GEZİYORUM
Turfanda
Cenneti Kumluca
Burada
domatesin mevsimi yok, yıl boyunca seralarda salkım
domatesleri görmek mümkün, sadece domates değil
tabii, kırmızı şalvar biberler, patlıcanlar, salatalıklar,
narenciye ürünleri verimli güneşi bol topraklarda
denizden esen nemli rüzgârla gelişip büyüyorlar.
Deniz demişken uzun kumsal, ılık ve tertemiz denizi,
koyları, derin su balıkları, feneri, antik kentleri
ile de turfanda olduğu kadar aynı zamanda Antalya’ya
95 km mesafede çevresi zengin sportif faaliyetlere
imkân veren Batı Akdeniz’in Teke Yarımadasında
bir tatil cenneti.
Kumluca önce iklimsel ve bölgesel avantajları
nedeniyle turfandacılığı keşfedip yola erken koyulmuş,
bunun yanına turizmciği de ekleyince cazibesi
artıkça artmış. İlçe ulaşımı kolay, yaz mevsimi
uzun olunca, antik kentleri, mevsim ürünleri daha
da önem kazanmış.
İster Fethiye, isterseniz Antalya sahil yoluyla
gelin fazla söze gerek bıraktırmadan ziyaretçileri
ilçe girişinde kavşak noktasına dikilmiş domates
heykeli karşılıyor.
Benzer
bir başka heykeli de çeşitli festival, şenlik,
konser, yarışma ve etkinliklerin yapıldığı ilçe
merkezi Cumhuriyet Meydanında görebiliyorsunuz.
Bazı yüksek binaların duvarlarında cepheyi kaplayan
resimler, ilçenin düzenli ve temiz palmiye ağaçlı
caddeleri, çiçekli bulvarları, parkları, kent
mobilyaları, mekânları dikkatinizi çekiyor.
Antik kentleri, çam ağaçlarıyla kaplı dağları
arkamızda bırakıp deniz tarafına ilerlediğimiz
zaman sahil yolunu geçince, farklı mimarisi ile
beyaz bir kule ile karşılaşıyoruz.
50. Yıl Kültür Merkezi olarak faaliyet gösteren
kulenin, çevresi park olup, kahvaltı yaparak güne
başlayacağımız kafe ile donatılmış. En üst katı
etrafa hâkim manzarasıyla seyir terası olan silindirik
yapının içinde nikâh dairesi, sinema, Yörük yaşam
ve kültüründen kesitler yansıtan kent müzesi var!
|
|
Kumluca
Sahili, Papaz Koyu, Karaöz, Korsan Koyu
Mavikent’ten Doğu yönüne doğru yol alınca karşınıza
Papaz Koyu çıkıyor. Geniş bir alan çam ağaçları
ile kaplı, piknik amaçlı düzenlenmiş, denize
yüksekten bakıyor, ılık ve pırıl pırıl temiz
deniziyle tercih ediliyor. Tutmasını bilen için
çevresinde bulunan kayalıkları mesken edinmiş
Lâhos, Akya, Mercan gibi dip balıkları ile de
ünlü.
Papaz Koyuna yakın bir başka koy ise Korsan
Koyu.
Durgun ve berrak denize sahip bu koy daha küçük
adeta yüzme havuzu gibi ağzı kapalı dalgalara
korunaklı.
Yarımada ucunda koyun tamamını seyredebiliyor,
lacivert, türkuaz renkleri ile koy görenleri
büyülüyor.
Karayoluyla grup otobüsü veya özel aracıyla
sahile gelenler kumsalın gerisinde ağaç altına
park ediyor, gün boyunca Korsan Koyunun doğal
şartlarında denize giriyor, çadır kuran da görülüyor,
ağaçlara salıncak kurup koya bakarak sallanan
da.
Denizden gelenler tekneleri koy içinde demirleyip
denizin tadını çıkarıyorlar. Sahilden geçit
vermeyen Korsan Koyunun sonrasında denize dik
inen kayaların bulunduğu denizden devamında
Taşlık Burun ve Beş Adalar bulunuyor.
Likya
Yolu
Kara
tarafında
yer alan dağ yolu aynı zamanda yürüyüş sporuna
gönül vermiş olanların Likya Yolu denilen güzergâh
olarak kullanılıyor.
Daha yükseklerde ise 227 metre de olması nedeniyle
Türkiye’nin en yüksek yerde konumlanmış Gelidonya
Feneri yer alıyor.
Orman içi, denizi yüksekten gören manzaralı güzergâh
boyunca içi boşalmış kaplumbağa kabukları, endemik
bitkiler görebilecekleriniz arasında. Adrasan-
Gelidonya- Karaöz etabı 23 km sürüyor.
Düz yolda yürümeye benzemeyen inişli çıkışlı ıssız
güzergâhı tamamlayıp akşam otelinize döndüğünüzde
ne denli yorulduğunuzu çok daha belirgin hissediyorsunuz.
