GEZİYORUM
Zümrüt
yeşili bir göl: Gideros Koyu!
Karadeniz'de maviyle yeşilin arasında
yaptılan yolculukta, Kastamonu sınırları içindeki 170 km'lik
kıyı bandında mola veriyor. Kastamonu'nun en güzel koylarından
biri olan Gideros koyu; kestane, meşe, kayın, şimşir ve
çam ağaçlarından oluşan yemyeşil bir örtüyle çevrilerek,
zümrüt yeşili bir gölü andırıyor.
|
Batı Karadeniz'e yaptığımız yolculuk, Sinop'a doğru daha
328 km devam edecek. Kastamonu il sınırları içindeki 170
km'lik kıyı bandını film şeridi gibi gözler önüne seriliyor.
Tekne yapımcılığında ünü sınırları aşan Tekkeönü ve Kurucaşile,
ilk karşılaştığımız koylar. Yol tarafı ve deniz kenarında
heybetli ahşap omurgalar, Karadeniz'in usta ellerinde
şekillenerek tekne oluyor ve denize iniyor. Kurucaşile,
şirin bir sahil kasabası. Sokak aralarında bile park etmiş
araçlar arasında tekne yapanları görmek mümkün.
Çekiç, matkap sesleri, atölyelerin boş durmadığının habercisi.
Küçük çapta teknelerin yer aldığı balıkçı barınağının
içi, renkli yansımaları ile sempati topluyor.
Önümüzde Kuşçu köyü, Aydosdere, Sakallı, Cide, Akbayır,
Güzelkent, Doğanyurt, İnebolu, Abana, Çatalzeytin gibi
birbirinden güzel koylarla süslü yerleşim merkezleri,
tatil ve kamp alanlarıyla, plajlar bulunuyor. İmrendirici
sakin kumsalların çekiciliği, yol alıp ilerlemenizi engelliyor.
Hepsinde durmak ve dantel koyları fotoğraflamak istiyorsunuz.
Tepeden seyredip hayale dalmak bile başlı başına bir zevk.
Akdeniz'e tezat beton binalar, parsellenmiş yasak bölgeler,
küme küme kooperatif evleri ve her koya yerleşmiş tatil
köyleri yok. Gürültü, trafik, is, pis, duman yok... Yöre
halkı mütevazı, kendi işinde gücünde, turiste alışık,
doğayı korumuş, yöresel özellikler kaybolmamış ve hayrettir,
Karadeniz hala temiz.
Kapısu köy tabelası ile Kastamonu il sınırlarına adım
atıyoruz.
Aslında
her koyu tek tek anlatmak gerek. Fakat bir tanesi var
ki, Karadeniz'in en güzel koylarının başında yer alıyor.
Kurucaşile-Cide arasında, iki noktaya da 12 km uzaklıktaki
Gideros Koyu.
Karadeniz'de çıplak toprak görmek neredeyse imkansız,
her yer yeşil. Kestane, meşe, kayın, şimşir çam ağaçlarından
ve bodur bitki örtüsünden oluşan yemyeşil doku, Gideros'u
da sarıp kucaklamış ve tarifi imkansız güzellikteki yeşille
mavinin bütünleştiği koyu zümrüt yeşili, yüzük taşı benzeri
gibi bir göle benzetmiş.
|
İsmi Cenevizliler'den kalma Gideros Koyu, iki balık lokantası
ve birkaç evden oluşuyor. Her açıdan manzarası ve seyri
güzel doğa cennetini önceden keşfedenler, Ankara'dan İstanbul'dan
balık yemek için gelmeyi adet edinmişler.
Virajlar, daralan yollar, rampalar, onların gözünde hiç
büyümemiş.
Görür görmez hayran kalıp hiç üşenmeden girdim içeri.
Yolu beton, 200 metre meyil ve birkaç virajla kıyıya iniliyor.
