GEZİYORUM
Kaynaşlı
- Topuk Yaylası...
Sırtını
Bolu Dağına dayamış Kaynaşlı'dan hareketle, bir başka zirveye
çıkmak üzere Topuk Yaylasına, yaylada bir mücevher gibi
duran Topuk Göletine, dağ sularının buluşma noktası Samandere
Şelalesine ve Kuru Göl'e bir tur yapacağız. Gezimiz boyunca
sürprizler, yabanıl doğanın lütufları, Bolu'nun Abant'ını,
Gölcük'ünü, Yedigöller'ini unutturacak el değmemiş güzellikler
bizi bekliyor!
|
Kuru Göl
Önce Üç Köprü mevkiinden girerek Kuru Göl'e gidiyoruz. Düzce'den
batıya doğru eski E-100 den 10 km yol alıyor ibreli çam
ağaçları arasında açılmış toprak yoldan içi sazlarla kaplı
göle geliyoruz. Orman içinden geçen yüksek gerilim hattı
telleri dikkatimi çekiyor, ormancılar hatlara uzayıp yaklaşan
ağaçların kontrol altında olduğunu şerare oluşmaması için
uzadıkça kesildiklerini, bu işin çok önemli olduğunu belirtiyorlar.
Çevrede uygun ortamlarda geyik, karaca, tilki, domuz, ayı,
çakal, sincap görülebileceğini ekliyorlar.
İki saatlik bir yolculuk sonrası dev metropol İstanbul'dan
gelenler için böylesine farklı bir ortam etkileyici olabiliyor.
Ve
bir anda kendinizi gölün kıyısında buluveriyorsunuz. Aslına
bakarsanız gölde fazla bir şey yok, iyi de değerlendirilmemiş.
Gözden uzak olan gönülden de ırak olur misali, bakımsız
boş bir yapı doğanın içinde kurbağaların sesini, kuşların
korosunu dinliyor.
Gençler, balık tutuyor, çevrede çeşme, büfe, wc gibi hiçbir
şey yok ama turizm adına güzellikler vaat ediyor. Gölde
sazan, karabalık denilen, ekmek hamuru ile tutulan, tatlı
su balıkları yaşıyor. Her ikisinin de tavasının leziz olduğu
anlatılıyor. Kurbağalar ne kadar çok olursa balıklar da
o kadar fazla olur diyorlar. (Balıkların yumurta dökme mevsiminde
av yapılmaz ise).
Düzce merkezden 16 km, E-100'den 5 km uzaklıkta ki Kuru
Göl, tertemiz havası, kolay ulaşımı ile günübirlik kullanım
alanının dinlenme, piknik ve orman içi doğa yürüyüşlerine
cevap vermesi nedeniyle geleceği parlak görünüyor.
Topuk Yaylası ve Göleti
Düzce'den ayrılıp Bolu Dağı rampasına tırmanmaya başlıyor
Kaynaşlı'dan Bakacak mevkiine geliyoruz. Sağ tarafımızda
İsmail'in Et Lokantası var, köşesinden içeri giren kenarları
fındık ağaçları ile çevrili asfalt yolu
kullanarak virajları çıkmaya başlıyoruz.
|
Bakacak sırtlarından görülen manzara altımızda oldukça etkileyici
biçimde gözler önüne seriliyor. Dağın zirvesine yakın bölümünde
rampayı bitirmeye çalışan kamyonların, tırların, Abant,
Ankara yolcularının tırmanışları ile yokuşu geliş yönünde
bitirip aşağı doğru süzülen araçların nispeti bir yana bu
manzarayı daha geriden dağ zirvesine hâkim tepeden seyreder
biçimde sıralanmış Bakacak Villaları görülüyor. Seyir tepesinin
karlı halini şöyle bir hayal edip, yola devam ediyoruz.
Seyir
tepesi sonrası yol ikiye ayrılıyor.
Biz sola Dipsiz Göl köyüne ayrılan yolu takip ediyoruz.
Ormancılık, hayvancılık, arıcılık ve Bolu Dağı tesislerinde
çalışanların konakladığı köy çam balı, kestane balı ile
de anılıyor.
Köy içinden geçip önce sola sonra sağa dönüyor, Topuk Yaylasına
yöneliyoruz.
Yolun iki yanı kayın ağaçları ile kaplı gözleriniz yeşile
doyuyor.
Orman denizinde Bolu Dağının batı eteklerinde ilerliyorsunuz,
Bıckıyanı Köyü tepelerden görünüyor. Birkaç ahşap köy evi
göz okşuyor.
Toprak yol yöresel bitki örtüsü kendini hissettirmeye başlıyor.
Nisan Mayıs aylarında ormanda yetişen, bir tür gövde ve
kök bitkisi olan Kaldirik sebzesini toplayanlar bahçelerinde
odun ateşinde koca tencerelerde haşlayarak hazırlıyorlar.
Turşusu
kuruluyor, sağanla kavruluyor, yumurtalısı yapılıyor ya
da sade yeniyor.
