GEZİYORUM
Sular, Kuşlar,
Balıklar bir de Turistler;
Köyceğiz ve Gölü
112 çeşit kuş türü ile doğa harikası gölü, bir tarafında
Sandras, diğer tarafta Ölemez dağı arasında renk efektlerine
karışan yansımaları, gün doğumu, yılda 40 bin ton narenciye
üreten, kozmetikte kullanılmasının yanı sıra miğdeye iyi
gelen Sığla yağı, leziz Kefal balıkları ile tanınıp, Ege
Akdeniz in sınırında yer alan, huzur ülkesi gizli cennet
Köyceğiz...
Köyceğiz
yerleşim alanı bugünkü yerinden 10 km daha uzakta kurulmuş.
Ancak deprem geçiren bölge bugünkü yerine, dağdan yedi
kol halinde inen suların oluşturduğu Köyceğiz Gölü kıyısına
kaymış.
Çevre korumanın başarısı sayesinde henüz kirlenmemiş olan
Köyceğiz çevresinde su sıkıntısı çekilmiyor, çünkü toprağı
10 metre kazmakla bile içilebilir nitelikli suya ulaşılabiliyor.
Güneşin yakıcı etkisine rağmen bitkiler bu sıcaktan etkilenmeyerek
ülkemizdeki diğer bölgelere oranla daha çabuk büyüyorlar.
Su içinde oluşan sazlıkları ile farklı güzelliğe sahip
olan Köyceğiz Gölü fotoğraf tutkunları için az bulunur
nitelikte, göl yüzeyine yansıyan görüntüler kompozisyonlar
oluşturuyor.
Motorsuz su sporları için ideal parkur sayılan gölde sörf,
yelken, kürek gibi sporların yapılabilmesine olanak tanıyor.
Ayrıca amatör olta balıkçılığı için sonsuz sürprizler
taşıyor.
Durgun ve güzel manzaralı göl yüzeyine ve sazlıkların
kıyılarına bakanlar balık tutmasalar bile yüzlerce balığın
zıpladığını görebiliyorlar. Romantizmin doruklarına çıkmak
isteyenler ise sazlıkların kuytu köşelerine gizemli tekne
gezilerine çıkıyor, mehtaplı gecelerde gümüş tepsi görünümü
kazanan gölde mehtap turlarına katılarak doğanın sesini
dinliyorlar.
Günübirlik
Turlar
Günübirlik turlarla Sultaniye Kaplıcaları, çamur banyoları,deniz
banyoları için İztuzu Kumsalına gidenler antik Kaunos
harabelerini, tepelere tırmananlar özellikle kaleden Dalyanı
kuş bakışı görebiliyorlar.
Bunların dışında yayla turizmini seçenler Sandras Dağına
doğru Ağla yaylası yönünde yol alarak, yayla havası severlerin
yazlıklarının hızla yapıldığı Ağla Köyüne çıkıyorlar.
Nefis tadıyla dikkat çeken pınarların adeta fışkırdığı
aynı bölgede şaşırtıcı gövde yapılarıyla en genci 600
yaşında olan ulu ve anıtlaşmış çınar ağaçları topluca
bulunuyor.
Ormancılar, Sakar Geçidi, Köyceğiz yolu üzerindeki deneme
üretimi yapılan Yunus Emre Arboretum'unda dünyadaki tüm
ağaç çeşitlerine rastlanabileceğini vurguluyorlar.
Bir başka ağaç türü olup gövdesinden çizilerek akması
sağlanan sığala (sığla) yağını leblebi ve balla karıştırıp
yenildiğinde mideye gastrite iyi geldiği belirtilen Günnük
ağaçları da burada çok miktarda bulunuyor.
Gizli
Cennet
Ege ve Akdeniz in sınır noktasında yer alan Köyceğizde
Özel Çevre Koruma ve Belediyenin çalışması sonucu ormanlık
tarım ve sit alanları belirlenmiş . Aşırı yapılaşma, betonlaşma
kısmen önlenmiş. Bu şekilde bozulmadan korunan doğa yapısı,
iklimin yumuşaklığı, ulaşımın kolaylığı, çevrede bulunan
tatil merkezlerin çokluğu ve cazibesi ile yerli yabancıların
gözdesi olmuş.
