GEZİYORUM
Muz
Kokulu Antik Kent Anamur
Antalya'nın
ilçesi Gazipaşa'yı sahil
yoluyla doğuya doğru bitirdiğiniz anda Mersin il sınırları
içine Kaledran muz denizi ile giriyorsunuz.
Bir tarafınız Akdeniz, diğer tarafınız Toros Dağları, sağlı
sollu muz bahçeleri arasında, görsel lezzeti fazla olan
bir güzergâhla muz meyvesinin vatanı Anamur'a yaklaşıyoruz.
Anamur'a
gelirken ilk gördüğümüz ören yeri Anemurium antik kenti
oluyor. Eski Anamur olan bölge, günümüzde antik kent olarak
gezilirken bir yandan da antik kentle bütünleşerek denizin
tadını çıkaranların mekânı olarak rağbet görüyor.
Bir buçuk km boyunca uzanan sur kalıntıları, su kemerleri,
konutlar, nekropol alanı, odeon, tiyatro, kilise yapıları,
halk hamamı günümüze gelebilen eserler arasında görenleri
ihtişamları ile büyülüyor.
İlçe merkezine doğru yola devam edenleri bu defa kavşakta
bir kadın heykeli
omzunda tuttuğu kangal muzlarla karşılıyor.
Meydanda soldan içeri girenleri Anamur ilçe merkezine, sağdan
denize dönenlere sahile yol gösteriyor.
Her iki tarafında kendine has özellikleri ve de güzellikleri
bulunuyor. Usuldendir diyerek biz de gezimize sahilden başlıyoruz.
Oldukça temiz bir ilçe olan Anamur sahilinde kilometrelerce
geniş kumsallı plajlar uzanıyor. Dünyanın en güzel renkli
ve en temiz denizlerinden birine sahip olan Anamur'da kıyı
boyunca sahilden, denizden yararlanmaya gelenler için konaklama
tesisleri, restoranlar, akşam saatlerinde trafik girişine
kapatılan bir yürüyüş güzergâhı yer alıyor.
Sahili ikiye ayıran dikine iskele, kendisine bağlanan günübirlik
geziler için bekleyen tekneleri ağırlıyor.
Biraz gerisinde Anamur Turizm Derneği yer alırken ziyaretçileri
bilgilendirip yönlendiriyor, daha da gerisinde Anamur Müzesi
bölgenin tarihini gözler önüne seriyor.
|
Sahil yoluna devam ediyor ve karşımızda tüm görkemiyle Mamure
Kalesini buluyoruz. Yalı kale asırlardır Akdeniz'in dalgalarına
karşı koyarken bugün bile hala görev yapabilecek sağlamlığı
ile zamana meydan okuyor.
Anamur Mersin karayolu üzerinde ve Anamur'a 8 km mesafede
bulunan üç bölümlü kalenin içinde 39 kule, bir cami, bir
hamam ile kale içi gezilerde burçlara çıkıp, surlar üzerinde
yürüme imkânı bulunuyor.
Mamure Kalesinin 300 metre kadar açığında ise "Martı Adası"
denilen küçük bir kara parçası görülüyor.
Ada içinde tatlı su pınarının bulunması nedeniyle martıların
mesken tuttuğu ada için anlatılan birçok efsane içki masalarında
sohbet konusu olmaya devam ediyor.
(Efsaneye göre kale komutanın kızı bir gence âşık oluyor,
birbirlerine ulaşamayan kız ile genç arasında ki
mektupları bu adada yaşayan martılar taşıyor. Önceleri evliliğe
karşı çıkan babasından nihayet evlenme iznini alan kızın,
gence gönderdiği son mektubunu martılar bu adadaki suya
düşürüyorlar, mektup kayboluyor, müjdeli haber gence ulaşamıyor,
martılar hala bu küçük adada bekliyor olmaları suya düşen
mektubu arıyorlar ifadesiyle yorumlanıyor).
