GEZİYORUM
GELİBOLU
Dünyada Gallipoli adı ile kurulmuş 13 şehirden biri olan
Gelibolu, Saroz körfezi, doğa harikası anıt kayaları,
havası ve deniz ürünleri çeşitliliğiyle, büyüleyici güzellikteki
Gelibolu Milli Parkı'nın başlangıç noktasını oluşturuyor.
Avrupa'daki ilk Türk şehri olma özelliğine sahip Gelibolu,
Osmanlıların da ilk kaptan paşalık eyaleti olmuş. Dünyanın
en eski haritacılarından coğrafyacı, denizci, bilgin ve
amiral Gelibolulu Piri Reis'in kentinde halen müze olarak
kullanılan Osmanlı yapısı camiler ve türbeler, görülebilecek
tarihi eserler bulunuyor.
Gelibolu’ya girince kentin bir kısmı arka tarafta kalıyor
ve çoğu zaman Çanakkale’ye geçme telaşı içinde olanlar
ya Gelibolu’dan Lâpseki’ye geçmek üzere feribot iskelesine
dönüyor, ya da düz devam ederek Eceabat yönünde ilerliyor.
Oysa kentin geride kalan bölümünde harika bir kum plaj,
kent içinde konuklarına boğazda deniz banyosu imkânı veriyor.
Geniş kumsalın gerisinde düzenli görünümleri ile kafeteryalar,
çay bahçeleri yer alıyor. Boğaz manzaralı evlerin yer
aldığı sahil yamacı boyunca tam fener burnunda ki alanda
muhteşem panoramaya sahip dinlenme parkı, seyir terasları
ve gemicilere gör kırpan Gelibolu Feneri bulunuyor.
Gelibolu Feneri
Çanakkale boğaz girişini kontrol edebilecek konumda bulunan
Gelibolu Feneri denizden 50 metre yükseklik bulunuyor.
Kâgir bina olarak inşa edilen ve 25 metre yüksekliğe sahip
kulesinden çakan ışığı, 19 deniz mili uzaklıktan görülebiliyor.
Osmanlı İmparatorluğu dönemi 1856 yılından bu yana görev
yapan fenerin bulunduğu görkemli panoramaya sahip burun
park olarak düzenlenmiş.
Fenere giden yolun başında Hallacı Mansur Türbesi, fenerin
yanında ise Azebler Camii namazgâh görülürken, çeşitli
yerlerde oturup feneri ve denizi seyrederek dinlenme imkanı
bulunuyor.
Fener burnu altında bulunan deniz kıyısı yolunda ise tarihi
toplar, torpidolar sergileniyor.
Antik Liman
Gelibolu antik liman çevresi tam anlamıyla Gelibolu’nun
en hareketli en canlı merkezi.
Liman
trafiği bir yana, balık hali, çarşı alışverişleri, antik
limanın ziyaretçileri, liman çevresinde yer alan masaları
sokaklara taşmış restoranlar, renkleri, kokuları canlı
canlı yaşamanıza sebep oluyorlar. Her tarafı fotoğraf
kompozisyonları ile dolu liman, martı çığlıkları, balıkçı
teknelerinin suya vuran yansımaları, ertesi güne ağları
hazırlayan balıkçıların görüntüleri ile yaşantılarına
sizi ortak ediyor.
1621 tarihli Gelibolu Mevlevihanesi
Gelibolu’dan geçişlerde görmeden geçmemesi gereken tarihi
yapılardan biri. Uzun ve özenli bir restorasyon sonucu
ziyarete açılan dev Mevlevihane bakımlı bahçesi içinde
yer alan etkileyici mimarisi ile hayranlık uyandırıyor.
Giriş ücreti bir lira olup Pazartesi Salı günleri kapalı
olan Mevlevihanenin bilhassa ön cephesinde bulunan iki
merdiven, yapı itibariyle başka yerlerde görünmeyen mimari
üslupta tasarlanmış.
