GEZİYORUM
Camileri,
çarşıları, köprüleri, tarihi evleriyle kültürel mirasın
en yoğun hissedildiği sınır kenti Edirne...
Marmara
Bölgesinin Trakya bölümünde yer alan tarihi kent Edirne,
birbirinden görkemli ve hayranlık uyandıran eserleri ile
ziyaretçilerini daha kent girişinde etkiliyor.
|
Anadolu'yu Avrupa'ya birleştiren konumu nedeniyle çeşitli
kültür ve medeniyetlere ev sahipliği yapan kent, Osmanlı
ve Cumhuriyet dönemlerinde eğitim ve kültür merkezi olarak
önemli işlev üstlenmiş.
Mimari yenilikler bu kentin yapılarıyla başlamış, hat ve
süsleme sanatının en güzel örneklerine burada rastlanmış,
tıp tarihine geçen ilk uygulamalar yine burada başlamış.
Tarihi boyunca çeşitli unvanlar kazanan Edirne "Der-i
Saadet" (Mutluluk Kapısı) Şenlikler Şehri olarak anılmış.
II. Murat'tan IV. Mehmet'e kadar zafer kutlamaları, sünnet
şenlikleri, II. Mehmet'in evlilik törenleri ile İstanbul'u
gölgede bırakmış. Çeşitli işgal ve kuşatmalar da geçiren
Edirne, Mutluluk Kapısı olarak hatırlanmaya devam ediyor.
Tarihçesi
Trak soylarından olan Odris'ler tarafından M.Ö. 5. Yüzyılda
kurulan kent değişik isimlerle anıldıktan sonra adı I. Murat
zamanında Edirne olarak
anılmaya başlamış. 1361 yılında I.Murat tarafından fethedilenEdirne,
İstanbul'un alınışına kadar Osmanlı Devletinin başkenti
olmuş.
Zengin tarihi eserleri arasında Roma İmparatoru Hadrianus
tarafından yaptırılan Edirne Kalesinde günümüze gelen sur
ve burç duvar kalıntıları, en eski eser olma özelliği taşıyor.
Denizden 41 metre yükseklikte kurulmuş bulunan Edirne kent
gezimize anıtsal yapı Selimiye Cami ile başlıyoruz.
|
|
|
Tarihi
Eserler
İstanbul yönünden gelenleri görkemli görüntüsüyle uzaklardan
karşılayan, kentin her yerinden görünebilen, Mimar Sinan'ın
80 yaşında yarattığı ve "ustalık eserim" dediği
yapı, Osmanlı-Türk sanatının ve dünya mimarlık tarihinin
baş yapıtlarından sayılıyor. 1569-1575 de II. Selimin emriyle
yaptırılan Selimiye Cami, Edirne ve Osmanlı
imparatorluğunun
simgesi olurken uzaklardan görülen 4 minaresi ve caminin
kuruluş yeri seçimi Mimar Sinan'ın mimarlığın yanı sıra
şehircilik uzmanı oluşundaki ustalığını da gözler önüne
seriyor.
Selimiye Cami
Mimarlık tarihinde en geniş mekana kurulu yapı olarak kabul
edilen cami, kesme taşlardan 2.475 m2 lik bir alanı
kaplıyor.
Yerden yüksekliği 43,28 m olan 31,30 m çapında ki kubbesi,
6 m genişlikteki kemerlerle birbirine bağlanarak 8 büyük
payeye oturtulmuş. Selimiye camisi 3,80 m çapı, 70,89 m
yüksekliğinde üçer şerefeli dört zarif minareye sahip. Minarelerden
giriş
yönündekilere tek yolla çıkılırken diğerlerinde üç şerefeye
ayrı ayrı yollarla çıkılabiliyor. Bu düzen sayesinde üç
imam birbirlerini görmeden aynı minareye aynı zamanda çıkabiliyor.
Selimiye cami taş, mermer, sır altı tekniği ile yapılmış
İznik çinileri, ahşap, sedef, gibi süsleme sanatının emsalsiz
güzellikteki özelliklerine de sahip bulunuyor.
Cami çevresi kademeler halinde gezi alanı ve yeşil saha
olarak düzenlenmiş, yapılan parklar ve dinlenme üniteleri
kafelerle şekillendirilmiş. Selimiye caminin çarşı yönünde
Dünyaca Ünlü Türk Mimarı Mimar Koca Sinan'ın bronz heykeli
bulunuyor.
