GEZİYORUM
Doğanın heykel atölyesi:
Çine çayı vadisi
Çine çayı sularının debisi ile aşınıp şekillenen ve cilalanan
kayalar, Bafa gölüne kadar uzanan Beşparmak dağlarında şaşırtıcı
figürler oluşturmuş. Beyaz ve mavi mermer ocakları nedeniyle
Aphrodisias Heykeltraş Okulu'nun bu bölgede kurulmuş olması
bir rastlantı mı bilinmez ama, bu figürlerin öğrencilere
ilham verdiği kesin.
|
Şanslı illerden biridir Aydın... Dağların denize dik indiği
Ege'de, vadiler arasında verimli ovaların meydana geldiği
kış görmeyen çam ağaçları ile kaplı tepelere, dantel kıyılara,
antik
kentlere ve kültür zenginliğine sahiptir. Öyle ya, Kuşadası
betona yenik düşüp pes etse de, yanıbaşında billur gibi
berrak deniziyle, çeşit zenginliği yaşanan bitki örtüsüyle
Dilek Yarımadası Milli Parkı var.
Üstüne üstlük, Selçuk, Efes ve Meryemana'ya deniz yoluyla
gelen binlerce turist taşıyan dev cruiss lar da Kuşadası
limanına yanaşıyor.
Tüm sahil boyunca park, plaj, çay bahçeleri, büfeler, dondurmacılar
sıralanmış. İsterseniz denize giriyor, isterseniz bu görkemli
manzaraya karşı içeceklerinizi yudumluyorsunuz. Kuşadasına
kadar gelmişken dalgakıranın ucuna kadar yürüyüp burada
ki banklarda oturanlar, anı fotoğrafı çekenlerin sayısıda
oldukça fazla.
Kuşadasının yanıbaşında gezip görmeye değer bir çok antik
kent de bulunuyor. Bunlar arasında Didim, Milet, Prienne,
Alinda, Alabanda, Gerga ve Nyssa antik kentleri, Aydın il
sınırları içinde en çok gezilenler.
Pastoral
ziyafet sofrası diye tanımlayıp yıllardır üzerinde çalıştığım
"Kayalar" belgeselime isim bulduğum yer de, yine burası
İlginç kaya yapısına sahip, Çine Çayı vadisini görüp, yöreye
has "çöp kebabı" kokuları ve ızgara dumanları arasından
geçecek ve sonra da ünlü Aphrodisias antik kentine uzanacağız.
Kuşadasına yazın gelenler için daha zaman var ama, buralara
kadar gelmişken sonbaharda kızışan develerin güreşlerine
de değineceğiz. Konaklamak için merkez üssü olarak Kuşadası'nı
seçiyor ve gezimize başlıyoruz.
Deniz mevsiminde size içilecek berraklıkta bir su rengine
sahip Dilek Yarımadası Milli Park'ına veya Pamucak sahillerine
gitmenizi öneririm.
Bu sahillere rakip Milli Park'ın Akdeniz'e bakan yüzünde
bir de Karine sahili var ki, eşsiz güzelliğini anlatması
gerçekten uzun sürer.
Deniz buralarda geç soğuyor. Bu nedenle yöre kış mevsiminde
de misafir ağırlıyor. Kuşadası Kuştur sahili, Kadınlar Plajı
mevki, marina çevresindeki barlar ve restoranları ile Kuşadası
merkezinde ki hediyelik eşya çarşısı,canlı, renkli bir atmosfere
sahip. Çok sayıda kuş olduğu için bu isimle anılan Güvercin
adası ise uğrak noktalarının başında yer alıyor.
Sahilleri yağmalanıp denizi taş doldurulan Kuşadası'nda,
yine de yöreye özgü mimari özelliklere sahip eski Kuşadası
evlerine rastlanıyor. Kuşadası'nın
en hareketli sahilinde yer alan Öküzpaşa Kervansaray'ı da,
tüm görkemiyle turizme hizmet ediyor.
Birinci derece turizm bölgesi olan ve pilot bölge seçilen
Kuşadası'ndan ayrılıp çevre gezisine başlıyoruz. Unutmadan,
Kuşadası çevre yolu var ama yaz aylarında o kalabalık içinde
Kuşadası'nın bir başından girip Söke istikametinde diğer
ucundan araçla çıkabilmek gerçekten sabır işi...
Adaland'da
Yaşam
Dört tarafı kara ile çevrili tek ada sloganıyla 2002
yılında açılan su oyunları cenneti "Adaland", çam limanı
mevkiinde ve yazın rağbet gören yerlerin başında geliyor.