Mamure kalesinin yol tarafında pansiyon ve oteller, restoran
ve kır lokantaları hizmet verirken biz sahil yolumuza devam
ederek hafif bir rampa çıkıyor, Kalenin görkemli görüntüsünü
bir de tepeden seyrediyoruz.
Pullu Orman Kampı ve sahil tarafında devamında Mağidus liman
kentini, biraz ilersinde Toslaklar Koyunu görüyoruz. Günübirlik
kullanım alanı olarak değerlendirilen Toslaklar Koyunda
çeşitli kır lokantaları kamp sahaları bulunuyor.
Kum zeminli, korunaklı, sığ koyun en büyük özelliği ise,
koy hiç mi hiç dalga tutmuyor.
Yolun 500 metre içersinde kalmasıyla pek dikkat çekmeyen,
tatilcilerin huzurlu ve sakin gizli cenneti, kışın doğu
rüzgârı, yazın çiğ yeli denen hafif esinti alıyor. Nisan,
Kasım arası tatil severleri, kampçıları ağırlıyor.
Toslaklar Koyu karşısına rastlayan bir başka koyda ise oldukça
şaşırtıcı bir ağaç görme imkânı bulunuyor. 34 yaşında
olup İsrail Kauçuğu olarak anılan devasa büyüklükte ki ağaç,
Türkiye'de örneği olmayan çok farklı yapısıyla hayret uyandırıyor.
Yurt dışından getirilip sadece üç yere dikilen ve diğer
ikisinin akıbeti bilinmemekle beraber Toslaklar Koyunda
ki üçüncü ağacı uzmanlar "Türünün en büyük ağacı, korunması
gereken anıt ağaç olarak" değerlendiriliyor.
Garip gövde yapısının yanı sıra, denize doğru yatay yayılan
kökleri ile şaşırtıcı dallara sahip olan ağacın bir başka
özelliği ise, yaprakları altında oturanlara rüzgârı vantilatör
gibi üflüyor olması! Ağacın küçük, tatlı, incir lezzetinde
siyahlaşınca yenebilen meyveleri de bulunuyor.
Yola devam dağ tarafında bir başka kale, bu defa çift sıra
inşa edilmiş surlarıyla dikkat çekiyor, adı Softa Kalesi.
Oldukça yüksek, gün batımını en son gören bir noktada, çevreye
hâkim manzarası bulunduğu yere imrenme duygusu uyandırıyor.
Yolumuz üzerinde bir başka cennet olan Bozyazı bulunuyor,
biz Bozyazı'ya geçmeden önce geri dönüp Anamur ilçe merkezini,
Toros'lara doğru tırmanırken gerçekten görülmesi büyük zevk
veren değerleri gezecek yazı sonunda Bozyazı'ya tekrar döneceğiz.
Anamur'da arayan gözlerle bakarsanız birbirinden farklı
güzellikte sivil mimari evler ilginizi çekecek. İki ve üç
katlı olarak yapılmış asırlık ve daha fazla yaşlı evlerde
ortak özellik cumbalar, çıkmalar, silindirik, kare tabanlı
konik şapkalı bacaları ile kerpiç, ahşap malzeme kullanılarak
yapılmış olmaları. Zeminde ahır üzerine iki katlı yapılarda
üst katlar oturma yerleri orta sofadan köşelerdeki odalara
açılan kapılar, birbirini dik kesen haç planlı sofalar.
Yörede "Köşk" olarak adlandırılan yapıların tavan göbekleri
köşeler, yüklük, dolap, ayna kenarları, ince çıtalarla Barok
şekilde dekore edilmiş. Tavan ve duvarlar bitki ve hayvan
figürleri ile süslenmiş.
Her
biri kendi türünün emsalsiz güzellikte ender kalmış değerlere
sahip olan Köşk, Konak, Dam, Sayvanlar, acil önlem alınmasa
yakında bir bir kaybolmaya mahkûm görünüyorlar. Sihirlitur
gelecek kuşaklara gösterebilmek, yaşatabilmek amacıyla
bu evlere sahip çıkılması amacıyla harap durumdaki evlerden
örnek sunmayı görev sayıyor.
