GEZİYORUM
Çanakkale'de
boğaz havası
Çanakkale
ve İstanbul, pek çok açıdan birbiriyle benzerlik gösteren
iki büyük il. Her ikisi de İki kıtada yer alıyorlar. İkisi
de boğazları ile ünlü. Ve ikisi de tarihi eserleri, kültürel
değerleri ile gurur duyuyor.
Randevular saat kulesi çevresine verilir. Beklemeler burada
yapılır, sonra da buluşma gerçekleşir ya, biz de Çanakkale
Saat Kulesi altında yine sizlerleyiz. İngiliz savaş komutanının
dediği gibi Çanakkale, savaşın mağlupları için "Geçilmez"
kelimesi ile özdeşleşmiş bir ilimiz.
Gezimize ünlü Saat Kulesi'nden başlıyoruz.
İskele
Meydanı ve Saat Kulesi
İskele yanındaki kule 1896 yılında Çanakkale mutasarrıfı
(Sancak beyi) Cemil Paşa tarafından yaptırılmış. Kenarları
4.5 metre uzunluğunda kare planlı yapıda, pembe renkte granit
taşı kullanılmış. Beş katlı 20 m yükseklikteki kulenin güney
cephesinin dördüncü katı saat odasına ayrılmış. Çanın bulunduğu
beşinci katın üstü de kurşun kaplı bir kubbe ile son buluyor.
Saatin finansmanı için Levanten tüccarlarından İtalyan asıllı
Vitalis Gaptirole 10 bin altın verdiği de söyleniyor.
Kulenin kuzey yönünde bir çeşme ve üzerinde kitabe yer alıyor.
Aslında bir saat kulesi de Gelibolu'da Hükümet Konağı yanında
Sultan II. Abdülhamid'in 25.tahta çıkış yıldönümü şerefine
1901 yılında inşa edilmiş. Ne varki Çanakkale Savaşları
sırasında yerle bir olan Gelibolu saat kulesinin beş katlı
16 metrelik görüntüsüne eski fotoğraf ve kartpostallarda
rastlanabiliyor.
Saat Kulesi'ni anlattığımız için bir çırpıda Gelibolu yakasına
geçmiş bulunduk. O halde yola buradan devam ediyoruz...
Çanakkale ve İstanbul, pek çok açıdan birbiriyle benzerlik
gösteren iki il. İki kıtada yer alıyorlar. İkisi de boğazları
ve boğaz havasıyla ünlü.
Ve ikisi de tarihi eserleri, kültürel değerleri
ile gurur duyuyor, dedim ama, ne yaparsanız yapın, hatta
Çanakkale'ye Disneyland'ı taşıyın asla İstanbul olmuyor.
Nedeni ise...
Keşan ilçesini döner dönmez Çanakkale il sınırlarına girdiğinizde,
sizi kucaklayan, çevrenizi saran mistik hava ve binlerce
şehit verilen kutsal topraklar, eşine ender rastlanan bir
evsahipliği içinde, adeta huşu duymanızı sağlıyor. Bu içinizde
hissedebileceğiniz, toprağa ayak bastığınızda tabanları
harekete geçirip, kalbi, beyni, kan dolaşımını etkileyen
bir duygu...
Yol boyunca rastladığımız siperler, sığınaklar, şehitlikler,
anıtlar, müzeler savaşın izlerini dolu dolu yaşamanızı sağlıyor.
Gelibolu
Denizi gördüğünüz ilk
an Koru dağlarından inmeye başlıyorsunuz.
Bu inişte Saroz körfezini ve temiz deniz göstergesi olan
ahtapotların Haziran ayında çevresinde yavrulamaya geldikleri
Üç Adalar'ı sağınızda bırakıp, Gelibolu'ya ulaşıyorsunuz.
Dünyada Gallipoli adı ile kurulmuş 13 şehirden biri olan
Gelibolu, Saroz körfezi, doğa harikası anıt kayaları, havası
ve deniz ürünleri çeşitliliğiyle, büyüleyici güzellikteki
Gelibolu Milli Parkı'nın başlangıç noktasını oluşturuyor.