Yerli ve yabancı turistlerin tüm günü çeşitli aktivitelere
katılarak geçirdikleri su cennetinde su tünellerinden defalarca
kayanlar, daha sonra dalga havuzunda, kendilerini suni
yaratılan dalgalara bırakıyorlar. Bir başka tutku olup,
suni dalgalarla yaratılan yeni rafting parkuru ise eğlencenin
yeni adresi olarak ilgi çekiyor. Dörtlü gruplar halinde
kaydıraklardan hızla havuza kayanlar çevreye
yaydıkları sevinç çığlıkları ile mutluluğun son noktasını
yaşıyorlar.
Yüksek volümlü disko müziği eşliğinde pistte dans eden gençler,
yerden fışkıran su fıskiyeleri arasında yorgunluk hissetmeden
sahnede gösteri grubuna eşlik ediyorlar.
Bebekleri ile gelenler çocuk havuzlarında serinlerken, teraslar,
havuz kenarlarını güneşleneler tercih ediyor.
Tentelerle
kaplı gölgeli barlar, hem çevreyi seyretme hem de içecek
ihtiyaçlarını, yemek yemek isteyenlere zengin çeşitler sunuyorlar.
Adaland'ın bir başka parkında yunusların yaptığı gösteriler
ilgi ve sempati ile izleniyor.
Gün boyu yaşadıklarını görevli fotoğrafçılara çektirenler,
çıkışta anı fotoğraflarını asılı panodan satın alabiliyorlar.
Hediyelik eşya standı da bulunan Adaland, 19.00 da kapanıyor.
Kuşadası İnönü bulvarında hizmet veren Starlight Turizm
ise grupla gezmeyi sevenlere at safari, deve safari ve jeep
safari turlarıyla Pamucak sahillerine ve Beşparmak dağlarına
eğlenceli geziler düzenliyor.
Bu turlar için 0(256) 612 58 24 numaralı telefondan, İsmail
Dökme ile bağlantı kurabilirsiniz.
Gümüldür yönüne düzenlenen tekne gezileri de, bir başka
alternatif.
Çine çayı vadisi
Aydın
otobanından ayrılıp Alinda, Alabanda, Gerga antik kentlerinin
bulunduğu Yatağan yönü güzergâhını kullananları, Çine çayı
vadisi bekliyor. Gerdanlığı anımsatan kemerli taş köprüsü,
kuş türleri ve cam gibi parlayan kıyıları ile narin bir
görünüm sergileyen Çine Çayı suları, baraj yapımı için su
toplama havzasında biriktiriliyor. Yükselen sular vadiyi
yutacağı için, yeni yapılan üst yolla araçlara bir tür by-pass
sağlanmış durumda. Fakat yıllarca süren ve suların debisi
ile aşınıp şekillenen, cilalanan kayalar Bafa gölüne kadar
uzanan Beşparmak dağlarında bile şaşırtıcı farklılıklar
gösterirken, belki de Aphrodisias Heykeltraş Okulu öğrencilerine
yıllar öncesinden ilham veriyor.
Silikatlı
kumu ve pürüzsüz yüzeyli taşlarıyla yağmur sonrası pırıl
pırıl parlayan doğa harikası bölgede bulunan birbirinden
ilginç kayalar, Çine çayının dönemeçlerindeki kuytu kısımlarında
adeta yerden fışkıran koyu pembe zakkum çiçekleriyle renk,
ahenk ve bütünlük kazanıyor.
İçlerinde öyle biri var ki, dilini çıkarmış bir hayvan başı
görünümüyle yıllar önce seyir halindeyken ani bir frenle
durmama neden olmuş ve hâlâ üzerinde çalıştığım "Taşların
Dili" konusuna hem start, hem de ilham vermişti.
Çine çayı üzerinde yayaların hâlâ kullandığı ve turistlerin
mola verdiği gerdanlık misali antik dönem kemerli taş köprü
ve çeşitli çeşmeler de bulunuyor.
Şimdi de Çine çayından ayrılıp bir başka heykel atölyesine
gidiyoruz...
Aphrodisias
Babadağ eteklerinde denizden 600 m yükseklikteki bir platoda
yer alan Karya'nın en önemli şehri Aphrodisias, İzmir'den
230 km uzaklıktaki Aydın Karacasu ilçesine bağlı Gevre köyü
yakınlarında bulunuyor.
Turistlerin büyük ilgisini çeken ve oldukça iyi korunmuş
olarak günümüze gelebilen antik kent, heykeltraş okulu ve
heykelleri ile ünlü.