Anamur ilçe merkezi sivil mimari özellikleri dışında capcanlı
ve renkli bir yaşantıya sahne oluyor. Eğer pazarın kuruluş
gününe denk geldiyseniz Anamur'da tam anlamıyla renk cümbüşü
içinde kaybolabilirsiniz.
Akdeniz
güneşiyle nar gibi kızarmış domatesler, dalından henüz kopmuş
çarliston biberler, karpuzlar, muzlar, yeşilden de yeşil
fasulyeler, kadife görünüşlü patlıcanlar neredeyse bir yazlık
alıp Anamur'a yerleşmeyi düşündürecek kadar albenili görünüyorlar.
Hiçbir şey almasanız bile bolluk ve bereket emsali Anamur
pazarını gezmek, yöresel ürünleri görmek zevk veriyor. Pazarın
gediklileri yazlık şortları ile geliyor, pazar çantalarını,
poşetleri dolduruyor, yazlıkların ihtiyaçlarını ekonomik
fiyatlarla karşılıyorlar.
Artık ilçe merkezinden ayrılıp önce bir mağara gezisine
sonra da Dragon Çayında bizi bekleyen sürprize gideceğiz.
Köşekbükü Mağarası
Anamur Otogarından şehir merkezine çıkarken ilk ışıklardan
sola dönüyor, Belediye yolunun bittiği yerden Anamur'un
kuzey doğusuna, Ovabaşı Köyüne doğru 9,5 km yol alıyoruz.
225 yıllık geçmişi olan mağaranın astım ve bronşite iyi
gelen havası ile doğurganlık yarattığı inancının hâkim olması
nedeniyle kısır kadınlara da tavsiye ediliyor. Köşekbükü
Mağarasının 500 metre kare alanı içinde üç bölüm bulunuyor.
Birinci bölüm şifa bölümü. Damlayan su birikintilerinden
oluşan bu bölüm sarkıt ve dikitlerle biçimlenmiş.
Nem oranı % 60, ısı 18 derece, basınç 761 smm. İkinci bölüm
Huzur Bölümü olarak anılıyor. Yelpaze şeklinde sarkıtlar
ve heykel şeklinde dikitlerle iki galeriye ayrılıyor. Oldukça
sakin olması bu ismi almasına neden olduğu belirtiliyor.
Flaşsız fotoğraf çekmeye pek de müsait olmayan ama ışıklandırılmış
ve rahat yürünebilir bir gezi galerisine sahip olan mağara
girişine yerli turist bir TL, yabancı turist iki TL ödüyor.
Sevgi Su Parkı
Anamur'a 20 km uzaklıkta bulunup asfalt yolla ulaşılan Çaltıbükü
Köyü tam anlamıyla dinlendirici eğlenceli bir su parkı niteliği
taşıyor. İsterseniz günübirlik kullanım alanı olarak mesire
yeri gibi piknik
yapabiliyor, su kaydıraklarına çıkıp 30 km uzaktan doğup
gelen Dragon çayına kayarak girip serinliyor, kiremitte
hazırlanan balıklardan yiyebiliyor, isterseniz bu tatil
zevkini uzatmak için pansiyonda konaklama yapabiliyorsunuz.
Dragon çayında yüzmenin yanı sıra, kayıkla dolaşmak kürek
çekmek elektrik üreten değirmeni görmek, çevrede geziye
çıkmak gibi imkânlar bulunuyor. Yemekleri "Ne Yenir" bölümünde
anlatmak üzere Sevgi Su Parkı'ndan ayrılıyor bir başka mola
yeri olan tarihi Ala Köprüyü görmeye gidiyoruz. Anamur Ermenek
karayolunun 13. km sinde yer alan köprü 19.65 metre açıklığı
ile tek gözlü olup antik taş yapısıyla hala kullanılıyor.