Avrupa'daki ilk Türk şehri olma özelliğine sahip Gelibolu,
Osmanlılar'ın da ilk kaptan paşalık eyaleti olmuş.
Dünyanın en eski haritacılarından coğrafyacı, denizci, bilgin
ve amiral Gelibolulu Piri Reis'in kentinde halen müze olarak
kullanılan Osmanlı yapısı camiler ve türbeler, görülebilecek
tarihi eserler bulunuyor.
|
Gelibolu'dan
karşı yakaya, Lapseki'ye feribotla geçme imkanı var, ama
şimdi geçmiyor ve Eceabat yönünde Milli Park'a doğru ilerliyoruz.
Eceabat'a 6 km kala, Yalova sapağına ayrılan yol, bizi
Bigali köyüne getiriyor. Gelibolu gezisi sırasında önemli
uğrak noktalarından biri olan Çamyayla Köşkü de, bu köyde
yer alıyor.
Atatürk 1915 yılı Çanakkale Savaşı sırasında Bigali Muhtarı
Hüseyin Ağa'nın evini karargâh olarak kullanmış. 15 gün
süren taarruz planını bu evde hazırlamış. İki katlı yapının
üst katı Atatürk'ün yatak odası, çalışma odası ve yaverlere
ayrılmış. Girişte de yemek odası ve kiler bulunuyor. 1915'te
zafer sonrası sahibine geri verilen evin 1969'da Atatürk
Müzesi olarak düzenlenmesine karar veren komite, 1973'te
Kültür Bakanlığı'na devretmiş ve müze olarak kullanıma
açılmış.
Müzede Atatürk'ün çalışma odası, sivil eşyaları ve etnoğrafik
eserler,
o dönemin dekoruyla sergileniyor. Tel: (0-286) 839 72
62
Bigali
köyünden Anafartalar köylerine yol alanları, ürkütücü
ve gizemli yalnızlığı ile Büyük Kemikli Burnu, bu bölgeye
has doğanın şaşırtıcı sürprizi ile karşılıyor. Kaptan
Cousteau'nun "Kendi kendini temizleme özelliğine sahip
üç denizden biri (Lodosta getirdiğini, poyraz rüzgarlarıyla
götüren deniz)" dediği Saroz kıyıları, yılların ve rüzgarın
aşınımına uğramış ilginç kayalar ve yüzey şekilleriyle
dolu.
Özellikle de İngiliz aynası mevkii, rüzgarın kayaları
dantel gibi işlediği olağanüstü görünümler sergiliyor.
Kıyıların rüzgarın kum tanecikli anaforu ile delik deşik,
hatta elek olmuş kayaların yanı sıra, her koyun derinliklerinde
yatan savaş batıkları ve tepelerdeki fosil kalıntıları
belleklerde iz bırakıyor.
Kabatepe tanıtım merkezinde sergilenenler, Türk, İngiliz,
Fransız askerlerine ait olan şehitlik ve mezarlıklar,
savaş artıklarının, silahların görüldüğü Arıburnu Şehitlik
Müzesi ve çıkarma yapılan koylar savaşı hissedeceğiniz
yerler arasında bulunurken, Eceabat iskelesine varıyoruz.
Feribotla
Çanakkale'ye ikinci geçiş noktasından biraz daha ilerleyip
tüm görkemiyle denizden daha da güzel görünen Kilitbahir'e
geliyoruz.
Kilitbahir
1452 yılında Sultan Mehmet tarafından yaptırılan kaleye
yukardan gelen gemiler geçit parası ödedikleri için, denizin
kilidi anlamına gelen "Kilitbahir" adı verilmiş.
220 metre boyu ve 120 metre eni ile üçgeni andıran kale,
dış kale duvarları, iç kale duvarları ve iç kale olarak
üç bölümden oluşuyor.
Yolun devamında Seddülbahir, Seyit Onbaşı Anıtı, Arı Burnu
Şehirliği, Ertuğrul Tabyası, Mehmetçik Feneri daha neler
neler var.
Detayları Gelibolu bölümünde anlatmak üzere, 3-5 araç
taşıyan dolmuş motorlarının geçiş noktası Eceabat'tan
Çanakkale'ye geçiyor, bu defa başlangıç noktamız olan
Saat Kulesi'ni takip ederek boğaza paralel ilerleyip bir
başka müzeye geliyoruz.