Araçlar için park yeri var. Küçük plajı ise kumsaldan denize
girmeye imkan veriyor. İsteyen tekne tutup, koyun dışına
da açılabilir.
Hamamı, mağarayı görüp denize girebilir, balık da tutabilir,
seyir zevki veren koyda, salata ve balık yiyebilirsiniz.
"Kazım'ın Yeri" adlı balık lokantasında, Mayıs ayında başlayan
barbunya, kalkan, istavrit ve gümüş balığıyla, Eylül ayında
çıkan palamutun tadına doyum olmuyor. Tel: 0(366)871 85
21
Gideros'tan ayrılırken, tepede dönüp bir daha, bir daha
baktım.
Her türlü havada dalgaya korunaklı liman, uyuyan görüntüsüyle
tarih boyunca nice tekneleri ağırlamış. Aklım Gideros'ta
kaldı...
Birçok koy aşıp, sarı-mor çiçekli bitki örtüsü içinde ilerlerken
bir tabela çıkıyor karşınıza, "Kırmızı, mavi, yeşil deniz,
işte Cide'miz".
Gerçekten de renkli denizi ve geniş kumsalı alabildiğine
uzanıyor.
Mayıs-Haziran aylarında en durgun denize sahip Karadeniz
kıyısından devam eden yolculuk, bazen orman içi yolculuğuna
dönüşüyor.
Denize dökülen toprak rengi nehirleri atlayıp Kastamonu-Sinop
sınırına yakın, Ginolu Çatalzeytin koyuna kadar uzanıyor.
Tarihçesi
Kıyılarını karış karış dolaştığımız Kastamonu'nun iç kısımlarına
ve tarihine de bakmak gerekiyor. M.Ö. 18. yüzyılda Gaslar'ın
yurdu olmuş. Hititler, Frigler, Kimmerler, Lidyalılar, Persler,
Pontus Rumları, Romalılar ve Bizanslılar'ın yönetimine geçmiş.
Bizans hanedanı Kommenoslar tarafından yapılan ve Kastamonu
şehrinin tarihsel çekirdeğini oluşturan Kastamonu Kalesi,
görkemli görüntüsü ile ziyaretçileri etkiliyor. Anadolu'ya
Türkler'in gelmeye başlamasından sonra, Danişmentliler'e,
Anadolu Selçukluları'na, Çobanoğulları'na, Candaroğulları'na
ve Osmanlı İmparatorluğu'na kapılarını açan Kastamonu, dönemin
kültür merkezlerinden biri olmuş.
Yörede Candaroğulları ve Osmanlılar'a ait Atabey Cami, Mahmut
Bey Cami, İsmail Bey Külliyesi, Yılanlı Şifahanesi, Aşirefendi
Hanı, Karanlık Bedesten, Nasullah ve Yakupağa Külliyeleri
bulunuyor.
İnebolu, Abana, Küre, Taşköprü sokaklarındaki Osmanlı mimarisi
evler ilgi çekerken, İnebolu kıyılarında yapacağınız bir
gezide Kurtuluş Savaşı'nda mermi ve cephane taşımada kullanılmış
kayıkları da görme şansınız var.
Türkiye'nin çağdaşlaşma sürecinde ayrı bir yeri olan Kastamonu'da
23-31 Ağustos 1925 tarihinde Atatürk Şapka ve Kıyafet devrimini
başlatmış.
Kastamonu'nun sahip olduğu zengin tarihi ve kültürel mirası
kadar ilgi çeken doğası içinde Ilgaz Dağı Milli Parkı, dağcılık
ve kış sporlarına meraklıları ağırlarken, zengin orman örtüsü,
piknik yerleri, yaylaları, kanyonları ve mağaraları ile
de resim ve fotoğraf gibi sanatsal etkinliklere meraklı
olanlara olanak tanıyor.
Tosya gibi bereketli çentik tarlalarının su yüzeyindeki
yansımaları ise ilginç görüntüler oluşturuyor.
|