Adres yol yordam soracak kimse görülmüyor, tek
başına yürümek yerine rehberle grup halinde yola
çıkmak huzurlu olur.
Kumluca
Obaları
Kumluca
Obaları Yerel halkın yazın kaldığı sahile paralel
uzanan kumsalın gerisinde obalar direkler üzerine
yapılmış, yayla serinliğini aratmayacak oldukça
havadar, temelsiz ahşap yapılar, salaş kulübeler
bulunuyor. Obaların bazıları salon, yatak odası,
mutfak bölümlerinden oluşuyor, alt bölümler gölgeli
araç parkı olarak kullanılıyor.
Antik
Kentler
Olympos, Corydella,
İdebessiois, Gagae gibi antik kentlerin yoğun
olarak bulunduğu
Kumluca’da birçok kalıntı orman ve makilik arasında
kalmış, ulaşması eziyetli hale gelmiş. Bunlar
arasında
en kolay gezilip görüleni Olympos
sahilinde olan lahit ve diğer
kalıntılar ile Kumluca sırtlarında yer alan Rhodiapolis
antik kenti sayılabiliyor.
2006 yılında Akdeniz Üniversitesi tarafından kazı
çalışmalarına başlanıp büyük bölümü gün yüzüne
çıkarılan Rhodiapolis antik kentinin tiyatro,
Opramoas anıtı, sütunlu galerinin restorasyonun
2016 yılı itibariyle ilk aşaması tamamlanırken,
Kumluca Belediyesi de antik kentin yolunu asfaltlamış.
Kumluca 50. Yıl Kulesi
50. Yıl kulesine Kumluca Belediye Başkanının büyük
boy ışıklı fotoğrafı yanından çıkılıyor.
Kulenin ilk katı müze olarak tasarlanmış ve bu
amaçla dairesel alan otantik, folklorik özellikli
eşyalarla ne bulunmuşsa yığma doldurulmuş.
Hiç bir sergileme başarısı, estetiği, ışık düzeni
olmayan ve müzeden çok depoyu andıran objeler
arasında yapı alanına uygun dönerek dolaşılıyor.
Beyaz boyalı çıplak beton duvarlar önünde otantik
eşyaların, içi doldurulmuş Toros canlı türlerinden
örnekler, hayvan postları, kilim, heybe, topaç
çeviren çocuk, sapanlı çocuk eski çocuk oyunları
tasvirleri, bakraç, sahan bakır tencere, fıçı,
gazocağı, sini, tepsi, küp yastık, tüfek, nazarlık,
süpürge, işli bez dokumalar, matbaa makinası sandık,
gazlambası, köy evi fırını, bebek beşiği, deve
çanı görülüyor.
Folklorik kıyafetlerin köy kadınlarından ziyade,
saçları açık sarı boyalı, kırmızı rujlu, gözleri
kaşları kalemli bol makyajlı defile mankenleriyle
tasarlanan, gözleme, dibek, ip bürüme, halı dokuma
kompozisyonlarını seyrederek kırmızı halı kaplı
kulede ki ilk kat geziniz bitiyor.
Kulenin terasında neler göreceğinizi merak ederek
daire planlı kulenin çevresinden basamaksız yapılmış
yokuş yukarı yine dönerek çıkılıyor. Zirveye
varıldığı zaman yaşlı, yorgun, hamile, kucağında
çocuklu veya halsiz, kalp çarpıntısı olanlar haliyle
oturacak bir bank, en azından bir sandalye arıyorsa
da kulede bu ihtiyaç ne yazık ki düşünülememiş!
Aslında tırmanış sonrası tepeden bakınca denize
uzanan farklı bir manzara bekliyorsanız, bu irtifa,
bu beklenti için yeterli de olmamış.
Tekrar aşağı iniyor, etrafı Akdeniz'in nemli rüzgarlarına
açık, tavanı ahşap lambiri kaplı Kalekule Kafede,
bir tost yemek, soda veya çay içmek isterseniz,
garsonların müşteriden para almaları yasaklanmış.
Çayını içen masadan kalkınca kasaya gidip ödemeyi
bizzat kendisi yapıyor.
Kalekafe yolu üzerinde bir de hediyelik hatıra
eşya vitrini var, bu camekan içinde, kimisinin
tepesinde Türk Bayrağı, kimisinin tepesinde gazoz
açacağı olan 50. Yıl Kulesinin çeşitli boy maketleri
satılıyor.
Antik
Kent Rhodiapolis
Kumluca'ya bir buçuk km mesafede bulunuyor. Kumluca'dan
bakınca görünen antik kente tek gidiş gelişli
dar yoldan seralar arasında tepeye çıkınca kazı
heyetinin girişe yasak bahçesinde ören yerinden
çıkarılmış bazı sütun başları kabartma bulunan
antik taşlar sergileniyor.