Çanakkale
Çimenlik Kalesi
Savaşta kullanılmış çeşitli topların ve gemi maketlerinin
sergilendiği görmeye değer parkta, en çok ilgi çeken,
Nusret mayın gemisi.
Özellikle çocukların heyecanla gemi içinde dolaşıp gezebildikleri
alan, Çanakkaleliler'in hafta sonunu geçirdikleri yürüyüş
ve dinlenme yerleri. Ege'den kopup süzülerek gelen, oksijeni
bol, deniz kokulu ve ferahlık veren rüzgarı ciğerlerinizde
doyasıya hissedebileceğiniz yerde Çimenlik Feneri de yer
alıyor. Çimenlik Kalesi içinde Fatih Sultan mehmet tarafından
yaptırılmış fatih Camii yer alıyor.
Caminin biraz arkasında ise gerçekleşmiş bir mucize görülüyor.
18.Mart.1915 yılında İngiliz donanmasına ait Queen Elizabeth
zırhlısından atılan 38 lik patlamamış top mermisi kale
suru içinde iki metre ilerlemiş ve patlayamadan gömülüp
kalmış!
Tüğler ürpertici tabloyu üç beş basamaklı merdiven sahanlığında
görebiliyorsunuz. Kalenin
kapalı salonlarında savaşta kullanılmış silahlar mühimmatlar,
haritalar, dökümanlar sergileniyor.
Çanakkale'den Kepez'e doğru çıkarken ise heykeller, toprak
kap ve amphora gibi eserlerin sergilendiği Çanakkale Müzesi
var.
Çanakkale gelişiyor
Anzakların
Çanakkale'ye gelişleri, çeşitli yayınların, filmlerin
etkisi ile son yıllarda Çanakkale daha da gelişme göstermiş.
Yollar renkli parke taşları döşenmiş, çevre düzenlemesine,
temizliğe önem verilmiş, alış veriş mağazaları, hediyelik
eşya dükkânları, butikler, kuyumcular, takı satıcıları
ve otellerin sayılarında önemli sayıda artış olmuş.
Liman caddesi zevkli yürüyüş ve dinlenme imkânı sunarken
İstanbul Boğazının gözde sahillerini aratmayacak güzelliklere
kavuşmuş.
Sahil
boyunca hizmet veren kafeler, restoranlar, çay bahçelerine
oturanlar, Anadolu yakasından Avrupa kıtasını seyrediyor,
tertemiz boğaz havası alıyorlar.
Çanakkalelilerin henüz iki kıtayı bağlayan boğaz köprüleri
yok ama sık sık kalkan feribotlar, motorlarla karşıya
geçme imkânı da buluyorlar.
Gelibolu'yu gezip gelen veya Avrupa'dan Selçuk ta ki Meryem
Anaya gitmek üzere Ege sahili Haç yolunu kullanan turist
otobüsleri, İzmir yolcuları feribotlarla taşınanarak liman
çevresine geliyorlar.
Tatlı bir telaş yaşanan çevrede turistlerin meraklı bakışlarla
seyre daldıkları, birçoğunun Çanakkale liman kıyısına
konulan Troy filminin tahta atını görmek için sabırsızlandığı,
yanında anı fotoğrafı çektirdikleri gözleniyor.
Gece spotlarla aydınlatılan tahta atın çevresinde Troy
antik kentinin cam korunaklı maketi, biraz ilerisinde
ise güneş saati görülüyor.
Ağırbaşlı Kent Çanakkale
Ağırbaşlı kent Çanakkale'de, eğlence de ağırbaşlı olup,
çevreyi rahatsız etmiyor. Bilhassa modayı yakından takip
eden şık giyimli genç kızların ve beylerin rağbet ettiği
sahil boyunda, lokaller, kafeler ilgi odağı oluyor. Gecenin
geç saatlerine kadar tek başlarına genç kızlar, soğuk
biralarını boğaza bakarak içebiliyorlar. Ortada dilenci,
gaspçı, tinerci görünmüyor, resmi elbiseli polis de görünmüyor.
