GEZİYORUM
Doğa'nın
çömert davrandığı şifalı termal suların cenneti,
jeoparkıyla da ünlü Kızılcahamam
Tarihi,
yeryüzü şekilleri, yöresel tatları, ünlü mesire
yeri Soğuksu Milli Parkı ile piknikçilerin, turistlerin
olduğu kadar, bilim adamlarının, kaplıca severlerin
de gözdesi.
|
|
Kızılcahamam'ın şifalı doğası
Bakir dağlar, tepeler, çam ormanları arasından
geçerek geldiğiniz Kızılcahamam İlçesinde insana
garip gelen bir sakinlik icinde huzur buluyor,
adeta doğanın tam ortasında olduğunuzu hissediyorsunuz.
Etrafta yapacağınız gezilerde bunu daha da iyi
anlıyor, hele özellikle çılgın trafikli, betonerme
İstanbul, Ankara gibi yoğun yerleşimler içinden
gelmişseniz ben nerede yaşıyormuşum diyecek kadar
şaşkınlığa kapılıyorsunuz.
Bütün bunları neden yazdım çünkü gerçekten İstanbul
gibi bir metropolden çıkıp Ankara’nın arka bahçesi
durumunda ki su havzası Kızılcahamam, Çamlıdere
sınırları içinde ki barajların, göllerin, göletlerin,
kimselerin ortada görünmediği zamanın durduğu
köylerinden geçerken bakir doğanın beşiği içinde
olduğunuza inanamıyorsunuz. Kızılcahamam’da en
çok dikkat çeken detaylardan biri de 15-20 katlı
bir otel veya herhangi bir binanın penceresinden
elinizi uzatsanız değecek kadar yakın olan çam
ağaçları ile kaplı dağa dokunacak hissi yaşamanız
oluyor.
Gerçekten de iki yamaç arasında vadiye kurulu
ilçe, ormanın içinde kent hayatı yaşamanıza imkân
vermiş. Şifa dağıtan kaplıcaların yükselen buharları
sabahın ilk ışıklarıyla siluete renk katarken,
ufuk hattında yer alan tepeler, bitki örtüsü,
kuş sesleri, ilçenin göbeğinde bulunan Soğuksu
Milli Parkı, yabanıl hayatın içinde olduğunuzu
müjdeliyor. Kızılcahamam’ın ortasından geçen İstanbul
Ankara yolunun yanında köprünün altında ilçenin
sembolü kabul edilmiş metal yapım simsiyah kocaman
bir Kara Akbaba heykeli gelip geçeni selamlıyor.
Geceleri spotlarla aydınlatılan Kara Akbaba heykelinden
dönüp köprüyü geçerek Ankara Caddesi boyunca ilçenin
içine doğru ilerleyince, yol boyunca çok sayıda
termal otel önünden geçerek ünlü Soğuksu Milli
Parkı kaplıca bölgesine ulaşıyorsunuz.
Soğuksu Milli Parkı
Milli Park girişinde restoran, mangal yeri, ızgaracı,
hizmet veriyor. Özellikle Ankara’ya 57 km mesafede
olması piknikçilerin ilgisini artırıyor. Mesire
yeri olarak kullanılan yolun her iki yanı ahşap
oturma üniteleri ile konumlandırılmış, aileleri
ile gelenlerin çocuklarının oynayabileceği oyun
alanları ile donatılmış birbirinden cazip piknik
sahaları, çeşmeler yer alıyor. Zirveye kadar çıkanlar
buradan uzak tepeleri büyük keyifle seyrederken
ciğerlerine mis gibi çam kokulu, bol oksijenli
havayı çekebiliyor, zindelik kazanıp, iştahları
açılmış olarak zaman geçiriyorlar.
Karaçam, sarıçam, köknar, ardıç, meşe, kavak,
söğüt, gürgen, akağaç, kızılcık, yalancı akasya,
alıç, böğürtlen gibi ağaç ve bitki türleriyle
kaplı, 16 km çevre yolu bulunan Milli Park sahası
yaban domuzu, ayı, tilki, çakal, tilki, sincap,
tavşan ile 200 civarında kuş türüne de ev sahipliği
yapıyor. Ülkemizde ki tüm yırtıcı kuşlar da burada
barınıyor, deniz kartalı, bozkır kartalı, atmaca
kartalı, kızıl şahin, küçük kartal, Mısır akbabası,
Kara Akbaba, küçük kerkenez, baykuş da bu bölgenin
kuşları arasında bulunuyor.