54 metre uzunluktaki köprüyü orta tepe noktada araçlar sert
bir dirsekle aşıp karşı tarafa geçiyorlar.
|
Altta ise piknik yapanlar, ördeklerle beraber Dragon Çayında
yüzenler, balık tutanlar vakit geçiriyor, araçlarını park
edenler, kırlokantalarında serinliğin tadını yemeklerle
bütünleştiriyorlar.
Dragon Çayı 20 km sonra Anamur'da denizle buluşuyor, içinde
balıkçı ve gezi tekneleri dolaşıyor. Çay, Çaltıbükü'nde
gördüğü ilgi nedeniyle denize alternatif rakip gibi sayılıyor.
Yaylalar yaylalar
Anamur ve Bozyazı'dan ulaşılan yaylalarda ise bambaşka bir
hayat yaşanıyor. Sahil kesimine göre deniz seviyesinde 1000
metre den fazla yükseklikte bulunan yaylalar, serin havasıyla
yaz sıcağından kaçanların gözde mekânları sayılıyor.
Asfalt
yollarla virajlı ve yokuşlu olmasına rağmen çabuk ulaşılan
yayla köyleri manzaraları ile de cazip görünüyor.
Halkalı, Abanoz yaylarında hızlı bir yapılaşmanın olduğu
gözleniyor. Karaçam, kızılçam, sedir, köknar, ardıç, meşe,
şimşir, çınar, Akdeniz'e özgü makiler le kaplı alanlarda
sincapların eşlik ettiği yolun sonunda ilginç kaya yapılı
ile dev mağaralar, su pınarı, su değirmeni, toprak, kerpiç
köy evleri, çeşitli kalıntılar ilgi çekiyor.
Kır kahveleri, oğlak kavurma yapan lokantalar yaylanın bünyesinde
saklı özellikleri, kendilerine has misafirperverliklerle
sergiliyorlar.
Bozyazı
Demir direkli saat kulesinden sahil kesimine dönünce, önce
pazaryeri sonrada Bozyazı Çayında zaman içersinde yıkılmış
antik köprünün yerine inşa edilmiş yenisi üzerinden geçerek
Bozyazı sahiline ulaşılıyor.
Yazlık villaların yanı sıra sahilde önce birkaç eski ev,
mimarisi, özellikle baca yapıları ile dikkat çekiyor.
Ana karanın en uç noktasında yer alıp, üzerinde antik kalıntılar
barındıran Nagiduda Adası, Nagidos adıyla bölgenin en eski
kentlerinden biri olma özelliği ile tanınıyor. Adayı sahile
bağlayan ince yolun her iki yanı ise günümüzde plaj olarak
kullanılıyor. Arka planda yer alan harap durumdaki antik
taş yapılar ise turizm için umut vaat ederken, kendilerine
uzanacak yardım ellerini büyük bir sabırla bekliyorlar.
Aydıncık
Anamur'a
Anemurium antik kenti ile girmiştik yine bir antik kent
olan Kelenderis ile çıkıyoruz. Aydıncık ilçesi içinde bulunan
Kelenderis, güney Anadolu kıyılarının en iyi limanlarından
biri olarak anılıyor.
Günümüzde aynı alanda yapılmış bir marina, çevresinde dangalak
ağaçları, yamacında ise halen kazı çalışmalarının sürdürüldüğü
antik alan bulunuyor.
Sur kalıntıları, liman hamamı, Roma çağı tiyatro, antik
mezarlar görülebiliyor.
Kelenderis anıtsal mezar ise Aydıncık'dan Silifke yönüne
giderken sola ayrılan yolun 100 metre içinde apartmanlar
arasında yer alıyor.
3 ana bölümden oluşan anıtın asıl mezar odası, şimdi toprak
altında olan alt katta bulunuyor.
Korumak amacıyla etrafı tel örgüyle çevrili olan dört ayaklı
Roma Çağı anıtsal mezarın piramidal çatısı, bugün yok olan
tepesinde taç biçimli korint başlığın yer aldığı belirtiliyor. |