GEZİYORUM
Bozdağlar'ı serinleten
"Gölcük"
Bozdağlar zirvesinin şirin gölü Gölcük'teyiz. Tertemiz
havası, yemyeşil bitki örtüsü, sessiz ve sakin ortamıyla
özellikle hafta sonlarında ziyaretçilerle dolup taşan Gölcük,
çam ağaçlarının hakimiyetinde bir küçük cennet. Yakınında
bulunan Sard Artemis tapınağı nedeniyle yabancı turistleri
de konuk ediyor...
|
Ege'deyiz. Bu kez İzmir'e gidiyor ve volkanik oluşum bulunmayan
Bozdağlar'a çıkıyoruz. Altımızda gözün alabildiğine uzanan
Ödemiş ovası var. Vadinin çatısında, kuş misali zirvedeyiz.
İnsanı şaşırtan tepede, yayla turizminin gözdesi, nazar
boncuğu gibi duran Gölcük set gölü aniden karşımıza çıkıyor.
Sard-Ödemiş yolu üzerinden Gölcük tabelasıyla ayrılan yolun
sonunda, Birgi'ye ve Çakırağa konağına da uğrayacağız. Ama
önce göldeyiz.
Gölcük, geçtiğimiz yıllarda İzmir Valiliği ile yapılan sözleşme
gereği koruma altına alınmış.
Gölden tarla sulama amaçlı su alma miktarı, zamanı düzene
sokulup çevrenin alt yapısı ve arıtma tesisi projesine 15
milyarlık ihale açılmış. Buna göre göl çevresinde, yeni
piknik alanları, cafe, restoranlar yapılacak. Yürüyüş yolları,
parklar tanzim edilerek kamuya açık sahalar daha kullanılır
hale getirilecek.
1. derece sit alanı olan bölgede, göle 1 km uzaklıktan başlayan
imara yüzde 5 izin verilecek.
Çevresi 6850 metre, derinliği 8 metre olan Bozdağlar'ın
zirvesindeki gölde kondisyon kazandıran tertemiz hava, yemyeşil
bitki örtüsü, sessiz ve sakin ortam hemen dikkati çekiyor.
Denizden 2159 metre zirve yükseklikteki Bozdağlar'ın konukları
ise çevre illerden haftasonu tatilini geçirmeye gelen aileler
ve sezon öncesi kondisyon depolamak isteyen sporcular.
Huzurlu ortamı, kolay ulaşımı ve yöresel yemekleri ile damak
zevkine de hitap eden Gölcük'te, kıyı restoranları, çay
bahçeleri, piknik alanları, orman için yürüyüş yolları,
yöresel ürünlerin ve el işlerinin satıldığı çeşitli dükkân
ve tezgâhlar bulunuyor.
Konaklama tesisinin kışın ısıtmalı havuzunda yüzebiliyor
veya gölde kayıkla dolaşıp balık tutabiliyorsunuz. Göl manzarasına
karşı gölün üzerinde yöresel ürünlerden, göl balıklarından
yemek ise başlı başına ayrı bir zevk.
Göl çevresi, resim yapanlara, fotoğraf çekenlere ve kamera
tutkunlarına imkan sağlayacak görüntüler sunuyor.
Genellikle çam ağaçlarının hakimiyetindeki Gölcük'te, kestane
ve ceviz ağaçları da görülebiliyor.
Kış aylarında 1050 metre yükseklikte bulunan gölün yüzeyi
buz tutsa da, doyulmaz manzaraya sahip Gölcük'ün kış manzarası
seyri için kat etmeye değer yolları asla kapanmıyor.
Görsel güzellik açısından Bolu-Gölcük ve Abant ile yarışan
Ödemiş-Gölcük'te, 3 yıldır hizmet veren bir de kayak merkezi
bulunuyor.
670, 860 ve 1240 metrelik pistlerde amatör ve profesyonel
kayakçılar kayak yapıp, teleskiyi kullanıyorlar.
"A"
dedirten tepe
İzmir ili Ödemiş ilçesine bağlı Gölcük'e ilk kez gidiyorsanız,
sağınızda aniden beliren gölü gördüğünüz an, ağzınızdan
ister istemez "A" nidası çıkıyor. 1938 yılında Gölcük yaylasına
giden İsmet İnönü'nün Bozdağlar'da gölü gördüğü an hayret
ifadesi olarak "A" demesiyle, bu mevkii "A tepesi" olarak
isimlendirilmiş.
Bizde adettendir, bir yerde görkemli bir güzellik, anıt
ağaç, ilginç kaya, mağara, su kaynağı, tapınak, kısaca olağandışı
bir görünüm varsa, hemen ip, bez gibi birşeyler bulup oraya
bağlanır ve dilekte bulunulur. Anadolu gezilerimde buna
çok şahit oldum. Gölcük A tepesinde 6 yıl önce çektiğim
fotoğraflarda dilek ağacı yoktu. Röportajı okuyup gidenler,
"Bu doğa tapınağında ne dilesek olur" zihniyeti ile aynı
manzarayı gören ağaçları nefes alamayacak hale getirmişler.