Mevsiminde çiğ olarak Düzce'de pazarda da satılıyor, lezzetiyle
seviliyor, iştah açıyor. Mor renkli orman gülleri, çam ormanı
içinde gözünüzü okşarken havanın temizliği, kokusu fark
ediliyor.
Nefes aldığınızı bile unutuyorsunuz.
Bu yörelerde 4-5 saatlik uyku kafi gelir kendiliğinden uyanırsınız
diyorlar.
Yaz ve bahar aylarında kullanılabilir hafif tozlu yol araçla
ve motosikletle gezi imkânı veriyor. Yörenin yerlileri kışın
iki metre kar olur diye uyarıyorlar. Yüksek tepede gece
soğuk olduğu için sinek olmaz diye sözlerine artı bir avantaj
ekliyorlar.
Topuk Yayla Göleti Bıçkıyanı Köyü sınırları içinde HİS amaçlı
yapılmış. (Hayvan İçme Suyu). Gölet dağdan çıkan kaynak
suları ile besleniyor, fazlası gider çıkışından bırakılıyor.
|
İçinde aynalı sazan ve kadıncık denilen Hollanda sarısı
biraz kılçıklı balıklar yaşıyor, tava ve ızgarasının lezzetli,
derisinin kalın olduğu anlatılıyor. Göletin yakınında
bulunan köy Giresun kökenli olup 150-200 senelik bir maziye
sahip.
Hayvancılık ve ormancılıkla ilgileniyorlar. 1997 yılında
yayladan çıkan suyu Köy Hizmetleri plan proje dâhilinde
önüne set çekip doldurarak yapay bir göl oluşmasına imkân
vermiş.
Göl
çevresine iki küme halinde fiberglas malzemeden üretilen
23 adet Eskimo kulübelerine benzer İspanyol yapımı bungalovları
yerleştirmişler. (Kaynaşlı'ya depremde yardım amaçlı gönderilip
kullanıldıktan sonra). Piknik amaçlı gelenlere ücretsiz
veriliyor.
8 tanesinin içi tahta döşeli diğerleri toprak zeminle
temas halinde, başka malzeme yok.
Soğuk havada içi sıcak oluyor, göl çevresinde bir mescit,
bir çay evi, önceden haber verenlere yemek de yapıyor.
Piknik
masaları, içilebilir pınar suyu çeşmeleri, 4 adet seyyar
tuvalet var.
Köy muhtarı Osman Gümüş yazın göle kayık koyuyor oda ücretsiz,
piknik alanı da. Yeter ki motorcular, safariciler, aileler
gelsinler şu güzelliği yaşasınlar, zaten bir daha ayrılamazlar
diyor.
Üstüne basa basa herkese yardımcı olacağını vaat ediyor.
Muhtar Osman Gümüş tel no: 0544 480 80 55 veya 0(380)
547 72 21
Gölde iki ay süre içinde sportif amaçlı, ücretli olta
balıkçılığı yapılıyor. 2001 yılında göletin suyu çekilmiş
dolgu çalışması yenilenmiş ve tekrar su biriktirilmiş.
Gölün derinliği 1 ila 12 metre arası değişiyor. Dip çevre
çimen dokusu olarak devam ediyor. Denizden yüksekliği
1300 metre olan göl çevresinde iklim, gezilere 15 Nisandan
Kasım sonuna dek izin veriyor. Yol köy hizmetleri tarafından
sürekli açık tutuluyor.
2000 yılında göl yüzeyi 50- 60 cm kalınlıkta buz tutmuş.
Bir ayı balık yakalamak için göle inmiş, buzun ince yerinde
yüzey çatlamış ayı açılan delikten gölün içine düşüp kaybolmuş.
Buzun altında 200 metre yüzüp sığ kıyıda yerden aldığı
güçle alttan omuzlayıp yüzeydeki buzu kırıp kaçmış. Köylüler
kurtulduğunu izlerden anlamışlar.
Akşamın sakin saatlerinde su içmeye inen geyik ve karacalar
görülebilir, ayılar piknikçilerin bıraktığı çöp bidonlarını
karıştırır, yiyecek ararlar, koyunlara ve insana dokunmazlar
diyorlar.
Jandarma bölgesi olan yayla her bakımdan güvenlidir diye
ekliyorlar.
Bu
kadar göl hakkında bilgiden sonra biraz da gölün yaşantısından
bahsetmek gerek. Sarıçam, kayın, göknar, kavak, gürgen
bölgenin ağaçları ve etrafa yaydıkları yoğun orman kokusunu
teneffüs ederek yaklaşıyorsunuz yaylaya ve gölete.
Orman içinin nemi, gölgesi, yeşili ve süzülen güneşi göleti
bulana dek merak ve heyecan uyandırıyor.
Tepeyle buluştuğunuz an panik başlıyor, nereden baksam,
nereye gitsem telaşınızı kurbağalar sanki kahkahalarla
cevaplıyor. Seslere işbirlikçi kuşlar katılırken boyunlarında
ki çanları sürekli otlayarak sallayan uzun saçlı hippi
görünüşlü koyunlar, kuzular, inekler destekliyor.
Ah diyorsunuz burası Abant'tan güzel, Abant'tan bakir,
İstanbul için Abant'tan yakın, üstelik Bolu dağını geçmiyor
insan.