Selimiye Cami karşısında görülen bir başka eser ise Osmanlılardan
günümüze ulaşmış en eski anıtsal yapı olan Eski Cami yer
alıyor.
Eski Cami
Yapımına 1403 de Emir Süleyman' ca başlanıp Çelebi
Sultan Mehmet tarafından 1414 de bitirilen camii iç kısımlardaki
dekoratif yazı örnekleri ve orta kubbede bulunan ışık feneri
ile dikkat çekerken Eski Camii çok kubbeli camiler grubuna
giriyor. Kent merkezinde ki önemli camilerden bir tanesi
de "Üç Şerefeli Camii". 1443-1447 arasında II.
Murat'ın yaptırdığı camii Osmanlı sanatında erken klasik
dönem üslubu ile dikkat çekiyor. İlk kez uygulanan planla
karşımıza çıkan cami enine dikdörtgen bir yapı olup, ilk
kez bu camide kullanılan dört köşesine yerleştirilmiş minareleri
ile revaklı avlu camilere öncü olmuş.
Özgün kalem işleri, minare gölgesi kırmızı taştan zigzak
ve ak karelerle devinim kazanmış.
Tunca Nehri kıyısında bulunan bir başka önemli eser ise
II. Bayezid Külliyesi. Edirne'nin en önemli eserleri arasında
bulunan yapıt, içinde cami, tıp medresesi, imaret, darüşşifa,
hamam, mutfak, erzak depoları, çeşitli bölümleriyle geniş
bir alana yayılmış. Yüze yakın kubbeyle örtülü külliyenin
revaklarla çevrili ön avlu yanlarında akıl hastalarının
iyileştirildikleri kubbeli hücreler de akıl hastalarının
müzik ve su sesi ile tedavi edilişleri ana ilke olarak benimsenmiş.
Sarayiçi'ne hakim bir tepede, Muradiye mahallesinde yer
alanMuradiye Camii ise çiçek desenlerinin hakim olduğu Türk
çini sanatının en güzel örnekleriile
bezeli görülmeye değer güzellikte bir cami olarak ziyaretçilerini
ağırlıyor. Edirne Rüstempaşa Kervansarayı, Alipaşa Kapalı
Çarşısı, Selimiye Arastasındaki mağazaları ile alış veriş
imkanı sunarken kent merkezine açılan çeşitli sokaklardaki
eski Edirne evleri ile de dikkat çekiyor. Bir çoğu restore
edilerek yenilenen evler, köşk ve konaklar estetik görüntüleri
ile göz okşarken resim ve fotoğraf meraklılarına yöresel
özellikli kompozisyonlar sunuyor. Selimiye Cami arkasında
görülen ve çoğu Prehistorik Dönem kalıntılar sergilenen
Edirne Müzesi bir başka gezi yeriniz olurken, şimdi de geleneksel
Edirne yağlı güreşlerinin yapıldığı Sarayiçi'ne gidiyoruz.
Sarayiçi
Selimiye cami arkasından devam edilerek kısa sürede ulaşılan
Sarayiçi girişinde hafif bir tümsek ve sonrasında aşılan
antik bir taş köprü bulunuyor. Güreş zamanında büyük kalabalıklar
yaşanan, ve çeşitli etkinliklerle panayır haline dönen güreşlerin
yapıldığı stat ve çevresi diğer zamanlarda sakin ve dinlendirici
yeşil alan hüviyetinde görünüyor..
Stat önünde bulunan unutulmaz güreşçiler Kurtdereli, Kel
Aliço, Koça Yusuf heykelleri önünden geçerek çınar ağaçları
gölgesindeki alanda sivrilen Adalet Kasrına geliyoruz.
Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1561 yılındaMimar Sinan'a
yaptırılmış eser, zeminle beraber dört katlı olup, üst katında
mermer fıskiyeli bir havuz barındırıyor.
Adalet Kasrı Divan-ı Hümayün (Bakanlar Kurulu) Yargıtay
olarak kullanılmış. Adalet Kasrının yanında Tunca Nehri
üzerine inşa edilmiş Fatih Köprüsü üç gözlü olup 34 metre
boyundaki köprüde boşaltma gözleri bulunuyor.
Bu bölümde Edirne'nin Yeni Kazı Alanı, Sarayiçi Balkan Savaşı
Şehitliği ve korunmaya muhtaç durumda yer yer tavan kubbeleri
çökmüş olan bazı eski dönem kalıntılar görülüyor.