Pencereler, kitabe, Mevlevihane ana kapı girişi sonrası
dıştan çatı görünen yapının içten kemerli kubbeler halinde
oluşu yapıya değişik bir hareket kazandırırken tavan ve
kubbe süslemeleri hayranlık uyandırıyor. İki katlı mevlevihanenin
orta bölümü Mevlevilerin sema pisti, etrafı izleyiciler
için ayrılmış bölüm olarak çevrili. Orta bölümde eski
mezar taşları sergileniyor, diğer bir bölümde ise Mevlevilerin
sema gösterisi tabloları sergileniyor.
Mevlevihanenin üst katına çıkan merdivenlerin sağında
yemek için ayrılmış bölüm yer alıyor. Üst kat gerek sütunlar
gerekse sütunlar üzerinde yükselen kubbeler, desenler,
motifler daha farklı izlenebiliyor.
Gelibolu Mevlevihanesi Türkiye’de ki emsalleri içinde
en geniş yayılıma sahip, en büyük semahanesi olan Mevlevihane,
1621 yılında ilk postnişi Azade Mehmet Dede ve dervişleri
tarafından inşa edilmiş.
O tarihten sonra çok geniş bir alana yayılarak kefeki
taşından minaresi, kiremit çatısı iki katlı semahanesi,
semahanenin yanında kadınlar mahfili, divanhanesi, ocaklı
köşkü, abdest alma yerleri, derviş hücreleri, şeyhin haremi,
kütüphanesi ile zamanın en gelişmiş eğitim merkezleri
arasında yer almış.
Son onarımı 1889-1900 yılları arasında Sultan 2. Abdülhamit
tarafından yapılan Mevlevihane bu yüzyılın başlarında
derin bir uykuya dalmış. Askeri bölge içinde kalıp önce
hastane daha sonradan depo olarak beklemede kalıp korunan
Mevlevihane, 1994 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından
satın alınarak 2005 yılında ziyarete açılmış.
Gelibolu Saat kulesi
Önceki
yıllarda tıpkı Çanakkale'de olduğu gibi Geliboluda da
Hükümet Konağı yanında bir saat kulesi bulunuyormuş. Sultan
II. Abdülhamid'in tahta çıkışının 25. yıldönümü şerefine
1901 yılında kare tabanlı bir plan üzerine kesme taştan
inşa edilmiş. Dördüncü katta dört yöne bakan yuvarlak
kadranlı saatli kulenin beşinci katı ahşap direkler üzerine
oturtulmuş. İçinde saat çanının bulunduğu çatı, tahminen
kulenin 16 metre yüksekliğinde yer alıyormuş. Ne yazık
ki Gelibolu saat kulesi Çanakkale savasları sırasında
yerle bir olmuş.
Gelibolu'dan Eceabat'a
Eceabat yönünde Milli Park'a doğru ilerliyoruz. Eceabat'a
6 km kala, Yalova sapağına ayrılan yol, bizi Bigalı köyüne
getiriyor. Gelibolu gezisi sırasında önemli uğrak noktalarından
biri olan Çamyayla Köşkü de, bu köyde yer alıyor.
Atatürk 1915 yılı Çanakkale Savaşı sırasında Bigalı Muhtarı
Hüseyin Ağa'nın evini karargâh olarak kullanmış. 15 gün
süren taarruz planını bu evde hazırlamış.
İki katlı yapının üst katı Atatürk'ün yatak odası, çalışma
odası ve yaverlere ayrılmış. Girişte de yemek odası ve
kiler yer alıyor. 1915'te zafer sonrası sahibine geri
verilen evin 1969'da Atatürk Müzesi olarak düzenlenmesine
karar veren komite, 1973'te Kültür Bakanlığı'na devretmiş
ve müze olarak kullanıma açılmış. Müzede Atatürk'ün çalışma
odası, sivil eşyaları ve etnoğrafik eserler, o dönemin
eşyaları ve dekoruyla sergileniyor.
Çamyayla Köşkü Tel: (0–286) 839 72 62
Batıklar ve kayalar!
Bigalı köyünden Anafartalar köylerine yol alanları, ürkütücü
ve gizemli yalnızlığı ile Büyük Kemikli Burnu, bu bölgeye
has doğanın şaşırtıcı sürprizi ile karşılıyor.