Cep telefonu da çekiyor.
Köyden 4 km uzaklıktaki Topuk Yaylasında 26 Haziranda
yayla geleneksel şenlikleri yapılıyor. Yöresel sanatçılar
kemençeler çalıyor şarkılar söylüyor, halk oyunları oynanıyor.
Konuklar piknikler yapıp göl çevresinde 2,5 km lik doğa
yürüyüşlerine katılıyorlar. Kent içinde iki kat yürüyüp
yorulanlar Topuk Yaylasında atlet kesiliyorlar.
|
Kütüklü
Yaylası
Göletin arkasından geçip orman içine dalan yol Kütüklü Yaylasına
uzanıyor. Bu bölümler biraz daha bozuk olsa da geçilmez
değil. Ağaç gövdelerinde sincapların biraz küçüğü olan çökelezler
görülüyor. Yolun sol tarafının Bolu, sağ tarafının
Düzce iline ait olduğunu, soluma ayrılan yolun 3 - 4 km
sonra Abant'a gittiğini ve hiç bilmediğim bir açıdan Abant
gölünü görme imkânı verdiğini öğreniyorum. Karşılaştığım
yayla evlerinin bazılarını doktorlar kullanıyor, hafta sonu
tatillerinde şifalı bitki topluyor, piknik yapıyorlar.
Bazılarında, astım, damar sertliği, şeker hastaları yaşayıp
şifa buluyorlar. Bunlar arasında Almanya'dan gelip rahat
bir kış geçirmek için yaz aylarında 3 ay kalanların olduğunu
görüyorum.
Uzun boylu ağaçlar gökyüzüne dek uzanıyor. Bakacaktan 22
km uzaklıkta akşama doğru kollarıma akşamın serinliği yapışıyor.
Yol boyunca içtikçe acıktıran, hazım yaptıran pınar sularının
tadına bakarak Sakarca Yaylasına geliyorum.
Sakarca Yaylası
Bir kısmı Bolu bir kısmı Düzce'ye ait yaylada rakım 1000
metre. Doğusu çam, batısı kayın örtülü yayla aralıksız kekik
kaplı. Hayvanlar doğal olarak bu ortamda otluyor kekikler
ete sinip kokusunu etkiliyor.
Yayla
Temmuzda kekik ve yayla çiçeği kokusundan geçilmiyor.
Kekiği her yerde kullanıyorlar, yapraklarından çay demliyor,
fasulye ezmesine karıştırıp adına agut diyip yiyorlar. Yayla
daha önceleri Bolu'ya aitmiş. Abdurrahmanoğlu İsmail Çuburoğlu
1932 de yaylayı ilk tutan olmuş. Hasan Ali Çuburoğlu yaylamıza
gelenler peynir, süt, yoğurt, köy ekmeği ile piknik yapabilirler
diyor. Tavuk, civ civ yapamıyoruz sansar hepsini boğuyor
diye yakınıyor.
Yanıklık mevkiinde geyikleri gördüğünü, tepedeki tuzlakta
tavşanların çıkıp oynadığını, doğanın bekçisi olduğunu,
avlanmanın yasak olduğunu vurguluyor.
Sakarca Yaylasından ayrılıp Karadikmen Yangın Gözetleme
kulesine geliyoruz. Düzce'ye hâkim bir tepede yer alan kule
çevresinde küçük bir havuz ile çeşme ve odun masalar var
bu yüksekliğe bile piknik için gelen ailelerin olduğu vurgulanıyor.
Samandere Şelalesi
Zengin bitki örtüsü içinde yer alan şelaleler topluluğu
Düzcelilerin en bilindik ve gözde mesire yerlerinden biri
olup kolay ulaşımı, alabalık lokantaları ile rağbet görüyor.
Samandere köylülerinin ürettiği doğal köy ürünleri ile alabalık
üretme ve yaşatma havuzlarında canlı bulunan balıkların
yendiği mesire yeri, dinlendirici ortamı, bol ve debisi
yüksek şelalesi, su sesine karışan kuş sesleri ve piknik
alanları ile yılın her ayı çok uzaklardan bile kendine ziyaretçi
çekmesini biliyor.
Orman Bakanlığı'nca tabiat anıtı olarak tescil edilen şelale
girişine merdivenlerle iniyor bir süre akan su paralelinde
yürüyorsunuz.
Daha sonra demir korkuluklu patika sizi şelalenin yanına
getiriyor. Burada Milli Parklar Mühendisliği heyelan tehlikesi,
taş düşebilir uyarı tabelası bulunuyor. Kendinize güveniyorsanız
şelale boyunca aşağı doğru inen basamaklarla şelalenin tam
karşısına geçiyorsunuz. Basamaklarla suların döküldüğü şelale
tabanına kadar iniliyorsa da riski göze almak gerekmiyor.
Turizmle ilgili tüm sorun ve sorularınız için Düzce İl Kültür
Turizm Müdürü Özcan Budak yardımcı oluyor.
Tel no: 0(380) 524 94 33 Gsm: 0 (532) 446 86 42
|