Özellikle emeklilik dönemlerinde bahçe içinde hem toprakla
meşgul olarak, hem de Köyceğizde kurulan pazarlardan taze,
yöresel sebze, meyve, çeşitli otları en ekonomik fiyatla
alıp, yakıta fazla para harcamadan ,üşümeden kış geçirmek
isteyenlerin, ilkbaharda açan baş döndürücü kokulara sahip
narenciye çiçekleri arasında yürüyüş yapanların gizli
emeklilik cenneti olmuş!
Bugüne dek önemli bir olaya rastlanmayan Köyceğiz de evlerin
birinci katlarında büyük kentlerde görünen demir parmaklıklara
da rastlanmıyor. Oldukça huzurlu ve güvenli sayılan bölge
kendilerini emniyette hisseden kuşların da cenneti sayılıyor.
112
kuş türüne ev sahipliği yapan Köyceğizde yalnızca Nil
nehrinde yaşayan 85 cm boyundaki Nil Kaplumbağaları da
bulunuyor.
Ender bir canlı türü olup, madalyonlarındaki renk nedeniyle
anılan Mavi Tek Yengeçler'de burada yaşıyor. İnsanlar
için yazın tek sorun ekolojik dengenin devamını sağlayan
sivrisinekler oluyor.
Karacagöl
Köyceğiz'de çevre gezilerine meraklı olanlar için çeşitli
aktivitelerin yanı sıra farklı mekanlarda var.
Köyceğiz yakınlarında Karacagöl mevkiinde yer alan "Şelale"
yol üzerinden görünmese de bilenler tarafından, turist
otobüslerinin uğrak yerlerinden biri.
Yunus
Emre Arboretum tabelasından bir km içeri girdikten sonra
araçlar arazide bırakılıyor! Rampa yukarı çıkan patikayı
10 dakika bir sürede yaya olarak çıkan piknikçi gezi severler
bu tepeden şelalenin akarak oluşturduğu göle iniyorlar.
Turistlerin, jeep safaricilerin ve piknikçilerin gözde
mekanı şelale çevresi ağaçlarla kaplı.
Göl ise yüzülebilir ve suyu içilebilir nitelikli. Kayalar
arasından akan şelale, çevresini aşındırıp taşlara güzellik
kazandırmış. Damıtılmış kadar temiz suya sahip gölde yüzenler,
duş yapmaya gerek duymadan kurulanıp giyiniyorlar. Günnük
ağaçları gölgesinde bir parkur olan şelale çevresi günnük
ağaçlarının kokuları arasında yürüyüş sporu için de elverişli
bir mekan olabiliyor.
Yeni Cennet Geyik Kanyonu
Köyceğiz mevkiinde ana yoldan 24 km içerde bulunan kanyona
girenler ekili tarlalar arasından düzgün asfalt yol boyunca
yazın kurumuş olan dere yatağına paralel ilerliyor, kayalar
arasına açılmış bir geçitten geçiyor, yön tabelalarıyla
belirtilen istikamette sola yukarı bazı yükseltileri,
virajları aşarak kanyon girişine rahatça ulaşıyorlar.
Kanyon girişinde çay içilip mola verilecek bir kulübe
ve banklar, çeşme bulunuyor. Kanyonu gezmek isteyenlere
rehber yardımcı oluyor, refakat ediyor.
2008 yılı yaz başında ziyarete açılan kanyonun derinliklerinde
kayalar dikkat çekiyor. İçinde sarkıtlar oluşmuş büyük
galerileri olan mağaralar görülüyor. Meraklı gezginler
yağışların arttığı kış aylarında, yatağını genişletip
beraberinde taşları sürükleyen suyun başına doğru ilerleyip
yürüyüş yapıyorlar. Çevredeki dağların yüksekliği nedeniyle
kanyon çevresinde güneşe erken veda ediliyor.