Tunca
Nehrinin iki kolu arasındaki alanın sık ağaçlarla kaplı
oluşu, piknikçilerin ilgisini çekiyor.
Nehir boyunca amatör balıkçılara da rastlanıyor. Balıkçılar,
oltalarının ucuna taktıkları canlı ağaç kurtları ile tatlı
su kefali, kırmızı kanat, yerli, Bulgar tekke gibi balıkları
tuttuktan sonra, tavada kızartıyor veya kılçıksız olan kefal
balığının sert derisinden tulum çıkartıp, patates, domates,
soğan, ilavesi ile buğulamasını yapıyorlar.
|
Köprüler
Edirne'nin coğrafi konumu içinde önemli yer tutan nehirler
üzerine inşaedilmiş olan köprüler estetik ve dayanıklıları
ile zamana ve doğaya meydan okuyor.
Ergene Nehri üzerinde ki Uzun Köprü, Bulgaristan'a giden
ana yolda bulunan Tunca üstüne yapılmış olan Gazi Mihal
Köprüsü, Sarayiçi yakını Tunca üstü Saraçhane köprüsü, Bayezıt
Külliyesi yakını Tunca Nehrinin üstüne yapılmış olan Bayezıt
Köprüsü, Bayezıt Köprüsüne ek olarak inşa edilmiş olan Yalnızgöz
Köprüsü, Saray Köprüsü, Ekmekçizade Ahmet Paşa Köprüsünü
bir tarafta bırakıp bu defada Edirne Karaağaç'a gidiyoruz.
Meriç Nehri üzerine yapılmış olan Meriç Köprüsü, 1842 Abdülmecit
zamanında başlayıp 1847 de bitirilmiş. 263 m boyunda 7 m
genişliğinde 13 ayak üzerinde 12 sivri kemerli taş köprünün
ortasında bulunan yazıtlı mermer köşkü, estetik bütünlüğü
tamamlıyor. Köprünün bitiminde Çekül Vakfı tarafından 2001
yılında onarılan Edirne Gümrük Karakolu bulunuyor.
Estetik
ve oldukça şirin görünümlü yapı, çevre düzeniyle Meriç nehri
ve köprüyü seyrederek dinlenilebilen kafe olarak hizmet
veriyor.
Bu estetik tablonun tam karşısında Eski Karaağaç tren istasyonu
güzergahı uzanıyor.
Yolun başında biblo kadar güzel, hayranlık uyandıracak kadar
zarif bir çeşme yer alırken, yolu sonbaharda sararan yaprakların
boyadığı İzzet Arseven Ormanı kucaklıyor. Nehir kıyısı boyunca
yer alan restoran bar, bahçe ve kafeler paralelinde ilerlerken,
bitiminde karşımıza günübirlik piknik alanı olarak kullanılan
mesire yeri çıkıyor.
Anıtlaşmış ağaçların gölgesindeki ahşap piknik masalarıyla
donatılmış alan, farklı duygular içinde huzur ve dinlenme
vaat ediyor.
Kar altındaki görüntüsü ise büyüleyici güzellikte! Edirne
Karaağaç yolu, üzerinde bulunan Söğütlük ve Bülbül Adası,
kentin ilgi gören mesire yerlerini oluşturuyorlar.
Düzgün döşenmiş parke taşlı, şiirsel tarafı ağar basan yol
boyunca yerli ürünlerin satıldığı birkaç tezgah ve Angora
tavşan üretim çiftliği de bulunuyor. Yolun bitiminde ise
Trakya üniversitesi yer alıyor.
Eski
Karaağaç Tren İstasyonu olan binanın bahçesi içinde tertemiz
boyanmış kömürlü bir lokomotif peşindeki vagonuyla sergileniyor.
Değişik mimarisi, bilhassa kuleleri ile dikkat çeken tarihi
istasyon binasının fotoğrafları ise Trakya Üniversitesi
rektörlüğünün kapı güvenlik görevlilerine verdiği garip
ve sıkı talimatla izinsiz çekilemiyor.!!!
Edirne Saat Kulesi ve Hikayesi !
Edirne
kalesi'nin dört büyük burcundan Üç Şerefeli Cami'nin yakınındaki
Makedonya Kulesi adı verilen burç üzerine inşa edilmiş.
" Yangın Kulesi", "Saatli kule", "Memleket
Saati" gibi isimlerle anılan kule Vali Hacı İzzet Paşa
tarafından 1884' de ahşap olarak yaptırılmış.