Kentin doğusunda bulunan beyaz ve mavi renklere sahip mermer
ocakları, heykeltraş okulunun Aphrodisias'ta kurulmasının
nedeni olarak gösteriliyor.
3.5 km uzaklıkta kale duvarı ile çevrili kent içinde yapacağımız
gezide ilk durağımız, kazı çalışmaları sonucunda gün ışığına
çıkarılan 10 bin seyirci kapasiteli tiyatro oluyor.
Çeşitli
kent kalıntıları arasından geçerek kentin kutsal yeri Aphrodite
tapınağına geliniyor.
14 sütunu ile ayakta duran tapınağın tabanı mozaikle kaplı
ve çevresi tel örgü ile çevrili. Benzerlerine oranla çok
iyi durumda olan stadyum ise 30 bin kişi kapasitesi, 262
m uzunluğu ve 59 m genişliğiyle, tüm görkemiyle ayakta duruyor.
İki kapılı stadyumun basamaklarına oturup yorgunluk atarken
bir taraftan da grup rehberinin anlattıklarını ilgiyle dinleyen
turistler, stadyumdan ayrılarak Aphrodite tapınağı karşısındaki
anıtsal giriş kapısını görüyorlar.
Göz alıcı güzelliğe sahip kapı, turistlerin en çok fotoğraf
çektirdikleri yer.
Son olarak ziyaret edilen yer ise Aphrodisias Müzesi.
Çeşitli heykeller, heykel başları, kabartmalar, lahitler,
meduza ve hayvan figürlerinin sergilendiği müzede, farklı
renkteki mermerlerin kullanıldığı heykellerde; saçlara,
gözlere, yüze verilen önem aynı zamanda figürlerdeki esneklik,
yumuşaklık ve detaylar, Aphrodisias'taki heykeltraşların
ustalığını gözler önüne seriyor.
Bir
zamanlar kazı çalışmalarını yürüten Kenan Erim'in görevlendirdiği
gözcülerin kontrolü ile katı şekilde yasaklanan fotoğraf
çekimi ve kamera kullanımı, Erim'in ölümünden sonra şimdi
gerek müze içinde, gerekse antik kent alanında rahatça yapılabiliyor.
Müzede bazı eserlerin minyatür alçı kopyaları, poster, broşür,
kitapçık, kartpostal gibi dökümanlar, turistik eşya reyonundan
satın alınabiliyor.
Not: Aphrodisias heykellerinin bazılarını aynı isimle anılan
salonda İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde de görebilirsiniz.
Deve güreşleri
Sonbaharda develerin kızışmasıyla, güreşler başta Ege bölgesi
olmak üzere, Çanakkale'den Akdeniz'e kadar uzanan bölgede
yapılıyor.
Vahşeti, kazananı ve kaybedeni olmayan deve güreşleri, önceleri
devecilerin kendi aralarında kış eğlencesi olarak düzenlenmiş.
Halkın ilgi göstermesiyle de yaygınlaşarak, geleneksel hale
dönüşmüş.
16
Ocak'ta Selçuk'ta düzenlenen festivalle başlayan güreşlere,
Şubat ve Mart aylarında her pazar Aydın çevresinde rastlamak
mümkün oluyor.
"Tülü" denilen ve yaklaşık 1 ton ağırlığında 5-6 yaşlarındaki
özel erkek develer, güreşte rakibini ittirdikleri deve semeri
havut ile havutlanıyor. Devenin ağzından köpük gelmesi,
güreşe hazır olduğunu gösteriyor. Davul zurna ile coşturulan
develer, "Cazgır"ın anonsuyla güreş meydanına alınıyor.
Güreşmek istemeyen develer için yöntem ise develerden birinin
eşini meydana çıkarmak oluyor.
Bu şekilde eşini kaptırmamak için kıskançlık krizine giren
devenin güreşmesi sağlanıyor.
Deve güreşi festivaline gelenler, baş ve boyunlarına "puşi"
denilen bir şal bağlıyorlar. Bir de gözlerden kaçan deveci
kıyafetleri var.
Şalvar altına giyilen dize kadar uzun körüklü, yumurta topuklu
deveci çizmeleri, Aydın'da eski ustalar tarafından ısmarlama
yapılıyor.
Körüklü deveci çizmeleri birgün mutlaka gençler arasında
yayılacak ve kovboy çizmeleri gibi dünya ayakkabı modasındaki
yerini alacak gibi görünüyor. |