Kaptan Cousteau'nun "Kendi kendini temizleme özelliğine
sahip üç denizden biri (Lodosta getirdiğini, poyraz rüzgârlarıyla
götüren deniz)" dediği, batık savaş gemileri ile dolu
Saroz kıyıları, yılların ve rüzgârın aşınımına uğramış
ilginç kayalar ve yüzey şekilleriyle dolu.
Özellikle de İngiliz aynası mevkii, rüzgârın kayaları
dantel gibi işlediği olağanüstü görünümler sergiliyor.
Kıyıların rüzgârın kum tanecikli anaforu ile delik deşik,
hatta elek olmuş kayaların yanı sıra, her koyun derinliklerinde
yatan savaş batıkları ve tepelerdeki fosil kalıntıları
belleklerde iz bırakıyor.
Kabatepe
tanıtım merkezinde sergilenenler, Türk, İngiliz, Fransız
askerlerine ait olan şehitlik ve mezarlıklar, savaş artıklarının,
silahların görüldüğü Arıburnu Şehitlik Müzesi ve çıkarma
yapılan koylar savaşı hissedeceğiniz yerler arasında bulunurken,
Eceabat iskelesine varıyoruz.
Eceabat
Feribotla Çanakkale'ye ikinci geçiş noktasından biri olan
Eceabat, yerleşim alanı, tarihi değerleri, özellikle kalesi,
camisi, tabyaları ve günlük yaşamı ile farklı bir görüntü
çiziyor. İskele çevresinden ayrılıp yarımadanın ucuna
doğru biraz daha ilerleyip tüm görkemiyle denizden daha
da güzel görünen Kilitbahir'e geliyoruz.
Kilitbahir
1452 yılında Sultan Mehmet tarafından yaptırılan kaleye
yukardan gelen gemiler geçit parası ödedikleri için, denizin
kilidi anlamına gelen "Kilitbahir" adı verilmiş. 220 metre
boyu ve 120 metre eni ile üçgeni andıran kale, dış kale
duvarları, iç kale duvarları ve iç kale olarak üç bölümden
oluşuyor.
Kilitbahir
Kalesi önünde tarihi Tabip Hasan Paşa Camisi bulunuyor.
Yolun devamında Seyit Onbaşı Anıtı ile savaşta kullanılmış,
sığınaklar, toplar, siperler deniz kıyısında yer alıyor.
Ziyaretçilerle hiç yalnızlık çekmeyen mevkide hediyelik
eşya satan tezgâhlarda en çok anıtların biblolarından
bulunuyor.
Seyit Onbaşı anıtı karşısından merdivenlerden tepeye çıkanlar,
boğaz girişinin enfes manzarasını seyredebiliyorlar. Yolun
bundan sonrasında zaman zaman deniz seviyesi ile aynı
yükseklikte ilerliyoruz.
Seddülbahir
Gelibolu’nun Milli Park içinde dar, dönemeçli, asfalt,
bakımlı yolarından devam ederek Settülbahir’e geliyoruz.
Burada Ertuğrul Tabyası, Settülbahir kalesi, çıkarma yapılışını
kompozisyon olarak sunulan maketi bulunuyor. Koyun tam
uç noktasında 1856 yapım tarihli Mehmetçik Feneri ile
İngilizlere ait Royal Navy Battleship anıtı bulunuyor.
Arıburnu
Arıburnu "Çanakkale Şehitler Abidesi" şehitliğine
ayrıldığınız yoldan kıyıya paralel ilerliyor tepeye çıkarak
sol tarafta araç park ediliyor. Trafiğe kapalı yoldan
beş dakikalık bir yürüyüşle anıta ulaşılıyor.
Anıt üzerinde kabarma rölyefleri, anıtın görkemi, etrafında
savaşı anlatan temalarıyla anıt heykelleri, şehit mezarlıkları,
daha önce başka hiçbir yerde karşılaşılmayan sessizliğe,
düşünmeye ve saygıya davet edici bambaşka bir etki yaratıyor. |