Gece karanlığında boğaza giriş yapan turist gemisi varsa
herkes kalkıp sahile yaklaşıyor, kimi kamerasına kimi
telefonuna turist gemisinin geçişini çekiyor.
Kayıklar, motorlar, yatlarla renklenen sahil boyunca yürümenin
yanı sıra, faytonla gezme imkânı da bulunan Çanakkale'de,
tarihi kentin ara sokaklarına daldıkça tarihe tanık eski
camiler, ekmek fırınları, sivil mimari ev örnekleri, hamam
gibi kent dokusu yakından görülebiliyor.
Truva
Atının süslediği sahilde bir de yöreye has hediyelik eşyaların
satıldığı seyyar pazar bulunuyor. Çanakkale gezisinde
mutlaka standlara bakılıyor, takılar, maskotlar, anıtların
bibloları satın alınıyor.
Sonik
Kuyular
Çanakkale İskele Meydanı'nda son yıllarda dikkat çeken bir
yenilik de "Sonik Kuyusu" olmuş. Söylenenlere
bakılırsa bu kuyunun başına gelen bir yabancı çok uzaklarda
ki yakınlarıyla bu kuyudan konuşabiliyor, konuşulanları
da duyabiliyormuş. Rivayet kısa sürede yayılmış ve bu sayede
kuyunun başı, ortaya atılan tezin doğruluğunu test eden
çoğunluğu Çanakkale Üniversitesi öğrencileri olmak üzere
herkes tarafından dolup taşmaya başlamış. Gerçekten de sessizliği
yakalarsanız kuyudan gelen bazı akustikli konuşma sesleri
duyulabiliyor.
Sonik Kuyular Avusturalyalı sanatçı Allan Giddy tarafından
yapılmış, eserde amacın iletişim olduğu, aynı kuyulardan
Yeni Zellanda ve Avusturalyada da bulunduğu, kuyu içine
elektrik ve internet sistemi yerleştirildiğini bu sayede
Sidney ve Wellington Çanakkale'ye bağlanmış olduğu belirtiliyor.
Truva
Atı, Peynir Helvası
Çanakkaleye'ye
gelip te mutlaka alınan hediyeliklerin başında Truva Atının
seramik biblosu ve at başlı vazolar gelirken, damak zevkine
düşkün olanların da olmazsa olmazı bir pastahaneye gidip
yöresel tatların en ünlüsü olan Peynir Helvasından bir iki
porsiyon yemek, hatta bir de paket yaptırıp beraberinde
götürmek oluyor.
Güzelyalı ve Truva
İzmir yönüne doğru hareketle geldiğimiz noktada, bölgenin
önemli konaklama merkezleri ve plajların yer aldığı havası,
yemyeşil bitki örtüsü ile dikkati çeken Güzelyalı bulunuyor,
devamında ise sağa ayrılan sapak ile Truva Antik kentine
geliyoruz.
Tarihle, doğanın bütünleştiği yöre, tarihe iki önemli savaşla
adını yazdırmış.
Çanakkale Savaşı ve Truva savaşları. Bu mekanlar, bugün
bile turistlerin büyük ilgisini çekiyor.
Uğruna savaşlar yapılan güzeller
güzeli Helen'i, hilesiyle ünlü tahta atı ve dillere destan
hazineye sahip efsane kent Truva M.Ö. 3000 yılında kurulmuş.
M.S. 500 yılına kadar geçen 3500 yıl boyunca da defalarca
yıkılıp yeniden yapılmış. Arkeolojik kazı ve çalışmalarla
her yıl elde edilen yeni bulgular tarihe ışık tutarken,
antik kent girişindeki tahta atın yanındaki tanıtım merkezinde
sergileniyor. Kent duvarları arasından başlayan antik kent
turu, evler, kuleler, Athena mabedi, Rampalı kapı, sunak
ve hamamla devam edip, tiyatro, çeşitli mermer, sütun ve
motifli taşlarla tahta atın yanında son buluyor.
Bozcaada iskelesi yanında Dalyan köyündeki Alexsandria-Troas
ve Behramkale köyündeki Assos, bölgenin diğer antik kentleri...
|