Kızılcahamam, Güney ile Kuzeyi bağlayan Kargasekmez
ve Azaphane geçitleri antik çağlardan bu yana
cazibe merkezi olan, Başköy Kalesi, Mahkeme Ağacin
Alicin Kanyonu kilise mağaraları, Akdoğan Köyü
kazıları, Saray Köyü Roma Harabesi, Seyhamamı
ilçe tarihinin ilk çağlara dek uzandığına dair
izler taşıyor.
Kızılcahamam çevresinde ki tabiat anıtları sayılabilen
güzellikleri görmek üzere, gezimize Kızılcahamam
"Çamlıdere Jeoparkı Güvem Bazalt Sütunları
Jeositi" ile başlıyoruz.
Güvem Bazalt Sütunları (Sabun Kayalar)
Bence yörenin en can alıcı, hafızada en iz bırakan,
en nadir görünen kaya oluşumları burada bulunuyor.
Kızılcahamam’dan çıkıp Güvem Çerkeş yoluna doğru
önce tırmanıp sonra düz ilerleyince Fındıklı Mahallesi
Sabuncu Geçidinde yolun her iki yanında duvar
gibi uzanan bazalt kayalarla karşılaşıyorsunuz.
İlk kez görenler için arazi yapısı yol boyunca
farklı bir bölgede olduğunuzun sinyallerini çok
öncelerden veriyor.
Bazalt
kayalar ise bugüne kadar gördüklerinizden çok
farklı yapıda biçimlenmiş.
Bazaltların oluşumunda magma odasından 20 milyon
yıl önce volkanik patlamalarla çıkan lavlar yeryüzüne
ulaşınca alt ve üst seviyelerde yağışların, rüzgârın
etkisiyle farklı sürelerde soğumaya başlamış,
hacım kaybedip büzülüp gerilince dikey çatlaklar
oluşmuş.
Tahin renkli altıgen profilli bu sütunlar, renk
ve görüntü olarak mıknatıs gibi ziyaretçileri
kendine çekiyor. Güneşle ısınan bu ılık kayalara
dokununca anaç haliyle ziyaretçilerin sevgisini
kazanıyor.
Yamacın karşı tarafında da aynı şekilli bazalt
sütunları görmek mümkün oluyor, ne var ki yanına
gidebilmek için arada ki sığ akan, debisi düşük
dereyi paçaları sıvayıp geçmek gerekiyor. Bazalt
sütunların eteğinde yolun kenarına konulmuş kamelyalar
da aydınlatıcı bilgiler veren panolar ve harita
görülebiliyor. (Diğer bazalt kayalar ise Balcılar'da
görülüyor).
Seyhamamı
Kızılcahamam’a 18 km, Güvem’e üç km mesafede bulunan
ve yaz aylarında, kaplıca döneminde yoğunluk yaşayan
Seyhamamı aynı güzergâh üzerinden üç kilometre
içeriye ayrılarak ulaşılan bir kaplıca yerleşimi.
Yoğun su sesi kulaklarınıza dolarken gözleri okşayan
mimari doku arasında kaplıca, cami, bazı evler
dikkat çekiyor.
Meydanda kafe, lokanta, biraz ilerde alış veriş
yapılabilen tezgâhlar bulunuyor. Mevsim dışı günübirlik
gelenler kaplıcanın şifalı suyundan yararlanıyor.
Burada da sonbahar, kış aylarında, özellikle okullar
açılınca neredeyse hiç canlıya rastlamıyorsunuz.
Kaplıcanın Haçlı Seferleri sırasında Almanlar
tarafından yaptırıldığı belirtiliyor.
Eski ismini köyde bulunan kiliseden alan Seyhamamı’nda
Bizans kilisesi yıkılmış, yerine cami inşa edilmiş.
Birkaç kez restore edilen cami, Vakıflar Genel
Müdürlüğünce 2007 yılında aslına uygun haline
getirilmiş.
Mahkeme
Ağacin
Mağara Kiliseleri
Kızılcahamam’a 18 km mesafede bulunan köye Çeltikçiye
doğru göl kıyısını takip ederek ilerlerken önceleri
ağaç göreceğinizi tahmin ederek yol alsanız da,
köye ulaşınca köy camisi arkasına aracınızı park
edip, cami çevresini dolaşarak eteklerinde bulunan
kilise mağaraları görebiliyorsunuz.