Atlar ve arabalar
Muğla bölgesinin 2294 metre zirvesi ile en yüksek dağı
olan ve yamacına kol kanat geren Sandras dağı eteği, Köyceğiz
yolu üzerinde yol alırken Toparlar Köyü mevkiinde Remo
At yetiştirme çiftliğini görülüyor.
Malatyalı Remzi Yücele ait Remo At Çiftliğinde yemyeşil,
geniş, sulak ve hafif engebeli arazideki çiftliğe gelir
gelmez atlar gezintide ise hepsi yaklaşarak burunlarını
sevdiriyorlar. Şecereleri hayli eskiye, 1860'lı yıllara
dayanan bu Arap atlarına binlerce dolar değer biçiliyor.
2000 ila 10 bin dolar fiyatlı eyerleri ise konforlu olup
Canada damgası taşıyor.
Çiftliğin
ilk kurulduğu yıllarda atları seyretmeye gelenler kum
pistte ata da binebiliyor, bar ve restoranda yorgunluk
atıyor, sergilenen antika tarım arabalarını görebiliyor,
halı ve kilim satın alabiliyorlardı, son yıllarda Remo
Çiftliği sadece at yetiştirmekle uğraşıyor.
Atlar üzerine binilip yürüyüşe çıktığınızda tüm sıkıntı
stres sorunlardan kurtuluyor, hatta tuttuğunuz gem üzerinizdeki
tüm elektriği vücudunuzdan alıp götürüyor ve kendinizi
hafiflemiş hissediyorsunuz. Bu arada atın boynunu severseniz
at bunu anlıyor, üzerindeki binicinin düşüncelerini bile
gayet iyi hissediyor. Bu konuda tek sorun Avusturyalı
bir eğitimci tarafından eğitilen bazı atlar,Türkçe komutları
bilmediği için sadece Almanca komutlara uyuyor. Cana yakınlığı
ile bilinen Arap atları ile vücut diliyle de konuşmak
mümkün oluyor.
Üzerine bindiğiniz zaman hafif yana yattığınızda veya
kalçanızı biraz dönmek istediğiniz tarafa çevirdiğinizde,
anında anlayıp o yöne dönüyorlar. Ata soldan binilip,
soldan iniliyor.
Remo Han
"Remo"uzun süre Almanya da yaşayan Türk kültürüne, gelenek
göreneklerine düşkün Malatyalı Remzi Yücele Almanların
taktığı bir isim. Remzi Yücel atlara olan sevgisi nedeniyle
kurduğu bu çiftlikte bir yandan at yetiştiriciliği yaparken
diğer yandan da han kültürünü yaşatmayı amaçlamış.
"Han" bir çok insana yabancı gelen bir sözcük olmakla
beraber, eskiden yolculuk yapan insanların hayvanları
ile birlikte kaldıkları, yiyip içtikleri, geniş avlusu,
ahırları olan yer olarak biliniyor.
Kendine özgü kurallar taşıyan bu hanlarda aranan ilk üç
özellik temizlik, doğruluk ve namus.
Kerpiç, işlenmiş taş, tuğla ve ahşap malzemeden yapılı
hanların yanında ahırlar yer alırmış. Atsız ve halısız
bir han ise asla düşünülemezmiş. Remzi Yücel bu hususları
göz önüne alarak tek katlı 16 kubbeli, Osmanlı taş işçiliği
süsleri gözlenen duvarları ve kubbe içleri işlerle ile
kaplı hanında beyaz Kandıra taşları kullanmış.
Ahşap sandalyeli ahşap masalar üzerinde ise Buhara ve
Semerkant'tan getirilen getirtilen özel örtüler serilmiş.
Çiftlik bahçesinde küçük bir göl ve okaliptüs, çınar,
çam ve günnük ağaçları ile kaplı bir de at binme yolu
bulunuyor.
Köyceğiz
yolu üzerinde seyredenlerin dikkatini çekecek bir başka
uğrak noktası antika otomobil parkı olabilir.
İstanbul un Feriköy semtinden Köyceğize taşınan bu parkta
eski, antik otomobilleri ve bunlara ait yedek parçaları
bulabiliyor eski model otomobil alıp satabiliyor hatta
seyrederken bile nostalji yaşıyorsunuz.
|