Kulenin 400 TL tutan yapım masrafı belediye bütçesinden
karşılanmış.
Burcun üzeri demir parmaklıklarla çevrilmiş, aşağıdan yukarıya
doğru daralarak inşa edilmiş.
4 katlı ahşap yapının her katına aydınlatma pencereleri
konulmuş. Son katta dört yana bakan saat kadranları yer
almış, Fransa'ya ısmarlanan saati ancak iki yıl sonra yerine
konabilmiş.
Bir süre sonra yangın geçiren saat kulesi 1894'de bu defa
taş ve tuğladan yeniden yapılmış.
Sekizgen bir plan üzerinde ki kule, 48 metre yükseklik kazanmış.
Kulenin planını Edirne Belediye Mühendisi Avadis efendi
düzenlemiş ve Mart 1303 de (1887) inşaata başlanarak Aralık
1309 (1893) bitirilmiş. Edirne Saat kulesi Osmanlı Saat
kuleleri içinde Neoklasik mimarisi ile dikkati çekmiş.
Kulenin
saati, 1926 yılında Mustafa Şem'i Pak tarafından yenilenmiş,
kule 1953 yılında depremde hasar görmüş. Kulenin akıbeti
ise Vatan gazetesinin 23.1.1952 günlü sayısında çıkan bir
yazı ile belirlenmiş. Rezzan ve Ahmet Emin Yalman imzalı
yazıda su satırlar yer almış. " Edirne'deki bütün bu
güzellikler arasında göze çirkin görünen bir eser de vardır.
Bu da Edirne'nin saat kulesidir. Bizans Devrinde inşa edilmiş
olan bir sur üzerine 80 yıl önce yapılmış olan bu kule,
bütün o harikulade sanat abideleri arasında göze batan bir
zevksizlik nümunesidir".
Bu yayın sonrası Edirne Belediyesi İstanbul Teknik Üniversitesi'nden
yıkıma dair bir rapor istemiş, hazırlanan raporda 3 husus
ifade edilmiş.
1.Edirne saat Kulesi tarihi abidelerimizin yakınındadır.
Bu abideler uzak tesirli kubbeler ve ince şakuli minareleri
ile kuvvetli tesire sahiptir. Saat Kulesi ise yeni açılan
Avrupa yolundan kente girişte minare siluetleri ile karışmakta,
çirkin görünüşü ile minarelerin etkisini öldürmektedir.
2.Kulenin alt kısmı bir Bizans duvarı kabul edilen
bölüme önce ahşap sonra kagir olarak yaptırılmış gerek nispet
gerekse malzeme ve renkleri bakımından sanat değeri taşımamaktadır.
3. Halen kısmen yıkılmış olan kulenin tamirinin az bir masrafla
mümkün olmayacağı kanaatindeyiz. Kulenin yıkılmasında hiçbir
mahsur bulunmadığı ve bilakis isabet olacağını saygı ile
arz ederiz.
İstanbul Teknik Üniversitesinin Edirne Saat Kulesi için
hazırladığı bu rapordan sonra Belediye Reisi Sabahattin
Parsoy tarafından 6 Temmuz 1953'de dinamitlenerek yıktırılmış.
Böylece XIX. Yüzyıl sonlarının bu karakteristik yapısı yerle
bir edilmiş.!
Saat Kulesinin Yeniden Doğuşu (2005)
Belediye Başkanlığı Kültür ve Sanat Danışmanı Serdar İyiiz,
yeniden inşa edilerek orijinal hale getirilmesi için Arkeolog
Şahin Yıldırım yönetiminde 17 ay boyunca çalışıldığını,
bu çalışmada kale surlarının ortaya çıkarıldığını, projenin
saat kulesi çevresinde bulunan binaların yıkımı ile tamamlanacağını
belirtti.
Edirne Sağlık Müzesi
Edirne'de bulunan Trakya Üniversitesi Sultan II.Bayezid
Külliyesini her yıl artan sayıda turist ziyaret ediyor.
2004 yılında 100 bine yakın kişi tarafından gezilen müze,
Avrupa Konseyi tarafından 48 ülkeden katılan 60 aday müze
arasında Avrupa Müze Ödülü kazanması ile daha çok ilgi görüyor.
"Ney" müziği eşliğinde gezilen sağlık müzesinde
çeşitli tedavi bölümleri görülebiliyor.
|
|
|
|
|
|
|
|