Köy yalnızlığı derinden yaşıyor, ortalarda kimsecikler
görünmüyor. Sayıları yedi ila10 arasında ve tavan
yüksekliği beş metreyi bulan çeşitli mağaraların
duvarlarında haç işaretli nişler bulunuyor.
Turizme kazandırmak da ihmal edilmiş mağaralar,
bakımsız kalmış, kirlenmiş, tahribat görmüş.
Abacı Peribacaları
Mahkeme Ağacin köyünden çıkıp yeniden Çeltikçi
yolu üzerinde ilerlerken bu defa ilçe merkezine
20 km mesafede yer alan Başören Kavşağı, Abacı
Peribacalarının bulunduğu alana geliyorsunuz.
Burada da bilgilendirici, haritalar olan panolar
asılmış bir kamelya var.
16-11 yıl önce oluşmuş doğal sanat ürünü olan
peribacalarının oluşumu yüz bin yıl önce gerçekleşmiş.
Kızılcahamam’da gezilip görülecek yerler arasında
başta efsanesi ile dilden dile anlatılan Gelin
Kayası olmak üzere, Taşlıca
Köyü Oruç Gazi ve Kırgız Ebe Türbesi, Beş
Konak Köyü bitki ve hayvan fosilleri, Kızılcaören
Köyü Yunus Dede Türbesi, Çeştepe Köyü Mehmet Dede
Türbesi, Pazar Köyü Selçuklu Camii gibi daha birçok
kültür varlığı, ziyaret yerleri bulunuyor.
Bir
yeri tanıma, fikir edinmek, intiba sahibi olmak
için üç beş kişiyle değil mümkün olabildiğince
çok kişiyle konuşuyor, kiminle alışveriş ederken,
kimine adres sorarken sohbet ediyorsunuz.
Bu yöntem Kızılcahamam’da da öyle oldu.
Hiç
tanımadığım Kızılcahamamlılara ilçeyle ilgili
sorular sordum, köylüsünden, kaplıca görevlisine,
bazlamacısından, akaryakıt istasyonunda çalışanına,
otel personelinden, bakkalına, milli park güvenlik
görevlisine dek hepsi yardımsever, hepsi kibardı.
Hatta adres konusunda aracıyla giderken durup
göreceklerim hakkında fazlasıyla açıklayıcı bilgiler
verenler bile oldu.
Yanından yürüyerek geçtikleriniz içten bir Hoşgeldiniz’i
demeyi esirgemiyorlar. Kısacası Kızılcahamamlı
ilçesini, yabancı konuğu seviyor, konuşkan, misafirperverler
kanısına vardım.
Gün batımıyla beraber ilçe de el ayak çekiliyor,
sokaklar boşalıyor, kalabalıklar evlerine kapanıyor,
ilçe adeta erken saatlerde uykuya dalıyor.
Kaplıca
suyunun faydalarını Nerede Kalınır bölümünde görebilir,
Kızılcahamam gezisi sonrasında alınabilecekleri
ise ne yenir bölümünde yazdım.
Hediyelik olarak estetik bir obje satın almak
isterseniz, Ankara Caddesi'nden Kara Akbaba heykeline
inen köprünün başında ahşap objeler satan bir
dükkân bulunuyor.
Burada balkona, terasa, villa bahçesine koyabileceğiniz,
ağaçlara asabileceğiniz ceviz ve dut ağacından
yapılma vernikli kuş yuvaları 30-50 TL arası değişen
fiyatlarla satılıyor. (Biraz pazarlıkla iki tanesini
50 TL’ye de alabilirsiniz) Bastonlar, ahşap kanı
arabası ve üzeri camlı sehpalar diğer ürünler
arasında yer alıyor.
Kızılcahamam’a turist olarak veya kaplıca tedavisi
için gelenlere böylesi gezilip görecek yerlerin
çok olması, kaplıca kürü arasında ki zamanı sıkılmadan
değerlendirmek adına doğa güzelliklerini görmek,
çevreyi tanımak, temiz havada doğa yürüyüşleri
yapacak yerlerin mükemmelliği Kızılcahamam’ı diğer
kaplıcalardan daha elverişli kılıyor.
|
|