Gölcük gezisi sonrası veya öncesi çevrede görülecek yerlerden
biri, Çakırağa Konağı ile de ünlü Birgi Köyü, diğeri Sard
Antik Kenti olabilir.
Birgi
Birgi çok fazla rengin olmadığı, genellikle yamaca kurulu
tek katlı evlerden oluşan, sade, sessiz ve sakin bir yer.
Bu dokuya oldukça tezat ve yerleşim alanındaki en görkemli
konak "Çakırağa Konağı".
Ege bölgesinin ilk yapılışındaki mimari üslûbu korunmuş
ender yapılarından biri olan Çakırağa Konağı'nın, 1761 yılında
Şerif Aliağa tarafından yaptırıldığı söyleniyor.
Konaktaki duvar resimleri, uzmanlarca 19. yüzyıla tarihleniyor.
Konak üç katlı dış sofası ve çift köşk odası var. Alt kat
duvarları taş örgü, diğer duvarlar ise ahşap çatı içine
dolma teknikle inşa edilmiş.
Taş döşeli alt katta hizmetçi, nöbetçi, bekleme odaları
ve ahır, dik merdivenle çıkılan ara katta da kışın kullanıldığı
düşünülen alçak tavanlı odalar yer alıyor. Üst kat planı
ara katta olduğu gibi sofalı uzun dikdörtgen iki sekilikli,
iki çıkma ve iki köşk odalı. Ayrıca eyvan ve taht köşk de
bulunuyor.
Çakırağa Konağı
1977 yılında Kültür Bakanlığı tarafından restoreye başlanmış.
1983 yılında çevresi kamulaştırılarak özgün mimari dokunun
korunması sağlanmış. Pazartesi dışında hergün açık olan
müze, mesai saatleri içinde kişi başı girişi ücretle gezilebiliyor.
Konağın en büyük özelliklerinden biri de, içinin serin ve
çok süslü oluşu.
Deri işiyle uğraşan ve çok zengin olan Şerif Aliağa'nın,
biri İstanbullu, diğeri İzmirli olmak üzere iki eşi varmış.
Eşleri memleket hasreti çekmesin diye odalarına İzmir Saat
Kulesi'nin çevresini ve İstanbul Boğazı'nı gösteren resimler
yaptırmış.
Salonda bir de Alanya Kızıl Kulesi'nin bulunduğu resim var.
Bu da yaz tatili özlemi için olsa gerek!..
Ahşap konağın yemişlik bölümleri ise oldukça ilgi çekici.
Bu bölümlerde uzun süre meyve saklanabiliyor ve çürümeye
başladığında da, konağa meyve kokusu hakimiyeti veriyormuş.
Birgi
Köy Evleri
Birgi Köyü'nde daracık sokaklarında ve ana yoldan yukarı
doğru çıkıldıkça, yüksek kısımlarda az sayıda kalmış eski
Birgi evlerine rastlanıyor. Çakırağa Konağı görkemli kadar
olmasa da köy evleri mimari özelliklerini yansıtarak göz
okşuyor.
Antik Kent Sard
Sard harabeleri her ne kadar Manisa il sınırları içindeyse
de, hem İzmir Gölcük güzergâhında olması, hem de Gölcük'e
en yakın antik kent özelliği taşıması nedeniyle Sard Artemis
tapınağını ve sinagogu da geziyoruz.
Kazılarda
M.Ö. 1900 yıllarına inebilen Sard'da, Pers yenilgisine kadar
Lidya uygarlığı görülüyor. Persler'in, Büyük İskender'in
ve İskender'in komutanlarının eline geçen Sard, M.Ö. 180
yılında Bergama Krallığı'na, sonra da Roma idaresine geçmiş.
M.Ö. 17'de büyük bir deprem yaşayan Sard, M.Ö. 4. asırda
da Bizans'ın piskoposluk merkeziymiş.
Amerikalı arkeologlarca ortaya çıkarılan görkemli yapı Sard
Artemis tapınağı Helenistik devre ait.
İon tarzı bu tapınağın ön ve arkasında 8, yanlarında da
20 sütun yer alıyor.
Depremle yıkılan tapınak Romalılar tarafından tekrar restore
edilmiş. Tapınağın doğu cephesinde bir sütun üzerinde "Bu
felaket sonrası ilk ayağa kalkan benim!" yazısı bulunuyor.
Tapınak içine Hıristiyanlık döneminde bir kilise yapılmış.
Salihli yolu üzerinde ise M.S. 2. asırda yapılan ve restore
edilen sinagog görülebiliyor.
|