eşsiz güzellikteki sahili, iki koyu ve iki adasıyla
güneydeki tatil merkezlerini aratmıyor. Eski çağlarda uyuyan
bir prensese benzetilen Amasra'dayız.
Kente yaklaşırken çarpıcı bir manzarayla karşılaşıyorsunuz.
Enteresan bir coğrafya, Karadeniz'in birçok sahil kentine
parmak ısırtacak bir güzellik karşılıyor sizi. Keyifli bir
tatil vaat eden, bir bakışa sığmayan bu görüntü insanı heyecanlandırıyor.
Öyle ki, "İyi ki gelmişim, burada çok şey yapılabilir!.."
diyorsunuz.
Ayrılırken de hüzünleniyorsunuz.
Bir zamanların gözde tatil beldesi yeniden turizmde moda
olmanın mutluluğunu yaşıyor. Tur otobüsleri, özel araçla
gelen ailelerle dolup taşıyor...
Karadeniz masmavi göl gibi durgun, geri kalan her yer yemyeşil.
Tarihçesi
Fatih Sultan Mehmet'in "Bakacak Tepesi"nden ovaya doğru
şöyle bir bakıp "Lala Lala Çeşm-i Cihan bu mu ola" dediği
bu şirin tatil merkezinin yer aldığı yarımadanın, iki koyu
ve iki adası bulunuyor.
Adalardan birine kayıkla ulaşılırken, diğerine tek gözlü
Roma yapısı bir kemerle geçiliyor. M.Ö. 3. yüzyıla kadar
Sesamos adıyla bilinen kenti ilk olarak Hititler veya Gasgaslar'ın
M.Ö. 12 yüzyılda kurdukları söyleniyor.
Şimşir ağacı ihracatı yapan kent, Pers İmparatorluğu etkisine
girmiş. Persli prenses Amastris, kendi adına yeni bir şehir
kurmuş, bağımsız kraliçelik yapmış.
Daha sonraları kent Pontuslar'ın, Romalı ve Cenovalılar'ın
eline geçmiş. 1200'lerde kale ve kiliseleriyle ünlenmiş.
1460 yılında Fatih Sultan Mehmet Amasra'yı fethetmiş.
Bir kiliseyi camiye çevirmiş.
O dönemlerde "Uyuyan Prenses"e benzetilen Amasra, Osmanlılar
döneminde kadılık merkezi olmuş.
Kent, Anadolu'da bir benzeri görülmeyen Kuş Kayası anıtı,
muhtemelen Roma eyalet Meclis Sarayı olarak inşa edilen
"Bedesten", Roma imparatoru Claudius döneminde yapılan tek
gözlü Roma Köprüsü, kilise temelleri kalan Tavşan Adası,
9. yüzyılda yapılan kale içindeki Fatih Camii, İç Kale Mecsidi,
hamam, tiyatro ve mağaralarıyla bugün de ilgi çekiyor.
Amasra'da
neler yapılır?
Tarihi dokuyu yansıtan Amasra'da sokaklar, binalar temiz
bir görünüm sergiliyor. Tüm Karadeniz sahilinde sık sık
rastlandığı gibi, kısa boylu süs köpekleri var. Öncelikle
söylemekte yarar var, yaz kış akşamları serin oluyor.
Limandan
tekne kiralayıp çevre gezilerine çıkabilirsiniz.
Örneğin Bedri Reis ile 45 dakikalık tur kirası 4-5 milyon
lirayı ödeyerek, mendirekten dönüp Venedik misali köprü
altındaki tünelden geçip küçük limana ulaşınca kraliçenin
denize girdiği yer olarak bilinen doğal havuzu ve Direkli
mevkii önündeki havuzun kayalara oyulmuş basamaklarını görebilirsiniz.
Gri, beyaz, siyah tavşanların yaşadığı Tavşan Adası'na çıkabilir,
mağaralara bakıp, kale ve sur duvarlarını fotoğraflayıp
denizden Amasra'yı seyredebilirsiniz.
Geziye katılanların birçoğu büyük tekne tutup, göbek atıp,
oynayarak gidip dönüyorlar. Belli ki yolculuk oldukça keyifli.
Çay bahçeleri, cafe-bar ve bol ağaçlı sahil parkı seyir
terasları var.
Kırmızı elma gibi batan Güneş
Güneş batışının en güzel izlendiği yerde yöre halkı "Güneş
denize kırmızı elma" gibi batar diyor.
Gün boyu mendirekte en şık kıyafetleri ile arz-ı endam eden
genç kızlar, akşam olunca güneşi en içten söyledikleri şarkılarla
uğurluyorlar.
Limandaki dalgakıran su sporu için durgun bir deniz sağlarken,
adeta bir podyum görevi de görüyor.
Aracını park edip üzerindeki elektriği yürüyüşle atanlar,
bisiklete binenler, balık tutanlar, köpeğini gezdirenler,
yelken yarışlarını, tekneleri çekirdek yiyerek seyredenler,
temiz hava alıp hazım yürüyüşüne çıkanlar ve benim gibi
manzaraların ve mendireğin üzerine yapılan resimleri fotoğraflayan
her yaştan insanlar.
Köprü bağlantılı adaya geçip evleri görmek, Küçük Liman'ı
tepeden gören seyir teraslarında yalnızlığı yaşamak, restore
edilen kiliseden bozma camiyi görmek Amasra'da yapabileceklerinizden
bazıları.
Bir de müze var, içinde Roma, Bizans, Osmanlı dönemi gözyaşı,
koku şişeleri, pişmiş topraktan kap ve çömlekler, mutfak
eşyaları, mezar taşları, lahitler, amforalar, mermer yılanlı
Stel sağlık tanrısı, heykel ve etnoğrafik eserler barındırıyor.
Çekiciler
Çarşısı
Sıra geldi alışverişe... En sona sakladım... Buyrun Amasra'nın
en ünlü sokağı "Çekiciler Çarşısı'na.
El tezgahlarında ileri geri çekerek tahtayı, ağacı şekillendirirlermiş.
"Çekiciler" ismi oradan geliyor.
Çarşıda her türlü ağaç işi eşya satılıyor, birkaçını sayacağım.
Dik duran yayık fıçısı, dekoratif bir bastonluk ve şemsiyelik
olmuş.
Tahta salata tabakları, gemiden otomobile tahta oyuncaklar,
maketler, biblolar, gazetelik, ekmeklik, sehpa, sandalye,
tabure, aynalık, şimşir kaşıklar, hasır eşyalar ve tahta
takılar.
Bitki
tohumundan kolye
Mustafa Tercan ve eşi, takı işini geliştirmişler. Çevredeki
Akasya ve patlak ağaçlarının tohumlarından kolye, bilezik,
küpe yapıyorlar.
Kıskandıracak güzellikteki takıların takımı 3 TL den başlıyor.
Ceviz kabuğundan helikopter, deniz minaresinden kalyon,
vernikli iskorpit balığı kafasından biblolar, kalp şeklinde
ve üzerinde bir kaplumbağa olan "dilek sofrası" biblosu,
İtalya'ya bile ihraç ediliyor.
Amasra son yıllarda katıldığı fuarlarda kendilerine özgü
salata çeşitlerini ön plana çıkarıyor. Özellikle organik
sebzelerden hazırladıkları zengin çeşitli salatalar, özel
soslarla tatlandırılıp, ustanın mahareti yaratılıcığı ile
kesilip, biçimlendirilerek şekilleniyor. |