Ören yeri girişinde antik kenti görmeye gelen
ziyaretçiler için herhangi bir şehir planı, neyin
nerede olduğunu gösterir kroki, bilgilendirici
bir pano konulmasına ihtiyaç duyulmamış.
Araç girişi asma kilitli bir bariyerle engellenmiş.
Yamaçta bulup yukarı çıkartarak bariyere astığım
paslı bir teneke tabela üzerinde Rhodiapolis ören
yerine girişlerin saat 17.00'ye kadar yapılabileceği
yazılmış.!
Kumluca
tatiliniz de yapabileceklerinizden bazıları
50. Yıl kulesi terasından çevreyi seyredip, Kalekule
Kafesinde kahvaltı yapılabilir, Kumluca Belediyesine
ait kanatlı ve memeli tür 650 hayvanın bulunduğu
Sarnıç
Tepe Hayvanat Bahçesini gezilebilir.
Yaz
aylarında verilen konserler, halk koşusu, doğa
yürüyüşü, şenlikler, festivaller, yarışmalar,
aşure günü, balık tutma günü gibi düzenlenen etkinliklerle
Kumluca daha da renkleniyor.
Koylarda balık avcılığı, dalış, deniz sporları,
yüzme, kano, Likya Yolu yürüyüşleri, tırmanma,
Beydağları’nın çeşitli yerlerine üstü açık araçlarla
yapılan safari turlarına katılarak, antik kentler
köyler, gezilebilir.
Yaylalarda köy evleri, yayla yaşamı görülüp, ayran,
bitki çayları içilebilir, köylü kadınların el
işlerinden satın alınabilir.
Alabalık üretim tesislerinde, kır lokantalarında
alabalık yenebilir, yemek üstüne sedir ve çam
ağaçları kokulu dağ havasında mola yerlerinin
ahşap taraçalarında kilim döşeli kerevetlere uzanıp
güzel bir uyku çekilebilir, ata, eşeğe de binmek,
Mavikent ve Adrasan kalkışlı günübirlik tekne
turları ile çevre gezilerine katılmak olabilir.
Not:
Kumluca, Temmuz 2016 tarihinde karşılaştığı,
bir seradan çıktığı söylenen ve rüzgarın etkisiyle
hızla ilerleyip Adrasan'a kadar yayılan yangın
sonucu hektarlarca ağaçlı alanı ne yazık ki kaybetti.
Tekne Turu
Sabah 10.00 sularında denize açılan tekne yolcularına
tur rotası üzerinde farklı yerlerde yüzme molası
veriliyor. Cildinizi geren tuzlu denizde bol bol
yüzülüyor. Bazı yerlerden transit geçiş yapılırken
ilginç mağaralar, bazılarında kayalarda oyulmuş
delikler gösteriliyor.
Öğle
saatlerinde denizin adeta uyuduğu
bir koyda demir atıp teknede hazırlanan mangalda
ızgara balık veya tavuk yeniyor, ekmek kırıntıları
çevrede dolaşan çatalkuyruk balıklara atılıp,
akvaryuma dönen denize karşı yemek sonrası çöken
rehavetle kısa da olsa şekerleme yapılıyor. Adalar
içinde sadece su olan Suluada olduğu için tekneler
yatlar en çok bu adada mola veriyor.
Açık denize karşı yol alırken çevrenizde zıplayan
yunus balıklarını da görme imkânınız olabiliyor.
Akşam 17.30 saatlerinde dönüş yapıyor, bunalmadan
kazandığınız bronz renginizle tur ücreti haricinde
yol boyunca içtiğiniz ekstraları ödüyorsunuz.
Karayolu, trafik, gürültü, kalabalık olmadığı
için uğrak noktaları günümüzde hala bakirliğini
koruyor.
sihirlitur gezi seçenekleri arasında müstakil
yer alan Adrasan,
Olympos, Çıralı başlıkları ayrı bölümler olarak
işlendiği için burada Kumluca’ya komşu uğrak noktaları
olarak bahsetmiş olalım.
Yakın çevrede görülecek yerler
Gün içinde gidip gelebileceğiniz yakın yerler
arasında Kemer, Phaselis, Çıralı, Yanartaş, Finike,
Demre, Kaş, Elmalı, Gömbe Yaylası, Bezirgân Köyü
gibi cazip yerler bulunuyor.
Kumluca’ya kadar gelmişken Kemer Yolu üzerinden
ayrılarak ulaşılan çam ağaçları, çağıl çağıl akan
çağlayanların arasına konumlanmış loca teraslarda
kurulup tertemiz havada sipariş verdiğiniz ızgara
çipuraları veya alabalıkları yemek için Ulupınar’a
uğramakta yarar var.
Yemek boyunca yaz sıcağından etkilenmeden doğal
klimalı ortamda dinlendiğinizi hissedecek, su
sesiyle dimağa yorgunluğundan, kafanızı varsa
meşgul eden sorunlardan kurtulacaksınız.
|
|